21 Eylül 2022 Çarşamba

TIP-RUHANİ TIP

 Tasavvuf kitaplarına göre, et-Tıbbu’s-Sûrî/Fizyolojik Tıp olduğu gibi et-Tıbbu’r-Rûhânî de vardır. Tasavvuf literatüründe terimi en belirgin şekilde kullananlar, İbnü’l-Arabî ekolü sûfîleridir. Bu ekol terimi, “sağlıklı bir rûhânî kalbin hakîkî ve manevî sıhhatinin, itidâlinin korunması; sağlıklı bir ruhânî kalbe sahip olmayanlar için ise manevî sıhhat ve itidalin nasıl elde edileceğini, nefsin azgınlığını dizginlemek için az yemek, az içmek, az uyumak ve çok ibadet etmek şeklinde nasıl riyâzet ve mücâhede yapılacağının ilmi” olarak tanımlar. Bunları bilen kişi, tabîbu’l-ervâh/ruhların tabîbi veyâ et-tabîbu’l-ilâhîdir. İbnü’l-Arabî, müzik ve güzel ses gibi manevî tedavi yöntemlerinde öncelikle hastalığın kan, safra, balgam gibi hangi hıltın gâlipliğinden ortaya çıktığını anlamak, ondan sonra tedaviye geçmek gerektiğini ve bundan anlamak için de “ruhanî tıbb”ı bilmek gerektiğini ruhanî tıbbın sûrî tıbbı yani bedenin tıbbını veya fizyolojik tıbbı da içerdiğini ya da, sûrî tıbbı bilen ama tedavi metodu olarak bedeni yöneten ruhu ihmal etmeyen bir tedavi metodunu benimseyen tıp anlayışına bu ismi vermiş görünmektedir. Bu konuyu en açık örneklerle işleyen tabip Ubeydullah İbn Bahtişû (ö. 450/1058)’dur. O, et-tıbbu’s-sûrî/ fizikî tıp tabibinin, nefsin hallerini birçok yönden bilip araştırması gerektiğini, aksi takdirde başarılı olamayacağını Risâle fi’t-Tıb ve’l-Ahdâsi’n-Nefsâniyye, Kitâbu Tıbbi’n-Nefs ve Müdâvâti’l-Ahlâk gibi kitaplarında işler. Ona göre, insan sağlığını etkileyen şeyler, kendisini çevreleyen hava, yiyip içtikleri, uyku ve uyanıklık derecesi, hareket ve durağanlığı, tıkanma ve yayılması ve psikolojik halleridir. Haddizâtında eski tıp kitaplarında ele alınmayan ama “ruh sağlığını” ilgilendirmesi açısından sadece bazı İslâm tabiplerinin eserlerine girmiş olan öfke, hüzün, kin gibi günümüzde psikoterapiye ihtiyaç duyan kötü huylar, doğuş devrinden (II/VIII. asır) beri tasavvufun ele aldığı ve ileride ele alınacağı üzere birer tabip gibi davranan kâmil şeyhler vasıtasıyla uygulanan nefis tezkiyesi/terbiyesiyle tedavi etmeye çalıştığı “manevî hastalıklar”dır. Konuya bu açıdan bakmak, tasavvuf ilmini tamamen ruhanî/manevî tıp ilmine dönüştürür. Müzmin hastalıklara yakalanmış olanları bir tarafa koyarsak, genel itibariyle bedenî hastalıklara zaman zaman yakalanan insan, ruhsal rahatsızlıklarla da her an karşı karşıyadır ve üstelik bunlar bedenî rahatsızlıkları tetiklemektedir. Binâenaleyh her insan, fizyolojik tıbba olduğu kadar bu tür bir tedaviye/terapiye, yani tasavvufa, muhtaçtıR

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder