12 Ekim 2025 Pazar

GÖZ KAMAAŞTIĞI ZAMAN(KİTABÜL MEVAFIK)

 "Göz kama tı ı, Ay karanlı a gömüldü ü, Güne ile Ay cem' edildi i zaman. O gün insan «Kaçacak yer neresi?» diyecektir. Hayır, kaçıp sı ınacak yer yoktur" [Fe izâ baraka-l basar. Ve hasefe-l kamer. Cemi'a- emsu ve-l kamer. Yek lü-l insânu yevme izin eyne-l meferru. Kellâ lâ vezer.] (LXXV/7-11) Müfessirlerin bu âyetler hakkında söylemi oldukları mâlûm olup bunlarda [yorumlarda] de i tirecek bir ey yoktur. Fakat burada göz önüne alınması gereken ince bir îmâ ve [i in] bir baka veche[si] bulunmaktadır. "Göz kama tı ı zaman": [yâni] akınla ıp aptalla tı ı zaman. Bu tecellîlerin ba ladı ı âna atıfta bulunmaktadır, çünkü insanın o ânda müâhede ettikleri hakkında pe înen hiçbir bilgisi ve gördükleriyle de hiçbir ünsiyeti bulunmamaktadır. Ay, ola anlı ı itibâriyle kulu, "ay tutulması" da kulun gözden kaybolmasını yâni kulun varlı ının i reti oluunu ve onun öz malı olmadı ını çünkü kulun ancak mecâzî olarak var olduunu remzetmektedir. Bütün bunlar, halkın mestûr, Hakk'ın ise â ikâr göründü ü Makmü-l Cem'e i âret etmektedir. Bu, insanın aya ının kay ması tehlikesinin büyük oldu u, herkes için kritik bir makmdır. Ama bu makmı zevkan tatmı olup da bu makmı iktisâb etmi olana bu böyle de ildir, çünkü Cenâb-ı Hakk bu kuluna yardım edip onu ilâhî gazabdan emîn bir yerde muhâfaza eder. Ama bu makma yalnızca okudu u kitaplar ya da i inin ehli olmayan kâmil olmayan eyhlerin rivâyetleriyle eri ene gelince i te onun kaybetmesine ramak kal mı tır, onun bundan kurtulma ansı da pek azdır. eytan onun yanına pek kolay so kulur ve onu aldatabilecek pek kuvvetli delîllere sâhiptir. eytan, onu: "All h senin aslî gerçe indir. Sen O'ndan bakası de ilsin ki! Kendini ibâdetle harcama: ibâdetler bu makma ermemi , senin bildi ini bilmeyen, senin vâsıl oldu un noktaya vâsıl ol mamı avâm içindir" diyerek yava yava hatâya sevketmekten hâlî kalmaz. Sonra ona: "Sen kendilerine ' stedi inizi yapınız zirâ Cennet sizin hakkınızdır'1 diyerek ha ramları ona helâl kılar. Bu kimse de böylece All h-sız, ibâhacı ve tenâsüh taraftarı olur. "Çarptı ı avın bir tarafından girip öbür tarafından iz bırakmadan çıkan ok gibi o da dinden öylece çıkıverir2". Güne All h'ın (C.C) Ay ise kulun remzidir. Bunların cem'i de yüce mertebe, en büyük halâs ve yüce saadet olan cem'ü-l cem' makmını remzetmektedir. Bu mer tebe hem halkın Hakk sâyesinde mevcûd oldu unu, hem de Hakk'ın mahlûk tı aracı lı ıyla tecellî etti ini görmekten ibârettir: zirâ Hakk ancak mahlûk tıyla kendini iz hâr eder; mahlûkat ise Hakk olmasaydı tecellî edemezdi. Buna göre hulûl, birleme ve karıma olmadan bunları cem' eden hiçbir sûretin var olması mümkün de ildir, zi râ All h bütün mevcûdâtın realitesinde [e'niyyetinde]3 mevcûd olup Hakk'ın Varlı ı'ndan hâlî mahlûk t olamıyaca ı gibi kendi hilkatinden hâlî bir lâh da olamaz. 1 Bedr sava ından geri kalan müslümanlar için ifâde edilmi olan bir hadîsden alıntı. (Bk. Buhârî, Me âzî) 2 Hadîs. (Bk. Buhârî, Âdab) 3 "Külli yevmin Hüve fî e'n": O her ân gerçe in [realitenin] içindedir. 2 te bu durumda ârif ki i, her ne kadar mazhar oldu u bütün tecellîler tek bir Kaynak'dan neet etmi olsalar bile: tecellîlerin çe itlili inin, çabucak vuku bulup sona ermelerinin, zihni sersemleten ve kendisini uyuuklu a gark eden tenezzülâtın bollu unun ve [bütün bu] kesretinin onda hâsıl etti i akınlı ın iddetinden ötürü "Kaçacak yer neresi?" diye sorar. "Ama sı ınacak yer yoktur ki!". Bu hâlden kurtulup da sükûnete kavumak isteyen ârif ki iye sükûnetin de irfânın da ancak orada bulundu u bildirilmektedir. Gerçekten de ilâhî tenezzülât artma a ba ladı ında akınlık da artar ama irfânın kayna ı olan da i te bu tenezzülâttır. te bunun içindir ki Ârifü-l Urafâ [Âriflerin E fendisi] olan Peygamberimiz (SAV): "All hım! Senin hakkındaki akınlı ımı art tır!"4 diye duada bulunmu tur. 320. Mevkıf 4 Kütüb-i Sitte'de bulunmayan bu hadîs bn Arabî tarafından Fusûs'da da Fütûhât-ı Mekkîyye'de de zikredilmektedir

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder