27 Nisan 2025 Pazar

HACCAC-I ZALİMİN CÖMERTLİĞİ,

 

HACCAC- ZALİMİN CÖMERTLİĞİ

Anlatılır ki Haccac Irak valiliğine tayin edildiğinde , her  gün bir sofra kurdurarak 10.000 kişiye yemek veriyor ve halkı yemeğe davet etmek için adamlar gönderiyordu.Talepler artınca Haccac halkı toplayıp:” Ey nas bundan böyle benim davetçim güneştir; güneş doğunca sabah yemeğine , batınca akşam yemeğine geliniz”dedi.Halk bu şekilde gelip gitmeğe başladı,Bir gün gelenlerin sayısında azalma olduğunu görünce haccac hemen :” Bu insanlara ne oldu da sayıları böyle azalıverdi?” diye sordu.Bir adam cevap verdi:” Ey Emir sen halkı o kadar zenginleştirdin ki , artık evlerinde yiyorlar; senin sofrana gelmeye gerek duymuyorlar..Cevap Haccac’ın hoşuna gitti ve adama :”Allah hayrını versin, otur bakalım” diyerek hoşnutluğunu belirtti.İşte devrinin en zalimi Haccac’ın bile halkına iyilik ve cömertliği bu şekilde idi

CİHADI TERK ETMEK

 Batıni cihad hiç bitmez.

Ebu Eyyubi Ensari hazretleri anlatıyor:

“Allah dinini aziz , peygamberini muzaffer kılınca  kendi aramızda: “Biz ailemizi ve mallarımızı bırakıp islam yolunda çalıştık.Ama şimdi islam yayıldı, Allah peygamberini muzaffer kıldı.Artık mal ve ailelerimizin yanına dönerek onların arasında yaşasak ve kaybettiklerimizi telafi etmeye, bozulan iş düzenimizi yeniden kurmaya çalışsak !” dedik.Bunu nüzerine Cenab-ı Hak: “Allah yolunda harcayın ve kendi kendinizi tehlikeye atmayın”(Bakara 195) ayetini indirdi.” Yani mal ve aile arasına sıkışıp kalmak suretiyle cihadı terk ederek kendinizi tehlikeye atmayın.”

Ebu Eyyub El Ensari hazretleri vefat edinceye kadar cihad etmiş.Muaviye zamanında İstanbul'a yapılan bir sefere ileri yaşına rağmen katılmış ve  İstanbul surlarının dibinde şehit düşmüştür.Mezarı Akşemseddin tarafından tespit edilip üzerine Türbe yapılymış tüm İstanbul7un hürmet gösterdiği birisi olarak bulunduğu yere ismi verilmiştir.Eyüp semti.

Bir hadis-i şerifde şöyle buyrulmuştur:”Cihad niyeti taşımadan ölen(Müslüman), bir çeşit nifak üzre ölmüş olur”

 

CİHAD,ZEKAT

 CİHAD VE ZEKAT

Hak Teâlâ müminlere, tüm varlığını Allah yolunda harcayabileceğini idida edenler ortaya çıksın diye cihadı, Allah'ı sevdiğini iddia edenler belli olsun diye  sde zekatı emretti.O halde cihad ilahi muhabbet ölçüsüdür. Çünkü her insanın fıtratında yaşamaya ve mala karşı bir sevgi vardır. Halbuki her kes Allah7ı sevdiğini iddia ediyor .İşte Allah insanı, kendi yolunda cihad etmek ve zekat vermekle imtihan etti ki, Allah7ı sevdiğini iddia edenlerin bu iddiası kesinlik kazansın, gerçek sevenler belli olsun.Cihadın farz kılınmasındaki sır budur.Bu yüzden Hz.Ali efendimiz şöyle buyurmuştur:” Bir gençte bulunması gereken en güzel özellikler ; yiğitlik ve cömertliktir.Bu iki özellik , ikiz kardeş gibidirler.Her yiğit cömerttir.”

Hz.Ömer efendimizde n rivayet edilen bir hadis-i şerifte:” Resulullah efendimize sormuşlar:”İslam nedir?”.Efendimiz SAV:”İslam güzel söz, yemek yedirmek ve selamı yaymaktır” diy cevaplamış.

“Hangi Müslüman daha üstündür?” diye sorulduğunda:

“İnsanların elinden ve dilinden zarar görmediği kimsedir” buyurmuştur.

Hangi namaz daha faziletlidir?” sorusuna ; “Kıyamı uzun olan” diye buyurmuştur.

Hangi sadaka daha faziletlidir?” diye sorulduğunda: “Az maldan verilendir” buyurmuştur.

Hangi iman daha üstündür?” sorusuna Sabır ve hoşgörü” cevabını verdiler.

Kimin cihadı daha üstündür?” diye sorulunca da;

“İyi cins atını cihad uğrunda feda edebilen ve Allah yolunda kanı dökülen kimsenin” buyurdular.

Hangi köle daha iyidir?” diye sorulunca: ”En pahalısı” buyurdular.(Müsned ııı,324,Buhari iman 4,Müslüm iman 64,65)

 Cihad iki kısımdır.1-Zahiri cihad, 2- Batıni cihad

Kafirlere karşı yapılan cihad , zahiri cihaddır. Nefis ve şeytana karşı yapılan cihad ve verilen mücadele ise , batıni cihaddır.Batıni cihad zahiri cihaddan daha zordur. Çünnü kafiri, savaş, barış, can ve malını sarfetmek gibi herhangibir yolla seninle uğraşmaktan vazgeçirebilirsin.Halbuki şeytan, dininden döndürmedikçe senden vazgeçmez.

