25 Eylül 2022 Pazar

YEMEK

 Bize rızık ver, Sen rızık verenlerin en hayırlısısın.” (Mâide, 5/114) (ve şöyle derler:) “Biz sizi Allah rızası için doyuruyoruz; sizden ne bir karşılık ne de bir teşekkür bekliyoruz.” (İnsan, 76/9) İnsan bedeninin yemeye muhtaçlığının bir ifadesini İbnü’l-Arabî’de “Acıkır, açlığımızı gidermek için gıdaya koşarız. Bu gıdanın sûreti, Allah’ın isimlerindendir ve bizim Allah’a muhtaç olduğumuzu gösteren işaretlerden sadece bir tanesidir.” şeklinde buluruz. Hayatın devamlılığı için gerekli olan yemek, ölçü kaçırıldığında manevî gelişime engel teşkil eden süflî duygulara neden olabilmektedir. Ahmed Yesevî “Nefsim ateş gibi yanıp yolumu kesti, yüz bin türlü yemek isteyip dükkân kurdu.” diyerek nefsin yemek karşısındaki halini anlatır. Tasavvufta zühdün unsurları arasında yer alan riyâzet/mücâhedede yeme içme gibi tabiî ihtiyaçları en aza indirmek konuları önemli yer tutar. Kuşeyrî bu hâl için “Açlık zâhidlerin, zikir âriflerin yemeğidir.” ifadesini kullanmıştır. Yemek, sadece beslenme eylemi olarak değil, bir merasim olarak da birçok inanç modelinde değerli görülmüştür. Hatta yeme eyleminin gerçekleştiği sofra adeta bir “eğitim kürsüsü, muhabbet sofrası, irfan pazarı” olarak karşımıza çıkmaktadır.4 Tekke sofrasında yemek yemek basit bir karın doyurma eylemi olarak kalmaz, bir talim, terbiye, tezkiye hali olarak değer bulur. Sofrasına konuk olacağımız tekkelerin, usûl erkânın öğrenilmesinde, ictimaî hayatta sevgi ve dayanışmanın temininde, halkın genel olarak huzur ve sükûnunun sağlanmasında büyük katkıları olmuştur. Bu mekânlar insanların sadece rûhî değil yeme-içme, barınma, konaklama gereksinimlerini de karşılar hale gelmiştir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder