27 Ekim 2025 Pazartesi

GERÇEK MÜRŞİT VE SAHTELYERİNİ BİLMEK

 , bu yolun urusu (yâni ekiyâsı) boldur. Bir Mürid'in yanında bir müddet kalıp da mânevî eitimini tamamlamadan nefsinin hevâ ve hevesine uyarak kendisini Mürid ilân etmi de etrafına adam toplamaya balamı bir kimsenin mürîdlerine verebilecei mânevî ve maddî ziyân çok büyük ve çok trajik boyuttadır. Bu itibarla tâlibleri uyarma noktasında u kıstasları tesbit edebiliriz:

1) "Kemâl sâhibi bir Mürid-i Mânevî ne kendisini bu sıfatla ilân eder ve ne de kimseyi kendisine dâvet eder."

 2) “Kemâl sâhibi bir Mürid-i Mânevî kendi propagandasını yapmaz ve yaptırtmaz. Halk kendisine kapılansın diye dâîler (dâvetçiler) çıkartmaz”.

3) "Kemâl sâhibi bir Mürid-i Mânevî kendisine kerâmetler ve mûcizeler izâfe etmez ve ettirmez".

4) "Kemâl sâhibi bir Mürid-i Mânevî kendisini gaybdan ya da gelecekten haber veren bir kâhin derekesine düürmez". Onun temel megalesi tâlibleri Kur'ân ve Sünnet'in âdâbına aykırı olmayan bir biçimde eitip tekâmül ettirtmektir. 

5) "Kemâl sâhibi bir Mürid-i Mânevî verdii eitimde merhametli ve rikkatli bir mürebbidir”. Mürîdlerin fehâmetlerinin, idrâklerinin ve temyizlerinin seviyelerine göre konuur. Onları fuzûlî üphelere, endielere ve vesveselere sevketmez. Aksine O'nun tedrîs sisteminin balıca hedefi, tâlibleri vehim ve hayâlin hükümranlıından âzâd etmektir.

6) "Kemâl sâhibi bir Mürid-i Mânevî mürîdlerini mânen sömürmez”. Kendi cezbesini mürîdlerine yüklemez. Aksine onlardaki eytânî cezbeyi izâle eder, rahmânî cezbelerini de onlara hazmettirir. nsân O'nun huzûrundan ferahlamı olarak çıkar.

 7) "Kemâl sâhibi bir Mürid-i Mânevî mürîdlerini maddeten de sömürmez". Mürîdlerini kendisine mal, mülk ve para bakımından hizmet etmekle mükellef kimseler olarak telâkki etmez; onlara bu yönde telmihlerde, ya da talebde bulunmaz. Aksine, kemâl sâhibi bir Mürid-i Mânevî kendisinin mürîdlerine hizmetle mükellef olduu uurunu dâima zinde tutan bir zâttır. 

8) "Kemâl sâhibi bir Mürid-i Mânevî mürîdleri arasında merhamet, adâlet ve ihsân ile muamele ederek topluluun vahdetini muhafaza eder". Onun eitiminde ve sohbetlerinde dedikodu, gıybet ve siyasete yer olmadıı gibi mürîdlerini bu gibi nâkısalardan uzak tutmak için de himmetini esirgemez. Onun balıca hedefi, mürîdlerini Allh yolunda en kolay ve en hızlı bir biçimde tekâmül ettirip ilerletmek ve olabildiince Cenâb-ı Peygamber'in ahlâk-ı hamîdesiyle bezemektir.

 9) "Kemâl sâhibi bir Mürid-i Mânevî bu zorlu yolda mürîdlerini hıfzeder". Eer mürîdlerden biri bu yükün altından kalkamıyor da kendisinden ayrılmak istiyorsa onu merhamet ve efkatle, haklarını da helâl ederek balılıından âzâd eder. Hakkında hayırlı dualarda bulunur.Tutup da lânetler savurmaz; onun gelecei hakkında, kendi eitim halkasından ayrıldıı için, felâket tellâllıı yapmaya tenezzül etmez. Kemâl sâhibi bir Mânevî Mürid mürîdlerini lânet ve beddua terörüyle sindirmeye yeltenmez; aksine onların kalbinde muhabbet ve merhamete dayalı bir adâlet ve ihsân ile hükümrân olur.

10) "Kemâl sâhibi bir Mürid-i Mânevî mürîdlerini nefislerinin kaldıramıyacaı zikir ve sair nâfile ibâdetlerle, riyâzâtla yüklemez". Yüklediklerini de bir kuyumcu tartısı hassasiyetiyle ve nefislerinin tahammül sınırını göz önünde tutup dozunu iyi ayarlayarak yükler. Gâye nefsin ezilmesi deil müslüman olmasıdır.

11) "Kemâl sâhibi bir Mürid-i Mânevî nezdinde, taklîden icra edilen hurde-i tarîk'in (yâni tarîkatlarda terifat ve merasimlerin ayrıntıları ile ilgili bilgilerin) lm-i Ledün yanında bir kıymet-i harbiyesi yoktur". Yâni böyle bir Mürid mürîdlerinin lm-i Ledün'le ünsiyetlerini arttıracak sohbetler yapmayı, onları fuzûlen megûl edecek atafatlı tarîkat merasimleriyle megûl etmee tercih eder.

12) "Kemâl sâhibi bir Mürid-i Mânevî mürîdlerini cemiyetten tecrid etmez". Onlara kibirlerini kabartacak ekilde ayrıcalıklı bir durumları olduu uurunu deil, kazandıkları bilgilerle ancak beeriyetin hizmetinde ve kibirsiz birer rahmet odaı oldukları şuurunu telkîn eder.

13) "Kemâl sâhibi bir Mürid-i Mânevî baka biri tarafından teberrüken verilmi bir eyhlik cazetnamesini kabûl etmedii gibi kendi eitiminden geçmemi kimselere de bu gibi belgeler daıtmaz". Bu gibi al gülüm-ver gülüm tarzındaki muamelâtın kendi mürebbiliinin ciddiyetiyle badamayan bir hubb-i riyâset ve gizli kibr’e dayanmakta olduunun uuruna sâhiptir. Benim u anda verebileceim kıstaslar bunlar. Dah

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder