16 Eylül 2022 Cuma

TARİKAT

 Her şeye rağmen  rağmen tarîkat Anadolu’da yaşıyor. Bunu yaşatmamak için tedbirler alındı Cumhuriyet döneminde 1925 de tekkeler kapatılıp tarîkatlar yasaklandı. Fakat o dönemden çok daha yaygın daha faal tarîkat var, yani kökünü kazıdıklarını düşündüler ama gizli gizli yaşadı. Buna mâni olmak da imkân dâhilinde değil. Tarîkat bir toplumun geleneğinde varsa kolay kolay atılamaz. Aslına uygun olarak yaşamaya çalışan tarîkatların mevcut olduğuna ben şahsen inanıyorum. Bu tarîkatlar Türkiye’nin fikir, kültür, sanat, şiir, musikî hayatında, siyasî, ekonomik hayatında çok önemli rol oynamaktadır.  İskenderpaşa Camii imamı Mehmet Zahit Koktu 1960’larda bir şeyh olarak etrafındakileri irşad ediyor. Anlatmaya yaşatmaya çalışıyor, o dönemdeki üniversite talebelerini irşad ediyor. Medrese, ilahiyat kökenli değil bu talebeler, Teknik Üniversite’de okuyorlar ama dindar bir çevreden geliyorlar, din bilgisine ihtiyaçları var. Dünyayı biliyorlar, dinlerini de ondan öğreniyorlar. Şimdi pozitivist, tarihselci deniliyor ya ilahiyatlarda bunların çoğunlukta olduğunu biliyorum, 50-60 senedir içlerindeyim. Tarîkatlara iyi gözle bakmazlar, bunun ilmî bir bakış olmadığını, İslâm’ı güçlü bir şekilde ortaya çıkarabilmek için, hurafelere, bâtıl şeylere önem vermemek gerektiğini söylerler. Bana göre ortadan kaldıramayacağımız, gerek de olmayan bir hareketle karşı karşıyayız, onlarla iyi geçinmek zorundayız. Yanlışları varsa uygun bir lisanla uyarmalıyız. Ama az önce zikrettiğim ilahiyatçılar öyle yapmıyor; İslâm’ın dışına atarak konuşuyor, zararlı unsurlar olarak görüyor, öyle tenkit ediyorlar. Bu görüşe katılmıyorum. Bu tavrın müslümanlar arasındaki birlik ve beraberliği, huzur ve güveni sarstığını düşünüyorum. Tarîkat ehlinin de hataları varsa uygun bir şekilde uyarmak lazım, biz zaten tenkit ediyoruz; Tasavvuf ve Tenkit diye kitabım var. Tasavvufu orada tasavvufçulara tenkit ettirdim, biz bir şey söylemiyoruz sûfîlerin söylediğini aktarıyoruz dedim. Tasavvuf şekilcilikten öte mânâ ağırlıklı, ruh ağırlıklı, müsamaha ağırlıklı bir disiplin ve harekettir. Şekilcilik daha çok zâhir ulemasında, fıkıhçılarda aranır. Ama öyle bir hale geldi ki tasavvuf, âdâb ve erkân adı altında şekilcilik, fıkıhçıların şekilciliğine rahmet okutacak kadar katı bir şekil aldı. Husûmet halinde, münâferet halinde olmak, ayrılıkçılık yapmak, birbirimizi suçlamanın çok zararlı bir şey olduğunu düşünüyorum. Çünkü bu ihtilaflar burada kalmıyor, büyüyor ve bir ucu da başka yerlere, Amerika’ya, Avrupa’ya gidiyor. Onlar tarafından da istismar ediliyor. İşte Suriye’deki hareketleri görüyorsunuz. Birisini Rusya, birisini Amerika, birisini Suud destekliyor ve birbirine kırdırıyorlar. Fitne dediğimiz hadise böyle bir şeydir. Hani derler üç şeyi küçüksememek lazımdır: Biri düşman, biri fitne, biri de ateştir. Hatta “El fitnetü eşeddü mine’l katl/Fitne adam öldürmekten daha tehlikelidir.” buyruluyor. Katılmak zorunda değiliz ama din adına geçinmek zorundayız. Tarîkat yapılarını böyle görmek lazım..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder