ALLAH’IN SIFATLARINDAN MEKR(HİLE)
Mekri(hileyi )biz insanlar
nefsani bir hal olarak algılarız.Mekr , nefislerin tabi tutulduğu bir
imtihandır.Tıpkı suyun varlığının toprağın katılığını çözmesi gibi,Zenginliğin
,imkanın insanın içindeki nefsi sıfatların açığa çıkıp,büyümesi ve dev haline
gelip bulunduğu cesedi güçlü gösterip kutsallaştırması gibi durumlarda bu gücü,kuvveti kıran,aciz
hale getiren sonuçlar ihtiva eden durumlardır.
Allah’ın sıfatlarından
biri de mekr(hile)dir ki “Onlar hile yaptılar , buna karşı Allah da onlara hile yaptı (oyun kurdu).Allah
hile yapanların (oyun kuranların)en iyisidir.) (Ali imran 54)buyurulmuştur.İnsanı
kamil bütün esma ve sıfatları kendinde toplamış olmakla , cümleyi kendinde
toplamıştır.Yalnız bir sıfatta kalmaz ve olmaz.”Zıtlar asla bir arada toplanmaz “
sözüne göre ,”Nasıl oluyor da anlamları ve içerikleri birbirine zıt isimlerin
hepsi insan-ı kamilde toplanabiliyor “denirse şöyle cevap veririz.”Evet,kutsi
kuvvet erbabı için mümkündür.Hatta hakikatı Muhammediyye iki nehir arasındaki büyük boşluk
gibidir.(berzah-ı kübra)iki tarafıda kendinde toplar ve fakat iki nehrin suyu da birbirine
karışmaz.Yani hakikatı Muhammediyye zahir
ve batın arasında tenzih ve teşbih arasındadır.Hazret-i İsa’nın tavrı
sırf teşbihte, Hz.Musa’nın tavrı sırf tenzihtedir..Hazreti Resulullah
(s.a.v)Efendimizde ise mazhar-ı tam
olduklarından teşbih ve tenzih
kendilerinde toplanmışlardır.
“Allah göklerin ve yerin nurudur”(nur suresi 35) ayeti
kerimesinde geçen “..doğuda ve batıda bulunmayan mübarek bir zeytin ağacından
..”murat Hakikati Muhammediyye olup “ doğuda ve batıda bulunmayan” ibaresi “teşbihte ve tenzihte olmayan “ şeklinde tefsir
olunmuştur.Hz.Ali Efendimiz “Cemsiz fark şirk,farksız cem zındıklık,fark ile
cem tevhiddir”buyurdukları gibi fark ile
cemin beraberliği fark-ı sanide
anlaşılmış olur.
Salikin ulaştığı cem makamı “O’ndan başka mevcud yoktur “(La mevcude illallah”mertebesidir.Gerçi bu
mertebe hiçbir şeyi ayıramaz(ayırdedemez her şeyi tek bir varlık olarak
görür)Bu mertebede çok kalmayıp mürşidinin nazar ve teveccühü ile fark-ı saniyi
bulduğunda “Ey teşbihe yegane layık olan Allah,senin marifetine hakkıyla arif olamadık ey maruf,ey teşbihe yegane
layık olan Allah,sana hakkıyla kulluk yapamadık ey mabud”diyerek artık cem
makamının halini yaşayıp tekrar dünyevi bilincine ve farkındalığına döndüğünden ,bu sefer cem
makamının kendisinde bıraktığı irfan ve
manevi tecrübeyi muhafaza ederek
, ibadet ile meşgul olmaya başlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder