Hz.Pir Mevlana efendimiz
,fukara ve bendeganına edebin gerektirdiklerine uymayı emir buyururlardı.Her ne
kadar her insanın aklınca bir zannı ve bir bilişi olup,”Ben kulumun beni
düşündüğü gibiyim,dilediği gibi düşünsün”hadisi kutsisine nazaran her biliş
biliş ise de ,bilişten bilişe fark vardır..Zira Allah,iki kişiye aynı tecelli
ile etmez ve bir kişiye de aynı tecelli ile iki defa tecelli etmez.İlahi
tecelli “O her gün yeni bir gerçekliktedir”(Rahman 29)ayetine göre her an ve
zaman yenilenerek her şahsa ayrı ayrı tecelli etmektedir.Bu husus şundan da
bilinebilir ki ,gerek insan gerek insanın dışındaki ruhlu veya ruhsuz
mahlukatta kalben ve cismen birbirinden ayrılan hususiyetler vardır.Böyle ayırt
edici hususiyeti olmadan benzerlik yoktur.Mutlaka bir fark olacaktır.Fakat bazılarının aralarında fark olduğu anlaşılmaz.Mesela bazı kuşlar birbirine
benzer görünür veya ağacın yaprakları hep aynı sanılır ise de bir noktada
mutlaka birbirlerinin aynı olmayan hususiyetleri vardır.Velhasıl hiçbir şey
yoktur ki ,aralarında fark olmaksızın birbirine benzesin.Hatta aşk bile
herkeste başka başkadır.Cümle alemi ve ademi kullanana hamallık ettiren,celmaye celallik ettiren ,çiftçiye çift sürdüren ,cümle hususları döndüren aşktır.Şairin
dediği gibi:
Hallak-ı Cihan aleme kıldıkta tecelli
Her şahsı birer hal ile kılmış müteselli
Aşkta makbul olan ilahi aşktır.
Ehlullahın “Ben Hakk’ım”demesi
Firavunun “Ben Hakkım demesine benzemez.Çünkü ehlullah mutlak vücud sahibi
Allah’ta kendi eğreti benliğini tüketip, oradan söyler.Fakat Firavun kendine
vücud vererek rablik sıfatını nefsine mahsus kılıp varlık davasına düşmüştür.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder