1990’lar…
İstanbul Müftü yardımcısıdır. Bir gün sekreter telefonu çaldırır, “Sizi sayın
Cumhurbaşkanı arıyor” der. Mehmet Çiçek “Yanlış olmasın, ben müftü
yardımcısıyım, Müftü Bey’i arıyor olmasın” diye cevap verir. “Hayır, der
sekreter, sizi ismen aradı.” “Peki bağla o zaman.” Bağlanır: Telefonun öbür
ucundaki ses merhum Cumhurbaşkanı Özal’a aittir. Selam verilir, alınır sonra
Özal konuşur:
-Bugün, der
Özal, İkindi vakti Ayasofya’ya gideceksiniz. Orada dört minareden birden ezan
okunacak ve siz ikindi namazını orada kılacaksınız Namık Kemal Zeybek (Kültür
Bakanı) de orada olacak.
Müftülükten
bir grupla birlikte gittik, dedi Mehmet Çiçek. Topkapı yolundan bir girişi var
Ayasofya’nın. OsmanlıPadişahlarının Hünkar Mahfili olarak kullandığı bölüm.
Oradan girdik. Orası ile Cami arasındaki bir yer halılarla döşenmiş, camiye
gelen kısmı duvar gibi kapatılmış. Böylece orada bir mescit oluşturulmuş. Ezanı duvarın üzerine çıkan bir müezzin okudu
ve biz İkindi namazını kıldık orada.
Mehmet Çiçek
sonrasını da anlatmıştı: -İkindiden sonra Özal yeniden aradı.-Ne yaptınız,
gidip namaz kıldınız mı? -Kıldık Efendim.-Minarelerden ezan okundu mu? -Hayır
efendim. Namık Kemal Bey şu anda durumun uygun olmadığını söyledi
-Bakın, dedi
merhum Cumhurbaşkanı, dört minareye birden ses sistemi kurduracaksınız, sonra
da hemen bu sabah namazından itibaren Sultanahmet ile birlikte namaz
vakitlerinde çifte ezan okutacaksınız.
Özal bundan
sonra Mehmet Çiçek’e şu soruyu sorar: -Sen İstanbul’da hangi camilerde çifte
ezan okunduğunu bilir misin? -Bilmem Efendim.
-İki yerde.
Birisi Sultanahmet ile Ayasofya arasında, diğeri de Üsküdar’da Mihrimah Sultan
Camii ile Yeni Valide Camii minareleri arasında. Bundan böyle dört minarede
birden ve Sultanahmet ile birlikte çifte ezan okunsun, tedbirinizi alın.
Mehmet
Çiçek, “Biz o gece ses sistemi kurdurduk ve sabah namazında çifte ezan
okunmasına başlattık. Özal sonra tekrar aradı ve teşekkür etti. (Yalnız daha
sonra Kültür Bakanı olan Fikri Sağlar, üç minaredeki ezan sesini kaldırdı,
sadece tek minarede okunmaya başlandı.)Özal Ayasofya ile ilgili bir şey daha
hatırlatıyor Mehmet Çiçek’e:-İmam tayin ettiniz mi Ayasofya’ya diye soruyor.
Çiçek;-Efendim kadrosu yok ki Ayasofya’nın diye cevap veriyor.
-Var, diyor
Özal, Ayasofya müzeye çevrilirken, imam kadrosu iptal edilmiyor. Bakın
görürsünüz, diyor. Sonra bakılıyor, gerçekten bir imam kadrosu var, ama başka
yerde, daha doğrusu Gülhane’nin oradaki küçük mescitte Mahmut Toptaş Hoca tarafından
deruhde ediliyor. Bu kadro Ayasofya’ya
aktarılıyor ve ondan sonra da kadro orada hizmete sokuluyor.
Özal Mehmet
Çiçek’e bir talimat daha veriyor:
-Mukaddes
Emanetler bölümünde 40 kişilik bir hafız grubu, en kısa zamanda sürekli Kur’an
okumaya başlasın. Yahya Kemal’in dediği gibi “Türk İstanbul”un iki vazgeçilmezi
vardır: Birisi Fetih’ten bu yana Ayasofya’da okunan ezan, diğeri de Mukaddes
Emanetler bölümünde Yavuz Sultan Selim’den beri okunan Kur’an. Ondan sonra
evet, Mukaddes Emanetler bölümünde önce gündüzleri, sonra İsmail Kahraman’ın
Kültür Bakanlığı döneminde de 24 saat süreyle Kur’an okunmaya başlanıyor ve
bugünlere kadar okunuyor. Konuyu bilenlere göre burada ülkenin en güzel Kur’an
okuyucuları (kurralar) tilavet ediyor, bununla da buradaki tilavetin tüm
Türkiye için bir tilavet üslubu haline gelmesi amaçlanıyor. Konuyu Namık Kemal Zeybek beyle de görüştüm.
Namık Kemal Bey, Hünkâr Mahfeli’nin 80 öncesinde Demirel tarafından da mescit
olarak tahsis edildiğini, İhtilâl’den sonra kapatıldığını söyledi öncelikle.
Yeniden
mescit olarak tanziminin kolay olduğunu ifade etti. O arada bir tür dengelenme
niteliğinde, Ayasofya’nın ana mekânında önce Adnan Saygun tarafından bestelenen
ve ilâhilerden oluşan Yunus Emre oratoryosunun seslendirilmesini, ardından bir
Mevlevi Ayini’nin icrasını sağladığını, bu ayinin başlangıcında merhum Kâni
Karaca tarafından Kur’an tilavet edildiğini ve bunların bir gazetede
“Ayasofya’da Zeybek oyunları” şeklinde verildiğini anlattı.
Namık Kemal
Bey, “Ayasofya’nın hassas bir mesele olduğunu” da belirterek, bir UNESCO
toplantısında Uzakdoğulu bir temsilci tarafından “Siz Ayasofya’da Kur’an
okutmuşsunuz” sualine muhatap olduğunu, Batılıların böyle bir soru sormasının
anlaşılabileceğini ama Uzakdoğulu bir insanın gündemine bunun sokulmasının
manidar bulunduğunu belirtti. Ayasofya ile ilgili güncel tartışmayı bir başka
yazıda değerlendirmek istiyorum. İktidar ne yaptı, ne yapıyor, bu konuda da
söylenecek epeyce bir şey var. Değerlendirmek lâzım(Ahmet Taşgetiren-Karar gazetesi 11.06.2020)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder