Kur’an’daki “Müdebbir Melekler” (nAZİAT SURESİ 79/5 AYETİ)tabiri Velayet fikrinin alt yapısını fikrî olarak hazırlayan bir kavramdır. Dolayısıyla ricâlu’l-gayb hiyerarşisinde yer alan kimselere de böyle bir vazife yüklenmiştir. İkincisi, İslâm tarihi geleneğinde devlet hâkimiyet ve otoritesinin Allah’ın otorite ve hâkimiyetini temsil ettiği kabul edilir. Aynı şekilde bu temsil yetkisi, dünyanın insanî-manâ yöneticileri olan ve manevî hükümet olarak da adlandırabileceğimiz ricâlu’l-gayba da verilmiştir.
Bununla birlikte maddî dünyanın yöneticileri ile manevî dünyanın idarecileri arasında bariz bir fark bulunmaktadır.
Bu farkı William Chittick şöyle açıklamaktadır: “Görülür alanda, yöneticilik aşırıya kaçan bir sıklıkla bireylerin kaprislerine ve beşerî kurumların saçma isteklerine uyduğu halde, gayb alanında insanî yöneticiler mükemmel bir uyum içinde ilahî Melik’e tâbi olurlar. Allah’ın kendi isimlendirmesini red veya inkâr edenler, veya bunu kendi amaçları doğrultusunda yanlış yorumlayanlar, görülür âlemi kendi isimlendirmelerine göre yönetmeye çalışabilirler. Ama her şeyi Allah vergisi isimlerle isimlendirenler, onlarla, tıpkı bizzat Allah’ın âlemi mütemâdiyen yeniden yaratmak suretiyle ilgilendiği gibi ilgilenirler ve onlara öyle muamelede bulunurlar. Gerçek yönetim yalnız Allah’a aittir, emir veren ya da yükümlü olarak kim görünürse görünsün hiç önemli değil.” Neticede, ricâlu’l-gayb anlayışın ortaya çıkışı hakkında bazı görüşler dile getirilse de aslında bu telakkînin tarihî gelişimini İbnü’l-Arabî öncesi ve İbnü’l-Arabî sonrası olmak üzere ikiye ayırmanın mümkün olduğu kanaatindeyiz. İbnü’l-Arabî öncesinde Hakîm-i Tirmizî, Hucvirî, Kuşeyrî, Gazalî gibi müelliflerin bu düşüncenin gelişimine katkıları inkâr edilemez olsa da, derli toplu ve sistematik bir ricâlu’l-gayb anlayışı sergiledikleri söylenemez. Ancak İbnü’l-Arabî ile birlikte bu konu etraflıca ortaya konulmuş ve bu anlayış sistematik bir bütünlüğe kavuşmuştur
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder