10 Eylül 2022 Cumartesi

RİCALÜL GAYBE İŞARET EDEN HADİSLER

 6) Abdullah b. Mes’ûd’dan: Rasulullah (a.s.) şöyle buyurdu: “Allah’ın halk içinde, kalpleri Hz. Âdem (a.s.)’in kalbi üzerinde olan üçyüz, kalpleri Hz. Musa (a.s.)’nın kalbi üzerinde olan kırk, kalpleri Hz. İbrahim (a.s.)’in kalbi üzerinde olan yedi, kalpleri Cebrail (a.s.)’in kalbi üzerinde olan beş, kalpleri Mikâil (a.s.)’in kalbi üzerinde olan üç, kalbi İsrâfil (a.s.)’in kalbi üzerinde olan bir kulu vardır. Bunlardan tek olanı öldüğünde Allah onun yerine üçlerden, üçlerden biri öldüğünde beşlerden, beşlerden biri öldüğünde yedilerden, yedilerden biri öldüğünde kırklardan, kırklardan biri öldüğünde üçyüzlerden, üçyüzlerden biri öldüğünde de halktan birini yerleştirir. Onların vesilesiyle Allah Teâlâ diriltir, öldürür, yağmur yağdırır, bitkileri bitirir ve belaları defeder.” Abdullah b. Mesûd’a, “Allah’ın onların vesilesiyle diriltmesi ve öldürmesi nasıl olabilir” diye sorulduğunda o, şöyle demiştir:“Çünkü onlar ümmetlerin çoğalması için Allah’a dua ederler ve böylelikle ümmetler çoğalır. Zulmedenlere beddua ederler, Allah Teâlâ da onların boyunlarını kırar. Yağmur yağması için dua ederler ve yağmur yağar. Dua ederler ve onların duaları sebebiyle yeryüzünde bitkiler biter. Dua ederler ve onların duaları sebebiyle her türlü bela yeryüzünden kalkar.” 

7) Bekr b. Hanîs’ten: “Ümmetimin abdâlının alametidir ki onlar, hiçbir zaman bir şeye lanet etmezler.”

8) Abdullah b. Ömer’den: Rasulullah (a.s.) şöyle buyurdu: “Ümmetimin en hayırlıları her asırda beşyüz kişidir. Abdal kırk kişidir. Abdâldan birisi ölürse Allah onun yerine beşyüzlerden birisini getirir. Beşyüzlerden ve kırklardan hiçbir eksilme olmaz. Ashap: Ey Allah’ın Rasulu! Bunların amellerini bize haber verir misin? dediler. Rasulullah (s.a.v): “Onlar kendilerine zulmedeni affederler. Kendilerine kötü davrananlara iyi davranırlar. Allah’ın kendilerine verdiği şeylerde başkalarına pek cömert davranırlar.”

9) İbn Ömer’den: Rasulullah (s.a) şöyle buyurdu: “Yeryüzünde sürekli kırk kişi bulunur ve onlar vesilesiyle Allah yeryüzünü korur. Onlardan biri öldüğünde Allah onun yerine başka birisini koyar. Onların hepsi yeryüzündedir.

12) Enes b. Malik’ten: Rasulullah (s.a) şöyle buyurdu: “Yeryüzü Hz. İbrahim Halîlurrahmân gibi kırk kişiden boş kalmayacaktır. Yeryüzünde yaşayanlar onların duaları sebebiyle yağmura ve ilahî  yardıma erişirler. Onlardan her ne zaman biri ölürse Allah bir başkasını onun yerine geçirir.

13) Enes b. Mâlik’ten: Rasulullah (a.s.) şöyle buyurdu: “Abdâl/büdelâ kırk erkek ve kırk kadındır. Erkeklerden her ne zaman biri ölürse Allah bir başkasını onun yerine geçirir. Kadınlardan her ne zaman biri ölürse Allah bir başkasını onun yerine geçirir.”

16) Enes b. Mâlik’ten, Rasulullah (s.a) şöyle buyurdu: “Ümmetimin abdâlı – büdelâ- ne çok namaz kılmakla ne çok oruç tutmakla ne de çok sadaka vermekle cennete gireceklerdir. Onlar cennete Allah’ın rahmeti, nefislerinin sehaveti ve gönüllerinin selametiyle gireceklerdir.”

17) Ebû Hureyre’den: Rasulullah (s.a) şöyle buyurdu: “Yeryüzü Hz. İbrahim Halîlurrahmân (a.s.) gibi otuz kişiden boş kalmayacaktır. Onların vesilesiyle affa mazhar olunur, onların vesilesiyle rızık verilir ve onların vesilesiyle yağmur yağdırılır.”

18) Ebû Hureyre’den: “Rasulullah’ın (a.s.) huzuruna girdim. Bana: ‘Ey Ebû Hureyre! Şu an kapıdan, Allah’ın arz ehlinden kendileri vesilesiyle belaları defettiği yedi kişiden biri giriyor’ dedi. Ben bir de baktım ki başında su testisi bulunan, çolak ve başı kel olan bir Habeşî çıkageldi. Rasulullah (a.s.) Ebû Hureyre’ye: ‘İşte bu zat yedi kişiden birisidir’ dedi

21) Muaz b. Cebel’den: Rasulullah (s.a) şöyle buyurdu: “Kendisinde şu üç şey bulunan kimse, dünyanın ve ehlinin ayakta durduğu abdâldan olur: Kazâya rıza, Allah’ın haramlarına karşı sabır ve Allah için kızma.” 

Abdülmecîd-i Sivâsî (ö.1049/1639)’den aktarıldığına göre, o, bu hadiste geçen abdâlın niteliklerini şöyle açıklamaktadır: “Birincisi, kazâya iman getirip, muhtelif unsurların tek bir asla râci olduğunu ve her şeyde tasarruf sahibinin Allah olduğunu bilip, vasıtayla veya vasıtasız gelen, hayır olsun, şer olsun, kazâ ve belâda tenâzüu, gazap ve infiali bırakıp Fâil-i Mutlak’tan razı olmaktır. İkincisi, Allah’ın haram kıldıklarından uzak durmA,hususunda sabırdır. Üçüncüsü, Zâtullâh’ta gazaptır. Yani Cenâb-ı Hakk’ın zât, sıfat ve esmâsı hakkında gereksiz sözlerden kaçınmayıp, hatalı davranan, O’na zulüm, zaaf, teşbîh ve temsîl nispet edenlere gazaptır. Veya emir-nehiy, helâl-haramhususunda Allah için gazap etmektir. Çünkü Allah için sevmek ve Allah için gazap etmek evliyânın şiârıdır

23) Ümmü Seleme’den: Rasulullah (s.a) şöyle buyurdu: “Bir halifenin ölümü sırasında ihtilaf olacak. O sırada Medine ehlinden bir adam kaçarak Mekke’ye gidecek. Mekke halkından bir kısım insanlar ona gelecek ve onu istemediği halde (evinden) çıkaracaklar. Rükn ile Makam arasında ona biat edecekler. Onlara Şam’dan bir ordu gönderilecek. Bu ordu, Mekke ile Medine arasında Beydâ denilen yerde yere batırılacak. İnsanlar bu durumu görünce Şam halkının abdâlı ve Irak halkının velileri (asâib) ona gelip biat ederler. Sonra Kureyş’ten, dayıları Kelb kabilesinden olan bir adam zuhur eder ve karşı bir ordu gönderir…”

25) Ebu’d-Derdâ’dan: “Peygamberler arzın direkleri (evtâdı) idiler. Nübüvvet sona erince Allah onların yerine ümmet-i Muhammed’den abdal denilen bir grubu getirmiştir. Onlar, insanlara ne çok namaz kılarak ne çok oruç tutarak ne de çok tesbih çekerek üstün olmuşlardır. Fakat onları diğer insanlardan üstün kılan husus; güzel ahlâk, verâda sıdk, güzel niyet, bütün Müslümanlar için sahip oldukları gönül selameti ve Allah için nasihat gibi meziyetlere sahip olmalarıdır.”

26) “Abdâl, evliyâdandır.”

27) “Ricâlin himmeti, dağları yok eder.”

29) Hz. Ali demiştir ki: “Rasûlullah (a.s.)’a abdâl hakkında sordum. Buyurdu ki: ‘Onlar altmış kişidir.’ Ey Allah’ın Rasûlü! Onları bana açıkla, dedim. Buyurdu ki: Onlar, fasih ve ince konuşmak için kendilerini zorlamazlar, bid’atçi değildirler ve yaptıklarında fazla derine dalmazlar. Onlar ulaştıkları makama ne çok namaz kılmakla, ne çok oruç tutmakla ne de çok sadaka vermekle değil, nefislerinin cömerliği, kalplerinin selameti ve imamlarına nasihat etmeleri sebebiyle ulaşmışlardır. Ey Ali! Onlar ümmetimde ‘kibrît-i ahmer’den daha azdırl

İçeriğinde ricalül gaybe mensupların isimleri geçmesede aşağıda zikredeceğimiz hadislerin de mana olarak ricâlu’l-gayba işaret ettiğini söyleyebiliriz. Bu hadislerde şöyle denilmektedir: “Nice saçı başı dağınık, pejmürde ve kapılardan kovulmuş kimseler vardır ki, eğer bir şey hakkında Allah’a yemin etseler, Allah onları yeminlerinde yalancı çıkarmaz.” . “Allah Teâlâ’nın nice pejmürde, saçları dağınık ve eski elbiseleri olan öyle kulları vardır ki, kendileriyle ilgilenilmez. Fakat bu tip kimseler Allah’a yemin etseler Allah onları yeminlerinde yalancı çıkarmaz. Berâ b. Mâlik onlardandır.”  “Size cennetlikleri bildireyim mi? Onlar hem zayıf oldukları hem de halk tarafından zayıf görüldükleri için kimsenin önemsemediği fakat şöyle olacak diye yemin etseler, isteklerini Allah’ın gerçekleştireceği kimselerdir…” 

Abdülmecîd-i Sivâsî (ö.1049/1639), söz konusu kimseler hakkında şârihlerin şöyle dediğini nakletmektedir: “Bahsedilen kimseler, bir ağaca ‘vallahi taştır” deseler, Allah o ağacı taşa dönüştürür. Çünkü veliler ‘O’nunla işitme, O’nunla görme, O’nunla tutma…” sırrına eriştikleri için, nefesleri Rahmânın nefesinin nurundan bir nur olmuştur.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder