KABETÜ'L-UŞŞAK BAŞED İN MEKAM
HER Kİ,NA-KES AMED İNCA ŞOD TEMAM.........
Bu makam Aşıkların Kabe'si oldu. Noksan gelen tamamlanır.
ALLAH İÇÜN ALLAH İLE ALLAH'A GİDERSİN
ALLAH'TAN ALLAH İLE ALLAH'A GELİRSİN
31 Temmuz 2021 Cumartesi
ESMAYI HAS VE ESMA-YI AA-MM
Her insanda , yaratılış itibarıyla tüm esmalar olmasına rağmen , bunların büyük bir kısmının üstü örtülüdür.Meydanda görünen kişinin has esmasıdır ve bu, sırat-ı müstakimidir. Halk arasında "can çıkmadıkça huy çıkmaz" diye nitelendirilen vasıf , kişinin bu esmayı hassı dır ve o kula allah tarafından verilmiştir.Bu Cemali yahut Celali özellikte olabilir.
NECİB SULTANIMDAN
"Bir patırtı çıkacak" diye söze başladı. Karadeniz'deki İngiliz gemilerinin devriyesinden, Okyanustaki ABD tatbikatından bahsetti. Rusya ve ABD mi dedim.Hayır İngiliz ve Rus Karadeniz'de vuruşacak dedi hazret.Amerika geride durmakta.En geride ise İsrail'in durmakta olduğundan bahsetti.ABD başkanları içinde en derinden ve kararlı gidenin Biden olduğunu belirtti."Samanın altına su salmakta" olduğundan bahsetti.Sonra Meseleyi Tunus'a getirdi.ABD'nin Tunus'tan ne isteği olduğunu sordu.Sonra "Tunus'tan satın alınan Uçak'tan" söz etti."Katar artık aşikar"dedi.Ama Tunus'la ne işleri oldu?" diye sual yöneltti.Sonra iç politikaya konuyu getirerek muhalefetinde aslında Seçim hususunda isteksiz olduğunu belirtti ancak bir laf ortaya atıp üç gün o lafın etrafında vakit geçirdiklerinden bahsetti.Ülkede başlayan orman yangınlarıyla da alakalı olarak "Yangını PKK falan çıkartmadı" dedi.Doğumun işaretleri olarak belirtti."Doğum henüz olmadı" buyurdu."Ağzımıza kadar geliyor ama demek olmuyor" buyurdu.
Afganistan'daki hava limanı bekçiliğinin kabulünün yanlış olduğunu dile getirdi.
ESMALARIN FARKLILIĞI
İnsan, istidat ve kabiliyet bakımından bukalemun gibidir. Çünkü "Adem'e tüm esmaları öğretti"(Bakara 31) sadece Hz. Adem'e ait bir özellik değildir, tüm insanlara verilmiş bir ihsandır.Bu nedenle insan başkalarıyla arkadaşlık ederken onlara uyum sağlar ve zamanla onlar gibi olmaya başlar.Çocukların arkadaş seçiminde çok dikkatli olunması gereği bundandır.
İnsan bulunduğu ortama bir anda uyum sağlayamaz.Bu iş yavaş yavaş olur.İyiye alışmak kötüye alışmaktan daha zordur.
Her insan sohbetleriyle gönlünde bulunanları meydana çıkartır.O sohbeti duyanlarda , sohbet gönlündekilerle uyuşuyorsa o kişiyle arkadaşlık eder.Bu durum onların esmayı haslarının uyuştuğunu gösterir. Esmaları birbirine uymayanlar ilk fırsatta birbirlerinden uzaklaşırlar.Sonuçta hoca hocayla, derviş dervişle, sarhoş sarhoşla , esrarkeş esrarkeşle dostluk kurar ve gurup oluştururlar.Bunların tek istisnası insanı Kamildir.Çünkü hiçbir guruba girmediği halde tüm esmalara müsemma olduğu için her gurubu kendisinden sayar,
Aynı anne babadan gelen çocukların dahi davranışları,meşrepleri huyları farklıdır.
HER İNSANIN ESMAİ HÜSNA'DAN BİR İSMİ VARDIR
Allah, her insana kendi esmai hüsnasından bir isim vermiş ve bu isimle dünyaya göndermiştir.Bu nedenle ehli tevhid olanlar kimseye kötü nazarla bakmazlar, kimseyi tenkit etmezler.Esmalar ihsanlarda olduğu gibi hayvanlarda da farklı huylar halinde kendini gösterir.Örneğin sevdiğimiz kedilerin hırsızı, nazlısı,uysallığı ile kendini sevdireni , uslu uslu oturanı olduğu gibi hırçın ve tırmıkçısı da vardır.Yine köpekler aleminde sayısız çeşit ve huy karakterinde olanlar vardır.
İnsanda sürekli hak Teala'nın esmaları tecelli eder. Esmai hüsna içinde dar(sıkıntı) vardır. Bu sebeble insan bir sıkıntıya düştüğü zaman "Allah'ın Dar esması bende tecelli etti"diye düşünülmelidi ve buna razı olmalıdır.
KORKUTUCULUK
Korkutuculuk bir terbiye metodudur.Küçük çocuğa bir şey öğretmek yahut bir şeyden sakındırmak için korkutuculuk devreye girer ve terbiye metodu olarak kulanılır. Esmalar açısından Rahman pozitif, şeytan ise negatif karakterdedir.Hak Teala'da kullarını terbiye ederken bu terbiye metodunu kullanmaktadır. Ancak bu usul terbiye metodlarının bir bölümüdür.Terbiyede asıl etkili olan şey sevgi esaslı olanıdır.Şeriat mertebesinde olanlar korku ile terbiye edilirken sonraki mertebelerde sevgi esastır
İNSAN BU ALEME TEMİZLENMEYE GELMİŞTİR
İnsan bu dünyaya temizlenmeye gelmiştir.Bu temizlenme yollarını Peygamber ve mürşitler gösterir.Hak Teala her şeyi çift yarattığı için bu çiftler zıtlar anlamındadır.Zıtlar hayatı devam ettirir.çirkin olmasa idi güzelin mahiyeti anlaşılamayacaktı,Kötü huy,temizlenmemiz gereken bir durumdur.Bitkiler aleminde "aşılanma" denen bir durum vardır.Sert çekirdekli meyveler,turunçgil v.s aleminde yaygındır.Aşılanmış olan bitkiden daha yüksek ve kaliteli ürün elde edilir.Aynı olan insan dünyasında da mevcuttur.Kötü düşüncelerin kaybolması için kişiye iyilik aşılanması gerekir.Bu işlevi tarikatlar yerine getirir.
30 Temmuz 2021 Cuma
İLMİ LEDÜN KONUŞANLAR
İlmi Ledün konuşan hiçbir veli celali sözlerle insanları korkutma yoluna gitmez.Çünkü onda merhamet esması hakimdir.Böyle olunca da kimseyi cehenneme sokmaya kalkmaz.
DİNİ İLİMLERİN DÖRT KAPISI
Din ilimlerin dört kapısı vardır:Şeriat, Tarikat, Hakikat,Marifet..Zahirde de dört eğitim müessesesi vardır.İLKOKUL,ORTA OKUL,LİSE, ÜNİVERSİTE.Şeriat kapısı ilkokul eğitimine denk gelir.Tarikat kapısı Ortaokul eğitimi.lise hakikat,Üniversitede Marifet eğtimidir.Gerçi üniversiteden sonra üst eğitimde vardır.İsteyen ilk okul diplamasını yeterli görüp tahsilin devamını yapmayabilir.ancak bugün zahirde ilk okul diplomasını gerekli kılan pek az meslek kalmıştır.
Cahil ile sohbet etmek günde bin can incitir
Alim ile sohbet etmek lal ü mercan incidir.
BAŞLANGIÇTA OLANLAR İÇİN KOLAYLIK
İslam dini cemaatle eda edilen namazda imama uymayı emretmiştir.İmama uyan insanlar namazda bir şey okumazlar yahut çok az şey okurlar.Okuma işini imam yapar.Dini bakımdan hiçbir şey bilmeyen bir insan bile camiye gidip imama uysa ve onun yaptıklarını tekrarlasa namazı kabul edilir.Bu başlangıç için büyük kolaylıktır. Tarikata giren kimse tasavvuftan bir şey bilmeyip,o tarikatın mürşidine tabi olsa yine bir şeyler kazanır.
29 Temmuz 2021 Perşembe
AŞIK FATMA AHISKA
Metli Sultan, aşık anne Fatma Ahıska'ya himmet edip insanlara vaaz etme yetkisi vermişti. Bu vazifeyi icra ettiği bir sırada bulunduğu yere ikisi erkek biri bayan olmak üzere üç tane istihbarat elamanı gelmişti. Bulunduğu kürsüden onlara işaret ederek sizler daha yakın gelin diye işaret etmiş, onlarda şaşırmışlardı. Bir tanesine parmağı ile işaret ederek yakına gelmesini istemiş ve onun kulağına "evladım,teybin mikrofonu yakandan gözükmekte deyince adam şaşırmış,"Nereden bildiniz" diye sorunca Aşık anne "Maneviyat bilir" sözüyle durumu geçiştirmiş. İslam adına insanlara konuşanların polis tarafından takip edildiği bir devir idi.Aşık anne hiçbir şeyden korkmadan ve çekinmeden dosdoğru bir şekilde irşadına devam etmiştir.(Nakleden Sebahat Haytaoğlu)
ESKİ TIP
Eski tıpta hastalıklar demevi, safravi, balgami ve sevdavi diye dört guruba ayrılırdı.Doktor hastanın yüzüne baktığında onu kızarık görürse demevi, sarımtırak görürse safravi, soluk görürse balgami, kararmış görürse de sevdavi bir hastalığa yakalanmış diye düşünüp bu hastalık guruplarına karşı ratib, darif, yabis ve harr olarak dört gurupta toplanan ilaçlardan verirdi.Hastalık balgami ise harr, yani acı, baharatlı ve ısıtacak ilaçlar , demevi yani ateşli ise yoğurt salatalık v.s gibi soğutucu ilaçlar verir ve bu ilaçları da kendisi imal ederdi.
Doktorlar ücretlerinin yarısını peşin kalan yarısını da hasta iyileşince alır tedavi tamamlanıncaya kadar hastayı kaç defa görürse görsün, bir daha ücret almazdı.
SÖZ
Her şey gibi söz'de mertebe mertebedir.Sözün en yüksek mertebeli olanına "vahiy" denir.Allah kelamı olan vahiy kaynak suyu gibi saf olduğu için içime hazırdır.Ayrıca bir muameleden geçirilmesine gerek yoktur.Kur'anın bir harfinin dahi değiştirilememesinin nedeni budur.
Bunun bir alt mertebesi "Kutsi Hadis" denen Peygamber'in ağzında şekillenen Allah kelamıdır. Daha sonra sırasıyla hadisler, kamil zatların kelamları mertebe mertebe sıradan insanların sözleri gelir.Bu sonuncularda esas itibarıyla Allah kelamı, yani aynı kaynağın suyu olmasına rağmen , çok uzun bir yol kat ettiği için geçtiği yerlerden kirlenmiş olduğundan içilmezden evvel filtrasyona tabi tutulması icap eder.Aksi halde içenleri rahatsız eder.
28 Temmuz 2021 Çarşamba
KELAM SIFATININ TEMSİLCİSİ DİLDİR
Hak Teala her sıfatı gibi Kelam sıfatını da insana bahşetmiştir.İnsanın akciğerine çektiği havayı dışarı çıkartırken ses tellerini titreştirerek o mana olan kelama harf,hece,kelime ve cümle elbiselerini giydirmek ve böylece onu zuhur alemine getirmek suretiyle olmaktadır. Kelam sıfatının insandaki temsilcisi dildir.Dilin farsçadaki karşılığı zeban dır.Cehennemin bekçilerine zebani denmesi tesadüf değildir. Çünkü dil iyi kullanıldığında çok faydalı bir yardımcı olduğu halde, kullanmasını bilmeyenlerin elinde keskin bir kılıç gibidir.bu kılıç hem insanın kendisinde hemde karşısındakinde onulmaz yaralar açar.İçi sevgi dolu olanların çıkardığı kelamlar tatlı, nefret dolu olanların kelamları ise acı ve kırıcıdır.Bazı durumlarda söz söylemektense susmanın daha iyi olacağını bilmek gerekir.Dilini ve sözünü güzel kullanan dünya ve ahirette cennette, aksine hareket edense cehennemdedir.Çünkü gönül dille yapılır, dille kırılır.
CELAL/CEMAL KONULARI
Yaşantımızda celal ceza, cemal ise mükafat olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak buradaki cezanın amacı, sonunda yine mükafata kavuşturmaktır. Nasıl elbisemizi kirlettikten sonra yıkayıp temizliyorsak aynı esasa dayanır önce kirletir, sonra yıkanır.
Kirlenen ruh değildir düşüncelerdir.Düşüncelerdeki kirlenmenin nedeni ise celali tecellilere maruz kalmasıdır.Allah kötü düşüncelerden kurtulmasını istediği kuluna celali tecellilerle bir sıkıntı ve azap vererek, onun bu sıkıntıyla kötü düşünceleri atıp iyi düşüncelere dönmesini sağlamayı amaçlar.Azabın veriliş nedeni kulu yakmak değil , onu mükafata layık hale getirmektir. Allah'ın sevgili kullarının zaman zaman çektiği sıkıntılar, onların cehennem yaşantısı hapishanedeki torpilli mahkumların özel odalarda tutulması gibi yahut gardiyanların hapishanede ömür geçirmesine benzer ki bunlar ince konulardır.Bu nedenle pek fazla irdelenmeye gelmez.
ÇİÇEĞİN MİRACI
Çiçek, tohumdan meydana gelir. Bu tohum urucunu yapıp önce filiz, sonra sırasıyla çiçek,varsa meyve ve nihayet tekrar tohum olarak kendini meydana getirecek olan aslına kavuşur.Bu esnada bir çok safhadan geçer ve geçtiği her safhada ismi de değişir.Onun bu safhaları tamamlayıp, tekrar tohum haline gelmesi o çiçeğin miracı olarak kabul edilir. Çiçek her hangi bir nedenle bu miracı tamamlayamazsa o zaman çürüyüp gübre olur ve başka bir çiçeğin miracını tamamlayıp tohum meydana getirmesinde, onu besleme görevini üstlenir.
İnsanların durumu da aynen bunun gibidir. Allah'ı bilenler, bu menzile vardıktan sonra , tekrar hayat verecek bir insan olurlar.Bu yeni hayat verdikleri insan elbisesini değişmiş olarak karşımıza çıkacaktır. Çünkü aynı elbise ile tekrar geliş mümkün değildir.İdris peygamberin , bir kaç asır sonra İlyas olarak gelmesinin esası , bu elbise değiştirme olayıdır. İdris eski haliyle , yani İdris olarak gelmemiştir.Bu değişiklik, İdris'likten terfi etmesinin sonucudur.
PEYGAMBERLER ARASINDAKİ KIYASLAMA
"Peygamberler arasında fark yoktur"(Bakara 285) ayeti Zat açısından ifade edilmiştir.Sıfat açısından ise "Ben bazı peygamberleri bazısından üstün kıldım"(Bakara 253) ayeti sıfat açısından ifade edilmekle iki ayet arasında tenakuz yoktur.Örneğin demokratik ülkelerde herkesin bir oy hakkı vardır.Ancak kişile cemiyet içinde değerlendirildiğinde kimi çöpçüdür kimi cumhurbaşkanıdır.Zat ile Sıfat arasındaki farkta budur.
Hak Teala kendi kudretini göstergesi olarak insanın elini yaratmıştır.Elin işlerini yapan parmaklardır. Parmakların kimisi kısa kimisi uzun,kimisi kalın kimisi ince. Bunlar boylarına ve enlerine bakmaksızın kendilerine verilen görevi yerine getirirler.İşlerini yaparken yahut iş bittikten sonra "Ben niye kısayım veya daha inceyim" diye hayıflanmazlar. Ama insan böyle midir? Değil. Bir ressamın elinden çıkmış tablo gibi yaratılan insanın çoğu halinden memnun değildir. Memnuniyetsizliklerini de "Ben böyle olmadım da şöyle olmadım"diyerek belli eder. Bu durumdaki insan kendini küçümsediği için mutsuzdur. Ancak bir elin parmakları gibi durumu kabullense dünya cennet oluverir.İnsanların farklı yaratılması kemalattaki noksanlık değildir. Herkes güzel olsa, güzelin ne olduğu bilinmez. Herkes Alim olsa ilmin değeri kalmaz. Herkes vali olsa fırıncı bulunmaz. Herkes öğretmen olsa öğrenci bulunmaz.
BER YERYÜZÜNDE HALİFE YARATACAĞIM
Bakara Suresi 30 ncu ayettir.Allah Teala, halife olarak yarattığı insanda, zati sıfatı olan vücudundan gölge bir vücut meydana getirerek, bir zat oluşturmuştur.Buna "vücudu izafi" adı verilir. İnsanı diğer canlılardan farklı kılan husus budur. İnsanlar, bilinçsizlikleri nedeniyle bu gölge vücuda sahip çıkarak kendilerine varlık vermekte ve şirke düşmektedirler.
Allah'ın kainatı yaratılıştan amacı, ona değer verdiğini göstermek değil, o kainatta sevgilisini oluşturmaktır. İnsanın yüzünü Cemale yahut Celale çevirmesi Allah'ın isteğiyle olur. O, isterse kendi tarafına, isterse dünyaya çevirir. İnsanı kamilin matlubu cihan oluşu , yüzünün daima cemale dönük olmasındandır
ÜÇLEME/TESLİS
Tekil şahıs zamirleri üçtür:Ben,sen,o.Tekil işaret sıfatları :bu,şu,o dur. Bunların her ikisinde de üçüncü şahıs olan "o", müşterektir.İsmi gaib(görünmeyen)dir. Diğer iki tanesi ise ismi hazır olup görünür.Görünmeyeni bulmak için, görülenleri görülmeyene ayna yapmak gerekir.buna tasavvuf dilinde teslis"üçleme" denir. Bu üçleme unsurunda ikisi bilindiği takdirde, üçüncüsü kendiliğinden ortaya çıkar.Teslis islamiyette Allah Muhammed Ali, Hristiyanlıkta Baba oğul ve kutsal ruh, cemiyet hayatında ise anne, baba ve çocuk üçlüleri şeklindedir. Tasavvufta "Bir'in evveli üçtür" diye bilinen kuralın aslı budur.
GELEN GİDENDEN İYİDİR
Gelen muitlaka gidenden daha mütekamildir(gelişmiştir).Çünkü daimi bir terakki vardır.İkilik,zıtlık,kutuplaşma olmasaydı hayat dururdu.Bir kapta sakin kalan su bile küflenip kokacağı için durgun suyla abdest yasaklanmıştır.Her yeni doğan, önceki doğandan daha donanımlı olarak dünyaya gelmektedir.
KUTUPLAŞMA
Allah'ın zatından başka her şeyin çift ve karşılıklı olduğunu söyleyebiliriz. Zat tek olduğuna göre çift olan her şey sıfat mahiyetindedir.Zatın bilinebilmesi için , birbirine karşıt olan sıfat ikiliğine ihtiyaç vardır.Bu ikilik iki kol gibidir. Allah'ın "Muhakkak ki kalpler Rahman'ın iki parmağı arasındadır.Onları istediği gibi çevirir" sözü O'nun kudret esmasının mazharıdır. Eğer öyle olmasa hüvelbatının karşısında hüvezzahir bulunmasaydı, biz O'nu bilebilir miydik?
Diğer sıfatlar için de geçerli olan bu kural , değişmesi mümkün olmayan ilahi bir kanundur. Rahimiyyet-rahmaniyyet,cennet-cehennem, celal-cemal, pozitif-negatif, güzel-çirkin, hoca-talebe,hak-batıl-Halik-mahluk, Rab-merbub vs şeklinde ortaya çıkan bu ikilikte bir taraf sivri diğer taraf çukur, bir taraf iniş diğer taraf çıkış bir taraf ak diğer taraf kara diye tarif etmekte mümkündür.İlahi kanun olan bu ikiliğin bir nizam dahilinde yürümesine de "şeriat" adı verilir.Şeriat tevhidde birliği ispat ederken , sıfat aleminde de kutbiyyet meydana gelir. Kutbiyyet tüm dünyada geçerli bir kuraldır.Dünyanında dahil olduğu en küçük küreciklerde dahi kuzey ve güney olmak üzere iki kutup vardır.Bir devlette iktidarın karşısında , bilinsin veya bilinmesin , mutlaka bir muhalefetin oluşması bu kuralın gereğidir.Harp oyunlarında dahi bir kırmızı kuvvetin karşısında mavi kuvvet vardır.kuralı fert bazına indirgediğimizde her insanda celal ve cemal vardır.Celal müzekker(erkek) cemal müennes(dişi) dir. Bu kutuplardan pozitif olanlar daima hakimdir.
27 Temmuz 2021 Salı
KARAGÖZ OYNATANLAR
Eskiden Karagöz oynatanların perdeyi açarken okudukları:
Bu hayal alemi gözden geçirmektir hüner
Nice karagözleri mahvetti bu suret perdesi
Bundan anlamalıyız ki Hak Teala'nın sıfatlarının tecellileri olan dünya ve içindekiler çoklarını kendilerine celb ederek sarhoş etmişler,sahip olamayacaklarını ölüm geldiğinde idrak edecek olanlar bu sarhoşlukla değerli ömrü heba etmiş olacaklardır.
Herkesi mahveden bu suret perdesidir.Görünen suretin hakikatını bilen yoktur, çünkü Allah kendini göstermez.O kendini, sadece, tek olan ve mürşit olarak bilinen insan-ıkamile, yani Hz.peygamber'e göstermiştir..Bu gösterişi Peygamberin Ahmed olduğu devreye has bir keyyfiyettir ve devamlıdır.
VAHİDİYYET-AHADİYYET KAVRAMLARI
Vahid kelimesi bir, tek, benzeri olmayan, anlamına gelir.Bunun, aynı anlama gelen Ahad'dan farkı, Ahad'ın tümü, Vahid'in ise tüme ait bir parçayı ifade etmesidir. Örneğin elimize bir elma aldığımızı düşünelim. Bu elma bütün olarak birdir, yani Ahad'dır. Bu elmayı yemek üzere dilimleyip , bir dilimini elimize aldığımızda, o dilimin de bir olduğunu ifade etmek için Vahid kelimesi kullanılır. Burada Vahid, Ahad'dan ayrı değildir, ama Ahad'ın aynı da değildir, yani tümü ifade etmez.
Vahid kavramının, O'nun, Allah mertebesinde kendini görmek için bir ayna yaratmasıyla oluştuğunu, bu yaratılan aynanın tek yani Vahid olup , Ahmed diye isimlendirildiğini yansıttığı görüntüsüyle birlikte insan olarak (insanı Kamil) vasfedildiğinin bilinmesi gerekir. Suretsiz surete bürünmüş asıl vücuddan ayrı olmayan Vahid olarak tecelli etmiştir. Tümüyle kainatı kendinde toplayan insan Hz. Peygamberdir. Diğer peygamberlerin efendimize göre durumu farklıdır.Kullarsa, O'nun birer aza kuvvasından ibarettir. Bu durum tıpkı el kol göz ve diğer organların bizimle olan bağlantısına benzer.Nasıl hiçbir organ bizden ayrı değilse, Kullar da O'ndan ayrı değildir.
FUKARANIN HIRKASINA DOKUNMAK
Dokunma fukara fırkasının hırkasına/Bin dağı deler geçer arkasına".
Bu sözdeki "Fukara" Allah'a yakın olan kimsedir.Çünkü dokunulan Hakk'a yakın birisi olursa o zaman Zat'a dokunulmuş olur ki dokunan zarar görür. Böyle kimselere insan-ı kamil denilir.
ALLAH'A NASIL YAKLAŞILIR?
Allah'dan başka varlık olmadığını, bizim var diye nitelendirdiklerimizin O'nun en alt mertebedeki görüntüsünden başka bir şey olmadığını öğrenenler olaya O'nun açısından bakıldığında uzaklık diye bir şey olmayacağını kavrarlar. Uzaklık bizim açımızdan bakıldığında ortaya çıkar. Çünkü arada tırmanılacak pek çok mertebe vardır. O'nun suretleri olan biz, üst mertebelere çıktıkça, O'na yaklaşırız. Amacımızda insanlık mertebesine ulaşıp, O'na ayna olabilmektir. Bunu beceremeyenler, beşer vasfından kurtulup, insan olamazlar.Yani insan kılığında hayvan mertebesinde kalırlar.
Amaca ulaşmak için ne yapmak lazımdır?
Evvela O'nun rızasını almakla işe başlamak gerekir. O'nun rızası , kulların birbirinden razı olmasıdır. Sonra O'na ulaşan yahut ulaşmayı düşünenlerle dostluk kurup onların yaptığı gibi dünyevi düşüncelerden kurtulup(alamadım,veremedim, kazanamadım, dükkan açamadım v.s) "Ehli derdin sohbetine mahrem et" demeye başlamak, sonra onlarla beraber yüksek mertebelere çıkmaya çalışmak icab eder. Bir müddet sonra kişi, dünya bağlantılarına karşı soğukluk duyar. Allah hem görünür alemlerin , hem de görünmez alemlerin sahibidir.ve bu alemlerin tümündeki her şeyden haberdardır. Görünür alemde meydana getirdiği en üstün yaratık insandır. İnsanın üstün olmasının nedeni ona verilmiş olan akıldır. Bu aklın tekamülü onu melekuyet makamına vasıl eder. Bundan sonra Allah isterse daha yüksek makamlara, ceberuyet, lahutiyet makamına çıkartıp orada kulunu kendine ayna yapabilir. Allah'ın aynası olan kişiye İnsan-ı Kamil denir. Allah'ın daima peygamber aynasından görünmekte olduğunu unutmamak gerekir.
YOKTAN VAR OLUNMAZ
Hocaların dediği "Kainat yoktan var olmuştur" lafzı yanlıştır.Vardan var olmuştur.Var olan Allah olduğu için, kainat da O'ndan var olmuştur.Bunu anlatmanın en kestirme yolu "Görünmeyen görünür olmuştur" demektir ki bunun tasavvufdaki karşılığı "Mevcutda eşya aynı vücuddur"ifadesidir.Bu ifade hüvezzahiri de hüvelbatını da kendinde topladığı için hem vahdeti vücudu hem vahdeti şühudu içine alır.
ALLAH NEREDEDİR?
Allah'ı her yerde ve her şeyde var bilmek gerektiğini biliyoruz ama göremediğimiz bir varlığı nasıl anlayıp, anlatacağız.
