29 Haziran 2025 Pazar

Gönül Nuri Cemalinden ( Mehmet Emin Ay)

UHUD SAVAŞI BİR İMTİHANDIR

 Müslümanlar Bedir savaşında sayı ve silah itibarıyla Müşriklerden çok cok aşağıda iken galib gelmişken Uhud savaşında ,Bedin savaşında müşriklerin başına gelenin yarısı başına gelince "Bu nasıl oluyor?" şeklinde tereddüd ve inanç sarsılmasına girmişlerdi.Hak teala  durumu "Kendi kusurlarındandır" şeklinde beyan buyurmuştur.(Ali İmran 165). Hak Teala müminleri ayırdetmesi ve münafıkların ortaya çıkması için bu durumu takdir etmiştir.

Uhud bir imtihandır.İnananların içinde bulunan küfrünü gizleyenler, münafıklığını gizleyenlerin ortdaya çıkıp elenmesi için bu hikmeti takdir etmiştir.

Çünhkü müslümanların içinde dahi " Nasıl oluyor da biz müşriklere mağlup oluyoruz.Biz isilam dinine ve Allah7ın resulüne yardım ettiğimiz,müşriklerinde Allah7ı inkar edip O'na şirk koştukları halde , nasıl oluyor da müşrikler muzafffer olabiliyorlar?"  sorusu mevcud idi.Bu fgasid sorulara Hak Teala cevap veriyor:" De ki; o kendinizdendir",Bu mağlubiyet , ganimet malına tama edip stratejik geçidi terk ederek emre karşı gelmek suretiyle etmiş olduğunuz o meşum isyandan kaynaklanmıştır.Bu belalark ,peygamberinize itaattan ayrıldığınız için Allah tarafından gelmiştir.  

EBU TALİB'İN HUTBESİ

 EFendimiz SAV in amcası Ebu Talib, Haşimoğulları ile Mudar kabilesinin reisleri de orada bulunduğu esnada , onu Hz.Hatice (ra)  ile evlendirirken şöyle bir hutbe irad etmiştir:

"Bizleri İbrahim'in zürriyetinden , İsmail'in neslinden getiren; Muadd'ın kökü ve Mudar'ın asli unsuru kılan; Beyt'in koruyucuları Harem'in idarecileri yapan ; bize haccedilen bir "Beyt",emin bir "Harem" ihsan eden , bizleri insanlara hakim kılan Allah'a hamd olsun ! İmdi , bu yeğenim Muhammed b.Abdullah , kendisiyle mukayese edilecek bütün Kureyş delikanlılarından üstün biridir. Bundan sonra vallahi onun için büyük bir haber, çok önemli bir şahsiyet olacaktır." 

YENİ BİR GÜN (ZAMAN DİLİMİ)

Efendimiz buyurmuştur: " Hiç bir Gün yoktur ki ,insanoğluna gelip;"Ey insanoğlu! ben yeni yaratılmış bir zaman dilimiyim.Ben yapacağın şeylerde yarın kıyamet günü şahitlik edeceğim. Bende hayırlı ameller işle ki yarın senin lehine şahitlik edeyim.Çünkü beni bir geçirirsen , bir daha ebediyen göremezsin" . Aynı şekilde Gece de bu sözleri söyler.



EMANETE HIYANET ETMEMEK

 Peygamberlerin vasfıdır.Ali İmran suresi 161 ayetinde açıklanmıştır.

Peeygamberler, daima Allahla birlikte olan , beşeri sıfatlardan uzak  , rububiyet sıfatı ile muttasıf, reziilane davranışlardan , nefsani sıfat ve şeytani dürtülerden korunmuş şahsiyetlerdir.Bu sayededir ki hıyanet ve ve benzeri şeylerin peygamberlerden sadır olması imkansızdır.Bir peygamber sıat(ruhaniyet) cennetinde ve rıdvan makamındadır.Hain ise nefis cehenneminde , heva çukurunda bulunmaktadır. 

Aynı kural bir insanlar topluluğunun temsil görevini(reisliğini,başkanlığını,imza yetkisini) üzerinde bulyunan insanlar içinde geçerlidir.Buradaki emanetten maksat o insanlar topluluğunun malları yahut insanlar topluluğunun devlet hazinesine terkedip hazineyi teşkil eden mallarıdır.

Resulullah efendimiz hadis-i şerifinde buyurmuştur:" Herhangibir vazife ile memur olarak gönderdiğiniz kişi , bir şeyi zimmetine geçirirse , kıyamet günü onu boynunda taşıyacaktır".

Ayrıca yine:" VAlilere verilen hediyelyer hıyanettir" buyurur.Rüşvet almak demek  olduğu için , valilerin hediye kabul etmesi de "hıyanet" sayılır".

Efendimiz SAV in şöyle buyurduğu da rivayet edilir:"Yarın meleyen kuzularla , bögüren sığırlarla ve bögürdeyen develerle bana gelip de:" Ya Muhammed, Ya Muhammed" diye sızlanacak birinizi asla tanımam.İşte o zaman ben size cevaben:"Senin için Allah katında hiçbirşeye sahip değilim, ben size bunları tebliğ etmiştim" diyeceğim.

28 Haziran 2025 Cumartesi

GERÇEK YARDIM

Kuşeyri (rh.a) şöyle diyor:" Gerçek yardım, Allah'ın sana nefsine karşı yardım etmesidir. Çünkü nefsin senin en buyük düşmanındır.Gerçek yardım, Allah'ın nefsinin fitne saiklerini rahmet koruyucuları ile çökertmesidir.Netice de , bu yardımlar sayesinde şehvet orduları dağılıp gider.

PEYGAMBER GÖNDERİLMESİNİN MAKSADI

 İnsanlara peygamber gönderilmesinin maksadı , Allah'ın emir ve yasaklarını insanlara tebliğ etmesidir.Bu ancak insanlar , peygambere kalben meylederler, onun yanında huzur bulurlarsa gerçekleşir.İnsanların huzur bulmaları da ncak peeygamberin cömert, merhametli, kusurlarını pek görmeyen, kötü davranışlarını bağışlayan , her türlü iyilik iikram ve şefkat dolu hareketlerle davranan bir kişi olması durumunda mümkündür.Bu nedenle peygamber olan şahsın kötü huylardan uzak durması , katı yürekli olmaması , bilakis zayıflara yardım sever olması, fakirlere muavenet işleri ile çok ilgilenmesi , kötülüklerini pek görmemesi  ve zellere karşı çok müsamahakar davranması gerekmektedir.İşte Allah Teala " Eğer kaba katı yürekli biri olsaydın ,çevrenden dağılır giderlerdi(Ali imran 159) sözü bu manadadır.

Ahireti arzulayan peygamber varisi alimler ile şxeyhlerin böyle olmaları gerekir.Çünkü insanlar zahirde olsun, batında olsun peşinden gittikleri kişilerin dini üzeredirler.

ŞEYTANIN TESİRLERİ

Şeytanın vesvesesinin sebebi  de; hayır olsun şer olsun Allah Teala'dan başka hiç kimsenin künhüne varamayacağı ; dilediği kişilerden başka hiçbir kimsenin tam olarak bilemeyeceği Allah7a ait bir takım sırlar olduğunun bilinmesini temindir.

Xeştan yakin ehlinden , nurani zatlardan ihlaslı kimseleri azdıramaz İşlediği günahlar sebebiyle , insanın kalbinde zulmet ve heva şaibesi oluşturmadığı müddetçe , şeytanın vesvese vermesi için , açık bir kapı kalmaz.İşte nefsin zulmetlerinden kurtulan saliklere , şeytanın vesvese vermesini bir kenara bırakın , yaklaşması bile mümkün değildir.

Hikaye edilir ki Cüneyd-i Bağdadi hazretleri rüyasında şeytanı çırılçıplak görmüş ve :"İnsanlardan utanmıyormusun? diye sormuş.Şeytan :" Sen bunlara insan mı diyorsun? İnsan dediğin ;Şünuziyye mescidindekilerdir.Bunlar beni mahvetti ler, ciğerimi yaktılar" demiş .

Cüneyd der ki; uyandığım zaman erkenden mescide gittim.Baktım başlarını önre eğmiş , ellerinin arasına almış  bir topluluğun derin bir tefekküre daldığını gördüm.Bu zatlar beni görünce :" Habis şeytanın sözü seni aldatmasın.İnsanın kalbi , marifetullah nuru ile pür nur olursa , bu ateşten yaratılmış şeytan , o nur dolu kalbin yanına bile yaklaşamaz" dediler.

Ebu Said Harraz şöyle diyor:" Rüyamda İblisi gördüm.Bastonumu alıp kafasına vurmak istedim. ancak bir ses:" İblis bundan korkmaz.O sadece kalpte bulunan nurdan korkar" dedi.

VELİ'NİN ÖZELLİKLERİ

 Yahya b.Muaz7a Veli'nin özellikleri soruldu.O da şöyle cevap verdi:"Velinin şiarı sabırdır.Kisbvesi şükürdür. Yardımcısı Kuran'ı Kerim dir.b İlmi hikmettir. Temizlenmesini sağlayan hasleti, tevekküldür. İdeali fakirliktir. BSineği takvadırDaima gurbette imiş gibi yaşar.Dostu hüzündür.Meclis arkadaşı zikirdir.Yoldaşı ise allah Teala dır.

HAZRET-İ EBUBEKİR(R.A)'İN FAZİLETİNİ YÜKSELTEN HALLER

 Hz.Ali (k.s) ,Halife Hz.
Ebubekir7e (ra) sorar:" Ey Allah7ın resulünün halifesi" Hepimizi geride bıraktığın bu mertebeye hangi hasletler nedeniyle ulaştın?" diye sorunca halife:"Şu beş haslet" ile der ve bunları sayar:

1. İnsanların dünyayı isteyenler ve ukbayı isteyenler olarak iki sınıfa ayrıldığını müşahede ettim, ben ise Mevla'yı isteyen biri oldum.

2. İslama girdiğimden bmeri dünya yiyeceklerinden doyasıya yemedim.Çünkü Allah7ı bilme (marifetullah) lezzeti , beni dünya yiyeceklerinin lezzetinden alıkoydu.

3. İslam7a girdiğimden beri dünya içeceklerinden kanasıya içmedim.Çünkü Allah sevgisi (muhabbetullah) beni dünya içeceklerinden alıkoydu.

4. Karşıma dünya ve ahiret olarak iki iş çıktığında , daima ahiret işini dünya işine tercih ettim.

5. Hz.Peygamberle beraber oldum ve bu arkadaşlığın hakkını verdim.
Ondan hiç ayrılmadım"

AFETLERİN TEMELİNDE BULUNAN ÜÇ ŞEY

 Şeyh Abu Ali Ruzbadi(k.s):" afETLERİN TEMELİNDE ŞU ÜÇ ŞEY YATAR:Kişinin tabiatının bozuk olması; alışkanlıklarını bırakamaması; ve sohbetin bozukluğu .."Tabiatın bozukluğu nedir?" oilye zsorulun8ca ,"Haram yemektir" dedi."Peki bırakılamayan alışkanlık hangileridir?" diye sorulunca hazret:" Harama bakmayı ve gıybet dinlemeyi" diye cevap verdi."Sohbet bozukluğundan nmeyi kastediyorsun?" diye sorulunca hazret:"İnsanın nefsi bir şeye istek duyunca , o isteğin peşinden koşar,."dedi.

25 Haziran 2025 Çarşamba

TEKRAR TEKRAR İŞLENEN GÜNAHLAR

     Asaf b.Berhiya , bir gün günah işlemiş  ve Süleyman peygambere gelerek:"Allah7a dua et de beni bağışlasın" demiş.Hazreti Süleyman dua etmiş ,Hak teala Asaf'ı bağışlamış.Sonra bu günahpı tekrar işlemiş, Süleyman a.s dua etmiy , Allah da bağışlamış.Bu durum bir kaç kez tekrar etmiş.Nihayet Hak Teala Hz.Büleyman7a "Asaf bu günahı bir kere daha işler ise , onun için yapacağın duayı kabul etmeyeceğim" buyurmuş.Çok geçmeden Asaf aynı günahı bir kez daha işleyerek Hz.Süleyman'ın yanına gelip dua etmesini istemiş.Süleyman peygamber ona kendisini allah'ın artık bağışlamayacağını sööylemesi üzerine Asaf elindeki asayı yere atıp ellerini açmış:

"Ya Rab" demiş." Sen sensin , ben ise benim.Sen daima bağışlayansın , ben ise durmadan günah işlerim.Ben zayıf bir günahkarım; Sen ise merhamet eder ve bağışlarsın.Beni günah işlemekten korumazsan ben yine o günahı işlerim, yine işleriml, yine işlerim" diye ağlamış.Bu durum akarşısında Hak Teala hz.Süleyman'a " Teyzenin oğluna söyle , bu günahı bir kere daha işlerse bağışlayacağım,tekrar işlerse yine bağışlayacağım, yine bağışlayacağım.Çünkü ben çok bağışlayanım" buyurmuştur.

ARSLAN KİMDEN KORKAR?

 İbrahim Rakki'nin şöyle dediği rivayet olunur:"Ebul Hayr Horasani'nin yanına gittim .Selam verdim.Akşam namazını kılhdı, ama fatihayı bile doğru dürüst okuyamadı.İçimden " zburaya boşu boşuna gelmişim" dedim.Selam verince , taharet ihtiyacı için dışarı çıktım.Yırtıcı bir hayvan bana doğru gelmeye başladı.Ebul Hayr'ın yanına döndüm ve "aslan üzerime geldi" dedim.Hemen dışarı çıktı ve aslana şöyle bağırdı:" Sana, benim misafirlerime saldırmayacakszın demedim mi?" .Hayvan hemen uzaklaştı , ben temizlenme imkanı buldum.Döndüğümde , Ebul Hayr bana :" Zahiri şeyleri düzeltmeye uğraşıyorsunuz ama aslandan korkuyorsunuz.Biz ise kalbimizi düzeltmeye uğraştığımızdan , aslan bizden korkuyor" dedi.

İİNSANLARIN EN CESURU

 Kaşani, et-Tevilat isimli kitabında der ki :" Kader sırrına tam anlamıyla inanıp:"Hiç kimse , Allah7ın izni olmadan ölmez (Ali imran 145) ayeti kerimesinin manasına şahid olanlar, insanların en cesurlarındandır." 

MUHAMMED KELİMESİ

 "Muhammed" kelimesi , övgüye layık tüm hasletlere sahip olan demektir.Çünkü övgüyü ancak insan-ı kamiller hak eder.Muhammed kelimesinin aslı olan " tahmid" yine övmek anlamında ,"hamd" den daha  üstündür.Bu sebeble tahmidi, ancak daima kemal sıfatlar üzere bulunanlar hak eder.Cenab-ı Hakk, seçkin kulu olan peygamberine , kendi ismi ile aynı köklere sahip olan Muhammed ve Ahmed adlarını ikram eylemiştir.

24 Haziran 2025 Salı

DÜNYASEVGİSİ/AHİRET MUTLULUĞU

 Dünyasevgisi ile ahiret mutluluğunu bir arada bulundurmak imkansızdır.Birinin arttığı oranda , diğeri azalır.Çünkü dünya mutluluğu , kalbin daima dünyaarzusu ile meşgul olmasıyla mümkündür.Ahiret mutluluğu ise , kalbin allah'dan başka her şeyden uzak durup Allah sevgisi ile dolmasına bağlıdır.

Allah ve ahiret sevgisi , sadece sevdiğini iddia etmekte olup bitecek şeyler değildir.Bu sebeble , Allah7ın dinini kabul ettiğini söyleyen her kes doğru söylüyor demek değildir.Kimin doğru söyleyip söylemediğini anlamak , kişiyi hoşa gitmeyecek belalar ile düçar edildiğinde anlaşılır.Sevgi eza ve cefa ile yok olmayan gösterilen sefa ile artmayan bir şeydir.Belalar musallat olduğu halde sevgi hala duruyorsa , bu sevginin hakiki olduğu anlaşılır.Bu hikmete binanen Allah teala buyurmuştur:" Allah teala, sizi şiddetli belalara duçar olmak  vecihad gibi şeylerle iimtihan etmeden sırf Peygamber'i tasdik ettiğiniz için cennete gireceğinizi mi sandınız?" buyurmaktadır. 

22 Haziran 2025 Pazar

GÜNAHDA ISRAR

 İstiğfar edilen hiçbir günah büyük değil, ısrar edilen hiçbir günah da küçük değildir" buyrulmuştur.

Bir başka hadis-i şerifde buyrulmuştur:" Günah işlemeye devam ettiği halde istiğfar eden kimse Rabbiyle alay eden gibidir"

TAKVA

 "Ve eni göklerle yer kadar olan cennete koşun" ifadesinde, cennete ulaşmanın ,göklerde ve yerde bulunan şeylerden vazgeçtikten sonra mümkün olabileceğine işaret vardır.Göklerde ve yerlerde bulunan şeyler beş duyu vasıtasıyla kavrayabildiğimiz elle tutulur gözle görülür nesnelerdir.Bunlardan vazgeçmek ise, nefsi, kötü huyulardan tezkiye etmek demek olan "takva" ile mümkün olur.Melekut alemine kendisi ile girilen takva, "nefsi tezkiye etmektir".Hz.İsa'nın şu sözü buna delalet eder"İki kere doğmayanlar göklerin ve yerin melekutuna asla giremezler".Bunrada bahsedilen ikinci doğum, nefsi hayvani sıfatlardan arındırarak bu sıfatların etkisinden kurtulmaktır.Göklerin ve yerin melekutuna girmek ise, ruhani sıfatlarla bezenmektir.

KALBİN HASTALIKLARINA ŞİFA OLAN BEŞ ŞEY

 İbrahim Havvas diyor ki;Kalbin hastalıklarına beş şey şifadır:

1. Kur'an 'ı manasını düşünerek okumak;

2. Mideyi boş tutmak;

3. Gece namazına devam;

4. Seher vaktinde Allah'a yalvarıp yakarmak;

5. Salihlerle beraber bulunmak."

"GÜNAHKARLARA MÜJDELE, SIDDİKLERİ KORKUT"

 Hak Teala ,Davud Peygamber'e şöyle vahyetmiştir:"Ey Davud! Günahkarlara müjdele , sıddikleri korkut".Hz.Davud:" Ya Rab, nasıl olur da sıddikleri korkuturken günahkarları müjdelerim?" diye sorunca Cenab-ı Hakk:

" Günahkarlara , bana hiçbir günahın büyük gelmeyeceğini , bütün günahları bağışlıyabileceğimi müjdele! Sıddikleri de işledikleri güzel amelleri beğenmekten korkut! Adaletime  ve hesabıma göre muamele ettiğim herkesi de helak ettiğimi bildir!

İLİM,İBADET,VERA,TEVEKKÜL

 Sehl b.Abdullah Tüsteri (k.s) diyor ki:"İlimlerin tümü, iibadet derecelerinin en düşüğüdür.İbadretlerin tümü vera'nın en düşük derecesidir. Zühdün tümü ise tevekkülün en aşağı derecesidir"

Yine Sehl şöyle demektedir:" Mütevekkilin alameti üçtür: İstemez, geri çevirmez, biriktirmez"

Ebu Hamza Horasani k.k anlatıyor.Bir sene Hacca gitmiştim Yolda yürürken birden  bir kuyuya düştüm.Yardım isteyip istememe konusunda nefsimle epeyi cedelleştim, sonunda :"Hayır, vallahi yardım istemeyeceğim" dedim.Bu kararı henüz vermiştim ki kuyunun başına iki kişi geldi .Biri diğerine ; " Gel şu kuyuyu kapatalım da kimse düşmesin" dedi.Kamış getirip kuyuyu kapattılar.Bağırmak istedim sonra vazgeçtim ve kendi kendime" Ben, bana bunlardan daha yakın olan birinden yardım isterim" dedim ve sustum.Fazla bir zaman geçmemişti ki birden kuyunun başına biri gelip kuyunun ağzını açtı.Benim duyabileceğim fısıltıya benzer bir sesle "tutun" dercesine ayağını uzattı .Ayağına tutundum.Beni yukarı çıkardı..Bir de ne göreyim ki , beni çıkaran , vahşi bir hayvan değil miymiş? Hayvan yürüyüp giderken gaibden bir ses : Ya Eba Hamza, böylesi daha iyi değil mi? Seni , telef olmaktan yine bir telefciyle kurtardık" dedi. ve sonra yoluna devam etti.

Ehlullahdan biri şöyle diyor:Kim meydanı tefvize  düşerse, yani işini Allah'a havale ederse muradı ve nasibi , gelinin damada geldiği gibi ayağına gelir.

İNSANLARIN NE OLDUĞUNU ANLIYABİLMEK İÇİN YAPILMASI GEREKENLER

 İimam Gazzali şöyle demektedir:"Tam deneyip sınamaya tabi tutmadığın kişiye dostlukla yönelme! Birinin ne olduğunu anlamak , onunla bir evde ya da başka bir çatı altında bir arada yaşayıp onu, yalnızlığında, dostluğunda, zenginlik ve fakirlik anında tecrübe etmekle; ya da onunla yolculuk yapmakla; yahut para pul işlerine girmekle; yahut da büyük bir sıkıntıya düştüğünde kendisine muhtaç olmakla mümkün olur.

Eğer bütün bu durumlardaki davranışlarından memnun kalırsan , şayet bu adam büyükse baba bil; küçükse oğlun say, akranınsa arkadaş edin.Yanında bir dostunun gıybeti yapıldığında ; ya da dostlarından bir kötülük gördüğünde yahut da onlardan sana , hoşuna gitmeyecekbir şey dokunduğunda bütün bu davranışlarınıAllah'a havale et; bunlara nasıl karşılık veririm diye zihnini yorma.Çünkü bununla uğraştığın için hem ömrün boşa gider, hem de uğradığın zarar artmış olur.

Zemehşeri'nin beliğ sözlerinden biri şudur:" Beyinsiz birine verilecek en ggüzel cevap onunla konuşmamaktır.Onu, saplanıp kaldığı fikirden onunla laf yarıştırarak kurtaramazsın" 

PEYGAMBER YAŞANTISI

 Hz.Peygamber (sav) buyurdu:"Aişe, cennette benimle birlhikte olmayı istiyorsan , dünyalık olarak bir yolcunun azığı kadarı sana kafidir.Zenginlerle oturup kalkmaktan uzak dur.Elbiselerini yamalamadıkça  eskimiş sayma"

Yine Efendimiz sAV buyurdular:" Allah'ım, beni sevenlere iffet ve kanaat nasip eyle.Bana buğz edenlerede çok mal ve evlat vererek meşgul et"

HARAMI FARK EDEN VÜCUDLAR

 Bazı vücudlar vardır ki o kimsenin midesine haramdan kazanılmış bir lokma girse vücud hemen tepki verir ve o taamı dışarı çıkartmazsa rahatsızlığı devam eder .Metli Sultanın izinden gidenlerden Hasan Hüda hazretlerinin bir torunu anlatmıştı .Çok yıllar önce akrabam olan birisi ile misafirliğe gittik.Yemekli bir davet idi.Ev sahibinin maddi durumu gayet iyi ancak huyu iyi değildi.Yemeğe oturduk bir kase çorba içtim bir tanede kıymalı dolma yedim başka yiyesim gelmedi.midemde rahatsızlık başladı eve geldim halen devam ediyor.Mide buluntısına kalp çarpıntısı eklendi.Çaresiz bir vaziyette parmağımı boğazıma attım ve kusarak yemekleri def ettim.Yoksa ölecektim.Midem, haram kazançtan temin edilmiş bu taamı tanımıştı.Durumu dedeme anlattım.Dedem "İyi yapmışsın, üstüne beşyüz tevhid çekse idin geri kalanını yakar idin" dedi.

21 Haziran 2025 Cumartesi

ZEKERİYA PEEYGAMBERİN VERDİĞİ MİSALLER

 

ZEKERİYA PEYGAMBERİN VERDİĞİ MİSALLER (1)

Efendimiz buyurmuşturd:”Allah Teala,Yahya bin Zekeriya(a.s) ı İsrail oğullarına peygamber olarak gönderdiğinde , İsrailoğullarına beş hasleti emretmesini  ve her bir haslete de misal vermesini emretti.Hz.Yahya kavmine :

1-   ALLAH’A KULLUK ETMELERİNİ  VE BU KONUDA HİÇBİR ŞXEYİ o’NA EŞ KOŞMAMALARINI EMRETTİ VE ŞİRK KONUSUNDA ŞÖYLE BİR MİSAL VERDİ:

Bir adam , parasıyla bir köle alıyor; evlendiriyor,sermaye vererek ticaretle uğraşmasını  ve kendisine yetecek kadarın yiyip geri kalanı kendisine getirmesini emrediyor.Bu köle  de kalkıp efendisine az bir şey verirken kazancının fazlasını efendisinin düşmanlarına veriyor.Şimdi hanginiz kölenin bu davranışına rıza gösterir?   

 

2-   NAMAZ KILMALARINI EMRETTİVE NAMAZA ŞÖYLE BİR MİSAL VERDİ:

Biri hükümdarlardan birinin huzuruna girmek için izin istiyor..Bu izin kendisine verilince huzura çıkıyor.Hükümdar, adamın ihtiyacına bir çare bulmak  ve ne dediğini işitebilmek için yüzünü adama çeviriyor.Adam ise sağına soluna bakınıyor, ihtiyacını gidermeye matuf bir şeyler yapmıyor.Tabi ki hükümdar da ondan yüz çeviriyor.ve ihtiyacını gidermiyor.

 

3-   ORUÇ TUTMALARINI EMRETTİ VE OURCA ŞÖYLE BİR MİSAL VERDİ:

Oruçlu bir insanın durumu , savaşmak için zırha bürünüp silah kuşanan ve düşmanı kendisine bir şey yapmayan ; düşmanın silahi kendisine bir zarar vermeyen birine benzer.

4-SADAKA VERMELERİNİ EMRETTİ  VE SADAKA VERENLERİN DURUMUNA ŞÖYLE BİR MİSAL VERDİ.

Sadaka veren kişinin durumu , düşmanları tarafından esir edilen  ve belirli bir bedel ödemeyerek onların memleketinde çalışmak suretiyle canını kurtarıp azad edilene ve esaretten kurtulana kadar az ya da çok kazandığı bir şxeyi düşmanlarına veren adama benzer.

 

5-ALLAH’I ZİKRETMELERİNİ EMRETTİ VE ZİKRE ŞÖYLE BİR ÖRNEK VERDİ.

Zikir, kendilerine ait bir kaleleri olan , yakınlarında da düşmanları bulunan bir topluluğun kaleye girip kapısını kapayarak canlarını düşmandan korumalarına benzer.

Hz.Peygamber  bunları söyledikten sonra şöyle buyurdu:Ben de Allah’ın Yahya’ya emrettiği beş hasleti size emrediyorum.Ayrıca Allah'ın bana emrettiği beş haslet daha emrediyorum:

1-Cemaatten ayrılmayın

2- İlahi emirlere uyun

4-   İtaat edin

5-    Hicret

6-   Cihad edin 

EBUBEKİR KETTANİ

 

EBUBEKİR KETTANİ

Rüyamda , daha yakışıklısını görmediğim bir delikanlı gördüm ona:

-         Sen kimsin? Diye sordum. “Ben takvayım”dedi.Peki nerede bulunursun diye sorunca “Bütün hüzünlü kalplerde” dedi.

-         Sonra bana yöneldi.Bir de baktım ki daha vahşisi olmayacak kapkara bir kadın.Ona da:

-         -“Sen kimsin” diye sordum.”Ben gülmeyim” diye cevap verdi. Peki nerede bulunursun? Diye sorunca bana:” Bütün şımarık ve neşeli kalplerde yaşarım” dedi.

-         O esnada uyanmışım.Bundan böyle zorunlu olmadıkça gülmemeye karar verdim.Bu yolun yolcusu mürid, takva ipine sarılmalı, dünyada onunla hem dem olmalıdır.

TASAVVUF

 AŞK İLMİ:TASAVVUF

Tasavvuf bir aşk ilmidir.Aşka sınır ve hudut çizilemez.Aşkın mantığı yoktur.Aşk bineğine bindiğiniz zaman bizi nereye götüreceğini bilemeyiz.Sufi gelecek ve geçmiş kayıtlarından kurtulmuş kişidir.”
İbnül vakt”tir.Geçmişte ne oldu, gelecekte ne olacak diye endişelenmekten beri , ana bakmaktadır.anın hakkını vermektir sufinin tüm çabaları.Ve bu bakışları onları bizim hayal bile edemediğimiz mertebelere taşır

ALTIN OLABİLMEK

 

AH BİR GÜN ALTIN OLABİLSEM”

Her şey canlıdır.Cemadat denilen taş, toprak ,cansızlar dediğmiiz alem canlıdır.Birbirleri ile konuşur.Her canlının iyisi ve kötüsü vardır.Taşların bile iyisi ve kötüsü vardır.Cemadat denilen (cansızlar), Nebatat denilen mitkiler, Hayvanat denilen hayvanlar ve İnsaniyat denilen insanlanlık katmanları bir tekamül katmanladır.Altta bulunan bir üst katmana çıkmak ister.Cemadatd bir nebat olmayı diler,nebat, hayvanat sınıfına yükselmeyi ister.Hayvanat ise İnsaniyet mertebesine yükselmek ister.İinsaniyet mertebesindekiler ise bir üst mertebe olan Melekiyet ve daha ötesine çıkmak ister.

“İnsanlar madenler gibidir” der Efendimiz SAV. Bugün madenlerin değer itibarıyla farklılıkları vardır.Madenlerin imamı altındır.Ancak her madende altın vardır ancak altın partiküllerinin enu çok olduğu maddeye biz altın demekteyiz.Topraktan altın çıkar.Bakır da dahi altın vardır ama pek az.Bu nedenle her maden “Ah! Bir gün altın olsam” diye bir özlem içindedir.Eskilerin simya , bugünün kimya dediği bu ilim madenler arasındaki ilişkiyi araştırır.En büyük halayi mladdeyi altına dönüştürebilmek .İnsanlık aleminde de bu özlem vardır.Her eli ayağı olan insan denilemez.Çünkü haylvanlık derecesinde kalmış , nefsin tüm kötü huylarını taşıyan nefsi emmarede boğulmuş kimsenin insanlıkla alakası olmaz.İnsaniyetteki zirve insanı kamil olabilmektir.İnsanın peryotları vardır.İnişleri çıkışları.Bazen inzsaniyet mertebesine çıkar sonra nefsine uyup hayvaniyet ve daha aşağı mertebeye iner.Ruhani alemde de peryodlar vardırBu iniş ve çıkışlar önce altı ayda bir olur sonra üç aya iner.Manevi hayatı disiplin altına almaktaki maksat bu peryodları sıkıştırmak , cezbeyi haftada bir ,günde bir hatta daim hale getirmektir.Her daim hale gelmiş cezebeye “huzur-u daim” denilir.Bu hale sahip insanlara veli, insanı kamil denilir.İnsanı kamil meleklerden dahi üstündür.Melekler bazı insanı kamilleri ziyaret için yeryüzüne inmek için izin isterler Allah Teala’dan .İinsanların bir çoğu hayvani özellikler taşır.Tasavvufda  mesela akrep,at,kedi,köpek her biri ayrı manaya gelir.İnsan bu özelliklere sahip olduğu müddetçe hiçbir zaman gerçek manada insan olamaz.

 


FESADIN KAYNAĞI,

 FESADIN KAYNAĞI

Hak Teala hazretleri Kamer suresi 49 ayetinde buyurur”Biz her şeyi bir ölçüye göre yarattık”.

Ve yine Mülk suresi 3 ayetinde buyurur:” Bak göklere en ufak bir bozukluk görecek misin?”

Her şey proğramlandığı gibi yürümekte.Ama yeryüzüne başını çevirdiğinizde işte o zaman fesadı, kargaşayı göreceksiniz.Fesada sebeb olan, ilahi kaynağından kopmuş  ve burayı kendisine ait zanneden , Kur’anın tabiri ile kendisine zulmekte olan insandır.Allah Teala’nın zulmeden ismi yoktur.Kahhar ismi var, kahredebilhir  Müntakim ismi var, intikam alabilir.Ama zalim ismi yoktur.Her ne yapıyorsa , cebirnle bile olsa , bir hikmete binaen yapar.

NİYAZİ MISRİ

 NİYAZİ MISRİ

 Nadanı terk etmedin yaranı arzularsın

Hayvanı sen geçmedin insanı arzularsın.

 

Men arefe nefsehu fekad arefe Rabbehu

Nefsini sen bilmedin Sübhan’ı arzularsın.

 

Sen bu evin kapısın henüz bulup açmadın

İçindeki kenz-i bi-payanı arzularsın.

 

Taşra üfürmek ile yalınlanırmı ocak

Yönün Hakk7a dönmedin ihsanı arzularsın.

 

Dağlar gibi kuşatmış benlik günahı seni

Günahını bilmedin gufranı arzularsın.

 

Cevzin yeşil kabını yemekle dad bulunmaz

Zahir ile ey fakih Kur’an’ı arzularsın.

 

Şarabı sen içmedin sarhoş ü mest olmadın

Nicesi Hakk emrine fermanı arzularsın.

 

Gurbetliğe düşmedin mihnete sataşmadın

Kebab olup pişmedin büryanı arzularsın.

 

Yabandasın evin yok bir yanmış ocağın yok

Issız dağın başında mihman arzularsın.

 

Ben bağ ile bostanı gezdim hıyar bulymadım

Sen söğüt ağacında rummanı arzularsın.

 

Başsız kabak gibi bir tekerleme söz ile

Yunusleyin Niyazi irfanı arzularsın.

NİYAZİ MISRİ

 NİYAZ-İ MISRİ

Rumuz-ı enbiyayı vakıf-ı esrar olandan sor

Enel Hakk sırrını candan geçüp berdar olandan sor.

 

Yürü var ehl-i tecridi alayık ehline sorma

Anı can u cihanı terk edip deyyar olandan sor.

 

Gehi kahr u gehi lütf u kemalin bilmek istersen

Fena ender fenada hem yok olup hem var olandan sor

 

Dila bu Mantıkut-tayr’ı fesahat ehli anlamaz

Bunu ancak ya Attar ü ya hod Tayyar olandan sor

 

Anadan doğma gözsüzler kemahi görmez eşyayı

Niyazi vech-i dildarı ulül ebsar olandan sor.

 

DÜNYALIK BİR İŞ İÇİN SULTAN KAPISINI AŞINDIRMAK

 DÜNYALIK BİR İŞ İÇİN SULTAN KAPISINI AŞINDIRMAK

İmam Süyuti hazretleri hadis mecmuasını meydana getirirken bir arkadaşı, kendisinden bir mesele için devrin sultanına tavassutta bulunmasını ister, der ki:” Benim bir arazi işim var, kadılarda halledemedi, rica etsen de sultan halletse”.İmam Süyuti der ki:”Sulytan beni kırmaz, gidip rica edersem bu işi de halleder ama gitmem”.Adam sebebini sorunca şöyle der:” Ben peygamber efendimizin hadislerini toplamakla meşgulüm.Şimdeye kadar kendisiyle yetmiş iki defa görüştüm., bazı hadisleri arz ettim”Şunları al, şunları alma” dedi, şimdi bir sahih hadis var elimde ondan gelen, o hadiste diyor ki:” Dünyalık bir hacetin halli için sultan kapısını aşındıranlar benden uzak olsun”.Şimdi ben senin işinin halli için sultan kapısına gitsem, sultan da bu işi halletse , sonra da ben Peygamber’e uzak olur da bir daha görüşemezsem ne yaparım?”.Yardım isteyen adam bunu duyunca daha fazla üsteleyemez.

Eskiden “istiişmam yöntemi” kullanılırdı, hadisin sahihliği anlaşılırken , yani hadis okunurken hadisi koklama yöntemi.ŞU AN KALMADI.Şu an varmı hadis koklama sanatını bsilen muhaddis.İbni Arabi diyor ki “Yalancı da olsa adamın o gün doğru söyleyeceği tutmuş olabilir, heğp doğru konuşan adam da o gün iihmalda bulunmuş olabilir”.Kokla o metni , anla.Her sözün bir sahibi , bir rengi var,alemde bir kaydı varO kayıtlara girebilenler ancak, o söz kime aittir bilebilirler.bunlar kayboldu, kaldırıldı; kaldırılıncada elimizde dini ilimlerin zahiri ve kitabi olan tarafı kaldı.

 

MUHYİDDİN İBNİ ARABİ

 MUHYİDDİN İBNİ ARABİ

27 Temmuz 1165 de Eendülüs’ün Mürsiye şehrinde varlıklı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiştir

On beşli yaşlarda inzivaya çekilir iç dünyasını dinlemeye çalışırdı.Halveti esnasında Hak Teala’nın ona açtığı kapılar nedeniyle zamanın kadısı İbni Rüşt’ün kulağına ulaşmıştı.İbni arabi ile tanışmak istedi.Babası İbni arabi’yi ona götürdü.İbni rüştün yanına girdiğinde  İbni Rüşt ayağa kalktı ve onu kucakladı.bundan sonrasını İbni arabi şöyle anlatır:”Evet” dedi, ben de  “Evet” dedim.Mutluluğu arttı..İşte ben ona mutluluk verdiği şeylin ne olduğunu anladım ve “Hayır” dedim. Bunun üzerine bozuldu ve yüzünün rengi değişti.Düşündüğü şeyde şüpheye düştü ve bana “ Senin keşf ve feyz-i ilahin neticesinde bulduğun şey , bizim nazar yolu ile bulduğumuz şey midir? Dedi.Ben ona hem “Evet”, hem “Hayır” dedim.Ancak bu “Evet” ve “Hayır “ arasın8da aniden ruhlar bedenden          fırladı ve ne demek istediğimi anladı.Buna muhalif mi muvafık mı olduğunu anlamak üzere babamdan bir kez daha görüşme talebinde bulundu.”Bir dizi inceleme yapmadan böylesine bir halvete girmekle bana bu zatı gösterdiği için Rabbime şükrederim” dedi.Bana kapı araladı ve oradan göründü.”. İbni Arabi, İbni rüşt ile ikinci kez görüşmeyi ısrarla istedi ve bu zatı kendi sureti ile beraber gördü.İbni Rüşt görüşmeyi bilmedi, sadece İbni Arabi bildi.” Sureti ile onu benim vakıama getirdi.araya önce perde kondu.Ben onu görüyordum ama o beni hiç göremiyordu.Yedi mertebeden her biri diğerinin perdesidir.Dıştan içe baktığın zaman göremezsin ama içten dışa baktığın zaman görürsün.Aynalı sistemler gibi bu perdeler de böyledir.Üst altı görürama alt üstü göremez.”Bunu nüzerine bizim muradımızın böyle olmadığını görerek onunlu bir kez daha görüşme talebinde bulundum” Buna bir zatın cevherini görme isteği denir.Ona cevher gözü ile bakar.Onun cevherine bakar ve der ki:” İleride büyük bir kişi olacak veya hiçbir şey olmayacak” İşte arifler bir kişiye böyle bakarlar.İbna arabi de İbni Rüşd’ün cevherine baktığında yollarının ayrı olduğunu görür  v e bir kez daha görüşme talebinde bulunmaz.Cevher değişmez.Ancak çok istisnai durumlarda ancak Rabb tarafından değiştirilebilir.

İlk halvetlerinde bütün peygamberlerle giörüşmeleri oldu.İsmini dahi bilmeden peygamberlerle görüşüyorduBirden fazla görüştüğü kimse Hz.Muhammed SAV dir.On beş yaşında bir görüşmesinde Hz.Peygamber ona “ Bana sımsıkı yapış, kurtulursun” der.bu işaret üzerine “Hz.Peygamber bundan acaba neyi kasteddi?” diye düşünür ve bu işareti O’nun sünnetine ittiba şeklinde anlar

İbni arabi’nin 645 eserinden ancak ikiyüz kırk küsürü bugüne ulaşabilmiştir.Kehf suresinin 60.ayetine kadar 64 ciltlik tefusiri vardı.Ancak bu tefsir günümüze ulaşamamıştır.Sefer Yetzirah yani Kabala’nın ana metni kuzey ispanya’da bulunmuştur.İbni arabinin vefatından kırk yıl sonrasına tekabül eder VVe Lyon Üniversitesinden bir profesör ortaya çıkarmıştır ki en eski Kabala  aslında İbni Arabi’nin bir eserinin aynen İbranice’ye tercümesinden ibarettir.

VELİLER VE YÖNETİCİLER

 VELİLER VE YÖNETİCİLER

 Yönetici ve veliler arasındaki ilişki tarih içerisinde değişiklikler arz eder.Yönetici ve Veli kimliğnin birleşmesi nadirdir.Yöneticinin manevi otoriteye sıkı sıkıya bağlı olduğu yönetimler çoğunluktadır.Yöneticinin veli vealim kimselere sıkı sıkıya bağlı olmamakla birlikte derin hürmet gösterdiği sistemler de çoktur.Bir velinin kendilerine yaptığı nasihata gücü nisbetinde uyan yöneticiler yanında nasihat dinlemeyen yöneticiler de tarih sahnesinde yer almıştır.        VELİ/YÖNETİCİLER, VELİLERE TAM BAĞLI YÖNETİCİLER, VELİLERE HÜRMETLİ YÖNETİCİLER VELİLERE İTAATLI YÖNETİCİLER , VELİLERE ASİ YÖNETİCİLER OLMAK ÜZERE BEŞ GURUP VARDIR.V eliler ekmeğin fiyatını değil bereketini bilir.

Alim ismi fetva verende zuhur eder.Şeyh makam-ı marifet demektir.Bazı şeyhlerde ruh-ı Muhammedi/aklı evvel/ebul beşer sıfatı yansır.O da Vücudul Hakk’ın yansımasıdır. Ve sultan da bunu yansıtır.Sultan yeryüzünde Hakk’ın gölgesidir.Hilafetin hakikatı nebevi esasalara tamamen uymaktır.Vezirlerin görevi divan ve hükmetmektir.Uulemanın halka eğitim ve öğretim vermesi gerekir.Alemin nizamı adalet ve siyasettedir.Sultan, mazhar-ı ismi camidir.Veziriazam el-Celil isminin mazharıdır

14 Haziran 2025 Cumartesi

ALLAH'DAN HAKKIYLA HAYA ETMEK,

 ALLAH’DAN HAKKIYLA HAYA ETMEK

Efendimiz SAV ashabına “Allah’dan kelimenin tam anlamıyla Haya ediniz ” buyurunca ashab “Elhamdülillah haya  ediyoruz” dediklerinde Hz.Peygamber,onlara şöyle bir açıklama yaptı:”Öyle değil .Allah’Dan hakkıyla haya eden kişi , başını ve başındaki bütün organlarını korumalıdır.Karnını ve karnına giren her şeyi kontrol etmelidir.Ölümü ve çeşitli belaları hatırlamalıdır.Ahireti arzu eden , dünya ziynetini terketmelidir. Bütün bunları yapabilen Allah’dan hakkıyla haya etmiş olur.”

YAHUDİLER

 YAHUDİLER ZİLLETE MAHKUMDUR

Ali İmran suresi 112 ayetidir:”Onlar(Yahudiler) nerede bulunurlarsa bulunsunlar, Allah'ın ahdine  ve insanların (müminlerin) himayesine sığınmadıkça kendilerine zillet(damgası) vurulmuşutr.; ALLah’ın hışmına uğramışlar ve miskinliğe mahkum edilmişlerdir..”

Yahudiler çoğunlukla fakr u ihtiyaç içindedirler.Ya gerçekten fakirdirler, ya da zengin ve varlıklı olmalarına rağmen yine de fakirmiş gibi gözükmektedirler.

Yahudiler peygamberlerini öldürmüşler, Allah'a isyan etmişler ve haddi aşmışlardır.

SALAVAT

 SEYRÜ SÜLUK BASAMAKLARINDA SELAVAT VARDIR.

Tasavvuf yolunda seyrü süluk basamaklarında Cenab-ı Peygamber efendimizin koruması  olmadan mesafe alınmaz.İslam tasavvufunun her basamağında salavat vardır.Salavat irtibat kurma çalışmasıdır.Enerjinin asıl kaynağı olan varlıkla irtibat kurulur.” Salat getirin O’naü”(Ahzab 56) buyuruluyor kitap da.Allah ve Melekleri de bu salavata katılır.Maneviyat O’nun sırrından açığa çıkar.Muhamedi velayetin sırrı sufilerdedir.

ZULMÜN DİNİ YOKTUR

 ZULMÜN DİNİ YOKTUR

Allah zulmü sevmez; dolayısıyla Allah’ın “Zalim” diye bir ismi yoktur.İinsanlar içnide zalim olanları Allah,kendine düşman olarak belirler.Zulmün dini yoktur.Zalim, bir geleneği izlemeden sadece  formel olarak  “Ben Müslümanım”, “ Ben Yahudiyim”, “Ben Hırıstiyanım” diyenlerden olur.”Öldürmeyeceksin “ diyen bir dini izleyen insan hareket ederken “Acaba bir mahlukata zarar veriyormuyum?” diye kırk kere düşünür.

SOSYAL ÇALIŞMALAR

 SOSYAL ÇALIŞMALAR

Tasavvufda sosyal çalışmalar bir seyrü süluk vasıtasıdır..Fakirlere, mazlumlaraaçlara, yolda kalmışlara yardımda bulunmak bazen bir dağ başında günde beşbin tevhid çekmekten yeğ tutulmuştur.

HZ İSA,

 HAZRET-İ İSA

Efendimiz SAV den önce yeni bir sistem getirmiş olan Hz.Musa ‘dır.Hz.İsa değildir.Hz.İsa bir Yahudi olarak sistemi dönüştürücü olarak gelmemiştirPeki ne olarak gelmiştir? Kanuna boğulmuş bir dini “ Din, sadece kurallardan ibaret değildir, dinin özü vardır vöe kurallar bu özü perdelemektedir.demek suretiyle düzeltmek için gelmiştir.Hz.İsa’nın fonksiyonu bir nevi tasavvufi foksiyondur.Yani Hz.İsba şeriat getirmemiştir; medreseyi doeğil tekkeyi getirmiştir,Eksik olanı getirmiştir.O yüzde nsufilere “İseviyyül mezhib” de denilmiştir.

PEYGAMBER DEVRE DIŞI BIRAKILARAK MANEVİ ÇALIŞMA YAPILAMAZ

 PEYGAMBER DEVRE DIŞI BIRAKILARAK MANEVİ ÇALIŞMA YAPILAMAZ

Peygamber gönderilmeye neden ihtiyaç duyulmuştur?

Bizler Ruh beretebesinde, alemi misal mertebesinde yaşıyor değiliz.Şehadet alemi denilen beş duyunun hakim olduğu bir mertebedeyiz.Anasırı erbaa denilen dört unsurun meydana getirdiği  boyutlu, cisimli,gölgeli bir mertedeyizBu mertebeyi iyi bilmemiz , ifrat ve tefride kaçmamız gereklidirAllah Teala insanla hiçbir zaman doğrudan doğruya konuşmuş değildir.Sebebi fizik düzeyinde yaşan insan tarafından zat makamının algılanamayacak oluşudur. Rab ; sen daha kolay anlayasın diye , O’na daha kolay ulaşabilesin diye birkaç basamak tenezzül etmiştir.

“Gecenin ikinci yarısında kalk Ban ayaklaş. Ba nida et çünkü Ben yeryüzü semasına iniyorum”buyurmuştur.O, bizim kendisini algılayabilmemiz için zaman zaman tenezzül etmektedir.O’nun kendisini insana tanıtması, aslında insanın kendini tanımasıdır.Biz onun mülkünde “Nun mülküyüz.Kendisini yeryüzündeki insanlara tanıtmak istediği  ve insanların anlayış seviyesinde mertebeler olduğu için , Allah yeryüzüne kendisini mertebeli indirir.Yeryüzündeki hayatında O'nu bula’ayan ahirette de bulamaz.”Dünyada görmeyen ahirette de görmeyecektir”(İsra 72)

Allah yeryüzünde kendisini gizlemişitr.Ama bir yönüyle de kendisini aşikar etmiştir.Alla hTeala kendini insana hissettirmek için bir içeriden, bir dışarıdan iki yöntem kullanmıştır.İinsan içeriden O’na bağlıdır fakat bazı sebeplerden dolayı bu içeriden bağlantıyı hissedemeyebiliyor.; dışarıda nbir uyarıcı gerekir.Dışarıdan uyarıcı yine insanın kendi içindekini uyarıyor.Bundan dolayı Allah Teala, insan cinsinden  seçtiğıi bazı özel insanlara, , diğer insanlar emaneti anlıyabilsinler diye görev vermiştir. Ki biz ona nebiler diyoruz.Nebiler kemale ermiş kimseler olup onlara tabi olmak gereklidir.Işıktan ışığa intikal eden nurlar hiyerarşisidir.Peygamber “peyam-ber” kelimesinden gelir manası haber getiren.

TASAVVUF

 TASAVUF BİRLEŞTİRCİ ÜST ŞEMSİYEDİR.

Mutasavvıf bir fakih, mutasavvıf bir muhaddis, mutasavvıf bir müfessir, mutasavvıf bir şair , mutasavvıf bir vezir, sutasavvıf bir paşa , mutasavvıf bir hükümdar…Bunların hepsini birbiriyle buluşturan soyut bir islam anlayışı değildir

Mezhepler arasındaki yakınlaşmalarda tasavvuf kilit rolü oynamaktadır.Gerek imamiyye şiasını  ve gerekse Aleviliği Sünnilik ile yakınlaştırabileceğimiz  tek bir alan vardır ki bunun adı tasavvuftur.

İslami ilimler arasında bir köprü olarak Tasavvufu seçmek Gazali’ nin İhyayı Ulumüddin  projesinde gerçekleştirmeyi hedeflediği bir ülküdür ve her zaman geçerlidir.

ÇIKDIM ERİK DALINA/YUNUS EMRE

 YUNUS’UN “ÇIKDIM ERİK DALINA” SÖYLEYİŞİ

Bu dizeler  metafizik ilimlerde izlenecek yanlış bir metodun doğuracağı yanlış sonuçlara işaret eden nefis sözlerdir.Yani üzüm yemek isteyen kimsenin erik ağacına çıkması daha baştan yaptığı büyük bir metod hatasıdır.Üstelik erik ağacı diey çıktığı erik ağacı değil ceviz aağacı olunca tam bir hata üstüne hata durumu yaşanacaktır.Bu tam bir kaos ve belirsizlik durumudur.Tanrı’yı yanlış yollarda aramanın ve orada bulduğunu zannetmenin şiir dileyle mücmelen ifadesidir Yunus Emre’nin sözleri..

İLİMLERİN EFENDİSİ,MARİFETULLAH,

 İLİMLERİN EFENDİSİ MARİFETULLAHTIR

Kaşköprülüzadenin oğlu Kemalettin Efendi, babasına ait MEVZUATÜL ULUM kitabını Türkçeye çevirirken mukaddimesinde şu cümleleri sarfetmiştir.” Bu ilim, yani Allah Teala’yı tanıma ilmi , ilimlerin en şereflisi olduğu malumdur.Bir ilmi elde etmek ve ona vakıf olmak , bir çok ilimleri elde etmeye bağlı olduğundan din ilimleri, müçtehid din alimleri  ve diğer nebi ve rusullerin  yani peygamberlerin varisleri olan ilmi ile amel eden alimler  ve olgun üstadlar kalb ve kalıp mücadeleleri , ruh ve beden riyazetleri ile ince ve garib ilimler çıkarmış ve o derece güzel kitaplar yazmışlardır ki insanların akılları bunları anlamaktan acizdir.İlimlerin şerefi, , bildirdiklerine göre olunca  ve hepsinin isteği marifetullah olunca , ona vesile olan ilimlerin de şerefi buna göre anlaşılmış olur.Merhum bamam , anlaşılamayan o ince ilimlere vakıf , tarikat ehlinin hallerine  ve hakikate vasıl ve arif bir kimes idi.”

TANRI DIŞARIDA ARANMAZ

 TANRI DIŞARIDA ARANMAZ

Allah Teala bütün isimlerini sadece insana talim etmiştir.O, “Ben gizli bir hazine idim, bilinmeye iştiyak duydum ve bunun üzerine insanı yarattım” derken ilk yarattığı şey insandır.”Onun hamurunu kendi elleriyle kardı”  ve “Onu kendi sureti üzere yarattı” ve sonra “Ona kendi ruhundan üfledi “ ve bu yüzden  “Ben size şah damarınızdan daha yakınım” gibi sözleri bir araya getirildiğinde hep bir yakınlık, kurbiyet teolojisinin yapıldığnı görmekteyiz.Bu nedenlhe insanın içinde bir tanrısal kabiliyetler mevcuttur.

HALVET VE İNZİVA

 

HALVET VE İNZİVA BİR BİLGİLENME YOLUDUR.

Buna aydınlanma yoludurda denilebilir.Sufiler insanlar arasındaki tez –anhtitez-sentez sürecinin sonucunda açığa çıkacak bilgi ile uğraşmazlar, her türlü tartışmaya gerçek sufiler katılmaz.Çünkü İbni arabi’nin tabiriyle:” Muuhakkikler sui edep bir konuşmaya katılmazlar.Zaten onlar susunca bereket de kalktı..keşf ve şühud yolu; münazara, mücadele,ve her ne olursa olsun karşı tarafın delillerini çürütmeye çabalama gibi tarzları kaldırmaz.Çünkü her tarz sonunda sahibine döner.Sahibi vücud olan muhakkik ise elde ettiği şeyle zaten mutlu ve mesuttur.

Hak ancak keşfi ilimlerle bilinebilecektir.Sufilere göre hikmet , delaleti nebevi ile elde edilen bmlir ilmi huzuri  olduğundan onu elde etmek için ilk atılacak adım tıpkı bütün nebilerin yaptığı gibi riyazet ve halvetler neticesinde o hazır-oluşu gerçekleştirmektir.Zira “Kime hikmet verilmişse ..” (Bakara 269) ayetinde belirtildiği üzere “hikmet” in bu verilen ve tümden gelen yapısının muhatabı olmak  ancak sufi şairin “Padişah konmaz saraya hane mamur olmadan” deyişinin işaret ettiği temizliği yapmakla gerçekleşecektir.Sufiler bunu , Kur’an da geçen “Men tezekka “ (Şüphesiz temizlenen kimse kurtuluşa ermiştir” A’la 14) ayetinden istidlal ederler.Yani kirli nefisle pak olanı bulamazlar.Kir ve Pak bir arada bulunmaz.Zıttırlar.Kir varsa pak olmaz.Pak varsa kir yoltur.İibadet, riyazet,halvet amellerinin kendisi bilgi alıcısı değil aracılık eden bir vasıtadır.Bu ameller neticesinde kişide bir nur oluşur  ve bu nur ile ancak hakk7ı tanıyabilirler.

Niyazi Mısri :” Savm u salat ü Hac ile sanma biter zahid işin/ İnsan-ı Kamil olmağa lazım olan irfan imiş” beytki tam buna işaret eder.İbadetlerin  yeri gelip Kul Allah arasına perde olma ihtimali de vardır.

BİLGİNİN KAYNAKLARI,

 BİLGİYE ULAŞIMIN FARKLI YOLLARI

Biilgiye ulaşmanın yolları açısından başlıca şu iki ayrım yapılmıştır: Mantık ve istidlallerle bilgiye ulaşanlar (tarikul ehlin nazar ve istidlal) ile riyazet ve nefisle mücahede tecrübesi yaşamak suretiyle uulaşanlar(tarikü ehlirriyaze vel mücahede)  , nazar yoluyla bilgiye ulaşanlar(tarikun nazar) ile arınma yoluyla bilgiye ulaşanlar (tardikutt tasfiye). Elde ediliş şekilleriyle farklılaşan bilginin kendisi de bu tasniflerden ikiye ayrılarak anlatılmaktadır.VEhb yoluyla alınan iblgiler ile çalışarak ele geçirilen bilgiler (ulumül kesb).En yaygın ayrım ise maddi ilimler ve Manevi ilimler şeklindedir.Yahut Batını ilimler ve zahiri ilimler şeklindedir.

İbni Rüşd,İbni Arabi ile karşılaştığında ona su soruyu sormuştur:”Keşf ve feyzi ilahide bulduğun şey bize mantığın(nazarın) verdiği şey midir?İbni arabi bu soruya paradoksal cevap vermiştir.Cevabında kendi din felsefesinde dikey boyutu ve tümden gelimi esas , yatay boyutu ve mantıksal çıkarımları ise ilki ile irtibatlı ama tali olarak kulanmakta olan sufi metafizikçilerlerle bunlardan yalnız ikincisini izleyen düşünürler arasındaki temel farkı göstermiştir.Genç bir sufi olarak İbni arabi bu soruya bir yönüye “evet” bir yönüyle “hayır” demiştir.Her iki yolu da yerinde kullanya bir itirazı olmamışıtr.Bu ikili ceveabın dihde bir çok zahiri delilleri vardır:Mesela “Allah’dan korkun  ki Allah da size öğretsin(Bakara 282), “Bizim için gayret edeni biz yolumuza ulaştırırız(Ankebut 69),” Eğer Allah’dan korkarsanız O da size iyiyi kötüden ayırdedecek bir anlayış verir(Enfal 29) ayetleri delil gösterirler. Bu yol avama kapalıdır.Ancak bu yol tüm insanlar için seçilmiş yol değildir.

Sufiler, Kur’an’da  hem enfüsi hem afaki iki tarzın olduğun beyan ederler. Hakk7ı bilebilecek aklın dikey olanakıl(aklı mead) olduğun ileri sürerler.Yani sufiler yüksek metafizik bilgisinn keşf ve tecelli ile elde ederken tarlalarını akıl ve mantıkla sürerler. Gerçek sufiler aklı ve nazarı reddetmezler ancak iş Tanrı7yı bilmeye gelince bunları yetersiz bulurlar.Mevlana’nın tabiriyle aklın adını kötüye çıkartan aklı cüzidir.Uuhrevi işleri Aklı küll bilir, dünyevi iiişleri ise aklı cüzi bilir.Sufiler bu iki aklı da yerinde kullandıklarından iki kanatlı tabir olunurlar.(Zülcenaheyn).

Kesbi bilgi(çalışarak elde edilen bilgi) Vehbi bilgiye götürdükleri oranda faydalıdır, yoksa kişiyi saptırmaktan başka işe yaramaz.Mevlana hazretleri buyurmuştur ki:Faydalı akıl sbeni hastalık esansında doktora kadar götüren akıldır.Ancak doktora gittikten sonra  bu akıl bırakılır Doktorun aklı devreye girmelidir.

 

İLİMLER,

 İLİMLER

İlimleri bir ağaç gibi tasavvur eder isek Tasavvuf , “dini ilimler “ ana gödeşinin bir dalı olmaktadır.İlim tasnifleri alimlerin dünya görüşlerine göre değişiklik arz edebilir.Kimi alimler “Teorik ilimler- pratik ilimler”  diye işe başlarken  kimi alimler “akrli ilimler- nakli ilimler”,kimi alimler ali ilimler-edna ilimler diye ayrım yaparlar.Kuşeyri, Azuziddin-en Nesefi, Abdülkerim el- Cili, Abdurrahman el Bistami, Eşrefoğlu Rumi, İismail Hakkı Bursevi, Erzurumlu İbrahim Hakkı gibi zevatların eserleri incelendiğinde bu kimselerinde ilim tasnifi yaptıkları g2örülür.GAzzali nin İlmi Ledün risalesi mevcuttur, Zühd ilimleri, Keşif ilimleri, vehb ilimleri, aşk ilimleri,, Kur’an mertebeleri ilimleri,ahval ilimleri, makamat ilimleri, velayet ilimleri, tecelli ilimleri, zat ilimleri, sıfat ilimleri,,fiiller ilimleri gibi sufilerin orijinal ilim tasnifleri vardır.Geleneğin bu kolu bugün ihmal edilmiştir.

HİLYE YAZMAK

 HİLYE YAZMAK

Medeniyetimizde Hilye geleneğimiz vardır.Bir hattatın hayatında en büyük hayallerinden biri hilye yazmaktır. Nedir hiye? Hz.Peygamber’in yazıyla tasviridir.Bu tasvirden bir heykel çıkartılabilir ama bunu yapmaktan imtina ediyoruz.

EFENDİMİZİN VÜCUDUNUN FİZİKÖTESİ DURUMLARI

 EFENDİMİZİN VÜCUDUNUN FİZİKÖTESİ DURUMLARI

 Sahih bir rivayettir:hz.Zeyd ra. Bir gün kemerini bağlamak için Peygamber’in önüne eğilip kemeri sıktığında kemer bir şey sarmıyormuşçasına geri gelmiştir.Bu fark eden Efendimiz SAV, tekrar “cesed-i Muhammediy”ye inmek suretiyle “şimdi bağla” demişler ve kemer ancak o zaman bağlanabililmiştir.

Yin sahih rivayetlere göre “Yürürken gölgesi düşmezdi.” Hangi fiziki varlıktır ki alemde gölgesi olmasın.? Ancak ışığın gölgesi olmaz.,serapa nur olanın gölgesi olmaz.

Yine sahih rivayet : Her insan gibi onunda vücudu ve ihtiyaçları vardı, bir kaba bevlettikten sonra “ Bunu uzak bir yere dökün “ dedi ama o kabı götüren yardımcısı onu kafasına dikti.Hz.Peygamber : Ne yaptın sen?Cehennem ateşi sana haram kılındı” dedi.Simya ilmi açısından düşünelim: Fıkıh ilmi çözemez bunu , müftü efendi anlayamaz.Bedeni Muhammediyyeyi kendi bedenimizle kıyaslamayalım.Hiçbir kötü koku yayılmamıştır onun vücudundan.”Bedeni Latif” kavramını düşünelim.

SALAVAT GETİRMEK BİR İBADETTİR

 SALAVAT GETİRMEK BİR İBADETTİR

Bugünün Müslümanının derslerinden, ibadetlerinden birisi salavat getirmektir.Birileri şunu söyleyebilir:”Allah7ın yşanına başka bir varlık mı koyacağız?=şirk olmazmı.Tevhid zedelenmesin” Allah Teala Kitabında bunu böyle istiyor.Allah kendisine varmak isteyenlere “Habibime gidin” diye buyuruyor.Trafiği onun üzerinden kurmuş.”Onu atlayarak bana gelmeyin “ diyor.,Haller ve zevkler faraklı oldukları için görüşlerde farklıdır.

5 Haziran 2025 Perşembe

SALAVAT,

 KOZMİK ŞARKI:PEYGAMBERE SALATÜ SELAM

 “Allah ve melekleri , Peygamber'e çok salavat getirirler.Ey müminler siz de selavat getirin ve tam bir teslimiyetle selam verin”(Ahzab 56)

Salavat getirmenin sosyolojik yönü; Anadolu’da bazı esnafın “salavat günü” olurdu.Dükkandan alışveriş yapacaklardan para almaz onlara dükkanında Hz.Peeygamber'e salavat getirmelerini isterdi.Çünkü içinde peygamberine salavat getirilen yere bereket geleceğine, ailesine feyz getireceğine inanılırdı.” Benim dükkanıma feyz gelecek, üzerimdeki nazar, bela, hastalık,sıkıntı salavatla yayılan pozitif enerji  sayesinde kalkacak” diye inanırlardı.

İSİMLERİN ZUHUR MAHALLİ İNSANDIR

 İSİMLERİN ZUHUR MAHALLİ İNSANDIR.

Allah Teala’nın bir çok ismi vardır.Allah bu alemi isimleriyle kuşatmıştır.İnsan , kendisinde Allah7ın isimlerinin açığa çıktığı bir mahluktur.İsim, zuhura ereceği mekanı arar.İşte o mekan , insandır.Bu açıdan insan Hakk7a ayna olmuştur.Rab, insanı çok sever.Çünkü bütün sırları, insanda açığa çıkar.Herkes kendisini en iyi anlayan arkadaşını sevmez mi? Mahlukat arasında Rabbi en iyi anlayacak olan , insandır.

İnsanın dünyaya geliş gayesi ailesi veya geleneksel eğitim merkezleri tarafından verilir.Mesleği eğitim dünya hayatının sürdürülmesi içindir ve alınmalıdır.Ama onun çok ötesinde kendisini tanıması eğitimi gelir.Bu ise beşikten mezara kadardır.Bu eğitim uzun solukludur ve merhale merhale gerçekleşir.

ASLINI UNUTMAK,

 İNSAN PROBLEMLERİNİN BİRİNCİ DERECEDE KAYNAĞI; ASLINI UNUTMADIR

İnsanın günlük hayatındaki patalojik, aykırı durumların temelinde yatan hakikat; inisanın kenidni yaratan yüce yüce varlığı unutma merkezlidir. İnsanın problemlerinin birinci derece de kaynağı, aslını inkar, aslını unutmaktır.Aslını hatırlamayı inkar eden kişi boş kalmaz , hatırlanması ona hiç fayda vermeyecek şeyleri hatırlamaya başlar.Hatırlamak eylemi evrenseldir.İinsan hatırlamak, zikretmek , anmak ister.Asli , manevi, gerçek eğitimini almamış insanlar , o hatırlamanın ne olduğunu bilmedikleri için o hazneyi başka şeylerle doldururlar.Sizin hatırınızda Hakk yoksa muhakkak orayı başka güçler doldurur.Eğlencesi, tevhidi ,zikri Allah olanın yanına da bir başka varlık yaklaşamaz.

PARÇALANMAK,AYRILIK,

 PARÇALANMAK VE AYRILIĞA DÜŞMEK

Ali imran suresi 105 nci ayette beyan buyrulur:”Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın”

Fahri Razi  diyor ki:” Kitap ehli büyük alimlerinden birinin bir şehirde başkan olması ile bedenen dağılmışlardır: sonra bunlardan her birinin , kendisinin hak üzre diğerlerinin batıl üzre olduklarını iddia etmesi  ile ihtilafa düşmüşlerdir”.

GÜNAH İŞLERE MANİ OLMAYANLARIN DURUMU

 

GÜNAH İŞLERE MANİ OLMAYANLARIN DURUMU

Efendimiz buyurmuştur:”İnsanlar bir münker gördüklerinde onu değiştiremye çalışmazlarsa , , Allah’ın hepsini birden azaba duçar etmesi çok yakın demektir.”

“Kıyamet günü ümmetimden bir gurub insan , kabirlerinden Allah7ın huzuruna domuz ve maymun suretinde götürülürler.Bunu sebebi masiyet işleyenlere yumuşak davranmaları  ve güçleri yettiği halde bunlardan , kötülüğü menetmemeleridir”

“ Bir şehir ahalisi , o şehirde ameli peygamberlerin ameline benzer on sekizbin kişi olduğu halde , tamaman azaba duçar olmuştur” Ashabı Kiram :”naesıl olur ya Rasulallah?” diye sorunca :Efendimiz buyurmuştur:Bunlar Allah için kızmaz, marufu emredip münkeri men etmezlerdi”

Bir sahabiden şöyle rivayet ediliyor:”Bir kişi gördüğü bir münkeri men edemiyorsa , üç defa şöyle desin:”Allah'ım bu münkerdir” Bunu yaptığı zaman üzerine düşeni yapmış olur.

EN HAYIRLI İNSAN

 EN HAYIRLI İNİSAN

 Efendimniz SAV minberde iken “en hayırlı insan kimdir?” diye sorulunca şöyle buyurduğu rivayet edilmektedir:” Marufu en çok emreden ; münkeri en çok nehyeden , Allah’dan en çok korkan ve akrabalık hukukuna en riayetkar davranandır”

Ali imran suresi 104 ncü ayette:”Sizden , hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü men eden bir topluluk bulunsun.İşte onlar kurtuluşa erenlerdir”

Sahabeden Huzayfe r.a nin şöyle dediği rivayet edilmektedir:İnsanlar ileride öyle bir zamanda yaşayacaklardır ki , iyiliği emredip münkeri men eden bir mümin, onlara eşek leşinden daha tiksindirici gelecek.

TAKVA EHLİNİN DÖRT ALAMETİ

 TAKVA EHLİNİN DÖRT ALAMETİ:

Takva ehli olanın dört alameti vardır.

Birincisi, şeriat ahkamını korumak.

İkincisi, eline geçen şeyleri Fakir ve kimsesiz kişilere bağışlamak.

Üçüncüsü, verdiği söze bağlı kalmak

Dördüncüsü, olana razı olup kanaat etmek

ALLAH'IN İPİNE SARILMAK

 ALLAH’IN İPİNE SARILANLAR(Ali imran 103)

Allah’ın ipine yapışanlar iki kısımdır.Birinci gurup : Suret ehlidir ki bunlar meşrepleri icabı amele önem verdikelri için , olayların sebeblerine bağlı kalırlar.İkinci gurup ise , mana ehlidir.Bunlar da meşrepleri icabı hale önem verdiklerinden sebeplere ilgi duymazklar.İşte Alla hteala “Allah7a sımsıkı sarılın, O sizin mevlanızdır”(Hacc 78).

Sebeblere bağlananları Allah Teala “Topluca Allah7ın ipine sımsıkı yapışın” buyurmaktadır.Hablullah , kendisi ile Allah’a varılan bütün vesilelerdir.

EVS VE HAZREÇ

 EVS VE HAZREC KABİLELERİ

Medinede bulunan bu iki kabile aslında Evs ve Hazrec ana-baba bir kardeş iken çocukları arasında düşmanlık ve dargınlık baş gösterdiği için yüzyirmi sene birbirleri ile savaşmışlardır.

İYİLİĞE ULAŞMAK,

 

İYİLİĞE ULAŞMAK

İyilik “BİRR” şeklinde ifade buyrulmuşutr.Ali İimran suresi ayet 92 ifade buyrulur:”SEVDİĞİNİZ YŞEYLERDEN (Allah yolunda) HARCAMADIKÇA “İYİ”YE EREMEZSİNİZ.HER NE HARCARSANIZ , ALLAH ONU HAKKIYLA BİLİR.”

 Bir Allah dostu felç geçirmişti.Kapısına bir dilenci geldi.Hazret “Şuna bir şeker verin” dedi.Çünkü kendisi şekeri çok severdi.”Sevdiklerinizden infak etmedikçe iyiliğe eremezsiniz" aytii kerimesini böyle tevil ediyordu.

Canı tavuk istedi ancak sabretti.kırk gün geğçince bu isteğini karısına söyledi.Kadın “Fesüphanallah.niçin helal olan şeyi nefsine yedirmiyorsun diyerek pazara gitti iki dirhem iki danika bir tavuk aldı.kızarttı çeşitli katıklarla tepsiye koydu önüne getirdi. Tam o sirada dilenci kapıda belirdi ve “Allah rızası için bir sadaka verin  ki Allah size bereket versin” dedi.Hazret tepsideki tavuğu yemekten vazgeçip tavuğun dilenciye verilmesini söyledi.Hanımı kızarak:”Efendi tavuğu ye iki dirhem iki danik parayı dilenciye verelim” deyince hanımına parayı getirmesini söyledi tavuğun yanına parayı koyarak şimdi hem tavuğu hem parayı o dilenciye ver” dedi.Hanımı da mecbur verdi.

Kuşeyri şöyle diyor:” Birr’e ulaşmak isteyen , sevdiklerinden bir kısımını infak etmelidir.Bari teala’ya ulaşmak isteyen ise bütün sevdiklerini infak etmelidir.

NEFSİN İSTEĞİNE KARŞI ÇIKMAK,

 NEFSİN İSTEĞİNE KARŞI ÇIKMAK

Cafer b.Nusayr anlatıyor:” Cüneyd Bağdadi bana bir dirhem verip bununla pazardan vezir inciri almamı istedi.Gittim aldım.İftar ederken, bir tane incir aldı ve ağzına koydu, sonra çıkartıp attı  ve ağlamaya başladı.İnciri kaldırmamı söyledi.Sebebini sorunca şöyle dedi:” Kalbimden bir ses, “ Allah teala için terkettiğin bir isteğine tekrar dönmekten utanmıyormusun?” .

Alla hTeiala kendisi için isteğini terkedene azab etmeyecek kadar kerimdir.

 

TASAVVUFUN ÇEŞİTLİ DURAKLARI

 

TASAVVUFİ HAYATTAKİ ÇEŞİTLİ DURAKLAR-TEVBE

Allah ile insan arasındaki hicabların kalkmasına vesile olan ilk makam TEVBEDir.Tevbe irade ile alakalıdır.Bir şeye niyetlenmek diğerlerinden vazgeçmektir.İnsan bir tercih yapar ve akabinde diğer alternatiflerden vazgeçilir.Mesela Ankaraya gitmek için bilet alan kişi , bunu sözlü olarak ifade etmesede geriye kalan tüm şehirlere gitmeypeceğini göstermiş olur.

Birinci makam TEVBEdir.Ruh yolculuğu için ruhun yücelmesine mani olan ağırlıkları atmaktır.Balonun uçmasını içindeki kum torbaları engellerBu torbalar atıldıkça balon yavaş yavaş yükselmeye başlar.İşte ruhun yücelmesi için bazı ağırlıkların atılması gerekir.Riya , kibir vb ağırlıklar kırk yaşından sonra daha kolay atılır.Tasavvuf çocuk işi değildir.Aceleye gelmez.Çünkü fiziki ve ya düşünceye dair doğumların hepsi belli bir süre ister 

 

 

TASAVVUFİ HAYATTAKİ ÇEŞİTLİ DURAKLAR-tevacüd-vecd-vücud

 

Tevacüd, şehadet aleminde olan , varlığı zevk edinememiş kişinin varlığı zevk etmek için gerek duyduğu namaz, oruç gibi bazı dini pratiklerdir.Nefsi emmare, gözü yaşarmayan , kaba bir nefistir.Bunun için sema, musiki,zikir, sohbet gibi kalbi inceltici pratikler yapılır.Bunlar tevacüd egzersizleridir.

Tevacü d neticesinde vecd elde edilirVecd haline eren nrefis, kendi orjini ile ilgili bahis olduğunda ürperir.Tevacüdler ile yumuşayan nefs rahatlar, hafifler.Din insanın tabiatında mevcuttur, insanın tabiatına yapışıktır.Tevacüdelrle elde edilen mutluluk, geçici bir mutluluk değildir.Vecd, Allah7ın nihayetsiz tecellilerini müşahede eden bir kimsenin içinin ferahlaması ve o halin veridği zevkle kendinden geçmesidir.Tevacüd başlangıç , vücud ise sondur.Tevacüd deniz kenarına gitmek, vecd denize girmek, vücud ise denizde boğulmaktır

İbni Arabi hazretleri diyor ki; “Varlık alemi bir okuldur, mekteptir.Bu mektepte öğrencilere ders veren resullerdir, velilerdir.” Bu kimselere öğrenci olanmar , ben günahkarım, demeyi bilmelidir.Biz günahkar kullara , öğretilecek çok şey vardır

Birincisinde KARIŞIKLIKLARI ÖNLEMEK İÇİN LAFIZLAR VE MANASI KONUSUNDA DERS VERİLİR.

İKİNCİSİNDE  bazı bulaşıklıklardan temizlenme , akılların cilalanması gerçekleşir.Örneğin beldeki kaymış bir kemin yerine doktor başka bir kemik vermez, kaymız kemiği düzeltir.

ÜÇÜNCÜ DERSTE ruh ve manadan kopuk olarak ela alınan şeylerin varoluş sebebleri öğretilir.

DÖRDÜNCE DERSTE marifete giden yolda yapılması gereken şeyler öğretilir.

Bu mektepte beşinci bir ders yoktur. Laf çoğaldıkça ifsad olur sözü İbni Arabiye aittir.Tek söylenecek şey “La mevcude illallah”dır.

 

 

 

TASAVVUFİ HAYATTAKİ ÇEŞİTLİ DURAKLAR –Murakabe ve muhasebe

Cüneyd Bağdadi, murakabeyi fare deliği önünde bekleyen bir kediden öğrendiğini söyler.Murakabe , sabır  ve cehd gerektirirSıdk, hakikat yolcusunun giymesi gereken en önemli elbiselerdendir; hiçbir kimseyi ve kendisini aldatmamasıdır.Bakmak gözetmek demektir murakabeArifler hem bedenlerini hem de hayal alemlerini vahdete konsatre ederler.Modern çağın en büyük tahirabtlarından biri kontrsantreyi ortadan kaldırmasıdır.İnsan çevreden fazlaca tesir almaktadır.Televizyondan, medyadan olduğu gibi.Kişinin önem ve ehemmiyet veridği konular vardır.Bf tesirler sebebiyle mühimler ehemme, ehemler mühimme dönüşür ve bir kargaşa oluşur.İnsan önüne konulan objeye kansantre olunca diğerini unutur.Rabıtanın özü de budur.Bir şeye ısrarla gözünüzü dikerseniz onu elde edersiniz.Maneviyatta da böyledir.sabır, sebat, cehd gibi bazı yardımcı vasıflar gerekliedir. Konsantreyi bozmamak gerekir.

 

 

TASAVVUFİ HAYATTAKİ ÇEŞİTLİ DURAKLAR/ İHLAS

Riyanın zıttı ihlastır.Yatay boyutta “Namaz kılıyor, desinler” diye namaz kılanabilir.Ama bu dikey boyutta söz konusu olamaz.İhlasa devamla melamet neşesi zuhur eder; yani gözlerini tamamen Hakk7a çevirmiş kişiler halka önem vermezler.Melamet ehli sadece Hakk7a itibar eder.Onda övgüler karşısında hoşlanma söz konusu olmaz.

 

TASAVVUFİ HAYATTAKİ ÇEŞİTLİ DURAKLAR/SABIR

 

Sabır iihlasla irtibatlıdır.Elem ve belalardan şikayeti kesmektir.”Lütfunda hoş kahrın da “ diyebilmektir.İibadetlerde de sabır vardır, haksızlıklar karşısında da sabır vardırDinin yarısı sabırdır.

 

TASAVVUFİ HAYATTAKİ ÇEŞİTLİ DURAKLAR/ZEVK

Zevk manevi haz manasınadır.Zevk , tasavvufda aşk şarabından mest olup kendinden geçmektir

 

TASAVVUFİ HAYATTAKİ ÇEŞİTLİ DURAKLAR /AŞK

 

Aşk, sarmaşık manasına gelen “ışk” kelimesinden alınmıştır.Sarmaşık girdiği yeri nasıl kaplarsa, aşk da girdiği kalbi hatta insanın vücudunu öyle sarar.Aşk insanı Hakk7a götüren en etkili vasıtadır.

 

 

TASAVVUFİ HAYATTAKİ ÇEŞİTLİ DURAKLAR /SIDK

 Sıdk kişinin kendi iç barışıklığını sağlarSıdk, kişinin dış dünyası ile imajiinasyon dünyasının barışık olmasıdır.bu barışıklığı sağlayan kişi muhbir-i sadıktır.Bu kişinin verdiği haberlerin hepsi doğrudur.

 

TASAVVUFİ HAYATTAKİ ÇEŞİTLİ DURAKLAR /FAKR

Fakr, Gani olan Allah karşısındaki fakirliğimizdir.Her şeyin Allah’a ait olduğunu kavrayabilmek , anlayabilmektir.

 

TASAVVUFİ HAYATTAKİ ÇEŞİTLİ DURAKLAR /KABZ VE BAST

 

Kabz; kapanma ,sıkışma, toplanma..BAST ,açılmave yayılma demektir.Tasavvuf talip olma ile başlar .Yolun orta halleri ve ileri halleri vardır; sonu yokturOrta hallerden biri de kabz ve basttır.Bunlar birbirinin peşisıra gelir.Alemde Hakk7ın tecellisi bazen kabz, bazen bast suretiyle olur.Buna mevcler yani dalgalanmalar denir.Yolcunun gah içinde ferah olması, gah kendini kötü hissetmesi , kendisiyle kavga etmesine yol açar.Bu gidiş ve gelişxler insanı sarhoş eder.Hakk7ın yeryüzündeki tecellisi Hz.muhammed SAV dir.Bitkilerin ve hayvanların peygamberi kendi cinsindendir.Allah Teala, Resulullah ve velilerin ağzıyla konuşur.