Azizim Necib Sultan
anlatmıştı.Ömrü lokantalarda garsonluk yapmakla geçen birisi ,parasızlık içinde
Hacca gidemeyeceğini hisseder ve üzülür.Bir Hac mevsimi,çalıştığı yerin önüne hacıları
taşıyan bir otobüs durur.Organizasyonu yapan
otobüsteki şahıs bu garsona’a latife eder:”Haydi seni hacca götüreyim”.Garson
zaten dünden hazırdır.Hemen önündeki önlüğünü çıkartır,diğer çalışanlara tenbih
ederek siz benim evdekilere haber bırakırsınız”der otobüse biner.Kilisteki
kapıdan geçerler,Suriye ürdün sorunsuz geçilir.Otobüstekiler bu beş parasız hac
yolcusunun durumunu öğrenirler kendi aralarında para toplayıp adama
verirler.Suudi sınırında polisler kontrol ederler ki bizim garsonun pasaportuundaki
fotoğraf ile kendisi birbirine benzememekte diye zorluk çıkartıp araçtan
indirmek isterler.Bizim garson uyanık adamdır.Polislerin amirine şu sözü
söyler:”Eğer beni arabadan indirip Hacc yapmama mani olursanız,ben sizi
Resulullah efendimize şikayet ederim.Ya Resulallah,bunlar benim seni ziyaretine
engel oldular diye”.Bu ağır tehdidi duyan amir derhal pasaportunu iade eder ve
buyrun geçin der.Aynı şahıs bir gün terzi dükkanıma geldi.Dükkan içinde hali
vakti yerinde zengin bir kişi vardı. Zengin kişi ile garson aynı şehirden hemşeri idi.Zengin kişinin mühendis olan oğlu Taşeron şirketi kurmuş
Demir Çelik fabrikasına iş yapmakta ve kazandığı tüm paraları da bağ ,
bahçe ve arsa satın alarak yatırım
yapmakta idi.Bu şahsı gören garson,adama direkt olarak benim masraflarımı sen
çekerek beni hacca göndermezsen elindeki olan tüm mallar gider iflas edersin ”diye tehditvari
konuştu.Zengin adam bir cevap vermedi.Garson çıktı gitti.Gerçekten de bir
müddet sonra o zengin olan adam iflas etti.
‘
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder