7. Soru: Buraları mademki böyledir, teklif şeklinde olan emir kimedir? Teklif yapılmaması gerekmez mi?
Cevap: Şöyle bilgin olsun ki, bundan önce tarif ettiğim gibi, ilmin ilgi duymuş olmasıyla görülen ve görülmeyen suretler meydana gelmiş olur. İş bu suretlerin birbirine zıt olmaları hakikatlerinin gerekliliğinden olmuş olduğundan suretlerin zıtlığı ile başkalık meydana gelmiş olur. Ve tüm suretlerin ve ilâh ile ilgili isimlerin meydana gelişinde birbirine bağlantıları vardır. Tecelli sürekli olarak bağlantılar iledir. Meselâ: “Gaffâr” (günahları affeden) isminin açığa çıkması günah iledir. “Rezzâk” (rızk verici) isminin de açığa çıkması rızka ihtiyacı olan ile olabilir.
Sözün kısası: İsimlerin tamamının açığa çıkması birbirine yardımları ile ve hakikatlerine bağlanmışlık ile olabilir. Görmez misin ki, sendeki hayatın kendisine özel bağımsız vücudu (varlığı) olmaz. Ancak İlim, İrade, Kudret ve diğerleri sıfat olma ile vücud değildirler. Ve sadece ilim ve irade ile eşyada dahi toprak olmayınca un olur mu? Kısacası: Tüm eşya ve isimler birbirilerine yardımları ile durucu olurlar. Bundan dolayı, insanın olgunluğu; Resul daveti ile açığa çıkma imkânı bulur. Ki Cenab-ı Hakk Bakara suresinde, 2/31. Ve Âdem’e isimlerin tümünü öğretti. Buyurdu. Yani, İlâh ile ilgili öğretim ile insan sureti, insanlığının olgunluğuna yükselmiş olabilir. Eğer bu öğretim olmaz ise olgunluk batında tükenmişlikte kalır. Dikkat edilmeli ki, hiçbir şahıs batınında var olan kemalini davetsiz açığa çıkarmış olamaz. Görmez misin ki, aile içinde hangi dil kullanılır ise çocuk o dilin dışında bir dil ile konuşamaz, bu durum öğretim ile ilgili değil mi? Buna dayanarak şu yüce Resulün “Kelime-i tevhid”e olan davetine uyma ile her şahıs hakikatte olan kemalini açığa çıkarmış oldu. Davet edilmiş olanların bir kısmı münafık, bir kısmı kâfir ve bir kısmı mümin oldular. Yapılmış olan davette herhangi bir zıtlık yoktur, zıtlık davete verilen cevaptadır. Bundan böyle anlaşılsın ki, davet her şeyi hakikatten saptıracak değildir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder