19 Eylül 2022 Pazartesi

TEVESSÜL,VESİLE

 Tevessül kelime olarak, vesile edinmek, aracı edinmek anlamına gelir. Cenab-ı Hakk’a dua ederken Allah katında değeri, kıymeti olan birini duada anmaya, “Ya Rabbi, Habibin Muhammed hürmetine benim bu duamı kabul et.” şeklindeki duaya tevessül denilir. Böylece Hz. Peygamber vesile edilmiş olur ve duanın kabul edilmesi daha çok ümit edilir. Kur’an-ı Kerim’de “Allah’a (varmaya) vesileler edininiz (vesileler arayınız)” (Maide, 5/35) buyurulmaktadır. Bu vesile, Allah’a yaklaştıran, Allah’a giden yolda insana destek veren, Allah’ın yardımının gelmesine sebep olan her şeydir. Bu abdest olabilir, dil ile Allah zikri olabilir, kelime-i tevhid olabilir, Âyete’l Kürsi olabilir, namaz olabilir, oruç olabilir, bir sadaka olabilir, hac olabilir, umre olabilir, sevap kazandıran yani Allah’ın değer verdiği her şey olabilir. Ayet ve hadislerde görebildiğimiz kadarıyla tevessül, bir şahısla veya melekle; salih bir amelle; mukaddes bir mekânla ve mübarek bir zamanla olabilir.

Sahabeden Osman b. Huneyf naklediyor. Biz Resûlüllah (s.a.v.) ile birlikte oturuyorken, bir adam çıkageldi. O adam âmâ idi ve “Ya Resûlallah, benim için dua et, iyi olayım, gözlerim görsün.” dedi. Resûlullah “İstersen şimdi sana dua edeyim, ama istersen duayı ahirete bırakayım. O senin için daha hayırlı olur.” dedi. Adam dedi ki; “Ya Resûlallah, ben duayı şimdi istiyorum”. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v.) o adama, eve gitmesini, abdest alıp iki rek’at namaz kılmasını ve namazdan sonra şöyle dua etmesini söyledi: “Ya Rabbi, ben senden istiyorum ve Rahmet Peygamberin Muhammed ile sana yöneliyorum (duada Peygamber (s.a.v.) kendi isminin anılmasını ona emrediyor). Ya Muhammed, ben bu ihtiyacımın giderilmesi için seninle Rabbime yöneliyorum. Ya Rabbi! Hz. Peygamber’i benim ihtiyacım konusunda bana aracı, şefaatçi kıl.” Bu duada Peygamberimiz’i vesile edinme var, onun şefaatçi kılınmasını dileme var. Sadece bu hadis-i şerif, tevessülle ilgili bütün meselelerin çözümünde yeterlidir. O âmâ adam eve gidiyor,  abdest alıyor, iki rekât namaz kılıyor, dua ediyor ve gözleri açılıveriyor. Gözleri açıldıktan sonra tekrar Hz. Peygamber’e geliyor, cemaat daha dağılmamış, hâlâ orada duruyor. Osman b. Huneyf diyor ki; “O adam geldi, gözleri görüyordu. Sanki daha önce hiç kusuru yok gibiydi”. (İbn Mace, Sünen, İkametu’s-Sala, 189; Müslim, Salatu’l-Müsafirin, 200)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder