KABETÜ'L-UŞŞAK BAŞED İN MEKAM
HER Kİ,NA-KES AMED İNCA ŞOD TEMAM.........
Bu makam Aşıkların Kabe'si oldu. Noksan gelen tamamlanır.
ALLAH İÇÜN ALLAH İLE ALLAH'A GİDERSİN
ALLAH'TAN ALLAH İLE ALLAH'A GELİRSİN
30 Ocak 2025 Perşembe
MÜRŞİT GEREKLİLİĞİ
Doğruyu en iyi bilen Allah'dır.Mürşitsiz olarak ilerleyen görülmemiştir.Musa Peygamber gibi Hızır aleyhisselamın buyruğu altına gir, İki yüzlülük etme.Sabret ki Hızır da sana git demesin.Allah onun eline kendin elim dedi.Allah7ın eli o çocuğu öldürürse de aynı zamanda diriltir de.Bu yolu yalnız aşan pek azdır, bu da yine Pirin eliyleolur.O'nun eli Allah7ın kudret eli sayılı (Hz.Mevlana)
ODUN YANAR KÜL OLUR, İNSAN YANAR KUL OLUR
Allah Teâlâ HER İNSANIN ÖZÜNE BİR TOHUM, Bİ RÖZ CEVHER BIRAKMIŞTIR. insanın ONU BULUP KEŞFETMESİ , YEŞERTMESİ GEREKİR. sonuca DEĞİL SÜRECE ODAKLAR. sonuç ZATEN İKRAM EDİLİR. Hz. Hacer ANNEMİZ SEFA VE Merve ARASINDA KOŞARKEN İNANARAK VE HAKKINI VEREREK SÜRECE ODAKLANDI. sonuç OLARAK ONA ZEMZEM İKRAM EDİLDİ. ısrarla, İSTİKRARLA, İHLASLA , AŞKI MUHABBETLE BU MÜBAREK YOLDA İNSAN OLMAYA ODAKLANMALIYIZ.RUHLARIN TANIŞIKLIĞI MURAKABESİ İÇİN NEYİ İSTEDİĞİMİZİN FARKINDA OLMALIYIZ.HAYAT ALT YAZILI DEĞİL; ALIN YAZILI BİR FİLMDİR.BU FİLMİN İÇİNDEKİ ROLÜMÜZÜ SEÇME KABİLİYETİ CÜZİ İRADE İLE BİZE SUNULMUŞ TUR.MAKSADIMIZ, HAKK'IN RIZASI DOĞRULTUSUNDA KÜLLİ İRADEDE KAYBOLMAKTIR.YÜCE RABBİMİZİN ONA GİDEN VUSLAT YOLUNDAKİ MÜBAREK KAPILARI DAİM AÇIKTIR.YETER Kİ BİZ GİRMESİNİ BİLELİM.
SÜKUT
PEYGAMBER EFENDİMİZ(SAV) "RABBİM BANA SÜKUTUMUN TEFEKKÜR OLMASINI EMRETTİ.BEN DE SİZE TAVSİYE EDERİM" BUYURMAKTADIR.
HAMUŞANLIK ALLAH'A KARŞI , BÜYÜKLERİMİZE KARŞI VE AVAMA KARŞI SUSMAKTIR.AKILLI İNSAN, DÜŞÜNDÜĞÜ HER ŞEYİ SÖYLEMEZFAKAT SÖYLEDİĞİ HER ŞEYİ DÜŞÜNÜR.
Gerek yok her sözü laf ile beyana.Bir bakış bin söz eder, bakıştan anlayana."(Hz.Mevlana)
MOLLA FENARİ
FATİHA SURESİ BİR İLAÇTIR.ŞÖYLE Kİ;
"ELHAMDÜLİLLAH" DİYEN KİMSE , ŞEHVETİNİ DİZGİNLEYEREK ALLAH'A ŞÜKRETMİŞ OLUR.
"O'NUN RABBUL ALEMİN OLDUĞUNU " BİLEN KİMSENİN HIRS VE CİMRİLİĞİ YOK OLUR.
"O'NUN RAHMAN, RAHİM, VE DİN GÜNÜNÜN MALİKİ OLDUĞUNU" İTİRAF EDEN KİMSENİN GAZABI SON BULUR.
"YALNIZ SANA İBADET EDERİZ VE YALNIZ SENDEN YARDIM DİLERİZ" DİYEN KİMSENİN KİBRİ YOK OLUR.
"BİZİ DOSDOĞRU YOLA İLET"DİYEN KİMSE, HEVA ŞEYTANINDAN KURTULUR.
"KENDİLERİNE NİMET VERDİKLERİNİN YOLUNA İLET" DİYENİN KÜFRÜ VE ŞÜPHESİ ZAYİ OLUR.
"GAZABA UĞRAYANLARIN VE SAPANLARIN YOLUNA İLETME" DİYEN KİMSE BİDAT VE HURAFELERDEN KURTULMUŞ OLUR.
(Molla Fenari)
NECİB FAZIL
BU DÜNYA BİR KUYU, HAVASIZ ÇÖMLEK,DARALIYORUM
KELİME, MANAYI BOĞAN BİR GÖMLEK, PARALIYORUM.
ALLAH İSMİ VARKEN LÜGAT NE DEMEK, KARALIYORUM
KAPIMI, BUYURSUN DİYE O MELEK , ARALIYORUM
DEMEDİM Mİ?/HZ.MEVLANA
DEMEDİM Mİ SANA, GİTME ORAYA , SENİ TANIYAN , BİLEN BENİM ANCAK;ŞU YOKLUK SERABINDA YAŞAYIŞ KAYNAĞI BENİM ANCAK.
KIZSAN DA BİN YILLIK YOLA GİTSEN SONUCU YİNE BANA GELİRSİN, VARACAĞIN YER BENİM ANCAK.
DEMEDİM Mİ Kİ SANA ,DÜNYA HALLERİNE , DÜNYA ŞEKİLLERİNE RAZI OLMA; SENİN RAZI OLACAĞIN OTAĞIN ŞEKİLLERİNİ DÜZENR BENİM ANCAK.
DEMEDİMMİ SANA , DENİZ BENİM,SEN BİR BALIKSIN, KARAYA KURULUĞA GİTME , ARI DURU DENİZİN BENİM ANCAK.
DEMEDİM Mİ SANA , KUŞLAR GİBİ TUZAĞA GİTME; GELKİ KANATLARINA UÇUŞ GÜCÜNÜ VEREN BENİM ANCAK.
DEMEDİM Mİ SANA , YOL KESENLER VAR, SENİ SOĞUTURLAR, BOMBOZ EDERLER ; HAVANDAKİ ATEŞ TE BENİM , ISSILIK DA BENİM ANCAK.
DEMEDİM Mİ SANA KÖTÜ HUYLAR VERİRLER SANA; BENİ KAYBEDERSİN ; HALBUKİ SENİN ARI DURU KAYNAĞIN BENİM ANCAK.
DEMEDİM Mİ SANA , KULUN İŞİ GÜCÜ HANGİ SEBEBLE DÜZENE GİRER ACABA DEME; SEBEBSİZ , CİHETSİZ YARATICI BENİM ANCAK.
GÖNLÜNDE BİR IŞIK VARSA BİL BAKALIM, NEREDE EVİN YOLU; TANRI HUYLUYSAN EĞER , BİL Kİ EV SAHİBİN BENİM ANCAK.
(Hz.Mevlana)
29 Ocak 2025 Çarşamba
SEVDİM SENİ
SEVDİM SENİ MABUDUMA CANANSIN EFENDİM/BİR BEN DEĞİL ALEM SANA HAYRANDIR EFENDİM!
EVLAD-ÜIYALİ ALARAK RAVZANA GELDİM/AHLAKINI MEDH EYLEYEN KUR'AN'DIR EFENDİM.
KURBANIN OLAM ŞAH-I RUSUL KOVMA KAPINDAN/ DİDARINA MÜŞTAK OLAN SUBHAN'DIR EFENDİM.
MAHŞERDE NEBİLER BİLE SENDEN MEDED İSTER / GÜL YÜZLÜ MELEKLER SANA HAYRANDIR EFENDİM
AŞK NEDİR?
Bir Baba Erene sormuşlar"AŞK NEDİR?".Cevap vermiş hazret: "DUMANSIZ ATEŞ , KONAKSIZ YOLCULUK , ANAHTARSIZ KİLİT , KADEHSİZ ŞARAP İÇMEKTİR".
Odun yanar kül olur, insan yanar kul olur.Bil ki güneşe bakmaya cesareti olmayan gölgede kalmaya,gölgeyi ışık sanmaya mahkumdur (Şems-i Tebriz)
Ey benim yetim gönlüm, bırak yamuk düşünmeyi sus ve sabret.Gözyaşının hesabını Rabb'im sorsun.Sen hakkını helal et.
Hz.Pir efendimiz Mesnevi için buyurmuştur:"BU NE YILDIZ NE FAL NE REMİL NE RÜYADIR.ALLAH VAHYİDİR DOĞRUSUNU ALLAH BİLİR"
Ben burada aşıkları kurtarmak için coşup kaynayan ab-ı hayatın kaynağıyım.Ben Allah Kelamıyım, Allah'ın zatıyla durmadayım.canın canına gıdayım.Tertemiz apaydın bir yakutum ben"(Hz.Mevlana
YUNUS EMRE/SEVDİĞİM SÖYLEMEZ İSEM
BU DEM YÜZÜM SÜREDURAM, HER DEM AYIM YENİ DOĞAR / HER DEM BAYRAMDURUR BANA, YAZIM KIŞIM YENİ BAHAR.
BENİM AYIM IŞIĞINA BULUTLA RGÖLGE KILMAYA /HOŞ GEDİLMEZ DOLULUĞU, NURU YERDEN GÖĞE AĞAR.
ONUN NURU KARANLIĞI SÜRER GÖNÜL HÜCRESİNDEN PES KARANLIK NUR İLE BİR HÜCREYE NİCE SIĞAR .
BEN AY'IMI YERDE GÖRDÜM, NE İSTERİM GÖKYÜZÜNDE / BENİM YÜZÜM YERDE GEREK , BANA RAHMET YERDEN YAĞAR.
SÖZÜM AY GÜN İÇİN DEĞİL SEVENLERE BİR SÖZ YETER/ SEVDİĞİM SÖYLEMEZ İSEM , SEVMEK DERDİ BENİ BOĞAR .
N'OLA YUNUS SEVDİ İSE , ÇOKTUR SENİ SEVİCİLER / SEVENLERİ GÖYER DEDİ. ONUN İÇİN BOYUN EĞER
BU AŞK BİR BAR-İ UMMANDIR/SEYYİD NİMAZOĞLU
B.U AŞK BİR BAHRİ UMMANDIR BUNA HADDÜ KENAR OLMAZ/DELİLİM SIRRI KUR'AN DIR BUNU BİLENDE AR OLMAZ.
SÜRE GELHDİK EZELİ'DEN PİRİM MUHAMMED ALİ'DEN /ŞERAB-I LA YEZALİDEN İÇ ENLERDE HUMAR OLMAZ.
EĞER AŞIK İSEN YARE SAKIN ALDANMA AĞYARE/ DÜŞ İBRAHİM GİBİ NARE BU GÜLŞENDE YANAR OLMAZ.
KIYAMAZSAN BAŞ Ü CANA UZAK DUR GİRME MEYDANA/ BU MEYDANDA NİCE BAŞLAR KESİLİR HİÇ SORAR OLMAZ.
HAK İLE HAK OLANLARA KENDİ ÖZÜN BİLENLERE / DOST YOLUNDA ÖLENLERE KAH BAHASI DİNAR OLMAZ.
BAK ŞU MANSUR'UN İŞİNE HALKI ÜŞÜRMÜŞ BAŞINA / ENEL HAKK'IN FİRAŞINA DÜŞENLERE TİMAR OLMAZ.
SEYFULLAH SÖZÜNDE MESTTİR ŞEYHİNDEN ALDIĞI DESTDİR / DİVANE RA KALEM NİSTDİR NE SÖYLESE KINAR OLMAZ.
Seyyid Nizamoğlu hazretleri
28 Ocak 2025 Salı
GERÇEK MUHABBET ÜÇ ŞEYDE GİZLİDİR
Gerçek muhabbet üç şeyde gizlidir:
Birincisi ; insanın sevdiğinin sözünü , başkalarının sözüne tercih etmesi.
İkincisi Allah'ın sevdiği meclislerde bulunmayı , başka meclislerde bulunmaya tercih etmesi.
Üçüncüsü , sevdiğinin rızasını kazanmayı başkasının rızasını kazanmaya tercih etmek.
Efendimiz SAV buyurmuştur;Öyle bir zaman gelecek ki insanlar beş şeyi unutup beş şeyi çok seveceklerdir;
Dünyayı sevip ahireti unutacaklardır
Dünya malını sevip ahiret hesabını unutacaklardır.
Halkı sevip Halık'ı unutacaklar
Günah olanı sevip tevbeyi unutacaklar
Sarayları sevip kabri unutacaklar
VEYSEL KARANİ İLAHİSİ
HAKK'IN HABİBİNİN SEVGİLİ DOSTU/ YEMEN İLLERİNDE VEYSEL KARANİ / SÖYLEMEZ YALANI YEMEZ HARAMI/ YEMEN İLLERİNDE VEYSEL KARANİ.
SEHERDE KALKUBEN YOLA GİDERDİ / HAKK7IN BİNBİR İSMİN ZİKİR EDERDİ/ ALLAH ALLAH DEYU DEVE GÜDERDİ / YEMEN İLLERİNDE VEYSEL KARANİ.
ELİNDE ASASI HURMA DALINDAN / BELİNDE HIRKASI DEVE YÜNÜNDEN / ASLA HATA GELMEZ ONUN DİLİNDEN / YEMEN İLLERİNDE VEYSEL KARANİ.
AŞIK YUNUS EY DER BENDE VARAYDIM / OL MÜBAREK HUB CEMALİN GÖREYDİM / AYAĞIN TOZUNA YÜZLER SÜREYDİMK/ YEMEN İLLERİNDE VEYSEL KARANİ
KUL HÜSEYİN
İÇMİŞ İSEN AŞYKIN MEYİNDEN/ DERYA DA BİR DENİZ DE BİR, GÖLDE BİR/ OKUDUYSAN HAKTAN GELEN KELAMI / YAZAN DA BİR KALEM DE BİR EL DE BİR.
KENDİN FARK ETMEYEN ARİF SAYILMAZ / PİŞMEMİŞ ÇİĞ SÜTE MAYA ATILMAZ / PİR SEVMİŞEM SEVDASINA DOYULMAZ / SEVİLEN BİR, SEVEN DE BİR, AŞK DA BİR.
HER İŞLERİN SIR OLUP NUR OLDUYSA / AŞK ŞARABI NUŞ EDİP TE DOLDUYSA / HAKİKATTEN HAKK7A AŞIK OLDUNSA/ ALİ DE BİR VELİ DE BİR , PİR DE BİR.
KUL HÜSEYNİM GÜZEL PİRE BEND(E) OLDUM / AŞIK OLDUĞUMDAN SARARIP SOLDUM/ BU FENA MÜLKÜNDE KAZANCIM BULDUM / KAZANÇ DA BİR EMEK DE BİR ,KAR DA BİR
DERVİŞ HİMMET
UYAN BE GAFİL HAB-I GAFLETTEN/ÖMRÜN GELDİ GEÇTİ HABERİN VAR MI/BİR HABER ALDIN MI SIRRI VAHDETTEN/MURG-I CANIN UÇTU HABERİN VAR MI.
BU DAR-I RIHLETTİR BURDA KALINMAZ/HEM SONU FENHADIR MURAD ALINMAZ/KAFİLE KALKACAK GERİ DÖNÜLMEZ/KERVANBAŞI GÖÇTÜ HABERİN VAR MI.
AZIĞIN VARMIDIR YOLA GİTMEĞE/DÖŞEĞİN HAZIR MI VARIP YATMAĞA/EJJDERLER GİBİ DEM ÇEKİP YUUTMAĞA/YERLER AĞZIN AÇTI HABERİN VAR MI.
MA'SİYET YÜKÜNÜ ALDIN BOYNUNA/ HİÇ ÖLÜM KORKUSU GELMEZ AYNINA/FELEK BİR KAÇ ARŞIN BEZİ EĞNİNE/ YAKASIZ DON BİÇTİ HABERİN VAR MI.
DERVİŞ HİMMET SENDEN EVVEL GELENLER / KİMİSİ KUL KİMİ SULTAN OLANLAR / DÜNYA BENİM MÜLKÜM DEYİP YELENLER / ECEL CANIN İÇTİ HABERİN VAR MI.
SEBEBLER
ŞU ARAPÇA OLAN "SEBEB"KELİMESİNİN FARSCA KARŞILIĞI "RESEN"OLUP BUNU NTÜRKÇESİ DE 'İP'TİR.BU SEBEBLER İPİ , BU DÜNYA KUYUSUNDA İŞE YARAR.KUYU ÇIKRIĞININ DÖNÜŞÜ ,İPİNSARILIP ÇÖZÜLMESİNE SEBEBTİR.AMA ASIL ÇIKRIĞI DÖNDÜRENİ GÖRMEMEKKÖTÜ BİR ŞEYDİR.DÜNYADAKİ ŞU SEBEB İPLERİNİ SAKIN HA SAKIN, ŞU BAŞI DÖNMÜŞ FELEKTEN BİLME! BİLME DE, FELEK GİBİ ELİ BOŞ , BAŞI DÖNMÜŞ BİR HALDE KALMA.ÖZSÜZLÜKTEN ÇIRA GİBİ YANMA.GEREKİRSE HAKK'IN EMRİ İLE RÜZGAR ATEŞ OLUR.ASLINDA ONLARIN HER İKİSİ DE HAKK'IN ŞARABIYLA SARHOŞ OLMUŞLARDIR. EVLADIM! BAŞ GÖZÜ İLE DEĞİL DE GÖNÜL GÖZÜ İLE BAKACK OLURSAN SU GİBİ LATİF OLAN HİLMİN VE ATEŞ GİBİ YAKICI OLAN HİDDETİN DE HAKK OLDUĞUNU GÖRÜRSÜN. EĞER RÜZGARIN CANI HAKK'I BİLMESEYDİ , TANIMASAYDI,AD KAVMİNİ ALLAH7A İNANANLARDAN AYIR EDEBİLİR MİYDİ?(Hz.Mevlana)
EŞREFOĞLU RUMİ HZ.
EY ALLAH'IM BENİ SENDEN AYIRMA/ BENİ SENİN DİDARINDAN AYIRMA
SARARUBEN SOLUP DÖNDÜM HAZANA/ İLAHİ HAZANIMI DALDAN AYIRMA.
SENİ SEVMEK BENİM DİNİM İMANIM/İLAHİ DİNİ İMANDAN AYIRMA.
ŞEYHİM GÜLDÜR , BEN ANIN YAPRAĞIYAM/ İLAHİ YAPRAĞIM GÜLDEN AYIRMA.
BEN OL DOST BAHÇESİNİN BÜLBÜLÜYEM' İLAHİ BÜLBÜLÜM GÜLDEN AYIRMA.
BALIĞIN CANI SUDA DEDİLER / İLAHİ BALIĞAM GÖLDEN AYIRMA.
EŞREFOĞLU SENİN KEMTER KULUNDUR/İLAHİ KULU SULTANDAN AYIRMA.
CÜRMÜM İLE GELDİM SANA(AHMET kUDDUSİ HAZRETLERİ)
EY RAHMETİ BOL PADİŞAH,CÜRMÜM İLE GELDİM SANA/ BEN EYELEDİM HADSMİZ GÜNAH, CÜRMÜM İLE GELDİM SANA.
HADDEN TECAVÜZ EYLEDİM, DERYA-YI ZENBİ BOYLADIM/ MA'LUM SANA BEN NEYLEDİM, CÜRMÜM İLE GELDİM SANA.
SENDEN UTANMAYUP HEMAN , ETTİM HATA GİZLİ AYAN/UURMA YÜZÜME EL AMAN, CÜRMÜM İLE GELDİM SANA,
ASLIM ÇÜ Bİ KATRE MENİ,HALK EYLEDİN ANDAN BENİ/ ASLIM DENİ,FER7İM DENİ ,CÜRMÜM İLE GELDİM SANA.
GERÇİ KESEL FISK Ü FÜCUR , AYB I ZELEL ÇOK HEM KUSUR/ LAKİN SENİN ADINA GAFUR, CÜRMÜM İLE GELDİM SANA
ZENBİM İLE DOLU CİHAN, SANA YAN , ZAHİR NİHAN/EY LUTFÜ Bİ-HAD MÜSTE'AN , CÜRMÜM İLE GELDİM SANA.
ADIN SENİN GAFFAR İKEN , AYB ÖRTÜCÜ SETTAR İKEN/KİME GİDEM SEN VAR İKEN ,CÜRMÜM İLE GELDİM SANA.
HİÇ SANA KULLUK ETMEDİM,RAH-I RIZANA GİTMEDİM/ HEM BUYRUĞUNU TUTMADIM,CÜRMÜM İLE GELDİM SANA.
BİN KERRE BİN OL PADİŞAH, ETSEM DAHİ BÖYLE GÜNAH/ LA-TEKNATU YETER PENAH, CÜRMÜM İLE GELDİM SANA.
İSYANDA KUDDUSİ ŞEDİD, KULLUKTA BİR BATTAL PELİD / DER KESMEYİP SENDEN ÜMİT, CÜRMÜM İLE GELDİM SANA.
27 Ocak 2025 Pazartesi
ŞEMS-İ TEBRİZİ
Sözün kıymetini "lal " olandan, Aş7ın kıymetini "aç olandan"Aşkın kıymetini "hiç" olandan öğren
DR EMİN ACAR HAZRETLERİ,MİRAÇ KANDİLİNDE YAPILACAKLAR
Peygamber Efendimiz (S.A.S) dünyayı şereflendirdiğinde mübarek Anacığı tarafından kendilerine süt ikram edilmiş, yine ayrıca Miraca çıkarken de Cenab-i Allah cc tarafından kendisine süt ikram edilmiştir.
Merhum Dr. Emin Acar Efendi de bu mübarek günlerde süt dağıtılması için yetkililere tavsiye ve nasihatte bulunur, halka süt dağıtılmasına vesile olur, bu konuda ilgilileri harekete geçirirdi. Bu gecelerde içilen sütun tadının annenizden içtiğiniz süt gibi olacağını söylerdi. Miraç a çıkarken Süt içen Rasullullah Efendimiz bir ömür boyu süte devam etmiş her gece bir tas süt içmiştir derdi. Miraç gecesinin: Yüce Türk Milleti'ne, İslam alemine ve tüm İnsanlığa hayırlara vesile olması dileğiyle...
MÜNİR DERMAN/MİRAÇ KANDİLİ
Blogda veya okuyucuda okuyun
Miraç Kandiliniz Mübarek Olsun
|
26 Ocak 2025 Pazar
SÜNNETULLAH
Sünnetullah , Allah Teala'nın kanunu demektir.İsra suresinde (ayet 76) buyrulmuştur ki "Yine onlar, seni yurdundan çıkarmak için neredeyse dünyayı başına dar getirecekler.O takdirde , seni nardından kendileri de fazla kalamazlar."
Nitekim bir kavim kendilerine gönderilen elçileri yurtlarından çıkartırlarsa çok geçmeden o kavim helak olup o yerde kalmamıştır.
Allah Teala "Bizim kanunumuzda hiçbir değişiklik bulamazsın" Yani peygamberelri çıkaranları helak etme adetimizde bir değişiklik bulamazsın" demektir.
Kutsi hadiste buyrulmuştur:"Benim bir veli kulumu hor gören bana açıkça savaş ilan etmiştir".
CENAZEYE TEKLİNDE NİÇİN ANNE ADI İLE HİTAP OLUNUR
Cenazeye telkın yapılırken annesinin ismiyle anılır. Babasının ismi anılmaz.Hz.Aişe ve İbni Abbas (r.anhüma) nın Hz.Peygamber (SAV) den rivayet ettiği şu haber mevcuttur:" Allah kullarının ayıplarını örtmek için kıyamet günü insanları annelerinin ismiyle çağırır.Telkın hadisi de bu yöndedir."Filanca kadının oğlu Fiilan"...Anne ismi bilinmiyorsa Hz.Havva'ya nispet edilerek çağrılır.
HER TOPLULUĞU ÖNDERLERİ İLE ÇAĞIRACAĞIZ
iSRA SURESİNİN 71 NCİAYETİDİR.
İnsan, toplu olarak yaşayan bir canlı türüdür.Hakk7ın kendisine verdiği kabiliyetyer nedeniyle toplyum ihtiyaçları görülür.Bir nevi büyük bir makinanın parçaları gibidirler.Her parça imal ediliş gayesine uygun hareket eder.İnsanların idaresine talip kimselere önder denilir.İdareciler içerisinde hangisinin sevgisi kalbimizde mevcutsa bir anlamda onu önder kabul etmekle bir anlamda önderlerle birlikte hesap günü çağrılacağız.insan idareci olarak kimi tercih etmiş ve onu başa geçirmişse o kimsenin yaptığı tüm işlerden mesuliyet cihetinden hissesi vardır.
DİNİ EMİRLER FİZİK KANUNU GİBİ KESKİNDİR
Hak Teala, faizi haram kılmıştır.güle oynaya bu faizli paralardan alanlar da onlara kefil olanlar da , yalnız onlar değil mani olacak yerde susup oturanlar da herkes perişan olur.İçki gibi, kumar gibi, faiz gibi , zina gibi Allan Teala'nın haram kıldığı şeyleri hem yapanlar , hemde mani olmaya çalışmayanlarAllah7ın sillesini yiyecektir.Dinin emirleri, yasakları, ilahi kanunlar yani şeriat, hayat kanunları , tabiat kanunları , fizik kanunları gibidir.Fizik kanunlarına aykırı bir bina nasıl çökerse , hayat kanunlarına uymayan , aykırı hareket eden kişiler nasıl perişan olursa ; şeriat kanunlarına uymayan , isylan eden kimseler de aynen öyle çarpılırlar.Bunları bizzat görmek , insana, bir kitap okumaktan daha tesir eder
MEKKE İÇİN SÖYLENEN BİR KASİDE
Vaktiye camiül Ezher'de Şeyh Muhammed Hıdır Hüseyin isimli Tunus lu bir alimin "Kabe-i Muazzamanın etrafında" isimli bir kasidesi vardır.
"Ey Hac ve Umre nimetine mazhar olan bahtiyar insan" Gezih dolaştığın sokaklar, Hz.Muhammed Mustafa'nın ve onun muhterem sahabelerinin gelip geçtiği yerlerdir.Oralarda geziyorsun.Secde ettiğin haremi şerif sahası , Kabeyi muazzama civarı , buradaki çakıl taşları, kum zerrecikleri, Peygamber-i Zişanın gözyaşları ile yıkanmış yerlerdir"
MEDİNE İÇİN SÖYLENENLER
Hacıveyiszade Mustafa Efendi Medine için şöyle demişti:"Oğlum,Medineyi Münevverede evliyaullah gizleniyor.Burada makam, mevki, menzil siliniyor.Buranın hikmeti sırrı budur.Burada etrafı bir tevazu, bir nur, bir esrar peredsi kaplıyor.Güneşin doğmasıyla , yıldızların silinmesi, şehir ışıklarının sönmesi gibi , veliler velisi, peygamberelrin imamı, Peygamber-i Zişanın himmeti , ruhaniyeti, maneviyatı , letaifi örtüyor, burada gizli bir perde var yavrum. Burada herkes edeple gezsin , herkese hüsnüzan etsin diye , böyle bir hal var.Hiç belli olmaz.İşçidir, tamircidir, hamaldır;ama Allah'ın veli kuludur..aman yavrum burada kimseye kusur bulma, kendi kusurunu gör.Her gördüğünü Hızır, her geceyi Kadir bil oğlum.."
MEDİNE-İ MÜNEVVERE'NİN TECELLİLERİ
1991 yılı Ramazan gğecesi Harem-i Şerifte yeni tayin edilen Şıh Eyyub teravih kıldırmakta idi.O ramazan için Ürdünden gelmiş bir aile, iki oğlu ile birlikte her gün teravihe geliyorlar.Namazda o ihtiyar ve iki oğlu hemen önümde idiler.Namazda Şıh Eyyub 25 nci cüzü okuyordu."Ha Mim ayr sin kaf" diye başladı.Bayati makamında , çok hazin bir başlayışla başladı."Melekler, yeryüzündeki emmeti Muhammede , müminlere dua ederler , istiğfar ederler; Cenabl-ı Hak'tan onların affını dilerler.."
Önümde olan o ihtiyar birden yere düştü.İki oğlu selam verdiler.Zemzem suyu getirdiler.İhtiyar oğullarına "Namazınıza devam edin " anlamında el ile işaret yaptıSağ tarafına yatırdılar .Birisi Abasını çıkardı, başının altına koydu.İhtiyar bir taraftan ağlıyordu.
Namaz bitti herkes geçmiş olsun dediler.Ben en geriye kaldım.İhtiyar için için ağlıyordu.Ben yanına yaklaştım."Amca ayet-i Kerime mi dokundu.Seyyidina Ömer'e de böyle olmuştu.Vet Tur suresini birisi okuyormuş,Hz.Ömer'de böyle düşmüş". İhtiyar ağlayarak cevap verdi:
"Bu ayet-i Kerimeyi Şıh Eyup namazda okurken baktım, mihrabda Peygamber-i Ziişan'ı gördüm:Melekler ümmetime dua ederler, istiğfar ederler de ben etmem mi diyor, mihrapta dua ediyordu.Gözümün önünde böyle tecelli etti, dayanamadım, ayaklarım taşıyamadı, yıkıldım.."(Ali UUlvi Kurucu hatıraları)
25 Ocak 2025 Cumartesi
DÜNYADAKİ EYVAHLAR
İnsan üç çeşit eyvah der.Günlük eyvah, Yıllık eyvah ,ömürlük eyvah..
Günlyük eyvah ; hanım mutfakta yemeği yakar, eyvah derisinz.Yerine yenisini pişirirsiniz.
Senelik eeyvah; elbise diktirirsiniz dar olur, sıkar, eyvah dersiniz.eskiyinceye kadar giyersiniz.
Ömürlük eyvah; Ev yaptırırsınız, gönlünüze göre olmaz, her girip çıkışta eyvah dersiniz.
Bunların hepisi fani hayata dair eyvahlardır.Aklımıza fani olan eyvahlar gelir ama ebedi eyvah aklımıza gelmez.Ehli cennetin de eyvahı olacakmış.Biz niçin daha fazla kulluk edemedik diye eyvah ederlermiş.çünkü daha fazla kullak yapabilenin cennetteki mevkisi farklı olurmuş.
DİN ADAMNI SİYASETÇİ OLABİLİR Mİ?
Bu mesele çok su götürür.Hereke hitap edip vazifesini yerine getirirken yalnız bir zümreye ait sayılmak ,Parti taassupları yüzünden diğer insanlara hitap ve ders imkanından mahrum kalmak isabetli midir?
Bir din adamı , siyasetin çok bozuk olan şartlarını yerine getirebilir, onlara ayak uydrurabilir mi? Yerine getirse ve ayak uydursa , davasına ve şahsiyetine zarar gelmez mi?
"Samimi dindar , hak yemez, halkı tanır ve yapılacak şeyi bilir iyi insan ların, siyasetten uzak kalmaları , memleketi, devleti, ehil olmayan, hatta çıkarcı ve kötü kimselerin eline terk etmek olmaz mı buda günah değil mi?
Herhalde işin doğrusu , karı zararı ve her zamana ait vaziyetin nezaketini göz önüne alarak , nefsinin hilelerine kapılmadan ve din adamlarının halk üzerindeki tesirinden faydalanmaktan başka bir şey düşünmeyen politikacı cambazlara aldanmadan; ayrıca aklı eren, hak söyler dostlarla müşavere ederek , icabına göre karar vermektir.
DEĞERLİ İKİ ŞEYİ MUHAFAZA EDEBİLMEK
Değerli iki şeyi muhafaza etmek, yerli yerinde kullanmak çok zor, çok güç iştir.birisi servet, diğeri heyacan..Servete hakim olmak , onu yerinde değerlendirmek, kendini kaptırıp şaşırmamak zordur.Heyacan da bi rdeğer bir kıymettir.Her kula nasip olmaz. O da yerinde sarfedilirse çok faydalı olur, sarf edilmezse zararlı oluyor..
AVUKAT BEKİR BERK-ALİ FUAT BAŞGİL-NECİP FAZIL
Risaleyi Nur talebelerinin bütün davalarını göğüsleyen bila bedel takip eden bir avukattı.Necib Fazıl7ın çıkarttığı Büyük Doğu mecmuasınada yardım ediyordu.Zamanın Milli Eğitim Bakanı Tevfik İleri'yi ikna ederek Menderes'den dergi için yardım almıştı.Tevfik İleri Bekir Berk7e şunları söylemiş:"Bekir bey. allah Selamet versin, Necib Fazıl bey, dergisin namı müstearla PROFESÖR bilmem kimdiye yazı yazıyor.Bunları onun yazdığını öyle birilerinin olmadığını her kes biliyor.Madem böyle bir yardım oldu.Büyük Doğu mecmuasını büyütün.memleketin sevilen kişilerinden yazılar alın.AliFuad Başgil'e, Nurettin Topçu'ya, Mümtaz turhan'a gidin" der.
Bekir Berk bu tavsiye üzerine Fakülte'den hocası olan Ordinaryüs Profesör Ali Fuad Başgil'e gider.Hoca, bekir beyi hoş karşılar.Meramını söyler.Hoca şunları söyler:"Bekir bey her münasebetle söylediğim bir sözü sana da söyliyeyim.Allah bana evlat vermedi.Talebelerimi evlat kabul ederim.Bilhassa böyle mukaddes dava uğruna şahsi hiçbir düşüncesi olmayan talebeleri reddetmek istemem.Fakat bahsettiğin derginin sahibi meczup..Meczupla da yola çıkacak kadar cesur değilim.ben korkarım. Bende biraz temkinli haller var.Bu mübarek insan bugün sever, yarın söver.Damarına basılmaz..Neye güceneceğini debilemezsin.bu tipler müstesna insanlardır.Ben böyle insanlarla yola çıkamam.Bu zaafım var. İstersen korkak de..Seni mahzun göndermek istemezdim. Fakat başka bir arzun var ise başüstüne.." dedi.Bekir bey elini öper hoca onu alnından öper ve şunu söyler;
":Bekir bey, tamebelerimin içinden , mukaddes dava için koşacak gençleri görmekle bahtiyarım.Ölsem de artık gam yemem.Sizler inşallah bir kervan olacaksınız.Nureddin Topçu beye git.O benden daha derviştir, daha sabırlı, daha tahammüllüdür.O yazabilir.benden selam söyle"
Oradan çıktıktan sonra Nureddin Topçu'ya gittim.Maksadımı söyledim.Hoca çok memnun oldu.Hadi seninle Necib Fazıl'a gidelim çok zaman oldru görmedim" dedi. kalkıp Derginin cağaloğlu'ndaki yerine gittik.İçeri girdim baktık ki Necib Fazıl bedeninin yarısı çıplak ayaağında pantolon var bizi karşıladı...Bekir Berk konuyu söyledi.Necib Fazıl , Nurettin Beyin kendisine gelmesinden memnun vaziyette şöyle söyledi:
"Nureddin Bey mademki bu işe giriyorsunuz, sizden beklenen, rica edeceğim bir mevzu var.Millete mal olmayan inkılaplar diye bir seri makale yazacaksınız.Sizden bunu bekliyorum"..
Nuureddin Bey şucevabı verdi:
"Necib Fazıl bey" biliyorsunuz ben İmam Hatip okulunda hocayım.Bugünlerde imtihanlar var.Söylediğiniz mevzuunun derinliklerine inmek lazım.Hazırlıklı değilim. Fakat türkiye'nin Marif Davası isimli bir kitap yazdım, yeni bitti, kimseye göstermedim.Onu vereyim. onları neşre başlayın"
Topçu bunları söyleyince Üstad bir anda heyacanlıneverdi, çoşuverdi:"Bekir Berk, şu hale bak! Talihsiziz.Talihsiziz.En samimi insanlarımız bile korkuyor.Bu yol çileli Bekir berk çileli,dikenli..Kimse diken üstünde yürümeye razı olmuyor.Sonra dur bir hahve söyliyeyim diye dışarı çıktı.
Ben Nureddin bey, üstadın sözlerinden alınmasın diye telaşy içinde iken Topçu hoca gülümsedi ve şöyle dedi:"Bekir bey gücenmek ne demek? asla gücenmem.Ben bu ruhları bilirim.Fakat şu anda Allah'ın sonsuz kudretine hayranım. ki , bu bozuk makinada , bu dehayı nasıl saklıyor?"
Üstad biraz sonra geldi, kusura bakmayın, çamaşırlarınız yıkandı geliyor diye telefon ettiler.bir türlü gelmediler o nedenle üstüm çıplaktı.Nureddin Bey şucevabı verdi:"Efendi, pehlivanlar böyle olur.Güreş minderinde fanila giymez"
LADİKLİ HACI AHMET EFENDİ'nin SELAMI
Ali Ulvi kurucu efendi hatıralarında nakleder:Medine'de gizlilerden şıh Ziiyaeddin Efendi denrilen bir zat var imiş ancak bu zatı geç tanıyabildik.Evniden çıkmazdı, yaşlı idi, münzevi idi.Cumalara giderdi.Pakistanlı idi.Kendisinin varlığından haberdar oluşumuza bir hadise oldu:
1947 yılında ilk Türk hacılarına müsade verilince Konya'dan bir Zat Medine'ye geldi."Ladikli Ahmet Ağa , Şıh Ziyaeddin Efendi'ye selam gönderdi" dedi.Ladikli hazretlerinin gıyabında selam gönderdiği Ziyafeddin efendi kimdi? O günlerde Medine'de , Türkiyeden gelmiş bir kitapçılık yapan Ziiyaeddin efendi denilen birisi vardı.Konya'dan selamı getiren kimseyi aldım, kitapçı Ziyaeddin Efendiye götürdüm.Ladikli'nin selamını iletti.kitapçı selamı aldı ancak Ladikli Ahmet Ağa'yı tanıyamadı.Bize sordu "Ladikli Hacca geldi mi?"biz dedikki gelmedi.Kitapçı "Acaba beni nereden tanış "diye tereddüt etti.Keşfi açık ve kerameti bilinen Ladikli Ahmet Ağa'nın görmediğibu zata gselam göndermesi bize garip geldi.Acaba kitapçı gizli bir evliya mı idi de biz belmedik diye düşündük.Saatçi Osman efendi bile hayret etti:"Birader, dedi ;bu maneviyat alemi bilinmiyor.Herede amcanız gibi olacağız her gördüğümüz sakallıyı Hızır sanacağız dedi.Bu merak içinde Hacdan geri dönenlere tenbih ettik" Ladikli Ahmet efendinin selam gönderdiği Şıh Ziyaeddin kimdir?" diye.Haber saldığım kişiler Ladikli Ahmet efendiyi bulup sormuşlar:"Nasıl bir Zat idi.Türk mü?" diye.Ladikli demişki "Hayır benim selam gönderdiğim zat türk olmayacak.Ya hindistanlı Ya Pakistanlı" demiş Bunun üzerine haberi götüren şahıs demişki :Efendim Medinede olan Saatçi Osman Efendi, Fehmi Efendi, Ali Ulvi bu şahsı bilemediler deyince Ahmet Ağa baklayı ağzından çıkarmış:
"Şıh Ziyaeddin ile manevi bir toplantıda tanışırız.Bu toplantıda , Ziyaeddi nEfendi gelmiş halini arz etmişti;" Kendisini nkötürüm bir kızı varmış.Kıza annesi bakarmışO da vefat etmiş.Kızın bakamı efendinin üzerine kalmış."Sakat kızıma annesi bakıyordu.Eşime bu hizmet sana kafidir.Bu kızcağızın hizmetini görmen , benim rızamı alman için kafidir.Ömrümüz böyle geçerken hanım vefat etti.İkinci bir hanım alsam ona bakmaz.Bende bakamıyorum.Artık Rabbim ya şifasını versin, ya cemaline kavuştursun.Kmadere razıyım , fakat her insanın bir gücü takatı vardir.Ben kendimi bilen aciz bir insanım.kadere isyan edeceğim diye korkuyorum.Allahımızdan dileyin de beni bu azaptan ve hatardan kurtarsın.."
Ladiklinin bu haberi Medine'ye ulaşınca Saatçi Osman Efendi o şahsı hatırladı:"Yahu Şifa medresesinin sokağında , Daraban mahallesinde Kadiri Şeyhi Ziiyaeddin Efendi var.Geçende kızı vefat etmişti.Cuma'dan Cumaya dışarı çıkar.
ona bir gidelim" dedi gittik.biz kendisine:"Efendi Ladikli Ahmet Ağa'nın size selamı var" deyince hemen:"Ah Ahmet Ağa! Ahmet Ağa! Ahmet Ağa ile hukukumuz eskidir dedi.sır olarak konuşuyordu."Ahmet Ağa berekettir.Kendisine benden de selam söyleyin. Allah onunda benimde İslam alemine etitği dualarımızı kabul eylesin.Duaları kabul ettirmek zorlaştı. Günah arttı. Kötülükler çoğaldı..Emri bil maruf nehyi anil münker zorlaştı.İnsanlar ağzından çıkanla ve gönlünde yaşattığı niyetlere me'cur olacak. Anca kgönül istiyor ki,sadece gönülde temenni edenlerden olmasak da , cemiyetlerde dağlar gibi taşlaşmış isyanların,iinkarların izalesine gayret edebilsek .Fakat işimiz ancak gönüllerdeki dilekler ve dillerdeki dualara kaldı" dedi.
TASAVVUF SAHTEKARLARI YAHUT TARİKATTA YOL KESENLER
Medine'ye hicret etmiş ehli tarik iki şahsın hikayesi.Bu şahıslar Konya'dan Medine'ye nicret etmiş hafız, yanık sesli bir zat olan Esad Erbili hazretlerinden ders almış Makinacı Tahir efendi isimli bir kişi..Konya'(da bisiklet tamir ettiğinden "Bisikletçi Hafız" diye tanınır, Medine'ye hicret ettikmten sonra dikiş makinası v.s tamir ettiğinden "Makinacı Tahir" diye anılmıştır. Diğeri ise Mersin'li Yusuf Efendi.
1947 yılında Medine'ye Mehmet EFendi isimli birisi gelir.40-45 yaşlarında.Makinacı tahir efendi ile ünsiyet kurar İrfaniye medresesinde bir oda bulurlar orada ikamet eder.Bu zat rüyalar gördüğünü , rüyasında Esad Erbili hazretlerinden emirler aldığını, izin aldığını, kendisine rüyada malumatlar verildiğini söylemeye başlar.Birgün bu iki kişeye der ki:
"Bugün rüyada gördüm.Menemen Şehitlerinin asıldığını, Şeyh Esad efendinin oğlu Şeyh Ali efendinin asıldığı gündür.Binanaleyh onların hatırasını aziz ve mesbud etmek için boynumuza ip takmamız lazımdır.
Parmak kalınlığında birer parça ungan verir.Boyunlarına takarlar.Tahir efendi ve Yusuf efendile rsaf inanmış insanlardır.Şeiyh efendi söyleyince akan sular durur, suizan, şüphe bilmezler.Bu iki şahıs Medine'de tanıdıkları Şaban Efendi isimli bir zata da giderler ve ondan da boyunlarına ip takmalarını isterler.Şaban Efendi İstanbul'da askerlik yapmış gözü açık bir kişidir.Hayır takmam gidip Saatçi Osman Efendi'ye bu işi danışayım der.Saatçi XOsman Efendi meseleyi öğrenince , şunları söyler:
" Herşeyin bir ölhçüsü , bir mantığı vardır.Maalesef bugünlerde tasavvufun ölçüsü kayboldu.Bir adam hocalık , şeyhlik iddia ediyor. Bakalım ehil midir? Yahu bu adam kimdir? İlmi seviyesi nedir? Şer'an ne icab eder. Caiz midir? değilmidir?Farzmıdır? Sünnetmidir? Farz ise ayn mıdır, kifaye midir?Yoksa vacip midir? Mendupmudur? Müstehap mıdır? Bunlar en basit müslümanın dahi bildiği şeylerdir.Bunları şeyhlik ididasında, hatta kutuplluk , gavslık iddiasında olan bir adam , bunları dahi bilmeyecek kadar cahilse , bu işin mantığı ,ölçüsü kalmamış demektir.. Bu ip hne Yahu?Bunun dinde yeri var mıdır? Bu dinin neresine sığar? Tasavvuf adına bu saçmalığı , deliliği yapan adama itibar edilir mi?
Şaban efendi ip takmayınca, , adam bundan şüphelenir ve düşünür:"Şaban efendi bana inanan iki adamı benden soğutacak, şuna bir iftira atayım" diye bir hile düşünür.
Şaban efendi bu şıh olacak adamı ve diğer iki kişiyi evine davet eder.Haremde namaz kıldıktan sonra gelir otururlar.Bir ara şaban efendi kahve getirmek için odadan dışarı çıkınca makinacı Tahir şıhlık ididasındaki adama sorar: "Hazret açılmıyorsunuz, bu gece çok kapalısınız, inkişaf olmadı, fütühat olmadı , nedir bu inkıbaz?.Şaban efendi bu konuşmayı oda dışında duymakta. Öteki cevap verir:"Nasıl açılırım tahir efendi? Şaban efendi cünüp?" bunun üzerine saf olan Tahir efendi dışarı çıkar:"Hafız efendi bir boy abdesti alıver" Şaban efendi der ki:" Mescidi Saadette biraz önce birlikte namaz kıldık,birlikte eve geldik.adam bana cünüp diyor.Ancak başka iftira bulamıyor.Öteki de tereddütsüz inanıp , kanıp gelerek benden yıkanmamı istiyor.Herif iftira atacak, çünkü boynuma ip takmadım"
Bu hadiseyi öğrenen saatçi Osman Efendi Makinacı tahir efendi ile görüşüp ona nasihat eder:"Tahir efendi bu işin sonu çok kötü olur.Bu hükümet böyle şeyleri sevmez.Bir takip olur.Bu adama o kmadar bağlanmayın"
Adam foyasının çıktığını, sevilmediğini anlar Medine'den gider.Sonradan bir Ermeni dönmesi olduğunu , bazı tasavvuf bilgileri öğrenip, sakal bırakıp , böyle sahte şeyhlik oyunmları ile geçimini sağladığı ortaya çıkar..
Bu adam kaybolduktan sonra Mehmet kahraman isimli birisi daha zuhur eder.Artvinli bir yapı ustası imiş.Adana'ya gitmiş, Sami efendinin sohbet ve zikir halkasına dahil olmuş,Medine'ye muhacir olara k gideceğini sööyleyince Sami Efendi "Orada kardeşlerimizden Şın Ali Rıza efendi'ye, Hafız Tahir efendi'ye , filana filan selam söyle" demiş. Bu adamda selamları getirdikten bir kaç ay sonra Makinacı Tahir, Mersinli Yusuf ve Mersinli Hacı Osman efendi'yeyanaşıp:Önce:
"Sami efendi hazretelri beni hassaten gönderdi" diyerek şeyhliğini ilan etmiş.Sonra Sami Efendi'nin medine'de olan halifesi Kaşıkcı Ali Rıza efendi için :"Ali rıza Efendi de feyz yok.O yalnız şeriatta , zühd-i mücerredde kalmış.Atmış yaşından sonra hafızlığa çalışmıştır.Artık işin irfan tarafını bırakıp zahire geçmiş, batınla alakasını kesmiş bir molla olmuştur.Manevi mevkiiini kaybetmiştir." diye onu makamından indirmiştir.Bu suretle bazı saf dervişleri ele geçirip onları üç dört sene perişan etmiştir.1963 yılında sami Efendi Medine'ye gelince bu durum kendisine arzedilmiş.Tahir Efendi, Sami efendinin ziyaretine gelince iki arada kalmış.Sami XEfendi hazretleri durumu sezerek sohbetinde şöyle buyurdu:
" Tahir efendi! Medineyi Münevvere de kimseye kötü denmez.Ben buraya kimseye kötü denilsin diye gelmedim.Ancak bu iş burada bitecek.Alakanız fakire olacak.Sizin şeyhiniz , hocanızk benim.Eğer mir meseleniz var ise , maddi veya manevi, anca beraber kanca beraber, Allah'ın izniyle birlikte halledeceğiz.Sanki Cenab-ı Hak, beni buraya bunun için göndermiştir.Sen saf kalbi temiz insansın..Tahir efendi bu durumu Mersinli Yusuf Efendi ile diğer kişiye nakleder.Yusuf efendi kabul eder, diğeri kabul etmez.Sami Efendi'nin Medineye gelişi ile Mehmet Karaman rahatsız ve tedirgin olur..Hacı Osman bu son durumu kendisine anlatınca şıhlık iddiasındaki adam kalkıp Mekkeye gider orada taife geçer ve orada ölür.
24 Ocak 2025 Cuma
ŞEYHÜLİSLAM MUSTAFA SABRİ EFENDİ
Sami Efendi hazretleri, Şeyhülislam Mustafa Sabri efendi ile alakalı şu anısını anlatmıştır:
"Ben Hukuk mektebinde okurken , bazı talebe arkadaşlar la beraber Meclisi Mebusan'a gitmiştik.Sabri efendiyi kürsüde konuşurken bulduk.İfadesindeki mantık , bizi hayran bıraktı.Anayasa'nın 35. ncimaddesinden bahsediyordu.Bu madde, padişahın sulta ve selahiyetini tahdit ediyor, sınırlandırıyordu.Mustafa Sabri efendi buna itiraz ediyordu.Konuşxması çok hoşuma gitmiştiŞeyle demişti:"Efendiler, siz, Osmanlı padişahını , sadece bir padişah olarak görüyorsunuz.Aslında hakiki vechesiyle Osmanlı padişahı, bir padişah değil, Halife'dir.Binanaleyh halife-i Müslümin 'in hürriyet ve selyahiyetini tahdit etmek; şeriatın sulta ve selahiyetini tahdit etmektir.Meclis şeriat kuramaz ancak kanuna açıklayıcı maddeler ekler; şeriatın nassı bulunmayan kanunlarda, tadilat yapar; kayıtlar koyar dedimPadişah yani Halife şeriata bağlıdır.onun emri altındadır.Onun gösterdiği yolda ve verdiği selahiyetle hareket eder.Onu tahdit etmek kimsenin haddi değildir.buna kimsenin gücü yetmez.Bugün cemiyet ve Meclis tefessüh etmiştir.
ZALİMLERE MÜHLET VERMEK
Maide suresinin 42 ila 45 ayetlerinde Önceki ümmetlerin helak nedeni anlatılır. Önceki ümmetlere elçiler gönderildiği, boyu neğsinler diye onlyara darlık ve hastalıklar verildiği ,ancak boyun eğmeyenlerin uuyarılara rağmen kalplerinin iyice katılhaşması üzerine şeytanın onlara yaptıklarını cazip gösterdiği ve Hak teala'nın azim bir imtihanı olarak onların üzerlerine her şeyin kapılarının açıldığı ve bu sebeble şımarıklıklarının artması üz erine ansızın onlaarın felaketle köklerinin kesildiği ifade buyrulur.
Şeytanın sağ taraftan gelmesi vardır.Şeytan küfür ve günahları güzel gösterir.Şımaranlar , tefekkür ve düşünmeyi bırakıp lezzet ve rahata koşarlar.Onlara istidrac kapısı açılır.Allah onları sıkıntı ve darlıktan kurtarıp çeşit çeşit nimet ve ihsanlara çevirir
Ehli zahir için mal, mevki, kabul, sıhhat ve benzeri zahiri nimetler vererek nimet suretinde belalar(imtihanlar) açar.
Ehli batın için gayp fütuhatı, ayetler gösterme, keramet zuhur etmesi, nurların görünmesi, sırların keşfi havatırı gözleme, vakitleri muhafaza, ruhaniyeti müşahede ve bunlar gibi süluka yeni başlayanların terbiye olundukları batını nimetlerle imtihpan olma.Ehli batının orta halli olanlarına süluk anında riyazatların çokluğundan kaynaklanan usanç ve bıkkınlık hali afetler arız olur.Şeytan onlara vesvese verir Artık şeyh ile sohbete ihtiyaçlarının kalmadığını, kendilerinin olgunlaştığı düşüncesi imtihan olarak onların nefislerine musallat olur.Şeytan onlara harikulade şeyler gösterir.onlarda bu şeyleri ibadetlerinin semeresi sanırlar.
SAMİ EFENDİ HAZRETLERİ
Şeyh Esad Erbili hazretlerinin bir çok halifeleri içinde yalnız Sami Efendi hazretleri için "ŞEYH SAMİ EFENDİ" demiştir. Bu hadise . Sami efendi hazretlerinin kadrinin yüceliğini ve Esad Efendi hazretlerinin gönlünde oluşturduğu yüksek makamın derecesini gösterir.
ÖZÜ SÖZE KURBAN ETMEK
Eskiden beri , lafz u mana, üslup ve muhteva bakımından edipler ve şairler, mütefekkirler ve alimler ikiye aayrılmışlardır. Bunlardan bazıları , sadece uslüp ve ifadeye, vezin ve kafiyeye kıymet vererek; manayı ifadeye feda etmişlerdir.Ve bu hali de , kendini en çok şiirde gösterir. Diğer zümre ise , en çok mana ve muhtevaya ehimmiyet vererek, özü söze kurban etmemişlerdir.
TASAVVUF VE MEDRESE
Nakşibendi meşayığından , her harekatını Peygamber-i Zişan efendimizin harekatına uygun tatbik etmeye çalışan büyük bir alim zata sormuşlar:"Efendi hazretleri, ulame ile mutasavvife arasındaki gerginliğin sebebi nedir?". Hazret cevap vermiş;
" Ulema, Resulü Ekrem efendimizin ilmine, mutasavvife de Peygamberin (SAV) ameline varis olmuştur.Bu sebebden ki Resulullah efendimizin hem ilmine hem ameline varis olan bir zata "Zülcenahayn" yani iki kanatlı deniyor...Binanaleyh tarikat, ruhsatlarla değil , azimetlerle amel edip , ahlakı peeygamberi ile ahlaklanarak , bütün manevi hastalıklardan temizlenip . Cenab-ı Hakk'ın rızasında fani olmaktır.Bu durumda olanlar tarikattaen maksud ve matlub olan gayeye erişmiştir.Tarikat şeriat dairesi içinde bir dairedir.Tarikatten düşen , şeriate düşer.Şeriattan düşen ebedi hüsranda kalır.
İKTİSATÇILIK
İktisat , israfın zıddıdır. İsraf sadece para ve malda olmaz.Saedce yemek ve içmeye mahsusda değildir.Bilakis fikir, zihin, istidad, kabiliyet, vakit, zaman, nefis ve nefes gibi manevi ve mücerred kıymetlerin israf ve heder edilmemesi gerekir.Maddi sahadaki ölçülerin yanında manevi sahadada ölçü olmalıdır. Yemek için yaşamamalı, yaşamak için yemelidir. Dini tebliğ edenlerde bu yön yoksa, tebliği etkili olamaz. tELKİNLERİNİ ÖNCE NEFSİNE YAPMALIDIR.
DİNİ GEÇİM KAYNAĞI(MEDARI MAİŞET) YAPMAK
Dini cemaatlar içindeki miras paylaşım kavgasıİslam inancından olmaması gereken bir durumdur.Çünkü tebliğ'de, irşatta para olmamalıdır.Resulullah efendimizin,tebliğ işinde dünyevi ücret istemediğini bizatihi ayetler belirtmektedir.Çünkü O' nun ve yolunda gidenlerin bu vazife karşılığı ücret istemediği aşikar iken, bu yolla servet edinip bu servetin mirasçılar arasında büyük kavgalara neden olmasınin islamiyet içinde yeri yoktur."Benim ecir ve sevabım Allah'a aittir" diyerek insanlardan istiğna göstermiştir.Son asrın harikası olan Bediüzzaman Said Nursi hazretlerinin hayatına bakıldığında tıpkı Resulullah efendimiz SAV gibi niçbir mal varlığı bırakmadığı gözükecektir.Şeyh'in müritlerine dayalı serveti asla olamaz.Herkesin uğruna esir olduğu maaş, rütbe, servet ve daha nice bin şahsi ve maddi menfeatlarda asla alakası olmayan insan, gönüller fatihi olur.
23 Ocak 2025 Perşembe
FGİLİSTİN HALKININ ASLI TÜRKTÜR
Filistin halkı hakikaten kahraman bir halktır.Haçlılara karşı cenk eden ve Filistin'i tekrar feth eyleyen kahramanların öz be öz torunlarıdır.Bunların %80 i Anadolu ve Irak7a gelip yerleşen Selçuklu Türkmeleridir.%20 si Selahaddin Eyyubi'nin davetine icabet eden Kafkasyalılarla Kürtlerdir.İlk olarak Türken muhariplerini Suriye'yle götüren ve Haçlılara karşı en evvel onları savaşa sokan zat, Alparslan ile Ferruh Şah'a lalalık eden Musul ve Elcezire mıntıkaları Atabek'i İmamüddin Zengi'dir.Haçlılara karşı onun başlattığı muharebeleri, oğlu Halep atabek'i Nureddin Zengi devam ettirdi.Takriben 35 yıl süren Zengi'ler savaşı müddetince Anadolu ile ırak'ın kuzeyinden Suriye'ye Türkmen akını devam etti.
Zengilerin yerini Selahaddin Eyyubi alınca , Suriyedeki Türkmen mücahitlere Mısır'daki Memluk muharebelerini ilave etti.Kendisi Kafkas Kürtlerinden olması hasebiyle , Kafkasyalılardan Kürtlere yardım çağrısında bulundu.Her taraftan derlenen bu kuvetlerle Selahaddin Eyyubi haçlılara ezici darbeler indirme kudretini gösterdi.
Akebe'den Tarsus'a kadar uzanan Filistin'i , Lübnan'ı , Suriye'nin kuzey kısmı ile sahil mıntıkalarını ve Anadolu'nun güney sahillerini havzasına alan dört emaret halinde hakimiyetlerini kuran Haçlılar, işgalleri altındaki sahanın şehirlerinde ve köylerinde kılıçtan geçirmedik müslüman bırakmamışlardı.Bundan dolayı Selahaddin Eyyubi Filistin7i gelri alınca Şehir ve köyler tamamen boş kaldı.Suriye ve Lübnan'dan Haçlılar daha atılmadıkları için Araplardan kimse Filistin'e gidip yerleşmek istemedi.bunun üzerine Selahaddin Eyyubi , yardımına gelen mücahitleri taltif etmek suretiyle buralara yerleştirmeye mecbur kaldı.
Filistin müftüsü Emin el Hüseyn sırası geldikçe "Filistin türk olduğu halde Türkiye Filistin le alakadar olmuyor" diye sitem ederdi.
DİN VE SİYASET
Din ve siyaset , ihtisas isteyen iki mühim mevzudur.Fakat ikisini de maalesef her kes konuşur.Nerdkes kafasına peşin bir hüküm kurmuştur. Falan giderse, filan gelirse bu iş düzelir derler.İşimiz hep şahıslara bağlıdır.Ekip kurmak, kadro yetiştirmek , milleti aydınlatmak gibi ciddi meselelere ne yazık ki kimse eğilmek istemez.
YAHUDİ İNSANLIKTAN ÖÇ ALIYOR
Yahudi bir beladır, onunla harbe girersiniz, arkasındaki büyük devletlerle savaşırsınız.Haydi üç beş günlük savaş bitti diyelim . Fakat sulh müzakereleri üç sene, beş senede bitmez.Yetmişbin tane yalan söyler.Her gün yeni bir şart koşar.Uzata uzata karşısındakini öyle bir hale getirir ki"Allah belasını versin . ne olacaksa olhsun da şu işten kurtulalım."dedirtir.Müzakerelerin başında topunu reddettiğiniz şartları, kabul etmek zorunda kalırsınız.Müzakereden çekilemezsiniz, ama devam da edemezsiniz.Öyle bir beladır.
"Amerika'ya ne oluyor ? neden bu kadar İsrail'e destek çıkıyor" diyorsunuz.Bunda şaşılacak bir şey yoktur.Amerika, İsrail'in bir viilayetidir.Geçen asrın başbelası İngiltere, onun emrinde idi; bu asırda da Amerika'yı kendine hizmetçi yaptı.
İki asrın arasında Rusya kominist ihtiilalinde Komünizmin Rusya'da ilk hükümet kurduğunda Rusyayı idare eden otuz kişinin yirmidokuzu Yahudi idi.Bunlardan tek, gayri Yahudi olan Gürcü Stalin'in karısı da Yahudi'dir.
Karl Marks ruh hastası bir yahudidir.Hasta ruhlar, hayallerini hakikat zanneder, ornların üzerine aldatıcı dünyalarını kurar.Dünyadaki bütün ihtilallerin ve bu ihtilallerin çoğunda mühim rol oynayan Masonluğun arkasında Yahudi gücü ve zekası vardır.Yahudi insanlıktan öç alıyor.Kendi ırkından başkasını insan saymadığı için , insanlığı toptan hakimiyeti altına almak için inanç, sevgi, saygı, namus, aile ve ciddiyet gibi mefhumları yok etmek üzere adım adım ilerliyor.
Bu sözlerim size tuhaf gelebilir, inanılmaz gelebilir.Çünkü bizler, ehli sünnet müslümanlar, saf insanlarız.Bütün insanlara karşı Allah'ın kullarıdır diye, bir şefkat ve merhamet besleriz.(Şeyh Şamil7in torunu Said Şamil bey'in hatıralarından)
22 Ocak 2025 Çarşamba
DOYMAK BİLMEYEN İKİ İNSAN TİPİ
Efendimizin hadisidir:"MEN HUMANİ LA YEŞBE'ANİ TALİBUL İLMİN VE TALİBU MALİN
Doymak bilmeyen iki kişiden biri ilim talibi hoca kitaba doymaz, diğeride zengin mala doymaz
KABE'Yİ GÖRENLERİN DUYGULARI
SİR AŞIK DER Kİ;
"Bu nasıl belde ki , nasıl türbe ki, nasıl dergah ki ,gelen ağlar,giden ağlar"..Gelen: Peygamberim'e kavuştum; Kabe-i Muazzama'ya kavuştum, nur inen beldelere kavuştum; Kar'ın ın indiği mukades zeminlere kavuşytum , diye ağlar..
"Giden: Acaba bir daha gelebilecekmiyim? Bu topraklara bir daha yüz sürebilecekmiyim? diye ağlar..
21 Ocak 2025 Salı
AHMET TAŞGTİREN
“İktidar” demek, güç sahibi olmak demek. Makyavelli’den beri iktidarlar, güç kullanırken etik – ahlâk vs.'yi hatırlamayı çok naif davranışlar olarak görüyor.
Bizimkisinin İslâm’la alakasından ahlâkî bir referans bekleyenler de daha çok bekler. Bir ara Refah kökenli birisi Ak Parti’deki arkadaşlarına öyle bir şey hatırlattığında “Sen hâlâ oralarda mısın?” diye mizahlanmıştı.
Bir zamanlar, Tefsir, Hadis gibi islâmî eserler yayınlayan bir yayınevi sahibinin bir telefon konuşmasına şahit olmuştum. Karşısındakinden alacağı vardı muhtemelen. Şöyle diyordu:
-Bana bak, sana islâmî ölçülerle falan davranacağımı düşünüyorsan boşuna aldanma. Kapitalizm ne diyorsa öyle davranırım, ona göre…
Şaka yapmıyordu. Sesi keskindi. Çoktan aşmıştı “islâmî” hassasiyetlerle yaşama “takıntı”sını…
Siyaset dili çoktan “savaş” kelimelerini kullanmaya başladı. Elinde devlet varsa devleti kullanacaksın. Yargı varsa yargıyı…
“Silkelemek” bile hafif kalabilir bu keskinlik içinde…
Aslında toplumun bunalmışlığı tam da muhalefetin ses yükseltmesini hayati hale getiriyor. Bazen muhalefet iktidar için bile rahmettir. Günahını azaltır. Uyarır, yanlışı önlemeye çalışır. Ülke için tehlikeli gidişe mani olur.
Ama muhalefet için de bir güç ve etkinlik gerekir. Aksi halde, iktidarın şehvetini kabartma tehlikesi var. Kolay dayak atılabildiği durumlarda, bir tekme daha yersin.
Şu an iktidarın muhalefeti öyle gördüğü muhakkak. Erdoğan’ın “Cumhurbaşkanlığı”nı bile dibine kadar “partili” hale getirdiği bir süreçte, muhalefete yönelik diline baktığınızda, çizgi filmlerdeki “güçlü” rolünün karşısındakini ezdiği andaki keyfini gözlüyorsunuz.
Böyle bir durumda, diyelim kendini ezilmiş hisseden emeklinin, diyelim çocuğuna üç kuruş harçlık veremeyen asgari ücretlinin, diyelim işsizin, diyelim ücretli öğretmenin, diyelim mülâkat mağdurunun, diyelim ürünü para etmeyen çiftçinin, diyelim markette kıvranan yaşlı kadının…. ezilmişliğinin nasıl katmerlendiğini tahmin etmek zor değil.
Muhalefetin zaafı iktidarı azgınlaştırır, bu bir gerçek. İktidar azgınlaştıkça bozulma büyür.
Muhalefet zaafa düştükçe, kitlelerin ona yönelik beklentisi azalır.
Bunların hepsi, sistemik bir çürüyüşü doğurur.
Çizgi filmde fareyi köşeye sıkıştırdığı için gücüne tapan kedi, hiç kimse tarafından idealize edilmez. Çocuklar bile öfke ile kalkar ekranın karşısından…
Çocukların simit alamadığı, babaların çocuklarına bir tost parası veremediği bir vasatta kürsülerde keyifle “silkeleyin” çığlıkları atsanız neye yarar?
İHLASI ŞERİFİN HATMİ ŞERİFİ
İhlas suresi 1.000 (Bin)defa okunur. her yüzde azimet okunur.Azimet şudur:Bismillahirrahmanirrahım
Tevekkelü ya Abdülvahid ente ve ya Abdurrahman vef alu matu'merune bihi veküllüküm aleyhi ve barekallahu fikum ve aleykum
KONYA'NIN YEMEK ADETİ
Mustafa Necati Efendi isimli bir Zat aslen Erzurumlu olan Müftü katibi olan bir zat hicret niyetiyle 1946 yılında Hacca gelir.Resmiyette yasak olduğundan Suriye üzerinden gelmiştir.10 ylı Mekke'de kalır sonra Medineye yerleşir.Alvarlı Lütfi hazretleri onun için:"Molla mustafa meczubdur.Allah tarafından cezbedilmiş çekilmiş bir kimsedir.İnsanlar onun meşrebine , tavrına , sabrına tahammül edemez.Sizi dağın başında bırakır sohbete gider .Aşık insandır.Onun ruhu, aklına ve nefsine hakimdir.O ruhuna tabidir.Tecelliye tabidir.Molla Mustafa anadan doğma derviştir.Sözle, lafla,kaliyle değil, haliyle , gönlüyle, ruhuyla, bütün varlığıyla derviştir.Tasavvuftan, seyrü süluktan , dervişlikten maksud nedir? Mustafa Efendi gibi bir insan yetiştirmektir"
Medine'ye yerleştikten sonraki hayatında üç defa Konya'yı ziyaret etmiştir.Üçünde de hasta oldum" demesi üzerine sebebi sorulur:Hazret;Konya yemeklerinden der.Başlar anlatmaya:"Evvela bir çorba getiriyorlar, üzerine tereyağı dökülmüş.Benim garip bir insanım.evvela çorbadan başlarım.Hoca çorbayı sevdi diye kaldırmazlar.Ondan sonra patlıcan üzerine konmuş kocman bir et.Sonra su böreği derler, ömrümde yemediğim cinsten bir börek.Sonra baklava.Ben baklava ile bu işin sonu geldi diyorum yiyeceğim kadar yiyiyorum.derken bamya geliyor.Efendim iştahınız kesilmiştir.bu bamya iştah artırır,diyorlar,Bismillah Bamya'ya başlıyoruz.Arkasından sarma dolma faslı başlıyor.En sonunda tereyağıyla pişmiş üzerine karabiber ekilmişbir beyaz pilav geliyor ki kıyılmaz.Herkes doymuş bari bir kaşık alın yahu, diyorlar Efendim teberrüken bir kaşık bari alın diyor, Alıyoruz..Dedim ki;Yahu bu canım pilav, ne talipsiz pilavmış ki , bu kadar nefasetine rağmen birer kaşık bari alın deniyor.."
YOLCULUK BİR MİHENKTİR
Yolculuk meşakket demektir.Bu güç seferler sırasında, insanın ahlakı ve iç yüzü tamamen meydana çıkar.Yolculuk insanın mihengi olur.İnsan bahil, cimri midir, sahiv cömertmidir.Nefsini seviyor, kardeşinimi seviyor ; fedakar mı bencil mi; masraf çıkınca "Benden olsun yahu , rica ederim" mi diyor yoksa yan mı çiziyor.
Hz.Ömer efendimizin hilafeti sırasında Mahkemeye gelen bir sahabinin davası var.Hz.Ömer bu zattan , onu tanıyan iki şahit getirmesini istiyor.Sahabi iki kişi geliyor.Hazret-i Ömer onlara soruyor:
"Bu kardeşinizi nasıl bilirsiniz?"
"İyi biliriz efendim"
"Peki kendisiyle yolculuk yaptınız mı? ."Hayır"
"Komşuluk ettiniz mi?"."Hayır".
Para işi, ticaret yaptınız mı?"."Hayır". deyince "Yolculuk, komşuluk,para ve menfeat işleri inisanın ayar taşıdır, mihengidir.Ahlakını, iç yüzünü , asıl değerini ortaya çıkartır...Peki , nasıl onun için ,iyidir deyiverdiniz?"!
"Efendim , kendisini her zaman mescidde görüyoruzda ondan" deyince Halife:"Evet , mescide gelmek , insanın bin tane vazifesinden bir tanesidir.Çok güzel bir adettir.Sünnete ittibadır.İyidir, hoştur.Ama şu var ki , mescide girmek parayla değildir..Cenab-ı Peygamber buyurmuştur:"ED-DİNÜ EL-MUAMELE Din tatbikattır, onun bütün emir ve yasaklarını hayata tatbik etmektir.Asıl olan hayattaki davranışların , doğru , adil ve ahlaklı olmasıdır.Bunun için yolculuk, komşuluk ve para işleri , Müslüman'ın doğruluğunun ölçüsüdür.
CİHAD RUHU
Cihad ruhunu kaybeden kimseler esir olur.Cihad ruhu , insanlara, evvela nefsiymle, sonra cemiyetteki islam dışı hallerle, hurafelerle , şeriat dışı ve batıl gelenek, görenek ve vurdumduymazlıklarla mücadele şuuru verir.
Cihad ruhuna sahip insan etrafını aydınlatır.Kendisi yetişirken , etrafını da yetiştirecek.Buinu kendisine bir din borcu bilecek.
20 Ocak 2025 Pazartesi
İLİM NİÇİN OKUNUR
Dinimizin hak olduğunu, kainatın , vacibül vücud olan , şeriki, naziri, eşi benzeri bulunmayan bir Allah'ın eseri olduğunu; bütün kainatın O'nun sun'u, bütün insanların da onun kulu olduğunu bilmek için..O' nun fermanı yani şeriat üzere yaşanacakgöönüllerde O olacak O'nu naşkı olacakhayatta da O'nun nizamı ve düzeni olacak..
ŞEYH GALİB'İN NAT-I RESULÜ
SULTAN-I RUSÜL ŞAH-I MÜMECCEDSİN EFENDİM/ BİÇARELERE DEVLET-İ SERMEDSİN EFENDİM./DİVAN-I İLAHİ DE SER-AMEDSİN EFENDİM/MENŞUN-İ "LEAMRÜK"LE MÜEYYEDSİN EFENDİM.
SEN AHMAD Ü MAHMUD Ü MUHAMMEDSİN EFENDİM/ HAK'DAN BİZE SULTAN-I MÜEYYEDSİN EFENDİM
HUTBEN OKUNUR MİNBER-İ İKLİM-İ BEKADA/HÜKMÜN TUTULUR MAHKEME-İ RUZİ CEZADA/GÜLBANG-İ KUDUMÜN ÇEKİLİR ARŞ-I HUDA'DA / ESMAİ ŞERİFİN ANILIR ARZ U SEMADA
SEN AHMAD Ü MAHMUD Ü MUHAMMEDSİN EFENDİM/ HAK'DAN BİZE SULTAN-I MÜEYYEDSİN EFENDİM
MÜHÜRCÜ FEHMİ EFENDİ
Konya'nın Karaman ilçesi Hotamış köyünden idi.1937 yılında Şama gelmişti.İki sene sonra Medineye geldi..Şam'da iken Şazeli şeyhi Şıh Burhan efendiden hilafet almıştı..Türkiye'de iken medreseye gitme çağında harf devrimi yapıldığı için fazla bir tahsil görememişti.Medine'ye geeldikten sonra mühür kazımayı öğrenmişti Mühürcü Fehmi diye bilinirdi.Medine de yıllarca Şıh Abdülgafur'un ikindiden sonra yaptırdığı hatmelere katılmıştı.Mahrem olarak bir gün Şıh Abdülgafurdan hilafet almak için izin istedi.Hazret şöyle buyurdu:"Fehmi Efendi. sen seyrüsülukunu tamam eyledin.Letaifin çalıştı.her zerren Allah diyor , elhamdülillah..Bu bir devlettir, nimettir.Yalnız bizim yolumuz olan Nakşibendi'de bilhassa İmam Rabbani kolunda hilafet alim kimselere verilir.Çünkü müridlerin meselelerini ilim yoluyla halletmesi, rüyalara bırakmaması lazımdır.Sen ise alim değilsin.Onun için Şazeli yolunu devam ettir.bu uğurda çalış, zikirlerine devam et"
Mühürcü Fehmi Efendi, 50 yıl Medine'de kalmış,Karaman'da olan oğlu muzaffer,vefat edeceği sene onu Konya'ya davet etmiş,geldiği yıl rahatsızlanmış ve Karaman'da vefat etmiştir.
PEYGAMBER EFENDİMİZE ÇOK SELAVAT GETİRMEK
Şıh Abdülgafur efendiye ,CEnb-ı Resulullah7ı rüyada görme halini sormuşlar,kendileri midir, asli ve hakiki simalarımıdır? Tebessüm ederek şöyle buyurmuştur:" Peeygamber zişanın şekline şeytan giremez.Her gören , kendisinin ameli ve peygamber'e intiisabı nisbetinde görür.Görülen Resulü Ekremdir.O'nu amelinize göre görürsünüz.
Hatta şöyle buyurmuşlardır:"Hatırına bir şey gelmesin , sır olarak söylüyorum.Ben Delhi'den geldiğim günlerde ,büyük bir feyz deryası içinde idim.aşk içindeyim.Şıh Manzur,Şıh Abdullah ve bazı kardeşler ile Hazret-i Osman rubatında hatm-i hace yapardık.Hatim esnasında peeygambere çok selavat getirirdik.Mesala adetimiz yüz iken , onun hilafına bin getirirdik.Böyle yaptığmız zamanlarda Resul-ü Ekrem hücreyi saadetinden çıkıp ta"Udnu, udnuu,udnuu !(Yaklaşın, yaklaşın. yaklaşın " buyurduklarını defalarca gördüm. Birgün Şıh Abdülgafur efendiye intisap ettiğim günlerde idi , rüyamda büyük bir ihtifal görmüştüm.Yine rüyamda bu ihtifalın ne için yapıldığını kendisine sorduğum Şıh FGehmi efendi :"Bugün Şıh Abdülgafur efendiye İmam Gazali'nin kisvesi giydirilecek" demişti (Ali Ulvi Kurucu hatıralarından)
19 Ocak 2025 Pazar
SOHBETİN ZAMANI
Abdullah İbni Abbas , tabiinden olan bir zatı , irşad için bir yere vazifeli gönderiyor.O sırada kendisine şu tavsiyede bulunuyor:"Sakın olur olmaz yerde , vakitli vakitsiz sohbet yapma.Sohbetin de vakti var.Dini konuşmalar yapacağın zamanlarda , onların istekli anlarını , seni huzurla , iştiyakla dinleyecekleri saatleri seç..Dini sohbet her yer ve zamanda yapılmaz.Her şeyin zemin ve zamanı olduğu gibi sohbetin de zemini ve zamanı vardır.
Aslında bu tavsiye Edebiyatta geçerli olan MUTABAKATÜL KELAM Lİ-MUUKTEZA'LHAL (Söylenecek söz zamana ve zemine uygun olmalıdır" kaidesinin bir gereğidir.
NİJERYALILAR
bu ülkedeki müslümanlar ekseriye Maliki mezhebi üzredir.Fakirde olsalar , eğer yürümeye, yürüyerek Kabe'ye gitmeye güçleri yetiyorsa , üzerlerine hac farz oluyor.Çünkü İmam Malik hazretleri "Gecü yetene hac farzdır" kaidesindeki "güç" şartını böyle tefsir etmiştir.Hanefilerde olduğu gibi "zenginlik" aranmaz.
Ali Ulvi kurucu hazretleri hocası ile hac yaparken hepsi beyaz giysili , siyahi kadınlhardan oluşan bir topluluk görmüş ayakta halka olmuşlar.acaba namaz mı kılıyorlar .Burada namaz kılınmaz.Dah Arafattayız, henüz müzdelife hududuna girmnedik.akşam ve yatsı namazının müzdelifede kılınması şarttır.onlar bunu bilirler acaba zikir mi yapıyorlar diye Ulvi beyi onların yanına göndermiş.Kalabalığa yaklaşan Ulvi hoca yaşlı bir kadına ne yapılorsunuz? diye sorunca yaşlı kadın :"Oğlum biz Nijeryalıyız.Yayan olarak çıkalı altı ay omdu.Hanımlar bir kafile erkekler bir kafile .İçimize bir gelin katılmıştı.Hamileymiş.çocuk büyüdü bugün akşama kadar sancı çekmişti.Şimdi burada doğuruyor.onu bekliyoruz"
Bunu Hocama aktarınca Hocam ağlamaya başladı:Yeğenim bu iman nasıl bir iman, gelini evinde oturtmuyor, ölürsem hac yolunda öleyim deyip altı ay yürümeyi göze alıyor.Şu cocuk ne bahtiyar ki bu yolda dünyaya geliyor.Dünya seslerinde ilk işittiği kelam "Lebbeyk Allahümme Lebbeyk oluyor
BİR MECZUBUN KERAMETİ-EĞİNLİ HAFIZ
EĞinli Hafız Hasan efendi bir meczupla alakalı bir hatıratını nakletmişti.İstanbul Fatih Çarşambada otururken Hicaz Demiryolu ile alakalı bir mahalle meczubunun söylediklerini anlattı:
"Çarşambada oturduğum evin kapısı eskimişti.Bir kapı yaptırdım, marangozda kapıyı çalmak için insan eli şeklinde bir tokmak yaptırmıştı.O civarda mir meczup vardı.Bir gün karşılaxtık:
"Hacı hafız kapınıza el taktırmışsın?"
"Marangoz öyle yapmış dervişim.Bu bir eldir, insan vücudundan bir parça.kendi başına yaşayamaz"
"Hacı Hafız beni kendine çarptırma!Bugün el asılır, yarın ayak asılır, öbür gün kelle asılır, ertesi gün de beden asılır.İnsan azasını resim olarak kullanmaya alışma ve herkesi de alıştırma.BSeni kendine çarptırma! Marangozu gördüm."Aman yahu .Derviş neredeyse beni dövecekti.Allah aşkına tokmaklık edecek başka bir şey bul. "dedim.Değiştirdi.Elin değiştiğini gören derviş geldi:
"Allah bu iyiliği bana, senin için yaptırdı.Bana şükran için bir kadayıf yaptıracaksın.Kadayıftan sonra bir aşri şerif okuyacaksın"
"Dervişim bir aşr-ı şerif mi?
"Artık gerisi sana ait.Ben bir aşr-i şerife razıyım".Mecup dervişin bu isteği beni şaşırtmıştı.Görünüşte pek bu işlerin derinliğine aşina değil gibi bir hali vardı.
Hanıma yemekler yaptırdım.On iki tane de hafız arkadaş davet ettim.Yenildi içildi Kuranlar okundu.O dervişin bana bir duası vardı:
"Hacı hafız Efendi, nasıl ki sen bana istediğimi verdin; Allah da sana ne istersen versin.Fazlasını da versin".dedi.Ben
"Dervişim , ben bugünlerde ,Medineyi Münevvereye muhacir olarak gitmek istiyorum.Vaziyetler de iyi değil dua et"
Meczup dedi ki:"Öyleyse çabuk ol.Elini çabuk tut.Tren hattı bozulmadan, şimendiferin başına bir iş gelmeden git.."
O sırada daha bir hadise vukua gelmemişti.Tren hattı işelemekte idi.İngilizler, arabistan da fitneler uyandırdılar.
Cahil bedeviler İngilizlerden, cahil araplardan aldıkları altınlarla , Müslümanların gelip gittikleri tren hatlarını tahrip ederler, berhava ederlerdi.
Hiucretten önce evimi sattım.Evim para etti.Hatta komşular almak için yarıştı.Hacı hafızın evinde çok Kuranı kerim okundu.bereketli bir evdir.Ben alacağım, ben alacağım diyorlardı.Evi satan emlakcı:Hoca madem sen bu kadar sevilmiş bir insansın Medineye hicret ediyorsun ben de sana hediye olarak delallık ücretini , payımı almayacağım" dedi.
eĞİNLİ hAFIZ 1907 YILINDA sULTAN aBDÜLHAMİT DEVRİNDE mEDİNEYE GELMİŞ.dAHA SONRA ALTMIŞ YAŞINDA KÜTÜPHANEYE MÜDÜR OLMUŞcİHAN HARBİ SIRASINDA fAHRİ pAŞA'NIN mEDİNEYİ MÜDAFAASI ESNASINDA SİVİL HALKI BAŞKA YERLERE GÖNDERMESİ ÜZERİNE kÜTÜPHANEYİ DE ALARAK TRENLE şAM'A GÖNDERMİŞ.KENDİSİ ORADAN aDANAYA GEÇ İP HADİSAT SÜKUN BULUNCAYA KADAR BİR KAÇ SENE BURADA KALMIŞ VE TEKRAR KÜTÜPHANE İLE BİRLİKTE mEDİNEYE DÖNMÜŞTÜR.1958 SENESİNDE VEFATINA KADAR BİR DAHA AYRILMAMIŞTIR.110 YAŞINDA VEFAT ETMİŞTİR51 defa hacccetmiş.bunların otuzbeşini deve üzerinde yapmışDaima bir kafilenin başı olmuş.Kafilesine "Eğinli Hacı hafız Efendinin kervanı" diye meşhur olmuştur.
Şeyhülislam Arif Hikmet beyin kütüphanesinin giderleri vakıflardan karşılandığında Halk partisi hükümeti Türkiyede vakıf mallarına el koyduğu için Medinedeki kütüphanenin gelirine de el koyunca Kütüphanenin vazifelilerinin maaşı kesilmiş ,vvazifeliler bir bir ayrılmışlar ve 1934 yılından 1958 yalına kadar Eğinli Hafız ücretsiz olarak bu kütüphaneyi muhafaza etmiştir.
MEDİNE'NİN EVLİYASI GİZLİDİR
Büyükler öyle demiştir:"Ne hikmetse , Medine-i Münev veerede, Cenab-ı Hakk evliyaullahı gizliyor.Kimse kimsenin ayıbını, kusurunu aramasın; hüsnü zanla yaşasın, her gördüğünü hızır bilsin ; her geceyi Kadir bilsin..
Edeple yaşasın, rahatsız olmasın diye Medine Münevveredeki tecelli bir sır halindedir..Bir sır perdesi Medine'nin manevi alemini gizliyor.Her şey bir sır perdesi ile örtülüher şey gizli "
Efendimizin bir hadisi var:"Men yasbiru ala le'vaiha ve şiddetiha küntü lehu şefian ev şehiden yevmel kıyame.." Medineyi Münevverenin sıcağına , soğuğuna çeşitli imtihan ve iptiilalarına sabreden bir kimseye ben kıyamette şefaat edeceğim.Allah ve Resulü için hicret etmiş Medinei Münevverede oturmuş , çilelerini sabretmiştir diye , bu sabrına şahitlik edeceğim ve kıyamette de bu kimseye şefaatçı olacağım."
Medinede insanlar kendilerini kendi memleketlerinde köyünde hisseder ve buraya tekrar tekrar gelmek ister.Şıh Abdülkadir Abbasi hazretleri şöyle demiştir:Kendisine ,Medine'de nasılsın? diye sorulan bir kimse "Eh ne yapalım garibiz, gurmetteyiz, gurbet hayatı işte.." derse , o kimse imanını yenilemelidir, tevbe etmesi icab eder.O kimse Resulullah'a, annelerimize, o kadar sahabilere bir yakınlık duymuyor mu ki , kendisini gurbette sayıyor".
İKLİMİN(HAVANIN) DURUMUNDAN ŞİKAYET EDİLMEZ
İnsanoğlu kış gelince "çok soğuk " der.Yaz ayında ise "çok sıcak"der.Hava yağmurlu diye şikayeteder, yağmur yok kuraklık var diye şikayet eder.Düzgarlı havadan şikayet eder, fazla yağmurdan şikayet eder velhasıl bir türlü memnun olmaz.Tabiat hadiseleri Hak teala'nın bir takdiridir.Ancak şüphesiz yeryüzündeki insanların yapıp ettikleriyle de alakalıdır.
Büyükler havanın bu durumundan şikayetçi olmazlar, şikayet ifade edilen bir kelimeyi kullanmazlar.Birisi gelip "Hava çok sıcak" derse o kimsenin konuşxmasına katılmak için "öyle diyorlar" der.
ŞEYHÜLİSLAM ARİF HİKMET BEY
Şeyhülislam Arif Hikmet bey, seyyid ve ulema soyundan varlıklı bir zat imiş.Babası "Nakibül eşraf" yani seyyidelrin soykütüklerini tutan bir zat.Arif Hikmet İstanbul'da 1786 yılında doğmuş,İlmiye sınıfına dahil olmuş Müderrislikten başlayarak en yüksek makam olan Şeyhülislamlık makamına kadar yükselmiştir.28 yaşın iken haccını eda etmiş 37 yaşında iken Medineyi Münevvere kadılığına tayin olunmuş 1846 da Şeyhülislam olmuştur.Değerli yazma eserlere fevkalada meraklı, ilim ve kitap aşığı bir zat imiş.Müslüman dünyasında kitaplara meraklı adamlara haber gönderip nefis mühim bir yazma eser buldunuzmu bana sormadan alın,bedelini gönderirim.. dermiş.Bu şekilde beşbinküsür yazma eser toplamışkitapların içinde hattun müellif denilen yazarın eliyle yazdığı, müellif hattı,başka yerde bulunmaz tek nüsha 500,800 hatta bin yıllık kitaplar mevcut imiş.Sonra kitaplarını Medineyi Münevverede Ravzai Nebi'ye yakın bir yerde inşa ettireceği binada vakıf yapmak istemiş.Ravzaya otuz metre mesafede Hz.Hasan efendimizin evinin yeri olduğu söylenen bir arsayı ,aynı sülaleden gelen bir zattan yüksek bir para karşılığı satın almış ve oraya kütüphane binası,ev, mücellidhane kısımları olan avlulu bir bina yaptırmış bina 1856 yılında bitmişArif Hikmet bey , mühürlerini "Hikmetullah bin İsmetullah el-Haseni" diyekazdırmıştır.Kendisinin de Hz.Hasan soyundan olan bir seyyid olduğu anlaşılıyor.
Arif Hikmet bey, kütüphane inşaası bittikten sonra Şeyhülislamlık makamından ayrılıp kitapları ile birlikte Medineyi Münevvere'ye mücavir olmayı düşünmekte imiş.Bu arzusunu Sultan Abdülmecid'e bildirdiği zaman padişahdan şu cevabı almış:
"Hocam, analar her gün binlerce evlad doğurur fakat arasında bir Arif Hikmet çıkmadı.Evet Medine'ye giderseniz , yapacağınız taat ve ibadat ile şahsınıza kazanacağınız ecir ve sevap çok olur.Bunlar şahsınıza münhasır kalacaktır.Fakat burada size ihtiyaç vardır.Burada yapacağınız hizmet ve hasenat bütün ümmeti Muhammed'e devlete ve millete şamil olacaktır.Siz benim kolum kanadımsınız.Sizin gibi arif, gün görmüş , tecrübe sahibi, devlet umurunu hen hususu ile anlayan bir şeyhülislam bulmak çok zor olacaktır.Ümmeti Muhammedin size ihtiyacı vardır."
Bunun üzerine Arif hikmet bey çaresiz kalır ve "Padişahım yollarımı kestin, sen razı olup izin vermeyince gidemem,ümmetin devletin ihitiyacı var, deyince gidemem"der.Merhum bundan sonra siyaset icabı 1854 yılında görevden ayrılsada muhtelif maniler arzusunu yerine getirmesine mani olur.Ama küçük hanımına vasiyet eder:"Hanım ben ölünce , kitaplarımı sandıklara koydur,Medineyi Münevveredeki kütüphane binasına götür, yapılmış hazır bekleyen dolaplarına yerleştir.Kendinde bitişikteki evinde otur.Ecelin gelince Cennetül Bakiye gömülürsün.
Arif Hikmet bey 1859 yılında vefat eder, vasiyete uyan bu muhterem hatun , onun dediğİni yapmış binlerce cilt eseri sandıklarıyla devler üstünde Medineyi Münevvereye naklettirip dolaplarına koydurmuştur.Kendiside burada kalıp vefatında cennetül bakiye defnedilmiştir.
Birinci cihan harbinde tüm kitaplar kütüphane sandıkları ile birlikte Şam'a nakledilip orada muhafaza edilmiş Tehlike geçtikten sonrasında tekrar Mediyedeki kütüphaneye geri getirilmiştir.Kütüphane ilk kurulduğunda 5 bin yazma eser, 4 bin matbu eser varmış.
PEEYGAMBER'E SAYGI
Eğinli Hafız Hasan Efendi denilen bir zat Medinre-i Münevverede Haremi Şerife bitişik Arif Hikmet bey kütüphanesinin maaşsız müdürü iken, Mekkeli zengin bir aile Medineye gelmeye niyet etmiş.Bu kütüphanenin misafir odaları ailesine tahsis edilirse ücret olarak yüklüce bir parayı ödeyeceğini belirtmiş.Bu haber üzerine Medinede mücavir Kırımlı Murad isimli birisi bu haberi Eğinli Hafız Hasan efendi'ye iletmiş.Hasan efendi maaşsız bu görevi yürütmekte ve ihtiyaç içindedir.Hasan Efendi başlangıçta"olur" demiş.O gece düşünmüş.Gelecek olan kişiler Mekke'nin zenginlerinden.Ailenin aşçısı var, uşağı var v.s.Bunlar mutulaka burada keyif için nargile içecekler.Nargilenin dumanı bitişikteki Peeygamber efendimizin kabirene gidecek ve Resulullah7ın ruhaniyetini rahatsız edecek.Alel acele sabah vakti Murad efendinin evine varıp telaşla"misafirlere telgraf çektin mi?" dtiye sorar.Kırımlı Murad efendi hayır deyince Hafız hasan Efendi:"Çekme der, ben evi vermekten vazgeçtim.Ben açlığa razıyım ,ama peygamber-i Alişan'ın ruhu pakini rahatsız etmeye razı değilim." demiş.
Ortada nargile içen olup olmadığı belli değil iken ya içerlerse deyip ihlasında ve ihtiramında ne kadar ciddi olduğunu göstermiş.Aynı Zerka denilen ve beleş olan Medineyi Münevvere nin suyu ile her zaman bulunan hurma yemeyi hayatta kalabilmek için kafi görmüştür.
Eğinli Hafız Hasan efendi 1907-1935 yılları arasında maaşlı,1935-1958 yıllarında maaş almaksızın elli sene Arif Hikmet bey kütüphanesini MUKADDES BİR EMANET OLARAK BEKLEMİŞ VE KORUMUŞTUR.Kendisinden sonra bu vazifeyi on yedi sene oğlu Mahmud efendi marifteki memuriyetini buraya çevirerek ifa etmiştir.
18 Ocak 2025 Cumartesi
OSMANLI'NIN YAZISI
Osmanlı Arabın ilk kullandığı iptidai yazı şeklini Kufi yazıyı almış; dokuz güzel şekilde geliştirmiştir.Fevkalade bir sanat eseri geliştirmiştir:Sülüs, celi, nezih , rık'a , ta'lik , divani, icaze, kufi, reyahni..Bunlarla bir hüsnhü hat sanatı iced etmiştir
ŞAİR MÜTENEBBİ
kAİNATTA SİMALAR GİBİ , USLÜP VE İFADELER, MİZAC VE MEŞREPLER GÖRÜŞ VE İNANÇLAR DA AYRI AYRI OLUYOR.şİİR VE ŞAİRLER DE BU KAİNAT-ŞÜMUL NİZAM ÇERÇEVESİNİN İÇİNDE BULUNUYOR.Bazı şiir hisse hitap eder, bunlara lirik şiir denir.Bazısı ruha hitap eder bunlara manevi ve tasavvufi şiirler denir.Bazısı da akla hitap eder buna da felsefi şiirler denir hikmet ifade eden şiirlerdir.
Mütenebbi'nin divanında bir şiir:"Zelil olan kimseye zillet kolay gelir.Ölmüş bir insanın aldığı yaradan acı duymaması gibi.."
Zelil' e zillet kolay gelir.Bir fert yahut millet veya devlet, bir kere zelil olmaya görsün! Zillete düşen ancak düştüğü bu zillet halinden utanmayan, acı duymayan , izzeti nefsini kaybetmiş, aşkını yitirmiş, gayesi kalmamış hedefsiz bir varlık , bir kalabalık haline gelmiş olan fert ve milletin bu hale aldırmamasına şaşılmaz.Nasıl olurda zillete aldırmıyor diye sorulmaz.
Onun misali şudur ki öölmüş bir cisimde yaradan acı duymaz.Artık ona ne yapılsa aldırmaz.
Bir ölü gibi , milli, dini , ruhi, fikri, manevi, izzet ve şerefini kaybetmiş fert , milletü veya devlette hakaretten, aşağılanmaktan, rezil ve sefil olmaktan utanmaz, acı duymaz.
BUGÜNÜN KERAMETİ
Hacıveyiszade Mustafa efehdiye kerametten sormuşlar.Hazret şu cevabı vermiş:Bugünün kerameti hizmettir.Bugünün velisini, evliyasını İslam'a yaptığı hizmetle ölçün..Ne yaptı, ne yapıyor, dinimize hizmet için müslümanlara ne öğretiyor, ne anlatıyor, onları nereye sevkediyor?İislam'a hizmet edecek insanları yetiştiriyor mu?Etrafındakileri nelere teşvik ediyor. Vaktini, nakdini din yolunda harcıyor mu?Zahmetelre katlanıyor mu ? İşte evladım, bugünün işi de kerameti de , dine ve müslümanlara hizmettir.Siz ona bakın.kim böyle hizmet ediyorsa , Allah'ın veli kulu , işteodur"
MISIR DA OLANLAR
Hasanül benna hazretlerinin kurduğu İhvanı Müslimin Hareketi Mısır'ın ve akabinde tüm dünya müslümanlarının uyanmasına vesile olacak bir gençlik teşkilatı idi.1945 yılına kadar Hasanül Benna, Ezherdeki tokuyan yerli ve dünyanın her ülkesinden gelmiş öğrencileri bilinçlendirmekte idi.Ancak Mısır7ın8 başında bulunan kadın ve kumar düşkünü Kral Faruk bu harekata yasak getirdi.İngilizler, Kral Farukla anlaşıp Hasanül Benna'yı suikastla 1949 da şehit etmişlerdi.Üstad Benna şehit olduktan sonra Kral Faruk "Benna gitti, rahata kavuştum" demişti.Kral akibetinden kurtulamadı12952 yılında ihtilal yapan Abdünnasırdarbe ile başa geldiNasır , Arap milliyetçiliği peşinde idi.Yemene saldırdı yenildi.Yorgun ordusuyla İsrail'e saldırdıyine yenildi.
KAF SURESİ
Cenab-ı Peygamber efendimiz Cuma namazını kıldırırken uzun sure okurdu.Bu surelerden birisi Kaf suresidir.
ALLAH TEALANIN SALAVAT GETİRMESİ
Allah Teala ve melekleri Efendimiz SAV hazretlerine salavat getirmekteler.Allah'ın salavat getirmesi demek, "Günahlarını affederim, tevbesini kabul ederim, ömrüne bereket veririm, ne isterse onu veririm" manasınadır.
İKİNCİ VEDA TEPESİ
Uhud savaşı dönüşünde savaşçıları; aileleri, kızları, kadınlar, anneler,bu tepede beklemişlerdir.Baraya Osmanlı Seniyyetül veda mescidi diye bir mescid yapmıştır.Buranın acıklı bir hatırası vardır.Uhud savaşının vukubulduğu yerden dört km.mesafede Medine tarafında idi.Burası Hz.Hamza'nın kızı Fatıma'nın , Hz.Ebubekir'i ağlattığı yerdir.Uhud gazileri dönüyorlarken Fatıma da babasını bekliyormuş.Ebubekir efendimizi görünce karşısına çıkıvermiş ve Amca babam geliyor mu? demişBu hadise Ebubekir efendimizin ağzından şöyle nakledilir:
"Çocukcağızın birden karşıma çıkıpta babam geliyormu diye sormasıyla, dilim tutuldu, ne diyeceğimi bilemedim ve Kızım, Resulullah efendimiz arkada ngeliyor, ondan sor, diyebildimSonra geriye çekildim..Acaba Resulullah beni dilsiz bırakan bu soruya nasıl cevap verecek?
Peygamber efendimiz teşrif ettiler.at üzerinde idi.Kızcağız kendilerine sordu:Ya Resulallah , babam geliyor mu?
Resulullah'ın cevabı şu oldu:Kızım, bundan sonra senin baban ben olayım, olmaz mı?. Onun bu sözleri üzerine benim gözyaşlarım akmaya başladı.Kız: Ya Resulalah! bu sözden kan kokuyor, demek babamı kaybettik, öyle mi deyince Efendimiz: Yok kızım babanı kaybetmedik.Ona acımayalım, dünyada kalanlara acıyalım.Baban şehid oldu kurtuldu.Şehidlerin efendisi oldu, seyyidi oldu.Şehidler ordusunun kumandanı oldu.Mahşerde şehidler , Cenab-ı Hakk7ın huzuruna onun sancağı altında gelecekler.Baban şimdi Cenneti Ala nın gölgelerinde , Allah7ı zikrediyor.Nurdan alemleri seyrediyor
BİRİNCİ CİHAN HARBİNİN SEBEBİ
Birinci cihan harbi ne şu için ne bu için yapılmıştır.Bütün maksat ve hedef Osmanlı Devletinin yıkılması , hilafetin kaldırılması, müslüman dünyasının başsız bırakılarak parçalanıp paylaşılması idi.Hırıstiyan devletler, İslam memleketlerini bir daha toparlanamaz hale getirmek ve istedikleri gibi işgal etmek veya işgallerini sürdürebilmek , böylece oraları sömürmek, madenlerini, petrollerini ele geçirmek için bu savaşı başlatmıştır.
Hiilafetin kaldırıldığı haberi Hindistan'a ulaştığında müslümanlar matem tutmuşlardır.Küçük yaştaki çocuğun babasının vefatında yetim kalmış gibi olmuşlardır.
İHVA'NIN DÖRT ESASI
Büyük şehid Hasan el Benna'nın kurduğu ihvanımüslimin hareketinin dört esası vardı:
"GAYEMİZ ALLAH'DIR..
"LİDERİMİZ , REHBERİMİZ, ÖNDERİMİZ , BAŞBUĞUMUZ MUHAMMED MUSTAFADIR.ONUN PEŞİNDEYİZ, NEREYE GİDERSE ORAYA GİDERİZ."
"ANAYASAMIZ KUR'AN DIR.o NEEMREDERSE ONU YAPAR ; NEYİ NEHYEDERSE ONDAN KAÇINIRIZ..
"YOLUMUZ CİHADDIR.DAVAMIZI YAŞATMAK , MÜSLÜMANLARIN MADDİ, MANEVİ VARLIĞINI , BENLİĞİNİ KORUMAK İÇİN MÜCADELE EDERİZ..EN BÜYÜK EMELİMİZ ALLAH YOLUNDA ŞEHİT OLMAKTIR.."
Bu esasın arapçası şudur:"Allahu gayetuna, verresulu zaimüna, vel kuranü düsturuna vel cihadu sebiluna vel mevtu fi sebilillah esmau emaninina
YAVUZ SELİM'İN SÖZLERİ
Yavuz sultan Selim, Mısır fethinden dönerken,Halep'teZekeriyacamisinde cumanamazıkıldı.Hatip efendi minberde hutbeesnasında , adet üzere zamanın sultanınadua ederken onun iin "Fatihül Harameyn,Hakimül Harameyn" sıfatlarınıdakullanmıştı.Bunun üzerine hazretiSultan derhal hatibemüdahale etmiş ve ,
"muhterem hatip efendi, hutbe esnasında konuşulmaz; fakat çok mühimdir; şunu tenbih ediyorum:Fatih veHakim sıfatlarını kabul edemem.Hadimül Harameyn deyiniz. Ben, Mekke ve medine'nin haya, fatih ve hakimi değil, sadece bir hadimi, hizmetkarıyım.Mukaddes beldeleri f etih ve işgale değil , oralara hizmet etmeye geldim.." demiştir.
Hicazdakibütün kabilelern şeyhlerine, Mekke ve Medine'nin ayanına,eşrafına, seyyid ve şeriflere , halkın fukaralarına gnderilen tahsiler 1916 yılına kadar yollanmaya devam etmiştir.O yıl gönderilen son süre alayı , Şerif Hüseyin'in isyanı yüzünden , geri dönmek zorunda kalmıştır.
FİLİSTİN MÜFTÜSÜ EMİN EL-HÜSEYNİ-FİLİSTİNİN MİLLİ KAHRAMANI
Bu zat son asrın İslam liderlerinin en temizlerinden , en samimilerinden , en fedakarlarından ve İslamdüşmanlarının oyunlarını en iyi bilenlerinden , çok blgili, tecrübeli vebasiretli bir mücahd idi.Türkye için:" Türkiye'yi bütün Müslüman dünyası dikkatle takip ediyor.Türkiyenin başına glenler , hiçbir milletin başına gelmedi.Olanlarda bir kasdı mahsus vardır.Türkiye'nin müslümanlardan kopmasıyla İslam alemi çok şeyler kaybetti.Hala da kaybediyor.Hayret ederim: Sultan Abdülhamid , yalnız başına , Yahudi dene bu güçlerle nasıl savaşmış, otuzüç senenasıl dayanmış.Nekuvvetliimanı varmış.Teodor Herzel hlatıratında" Dokuz sene sultanın peşinde koştum , etraında dolaştım, ancak beşkere görüşebildim.Saray erkanını eldeettim, hepsiyle ahbab oldum.buna rağmen bir şey elde edemedim.Bu dam beni deli etti diyor"Sultan'ın çok cazip tekliflerle vermediği Filistini , bizler maalesef Yahudi'ye verdik"
Filistin Müftüsü Emin, ağabeyi olan Kudüs müftüsünün vefatı üzerine 1921 yılında yirmialtı yaşında iken ,onun yerine müft seçilmişti.Bütün ömrümücadeleler, sürgünler, hapisler vediyar diyar hicretlerle geçen bu büyük mücahit halen devam eden Filistin İstiklal savaşının ilk başkanı veFilistin halkının milli kahramanıdır.
ÇANAKKALE CEPHESİNDE ÜZÜNTÜ
Ben yirmi yaşında idim.Gönüllü olarak , Osmanlı ordusuna katıldım.Çanakkalede bulundum.Cepheye gitmezdenevvel , bize talim yaptırdılar.Kendim istedim: Ben ancak bir av tüfeği kullanırım; silah atmayı bilmem, dedim.Bunun üzerinde cephe gerisinde bizleri talimgaha gönderdiler.Burada talimler yaptık.
Yalnız Türk zabitlerinin , o mukaddes ve mübarek meydanlarda . harp sahasında , çadırlardaki laubali halleri bana çok dokunmuştu. Namaz kılmamaları , içki sohbetleri , hatta çadırlarda , onlara içki sofrası , meze hazırlayan , hizmet eden neferleri görmek , bizleri çok üzmüştü.Benim gibi uzaktan , Kırım'dan ,Dağıstan'dan , Kafkasya'dan gelen gönüllüler hep şikayetçi idiler."Ne niyetle geldik neler görüyor, nelere şahit oluyoruz" diyorlar.Zabitlerin ondasekizi böyle idi.bunlar savaştan da ümitli değillerdi.Bu işin içinden çıkılmaz,kaybedersek kaybedelim; düşmanın elindeki silah bizde yok; boş yere inat ediyoruz" diyen zabitleri gördüm.
Filistin müftüsünün bu sözlerini dinleyen Son Şeyhülislam Mustafa sabri efendi:"Derdin büyüğü zaten burda.Bizimmilletimiz dışıyla teslim olmamış, fakat ruhuyla, fikriyle, kalbiyle Garb'aesir olmuş.Eserlerin en büyüğü ,fikri ruhiesarettir.Düşmanınızın , ilmini, sanatını, harp usulünü ,taktiğini alırsınız da onun gibi olmazsınız.Bizdekifelaket burada başladı.İman birliğimizi kaybettik.O gdince türk, Türküm; Arap, Arabım; dedi.Yarın belki Kürt, Kürdüm; Çerkes, Çerkesim;Arnavut, Arnavudum, diyecek.İslam birliği bu yüzden perişan olacak.Osmanlı bunların hepsine "Osmanlı" demiş.Yani İslam bayrağı altında bulunan vatandaşlar, kardeştir demiş":
17 Ocak 2025 Cuma
UMURU HARİCİYE(İİNSANLARLA MÜNASEBET)İLMİ
Umur-u Haricciye ne demek? İnsanlarla nasıl geçinilecek; başkalarına karşı nasıl davranılacak , her işin üstesinden , kavgasız, gürültüsüz, kimseyi üzmeden, ürkütmeden, darıltmadan, kızdırmadan nasıl gelinecek ; en iyi netice nasıl alınacak demektir?
Bu ilim mektepteokunmaz; hayatta nöğrenilir.İngiliz şeytanı niçin muvaffak oluyor? Kur'anın ayetle gösterdiği siyaseti takip ettiği için ? LA TESTEVİL HASENETÜ VE LES-SEYYİE ayetinin hükümlerini ingiliz takip etmekte.İyilikle kötülük bir olmaz.Kötülüğü ieyilikle def et.Kanı kanla değil su ile yıka.ayetin devamı :Eğer kötülüğü iyilikle giderir , ortadan kaldırırsan , düşman sana dost olur.Fakat bunu ancak sabırlı kimseler yapar..
İngiliz bu kaide ve prensibe uyarak düşmanlarını bile tesirsiz bırakır
BALKAN HARBİNDEKİ MAĞLUBİYET
Balkan harbinde Fethi Okyar ile mustafa Kemal7in emrindeki 20 bir kişilik ordunun düşmana teslim olması hadisesinin tetkiki için Harp dairesi Miralay Sadık Sabri beyi görevlendirmişti.Bütün gece gidip sabah olurken karargaha varan Sabri bey dışarıda gezeleyen Fethi Okyar'ı görmüştü."Fethi Bey ne oldu yahu, İstanbul çalkalanıyor.Herkes hayret ve dehşet içinde .Fethi Bey "Mustafa Kemal içeride , cevabı ondan alın" dedi.Çadıra giren müfettiş Mustafa Kemal'in traş olduğunu ve saçlarını taramakla meşgul olduğunu gördü.Her iki komutanı karşısına alan müfgettiş sual cevap şeklinde ifadeleri yazmış, teslimi haklı gösterecek bir sebeb bulamamış ve durumu raporunda belirtmiştir.Muhakeme olunmaları gerekir kanaatını dercedip komutanların alakasız, dikkatsiz,ve yetersiz olduğunun kanaat olarak arzetmiştir.
Sultan Vahdettin'in veliahtlığı sırasında yaptığı Avrupa seyahatında yaver olarak Mustafa Kemal bulunmuş, seyahat boyunca veliahta İttihatçıları tenkit etmiş, veliahtın İttihatçılardan hazzetmediğini görünce suyuna göre şerbet vermiştir.Vahdettin, o böyle konuştukça;"Aman paşa hazretleri siz şimdiye kadar nerdeydiniz, sizin gibi aklı başında , ittihatçılara aldanmamış bir zabiti ilk defa görüyorum" demiştir. Paşa'yı hanedana aşık , büyük dost, büyük kurtarıcı kabul etmiş veliaht 1918 temmuz ayında tahta oturunca mağlubiyet sonrası , Anadolu'daki kuvvetleri toplayıpidaresi altına alacak bir paşayı yollamak istemiş, tabii olarak Mustafa Kemal'i hatırlamıştır.
Miralay Sadık Sabri bey, Şeyhülislam Mustafa Sabri efendinin isteği üzerine Mustafa Kemal hakkında siyasi bir tahkikat yapmıştı.İngiliz casusluğu v.s gibi konularda yaptırılan bu tahkikatta olumsuz çıkmıştı ancak Padişah bu raporları dinlememişti.
FEVZİ ÇAKMAK MAKİNADIR
Miralay Sadık Sabri beye Fevzi Çakmak sorulmuştu:Şunları söylemiştir:"Fevzi Paşa bir makinadır.Bilgilidir, okur, okumayı öğrenmeyi sever.Fransızca, İngilizce, Almanca bilir.Çünkü temiz bir gençliği vardır.Herkes orda burda gezip kopukluk yaparken , o oturup çalışmıştır.Çok kuvvetli hafızası vardır,unutmaz.."
Soruyu soran şu soruyu da sormuştur:
"Peki efendim, Fevzi Paşa madem böyle temiz ve kıymetli bir insandır; bu hadiselere niçin seyirci kaldı, bir iş göremedi?"
Sadık beyin cevabı:"Efendiler sözlerime dikkat etmiyorsunuz.Ben onun için "Makinadır" dedim.Kuvvetli bir makinadır.Büyük insandır demedim..Makinayı insanlar kullanır.Makina insanları kullanamaz.Fevzi Çakmak da verilen emirleri yerine getiren bir makinadır.Kabiliyeti yüksektir.Enbüyük planı verin , yapar.En büyük askeri harekatı yürütür.Okur, düşünür üstesinden gelir.Hangi elde olursa ,onun için çalışır.İttihat ve Terakkinin büyük askeri,Cihan Harbi'nin , mütarekenin askeri,Cumhuriyet devriminin büyük askeri.
Büyük insan manasına değil.Verilen emri yerine getirir.Hadiselere istikamet verecek, emir verme kabiliyeti yok.Mustafa Kemal'e rakip olacak, onunla mücadele edecek çapta değildir.Ondan büyük işler beklemek doğru değildir.İnsan tanımamak, yanlış insan seçmek, büyük beladır"
KAZIM KARABEKİR saf insandır.Bakarsın, Şeyhülislamın elini ööper, bakarsın karşı tarafa geçer.İttihat terakki hakkındaki kitabını okursanız ,Karabekir paşadan soğursunuz.
Mustafa Kemal harbiyede askeri öğrenci iken arkadaşları ile evde oturup konuşurken Padişah aleyhine sözlerini duyan annesi duyup Mustafa Kemal'i azarlamıştır.Bunu Mustafa Kemal gelip okuldaki arkadaşlarına anlatmıştır.
ENVER PAŞA
Abdülhamit Dönemi Osmanlı paşalarını çok iyi tanıyan Miralay Sadık sabri bey 'e Enver paşanın şahsı sorulduğunda verdiği cevap:"Enver'e hain denemez..Hayalperest idi.Bilgisi kıttı.Cahil cesur olur.Hayalleri hudut tanımıyordu.Türk dünyasını dilinden düşürmezdi.Yahu Enver!Güzel ama, bugün Türk dünyasını ele geçirmek, birleştirmek için , kimlerle mücadele edeceksin.Bugün elimizdeki memleketi korumaktan aciziz.be birader.
Enver Paşa Türk dünyası, Türk dünyası , diye diye gitti.
BAHRİ BABA(KÜRT BAHRİ)
Babası Elazığlı Musa Kazım efendinin halifelerinden olan Bahri Ba ile alakalı yazılar bloğun önceki yazılarında mevcuttur.Hazret Haruniye'de yaşamış ve orada dünyasını değişmiştir. Oğlu Namık Ersoy bir hadisesini nakletmiştir.
"Ağrı yahut Iğdır'da öğrenci iken soğuk bir kış günü içimden Erzurum7a gidip, babamın tabi olduğu Niyazi Efendi'yi görme arzusu oluştu.Hemen karar verdim.Otobüse binip Erzurum'a vardım.Hazretin hastahanede olduğu söylendi.Yattığı hastahaneye gittim.Yattığı odanın kapısını açınca hazret,oğlum geldin mi?Şurada asılı olan hizmet önlüğünü üstüne giy" dedi.Beni o uzak yörden arzu eden kendisi imişki benim gelemmi bekliyor gibi bir hali vardı.
CEVAPSIZ SORU?
Miralay Sadık sabri Bey, Kahirede iken beyaz rus bir doktorla ahbablık kurmuş.Rus doktor şu soruyu sormuş:"İyisiniz hoşsunuz Albayım.Sizin milletinize hizmet eden hanedanın çocukları ,bugün fakrü zaruret içinde perişan haldeler.Bu nasıl iş? Bizim Çar ailesi , Beyaz Ruslar , hiç böyle olmadılar.Sultan VAhideddinin borç içinde öldüğünü, cenazesine el konulduğunu söyölediniz.Son Halife Abdülmecid efendi , Pariste sıkıntı içinde imiş.Buradaki hanedan mensuplarının perişan hallerini görüyoruz.Bu neden oldu? sizinkiler İstanbul'dan çıkarken hiçbir şey alamadı mı?.Rus doktorun bu sualine şunu dedi:"Doktor dedim.bizimkilerin şahsi serveti , ceplerinde paraları yoktu.Devlet hazinesine el süremezlerdi.Bunu büyük ayıp, günah ve ihanet olarak bilirlerdi.
Bununüzerine Rus doktor şunu sorunca cevap veremedim, konuşamadım;
"İyi de Albayım, hadi devleti ele geçirenler bunu yaptı.Peki Türk milleti neden hanedan mensuplarıyla hiç ilgilenmedi; onları neden bu halde bıraktı."Bu soruya cevap veremedim.Nasıl diyebilirdim ki;Sultan Abdülhamid'i iftiralarla tahtından indirenler, ertesi gün Yıldız Sarayını yağmaladılar.
SİYASİ GEVEZELİK YERİ
Sultan Abdülhamid'in bir sözü vardır:"Siyasi gevezelikler sahnesi olan Meclis'i kapattık.Şimdi okullar açalım.Gevezelik edecek politikacılar değil , insan yetiştirelim.Siyaset adamı, devlet adamı, ilim ve fikir adamları yetiştirecek mektepler açalım"
MİRALAY SADIK SABRİ BEY
Miralay(Albay) rütbesinde iken askeriyeden ayrılmış Arapça, Farsça,Almanca, İngilizce ve UFransızca bilen Abdülhamid devrinin iyi yetişmiş subaylarından olup Harbiye' mektebinde Fevzi Çakmak ile aynı sınıfta okuyan birisidir.
Fethi Okyar ve mustafa Kemal idaresindeki yirmibin kişilik askeri birliğin Buulgar ordusu karxısında heziteme uğraması ve çoğunun şehit düşmesi hadisesinde Enver Paşa tarafından meselenin tahikatı için vazifelendirilmişti.Teftişi sırasında , kumandanların hatalı oldukları tespit edilmiş ve raporunda bunu belirtmişti.Keza bu hadiseden sonra, Cihan harbi sonundaki mağlubiyet üzerine , Anadoluyu toparlayıp milli bir direnişe hazırlaması için Sultan VAhdettin, bir paşayı göndermek isteği üzerine , bu işin araştırılmasıyla alakalı vazife Sadık Sabri beye verilmiş ve Sadık beyde reyini Musafa kemal aleyhine kullanmıştı.Mustafa Kemal'e olan bu muhalefet nedeniyle Sabri bey daha sonra ordudan ayrılarak Kahireye göç etmiştir.Kahire'de ,Türkiye'deki dini baskılardan bunalmış gençlerin Ezher'de okurken kaldıkları yurt binasına gelir onlarla konuşur ve onlara şunları söyler idi:"Sizler, hudutları bekleyen askerlere benzersiniz.Asker, yurdun taşını toprağını düşmanlardan korur.Sizler de milletin , memleketin imanını,ruhunu, ahlakını,irfanını, kültürünü,ırzını, namusunu koruyan mehmetçiklersiniz.Onun için ben sizlere , bir Mehmetçik diye bakıyorum.Sizler birer kahramansınız".Talyebelere şunları da söylerdi"Evet ufuklar karardı.Zulüm göz açtırmıyor.Bir inkar fırtınası memleketi tarumat etti diyor ve Tevfik Fikret'in şu dörtlüğünü okuyordu:
Zulmün topu var, güllesi var, kal'ası var sa /Hakk7ın da bükülmez kolu,dönmez yüzü vardır. Göz yumma güneşten , ne kadar nuru kararsa/Sönmez ebedi.Her gecenin gündüzü vardır.
Bu zat, İstanbul'da vazifede iken Abdülbaki Arvasi hazretlerine bağlanmıştır.
16 Ocak 2025 Perşembe
HİLAFET NASIL DEVR ALINDI
Abbasi devleti yıkıldıktan sonra Abbasi halifeleri Mısır Kahire'de bulunmakta idi.Temsili bir ünvanı olan son Abbasi halifesi , Mukaddes emanetlerle birlikte , Hilafet hak ve selahiyetlerini Yavuz Sultan Selim7e kendi arzusu ile devir ve teslim etmiştir.Abbasi halifeleri senelerdir Kahire'de otururlar ama hiçbiri:"Benim artık dünyevi kudretim yok,kuvveti ve kudreti olmayan halife olamaz" deyipte , Hilafeti bir memluk Sultanına devretmeyi düşünmemiştir.Bütün müslümanlara sözünü dinletme gücünü Osmanlı'da gördükleri için bu vazifeyi Osmanlı'ya devretmiştir.