Bir örnekle anlatabiliriz. Hava, görülmüyor, tutulmuyor, fotoğrafı çekilmiyor ancak onsuz da yaşanmıyor.Çünkü hava, bir nevi nefes-i Rahmandır. Göremediğimiz ve onsuz yaşayamadığımız hava Allah'ın yanında cisim durumundadır.
Allah her zerrede mevcuttur. Allah, cemadat dediğimiz taş toprak,madenlerde ALTIN'da, nebatat denilen bitkilerde HURMA, hayvanatta AT da, insanlarda ise insan-ı Kamil'de kemalatı ile görülmüştür.Diğer şeylerde yok mudur? vardır.ama bulunduğu şeyin hakim vasfıyla isimlendirilir.Örneğin ekmek karbonhidrattır, ama sadece ekmekle hayat idame ettirildiğine göre vücud için gerekli diğer maddelerde var demektir.Süt,et ve meyveler içinde aynı kural geçerlidir.Allah her zerrede var olduğu halde isimlendirmek gerektiğinde o maddedeki hakim özelliği nazara alınır.
NUH TUFANI
Hz.Nuh, nevha, yani ağlayıcı idi. Kavmi cehil karanlığında olduğu için , Allah'ın ilmini Nuh'da görememiş ve ona inanmamıştı.İlmi Nuh'da görebilenler, onun gemisine binmiş ve ilim deryasını geçerek kurtulmuşlardır. Geri kalanlar ise o ilim tufanında boğulmuştur. Burada ilmin sıfat, onun cismani zuhurunun ise kainat olduğunu belirtmekte fayda vardır.Onun için nuru mürşidinde görebilenler ondan istifade edip aydınlığa kavuşur, göremeyenlerse karanlıkta kalmaya mahkum olurlar.
Aşıklar mihrabı vech-i didardır. Zahidler mihrabı kuru duvardır.
26 Temmuz 2021 Pazartesi
HÜVE (HU)
O'nun görünmeyen alemdeki durumudur.Bu mertebe gayb aleminin malıdır.Kendini göreceği aynayı yaratmadığı mertebe olduğu için, burada kendini kendinden başka bilen yoktur. Mevlid'de "Cümle alem yok iken ol var idi" cümlesiyle kastedilen nokta burasıdır.Burası "Allah'ı Allah'tan başka bilen olmayan" ve tasavvufta karşılığı bulunmayan , yegane mertebedir.Diğer tüm mertebelerin birer karşılığı vardır.Örneğin;Allah'ın karşısında kul, Ahad'ın karşısında Vahid, Rab'bın karşısında merbub, Hakk'ın karşısında Halk olması gibi..Böyle olduğu için tasavvufta bir rakamı adetten sayılmaz ve tek sayılar üçten başlar.Burası O'nun bisükun olduğu mertebedir.
ALLAH'I ÖĞRENMEK
İnsanın, hayele vücud vermeksizin , vücudun Allah'ın olduğunu kavrayabilmesi için bazı mertebeleri bilmesi ve anlaması şarttır.Bunlar; Hüve, Allah, Rab, Hakk ve Halk mertebeleridir. Bunların tümü aynı , tek varlığın değişik mertebelerde aldığı isimlerdir.Bu mertebeleri kavrayıp yerine oturtmadan Allah'ı öğrenmek mümkün değildir.Mertebeleri bir marul yahut lahanaya benzetirsek dıştaki yaprak kopartılınca altından bir yaprak daha çıkar.Onu kaldırınca bir yaprak daha o da kaldırılınca bir yaprak daha göbekteki zata kadar inilir,tohum yapan orasıdır.Çekirdek çekirdek halinde iken henüz zuhura çıkmış bir şey yoktur.Çekirdek halinde iken çekirdeğin içindeki ağaç görünmüz. Ağaç meydana çıktığında, o çekirdeğin içinde ağaca ait her şeyin bulunduğu anlaşılır, ama bu kez de çekirdek görünmez olur.Çekirdeğin tekrar oluşması için ağacın gelişip meyve vermesi ve o meyvenin de olgunlaşması icap eder.Meydana çıkış kulluk mertebesidir.Çekirdek halinde iken kulluk yoktur.O mertebede yani ahadiyette sadece Allah vardır.Buraya tenzih(görünmezlik) alemi denir. Çekirdekten ağacın çıkması teşbih(görünürlük) alemine geçmek demektir.Bundan sonra görünenlere çekirdek denmez."Hepsi çekirdekten çıkmıştır, yani tenzihten yaratılmıştır" denir.
ALLAH NERDEDİR?
Tenzih(enfüs) görünmezlik, teşbih (afak) ise görünürlük alemi demektir. Bu alemlerin her ikiside Allah'ın olduğu için , O her iki alemde de vardır. Allah'ın tenzihde olması "O ne yerdedir, ne göktedir, ne sağdadır, ne soldadır, ne öndedir, ne arkadadır" cümlesiyle, teşbihde olması ise "O her yerde hazır ve nazırdır" sözüyle anlatılır. Her yerde hazır ve nazır, teşbihte olduğu zaman da görünmez, ama bir hayali vardır o hayali görünür.Bu duruma göre tenzihi esastır ve ahadiyettir. Teşbihi ise celaliyet, sıfattır.Tenzih esas olduğu için İslam şeriatı bu temel üzerine kurulmuştur.Bu yüzden İslamiyette resim ve heykel yasaklanmıştır.
Allah sadece manada kalan , maddede olmayan bir varlık değildir."Biz size şah damarınızdan daha yakınız"(50/16), "Üç kişi gizli konuşmaz ki altıncıları O olmasın;beş kişi gizli konuşmaz ki altıncıları O olmasın, daha az olsunlar, daha çok olsunlar nerede olurlarsa olsunlar Allah onlarla beraberdir(58/7).Bu ayetlerden birisi enfüste olduğunu, diğeri afakta olduğunu anlatmaktadır.
Şeriat tenzihe dayandırıldığı için , şeriat erbabı bu noktalara değinmekten daima kaçınır.Sebebi ise bu konular açıldığında tatminkar bir cevap bulamayışları, verdikleri çelişkili cevapların soru sahibini dahada bunaltmasıdır. Kabe için kullanılan "Allah'ın evidir" nitelemesi yeterlidir."Bir taraftan Allah mekandan münezzehtir"denirken diğer taraftan "Kabe Allah'ın evidir" denmesi bir çelişkidir.Allah her alemde vardır.
KULU ALET OLARAK KULLANMAK
Allah Teala bir işi yaparken kulunu alet olarak kullanabilir.Bu durum o kul için bir ihsandır.Kul,peygamber ise buna Mucize,evliya ise "keramet" deriz. Keramet ve mucize kulun yapabileceği iş değildir.Allah isterse kendisi niyet olur ve kuluna istediğini yaptırır. Görülen rengin, içteki şaraba mı, yoksa kadehe mi ait olduğu anlaşılamaz olur.Hatta öyle olur ki , kadehteki şarap bizzat kendisi olabilir.Bunu böyle bilip zevk etmek ve nasibine razı olmak gerekir.
ALLAH MUTLAK GÜZELDİR
Allah çok güzeldir ve bu nedenle "Hüsn-ü mutlak" diye isimlendirilmiştir.Bu güzelliği kainata serpmiş, herkes o güzellikten nasibi kadarını almıştır.Milyarlarca kul , güzelliğini O'ndan alırken. O'nun güzelliği hakkında soru soranlar Hz. Peygamber miraçtan döndüğünde , cevaben "Kıvırcık saçlı genç bir erkek suretinde gördüm" buyurmuştur.
Bu nokta da "Acaba herkes o surette mi görecek?" sorusu akla gelir. Milyarlarca insanı farklı surette yaratan bir Varlık, hepsine aynı surette görünmeyip farklı surette görünemez mi?
Bu sorunun cevabını insanda aramak gerekir.Allah, hüsn-ü mukayyet olmadığı halde, güzelliğini ölümlü olan Hz.Peygamberde göstermiştir. Nasıl mı?
Mukayyet olduğu halde, onu gölgesiz yapıp,Mutlak'ı da göstererek
25 Temmuz 2021 Pazar
EN BÜYÜK HİLE
Hak Teala kendini En büyük Hayrülmakiriyn'dir buyurmuştur.(Sure 3 ayet 54) Ancak Allah'ın yaptığı hile, bizimki gibi zararlı değil kulları için faydalı hilelerdir. Allah Teala'nın yaptığı en büyük hile, Hz. Musa'nın dediği gibi, dünyayı bize var göstermesidir. Eğer öyle olmasaydı insanlar şu üç günlük ömürlerinde dünyaya ve dünya malına tapmaya kalkarlar mıydı?
Aynı şekilde birbirine zıt esmalarla bir taraftan Firavun'u yaratıp, ona firavunluk yaptırmak, diğer taraftan da Hz. Musa'yı yaratıp onu, doğru yolu göstersin diye peygamberlikle görevlendirmek, "Tavşana kaç, tazıya tut demek "Değil midir?
ALLAH DENDİĞİNDE HİÇBİR ESMA ANILMAZ
Allah dendiğinde hiçbir esma anılmaz, çünkü O, "mecma ül esma" yani esmalarının tümünün toplandığı mertebedir. Bu şuna benzer; bir insana ismiyle hitap edildiğinde, o kişinin saçından tırnağına kadar her şey o ismin içindedir.ve uzuvların hiçbiri ayrıca anılmaz. Başı da kolu da ayağı da o ismin içindedir. İşte Allah dendiğinde de durum budur. Orada ne kainat, ne kul, ne de başka bir şeyin adı geçmez."Hu"(O) dendiğinde ise, Allah lafzı da kaybolur.
İş kesrete geldiğinde o zaman saç, baş, kol, bacak tırnak birbirinden ayrılır ve her biri kendi adıyla anılmaya başlar. Kendi adıyla anılmaya başladığında ise hiçbiri, tümü ifade etmez.
ALLAH HAYR-I MAHZDIR
Hayr-ı mahz , sırf iyilik, kendinde kötülükten eser olmayan demektir.Allah'da kötülük olmayışının nedeni ,O'nun Zat bakımından kenz-i mahfi(gizli hazine) olmasıdır.Nasıl bir yumurta , içinde tavuğa ait her şey bulunduğu halde "Şurası gaga, burası bağırsak" demeden tümüyle, sevilerek yeniyor fakat aynı yumurtadan çıkan tavuğun gagası, bağırsakları, ayakları yenmiyor, atılıyorsa ,Allah'ta da her şey böyle, yumurtadaki gibi olduğu için ,O'nda kötülükten eser bulunmaz.
Peki Amentü'deki "Hayır ve Şer Allahtandır" dendiği sorusu aklımıza gelir.Bu sualin cevabı halkiyet mertebesine hitap ediyor olmasıdır.Çünkü o mertebede tavuk tamamen meydana çıkmıştır.Allah o kadar hayr-ı mahz dır ki Efendimizin hadisinde "Eğer siz hiç günah işlemeseydiniz, Allah Teala sizi helak eder ve yerinize , günah işleyecek, mağfiret edeceği kimseyi yaratır idi" dedirtmektedir.Allah, asla kötü bir iş yapmadığını Kur'an da bir çok yerde "Allah'a iftira edenler" diyerek ifadeetmiştir(sure 3 ayet 94)
EZAN-I MUHAMMEDİ DEKİ TEKBİRLER
Ezan içinde 4 kez ALLAHÜ EKBER denmesi insanın 4 unsuruna sıra ile hitaptır.Beden, ruh,kalp ve nefs'e.İki kez kelime-i tevhid (kelime'i şehadet):Biri ruha, biri kalbedir.
Yani ezanı dinleyen insanın dört unsuru bütünleşmiş tevhide hazırlanmıştır.
BİRİNE GÖSTERİRLER DİĞERLERİNE İŞİTTİRİRLER
İman edenlerin özellikleri anlatılırken Bakara Suresinin başında "gaybe inanırlar" denmiştir.Gerçektende Hak Teala Peygamberine gayb'i gösterir,müminlerde peygamberin bu sözüne inanmakla mükellef idi.Bu nedenle Hakk birine gösterir binlercesine işittirir.Bu müminler için bir imtihandır.Teslimiyeti için ölçüdür.
24 Temmuz 2021 Cumartesi
YUSUF SURESİNDEKİ HİKMETLER
Yusuf Suresini bizatihi Hak teala "ahsenül kasas" kıssaların en güzeli diye tesmiye etmiştir.Ehli tasavvuf bu sureden hakikate iz sürülecek en güzel yol olarak algılarlar.Bu surenin 5 nci ayetindeki Hz.Yakup'un sözünü "Yavrum, rüyanı kardeşlerin anlatma, sonra sana tuzak kurarlar; zira şeytan insana çok aşikar bir düşmandır" sözünü kalbe gelen ilahi mesajların saklanması gerektiği,şeytanın bu duyguların düşmanı olduğu ve onları insandaki on kötü haslet aracılığı ile gönlün imhasına sevkettiği ifade edilir.
Yusuf peygamberin on bir kardeşi vardır.bunlardan birisi öz kardeşi(anne baba bir) diğer on tanesi üvey kardeşi(anne ayrı)dır.Onbirinci olan Bünyamin öz kardeşidir.Yusuf'un üvey olan on kardeşi on kötü huydur.Gönüldeki yüceliklerin insan tarafından saptırılmış halidir.Gönüldeki on bir yücelik:Seha, vefa, gayret, sıdk, cesaret,vera, haya, merhamet,teslimiyet,ihlas,iman dır.Ancak insan kendisi ilk on yüceliği değiştirir;Seha yerine Hisset,Vefa yerine Kin, Gayret yerine Meskenet,Sıdk yerine Reyb, Cesaret yerine Cebanet(siliklik,korkaklık),Vera yerine ihtiras, Haya yerine şehvet, Merhamet yerine zulüm,Teslimiyet yerine Seyyaliyet ve İhlas yerine Gurur7u koyar.Kardeşlerden bünyamın İman7ı temsil ettiğinden İman yerine daimi iman olur.
DEVAM EDEN MECLİSLER
Sezai Karakoç,üstad Necip Fazıl ile Ankara'da Işıklar caddesinde oturan Şeyh Selim7i ziyarete giderler.Şeyh Selim ,Hiç penceresi olmayan ,tavan kısmından ışık alan ,tabanında hasır olan bir odanın ortasında diz çökmüş vaziyette murakabe halinde bir zat idi.Üstad 'selamün aleyküm' diyerek elini öptü.Ben de Şeyhin elini öptüm.Şeyhin önünde dizlerimiz üzerin oturduk.Hal hatır sorduktan sonra Necib Fazıl Bey 'Efendi hazretleri, meclise gidiyormusunuz?' diye sordu.Şeyh Selim , derinden gelen bir sesle :'Ha evet , çok meclisler oluyor' dedi.Şeyh kendi alemindeydi.Onu daha fazla rahatsız etmemek için elini öpüp çıktık.
Üstad anlattı:Şeyh Selim Hakkarili idi.Nakşibendi tarikatından idi.Arvasilerden Şeyh Taha koluna bağlıydı.Halk partisi, tek partili dönemde onu elinden rehin tutar gibi getirip mebus yapmıştı.Şeyh Selim Hakkari millet vekili olarak belki yirmi yıl Ankara'da kalmıştı.Meclise hemen hemen hiçuğramamıştı.Üstadın dediği gibi parayı bilmezdi.Maaşını da çocukları gider alır imiş.Kendisi gece gündüz,orda, o loş odada inziva halinde zikir ve murakabedeimiş.Üstad dedi ki:"Ben kendisine Meclis'e gidiyormusun?dedim.Millet Meclisini kasteddim.O başka meclislerden ima etti.Evet geliyorlar, çok meclis oluyor' dedi.Yani manevi alemdeki toplantıları kasteddi.Çünkü kendisi hep o alemde yaşıyor.
Tek parti dönemi geçince Demokrat parti'de aynı şekilde Şeyh selim7i Hakkari milletdvekili olarak seçmişti.Bu dönemde biz kendisini ziyaret ettiğimizde Üstad sormuştu:'Hakkariye gitmeyi düşünüyormusunuz?Hazret cevap verdi:Evet çağırıyorlar, bu bahara gideceğim' demişti.Nitekim bir müddet sonra üstad Şeyhin hakkariye gittiğini ve orada rahmeti Rahman'a kavuştuğunu söylemişti.
İki muhalif Parti,meşruiyet kazanmak ve oy toplamak maksadı ile şeyh ve hocaların desteğine ihtiyaç duymakta, zıt olsada Şeyhleri kendi partileri içinden milletvekili seçilme isteklerini geriye çevirmemekte idiler.(Not: Şeyh Selim meclis albümündeki bilgiye göre 1892 Hakkari doğumlu olup 1946-50 ve 1050-54 döneminde milletvekilliği yapmış Oğlu 1923 doğumlu Ubeydullah Seven 1954-60 arasında milletvekilliği yapmıştır)
23 Temmuz 2021 Cuma
TEKKELERİN KAPATILMASINA BAKIŞLAR
1925 YILINDA Tekkelerin kapatılması hususunda bir kanun çıkartıldı ve tüm tekkelerin kapıları mühürlendi.Başlangıçta İnkılap kanunlarının uuygulanması için onbeşyıl için düşünülen bu süreç daha sonra devam ettirilmişve Anayasa'nın içinde kendisine "değiştirilemez hükümler" olarak teminat bulmuştur.Tekkelerin kapatılması kararına karşı,çeşitli tarikatların üst konumunda olan insanların bakış tarzından örmekler şunlardır:
TEKİRDAĞLI Musafa Feyzi Efendi(1851-1926) Nakşi, Gümüşhanevi dergahı şeyhi.Bu zat şeyhlik yaptığı Fatma Sultan camiinde kılınan bir öğle namazından osnar etrafını saran cemaata "Tekkeler kapatıldı diye hayıflanmayınız; kapatılan bir binanın kapısıdır, kapatılamayan gönül kapısı ve ilahi aşk yoludur.Bu yolunuz ve kapınız daima açık olsun"
ABDURRAHMAN SAMİ hazretleri (Uşşaki şeyhi öl:1934) kendisine bu hususta şikayetimiz suale demiştir ki:"Evladım, o dergahlarda bir zamanlar bülbüller öterdi, şimdi kargalar işgal etti, biz de kapattık"
MEHMET ŞEMSETTİN ULUSOY(1867-1936)Mısri/Halveti şeyhi."Tekkelerin çoğunluğu tarikatı aliyyenin özüne aykırı olarak yemlik haline geldiği anlaşılmış olduğundan cümle tekkeler kapatılmıştır.Çünkü Evliya mesleği garazsız,ivazsız Hakk ile kulu arasında bir muamele olduğundan öyle tekkenin aylığı ,geliri,kalacak mekanları için o mesleğe girenlerin evliya nazarında kıymetleri yoktur.Evliyayı buna alet ettikleri için mesuldürler.Bunun böyple olacağını(tekkelerin kapanacağnı) çok seneler evvel acizane ihvanımıza söylemiştim.
ABDULHAKİM ARVASI HAZRETLERİ (1863-1943)"hÜKÜMET TEKKELERİ KAPATMADI; ONLAR ZATEN KENDİLERİNİ KAPATMIŞLARDI.hÜKÜMET BOŞ MEKANLARI KAPATTI"
KENAN RİFAİ (1867-1950) Kasımpaşa'daki Rifaı dergahının dans salonu yapılmasından üzülen birisine şunları söyledi:"Niçin canın sıkılıyor?O zaman dans ediliyordu şimdi deöyle.Devranla dansın farkı yok ki.Yalnız biri cismanidir, kaşı gözü solacak bir dilberi ağuşuna alıp döner; öteki ise baki olan cemalullahın seyir ve temaşasıyla sema eder"
ABDÜLAZİZ BEKKİNE( 1895-1952)"Oğlum bu tekkeler kapanmayı hak etmişti.Çünkü bu tekkelerin içinde İslam'ı muhafaza eden tekke fevkalade azalmıştı.Onun için Allah kapattırdı"
MEHMET ZAHİT KOTKU (1897-1980)" Zaten beşyüz seneden fazla zamandır dervşlik kalmamıştı.Herkes şeyhlik sevdasında olduklarından , bugünkü şeyhler de maalesef kemal bakımından noksan kişilerdir.Bunlar şeyh deyip peşlerine takılmak bile doğru değildir.Bizim gençlik zamanımızda Küçük hüseyin Efendi namında 100 yaşını geçmiş keramet ehlinden bir şeyh vardı'Tekkesini tamire çalışanlara, biz yıkılsın diye bakıyoruz, siz de yapmaya çalışıyorsunuz"buyurdular.
Küçük Hüseyin Efendi ,Mareşal Fevzi Çakmak'ın şeyhidir ve vasiyeti gereği onun ayak ucuna defnedilmiştir.
KURAN SURELERİ
Kur'an da üç büyük sure ; insan,Allah ve peygamberimizin sırrını açıklar.Rahman suresi ilahi sırları, Yusuf Suresi insanın esrarını, Yasin suresi ise Efendimizin hikmetlerini dile getirir
Kur'an'ın en kısa sureleri ise önemli üç konuyu özet halinde verir.Asr suresi insanı, Kevser suresi Peygamberimizi,İhlas suresi de Cenab-ı hakk7ı anlatmaktadır.
KURAN-I KERİM YORUMLANMASINDAKİ TEMEL İLKELER
1-Kur'an Allah kelamıdır.B nedenle onda eksiklik ve aksaklık aramak bütün evreni inkar etmek kadar abestir
2-Kur'andaki her sözün ve dizilişin,yani ayetlerin birbirini takibinin mutlaka önemli bir hikmti vardır.Hakikatte ayetler birbirinin yorumunu yapar.
3-Kuran ayetlerinin manası dıştan içe doğru bir goncanın yaprakları gibi kat kattır.En dışta bir zahiri mana (dış),ondan sonra iç içe enfüsi(derinlerdeki) mana vardır.Bu yüzden ayetler yorumlanırken dış mana verildikten sonra bu enfüsi manalar da delilleri ile birlikte zikredilmelidir.
22 Temmuz 2021 Perşembe
HALK MÜSLÜMANLIĞINI DESTEKLEME SİYASETİ
Halkımızın itibar ettiği mekanlar vardır.Bunlar yaşanEvliyalar ile Evliyaullah'ın dünyadan göçenleri için yaptırılan türbelerdir.Bu tüürbeleri ziyaretle halkımız ,türbede yatan zatın ruhaniyetiyle irtibat kurup onları vesile kılar.Türbelerdeki zat,her ne kadar dünyadan göçmüş olsa da "Hay" makamında olduklarından tasarruflarının devam ettiğine inanılır,bu nedenle de hürmet görürler.Ülke'nin kafirlerle yapılan savaşında bu erenlerin fiziksel olarak yardıma koştukları bilinen ve yaşanan hallerdendir.
Bu inanç halkımızın kalbinden asla sökülemediği için siyasi iktidarlar bu tür mekanları tekrar ihya,tamir,bakım v.s gibi hizmetler ifa ederler.Bunu her ne kadar halk müslümanlığını destekleme siyaseti olarak görsekte faideden ari değildir.Ak parti iktidarının siyasi ömrünün bu denli uzamasının nedenlerinden biride Vakıflar GenelMüdürlüğünce bu tür yerlerin resterasyonu ile ilgilenmesi ve ortaya ihya edilmiş güzel görüntülerin çıkmasıdır.Daha önce halk eliyle yapılmayaçalışılsada budevletin yaptığıyla kıyaslanamaz.Düşününki Cumhuriyet ilanının akabinde kapatılan cami ve dergahların satılması sürecini yaşayan bu millet için bugünkü ihya ve imar hadisesi bir sevinçtir.
KİMİN PARASI?
Zahit sahabelerden Ebu zer Gıfari hazretleri,Hz.Muaviye'nin yüzüne karşı şu sözleri söylemekten çekinmemişti:"Bu sarayları ne ile yaptırıyorsun?Eğer halkın parasını ve malını harcıyorsan bu zulumdür; kendi paranla yaptırıyorsan bu israftır.İki halde de yanlıştasın,bunlardan vazgeç"
Şamda yaptırılan saraylarla alakalı bu sözleri sarfetmişti hazret.Bu durum daima tekrar olagelmiştir.Bir makama getirilen kişi, o makamın verdiği imkanlarla şatafatlı binalar kurmaya devam etmişlerdir.Garip olanı şudur ki bu işe tevessül edenler kendilerini o makamdan gitmeyecek sananlardır.Gizlide mevcut olan bu duygu "Devlet itibarı","Güçlü müslüman" sosu ile süslendiği için büyük sahabi Ebu Zer hazretlerinin sözlerindeki maksat önemsiz kalır.Çünkü insan nefsi,"Peşin" olanı sever.Ahirete dair olan "veresiye" ile ilgilenen azınlıkta kalır.Hak Teala'nın güçlü olarak eddettiği Ad,Semud,İrem kavimlerinden geriye kalan kalıntıların varlığına Kur'anda işaret edilmesi,"Beka duygusunun" aldatıcılığının anlaşılması içindir.
Kıbrıs'a "müjde" olarak verilen millet sarayının varlığı Kıbrıs insanının hangi sorununu çözecektir? Çöküş devrindeki Osmanlı'nın boğaz kenarına yaptırdığı saraylar çöküşü önliyememişti.Tarih tekrar olsa gerek
NEREDEN NEREYE
"1958-59 seneleriydi(1925 detekkeler kapatıldıktan sonra)Konya'da ilk kez Mevlevi ayini düzenlenecekti.Onca yıl üstüne gidilen bir konu olduğu için büyük heyacan yaratmıştı.Hatırlıyorum.rahmetli babam (neyzen Ulvi Erguner) ve bütün zevat trene binip gittiler.Orada vali hepsini toplayıp'bu yaptığınız yalnızca bir gösteridir, birinizin, içinden Allah dediğini hissedersemhemen yasaklarım' demiş"
İktidarda Demokrat Parti olsa'da muktedirlerin kim olduğunu anlamak mümkün.Bugünlere kolay gelinmedi ancak bugün nefsimizdeki muktedirler iktidarda ve bina kökünden sallanmakta.
21 Temmuz 2021 Çarşamba
MELAMİLİKTENSONRAKİ MAKAM
Melamilerin "Hayrı ızhar etmemek yani hayrı göstermemek,şerri izmar etmemek yani gizlememek"esasları pek çok tartışmayı beraberinde getirmiştir.İbni Arabi hazretleri Melamiliğin son ve yüce bir makam olduğunu şu cümlesi ile ifade etmiştir:"Melamilikten sonra tek bir makam vardır:Peygamberlik"
MÜRŞİTTE BULUNMASI GEREKEN ŞARTLAR NELERDİR?
Bu sorunun cevabını tasavvuf kitapları geniş izah ederler.Ancak üç başlıkta özetlemek mümkündür:
1-Mürşit arayan insan öncelikle tanıştığı, karşılaştığı bu şahsiyetlerin tasavvufi bir terbiye görüp görmediği , bunu bitirip bitirmediğini merak etmelidir.Tasavvufi terbiyeyi şartlarına uygan olarak tamamlamak da yeterli değildir.Mürşidi tarafından irşadla görevlendirilmiş olması gerekir.Çünkü yetişmek başka, yetiştirmek başka bir şeydir.
2- Mürid adayı mürşid ittihaz edeceği şahısla görüştükten , sohbetlerine katıldıktan , tarz ve uslubunu öğrendikten sonra kendisine şu soruyu sormalıdır:"Bu şahısa intisap etmek benim dini hayatıma artılar getirebilir, manevi boşluklarımı doldurabilir mi?Çünkü kamil bir mürşit olan bir şahıs, meşrep ve mektep farklılığı sebebiyle kişinin gönül dünyasına hitap edemeyebilir.
3-Mürşit hakkında bize önemli ipuçları verecek olan bir ölçü de mürşidin yetiştirdikleridir, müritleridir.Onlara bakarak nasıl bir insan yetiştirildiği görülebilir.Dini konulardaki hassasiyetleri müşahede edilebilir.
20 Temmuz 2021 Salı
TASAVVUFİ MERTEBELER
Tasavvufi hayatı üçlü bir merhale ile özetleyenler olduğu gibi bunu dörde, Yediye,Ona,Kırka,Yüz hatta Binbir'e çıkartan sufiler de vardır.
Üçlü Tasnif :İlmel yakin,Aynel Yakin,Hakkal yakin
Dörtlü tasnif:Şeriat, Tarikat, Hakikat, Marifet
Yedili tasnif:Emmare, Levvame, Mülhime, Mutmainne,Raziye,Merziyye,Kamile
Onlu tasnif:Tevbe,Zühd,Tevekkül, Kanaat,Uzlet, Daimi zikir, Allah'a teveccüh, Sabır, Murakabe , Rıza
DİNDARLIĞIN EN BÜYÜK ENGELİ OLAN KALP HASTALIKLARI
Mühürlü kalp (Casiye 23), Anlayışsız kalp (Araf 179), Görmeyen kalp (Hac 46), Kilitli kalp (Muhammed 24),Hastalıklı kalp (Bakara 10), Sapık kalp (Al-i imran 7),Katı kalp (Maide 13),Perdeli kalp (Maide 13), Dağınık kalp (Haşr 19)Paslı kalp (Mutaffifin 14)
ALLAH KİMLERİ SEVMEZ?
Allah'ın sevmediği insan tipleri şunlardır:
Kafirler (Ali imran 3/33), Zalimler (Ali imran 3/75), Savurganlar (Enam 6/141), Hainler (Enfal 8/85), Kibirliler (Nahl 16/23), İnatçı nankörler (Bakara 2/276), Günahta ısrar edenler (Nisa 4/107)
ALLAH KİMLERİ SEVER?
Allah kimleri sever? diye bir sorunun cevabı kur'an da arandığında karşımıza çıkan cevaplar şunlardır:
Tevbe edenler (Bakara 2/222) ,Sabredenler (Ali İmran 3/146), Tevekkül edenler (Ali imran 3/159)
İhsan sahipleri (Bakara, 2/195),Takvasahipleri (Ali imran 3/76), Adaletli olanlar (Maide 5/42)
Temiz olanlar (Bakara 2/222)
Bu özellikleribirey yahut toplum olarak düşünürsek,yetiştirmemiz gereken insan tipinin nasıl olması gerektiğini anlıyabiliriz.
DÜNYADAN NE KADAR UZAKLAŞIR İSEK KEMALATIMIZ ARTAR
insanın gönlünü Allah sevgisi ve aşkı kuşattığı vakit , onun dışındaki her şey basit bir görüntüye dönüşür.İnsana dünyayı hem anlamlı,hem anlamsız kılan aşktır.Aşk ile insanın dünyayı anlamsız bulması , insanın kendisini aşması demektir.İnsan ne kadar bu dünyadan uzaklaşırsa , uzaklaştığı ölçüde değer kazanır ve kemale erer.İnsan ne ölçüde dünyadan ve dünyalık benliğinden kaçarsa o ölçüde asıl benliğini bulur.Aslında dünyadeğerlidir.Dünya Allah aşkının kendinde tecelli ettiği bir aşk kitabıdır.Ancak okuyabilen, kendini onda bulur.Okuyamayap süs ve nakışlara takılan ise onda oyalanır kalır.
SEVGİ NEDİR?
Sevgi, iki canı(nefsi) birbirine bağlayan bir gönül bağıdır.Ruhlar sevgi ile birbirleriyle kaynaşır, birleşir ve bütünleşir.İki varlık sevgi ile tek bir varlık, tekbir iradeye dönüşür.Sevgi hayatın hareket ettirici gücüdür.Sevgi, ayrılmış olanı birleşmeye sevk eden bir enerjidir.
19 Temmuz 2021 Pazartesi
"KILMADIM" DEĞİL " KILAMADIM" KELİMESİNİ KULLANMAK
"Daha namazı kılmadım" sözü yerine "kılamadım" kelimesinin kullanılmasını Şeyhzade Ahmet Efendi hazretleri dikkat ederdi."Kılmadım" kelimesinin kullanılmasına şiddetle karşı çıkar idi.Zira "kılmadım" tabiri katiyet ifade eder, buradaki katiyet ise kasıt ve inkar anlamını taşıdığı için sakıncalıdır,böyle kullanılmamalıdır" der idi.
EVLİYAULLAH'IN TERCİHİ
Yozgatlı Şeyhzade Ahmet Efendi hazretleri ikinci askerliğini İstanbul'da yaparken Esad Erbili hazretlerine bağlı Mustafa Hulusi Efendi'ye hizmet etmişti.Haftada iki gün hazretin yanına uğrar,ihtiyaçlarını giderir,pazar alışverişini yap idi.Hazret bir gün et istemişti.Levazım subayı olan ahmet Efendi,iaşeleri aldığı kasaba gitmiş bir koyun butunu tarttırmış,parasını ödemiş,kasaba iyice işlettikten sonra alıp efendi hazretlerinin mutfağına bırakmış sonra Efendibabanın huzuruna girmişti.Hazret paketin içindekini görmeksizin:"Ahmedim demiş.Çok güzel bir et, koyun budu almışsın.Ancak biz ulvci yaratıklar süfli maddeleri yemeyi hoş görmeyiz.Canlıların göbekten aşağı kısımları süfli olur.Bizler göbekten yukarı olan kısımlarını alırız.Sağ taraf kol,kürek ve kaburga kısmını tercih ederiz.Bir dahaki sefere öyle alırsın"
İRFAN KİTABINDAN SOSYAL HAYAT DERSİ
Şeyhzade Ahmet Efendi hazretleri,bayramlık çin bir lacivert elbise diktirmiş,
ti.Resmi bayram günü talebelerini dağıttıktan sonra hocası dedikhasanlı Şakir Efendi hazretlerini ziyaret için bulunduğu köye gtti.Öğle namazı vakti yakın.Atını odanın avlusuna bağlayıp camiye doğru yöneldiğinde hocasını cami avlusunda ayakta bulmuş.Bundan sonrasını şöyle anlatmıştır:
Hemen eline uzandım ve öptüm.tuttuğu elimi bırakmadı ve beni çekerek caminin yoldan taraf duvarının dibine kadar götürdü.Duvar dibine sıralanmış taşlardan birinin üzerine kendi oturdu ve bir diğerine beni oturttu.Buda yetmedi , kimbilir nice zamandır köy yolunun pudradan ince tozlarının yerleştiği duvara iyice yaslanmam için beni geriye doğru çekti.Hocama göstereyim diye çıkartmadığım lacivert takım elbisem önlü arkalı değirmene girmiş de un çuvalı taşırken sağa sola sürünmüşüm gibi bomboz oldu.Ezan okundu kalktık .iki ellerimle çırparak tozları temizleyip , öğle namazını utana sıkıla camide sıkılarak güçlükle bitirdim.Namazdan sonra bana:"Oğlum Ahmet, köylünün bu yokluk ve kıtlık zamanında sanki gösteriş yapıyor gibi , takım elbise ile aralarına girmek bizim kitabımızda yok.Bir daha nereye gidiyorsan oraya uyumlu giyinmengerekir" dediğinde hemen aklıma "Gittiğin yer kör ise ; sen de gözlerini kıvıştırarak yürü" dizesi geldi anladım ki hocam bana irfan kitabından sosyal ahlak dersi verdi.
EMİR SULTAN HAZRETLERİ
Ahmet Hamdi Tanpınar "Beş Şehir" isimli eserinde bir olayı kaydetmiştir."Emir Sultan'ın ölümünden aşağı yukarı iki yüz yıl sonra bir gün Bursa'ya büyük bir aslanla dolaşmaktan hoşlanan bir adamçağız gelir.Ve yine günün birinde Emir Sultan7ın türbesini ziyaret etmek ister.Bir direğe arslanı iyice zincirledikten sonra içeri girer.Biraz sonra arslan zincirlerini kırar, zincirini sürükleyen deli aşık gibi türbenin kapısına gelir.Ve gözlerinden yaş aka aka Emir'i ziyaret eder.Sonra olduğu yere dönerek sahibini bekler"
ÇARŞI PAZAR AĞALIĞI
Behlül Dane hazretleri, kardeşi Harun Reşit'ten bir vazife istedi.Harun Reşit te ona çarşı pazar ağalığı(denetçisi) vazifesini verdi.Behlül hemen işe koyuldu .İmk olarak bir fırına gitti.Bir kaç ekmek tarttı hepsi normal gramajından noksan geliyor.Fırıncıya sordu:"Hayatından memnun musun? Geçinebiliyormusun?Ağzının tadı var mı?.Fırıncının memnun olduğu bir şey yoktu.Şikayet çok tu.
Behlül sonra bir başka fırına vardı.Bu fırının tarttığı ekmekleri ise devletin belirlediği gramajdan fazla gelmekte idi.Aynı soruları bu fırının sahibine de sordu,adam tüm sorulara olumlu cevap verdi.
Behlül sonrasında başka bir yere uğramadan Harun Reşit'in huzuruna çıktı ve vazifeyi iade etmek istediğini belirtti.kardeşi olan harun Reşit:"Behlül daha bu sabah vazife verdik.Ne çabuk bıktın?" deyince Behlül:Efendim, çarşı pazarın ağası varmışBenden önce ekmekleri tartmış , vicdanları tartmış, buna göre herkes hesabını ödemiş, bana ihtiyaç kalmamış"
İMAM GAZALİ DİYOR Kİ
"Ey oğul! İstediğin kadar yaşa , nasıl olsa bir gün öleceksin; dilediğini sev, nasıl olsa birgün ayrılacaksın;İstediğini yap nasıl olsa bir gün hesabını vereceksin.Bir ölü tabuta konulduğu saatten, kabrin kenarına getirildiği ana kadar , Allah Teala azametiyle kırk sual sorar.Bu sorulardan biri de şudur:"Ey kulum halkın gözüne güzel görünmek için senelerce yüzünü yıkayıp temizledin.Benim baktığım kalbini bir kerecik olsun temizleyip hoş görünmedin."Halbu ki Allah Teala her gün senin kalbine bakar ve der ki"Benim nimetlerimle bolluk içinde yaşarken , başkaları için çalışıyorsun.Şunu iyi bil ki , sen, bu hitabı işitmezsin, çünkü sen sağırsın"
HESABI HATIRDAN ÇIKARTMAMAK
Mümin hesabı(ahiret hesabını) asla aklından çıkartmamalıdır.
Hz.Aişe valimeiz anlatıyor:"Bir adam gelerek:"Ey Allah7ın Rasulü! Benim kölelerim var.Bana yalan söylüyorlar, bana ihanet ediyorlar, bana isyan ediyorlar.Ben de onlara sövüyor ve dövüyorum.Onlar yüzünden (Allah yanında) durumum ne olacak? " diye sordu.Rasulullah (sav):"Kıyamet günü onlar sana olan ihanetlerinin, isyanlarının ve yalanlarını sebebiyle muhasebe olacaktır.Senin onlara verdiği ceza , eğer onların günahları nisbetinde ise , ne lehine ne de aleyhine olur.Eğer onlara verdiğin ceza günahlarından az ise bu senin için bir fazilet olur.Eğer onlara verdiğin ceza günahlarından fazla ise , bu fazla sebebiyle onlar için sana kısas yapılırcezalandırılırsın" buyurdular.
Adam huzurdan çekildi ağlamaya ve döğünmeye başladı.Bunun üzerine Rasulullah Efendimiz buyurdu ki:"Sen Allah'ın kitabını okumuyor musun? (Bak ne diyor):"Biz kıyamet günü için mizanlara adaleti koruz(bir hardal tanesi ağırlığınca da olsa onu getiririz) Hesapçılar olarak biz yeteriz."Enbiya, 47)
İYİ NİYET
"iYİ NİYET KUMU UN, KÖTÜ NİYET PARAYI PUL YAPAR"
Hz.Musa zamanında şiddetli bir kıtlık ve kuraklık zamanında bir abid kum yığınının yanından geçerken kendi kendine der ki:"Ah şu kum tepesi un olsa da aç halkı doyursaydım".Hak Teiala o abidin niyetini kabul etti ve Peygamberine vahyetti:"O abide söyle!İyi niyetinden dolayı o kum kadar unu sadaka olarak vermiş kabul ederek mükafatlandırdım."
