8 Haziran 2020 Pazartesi

HAYR VE ŞER KONUSU

İmanın şartlarından biriside "Hayrihi ve şerrihi minallahi Teala" yani hayrın ve şerrin Allah'dan geldiğine inanmaktır. ŞERİATTA hayrı Cenab-ı Hakk'dan, şerri ise nefsimizden bilmek temel itikadi esastır. Bu görüş "kader-i muallak" olan fiillerde , onların, failin istemesi neticesinde halkolduğunu bilmek zemininde doğrudur. Allah'ın "RIZASI" ile "İRADESİ"ni birbirine karıştırmamak gerekir. Bilinen şudur ki Allah'ın rızası yalnız hayırda, iradesi ise her oluşta mutlaka mevcuttur.
"KADER-İ MUTLAK" olan konularda durum değişiktir. Kaderi mutlakta Allah'ın dilemesi, mahlukun irade izharından evveldir. Kaderi mutlak icabı olan hiçbir şey- kul için- mükafat ve mücazaatı gerektirmez. Bunlar sadece hesaba çekilişte bir "nisab" teşkil etmek üzere rol oynarlar. Buna göre beşeri iradeyi kuşatan sonsuz sebep ve şart vardır ki, onlar ister lehde, ister aleyhde olsunlar, ilahi mizanda hesaba katılırlar. Bu keyfiyet, Cenab-ı Hakk'ın "adil" sıfatı ilahiyyesinin bir neticesidir.
Kaderi muallak olan her şeyin, Allah tarafından halkedilmesi, mahlukun dilemesi sebebiyle vaki olduğu içindir ki ceza ve sevabı gerektirir. Hak Teala'nın ilmi, ezelde mahlukun ne yapacağını o fiil gerçekleştirmeden bilir. Bu bir cebriyye görüşü değildir.zira Hakk yanında zaman mevhumu olmadığından olmamış olan, olmuş gibi bilinir.
Hak Teala'nın insana vermiş olduğu irade ise imtihan alemi olan bu dünyada ceza ve sevabın ortaya çıkması için gereklidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder