KABETÜ'L-UŞŞAK BAŞED İN MEKAM
HER Kİ,NA-KES AMED İNCA ŞOD TEMAM.........
Bu makam Aşıkların Kabe'si oldu. Noksan gelen tamamlanır.
ALLAH İÇÜN ALLAH İLE ALLAH'A GİDERSİN
ALLAH'TAN ALLAH İLE ALLAH'A GELİRSİN
29 Haziran 2025 Pazar
UHUD SAVAŞI BİR İMTİHANDIR
Müslümanlar Bedir savaşında sayı ve silah itibarıyla Müşriklerden çok cok aşağıda iken galib gelmişken Uhud savaşında ,Bedin savaşında müşriklerin başına gelenin yarısı başına gelince "Bu nasıl oluyor?" şeklinde tereddüd ve inanç sarsılmasına girmişlerdi.Hak teala durumu "Kendi kusurlarındandır" şeklinde beyan buyurmuştur.(Ali İmran 165). Hak Teala müminleri ayırdetmesi ve münafıkların ortaya çıkması için bu durumu takdir etmiştir.
Uhud bir imtihandır.İnananların içinde bulunan küfrünü gizleyenler, münafıklığını gizleyenlerin ortdaya çıkıp elenmesi için bu hikmeti takdir etmiştir.
Çünhkü müslümanların içinde dahi " Nasıl oluyor da biz müşriklere mağlup oluyoruz.Biz isilam dinine ve Allah7ın resulüne yardım ettiğimiz,müşriklerinde Allah7ı inkar edip O'na şirk koştukları halde , nasıl oluyor da müşrikler muzafffer olabiliyorlar?" sorusu mevcud idi.Bu fgasid sorulara Hak Teala cevap veriyor:" De ki; o kendinizdendir",Bu mağlubiyet , ganimet malına tama edip stratejik geçidi terk ederek emre karşı gelmek suretiyle etmiş olduğunuz o meşum isyandan kaynaklanmıştır.Bu belalark ,peygamberinize itaattan ayrıldığınız için Allah tarafından gelmiştir.
EBU TALİB'İN HUTBESİ
EFendimiz SAV in amcası Ebu Talib, Haşimoğulları ile Mudar kabilesinin reisleri de orada bulunduğu esnada , onu Hz.Hatice (ra) ile evlendirirken şöyle bir hutbe irad etmiştir:
"Bizleri İbrahim'in zürriyetinden , İsmail'in neslinden getiren; Muadd'ın kökü ve Mudar'ın asli unsuru kılan; Beyt'in koruyucuları Harem'in idarecileri yapan ; bize haccedilen bir "Beyt",emin bir "Harem" ihsan eden , bizleri insanlara hakim kılan Allah'a hamd olsun ! İmdi , bu yeğenim Muhammed b.Abdullah , kendisiyle mukayese edilecek bütün Kureyş delikanlılarından üstün biridir. Bundan sonra vallahi onun için büyük bir haber, çok önemli bir şahsiyet olacaktır."
YENİ BİR GÜN (ZAMAN DİLİMİ)
Efendimiz buyurmuştur: " Hiç bir Gün yoktur ki ,insanoğluna gelip;"Ey insanoğlu! ben yeni yaratılmış bir zaman dilimiyim.Ben yapacağın şeylerde yarın kıyamet günü şahitlik edeceğim. Bende hayırlı ameller işle ki yarın senin lehine şahitlik edeyim.Çünkü beni bir geçirirsen , bir daha ebediyen göremezsin" . Aynı şekilde Gece de bu sözleri söyler.
EMANETE HIYANET ETMEMEK
Peygamberlerin vasfıdır.Ali İmran suresi 161 ayetinde açıklanmıştır.
Peeygamberler, daima Allahla birlikte olan , beşeri sıfatlardan uzak , rububiyet sıfatı ile muttasıf, reziilane davranışlardan , nefsani sıfat ve şeytani dürtülerden korunmuş şahsiyetlerdir.Bu sayededir ki hıyanet ve ve benzeri şeylerin peygamberlerden sadır olması imkansızdır.Bir peygamber sıat(ruhaniyet) cennetinde ve rıdvan makamındadır.Hain ise nefis cehenneminde , heva çukurunda bulunmaktadır.
Aynı kural bir insanlar topluluğunun temsil görevini(reisliğini,başkanlığını,imza yetkisini) üzerinde bulyunan insanlar içinde geçerlidir.Buradaki emanetten maksat o insanlar topluluğunun malları yahut insanlar topluluğunun devlet hazinesine terkedip hazineyi teşkil eden mallarıdır.
Resulullah efendimiz hadis-i şerifinde buyurmuştur:" Herhangibir vazife ile memur olarak gönderdiğiniz kişi , bir şeyi zimmetine geçirirse , kıyamet günü onu boynunda taşıyacaktır".
Ayrıca yine:" VAlilere verilen hediyelyer hıyanettir" buyurur.Rüşvet almak demek olduğu için , valilerin hediye kabul etmesi de "hıyanet" sayılır".
Efendimiz SAV in şöyle buyurduğu da rivayet edilir:"Yarın meleyen kuzularla , bögüren sığırlarla ve bögürdeyen develerle bana gelip de:" Ya Muhammed, Ya Muhammed" diye sızlanacak birinizi asla tanımam.İşte o zaman ben size cevaben:"Senin için Allah katında hiçbirşeye sahip değilim, ben size bunları tebliğ etmiştim" diyeceğim.
28 Haziran 2025 Cumartesi
GERÇEK YARDIM
PEYGAMBER GÖNDERİLMESİNİN MAKSADI
İnsanlara peygamber gönderilmesinin maksadı , Allah'ın emir ve yasaklarını insanlara tebliğ etmesidir.Bu ancak insanlar , peygambere kalben meylederler, onun yanında huzur bulurlarsa gerçekleşir.İnsanların huzur bulmaları da ncak peeygamberin cömert, merhametli, kusurlarını pek görmeyen, kötü davranışlarını bağışlayan , her türlü iyilik iikram ve şefkat dolu hareketlerle davranan bir kişi olması durumunda mümkündür.Bu nedenle peygamber olan şahsın kötü huylardan uzak durması , katı yürekli olmaması , bilakis zayıflara yardım sever olması, fakirlere muavenet işleri ile çok ilgilenmesi , kötülüklerini pek görmemesi ve zellere karşı çok müsamahakar davranması gerekmektedir.İşte Allah Teala " Eğer kaba katı yürekli biri olsaydın ,çevrenden dağılır giderlerdi(Ali imran 159) sözü bu manadadır.
Ahireti arzulayan peygamber varisi alimler ile şxeyhlerin böyle olmaları gerekir.Çünkü insanlar zahirde olsun, batında olsun peşinden gittikleri kişilerin dini üzeredirler.
ŞEYTANIN TESİRLERİ
Şeytanın vesvesesinin sebebi de; hayır olsun şer olsun Allah Teala'dan başka hiç kimsenin künhüne varamayacağı ; dilediği kişilerden başka hiçbir kimsenin tam olarak bilemeyeceği Allah7a ait bir takım sırlar olduğunun bilinmesini temindir.
Xeştan yakin ehlinden , nurani zatlardan ihlaslı kimseleri azdıramaz İşlediği günahlar sebebiyle , insanın kalbinde zulmet ve heva şaibesi oluşturmadığı müddetçe , şeytanın vesvese vermesi için , açık bir kapı kalmaz.İşte nefsin zulmetlerinden kurtulan saliklere , şeytanın vesvese vermesini bir kenara bırakın , yaklaşması bile mümkün değildir.
Hikaye edilir ki Cüneyd-i Bağdadi hazretleri rüyasında şeytanı çırılçıplak görmüş ve :"İnsanlardan utanmıyormusun? diye sormuş.Şeytan :" Sen bunlara insan mı diyorsun? İnsan dediğin ;Şünuziyye mescidindekilerdir.Bunlar beni mahvetti ler, ciğerimi yaktılar" demiş .
Cüneyd der ki; uyandığım zaman erkenden mescide gittim.Baktım başlarını önre eğmiş , ellerinin arasına almış bir topluluğun derin bir tefekküre daldığını gördüm.Bu zatlar beni görünce :" Habis şeytanın sözü seni aldatmasın.İnsanın kalbi , marifetullah nuru ile pür nur olursa , bu ateşten yaratılmış şeytan , o nur dolu kalbin yanına bile yaklaşamaz" dediler.
Ebu Said Harraz şöyle diyor:" Rüyamda İblisi gördüm.Bastonumu alıp kafasına vurmak istedim. ancak bir ses:" İblis bundan korkmaz.O sadece kalpte bulunan nurdan korkar" dedi.
VELİ'NİN ÖZELLİKLERİ
Yahya b.Muaz7a Veli'nin özellikleri soruldu.O da şöyle cevap verdi:"Velinin şiarı sabırdır.Kisbvesi şükürdür. Yardımcısı Kuran'ı Kerim dir.b İlmi hikmettir. Temizlenmesini sağlayan hasleti, tevekküldür. İdeali fakirliktir. BSineği takvadırDaima gurbette imiş gibi yaşar.Dostu hüzündür.Meclis arkadaşı zikirdir.Yoldaşı ise allah Teala dır.
HAZRET-İ EBUBEKİR(R.A)'İN FAZİLETİNİ YÜKSELTEN HALLER
Hz.Ali (k.s) ,Halife Hz.
Ebubekir7e (ra) sorar:" Ey Allah7ın resulünün halifesi" Hepimizi geride bıraktığın bu mertebeye hangi hasletler nedeniyle ulaştın?" diye sorunca halife:"Şu beş haslet" ile der ve bunları sayar:
1. İnsanların dünyayı isteyenler ve ukbayı isteyenler olarak iki sınıfa ayrıldığını müşahede ettim, ben ise Mevla'yı isteyen biri oldum.
2. İslama girdiğimden bmeri dünya yiyeceklerinden doyasıya yemedim.Çünkü Allah7ı bilme (marifetullah) lezzeti , beni dünya yiyeceklerinin lezzetinden alıkoydu.
3. İslam7a girdiğimden beri dünya içeceklerinden kanasıya içmedim.Çünkü Allah sevgisi (muhabbetullah) beni dünya içeceklerinden alıkoydu.
4. Karşıma dünya ve ahiret olarak iki iş çıktığında , daima ahiret işini dünya işine tercih ettim.
5. Hz.Peygamberle beraber oldum ve bu arkadaşlığın hakkını verdim.
Ondan hiç ayrılmadım"
AFETLERİN TEMELİNDE BULUNAN ÜÇ ŞEY
Şeyh Abu Ali Ruzbadi(k.s):" afETLERİN TEMELİNDE ŞU ÜÇ ŞEY YATAR:Kişinin tabiatının bozuk olması; alışkanlıklarını bırakamaması; ve sohbetin bozukluğu .."Tabiatın bozukluğu nedir?" oilye zsorulun8ca ,"Haram yemektir" dedi."Peki bırakılamayan alışkanlık hangileridir?" diye sorulunca hazret:" Harama bakmayı ve gıybet dinlemeyi" diye cevap verdi."Sohbet bozukluğundan nmeyi kastediyorsun?" diye sorulunca hazret:"İnsanın nefsi bir şeye istek duyunca , o isteğin peşinden koşar,."dedi.
25 Haziran 2025 Çarşamba
TEKRAR TEKRAR İŞLENEN GÜNAHLAR
Asaf b.Berhiya , bir gün günah işlemiş ve Süleyman peygambere gelerek:"Allah7a dua et de beni bağışlasın" demiş.Hazreti Süleyman dua etmiş ,Hak teala Asaf'ı bağışlamış.Sonra bu günahpı tekrar işlemiş, Süleyman a.s dua etmiy , Allah da bağışlamış.Bu durum bir kaç kez tekrar etmiş.Nihayet Hak Teala Hz.Büleyman7a "Asaf bu günahı bir kere daha işler ise , onun için yapacağın duayı kabul etmeyeceğim" buyurmuş.Çok geçmeden Asaf aynı günahı bir kez daha işleyerek Hz.Süleyman'ın yanına gelip dua etmesini istemiş.Süleyman peygamber ona kendisini allah'ın artık bağışlamayacağını sööylemesi üzerine Asaf elindeki asayı yere atıp ellerini açmış:
"Ya Rab" demiş." Sen sensin , ben ise benim.Sen daima bağışlayansın , ben ise durmadan günah işlerim.Ben zayıf bir günahkarım; Sen ise merhamet eder ve bağışlarsın.Beni günah işlemekten korumazsan ben yine o günahı işlerim, yine işleriml, yine işlerim" diye ağlamış.Bu durum akarşısında Hak Teala hz.Süleyman'a " Teyzenin oğluna söyle , bu günahı bir kere daha işlerse bağışlayacağım,tekrar işlerse yine bağışlayacağım, yine bağışlayacağım.Çünkü ben çok bağışlayanım" buyurmuştur.
ARSLAN KİMDEN KORKAR?
İbrahim Rakki'nin şöyle dediği rivayet olunur:"Ebul Hayr Horasani'nin yanına gittim .Selam verdim.Akşam namazını kılhdı, ama fatihayı bile doğru dürüst okuyamadı.İçimden " zburaya boşu boşuna gelmişim" dedim.Selam verince , taharet ihtiyacı için dışarı çıktım.Yırtıcı bir hayvan bana doğru gelmeye başladı.Ebul Hayr'ın yanına döndüm ve "aslan üzerime geldi" dedim.Hemen dışarı çıktı ve aslana şöyle bağırdı:" Sana, benim misafirlerime saldırmayacakszın demedim mi?" .Hayvan hemen uzaklaştı , ben temizlenme imkanı buldum.Döndüğümde , Ebul Hayr bana :" Zahiri şeyleri düzeltmeye uğraşıyorsunuz ama aslandan korkuyorsunuz.Biz ise kalbimizi düzeltmeye uğraştığımızdan , aslan bizden korkuyor" dedi.
İİNSANLARIN EN CESURU
Kaşani, et-Tevilat isimli kitabında der ki :" Kader sırrına tam anlamıyla inanıp:"Hiç kimse , Allah7ın izni olmadan ölmez (Ali imran 145) ayeti kerimesinin manasına şahid olanlar, insanların en cesurlarındandır."
MUHAMMED KELİMESİ
"Muhammed" kelimesi , övgüye layık tüm hasletlere sahip olan demektir.Çünkü övgüyü ancak insan-ı kamiller hak eder.Muhammed kelimesinin aslı olan " tahmid" yine övmek anlamında ,"hamd" den daha üstündür.Bu sebeble tahmidi, ancak daima kemal sıfatlar üzere bulunanlar hak eder.Cenab-ı Hakk, seçkin kulu olan peygamberine , kendi ismi ile aynı köklere sahip olan Muhammed ve Ahmed adlarını ikram eylemiştir.
24 Haziran 2025 Salı
DÜNYASEVGİSİ/AHİRET MUTLULUĞU
Dünyasevgisi ile ahiret mutluluğunu bir arada bulundurmak imkansızdır.Birinin arttığı oranda , diğeri azalır.Çünkü dünya mutluluğu , kalbin daima dünyaarzusu ile meşgul olmasıyla mümkündür.Ahiret mutluluğu ise , kalbin allah'dan başka her şeyden uzak durup Allah sevgisi ile dolmasına bağlıdır.
Allah ve ahiret sevgisi , sadece sevdiğini iddia etmekte olup bitecek şeyler değildir.Bu sebeble , Allah7ın dinini kabul ettiğini söyleyen her kes doğru söylüyor demek değildir.Kimin doğru söyleyip söylemediğini anlamak , kişiyi hoşa gitmeyecek belalar ile düçar edildiğinde anlaşılır.Sevgi eza ve cefa ile yok olmayan gösterilen sefa ile artmayan bir şeydir.Belalar musallat olduğu halde sevgi hala duruyorsa , bu sevginin hakiki olduğu anlaşılır.Bu hikmete binanen Allah teala buyurmuştur:" Allah teala, sizi şiddetli belalara duçar olmak vecihad gibi şeylerle iimtihan etmeden sırf Peygamber'i tasdik ettiğiniz için cennete gireceğinizi mi sandınız?" buyurmaktadır.
22 Haziran 2025 Pazar
GÜNAHDA ISRAR
İstiğfar edilen hiçbir günah büyük değil, ısrar edilen hiçbir günah da küçük değildir" buyrulmuştur.
Bir başka hadis-i şerifde buyrulmuştur:" Günah işlemeye devam ettiği halde istiğfar eden kimse Rabbiyle alay eden gibidir"
TAKVA
"Ve eni göklerle yer kadar olan cennete koşun" ifadesinde, cennete ulaşmanın ,göklerde ve yerde bulunan şeylerden vazgeçtikten sonra mümkün olabileceğine işaret vardır.Göklerde ve yerlerde bulunan şeyler beş duyu vasıtasıyla kavrayabildiğimiz elle tutulur gözle görülür nesnelerdir.Bunlardan vazgeçmek ise, nefsi, kötü huyulardan tezkiye etmek demek olan "takva" ile mümkün olur.Melekut alemine kendisi ile girilen takva, "nefsi tezkiye etmektir".Hz.İsa'nın şu sözü buna delalet eder"İki kere doğmayanlar göklerin ve yerin melekutuna asla giremezler".Bunrada bahsedilen ikinci doğum, nefsi hayvani sıfatlardan arındırarak bu sıfatların etkisinden kurtulmaktır.Göklerin ve yerin melekutuna girmek ise, ruhani sıfatlarla bezenmektir.
KALBİN HASTALIKLARINA ŞİFA OLAN BEŞ ŞEY
İbrahim Havvas diyor ki;Kalbin hastalıklarına beş şey şifadır:
1. Kur'an 'ı manasını düşünerek okumak;
2. Mideyi boş tutmak;
3. Gece namazına devam;
4. Seher vaktinde Allah'a yalvarıp yakarmak;
5. Salihlerle beraber bulunmak."
"GÜNAHKARLARA MÜJDELE, SIDDİKLERİ KORKUT"
Hak Teala ,Davud Peygamber'e şöyle vahyetmiştir:"Ey Davud! Günahkarlara müjdele , sıddikleri korkut".Hz.Davud:" Ya Rab, nasıl olur da sıddikleri korkuturken günahkarları müjdelerim?" diye sorunca Cenab-ı Hakk:
" Günahkarlara , bana hiçbir günahın büyük gelmeyeceğini , bütün günahları bağışlıyabileceğimi müjdele! Sıddikleri de işledikleri güzel amelleri beğenmekten korkut! Adaletime ve hesabıma göre muamele ettiğim herkesi de helak ettiğimi bildir!
İLİM,İBADET,VERA,TEVEKKÜL
Sehl b.Abdullah Tüsteri (k.s) diyor ki:"İlimlerin tümü, iibadet derecelerinin en düşüğüdür.İbadretlerin tümü vera'nın en düşük derecesidir. Zühdün tümü ise tevekkülün en aşağı derecesidir"
Yine Sehl şöyle demektedir:" Mütevekkilin alameti üçtür: İstemez, geri çevirmez, biriktirmez"
Ebu Hamza Horasani k.k anlatıyor.Bir sene Hacca gitmiştim Yolda yürürken birden bir kuyuya düştüm.Yardım isteyip istememe konusunda nefsimle epeyi cedelleştim, sonunda :"Hayır, vallahi yardım istemeyeceğim" dedim.Bu kararı henüz vermiştim ki kuyunun başına iki kişi geldi .Biri diğerine ; " Gel şu kuyuyu kapatalım da kimse düşmesin" dedi.Kamış getirip kuyuyu kapattılar.Bağırmak istedim sonra vazgeçtim ve kendi kendime" Ben, bana bunlardan daha yakın olan birinden yardım isterim" dedim ve sustum.Fazla bir zaman geçmemişti ki birden kuyunun başına biri gelip kuyunun ağzını açtı.Benim duyabileceğim fısıltıya benzer bir sesle "tutun" dercesine ayağını uzattı .Ayağına tutundum.Beni yukarı çıkardı..Bir de ne göreyim ki , beni çıkaran , vahşi bir hayvan değil miymiş? Hayvan yürüyüp giderken gaibden bir ses : Ya Eba Hamza, böylesi daha iyi değil mi? Seni , telef olmaktan yine bir telefciyle kurtardık" dedi. ve sonra yoluna devam etti.
Ehlullahdan biri şöyle diyor:Kim meydanı tefvize düşerse, yani işini Allah'a havale ederse muradı ve nasibi , gelinin damada geldiği gibi ayağına gelir.
İNSANLARIN NE OLDUĞUNU ANLIYABİLMEK İÇİN YAPILMASI GEREKENLER
İimam Gazzali şöyle demektedir:"Tam deneyip sınamaya tabi tutmadığın kişiye dostlukla yönelme! Birinin ne olduğunu anlamak , onunla bir evde ya da başka bir çatı altında bir arada yaşayıp onu, yalnızlığında, dostluğunda, zenginlik ve fakirlik anında tecrübe etmekle; ya da onunla yolculuk yapmakla; yahut para pul işlerine girmekle; yahut da büyük bir sıkıntıya düştüğünde kendisine muhtaç olmakla mümkün olur.
Eğer bütün bu durumlardaki davranışlarından memnun kalırsan , şayet bu adam büyükse baba bil; küçükse oğlun say, akranınsa arkadaş edin.Yanında bir dostunun gıybeti yapıldığında ; ya da dostlarından bir kötülük gördüğünde yahut da onlardan sana , hoşuna gitmeyecekbir şey dokunduğunda bütün bu davranışlarınıAllah'a havale et; bunlara nasıl karşılık veririm diye zihnini yorma.Çünkü bununla uğraştığın için hem ömrün boşa gider, hem de uğradığın zarar artmış olur.
Zemehşeri'nin beliğ sözlerinden biri şudur:" Beyinsiz birine verilecek en ggüzel cevap onunla konuşmamaktır.Onu, saplanıp kaldığı fikirden onunla laf yarıştırarak kurtaramazsın"
PEYGAMBER YAŞANTISI
Hz.Peygamber (sav) buyurdu:"Aişe, cennette benimle birlhikte olmayı istiyorsan , dünyalık olarak bir yolcunun azığı kadarı sana kafidir.Zenginlerle oturup kalkmaktan uzak dur.Elbiselerini yamalamadıkça eskimiş sayma"
Yine Efendimiz sAV buyurdular:" Allah'ım, beni sevenlere iffet ve kanaat nasip eyle.Bana buğz edenlerede çok mal ve evlat vererek meşgul et"
HARAMI FARK EDEN VÜCUDLAR
Bazı vücudlar vardır ki o kimsenin midesine haramdan kazanılmış bir lokma girse vücud hemen tepki verir ve o taamı dışarı çıkartmazsa rahatsızlığı devam eder .Metli Sultanın izinden gidenlerden Hasan Hüda hazretlerinin bir torunu anlatmıştı .Çok yıllar önce akrabam olan birisi ile misafirliğe gittik.Yemekli bir davet idi.Ev sahibinin maddi durumu gayet iyi ancak huyu iyi değildi.Yemeğe oturduk bir kase çorba içtim bir tanede kıymalı dolma yedim başka yiyesim gelmedi.midemde rahatsızlık başladı eve geldim halen devam ediyor.Mide buluntısına kalp çarpıntısı eklendi.Çaresiz bir vaziyette parmağımı boğazıma attım ve kusarak yemekleri def ettim.Yoksa ölecektim.Midem, haram kazançtan temin edilmiş bu taamı tanımıştı.Durumu dedeme anlattım.Dedem "İyi yapmışsın, üstüne beşyüz tevhid çekse idin geri kalanını yakar idin" dedi.
21 Haziran 2025 Cumartesi
ZEKERİYA PEEYGAMBERİN VERDİĞİ MİSALLER
ZEKERİYA PEYGAMBERİN VERDİĞİ MİSALLER
(1)
Efendimiz buyurmuşturd:”Allah
Teala,Yahya bin Zekeriya(a.s) ı İsrail oğullarına peygamber olarak
gönderdiğinde , İsrailoğullarına beş hasleti emretmesini ve her bir haslete de misal vermesini
emretti.Hz.Yahya kavmine :
1-
ALLAH’A
KULLUK ETMELERİNİ VE BU KONUDA HİÇBİR
ŞXEYİ o’NA EŞ KOŞMAMALARINI EMRETTİ VE ŞİRK KONUSUNDA ŞÖYLE BİR MİSAL VERDİ:
Bir adam , parasıyla bir köle alıyor;
evlendiriyor,sermaye vererek ticaretle uğraşmasını ve kendisine yetecek kadarın yiyip geri
kalanı kendisine getirmesini emrediyor.Bu köle
de kalkıp efendisine az bir şey verirken kazancının fazlasını
efendisinin düşmanlarına veriyor.Şimdi hanginiz kölenin bu davranışına rıza
gösterir?
2-
NAMAZ
KILMALARINI EMRETTİVE NAMAZA ŞÖYLE BİR MİSAL VERDİ:
Biri hükümdarlardan birinin huzuruna girmek için izin
istiyor..Bu izin kendisine verilince huzura çıkıyor.Hükümdar, adamın ihtiyacına
bir çare bulmak ve ne dediğini
işitebilmek için yüzünü adama çeviriyor.Adam ise sağına soluna bakınıyor,
ihtiyacını gidermeye matuf bir şeyler yapmıyor.Tabi ki hükümdar da ondan yüz
çeviriyor.ve ihtiyacını gidermiyor.
3-
ORUÇ
TUTMALARINI EMRETTİ VE OURCA ŞÖYLE BİR MİSAL VERDİ:
Oruçlu bir insanın durumu , savaşmak için zırha
bürünüp silah kuşanan ve düşmanı kendisine bir şey yapmayan ; düşmanın silahi
kendisine bir zarar vermeyen birine benzer.
4-SADAKA VERMELERİNİ EMRETTİ VE SADAKA VERENLERİN DURUMUNA ŞÖYLE BİR MİSAL
VERDİ.
Sadaka veren kişinin durumu , düşmanları tarafından
esir edilen ve belirli bir bedel
ödemeyerek onların memleketinde çalışmak suretiyle canını kurtarıp azad edilene
ve esaretten kurtulana kadar az ya da çok kazandığı bir şxeyi düşmanlarına
veren adama benzer.
5-ALLAH’I ZİKRETMELERİNİ EMRETTİ VE ZİKRE ŞÖYLE BİR
ÖRNEK VERDİ.
Zikir,
kendilerine ait bir kaleleri olan , yakınlarında da düşmanları bulunan bir topluluğun
kaleye girip kapısını kapayarak canlarını düşmandan korumalarına benzer.
Hz.Peygamber bunları söyledikten sonra şöyle buyurdu:Ben
de Allah’ın Yahya’ya emrettiği beş hasleti size emrediyorum.Ayrıca Allah'ın
bana emrettiği beş haslet daha emrediyorum:
1-Cemaatten
ayrılmayın
2- İlahi
emirlere uyun
4-
İtaat
edin
5-
Hicret
6-
Cihad
edin
EBUBEKİR KETTANİ
EBUBEKİR KETTANİ
Rüyamda , daha yakışıklısını görmediğim
bir delikanlı gördüm ona:
-
Sen
kimsin? Diye sordum. “Ben takvayım”dedi.Peki nerede bulunursun diye sorunca
“Bütün hüzünlü kalplerde” dedi.
-
Sonra
bana yöneldi.Bir de baktım ki daha vahşisi olmayacak kapkara bir kadın.Ona da:
-
-“Sen
kimsin” diye sordum.”Ben gülmeyim” diye cevap verdi. Peki nerede bulunursun?
Diye sorunca bana:” Bütün şımarık ve neşeli kalplerde yaşarım” dedi.
- O esnada uyanmışım.Bundan böyle zorunlu olmadıkça gülmemeye karar verdim.Bu yolun yolcusu mürid, takva ipine sarılmalı, dünyada onunla hem dem olmalıdır.
TASAVVUF
AŞK İLMİ:TASAVVUF
Tasavvuf bir aşk ilmidir.Aşka sınır ve hudut çizilemez.Aşkın mantığı yoktur.Aşk bineğine bindiğiniz zaman bizi nereye götüreceğini bilemeyiz.Sufi gelecek ve geçmiş kayıtlarından kurtulmuş kişidir.”
İbnül vakt”tir.Geçmişte ne oldu, gelecekte ne olacak diye endişelenmekten beri , ana bakmaktadır.anın hakkını vermektir sufinin tüm çabaları.Ve bu bakışları onları bizim hayal bile edemediğimiz mertebelere taşır
ALTIN OLABİLMEK
“AH
BİR GÜN ALTIN OLABİLSEM”
Her
şey canlıdır.Cemadat denilen taş, toprak ,cansızlar dediğmiiz alem
canlıdır.Birbirleri ile konuşur.Her canlının iyisi ve kötüsü vardır.Taşların
bile iyisi ve kötüsü vardır.Cemadat denilen (cansızlar), Nebatat denilen
mitkiler, Hayvanat denilen hayvanlar ve İnsaniyat denilen insanlanlık
katmanları bir tekamül katmanladır.Altta bulunan bir üst katmana çıkmak
ister.Cemadatd bir nebat olmayı diler,nebat, hayvanat sınıfına yükselmeyi
ister.Hayvanat ise İnsaniyet mertebesine yükselmek ister.İinsaniyet
mertebesindekiler ise bir üst mertebe olan Melekiyet ve daha ötesine çıkmak
ister.
“İnsanlar madenler gibidir” der
Efendimiz SAV. Bugün madenlerin değer itibarıyla farklılıkları
vardır.Madenlerin imamı altındır.Ancak her madende altın vardır ancak altın
partiküllerinin enu çok olduğu maddeye biz altın demekteyiz.Topraktan altın
çıkar.Bakır da dahi altın vardır ama pek az.Bu nedenle her maden “Ah! Bir gün
altın olsam” diye bir özlem içindedir.Eskilerin simya , bugünün kimya dediği bu
ilim madenler arasındaki ilişkiyi araştırır.En büyük halayi mladdeyi altına
dönüştürebilmek .İnsanlık aleminde de bu özlem vardır.Her eli ayağı olan insan
denilemez.Çünkü haylvanlık derecesinde kalmış , nefsin tüm kötü huylarını
taşıyan nefsi emmarede boğulmuş kimsenin insanlıkla alakası olmaz.İnsaniyetteki
zirve insanı kamil olabilmektir.İnsanın peryotları vardır.İnişleri
çıkışları.Bazen inzsaniyet mertebesine çıkar sonra nefsine uyup hayvaniyet ve daha
aşağı mertebeye iner.Ruhani alemde de peryodlar vardırBu iniş ve çıkışlar önce
altı ayda bir olur sonra üç aya iner.Manevi hayatı disiplin altına almaktaki
maksat bu peryodları sıkıştırmak , cezbeyi haftada bir ,günde bir hatta daim
hale getirmektir.Her daim hale gelmiş cezebeye “huzur-u daim” denilir.Bu hale
sahip insanlara veli, insanı kamil denilir.İnsanı kamil meleklerden dahi
üstündür.Melekler bazı insanı kamilleri ziyaret için yeryüzüne inmek için izin
isterler Allah Teala’dan .İinsanların bir çoğu hayvani özellikler
taşır.Tasavvufda mesela
akrep,at,kedi,köpek her biri ayrı manaya gelir.İnsan bu özelliklere sahip
olduğu müddetçe hiçbir zaman gerçek manada insan olamaz.
FESADIN KAYNAĞI,
FESADIN KAYNAĞI
Hak
Teala hazretleri Kamer suresi 49 ayetinde buyurur”Biz her şeyi bir ölçüye göre
yarattık”.
Ve
yine Mülk suresi 3 ayetinde buyurur:” Bak göklere en ufak bir bozukluk görecek
misin?”
Her şey proğramlandığı gibi
yürümekte.Ama yeryüzüne başını çevirdiğinizde işte o zaman fesadı, kargaşayı
göreceksiniz.Fesada sebeb olan, ilahi kaynağından kopmuş ve burayı kendisine ait zanneden , Kur’anın
tabiri ile kendisine zulmekte olan insandır.Allah Teala’nın zulmeden ismi
yoktur.Kahhar ismi var, kahredebilhir
Müntakim ismi var, intikam alabilir.Ama zalim ismi yoktur.Her ne yapıyorsa
, cebirnle bile olsa , bir hikmete binaen yapar.
NİYAZİ MISRİ
NİYAZİ MISRİ
Hayvanı
sen geçmedin insanı arzularsın.
Men
arefe nefsehu fekad arefe Rabbehu
Nefsini
sen bilmedin Sübhan’ı arzularsın.
Sen
bu evin kapısın henüz bulup açmadın
İçindeki
kenz-i bi-payanı arzularsın.
Taşra
üfürmek ile yalınlanırmı ocak
Yönün
Hakk7a dönmedin ihsanı arzularsın.
Dağlar
gibi kuşatmış benlik günahı seni
Günahını
bilmedin gufranı arzularsın.
Cevzin
yeşil kabını yemekle dad bulunmaz
Zahir
ile ey fakih Kur’an’ı arzularsın.
Şarabı
sen içmedin sarhoş ü mest olmadın
Nicesi
Hakk emrine fermanı arzularsın.
Gurbetliğe
düşmedin mihnete sataşmadın
Kebab
olup pişmedin büryanı arzularsın.
Yabandasın
evin yok bir yanmış ocağın yok
Issız
dağın başında mihman arzularsın.
Ben
bağ ile bostanı gezdim hıyar bulymadım
Sen
söğüt ağacında rummanı arzularsın.
Başsız
kabak gibi bir tekerleme söz ile
Yunusleyin
Niyazi irfanı arzularsın.
NİYAZİ MISRİ
NİYAZ-İ MISRİ
Rumuz-ı
enbiyayı vakıf-ı esrar olandan sor
Enel
Hakk sırrını candan geçüp berdar olandan sor.
Yürü
var ehl-i tecridi alayık ehline sorma
Anı
can u cihanı terk edip deyyar olandan sor.
Gehi
kahr u gehi lütf u kemalin bilmek istersen
Fena
ender fenada hem yok olup hem var olandan sor
Dila
bu Mantıkut-tayr’ı fesahat ehli anlamaz
Bunu
ancak ya Attar ü ya hod Tayyar olandan sor
Anadan
doğma gözsüzler kemahi görmez eşyayı
Niyazi
vech-i dildarı ulül ebsar olandan sor.
DÜNYALIK BİR İŞ İÇİN SULTAN KAPISINI AŞINDIRMAK
DÜNYALIK BİR İŞ İÇİN SULTAN KAPISINI AŞINDIRMAK
İmam Süyuti hazretleri hadis mecmuasını
meydana getirirken bir arkadaşı, kendisinden bir mesele için devrin sultanına
tavassutta bulunmasını ister, der ki:” Benim bir arazi işim var, kadılarda
halledemedi, rica etsen de sultan halletse”.İmam Süyuti der ki:”Sulytan beni
kırmaz, gidip rica edersem bu işi de halleder ama gitmem”.Adam sebebini sorunca
şöyle der:” Ben peygamber efendimizin hadislerini toplamakla meşgulüm.Şimdeye
kadar kendisiyle yetmiş iki defa görüştüm., bazı hadisleri arz ettim”Şunları
al, şunları alma” dedi, şimdi bir sahih hadis var elimde ondan gelen, o hadiste
diyor ki:” Dünyalık bir hacetin halli için sultan kapısını aşındıranlar benden
uzak olsun”.Şimdi ben senin işinin halli için sultan kapısına gitsem, sultan da
bu işi halletse , sonra da ben Peygamber’e uzak olur da bir daha görüşemezsem
ne yaparım?”.Yardım isteyen adam bunu duyunca daha fazla üsteleyemez.
Eskiden “istiişmam yöntemi”
kullanılırdı, hadisin sahihliği anlaşılırken , yani hadis okunurken hadisi
koklama yöntemi.ŞU AN KALMADI.Şu an varmı hadis koklama sanatını bsilen
muhaddis.İbni Arabi diyor ki “Yalancı da olsa adamın o gün doğru söyleyeceği
tutmuş olabilir, heğp doğru konuşan adam da o gün iihmalda bulunmuş
olabilir”.Kokla o metni , anla.Her sözün bir sahibi , bir rengi var,alemde bir
kaydı varO kayıtlara girebilenler ancak, o söz kime aittir bilebilirler.bunlar
kayboldu, kaldırıldı; kaldırılıncada elimizde dini ilimlerin zahiri ve kitabi
olan tarafı kaldı.
MUHYİDDİN İBNİ ARABİ
MUHYİDDİN İBNİ ARABİ
27 Temmuz 1165 de Eendülüs’ün Mürsiye
şehrinde varlıklı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiştir
On beşli yaşlarda inzivaya çekilir iç
dünyasını dinlemeye çalışırdı.Halveti esnasında Hak Teala’nın ona açtığı
kapılar nedeniyle zamanın kadısı İbni Rüşt’ün kulağına ulaşmıştı.İbni arabi ile
tanışmak istedi.Babası İbni arabi’yi ona götürdü.İbni rüştün yanına
girdiğinde İbni Rüşt ayağa kalktı ve onu
kucakladı.bundan sonrasını İbni arabi şöyle anlatır:”Evet” dedi, ben de “Evet” dedim.Mutluluğu arttı..İşte ben ona
mutluluk verdiği şeylin ne olduğunu anladım ve “Hayır” dedim. Bunun üzerine
bozuldu ve yüzünün rengi değişti.Düşündüğü şeyde şüpheye düştü ve bana “ Senin
keşf ve feyz-i ilahin neticesinde bulduğun şey , bizim nazar yolu ile
bulduğumuz şey midir? Dedi.Ben ona hem “Evet”, hem “Hayır” dedim.Ancak bu
“Evet” ve “Hayır “ arasın8da aniden ruhlar bedenden fırladı ve ne demek istediğimi anladı.Buna muhalif mi
muvafık mı olduğunu anlamak üzere babamdan bir kez daha görüşme talebinde
bulundu.”Bir dizi inceleme yapmadan böylesine bir halvete girmekle bana bu zatı
gösterdiği için Rabbime şükrederim” dedi.Bana kapı araladı ve oradan göründü.”.
İbni Arabi, İbni rüşt ile ikinci kez görüşmeyi ısrarla istedi ve bu zatı kendi
sureti ile beraber gördü.İbni Rüşt görüşmeyi bilmedi, sadece İbni Arabi bildi.”
Sureti ile onu benim vakıama getirdi.araya önce perde kondu.Ben onu görüyordum
ama o beni hiç göremiyordu.Yedi mertebeden her biri diğerinin perdesidir.Dıştan
içe baktığın zaman göremezsin ama içten dışa baktığın zaman görürsün.Aynalı
sistemler gibi bu perdeler de böyledir.Üst altı görürama alt üstü göremez.”Bunu
nüzerine bizim muradımızın böyle olmadığını görerek onunlu bir kez daha görüşme
talebinde bulundum” Buna bir zatın cevherini görme isteği denir.Ona cevher gözü
ile bakar.Onun cevherine bakar ve der ki:” İleride büyük bir kişi olacak veya
hiçbir şey olmayacak” İşte arifler bir kişiye böyle bakarlar.İbna arabi de İbni
Rüşd’ün cevherine baktığında yollarının ayrı olduğunu görür v e bir kez daha görüşme talebinde
bulunmaz.Cevher değişmez.Ancak çok istisnai durumlarda ancak Rabb tarafından
değiştirilebilir.
İlk halvetlerinde bütün peygamberlerle
giörüşmeleri oldu.İsmini dahi bilmeden peygamberlerle görüşüyorduBirden fazla
görüştüğü kimse Hz.Muhammed SAV dir.On beş yaşında bir görüşmesinde
Hz.Peygamber ona “ Bana sımsıkı yapış, kurtulursun” der.bu işaret üzerine
“Hz.Peygamber bundan acaba neyi kasteddi?” diye düşünür ve bu işareti O’nun
sünnetine ittiba şeklinde anlar
İbni arabi’nin 645 eserinden ancak
ikiyüz kırk küsürü bugüne ulaşabilmiştir.Kehf suresinin 60.ayetine kadar 64
ciltlik tefusiri vardı.Ancak bu tefsir günümüze ulaşamamıştır.Sefer Yetzirah
yani Kabala’nın ana metni kuzey ispanya’da bulunmuştur.İbni arabinin vefatından
kırk yıl sonrasına tekabül eder VVe Lyon Üniversitesinden bir profesör ortaya
çıkarmıştır ki en eski Kabala aslında
İbni Arabi’nin bir eserinin aynen İbranice’ye tercümesinden ibarettir.
VELİLER VE YÖNETİCİLER
VELİLER VE YÖNETİCİLER
Alim ismi fetva verende zuhur eder.Şeyh
makam-ı marifet demektir.Bazı şeyhlerde ruh-ı Muhammedi/aklı evvel/ebul beşer
sıfatı yansır.O da Vücudul Hakk’ın yansımasıdır. Ve sultan da bunu
yansıtır.Sultan yeryüzünde Hakk’ın gölgesidir.Hilafetin hakikatı nebevi
esasalara tamamen uymaktır.Vezirlerin görevi divan ve hükmetmektir.Uulemanın
halka eğitim ve öğretim vermesi gerekir.Alemin nizamı adalet ve
siyasettedir.Sultan, mazhar-ı ismi camidir.Veziriazam el-Celil isminin
mazharıdır
14 Haziran 2025 Cumartesi
ALLAH'DAN HAKKIYLA HAYA ETMEK,
ALLAH’DAN HAKKIYLA HAYA ETMEK
Efendimiz SAV ashabına “Allah’dan
kelimenin tam anlamıyla Haya ediniz ” buyurunca ashab “Elhamdülillah haya ediyoruz” dediklerinde Hz.Peygamber,onlara şöyle bir açıklama yaptı:”Öyle değil
.Allah’Dan hakkıyla haya eden kişi , başını ve başındaki bütün organlarını korumalıdır.Karnını
ve karnına giren her şeyi kontrol etmelidir.Ölümü ve çeşitli belaları
hatırlamalıdır.Ahireti arzu eden , dünya ziynetini terketmelidir. Bütün bunları
yapabilen Allah’dan hakkıyla haya etmiş olur.”
YAHUDİLER
YAHUDİLER ZİLLETE MAHKUMDUR
Ali İmran suresi 112 ayetidir:”Onlar(Yahudiler) nerede bulunurlarsa
bulunsunlar, Allah'ın ahdine ve
insanların (müminlerin) himayesine sığınmadıkça kendilerine zillet(damgası)
vurulmuşutr.; ALLah’ın hışmına uğramışlar ve miskinliğe mahkum edilmişlerdir..”
Yahudiler çoğunlukla fakr u ihtiyaç
içindedirler.Ya gerçekten fakirdirler, ya da zengin ve varlıklı olmalarına
rağmen yine de fakirmiş gibi gözükmektedirler.
Yahudiler peygamberlerini öldürmüşler,
Allah'a isyan etmişler ve haddi aşmışlardır.
SALAVAT
SEYRÜ SÜLUK BASAMAKLARINDA SELAVAT VARDIR.
Tasavvuf yolunda seyrü süluk
basamaklarında Cenab-ı Peygamber efendimizin koruması olmadan mesafe alınmaz.İslam tasavvufunun her
basamağında salavat vardır.Salavat irtibat kurma çalışmasıdır.Enerjinin asıl
kaynağı olan varlıkla irtibat kurulur.” Salat getirin O’naü”(Ahzab 56) buyuruluyor
kitap da.Allah ve Melekleri de bu salavata katılır.Maneviyat O’nun sırrından
açığa çıkar.Muhamedi velayetin sırrı sufilerdedir.
ZULMÜN DİNİ YOKTUR
ZULMÜN DİNİ YOKTUR
Allah zulmü sevmez; dolayısıyla Allah’ın
“Zalim” diye bir ismi yoktur.İinsanlar içnide zalim olanları Allah,kendine
düşman olarak belirler.Zulmün dini yoktur.Zalim, bir geleneği izlemeden
sadece formel olarak “Ben Müslümanım”, “ Ben Yahudiyim”, “Ben
Hırıstiyanım” diyenlerden olur.”Öldürmeyeceksin “ diyen bir dini izleyen insan
hareket ederken “Acaba bir mahlukata zarar veriyormuyum?” diye kırk kere
düşünür.
SOSYAL ÇALIŞMALAR
SOSYAL ÇALIŞMALAR
Tasavvufda sosyal çalışmalar bir seyrü süluk vasıtasıdır..Fakirlere, mazlumlaraaçlara, yolda kalmışlara yardımda
bulunmak bazen bir dağ başında günde beşbin tevhid çekmekten yeğ tutulmuştur.
HZ İSA,
HAZRET-İ İSA
Efendimiz SAV den önce yeni bir sistem
getirmiş olan Hz.Musa ‘dır.Hz.İsa değildir.Hz.İsa bir Yahudi olarak sistemi
dönüştürücü olarak gelmemiştirPeki ne olarak gelmiştir? Kanuna boğulmuş bir
dini “ Din, sadece kurallardan ibaret değildir, dinin özü vardır vöe kurallar
bu özü perdelemektedir.demek suretiyle düzeltmek için gelmiştir.Hz.İsa’nın
fonksiyonu bir nevi tasavvufi foksiyondur.Yani Hz.İsba şeriat getirmemiştir;
medreseyi doeğil tekkeyi getirmiştir,Eksik olanı getirmiştir.O yüzde nsufilere
“İseviyyül mezhib” de denilmiştir.
PEYGAMBER DEVRE DIŞI BIRAKILARAK MANEVİ ÇALIŞMA YAPILAMAZ
PEYGAMBER DEVRE DIŞI BIRAKILARAK MANEVİ ÇALIŞMA YAPILAMAZ
Peygamber gönderilmeye neden ihtiyaç
duyulmuştur?
Bizler Ruh beretebesinde, alemi misal
mertebesinde yaşıyor değiliz.Şehadet alemi denilen beş duyunun hakim olduğu bir
mertebedeyiz.Anasırı erbaa denilen dört unsurun meydana getirdiği boyutlu, cisimli,gölgeli bir mertedeyizBu
mertebeyi iyi bilmemiz , ifrat ve tefride kaçmamız gereklidirAllah Teala
insanla hiçbir zaman doğrudan doğruya konuşmuş değildir.Sebebi fizik düzeyinde
yaşan insan tarafından zat makamının algılanamayacak oluşudur. Rab ; sen daha
kolay anlayasın diye , O’na daha kolay ulaşabilesin diye birkaç basamak
tenezzül etmiştir.
“Gecenin ikinci yarısında kalk Ban
ayaklaş. Ba nida et çünkü Ben yeryüzü semasına iniyorum”buyurmuştur.O, bizim
kendisini algılayabilmemiz için zaman zaman tenezzül etmektedir.O’nun kendisini
insana tanıtması, aslında insanın kendini tanımasıdır.Biz onun mülkünde “Nun
mülküyüz.Kendisini yeryüzündeki insanlara tanıtmak istediği ve insanların anlayış seviyesinde mertebeler
olduğu için , Allah yeryüzüne kendisini mertebeli indirir.Yeryüzündeki
hayatında O'nu bula’ayan ahirette de bulamaz.”Dünyada görmeyen ahirette de
görmeyecektir”(İsra 72)
Allah yeryüzünde kendisini
gizlemişitr.Ama bir yönüyle de kendisini aşikar etmiştir.Alla hTeala kendini
insana hissettirmek için bir içeriden, bir dışarıdan iki yöntem kullanmıştır.İinsan
içeriden O’na bağlıdır fakat bazı sebeplerden dolayı bu içeriden bağlantıyı
hissedemeyebiliyor.; dışarıda nbir uyarıcı gerekir.Dışarıdan uyarıcı yine
insanın kendi içindekini uyarıyor.Bundan dolayı Allah Teala, insan cinsinden seçtiğıi bazı özel insanlara, , diğer
insanlar emaneti anlıyabilsinler diye görev vermiştir. Ki biz ona nebiler
diyoruz.Nebiler kemale ermiş kimseler olup onlara tabi olmak gereklidir.Işıktan
ışığa intikal eden nurlar hiyerarşisidir.Peygamber “peyam-ber” kelimesinden
gelir manası haber getiren.
TASAVVUF
TASAVUF BİRLEŞTİRCİ ÜST ŞEMSİYEDİR.
Mutasavvıf bir fakih, mutasavvıf bir
muhaddis, mutasavvıf bir müfessir, mutasavvıf bir şair , mutasavvıf bir vezir,
sutasavvıf bir paşa , mutasavvıf bir hükümdar…Bunların hepsini birbiriyle buluşturan
soyut bir islam anlayışı değildir
Mezhepler arasındaki yakınlaşmalarda
tasavvuf kilit rolü oynamaktadır.Gerek imamiyye şiasını ve gerekse Aleviliği Sünnilik ile
yakınlaştırabileceğimiz tek bir alan
vardır ki bunun adı tasavvuftur.
İslami ilimler arasında bir köprü olarak
Tasavvufu seçmek Gazali’ nin İhyayı Ulumüddin
projesinde gerçekleştirmeyi hedeflediği bir ülküdür ve her zaman
geçerlidir.
ÇIKDIM ERİK DALINA/YUNUS EMRE
YUNUS’UN “ÇIKDIM ERİK DALINA” SÖYLEYİŞİ
Bu dizeler metafizik ilimlerde izlenecek yanlış bir
metodun doğuracağı yanlış sonuçlara işaret eden nefis sözlerdir.Yani üzüm yemek
isteyen kimsenin erik ağacına çıkması daha baştan yaptığı büyük bir metod hatasıdır.Üstelik
erik ağacı diey çıktığı erik ağacı değil ceviz aağacı olunca tam bir hata
üstüne hata durumu yaşanacaktır.Bu tam bir kaos ve belirsizlik
durumudur.Tanrı’yı yanlış yollarda aramanın ve orada bulduğunu zannetmenin şiir
dileyle mücmelen ifadesidir Yunus Emre’nin sözleri..
İLİMLERİN EFENDİSİ,MARİFETULLAH,
İLİMLERİN EFENDİSİ MARİFETULLAHTIR
Kaşköprülüzadenin oğlu Kemalettin
Efendi, babasına ait MEVZUATÜL ULUM kitabını Türkçeye çevirirken mukaddimesinde
şu cümleleri sarfetmiştir.” Bu ilim, yani Allah Teala’yı tanıma ilmi ,
ilimlerin en şereflisi olduğu malumdur.Bir ilmi elde etmek ve ona vakıf olmak ,
bir çok ilimleri elde etmeye bağlı olduğundan din ilimleri, müçtehid din
alimleri ve diğer nebi ve
rusullerin yani peygamberlerin varisleri
olan ilmi ile amel eden alimler ve olgun
üstadlar kalb ve kalıp mücadeleleri , ruh ve beden riyazetleri ile ince ve
garib ilimler çıkarmış ve o derece güzel kitaplar yazmışlardır ki insanların
akılları bunları anlamaktan acizdir.İlimlerin şerefi, , bildirdiklerine göre
olunca ve hepsinin isteği marifetullah
olunca , ona vesile olan ilimlerin de şerefi buna göre anlaşılmış olur.Merhum
bamam , anlaşılamayan o ince ilimlere vakıf , tarikat ehlinin hallerine ve hakikate vasıl ve arif bir kimes idi.”
TANRI DIŞARIDA ARANMAZ
TANRI DIŞARIDA ARANMAZ
Allah Teala bütün isimlerini sadece
insana talim etmiştir.O, “Ben gizli bir hazine idim, bilinmeye iştiyak duydum
ve bunun üzerine insanı yarattım” derken ilk yarattığı şey insandır.”Onun hamurunu
kendi elleriyle kardı” ve “Onu kendi
sureti üzere yarattı” ve sonra “Ona kendi ruhundan üfledi “ ve bu yüzden “Ben size şah damarınızdan daha yakınım” gibi
sözleri bir araya getirildiğinde hep bir yakınlık, kurbiyet teolojisinin
yapıldığnı görmekteyiz.Bu nedenlhe insanın içinde bir tanrısal kabiliyetler
mevcuttur.
HALVET VE İNZİVA
HALVET VE İNZİVA BİR BİLGİLENME YOLUDUR.
Buna aydınlanma yoludurda
denilebilir.Sufiler insanlar arasındaki tez –anhtitez-sentez sürecinin
sonucunda açığa çıkacak bilgi ile uğraşmazlar, her türlü tartışmaya gerçek
sufiler katılmaz.Çünkü İbni arabi’nin tabiriyle:” Muuhakkikler sui edep bir
konuşmaya katılmazlar.Zaten onlar susunca bereket de kalktı..keşf ve şühud
yolu; münazara, mücadele,ve her ne olursa olsun karşı tarafın delillerini çürütmeye
çabalama gibi tarzları kaldırmaz.Çünkü her tarz sonunda sahibine döner.Sahibi
vücud olan muhakkik ise elde ettiği şeyle zaten mutlu ve mesuttur.
Hak ancak keşfi ilimlerle
bilinebilecektir.Sufilere göre hikmet , delaleti nebevi ile elde edilen bmlir
ilmi huzuri olduğundan onu elde etmek
için ilk atılacak adım tıpkı bütün nebilerin yaptığı gibi riyazet ve halvetler
neticesinde o hazır-oluşu gerçekleştirmektir.Zira “Kime hikmet verilmişse ..”
(Bakara 269) ayetinde belirtildiği üzere “hikmet” in bu verilen ve tümden gelen
yapısının muhatabı olmak ancak sufi
şairin “Padişah konmaz saraya hane mamur olmadan” deyişinin işaret ettiği
temizliği yapmakla gerçekleşecektir.Sufiler bunu , Kur’an da geçen “Men tezekka
“ (Şüphesiz temizlenen kimse kurtuluşa ermiştir” A’la 14) ayetinden istidlal
ederler.Yani kirli nefisle pak olanı bulamazlar.Kir ve Pak bir arada
bulunmaz.Zıttırlar.Kir varsa pak olmaz.Pak varsa kir yoltur.İibadet,
riyazet,halvet amellerinin kendisi bilgi alıcısı değil aracılık eden bir
vasıtadır.Bu ameller neticesinde kişide bir nur oluşur ve bu nur ile ancak hakk7ı tanıyabilirler.
Niyazi Mısri :” Savm u salat ü Hac ile
sanma biter zahid işin/ İnsan-ı Kamil olmağa lazım olan irfan imiş” beytki tam
buna işaret eder.İbadetlerin yeri gelip
Kul Allah arasına perde olma ihtimali de vardır.
BİLGİNİN KAYNAKLARI,
BİLGİYE ULAŞIMIN FARKLI YOLLARI
Biilgiye ulaşmanın yolları açısından
başlıca şu iki ayrım yapılmıştır: Mantık ve istidlallerle bilgiye ulaşanlar (tarikul ehlin nazar ve istidlal) ile
riyazet ve nefisle mücahede tecrübesi yaşamak suretiyle uulaşanlar(tarikü ehlirriyaze vel mücahede) , nazar yoluyla bilgiye ulaşanlar(tarikun
nazar) ile arınma yoluyla bilgiye ulaşanlar (tardikutt tasfiye). Elde ediliş
şekilleriyle farklılaşan bilginin kendisi de bu tasniflerden ikiye ayrılarak
anlatılmaktadır.VEhb yoluyla alınan iblgiler ile çalışarak ele geçirilen
bilgiler (ulumül kesb).En yaygın ayrım ise maddi ilimler ve Manevi ilimler
şeklindedir.Yahut Batını ilimler ve zahiri ilimler şeklindedir.
İbni Rüşd,İbni Arabi ile karşılaştığında
ona su soruyu sormuştur:”Keşf ve feyzi ilahide bulduğun şey bize
mantığın(nazarın) verdiği şey midir?İbni arabi bu soruya paradoksal cevap
vermiştir.Cevabında kendi din felsefesinde dikey boyutu ve tümden gelimi esas ,
yatay boyutu ve mantıksal çıkarımları ise ilki ile irtibatlı ama tali olarak
kulanmakta olan sufi metafizikçilerlerle bunlardan yalnız ikincisini izleyen
düşünürler arasındaki temel farkı göstermiştir.Genç bir sufi olarak İbni arabi
bu soruya bir yönüye “evet” bir yönüyle “hayır” demiştir.Her iki yolu da
yerinde kullanya bir itirazı olmamışıtr.Bu ikili ceveabın dihde bir çok zahiri
delilleri vardır:Mesela “Allah’dan
korkun ki Allah da size öğretsin(Bakara
282), “Bizim için gayret edeni biz yolumuza ulaştırırız(Ankebut 69),” Eğer Allah’dan
korkarsanız O da size iyiyi kötüden ayırdedecek bir anlayış verir(Enfal 29)
ayetleri delil gösterirler. Bu yol avama kapalıdır.Ancak bu yol tüm insanlar
için seçilmiş yol değildir.
Sufiler, Kur’an’da hem enfüsi hem afaki iki tarzın olduğun beyan
ederler. Hakk7ı bilebilecek aklın dikey olanakıl(aklı mead) olduğun ileri
sürerler.Yani sufiler yüksek metafizik bilgisinn keşf ve tecelli ile elde
ederken tarlalarını akıl ve mantıkla sürerler. Gerçek sufiler aklı ve nazarı
reddetmezler ancak iş Tanrı7yı bilmeye gelince bunları yetersiz
bulurlar.Mevlana’nın tabiriyle aklın adını kötüye çıkartan aklı cüzidir.Uuhrevi
işleri Aklı küll bilir, dünyevi iiişleri ise aklı cüzi bilir.Sufiler bu iki
aklı da yerinde kullandıklarından iki kanatlı tabir olunurlar.(Zülcenaheyn).
Kesbi bilgi(çalışarak elde edilen bilgi)
Vehbi bilgiye götürdükleri oranda faydalıdır, yoksa kişiyi saptırmaktan başka
işe yaramaz.Mevlana hazretleri buyurmuştur ki:Faydalı akıl sbeni hastalık
esansında doktora kadar götüren akıldır.Ancak doktora gittikten sonra bu akıl bırakılır Doktorun aklı devreye
girmelidir.
İLİMLER,
İLİMLER
İlimleri bir ağaç gibi tasavvur eder
isek Tasavvuf , “dini ilimler “ ana gödeşinin bir dalı olmaktadır.İlim
tasnifleri alimlerin dünya görüşlerine göre değişiklik arz edebilir.Kimi
alimler “Teorik ilimler- pratik ilimler”
diye işe başlarken kimi alimler
“akrli ilimler- nakli ilimler”,kimi alimler ali ilimler-edna ilimler diye ayrım
yaparlar.Kuşeyri, Azuziddin-en Nesefi, Abdülkerim el- Cili, Abdurrahman el
Bistami, Eşrefoğlu Rumi, İismail Hakkı Bursevi, Erzurumlu İbrahim Hakkı gibi
zevatların eserleri incelendiğinde bu kimselerinde ilim tasnifi yaptıkları
g2örülür.GAzzali nin İlmi Ledün risalesi mevcuttur, Zühd ilimleri, Keşif
ilimleri, vehb ilimleri, aşk ilimleri,, Kur’an mertebeleri ilimleri,ahval
ilimleri, makamat ilimleri, velayet ilimleri, tecelli ilimleri, zat ilimleri,
sıfat ilimleri,,fiiller ilimleri gibi sufilerin orijinal ilim tasnifleri vardır.Geleneğin
bu kolu bugün ihmal edilmiştir.
HİLYE YAZMAK
HİLYE YAZMAK
Medeniyetimizde Hilye geleneğimiz
vardır.Bir hattatın hayatında en büyük hayallerinden biri hilye yazmaktır.
Nedir hiye? Hz.Peygamber’in yazıyla tasviridir.Bu tasvirden bir heykel
çıkartılabilir ama bunu yapmaktan imtina ediyoruz.
EFENDİMİZİN VÜCUDUNUN FİZİKÖTESİ DURUMLARI
EFENDİMİZİN VÜCUDUNUN FİZİKÖTESİ DURUMLARI
Yin sahih rivayetlere göre “Yürürken
gölgesi düşmezdi.” Hangi fiziki varlıktır ki alemde gölgesi olmasın.? Ancak
ışığın gölgesi olmaz.,serapa nur olanın gölgesi olmaz.
Yine sahih rivayet : Her insan gibi
onunda vücudu ve ihtiyaçları vardı, bir kaba bevlettikten sonra “ Bunu uzak bir
yere dökün “ dedi ama o kabı götüren yardımcısı onu kafasına dikti.Hz.Peygamber
: Ne yaptın sen?Cehennem ateşi sana haram kılındı” dedi.Simya ilmi açısından
düşünelim: Fıkıh ilmi çözemez bunu , müftü efendi anlayamaz.Bedeni
Muhammediyyeyi kendi bedenimizle kıyaslamayalım.Hiçbir kötü koku yayılmamıştır
onun vücudundan.”Bedeni Latif” kavramını düşünelim.
SALAVAT GETİRMEK BİR İBADETTİR
SALAVAT GETİRMEK BİR İBADETTİR
Bugünün Müslümanının derslerinden,
ibadetlerinden birisi salavat getirmektir.Birileri şunu söyleyebilir:”Allah7ın
yşanına başka bir varlık mı koyacağız?=şirk olmazmı.Tevhid zedelenmesin” Allah
Teala Kitabında bunu böyle istiyor.Allah kendisine varmak isteyenlere “Habibime
gidin” diye buyuruyor.Trafiği onun üzerinden kurmuş.”Onu atlayarak bana
gelmeyin “ diyor.,Haller ve zevkler faraklı oldukları için görüşlerde
farklıdır.
9 Haziran 2025 Pazartesi
8 Haziran 2025 Pazar
5 Haziran 2025 Perşembe
SALAVAT,
KOZMİK ŞARKI:PEYGAMBERE SALATÜ SELAM
Salavat getirmenin sosyolojik yönü;
Anadolu’da bazı esnafın “salavat günü” olurdu.Dükkandan alışveriş yapacaklardan
para almaz onlara dükkanında Hz.Peeygamber'e salavat getirmelerini
isterdi.Çünkü içinde peygamberine salavat getirilen yere bereket geleceğine,
ailesine feyz getireceğine inanılırdı.” Benim dükkanıma feyz gelecek,
üzerimdeki nazar, bela, hastalık,sıkıntı salavatla yayılan pozitif enerji sayesinde kalkacak” diye inanırlardı.
İSİMLERİN ZUHUR MAHALLİ İNSANDIR
İSİMLERİN ZUHUR MAHALLİ İNSANDIR.
Allah Teala’nın bir çok ismi
vardır.Allah bu alemi isimleriyle kuşatmıştır.İnsan , kendisinde Allah7ın
isimlerinin açığa çıktığı bir mahluktur.İsim, zuhura ereceği mekanı arar.İşte o
mekan , insandır.Bu açıdan insan Hakk7a ayna olmuştur.Rab, insanı çok
sever.Çünkü bütün sırları, insanda açığa çıkar.Herkes kendisini en iyi anlayan
arkadaşını sevmez mi? Mahlukat arasında Rabbi en iyi anlayacak olan , insandır.
İnsanın dünyaya geliş gayesi ailesi veya
geleneksel eğitim merkezleri tarafından verilir.Mesleği eğitim dünya hayatının
sürdürülmesi içindir ve alınmalıdır.Ama onun çok ötesinde kendisini tanıması
eğitimi gelir.Bu ise beşikten mezara kadardır.Bu eğitim uzun solukludur ve
merhale merhale gerçekleşir.
ASLINI UNUTMAK,
İNSAN PROBLEMLERİNİN BİRİNCİ DERECEDE KAYNAĞI; ASLINI UNUTMADIR
İnsanın günlük hayatındaki patalojik,
aykırı durumların temelinde yatan hakikat; inisanın kenidni yaratan yüce yüce varlığı
unutma merkezlidir. İnsanın problemlerinin birinci derece de kaynağı, aslını
inkar, aslını unutmaktır.Aslını hatırlamayı inkar eden kişi boş kalmaz ,
hatırlanması ona hiç fayda vermeyecek şeyleri hatırlamaya başlar.Hatırlamak
eylemi evrenseldir.İinsan hatırlamak, zikretmek , anmak ister.Asli , manevi,
gerçek eğitimini almamış insanlar , o hatırlamanın ne olduğunu bilmedikleri
için o hazneyi başka şeylerle doldururlar.Sizin hatırınızda Hakk yoksa muhakkak
orayı başka güçler doldurur.Eğlencesi, tevhidi ,zikri Allah olanın yanına da
bir başka varlık yaklaşamaz.
PARÇALANMAK,AYRILIK,
PARÇALANMAK VE AYRILIĞA DÜŞMEK
Ali imran suresi 105 nci ayette beyan
buyrulur:”Kendilerine apaçık deliller
geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın”
Fahri Razi diyor ki:” Kitap ehli büyük alimlerinden
birinin bir şehirde başkan olması ile bedenen dağılmışlardır: sonra bunlardan
her birinin , kendisinin hak üzre diğerlerinin batıl üzre olduklarını iddia
etmesi ile ihtilafa düşmüşlerdir”.
GÜNAH İŞLERE MANİ OLMAYANLARIN DURUMU
GÜNAH İŞLERE MANİ OLMAYANLARIN DURUMU
Efendimiz buyurmuştur:”İnsanlar bir münker gördüklerinde onu
değiştiremye çalışmazlarsa , , Allah’ın hepsini birden azaba duçar etmesi çok
yakın demektir.”
“Kıyamet
günü ümmetimden bir gurub insan , kabirlerinden Allah7ın huzuruna domuz ve
maymun suretinde götürülürler.Bunu sebebi masiyet işleyenlere yumuşak
davranmaları ve güçleri yettiği halde
bunlardan , kötülüğü menetmemeleridir”
“
Bir şehir ahalisi , o şehirde ameli peygamberlerin ameline benzer on sekizbin
kişi olduğu halde , tamaman azaba duçar olmuştur” Ashabı Kiram
:”naesıl olur ya Rasulallah?” diye sorunca :Efendimiz buyurmuştur:Bunlar Allah için kızmaz, marufu emredip
münkeri men etmezlerdi”
Bir sahabiden şöyle rivayet
ediliyor:”Bir kişi gördüğü bir münkeri men edemiyorsa , üç defa şöyle
desin:”Allah'ım bu münkerdir” Bunu yaptığı zaman üzerine düşeni yapmış olur.
EN HAYIRLI İNSAN
EN HAYIRLI İNİSAN
Ali imran suresi 104 ncü ayette:”Sizden , hayra çağıran, iyiliği emredip
kötülüğü men eden bir topluluk bulunsun.İşte onlar kurtuluşa erenlerdir”
Sahabeden Huzayfe r.a nin şöyle dediği
rivayet edilmektedir:İnsanlar ileride öyle bir zamanda yaşayacaklardır ki ,
iyiliği emredip münkeri men eden bir mümin, onlara eşek leşinden daha
tiksindirici gelecek.
TAKVA EHLİNİN DÖRT ALAMETİ
TAKVA EHLİNİN DÖRT ALAMETİ:
Takva ehli olanın dört alameti vardır.
Birincisi, şeriat ahkamını korumak.
İkincisi, eline geçen şeyleri Fakir ve
kimsesiz kişilere bağışlamak.
Üçüncüsü, verdiği söze bağlı kalmak
Dördüncüsü, olana razı olup kanaat etmek
ALLAH'IN İPİNE SARILMAK
ALLAH’IN İPİNE SARILANLAR(Ali imran 103)
Allah’ın ipine yapışanlar iki
kısımdır.Birinci gurup : Suret ehlidir ki bunlar meşrepleri icabı amele önem
verdikelri için , olayların sebeblerine bağlı kalırlar.İkinci gurup ise , mana
ehlidir.Bunlar da meşrepleri icabı hale önem verdiklerinden sebeplere ilgi
duymazklar.İşte Alla hteala “Allah7a sımsıkı sarılın, O sizin mevlanızdır”(Hacc
78).
Sebeblere bağlananları Allah Teala
“Topluca Allah7ın ipine sımsıkı yapışın” buyurmaktadır.Hablullah , kendisi ile
Allah’a varılan bütün vesilelerdir.
EVS VE HAZREÇ
EVS VE HAZREC KABİLELERİ
Medinede bulunan bu iki kabile aslında
Evs ve Hazrec ana-baba bir kardeş iken çocukları arasında düşmanlık ve
dargınlık baş gösterdiği için yüzyirmi sene birbirleri ile savaşmışlardır.
İYİLİĞE ULAŞMAK,
İYİLİĞE ULAŞMAK
İyilik “BİRR” şeklinde ifade
buyrulmuşutr.Ali İimran suresi ayet 92 ifade buyrulur:”SEVDİĞİNİZ YŞEYLERDEN (Allah yolunda) HARCAMADIKÇA “İYİ”YE
EREMEZSİNİZ.HER NE HARCARSANIZ , ALLAH ONU HAKKIYLA BİLİR.”
Canı tavuk istedi ancak sabretti.kırk
gün geğçince bu isteğini karısına söyledi.Kadın “Fesüphanallah.niçin helal olan
şeyi nefsine yedirmiyorsun diyerek pazara gitti iki dirhem iki danika bir tavuk
aldı.kızarttı çeşitli katıklarla tepsiye koydu önüne getirdi. Tam o sirada
dilenci kapıda belirdi ve “Allah rızası için bir sadaka verin ki Allah size bereket versin” dedi.Hazret tepsideki
tavuğu yemekten vazgeçip tavuğun dilenciye verilmesini söyledi.Hanımı
kızarak:”Efendi tavuğu ye iki dirhem iki danik parayı dilenciye verelim”
deyince hanımına parayı getirmesini söyledi tavuğun yanına parayı koyarak şimdi
hem tavuğu hem parayı o dilenciye ver” dedi.Hanımı da mecbur verdi.
Kuşeyri şöyle diyor:” Birr’e ulaşmak
isteyen , sevdiklerinden bir kısımını infak etmelidir.Bari teala’ya ulaşmak
isteyen ise bütün sevdiklerini infak etmelidir.
NEFSİN İSTEĞİNE KARŞI ÇIKMAK,
NEFSİN İSTEĞİNE KARŞI ÇIKMAK
Cafer b.Nusayr anlatıyor:” Cüneyd
Bağdadi bana bir dirhem verip bununla pazardan vezir inciri almamı
istedi.Gittim aldım.İftar ederken, bir tane incir aldı ve ağzına koydu, sonra
çıkartıp attı ve ağlamaya başladı.İnciri
kaldırmamı söyledi.Sebebini sorunca şöyle dedi:” Kalbimden bir ses, “ Allah
teala için terkettiğin bir isteğine tekrar dönmekten utanmıyormusun?” .
Alla hTeiala kendisi için isteğini
terkedene azab etmeyecek kadar kerimdir.
TASAVVUFUN ÇEŞİTLİ DURAKLARI
TASAVVUFİ HAYATTAKİ ÇEŞİTLİ
DURAKLAR-TEVBE
Allah ile insan arasındaki hicabların
kalkmasına vesile olan ilk makam TEVBEDir.Tevbe irade ile alakalıdır.Bir şeye
niyetlenmek diğerlerinden vazgeçmektir.İnsan bir tercih yapar ve akabinde diğer
alternatiflerden vazgeçilir.Mesela Ankaraya gitmek için bilet alan kişi , bunu
sözlü olarak ifade etmesede geriye kalan tüm şehirlere gitmeypeceğini göstermiş
olur.
Birinci makam TEVBEdir.Ruh yolculuğu
için ruhun yücelmesine mani olan ağırlıkları atmaktır.Balonun uçmasını içindeki
kum torbaları engellerBu torbalar atıldıkça balon yavaş yavaş yükselmeye
başlar.İşte ruhun yücelmesi için bazı ağırlıkların atılması gerekir.Riya ,
kibir vb ağırlıklar kırk yaşından sonra daha kolay atılır.Tasavvuf çocuk işi
değildir.Aceleye gelmez.Çünkü fiziki ve ya düşünceye dair doğumların hepsi
belli bir süre ister
TASAVVUFİ HAYATTAKİ ÇEŞİTLİ DURAKLAR-tevacüd-vecd-vücud
Tevacüd, şehadet aleminde olan , varlığı
zevk edinememiş kişinin varlığı zevk etmek için gerek duyduğu namaz, oruç gibi
bazı dini pratiklerdir.Nefsi emmare, gözü yaşarmayan , kaba bir nefistir.Bunun
için sema, musiki,zikir, sohbet gibi kalbi inceltici pratikler yapılır.Bunlar
tevacüd egzersizleridir.
Tevacü d neticesinde vecd elde
edilirVecd haline eren nrefis, kendi orjini ile ilgili bahis olduğunda
ürperir.Tevacüdler ile yumuşayan nefs rahatlar, hafifler.Din insanın tabiatında
mevcuttur, insanın tabiatına yapışıktır.Tevacüdelrle elde edilen mutluluk,
geçici bir mutluluk değildir.Vecd, Allah7ın nihayetsiz tecellilerini müşahede
eden bir kimsenin içinin ferahlaması ve o halin veridği zevkle kendinden
geçmesidir.Tevacüd başlangıç , vücud ise sondur.Tevacüd deniz kenarına gitmek,
vecd denize girmek, vücud ise denizde boğulmaktır
İbni Arabi hazretleri diyor ki; “Varlık
alemi bir okuldur, mekteptir.Bu mektepte öğrencilere ders veren resullerdir,
velilerdir.” Bu kimselere öğrenci olanmar , ben günahkarım, demeyi
bilmelidir.Biz günahkar kullara , öğretilecek çok şey vardır
Birincisinde KARIŞIKLIKLARI ÖNLEMEK İÇİN
LAFIZLAR VE MANASI KONUSUNDA DERS VERİLİR.
İKİNCİSİNDE bazı bulaşıklıklardan temizlenme , akılların
cilalanması gerçekleşir.Örneğin beldeki kaymış bir kemin yerine doktor başka
bir kemik vermez, kaymız kemiği düzeltir.
ÜÇÜNCÜ DERSTE ruh ve manadan kopuk
olarak ela alınan şeylerin varoluş sebebleri öğretilir.
DÖRDÜNCE DERSTE marifete giden yolda
yapılması gereken şeyler öğretilir.
Bu mektepte beşinci bir ders yoktur. Laf
çoğaldıkça ifsad olur sözü İbni Arabiye aittir.Tek söylenecek şey “La mevcude
illallah”dır.
TASAVVUFİ HAYATTAKİ ÇEŞİTLİ DURAKLAR
–Murakabe ve muhasebe
Cüneyd Bağdadi, murakabeyi fare deliği
önünde bekleyen bir kediden öğrendiğini söyler.Murakabe , sabır ve cehd gerektirirSıdk, hakikat yolcusunun
giymesi gereken en önemli elbiselerdendir; hiçbir kimseyi ve kendisini aldatmamasıdır.Bakmak
gözetmek demektir murakabeArifler hem bedenlerini hem de hayal alemlerini
vahdete konsatre ederler.Modern çağın en büyük tahirabtlarından biri
kontrsantreyi ortadan kaldırmasıdır.İnsan çevreden fazlaca tesir
almaktadır.Televizyondan, medyadan olduğu gibi.Kişinin önem ve ehemmiyet
veridği konular vardır.Bf tesirler sebebiyle mühimler ehemme, ehemler mühimme
dönüşür ve bir kargaşa oluşur.İnsan önüne konulan objeye kansantre olunca
diğerini unutur.Rabıtanın özü de budur.Bir şeye ısrarla gözünüzü dikerseniz onu
elde edersiniz.Maneviyatta da böyledir.sabır, sebat, cehd gibi bazı yardımcı
vasıflar gerekliedir. Konsantreyi bozmamak gerekir.
TASAVVUFİ
HAYATTAKİ ÇEŞİTLİ DURAKLAR/ İHLAS
Riyanın
zıttı ihlastır.Yatay boyutta “Namaz kılıyor, desinler” diye namaz
kılanabilir.Ama bu dikey boyutta söz konusu olamaz.İhlasa devamla melamet
neşesi zuhur eder; yani gözlerini tamamen Hakk7a çevirmiş kişiler halka önem
vermezler.Melamet ehli sadece Hakk7a itibar eder.Onda övgüler karşısında
hoşlanma söz konusu olmaz.
TASAVVUFİ HAYATTAKİ ÇEŞİTLİ
DURAKLAR/SABIR
Sabır iihlasla irtibatlıdır.Elem ve
belalardan şikayeti kesmektir.”Lütfunda hoş kahrın da “
diyebilmektir.İibadetlerde de sabır vardır, haksızlıklar karşısında da sabır
vardırDinin yarısı sabırdır.
TASAVVUFİ HAYATTAKİ ÇEŞİTLİ DURAKLAR/ZEVK
Zevk manevi haz manasınadır.Zevk ,
tasavvufda aşk şarabından mest olup kendinden geçmektir
TASAVVUFİ HAYATTAKİ ÇEŞİTLİ DURAKLAR
/AŞK
Aşk, sarmaşık manasına gelen “ışk”
kelimesinden alınmıştır.Sarmaşık girdiği yeri nasıl kaplarsa, aşk da girdiği
kalbi hatta insanın vücudunu öyle sarar.Aşk insanı Hakk7a götüren en etkili
vasıtadır.
TASAVVUFİ HAYATTAKİ ÇEŞİTLİ DURAKLAR
/SIDK
Sıdk kişinin kendi iç barışıklığını
sağlarSıdk, kişinin dış dünyası ile imajiinasyon dünyasının barışık
olmasıdır.bu barışıklığı sağlayan kişi muhbir-i sadıktır.Bu kişinin verdiği
haberlerin hepsi doğrudur.
TASAVVUFİ HAYATTAKİ ÇEŞİTLİ DURAKLAR
/FAKR
Fakr, Gani olan Allah karşısındaki
fakirliğimizdir.Her şeyin Allah’a ait olduğunu kavrayabilmek , anlayabilmektir.
TASAVVUFİ HAYATTAKİ ÇEŞİTLİ DURAKLAR
/KABZ VE BAST
Kabz; kapanma ,sıkışma, toplanma..BAST
,açılmave yayılma demektir.Tasavvuf talip olma ile başlar .Yolun orta halleri
ve ileri halleri vardır; sonu yokturOrta hallerden biri de kabz ve
basttır.Bunlar birbirinin peşisıra gelir.Alemde Hakk7ın tecellisi bazen kabz,
bazen bast suretiyle olur.Buna mevcler yani dalgalanmalar denir.Yolcunun gah
içinde ferah olması, gah kendini kötü hissetmesi , kendisiyle kavga etmesine
yol açar.Bu gidiş ve gelişxler insanı sarhoş eder.Hakk7ın yeryüzündeki
tecellisi Hz.muhammed SAV dir.Bitkilerin ve hayvanların peygamberi kendi
cinsindendir.Allah Teala, Resulullah ve velilerin ağzıyla konuşur.