DUA
Kişinin sakınması kaderi bozmaz.Dua, inen ve inmemiş belalara karşı daha yararlıdır.Bela iner ve indiği zaman onu dua karşılar.Kıyamete kadar birbirleri ile mücadele ederler
BİNLERCE KERAMETE DENK OLAN ŞEY
İimam Rabbani hazretleri buyurmuştur:"İman hakikatlarından bir meselenin inkişafını, binlerce zevklere ve kerametlere tercih ederim.Zira bütün tarikatların amacı ve sonucu imanı muhafaza edip inkişaf ettirmektir"
Bediüzzaman Said Nursi hazretleri buyurmuştur:Eğer Şeyh Abdülkadir Geylani,Şahı nakşibend ve İmam-ı Rabbani gibi zatlar bu zamanda olsaydılar, bütün himmetlerini hakayıkı imaniyyenin ve akaidi İslamiyyenin takviyesine sarfedeceklerdi.Çünkü ebedi saadetin medarı onlardır.Onlarda kusur edilse ebedi düşmanlığa sebebiyet verir.
SAÇAKLI HOCA
Hoca medresede ders verirken talebenin biri bazen ayağa kalkar.Hoca sebebini sorar.Talebe:"Efendim Hızır geliyor da ondan" der.Hocası şaşırır:"Ben niçin görmüyorum?" deyince Talebe "Geldiğinde sorayım" der.Hz.Hızır geldiğinde sorar.Hızır (a.s) şöyle der:"Hocanız süsü ile çok uğraşıyor.Medreseye gelirken ayna önünde , cübbe sarık şöyle mi yakıştı böyle mi yakıştı diye fazla meşgul oluyor.Bu gibi haller manevi terakkiye manidir" buyurur ve talebe bunu hocasına söyler.Hoca bu tarihten sonra ayna karşısına geçmeyi terk eder,süslenmekten vazgeçer.Hocanın sarığı eskiyip sallanmaya başladığında "Saçaklı Hoca" ismi verilmiştir.
ŞİFA AYETLERİNDEN
Muhammed bin Semmak hazretleri hastalanmıştı.Talebelerinden Ahmet ibniEbil Havari hazretleri hocasının idrarını bir şişeye koyup tahlil için hırıstiyan bir tabibe götürüyordu.Yolda piri fani birisine rastladı.Yaşlı adam ona sordu:"Nereye gidiyorsun? diye.Semmak hazretlerinin talebesi doktora gittiğini ,Semmak hazretlerinin hastalığını öğrenip tabibden gerekli ilaçları alacağını beyan etti.Yaşyı ihtiyar:"Hocanızadönün.Elini ağrıyan yere koyup İsra suresinin 105 nciayeti olan "VE BİL HAKKI ENZELNA HU VE BİL-HAKKI NEZEL"ayeti kerimesini okusun.İnşaallah hiçbir şeyi kalmaz.İyileşir.Eskisinden daha iyi olur. Talebe hadiseyi İbni Semmak hazretlerine anlatır ve bu manevi ilacı tatbik eder.Bu manevi ilacı veren zatın kim olduğunu sordular.İbni Semmak hazretleri "Sizinle görüşen o zat Hızır aleyhisselamdı"buyurur.
18 Temmuz 2021 Pazar
KALBİN TABİATI
Kalbin fıtratında iyilik vetemizlik vardır.kötü duygular yoktur.Kalp helaldan, doğrudan huzur duyar.Haramdan yalandan ise rahatsızlık duyar.Bir şey kalbe huzursuzluk veriyorsa işte o günahtır.Çünkü kalp her zaman doğruyu ilham eder.İçimizden yada dışımızdan kalbe ulaşan olumsuz uyaranlar ve bunlara bağlı olarak geliştirilen kötü alışkanlıklar, din ve ahlak dışı davranışlar kalbin kirlenmesine ve işleviniyitirmesine yol açabilir.Efendimiz buyurmuştur:"Dikkat ediniz,insan vücudundabir et parçası vardır.O iyi olursa bütün beden iyi olur, bozuk olursa bütün vücud bozulur.O et parçası kalptir"Bir insanın kalbi kararmamış ise doğruyu kolayca bulur.Kalbi en çok yalan, haram lokma gibi davranış ve yaşayışlar, kibir gibi huy ve tutumlar, Allah7ı anmaktan ve O'na karşı sorumlulukları yerine getirmekten uzak bir hayat tarzı karartır.Bozulan kalp,iyi ile kötü,doğru ile yanlış,helal ile haram sınırlarını ayırdedemez.Bu yüzden kalbin doğal safiyetinikoruması, yaratılış amacına uygun görevini yerine getirebilmesiönem arzeder.Manevi kirlerle kirlenip katılaşan bir kalp iyilik ve hakikata ulaşma arzusunu yitirir.Kalbin muhafazası ve manevi kirlerden arındırılması o derece önemlidir ki kirli bir kalple yapılan ibadetler makbul sayılmaz.Kalbi dürüst olmadıkça kişinin imanı yerini bulmaz.Buna karşılık az ama temiz bir kalple yapılan ameller daha feyizli ve daha şerefli bir değer kazanır
KALP
kALBİN BİR FİZİKİ BİR DE MANEVİ ANLAMI VARDIR.Fiziki kalp,göğsümüzün sol tarafında bulunan yumruk büyüklüğünde bir et parçası olup damarlarımıza kan pompalar.Fiziki kalp bedeni düzenlerken manevi kalp ise kişiliğimizi(=nefs) düzenlerManevi kalp tıpkı fiziki kalp gibi tüm ruhsal işlev ve etkinliklerimizin merkezinde yer alır.Kalp insan kişiliğinin ruhsal merkezi, benliğin ve şuurun kaynağıdır.Benlik idraki ve şuuru kalpte ortaya çıkar.Çeşitli duygu ve heyacanlar, inançlar, idrakler,niyet ve iradeye bağlı etkinlikler . kısacası bütün psikolojik işlevve süreçler doğrudan kalp ile bağlantılıdır.Düşünme ,akıl yürütme ve anlama ,hidayet ve itminan,iman,takva,zikir,teslimiyet,acıma ve esirgeme manevi olarak arınma ve temizlenme kalple ilgilidir.Korku,ürküntü,sıkıntı,bunalm,hasret,hiddet, sapıklık,şüphe ve kuşku,nifak ve inkar ,öfke ve hastalık gibi süreçler kalpte oluşurve kalbimizde yaşanır.Kalp eğrilik ve doğrulukla vasıflanır.kalp, vahyin iniş yeridir.İlahi imtihan kalpte başlar ve devam eder.
HER GÜN SEKİZ YAPRAK OKUMAK
Yusuf Hemadani hazretlerine sordular:"Bugünler geçerse ve bu taife yüzlerine perde çekip göçerse selamette kalmak için ne yapalım?.Dedi ki:"Onların sözlerinden her gün sekiz varak okuyunuz.
AHİR ZAMAN ŞEYHLERİ
Ahmet Yesevi hazretleri ve Tabakat meşayıhları şöyle demişlerdir:
"Ahir zamanda bizden sonra öyle şeyhler zuhur edecek ki, şeytan onlardan ders alacak ve onlar şeytanın işini yapacaklardır.Halka dost olup halk ne ister ise onu yapacaklar.Müritlerine yol gösterip onları maksada ulaştıramayacaklardır.Dış görünüşlerini süsleyip müritten çok hırs sahibi olacaklar ve batınları harap olacaktır.Küfür ile imanı farklı görmeyecekler, alimleri sevmeyecek ve onlara itibar etmeyeceklerdir.Ehmi sünnet ve cemaatı düşman görüp ehli bidat ve delaleti sevecekler.Kötülüklerini öne çıkartıp Hak Teala'dan iyilik umacak ve şeyhlik iddiasında bulunacaklar.Ama şeyhlik işini de kötü yapıp müritlerin kapısında (veya istekleri doğrultusunda) yürüyecek.Bu haldeki kişi müride şeyhlik yapmamalı ve ondan bir şey almamalıdır.(Ama) mürit bir şey vermezse , o zorla alacak.Eğer o aldığı nesneyi veya şeyi layık olan kişiye veya yoksula vermeyip kendine ve ailesine sarfederse , it ölüsü yemiş gibi olur.Eğer o taraftan alıp yese veya kıyafet giyse , o giysi üzerinde(omuzunda)olduğusürece , kıldığı namaz vetuttuğu oruç,Allah Teala'nın dergahında makbul olmaz ve yediği her lokma için Cehennemde üçbinyıl azap görür"
GÜNÜMÜZ TASAVVUF GELENEĞİNİN TEMSİLCİLERİ
Türkiyedeki tarikatlara baktığımızda son bir asır içinde gözüken tablo şudur.Dünyayı değiştiren mürşitlerin yerine yenileri gelmiyor ve de gittikce zayıflıyor.Mehmet Zahit kotku hazretlerinin idaresinde İskender Paşa cami çevresi hazretin göçmesinden sonra Prof Dr.Esat Çoşan hazretleri ile devam etmiş,Mahmut Ustaosmanoğlu önderliğindeki İsmail Ağa çevresi klasik medrese eğitimini sürdürme çabası içinde olmuştur.Adıyaman Merkezli Menzil cemaatı Muhammet Raşit Erol hazretleriyle geniş halk kitlelerini etkilemiş,"Altınoluk Dergisi"nce temsil edilen Osman Nuri Topbaş hazretleri yayın ve eğitim hizmetleri ile öne çıkmıştır.Karagümrük Cerrahi asitanesi merhum Muzaffer Ozak ve Sefer Dal hazretleri ile yaptığı hizmeti bugün Ö.Tuğrul İnançer hazretleri Musiki ve geleneksel zikir ritüellerini koruma ve yaşatma çabası içinde olmuştur.Merhum İhsan Karadağ hazretleri ledünniyata vakıftı.Nazım Kıbrisi hazretlerinin dünya çapındaki irşat faaliyetleri mevcuttu.Bugün bunlardan kim kaldı?Pek az.Ancak bu,bu yolun kaybolduğu anlamına gelmiyor.Bunun sebebi sorulduğunda zat'ın bir tanesi şu yorumu yapmıştı:"Yetkili olan zat vazifeyi devraldığında ortada ona karşı bend olacak bir Allah adamının olmaması"muradı ilahisidir.Bekliyoruz.Sahibül vaktin gelmesi hususunda "2023" yılı işaret edilmektedir.
DÖRT KAPI KIRK MAKAM
DEĞİŞEN DÖNEM İŞARETLERİ
Bazı olağanüstü hadiseler ,işarettir.Geçen yıl, bu yıl,Hac ibadeti mümkün olmadı.Suud,kendi insanının belirli sayıda olanlarına bu ibadete cevaz verdi.1400 küsür senedir belki de ilk defa Hac vazifesi devlet eliyle yasaklandı.Savaşların olduğu bir dönemde bile yasaklanmamış bir ibadetin içinde bulunduğumuz iki sene içinde yasak edilmesinden "vaktin değiştiği" ni anlamamız gerekir.Büyükler belki bu devreye "Hakikat devrinin" öncesi diyebilirler.Tasavvufu Şeriat-Tarikat-Hakikat üçlemesiyle algıladığımızda ilk iki devrin bittiğini gözlemekteyiz."Bitişi" ortadan kalkma olarak anlamayalım.Hakikatın şeriatı,Hakikatın Tarikatı,Hakikatın hakikatının yaşanacağı bir devir olarak düşünelim.İslamiyet ağacı kabuksuz yaşayamaz.Şeriat o ağacın kabuğudur.Bedeni ve dalları tarikatsa,çiçek ve meyvesi de hakikattır denilebilir.Hakikat devrinde ne yaşanacaktır.Bu devrin manevi idarecileri kim yahut kimlerdir.Mehdi Resul bu devirde gelecektir.Yeryüzünde mutlak adalet bu devirde sağlanacaktır.Firavun'a karşı Hz.Musa'yı,Nemrud'a karşı Hz.İbrahim'i ortaya çıkartan Hak Teala bu devir içinde bir sahip ortaya çıkartacaktır.Tüm dünya onu gözlemektedir.
TEKNOLOJİK GELİŞMENİN TASAVVUFA ETKİSİ
Maddi refah veteknoloikgelişme , manevi ve ruhani hayat üzerinde , yani tasavvuf hayat üzerinde biri diğerine zıd iki türlü tesir etmektedir:
1-Bu, hayatın önem ve değerini kaybetmesine sebeb olmaktadır.Maddeten gelişen ve zenginleşen fertler ve cemiyetler, manevi yönden gerilemekte, fakirleşmektedir.
2-İktisadi gelişme ve maddi zenginlik, ne kadar fazla olursa olsun fertlere ve cemiyetlere arzu edilen gönül huzurunu ve gerçek mutluluğu vermemektedir.Tersine ,fertelri ve cemiyetleri huzur ve saadetten uzaklaştırarak maddiyatın baskısı ve sıkıntısı içinde yaşatmaktadır.İştebu ikinci hal , durumlarını güçlendirmeleri için İslam mürşidlerini ilgi odağı haline getirip tasavvuf ve tarikatlara olan ilgiyi artırmaktadır.
ZÜHD'E DAİR AYETLER
* "Dünya hayatı aldatıcı bir metadan başka bir şey değildir"(Ali imran 185)
* "Dünya hayatı sizi aldatmasın"(Lokman,33)
* "Dünya hayatı sadece bir oyun ve eğlencedir"(Muhammed, 36)
* "Mal ve evlat dünya hayatının (geçici ve aldatıcı) ziynetidir" (Kehf, 46)
* "Mal ve evlat fitneden başka bir şey değildir" (Enfal , 28)
* "Dünyada olan her şey fanidir" (Rahman, 26)
Zühd, dünyadan el -etek çekmek,bir köşeye çekilmek manasına gelmez.Bu manada zühd ruhbanlıktır.Ruhbanlık ise İslam'da yoktur.Zühd, Allah'ın emirlerini eksiksiz olarak ifa edebilmek için dünya ile ilgili tutkulardan sıyrılmak ve nefsani arzuların peşinde koşmaktan vazgeçmektir.Dünyaya mağlub ve maddeye mahkum değil , tersine ilkine galip, ikincisine hakim olmaktır.Bir başka ifade ile zühd;dünyayı mutlak surette terk ettikten sonra Allah'ın istediği ölçüde ve biçimde tekrar dünyaya dönmek ve orada makul ve meşru bir tarzda yaşamaktır.Sırtını dünya ve maddiyata dönme zühdün menfi yönü, yüzünü islama ,ahirete ve Allah'a çevirme ise müspet yönüdür.Biri terk, diğeri fiil ve yönelmedir.
KABİR EHLİNE DANIŞMAK
Özeti Dünyadan göçmüş olan evliyaullahın ruhaniyetinden müşküllerine cevap için sormak."İza taheyyertüm fil umuri festeinu min ehlil kubur" (İşlerinizde tereddütte kaldığınıza kabir ehlinden yardım isteyiniz) şeklinde hadis vardır.
Beyazid camisinde vaaz eden Abdulhakim Arvasi hazretlerine(1860-1943) cemaatten birisi kağıda bu hadisi yazar mevzu olup olmadığını sorar.Ona cevaben "Biz bu hadisi şerifin ifade ettiği şekilde istifade ediyoruz.İstifade edemeyenler varsın mevzu desinler" demiştir.
Bir çok evliyamenkıbelerinde zikredilmiştir ki bazı büyükler tereddüt ettikleri bir takım konularda Cenab-ı Resulullah efendimizin ruhaniyetinden yardım isteyip bizatihi cevap için ona sordukları bilinmektedir.Gerçekten Resulullah efendimiz ölü değildir.Diridir.Ancak bu dirilerin yaşadıkları boyutlara geçebilmek gerekir ki bu zevatlarla irtibat kurulabilsin.
17 Temmuz 2021 Cumartesi
MÜSTESNA BİR GECE
Yozgatlı Şeyh Ahmet Efendi hazretleri, mescid-i Nebevi'de geçirdikleri bir gecenin akabinde yanındaki dervişanına şunu anlattı:"Halil Efendi.Bu gece müstesna bir geceydi.Bu gece Peygamber efendimizin haneyi saadetinin kapısı açıldı.ve her taraftan gelen seçkin kimseler kapıdaki bir münadinin ismen çağırmasıyla teker teker huzura kabul edildiler.Sıra bana gelip benim ismim çağrıldığında , dedesiyle beraber gelsin buyruldu.Ve huzuru saadete beraber kabul edildik"
(Ahmet efendi hazretlerinin dedesi Şeyh Hacı Ahmet Efendi kibarı evliyadan olup 123 yıl yaşamıştır.Halvetiliğin Şabani-Çerkesi kolundan Yozgatta tekke kurmuş veuzun ömründe halka irşad yoluyla hizmet etmiştir.)
EVLİYAULLAHIN HASTALIKLARI
Evliyaullahın ahir ömürlerinde yaşadığı bedeni rahatsızlıklarla alakalı olarak şu yorum yapılmaktadır:Bir çok büyükden duyulmuştur ki Allah'ın huzuruna sorgusal ehliyet taşımadan , tamamen sorumsuz bir şekilde çıkmak için dua ederler.Bu dua sebebi ile Hak Teâlâ onların bedenlerini hastalıklara duçar eder.
"Belanın en ağırı peygamberlere gelir, sonra da Allah'a yakınlık derecesine göre aşağı doğru iner.Bir kimse dininin kuvvetine göre sıkıntıya uğrar.Çok dindar olanın derdi de çok olur; o kadar dindar olmayan da kendi haline göre mihnete uğrar.Bir kul tamamen günahsız kalıncaya kadar dertler onun peşini bırakmaz"(Tirmizi ,zühd 56)
İLAÇ GİBİ BİR NASİHAT
Yozgatlı Ahmet Efendi hazretleri, çocukları kalıcı hastalık içinde olan bir muhibbine çocuklarının durumunu sormuş.Sonra bir hikayeanlatmış ki bu hikaye o aile babasında derin bir tesellinin kapısını açmış:
Padişah veziri ile tebdilikıyafet edip memleketi dolaşmaya çıkmışlar.Yolda padişah susamış, vezirden su istemiş.Vezir, sularının tükendiğini söylemiş, hararetini teskin etsin diye bir salatalık soyup ikram etmiş.Padişah salatalığı ısırıp zehir gibi acı olduğunu görünce , onu öfke ile vezire uzatmış."Al, sen ye" demiş.Vezirin yüzünü bile buruşturmadan yediğini görünce , hayretle sormuş"Acı değil mi?2Vezir boyun bükmüş:"Acı ama padişahım" demiş "Sen ye buyurdun"
ALİMLERİN KANI ZEHİRLİ OLUR
Yozgatlı Şeyhzade Ahmet Efendi hazretleriyle alakalı talebesi bir anısını anlatır:Hocamdan, mürşidi Dedikhasanlı Şakir efendinin kerametlerini anlatmasını isterdim.Hazret,hocasının kerametlerini büyük bir çoşku ile anlatırdı.Bir defasında şöyle demişti."Alimlerin kanı zehirli olur" diye duymuştum.Şakir efendi ile konuşuurken eline bir sineğin konduğunu, kanını emmeye başladığını , hocamın elini kımıldatmadan öylece durduğunu gördüm.aklıma bu söz geldi.Acaba ne derece doğruydu.Sinek bir süre hocamın elinde durdu, sonra uçmaya kalktı;fakat uçamadı.Yere düşüp öldü"
EVLİYAULLAHIN SİYASETTE YERİ VARMIDIR?
buna derhal hayır yoktur diyebiliriz.Çünkü bugünün siyasi ortamındaki siyasetin pis kokusu güzel insanları asla barındırmaz.Velayet sahibi, nüfusu nazar sahibi, keramet sahibi bir insanı kamilin siyasette yeri yoktur.Kendisini şeyh olarak kabuleden bir kimse, şayet siyasette de belirleyici bir konumda ise , bu durumda o kimsenin velayeti, nazarı, kerameti tartışmaya açıktır.
BORÇLU OLDUKLARIMIZ
cUMHURİYETİN İLK YILLARINDA ESKİ oSMANLI KÜLTÜRÜNÜN VE GELENEĞİNİN İÇERİSİNDEN YENİ DÖNEME İNTİKAL EDEN İKİ ZÜMRE VAR
1-Eski Ulema 2.Eski sufiye Bunları da iki gurupta görüyoruz:
1-Merkez uleması ve sufiyyesi
2.Taşra uleması ve sufiyyesi
Cumhuriyet döneminin yeni ideolojisi karşısında merkez ulema ve sufiyyesinin üçe ayrıldığı söylenebilir:
1-Yeni rejime ve ideolojisini katkı vererek çok kolaylık adapte olanlar.Eski müdersris ve ateşli islamcı Şemsettin Günralday, İsmail Hakkı baltacıoğlu,Veled Çelebi İzbudak,Kenan Rifai gibi
2-Yeni rejim ve ideolojisini protesto ederek Türkiyeyi terk edenlen.Milli şairimiz Mehmet akif Ersoy ve şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi gibi
3-Herhangibir şekilde ne karşı duranlar, ne de tam destekleyenler.İsmail hakkı İzmirli,Şerafettin yaltkaya ,Ahmet Hamdi Akseki gibi
Kaşra uleması ve sufiyyesi ne yaptılar.Onlar ne karşı koydular ne de tasvip ettiler.ama pasif de kalmadılar.Onlar çok mühim bir şey yaptılar.İslam inanç ve ahlakını , kültürünü bulundukları kasaba ve köylerde sessizce, dikkat çekmeden halka öğretmeğe yaşatmağa var güçleriyle gayret sarfettiler.İmam hatip okulları ve Yüksek İslam Enstitüleri açıldığında oralarda hocalık yaparak yeni nesli yetiştirdilerBugün ülkemizdeki islami kesim İslam inanç ve kültürlerini , yaşantılarını onlara borçludurlar.
16 Temmuz 2021 Cuma
GÖZ AĞRISINDAN MUZDARİP OLANLARA
Rüstem Halife Bursevi hazretleri Hz.Hızırla görüşen evliyaullahtan birisi idi.Hazret7in gösleri ağrıdı.Tabib ve ilaçlar tesirsizkaldı.Hz.Hızır'dan tavsiye ister.Hazret-ihızır ona:"-Gözlerinin iyi olmasını dilersen Muavvezeteyn (Felak ve Nas0surelerini sünnetimüekkede olan namazların son iki rekatında oku.Hakk7ın izzniyle şifa bulursun" dedi.Bu tavsiyeye uyan Rüstem halife nin gözleri şifa buldu ve bu tavsiyeyi tüm talebelerine yaptı.Tecrübe edilmiş bir manevi yöntemdir.
BİR AH SESİ
"HİMMETÜL RİCAL TEKLEUL CİBAL" Büyüklerin himmeti dağları yerinden oynatır.Muhyiddin Raif bey söylemiş:
Bir ah deyib de geçme öyle/Bir ah'dadır Celal-ı Zatı
Bir ah semayı arşı sarsar/Bir ah yıkar bu kainatı
Zalimler, müstekbirler,dünyevi kuvvetleri elinde bulunduranlar yıkılmayacaklarını sanırlar.Halbuki bir mazlum'un ah7ı yıkılmalarına yeter de artar da.
SEYYİD ABDURRAHMAN HAZRETLERİ
Kıbrıs savaşının akabinde bir hava binbaşısı Van'ın Hoşab(Güzelsu) kazasına gelir Seyyid Abdurrahman hazretlerinin kabrini sorar.Türbede bir kaç kurban kesip çocuklara şeker dağıtır.Kendisine bu ziyaretinin sebebi sorulur.Şöyle anlatır:"Kıbrıs adası üzerinde uçuyordum.Beş parmak dağları üzerindeki rum yuvalarını, oyuklarını,mazgallarını bombalıyıp dönmekte idim.Omuzumda iki el hissettim.Korktum.baktım sarıklı sakallı ,nur yüzlü bir zat gördüm.Filan mevzileri de bombala buyurdu.Benzin dönüşe yetmez dedim."Korkma, ben tekellüf ediyorum"demesi üzerine döndüm.Gösterdiği mevzi ve hedefleri bombaladım.Ve Mersin'e doğru gelirken "Gördün mü benziminin yetti" buyurdu.Siz kimsiniz ?dedim.Van7ın Hoşab kazasından, Seyyid Abdurrahman'ım buyurdu.sağmısınız? dedim.Değilim, ama böyle savaşlarda yardım ederim buyurdu.
KAHRAMANSIZLIK
Gövdeler, varsa gönüllerden alır cevherini
Yürek olmazsa bilekler çekemez hançerini
Kahramansız yaşamak kahrına mahkumdurlar
Kaybeden zümreler Allah'ını, peygamberini
(Han Duvarları)
Hazret-i Ömer zamanında bir şahsın kılıcıya demiri kestiği meşhur olmuştu.Halife haber gönderip kılıncı görmek istediler.Kılıç getirildi.İncelendiğinde fevkalade bir şey olmadığı anlaşıldı.Bunu haber alan kılınç sahibi dedi ki:Ben yalnız kılcı göndermiştim.Onu kullanan bileği göndermemiştim.
15 Temmuz 2021 Perşembe
BİR ERKEK ÇOCUK NASIL BALİĞ OLUR?
Sadi Şirazi hazretleri anlatır:
"Çocuktum büyük bir zata
-Bir erkek çocuk ne zaman baliğ olur?dedim.dedi ki:
-Kitapplarda yazılmış ki büluğun üç nişanı vardır:
-Onbeş yaşına girmek 2-İhtilam olmak 3-Edep yerlerinde tüy bitmek.Fakat hakikatte bir alemeti vardır o da nefsinin arzusunu , zevkini terk ile Cenab-ı Hakk7ın rızasını tahsile çalışmaktır.Bu vasıflar olmadıkça muhakkikler baliğ saymazlar.
İMAM EBU YUSUF'UN HATASI
ŞEYTANIN HATIRLATMASI
KUTSİYETE DEĞER VERMEK
ALLAH NELERE KADİRDİR
TİMURLENK'İN AFFINA NEDEN OLAN HADİSE
ZULÜM AZ ŞEYDEN BAŞLAR
14 Temmuz 2021 Çarşamba
HZ.MEVLANA'DAN
FARK
YERYÜZÜNE SALİH KULLAR VARİS OLACAKTIR
GÖZE İHTİYAÇ VAR MI?
CUMHURİYET TARİHİ BOYUNCA HAC İBADETİ
13 Temmuz 2021 Salı
RÜYADA BİRİSİNİ GÖRMEK İSTEMEK
DÖRT KÖTÜ HUY
EZAN OKURKEN SAĞA SOLA DÖNMEK
MARUF U KERHİ
VESİLE ARAMAK
ALLAH'IN KORUMASI OLMASA
RABBİMİZİN BİZİ ANMASI
PADİŞAHA REST ÇEKEBİLMEK
Yeni kapı Mevlevihanesi şeyhi Ali Nutki Dede'ye, vaktin padişahı II. Mahmud gelir, ederlerdi. Sultan, her gelişte dervişlere ihsanı şahanede bulunurdu. Bir gün Padişah, Şeyh efendiye sordu:"Şeyhin arzunuz varsa söyleyin de yapalım."Şeyh Efendi:"Öyleyse bir daha bu dergaha gelmeyin" deyince Padişah:"Beni bu evliyaullah kapısından kovuyor musun?" dedi. Ali Nutki dede."Hayır sultanım. Buraya Mahmud efendi olarak geleceksen gelin.ancak Sultan Mahmud olarak gelip dervişlere ihsanda bulunup kalplerini çelmeye devam edeceksen, gelme"
İMAMI AZAMIN HASSASİYETİ
İmam azam hazretleri tam yedi yıl koyun eti yememiştir.Sebebi de şu idi: Bir koyun sürüsü çalınmıştı.O çalınan sürüdün bir koyun belki kasaplara satılmış olabilir düşüncesiyle koyunların ömür sürebilecekleri en fazla yedi yıl olduğundan o müddet zarfında koyun etini kasaplardan almamıştır. HZ. EBU BEKİR EFENDİMİZ DEMİŞTİR:"BİZ BELKİ HARAM OLUR ENDİŞESİ İLE YETMİŞ ÇEŞİT HELALİ TERK EDERDİK.
NAFİLE HAC'DAN DAHA SEVAPLI ŞEYLER
Nafile hacca niyet eden birisi Bişri Hafi hazretlerine veda için uğradı.Hazret sordu:Hacca gitmekle zühdü mü. yoksa Kabe'ye olan aşkını mı,yoksa Allah rızasını mı kastediyorsun?" Adam "Allah rızasını kastediyorum" dedi. Bişri Hafi:"O halde evinde dururken, Allah rızasını kazandıracak bir şeyi sana söylersem, yapar mısın?"deyince "Evet yaparım" karşılığını verdi.Bunun üzerine Bişri Hafi:"O halde sen bu iki bin dirhemi , borcunu ödeyemeyen bir fakire, yiyeceği olmayan bir yoksula , nüfusu kalabalık geçimi dar olan bir aileye,yetimi sevindiren bir yetim bakıcısına ve bunlar gibi on kişiye yirmişer dirhem ve hatta istersen hepsini bunlardan birine ver. Zira Müslümanı sevindirmek, düşkünlere el uzatmak,sıkıntıyı gidermek, zayıflara el uzatmak nafile olarak yapılan yüz hacdan daha sevaptır. Kalk bu dediğimi yap eğer böyle yapmak istemiyorsan kalbinde olanı bana söyle" dedi. Adam"Doğrusu kalbimde hacca gitmek tarafı kuvvetlidir" dedi.Bunun üzerine Bişr gülümseyerek adama döndü:"Servet şüpheli şeylerden kazanıldığı takdirde, nefs, kendi arzularından birinin yerine getirilmesini ve salih ameller yaptığını göstermek ister. Halbuki Allah Teala, yalnız muttakilerin haramlardan sakınanın amelini kabul eder" buyurdu.
LOKMANIN TESİRLERİ
MUSTAFA HAŞİM BABA
Şeriat başımızın tacı Tarikat'la olduk naci Marifet ruhun miracı Hakikattır seyranımız Olduk teslim erenlere Rah-ı Hakkı bilenlere Hak'dan haber verenlere Kul olmaktır unvanımız Kesret bellerin geçmişiz Dost illerine ermişiz Hak'dan haberle gelmişiz Her dem Hakdır mihmanımız Erenler izini izle Adap erkanını gözle Haşimi sırrını gizle Ser verendir civanımız Mustaf Haşim baba (1718-1782)
NUH'UN GEMİSİ
Hep söylenir. Kuran ayetleri canlıdır ve her devirde her an yaşanmaktadır.Mesela Nuh'un gemisinden bahsedilir.Nuh Tufanından bahsedilir.Nuh Tufanı, kötülüğün iyilere galip geldiği zamanlardır. Bu durumda vaktin sahibinin gölgesi ve terbiyesi altında bulunmak gerekir. Efendimiz (sav) buyurmuştur:"Ben; zamane tufanına gemi gibiyim; Biz ve ashabım, Nuh'un gemisine benzeriz.kim bu gemiye el atar, kim bu gemiye girerse kurtulur" buyurur, Şeyhle beraber isen kötülüklerden uzaksın.Gece gündüz gitmektesin; gemidesin. Gemiye girmiş uyuyorsun; öyle olduğu halde yol almaktasın. Zamanın peygamberinden ayrılma, kendi hünerine, kendi dileğine pek güvenme.
KUŞADALI İBRAHİM HAZRETLERİ
Kuşadalı İbrahim hazretleri (1774-1845) mektubunda der ki: "İyiliğe iyilik her kişinin karı Kötülüğe iyilik er kişinin karı İyiliğe kötülük şer kişinin karı"
ŞERİAT
Şeriat için bazıları "Şerri at" manasını verirler. İbni Kemal bir kıtasında şöyle der: "Şeriat kim raayı Kibriyadır Hakikat mülküdür muhkem binadır Anın bir taşın her kim koparsa Yerine başını koymak revadır"
İBADET NE ZAMAN BAŞLAR
Menfaat yaşamak, ahlak ise yaşatmak ister. Bir arada asla barınamazlar. Namaz camiden çıkınca, Hac Kabe’den dönünce, Oruç Ramazan bitince başlar.
ŞABAN-I VELİ DER Kİ:
Kastamonu'da türbesi bulunan Şeyh Şabani Veğli hazretleri der ki: 1-Şeriat:Beden için 2-Tarikat: kalp için 3- Hakikat ;Ruh için 4-Marifet: Hak içindir. Bunların Birincisi: Avama İkincisi: Havassa Üçüncüsü:Havas ül havasa Dördüncüsü: Ehassı havassül havasa mahsustur.
RABİATÜL ADEVİYYE
Evliyadan ilk kadın Basralı Rabia el-Adeviyye'dir(717-801).Genç yaşta cariye olarak satılmış, efendisi, ibadet ederken onun başının üzerinde bir ışık gördüğü için azad etmişti.Bu kadın, hiç evlenmedi, kendisini hayra vererek münzevi bir hayat yaşadı.Ona şeytandan nefret edip etmediği sorulduğu zaman"Allah sevgisinden şeytandan nefret etmeye yer kalmıyor ki" cevabını vermiştir. "Allah'ım! Dünyada bana nasip ettiğin her şeyi düşmanlarına da nasip et; dostlarına da gelecek hayatımda bana nasip edeceklerini ver; bana yalnız sen yetersin." sözü bu evliya annemize aittir.
11 Temmuz 2021 Pazar
TASAVVUFUN İNSANA KAZANDIRDIKLARI
Tasavvufun insan hayatına getirdiği derinlikte, kişinin bütün fiillerinde ihlas, nefs muhasebesi, sabr, tevekkül,fedakarlık, cömertlik, edep ve haya, başta namaz olmak üzere ibadetlerde huşu, duada tevazu, dünya anlayışına gösterilen zühd, ahireti fani olana tercih, Allah'a kavuşma iştiyakı, karakter düzgünlüğü, zevk-i selim, bütün varlıklara karşı merhametli olup zayıf olanın elinden tutma, ince bir şuur, yumuşak huyluluk(hilm), tevazu, cesaret, sadece Allah için sevip buğz etme,(birr) iyilik ve ihsanın incelikleri, affedicilik, senden uzaklaşanasenin kucak açman,senden esirgeyene senin vermen gibi hususlar bulunmaktadır.
10 Temmuz 2021 Cumartesi
NECİB SULTANIMDAN
Mehmetçiğin, para karşılığı Kabil Havaalanını savunması eylemine Necib Sultanım şiddetle karşı çıktı. iktidarın gittikten sonra gelecek olanların santim santim hesap soracaklarını belirtti. Ancak gitmemek için çok direnip her şeyi göze alacaklarını da ilave etti. Ayrıca hükumetin akaryakıta en az %15 zam yapacağını belirtti. ABD nin Afganistan'dan çekilmesinden sonra bölgede Rusların olmayacağını ve Çin'in bu bölgede etkin olacağını belirtti.Çin için "Yecüc-Mecüc" ifadesini kullandı.
MÜFTÜ ALİ RIZA EFENDİ
Müftü Ali Rıza efendi,Atatürk'ün devrinde "Din kısaldı,don kısaldı" deyince bu sözü,muhalif olanlar adliyeye intikal ettirmişler. Dörtyol'da müftü olan Ali Rıza efendiyi Osmaniye'ye götürüp hapsetmişler. Müftüyü seven birisi bir şekilde Atatürk'e ulaşmış. Müftü'nün istiklal savaşındaki yararlarından bahsedince Atatürk "O, çifte tabancalı hoca mı" demiş Evet deyince, şikayetçi olan şahsın ifadesini değiştirmeyi temin edin demiş. Mahkemeye müdahale etmemiş. Aracı şahıslar müştekiyi razı edip mahkemede müşteki olan kimse "Yanlış anladım, öyle demedi" deyip ifadesini değiştirince müftü kurtulmuş
TASAVVUF TARİFİ:DEDE ÖMER RUŞENİ
Tasavvuf terk-i davadır demişler/Dahi,ketman-i manadır demişler
Tasavvuf terk-i kil-ü kale derler/Hemen vecd-ü sema u hale derler
ŞEYHLERİN SÖZLERİ
Meşayıhın sözleri, Allah'ın askerleridir ki şeytanı kovar ve gönlü dolanır, gönülde kalır."Evliya sözler ile gönlün pası silinir.İman tazelenir ve hareketlerde bir güzellik meydana gelir.
TOKADİZADE ŞEKİP EFENDİ
YILDIZIM DÜŞKÜNDÜ, TALİİM KÜSKÜN
MUZLİMDİ EYYAM-İ HAYATIM BÜTÜN
ERENLER ELİMDEN TUTTULAR BİR GÜN
ŞANLI DEMLER SÜRDÜM,DEVRANLAR GÖRDÜM"
MANEVİ ETKİ ALANI
Gönülden söylenmemiş , içten gelen duygularla istenmemiş hiçbir sözün tesiri olmadığı gibi ihlas olmadan, samimiyet hissedilmeyen hiçbir işin değeri yok gibidir.
Gönül diliyle seslendirilmeyen, yaşayış biçimiyle renklendirilmeyen söz ve beyanlar ne kadar edebi ne kadar yaldızlı olsalar da tesirleri çok az olmaktadır. Ruhlar üzerinde tesirleri , kalıcı izleri pek fazla bulunmamaktadır.Yaşanmayan bir şeyin tavsiyesi, inanılmayan bir davanın savunulması olmaz.
"Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyi niçin söylüyorsunuz.Yapmayacağınızı söylemeniz, Allah yanında çirkin bir davranıştır."Saf suresi ayet 2-3.
Mana diliyle söylenmiş erenlerin eserleri asırlar sonrada tesirlerini devam ettirmekte ve tazeliğini korumaktadır.
LÜTFİ OFLAZ
Dünyada itibar sahibi olamıyorlar
Independent Türkçe’de kaleme aldığı yazısında “Türkiye’yi niye böyle yönettikleri sorulduğunda da “İtibardan tasarruf olmaz” diyorlar” diyen Oflaz, sözlerine şu şekilde devam etti: “Ancak bunu diyenler şunu unutuyorlar. Eğer gösteriş, şatafat, israf içinde yaşamakla itibar sahibi olunsa, Ortadoğu ülkelerinin yöneticileri dünyanın en itibarlı yöneticileri olurdu. Onlar da saraylarda oturup, birbirinden pahalı makam uçaklarına, makam arabalarına biniyor. Ama bunlar onları dünyada itibar sahibi yapmıyor. Aksine kendi halkı yoksulluk, açlık sınırında yaşarken saraylarda oturan, birbirinden pahalı makam uçaklarına, makam arabalarına binen ülke yöneticilerine insanlar tepki duyuyor.”
İsraf var, insaf yok
Cumhurbaşkanı tarafından yayınlanan tasarruf genelgesinde Cumhurbaşkanlığı’nın ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kapsam dışı bırakılmasını eleştiren Oflaz, “Türkiye’yi yöneten dindar kadrolar, çöplüklerden beslenenlere aldırmayıp kuş sütünün bile eksik olmadığı beş yıldızlı sofralarda yiyip içerek insanları dinden soğutmuyor mu? İsrafın, şatafatın porsiyonunu büyüten dindar kadrolar, zaten açlık sınırında yaşayan halka “porsiyonları küçültün” diyerek insanları dinden uzaklaştırmıyor mu? Bunlarda israf var insaf yok oldu! “Dindarlar iktidar olursa vicdan, adalet, mütevazılık, merhamet gibi değerler de iktidar olacak” diyen dindarların iktidarında din en fazla değer kaybeden oldu. Dine en yıkıcı darbeyi bu dindarlar vurdu!” ifadelerini kullandı.