Mesnevi /i şerifte söylenmiştir.
Ey Padişah, biz zahir hasmımızı öldürdük .İçimizde sıcak bir hasmımız kaldı. Onu öldürmek akıl ve fikir işi değildir.Nitekim tavşanın büyüsü , aslanı içine alamaz.Safları yaran aslanı iyi tanımaya bak. Aslan odur ki kendini; nefsini yener”.

 

FİTNE KELİMESİ

 FİTNE KELİMESİ

Fitne kelimesinin asıl anlamı; altın madeninin filizini saflaştırmak için ateşe sokmaktır.; imtihan vesilesi olan , insanı bela ve sıkıntıya sokan her şey için kullanılmıştır.

İnsana ölümden daha ağır gelen şey nedir? Diye bir düşünüre sormuşlar o da ;”Ölümü aratan şey” cevabını vermiş.

 

UĞURSUZ SAYMAK

 

İnsan nefsi bazı hadiseleri uğursuz addederek kişinin davranışına müdahale edoer.Halbuki bir işin hayırlı mı? Yoksa şer mi? Olduğunu Hak teala bilir.Uğursuzluk batıl ve geçersizdir. Nefsin şer gibi gördüğü ve hoşlanmadığı şeyler bazen kişi için hayırlı olabilir.

“Biz onu yeryüzünde güçlü kıldık ve ona her şey için bir sebeb(istediği her şeye ulaşmanın yolunu) verdik.O da bir yol tuttu”(Kehf 84-85) ayetinde de belirtildiği gibi her şeyin bir sebebi ve usulü olduğuna , bu sebeplere sarılmadan , bu usulleri uygulamadan sonuca ulaşmanın ve kapıdan içeri girmenin mümkün olmadığına işaret vardır.

Nitekim Rabbimizin huzuruna varmanın yolu takvadır. Takva; gizli ve açık bütün amelleri , tüm iyi ve güzel işleri ,Allah7ın emirlerine uygun hareket edip O’na muhalefetten kaçınmayı , gönülleri temizlemeyi ve gizli sırları gözetip koruumayı içine alan geniş manalı bir isimdir.Hz.Mevla’ya vuslat , takva mertebelerindeki seyrü süluk ölçüsünde olur.”Sizin Allah katında en değerli olanınız, takvaca en üstün olanınızdır.(Hucurat 13)

 

TAKVA

 TAKVA

Takva önce şirkten, sonra günahlardan, nefsin arzu ve isteklerinden sakınmak ve sonunda gereksiz şeyleri terk etmektir Bir hadisi şerifde buyrulmuştur:”Kul, yapmakta herhangi bir sakınca olmayan mübahları, belki sakıncalıdır endişesiyle terk etmedikçe müttakiler derecesine ulaşamaz; gerçek müttaki olamaz”

 

HARAM SINIRLARA YAKLAŞMAMAK

 HARAMLARIN SINIRLARINA YAKLAŞMAMAK

“Her hükümdarın bir korusu vardır. Allah'ın korusu da yasakladığı haramlardır. Koru etrafında otlayan ,(her zaman) onun içinde düşme tehlikesiyle karşı karşıyadır”(Buhari iman 39)

 

HALVET

 

HALVETİN VE İNSANLARLA İLGİYİ KESMENİN FAYDALARI:

1-     İnsanlar onun, o da insanların zararından emin olur.

2-   Halvet, nefsin varlık duygusunu ortadan kaldırır , dünyaya iltifatı önler.Bu da doğruluk ve ihlasın ilk basamağıdır.

3-   Halvet, Allah ile ünsiyeti, tevekkülü ve elindeki nimetlerle yetinmeyi sağlar. Böylece kulu helak olmaktan kurtarır.Çünkü devamlı insanlarla haşır neşir olan kimse geçimi sağlarken mutlaka bazı güçlüklerle karşılaşır. Kazancının healal olup olmadığını ayırt edemez duruma gelince de helak olur gider.

4-  İnsanlardan ayrı yaşayan , başkalarına yaranmaya çalışmaktan ve insanlarla iç içe yaşadığında karşılaşabileceği diğer günahlardan kurtulur.

    Tasavvuf ; içinde haram ihtimali bulunan her şeyden kaçınmak  ve dili boş sözlerden korumaktır. Tarikatta kırk günlük “halvet” uygulaması  da bunun dışında değildir. Çünkü tasavvuf, kesret(çokluk) içinde vahdeti yakalamaktır. Halvetle ulaşılmak istenen nihai Gaye de budur. Fakat kesret içinde , yani insanların içine girerek elde edilen hasletler daha sağlam ve kalıcıdır. Halbuki halvetle oluşan hasletler insanların arasına karışınca yok olabilir.

kırk günlük halvete çekilmeyi Hz.Musa  peygamber uygulamıştır.”Musa’ya otuz gece vade verip sonra buna on gece daha ekledik. Böylece Rabbinin tayin ettği müddet kırk geceye tamamlandı”(Araf 142)

  Efendimiz SAV itikaf için bir sınır koymamış , Sadece Ramazan ayının son on günü itikafa girmiştir.

 

İTİKAF

Bakara suresi 125 ayetinde :” İbrahim ve İsmail’e :” Evimi tavaf edenler, itikafa girenler, rüku ve secde edenler için temizleyin” deyi emir vermiştik.”.buyrulmuştur.

İtikafa giren kul  şöyle der:”İtikafa giren kul büyük bir zatın kapısı önünde oturup “ ihtiyacım görülmedikçe buradan ayrılmam” diyen kimseye benzer. Çünkü itikafa giren kul , Adeta Allah'ın evi mesabesinde olan mescidde oturur ve “ günahlarım bağışlanmadıkça bu mescidden ayrılmam” der.

Bir hadis-i şerifte buyrulmuştur ki:” Kim din kardeşinin işini görmeye , onun herhangibir ihtiyacını gidermeye çalışırsa yirmi yıl itikafta durmuş gibi sevap kazanır.Kim de bir gün itikafta bulunursa , Allah onunla cehennem arasına her biri iki ifuk arasındaki mesafeden daha geniş üç hendek koyar

 

DÜNYA DÜZENİ

DÜNYANIN DÜZENİ

 Dünya düzeni şu dört şeyle mümkündür.Alimlerin ilmi, amirlerin adaleti, zenginlerin cömertliği ve fakirlerin duası”.

 

DUA EDENLER,


Kuseyri risalesinde bir haber geçer: 

Hak Teala’nın sevdiği bir kul O’na dua edince Allah c.c Cebrail (a.s) ‘a “ Ey
Cebrail , bu kulumun isteğin geciktir.Çünkü ben o kulumun sesini dinlemek istiyorum.” Der.Allah’ın buğzettiği bir kul O’na dua edince:”Ya Cebrail, şu kulumun ihtiyacını gideriver. Çünkü onu dinlemek hoşuma gitmiyor” Buyurur.

 


20 Nisan 2025 Pazar

ORUÇ,ÇEŞİTLERİ

 

ORUÇ BENİMDİR

 Oruç, cismaniyetin daracık hudutlarından kurtularak göklerin melekutuna girmek için bir fırsattır.Buna, ikinci kez doğuş denilmektedir.Nitekim Hz.İsa8a.s), “İki kez doğmayan göklerin melekutuna giremez”sözüyle bu manaya işaret etmiştir.Oruç mücahedesi , Allah7a kavuşuma ve onu müşahede etme vesilesidir.İşte “Oruç benim içindir, onun karşılığını ben veririm” hadisi kudsisi buna işaret eder.Yanhi oruç tutanın mükafatı huriler ve saraylar değil Ben’im.Bu sebebden Hak Teala, Hz.İya’ya “Aç kal, beni görürsün”buyurarak , KENDİSİNE GÖRME SAADETİNE UULAŞMAYI aç kalma şartına bağlamıştır.

Yalandan,gıybetten ve kötü sözden uzak durmak DİLİN ORUCU; Haram ve şüpheli şeylere bakmaktan ve bakarken gaflet içinde olmaktan sakınmak GÖZÜN ORUCU; yasaklanmış ve boş şeyleri dinlemeyi terk etmek KULAĞIN ORUCU; . NEFSİN ORUCU; temenni hırs ve şehvetlerden vazgeçmesi; KALBİN ORUCU dünya ve onun ziynetlerine olan sevgiyi içinden silmesi, ; RUHUN ORUCU ,ahiret nimetlerine ve lezzetlerine olan bağlılığı koparması, SIRRIN ORUCU ise Allah’dan başka bir varlık tanıyıp görmeye elveda etmesidir.

DİNİN KADEMELERİ

 DİNİN KADEMELERİ

 İbni Abbas’dan şöyle rivayet edilmiştir:”Allah Teala, Peygammberi Hz.Muhammet (asa)’ı “LA İLAHE İLLALLAH” kelimesi ile gönderdi.Bu kabul edilince namazı emretti.Sonra sırasıyla Zekat7ı, orucu,haccıve cihadı emretti.Nihayet onların dinlerini kemale erdirdi”

 

ORUCUN MAHİYETİ

 

KURAN AYETLERİNDEKİ EDATLAR

 

Kur’an ayetlerinin başında geçen “Ya”, nida harfidir.Bu , sevgfiliden sevgiliye nidadır.”Eyyuha” ise sevgiliden sevgiliye tenbihtir,uuyarıdır. “İman edenler” kısmı ise sevgiliden sevgiliye bir şahidliktir.

Hasan Basri şöyle demiştir:”Allah Teala’nın “Ey iman edenler “ hitabını duyunca ona bütün dikkatinle kulak ver.Çünkü onun içerisinde ya yapman gereken bir emir veya kaçınman gereken bir nehiy vardır.

Cafer-i Sadık : “Allah teala’nın bu hitabında olan lezzet , kişiden ibadet ve taatın yorgunluğunu giderir, yok eder diyerek sevenin, sevgilisinin isteğini hemen yerine getirmesi, hatta ateşe girmesini emretse dahi tereddütsüz kendini ateşe atması gerektiğine işaret etmektedir.” Der.

 

 

ORUCUN MAHİYETİ

 

Oruç, mükellef olan bir kimsenin niyet ederek kendisini, fecirden akşam namazının vakti girinceye kadar , yemek, içmek ve cinsi münasebet gibi en çok arzu duyulan şeylerden uzak tutması demektir. Bu, “AVAM TABAKASI’ndaki müminlerin orucudur.HAVASSIN orucu, yasaklanan her şeyden uzak durmak suretiyle olur.HAVASSUL HAVASIN orucu ise Allah’dan başka her şeyden kendilerini tutmaları ve uzaklaşmalarıdır.

Orucun fuarziyetini belirten ayetler(Bakara 183 ve devamı) Hz.Adem’den beri tüm peygamber ve ümmetlere farz kılındığını belirtir.Hz.adem zamanında oruç günü eyyam-ı biz denilen (her kameri ayın on üç, on dört ve onbeşinci günleri), Hz.Musa’nın kavmine ise sadece Aşura günü oruç tutmak farzdı.


VASİYET AYETİ,

 

VASİYET AYETİ

Bakara suresi 180 nci ayet ve devamı vasiyetname ile alakalı olup Vasiyet ayetleri diye anılır.

“Birinize ölüm geldiği zaman , eğer bir hayır bırakacaksa  anaya, babaya, yakınlarına uygun bir biçimde vasiyet etmek Allah’dan korkanlar üzerine bir borçtur.”

Vasiyet ayetinde şu işaretler vardır:Sizden zengin olanlara malları ile, veli kullara halleri ile vasiyette bulunmaları farz kılındı.Zenginler , ömürlerinin sonlarında mallarının üçte birini vasiyet ederler. Veli kullar ise daha hallerinin başlangıcında her şeyden soyunup çıkarlar.Onların kalbleri Allah ile huzur bulur.Veliler kendi iradesiyle tabi ve hayvani bütün sıatları terk ederek nefsini öldürür.Dünya ve ahiretle alakalı bütün hayrı ve şerri terk eder.Bu kimseye, nefsinin varlık zkazanmasını sağlaması bakımından ana baba konumunda olan ulvi ruha, süfli bedene  ve bunların akrabaları olan kalb, sır ve diğer beşeri mütevellidata kendisni, ister baki  ve ruhani isterse fani ve cismani bütün meyil ve isteklerini terk etmelerini vasiyet etmesi gerekir.Fakat bunu yaparken itidalle hareket etmeli , hallerinde şehvete meyletmekten sakınmalı, amellerinde adet ve şekilcilikten uzak durmalı ve herhangibir telefe meydan verecek aşırılık içinde olmamalıdır.Nitekim efendimiz  SAV “Ben adetleri ve şehvetleri kaldırmak için gönderildim.” Buyurmuştur.Yine bir başka hadiste “ Ben ( arzuları, sevgileri  ve yolları teke indirmek suretiyle) güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim” buyurmuştur.

Bu zikredilen tarzda vasiyet , gizli şirkten sakınabilen kimselere gereklidir.Bu sebeble müminlere ve Müslimlere değil da sadece “muttakilere borç oldu” buyrulmuştur.Çünkü müslimler ve müminler zahir ehlidir.Müttakiler ise batın ehlidirler.Efendimiz “Takva işte buradadır” buyurarak sadrını(göğsünü) işaret etmiştir.

 

RUH ARKADAŞLIĞI,

 

RUHLARIN ARKADAŞLIĞI

İmam Razi , bazı meşhur imamlardan birinden naklen şöyle demiştir: Ruhlar iki kısımdır.Nimet içinde olan ruhlar ve azap içinde olan ruhlar. Azap çeken ruhlar hapsedilmişlerdir.Diğer ruhları ziyaret etmek ve onlarla konuşmak yasaktır .

Nimet içinde olanlar ise mahbus değil serbettirler.diğer ruhları ziyaret ederler, onlarla buluşurlar ve kendi aralarında dünyada iken yaşadıkları hadiseleri ve yaptıkları şeyleri konuşurlar.

Her ruh , amel bakımından kendisine denk bir ruh ile beraber olur.Bu beraberlik , berzah aleminde ve kıyamette devam eder.Kiş iher üç alemde(Dünya-berzah-ahiret) , her an sevdiği ile beraberdir.

 

VASİYET,

 

VASİYET

Sahih bir haberde Efendimiz SAV buyurmuştur:”Vasiyette bulunmayan kimseye , ölülerle konuşması için müsaade edilmez.” “Ya Resulallah, ölüler konuşur mu?” diye sorulunca : “Evet onlar birbirleri ile konuşur ve birbirlerini ziyaret ederler” buyurmuştur.

 

İMAM ŞAFİ'NİN VASİYETİ

 

Hikaye edildiğine göre İmam şafi hazretleri , ölüm hastalığına tutulunca , “F     ilan kimseye beni yıkamasını söyleyiniz” dedi.Daha sonra İmam Şafi’nin ölüm haberi o adama ulaştırıldı, hemen cenazenin yanına geldi ve vasiyetini yazdığı kağıdın kendisine getirilmesini istedi. Getirilen kağıtta İmam Şafi’nin yetmişbin dirhem borcu olduğunu gören adam, bu borcu kendisinin borcu olarak kabul etti ve ödedi.Sonra :” İşte İmam Şafiyi benim yıkamamın manası budur. Zaten o da , bunu yapmamı istemişti.” Dedi.

 

AMELLER NİYETLERE GÖREDİR


 “Niyet hadisi” çok temel bir kriter sunuyordu Müslüman bilincinE:

İşte şu hadis:

Ameller ancak niyetlere göredir; herkesin niyeti ne ise eline geçecek odur. Kimin hicreti, Allah ve Rasûlü için ise, onun hicreti Allah ve Rasûlü’ne müteveccih sayılır. Kim de nâil olacağı bir dünya veya nikahlanacağı bir kadından ötürü hicret etmişse, onun hicreti de hedeflediği şeye göredir. (Buhârî, Bedü’l-Vahy, 1; Müslim, İmare, 155; Ebu Davud, Talak, 11) Bu hadis, “Müslüman bilinci”nin çok temel bir hassasiyet – duyarlılık alanını inşa ediyor. Zihni kaymalara dikkat çekiyor, “siz bir davranışa meşruiyet kılıfı giydirirsiniz ama o iş meşruiyet çerçevesine girmez” uyarısı yapıyor.

Bu hadisin uyarısını anlayabilirsek, hayatın bütün alanlarında yapıp ettiklerimizin içini bir kere daha sorgulamış oluruz.

“Gerçek müflis”i anlatan bir uyarısı daha var Hazreti Peygamber’in… O hadisi de burada paylaşmak isterim:

Rasûlullah (s.a.) bir gün etrafındaki sahabeye soruyor: "Müflis kimdir, biliyor musunuz?" Sahabe, “Bize göre müflis, parası ve malı olmayan kimsedir” diye cevap veriyor. Rasûlullah “müflis”i şöyle anlatıyor: "Şüphesiz ki ümmetimin müflisi, kıyamet günü namaz, oruç ve zekat sevabıyla gelip, fakat şuna sövüp, buna zina isnad ve iftirası yapıp, şunun malını yiyip, bunun kanını döküp, şunu dövüp, bu sebeple iyiliklerinin sevabı şuna buna verilen ve üzerindeki kul hakları bitmeden sevapları biterse, hak sahiplerinin günahları kendisine yükletilip sonra da cehenneme atılan kimsedir." (Müslim, Birr 59. Ayrıca bk. Tirmizî, Kıyamet 2)

Bir hadis-i şerif daha var, “niyet” konusundaki hassasiyeti ifade eden, onu da okumalıyız. Peygamber aleyhisselâm buyuruyor ki:

Kıyamet günü hesabı ilk görülecek kişi, şehit düşmüş bir kimse olup huzura getirilir. Allah Teâlâ ona verdiği nimetleri hatırlatır, o da hatırlar ve bunlara kavuştuğunu itiraf eder. Cenâb-ı Hak: "Peki, bunlara karşılık ne yaptın?" buyurur.

"Şehit düşünceye kadar senin uğrunda cihad ettim." diye cevap verir.

"Yalan söylüyorsun. Sen, 'Babayiğit adam.' desinler diye savaştın, o da denildi." buyurur. Sonra emrolunur da o kişi yüzüstü cehenneme atılır.

"Bu defa ilim öğrenmiş, öğretmiş ve Kur‘an okumuş bir kişi huzura getirilir. Allah ona da verdiği nimetleri hatırlatır. O da hatırlar ve itiraf eder. Ona da: "Peki, bu nimetlere karşılık ne yaptın?" diye sorar.

"İlim öğrendim, öğrettim ve senin rızân için Kur'an okudum." cevabını verir.

"Yalan söylüyorsun. Sen 'Âlim.' desinler diye ilim öğrendin, 'Ne güzel okuyor.' desinler diye Kur'an okudun. Bunlar da senin hakkında söylendi." buyurur. Sonra emrolunur o da yüzüstü cehenneme atılır.

(Daha sonra) Allah'ın kendisine her çeşit mal ve imkân verdiği bir kişi getirilir. Allah verdiği nimetleri ona da hatırlatır. Hatırlar ve itiraf eder. "Peki ya sen bu nimetlere karşılık ne yaptın?" buyurur.

"Verilmesini sevdiğin, razı olduğun hiç bir yerden esirgemedim, sadece senin rızânı kazanmak için verdim, harcadım." der.

"Yalan söylüyorsun. Halbuki sen, bütün yaptıklarını 'Ne cömert adam.' desinler diye yaptın. Bu da senin için zaten söylendi." buyurur. Emrolunur bu da yüzüstü cehenneme atılır. (Müslim, İmâre 152)

Dikkat edilirse burada zikredilenler, bir Müslüman için en değerli, en çok fedakârlık gerektiren işlerdir. Şehadet, infak, ilim öğretmek, Kur’an okumak…

Allah Rasûlü, bu değerli işlerin bile içinin nasıl boşalacağına ve Allah nezdinde hiçbir değerinin kalmayacağına işaret ediyor. “Müflis” hadisinde, iyilikler yanında işlenen kötülüklerin insanı iflasa sürükleyeceği uyarısı yapılıyor.

Niyetin iktidarsa “muktedir” oluyorsun ama, gücü Allah’ın senin üzerindeki kudretini düşünerek kullanmak var, kendi gücünü kutsayarak kullanmak var… Mülk sahibi olmakla Karunlaşmak arasında da ince bir çizgi var. Çıkar için hicretle Allah için hicret arasında da…. Savaşta can verip, ya da “Dâvâ” diye yola çıkıp, zulüm adamı olmak da…

Çok ince bir çizgi üzerinde yürür aslında Müslüman… Sırat’ta yürür gibi… Zordur Müslüman olmak… Sınavdır. İnsan olmak da öyle…Hadi gelin yarınlarda okumamız için elimize verilecek olan “Kitab”ı bugünden okumaya başlayalım.

19 Nisan 2025 Cumartesi

DUA ALMAK,

 Altından kıymetli şey... 

Fahreddin Razi sohbetin sonunda; - Size “Altın”dan daha kıymetli bir şeyi haber vereyim mi? diye sordu.

Cevaben; - Merak ettik efendim, o nedir? dediler.

- Dua 🤲🏻almaktır, buyurdu. Şaşırdılar: - Dua almak mı efendim?

- Evet. İnsanlardan altın istemeyin, ama dua isteyin. Çünkü altın biter, ama dua bitmez. Onun için dua almaya bakın. Bu dualar, tonlarca altına bedel olur ilerde.

- Peki efendim, kimden dua isteyelim? dediler.

- Önce anne babanızdan, sonra da herkesden.


ALLAH İÇİN SEVMEK

 Müfessir  Fahreddin-i Razi, bir gün, birkaç sevdiğiyle biraraya gelmişti. Onlara bir müddet muhabbetle baktıktan sonra;

- Şu anda çok sevinçliyim, buyurdu. - Neden efendim? dediler.

- Size sevgiyle baktım. Günahlarım affoldu, onun için sevinçliyim. "Bir mümin, bir müminin yüzüne “Allah için” sevgiyle bakarsa, Cenâb-ı Hak onun bütün günahlarını affediyor" buyurdu. 

Sonra şunu anlattı:Mahşerde, güneş ☀bir mızrak boyu alçalacak.Herkes buram buram ter dökerken ,bir grup insanlar, Arş-ı âlâ altında gölgelenecekler.Mahşer halkı meleklere soracak:

- Bunlar Peygamber midir? Hayır, diyecekler. - Evliya mıdır?Hayır. - Ya kimdir bunlar?

Bunlar, ahir zaman ümmetinden olup, birbirlerini Allah için seven Müslümanlardır. Şöyle bitirdi:

- Allah için olan sevgide birlik vardır, bereket vardır, kuvvet vardır, başarı vardır, her iyilik vardır.


18 Nisan 2025 Cuma

SABIR,ŞÜKÜR,

 

EN GÜZEL MUAMELE

 

Atpazari Osman Efendi hazretleri şöyle demiştir:”Kişinin Hak ile olan muamelesinde takınacağı engüzel tavır” TESLİM VE RIZA” ; halk ile olan muamelesinde ise “AFV VE SEHA” dır”

Mal sevgisi , nefsin önde gelen özelliklerinden biridir.Acelecilik de kötü huylardandır.Bu sebeble sabrın şükürden daha faziletli olduğu söylenmiştir

Şöyle bir haber verilmiştir: Kıyamet günü  mükafatını almak üzere yeryüzçünün en şükreden kulu ile sıradan sabreden bir kul getirilir.Allah teala .” Ben şu adama nimet verdim, o da şükretti.Sana da bela verdim sabrettin.Bu sebeble senin ecrini kat kat fazla vereceğim .” der ve ona şükredenlere verdiği mükafatın kat kat fazlasını verir.

DÜNYAY SATIN ALANLAR,

 

DÜNYAYI SATIN ALAN ALİMLER

Efendimiz SAV buyurmuştur:” En faziletli cihad , zalim sultan yanında hakkı söylemektir”Hüccet ve delillerle yapılan cihad , kılıç ve okla yapılan cihaddan daha faziletlidir.Hakkı gizlemenin dayandığı sebeb dünya sevgisidir.Dünyevi maksad için hakkı gizleyenlere Bakara suresi 175 nciayette tehditler vardır.Alimlerin sultanlara, amirlere, vezirlere ve dünya erbabına hakkı söylemekten çekinmelerinin bir çok sebebi vardır.Mertebelerin zayi olması ve onlar yanındaki kadrü kıymetinin düşmesinden korkmaları, onların ihsanına nail olup dünya malı elde etme arzuları , mansıp ve riyaset elde etmek istekleri, yiyecek içecek binek ve barınak elde etme, ev ve ziynet eşyalarına , nakil vasıtalarına ve korumalara sahip olma düşünceleri bu sebeplerden bir kaçıdır.Bu durumda yağcılık eden ve karşılığında az bir şey kazanan kimseler hakikatta karınlarına hırs , şehvet ve hased ateşi doldurmaktadır ki bu ateşler kalblere nüfuz eder ve ateşin odunu yakıp bitirdiği gibi iyilikleri yiyip yok eder.

Allah bu tür kimselerle kıyamette konuşmaz.Çünkü onlar dünyada iken Allahın kelamını gizleyip doğruca açıklamadılar.Kötülüğün cezası ise ona denk bir kötülük iledir.

Bir adam Şeyh Ebu Medyen'e gelerek, “ Şeytan bizden ne istiyor?” diye şikayette bulundu.Şeyh, ona dedi ki:”Az önce şeytan bana gelip;”Filan adam gelip beni sana şikayet edecek.Fakat şunu bil ki Allah beni dünya maliki yapmıştır.Birisi benim mülküme ortak olmak isterse onu nimanını almadan asla teselli olmam.Elini dünyadan ve onun zinetinden çeken kimse onun sıkıntısından ve yorgunluğundan kurtulur.” Dedi. 

 

 

MÜSTECAP DUALAR,

 

MÜSTECAP DUALARDAN

SÜPHANEKE YA ALLAH TEALEYTE YA RAHMAN ECİRNA MİNENNAR BİAFVİKE YU MUCİR

SÜPHANEKE YA RAHİM TEALEYTE YA KERİM ECİRNA MİNENNAR BİAFVİKE YA MÜCİR.

SÜPHANEKE YA HAKİM TEALEYTE YA AZİM, ECİRNA MİNENNAR BİAFVİKE YA MÜCİR.

SÜPHANEKE YA AZİM TEALEYTE YA KELİM ECİRNA MİNENNAR BİAFVİKE YA MÜCİR.

SÜPHANEKE YA MUGİM TEALEYTE YA KADİM ECİRNA MİNENNAR Bİ AFVİKE YA MÜCİR.

SÜPHANEKE YA MALİK TEALEYTE YA MELİK, ECİRNA MİNENNAR Bİ AFVİKE YA MÜCİR.

SÜPHANEKE YA KUDDÜS TEALEYTE YA MÜMİN ECİRNA MİNENNAR Bİ AFVİKE YA MÜCİR.

SÜPHANEKE YA MÜTEKEBBİR TEALEYTE YA MÜTETAHHİR ECİRNA MİNENNAR Bİ AFVİKE YA MUCİR.

SÜPHANEKE YA AZİZ TEALEYTE YA MÜTEAZZEZ ECİRNA MİNENNAR Bİ AFVİKE YU MUCİR.

SÜPHANEKE YA VASİU, TEALEYTE YA BARİU ECİRNA MİNENNAR Bİ AFVİKE YU MUCİR.

SÜPHANEKE YA HALLAG TEALEYTE YA REZZAK ECİRNA MİNENNAR Bİ AFVİKE YU MUCİR.

SÜPHANEKE YA DAFİU, TEALEYTE YA NAFİU, ECİRNA MİNENAR Bİ AFVİKE YU MUCİR.

SÜPHANEKE YA HALİGU TEALEYTE YA RAZİGU ECİRNA MİNENNAR Bİ AFVİKE YU MUCİR.

SÜPHANEKE YA VİKEL TEALEYTE YA KEFİL ECİRNA MİNENNAR Bİ AFVİKE YU MUCİR.

SÜPHANEKE YA ŞEHİD, TEALEYTE YA MECİD ECİRNA MİNENNAR BİAFVİKE YA MUCİR.

SÜPHANEKE YA REFİGU TEALEYTE YA REFİU ECİRNA MİNENNAR Bİ AFVİKE YU MUCİR.

SÜPHANEKE YA GAHİRU TEALEYTE YA ZAHİRÜ ECİRNA MİNENNAR Bİ AFVİKE YU MUCİR.

SÜPHANEKE İNNİ KÜNTÜ MİNEZZALİMİN.FESTECABNA LEHU VE NECCEYNAHÜ MİNEL ĞAMMİ VE KEZALİKE NÜNCİL MÜMİNİNE VE ENTE ERHAMÜRRAHİMİNVEL HAMDÜLİLLAHİ RABBİL ALEMİN

 

PEYGAMBERİMİZİN YEMEDİKLERİ ŞEYLERDEN

 

PEEYGAMBERİMİZİN YEMEDİKLERİ ŞEYLERDEN

Şeyh Üftade hazretleri şöyle buyurmuşutr:” Resulullah'ın yenmelerini yasaklamamakla beraber , dalak, böbrek ve bağırsak yemediği zikredilmiştir.Bizler için de en uygunu ,Peiygamberimizin yoluna uyup bunları yemememizdir.Çünkü meni böbreklere değdikten sonra çıkar.Dalak ise cehennemliklerin yiyeceklerindendir.Bu izahat Aziz Mahmud Hüdai hazretlerinin “Vakıat” isimli eserinde geçmektedir.

 

RUHLARIN SINIFLARI

 

RUHLARIN SINIFLARI

 

Allah Teala ruhlar aleminde iken iinsanlardan söz almışlardır.Orada ruhlar ordular halinde dört safta toplanmışlardı.BİRİNCİ SAFTA Peygamberlerin ruhları, İKİNCİ safta Velilerin ruhları, ÜÇÜNCÜ safta Mü’minlerin ruhları ve DÖRDÜNCÜ safata kafirlerin ruhları vardı.Adem (a.a) ‘ın sulbünden çıkan zerreler toplanıpher bir zerre kendi ruhu hizasında durunca , Allah Teala “Ben sizin rabbiniz değil miyim?”(Araf 7/172) diye sordu.

İlk safta bulunan peygamberler Hakk7ın sözünü vasıtasız olarak duyup perdesiz olarak Allah’ın cemal nurlarını müşahede ettiler.Onlar bu sebeble nübüvvete, risalete, Allah ile konuşmaya ve O’nun vahyine mazhar olmaya hak kazandılar.Bu konuda Allah Teala şöyle buyurmaktadır:”Allah risaletini nereye koyacağını en iyi bilendir”(Enam 6/124)

Veliler Allah’ın bu kelamın8ı işittiler.Ancak Allah’ın cemal nurlarını peygamberlerin ruhları vasıtasıyla müşahede ettiler.Bu sebeble bunlar , peygamberlere uymak mecburiyetinde kalıp peygamberlere tam olarak ittiba şartıyla ilhama ve perde arkasından Allah ile konuşmaya hak kazandılar.

Müminler ise Allah7ın hitabını peygamberlerin ve evliyanun ruh perdeleri arkasından duydular.Bundan dolayı onlar , Cebrail(a.s) ve peygamberlerin risaleti vasıtasıyla gayba inanıp peygamberlerin davetini kabul etmişler ve “işittik, itaat ettik”(Bakara 2/285) demişlerdir.Şu ayeti kerime bu izaha işaret etmektedir.” Allah bir beşerle ya vahiyle(bunlar peygamberlerdir), ya da perde arkasındoan(bunlar velilerdir) veya peygamberler göndermek suretiyle (bunlarda müminlerdir)konuşur”(Şura 42/51)

Kafirler ise dördüncü ve sonuncu safta bulunmuşlardır.Dolayısıyla onlar Hakk’ın kemal nurlarından az veya çok hiçbir şey müşahede edememişlerdir.

 “Onlar o gün Rabb’lerini görmekten perdelenmişlerdir.(Mutaffifin 83/15). Onlar Hak Teala’nın “Ben sizin Rabbiniz değilmiyim” (Araf 7/172) hitabından hiçbir şey anlamamışlardır. Yalnız müminlerin , “Evet sen bizim Rabbimizsin” cevabını duymuşlar ve taklid olarak aynı sözü tekrarlamışlardır.İşte bu sebeble onlar dünyada körü körüne babalarını ve dedelerini taklid etmişlerdir. Allah Teala bu hususta şöyle buyurmaktadır:”Biz babalarımızı bir yol üzerinde buldukve biz onların yollarına uyarız”(Zuhruf 42/25)

Kafirlerin ruhları cesetlere bağlanıp nefsani kuvvet ve duyu organlarının kirleri ile kirlenerek hayvani sıfatların karanlıklarında boğulmuşlardır.Nefsin arzularını tatmin uğrunda yaptıkları işler sebebiyle de kalbleri paslanmıştır.Bu sebeble Allah teala onların kulaklarını sağır ve basiretlerini kör yapmıştır.Şimdi onlar peygamberlerin davetini kabul edecek tarzda işitmekten sağır, kelimei tevhidi söyleyip Allah7ın birliğini ikrar etmekten dilszi, mucize ve delilleri görmekten kördürler.Onla rebedi olarak düşünüp anlıyamazlar

 

13 Nisan 2025 Pazar

YOL KESENLER

 

HAK TALİBİNİN YOLUNU KESENLER

İlmi, mal biriktirmek ve şöhret kazanmak için alet edinenler Hak taliblerinin yolun kesenlerdir.Hak Teala’nın indirdiği kitaplardan birinde şöyle buyrulmuştur:” Dünya muhabbeti ile sarhoş olmuş bir alime sual sorma ! Çünkü onlar kullarım için yol kesicidir.Bana gelmelerini engeller”

Veraset yoluyla şeyhlik yapanlarda yol keser.Sa’di Şirazi der ki:

Hz.Nuh’un oğlu Kenan’ın tabiatı kabiliyetsizdi.O’nun peygamber çocuğu olması değerini artırmadı.Eğer hünerin var sa onu göster, cevherini değil.Gül’ün aslı bile dikendir, İbrahim’in babası Azer de müşrik

 


HELAL VE TEMİZ LOKMANIN SONUÇLARI,

 

HELAL VE TEMİZ LOKMANIN SONUÇLARI

Helal ve temiz şeyleri yemek , insanı Allah7a taata ve şeytana uymaya sakınmaya sevkeder.Zira salih ameller helal lokmanın neticesidir.Meşru yoldan kazanç sağlamak bütün peygamberlerin sünnetidir..

Niutekim Mesnevi’de gelmiştir:

Helal lokmadan ilim ve hikmet doğar.Helal lokmadan aşk ve rikkat-i kalb oluşur.Lokmanda hased ve tuzak görünse bil ki, Yediğin haramdır, zira haramdan cehalet ve gaflet doğar.Hiç buğday ekip arpa biçmek olur mu? Hiç atın eşek yavrusu doğurduğu görülmüşx mü? Lokma tohumdur, onun meyvesi düşüncelerdir.Lokma denizdir, düşünceler onun çcevheridir. Helal lokmadan ağızda zahir olan , hikmet arzusu ile öbür aleme yönelmedir.

 

HELAL VE TEMİZ

 

HELAL VE TEMİZ

Helal , Allah Teala’nın yenmesini mübah kıldığı şeydir.TAYYİB ise içinde kul hakkı olduğu şüphesi bulunmayan  ve sadece ihtiyaç için kullanılıp nefsani arzuları tatmine alet edilmeyen şeydir.Efendimiz SAV buyurmuştur:”Allah Tayyibdir, ancak tayyibi(yani şephe ve ayıpla karışık olmayanı) kabul eder” buyurmuştur

 

HESABI SORULACAK HELALLAR

 

HESABI SORULACAK HELALLER

 

Hasan Basri hazretleri demiştir:Bakara 168 de belirtilen “Ey iniisanlar! Yeryüzünde bulunanların helal ve temiz olanlarından yeyin, şeytanın peşine düşmeyin; Zirda şeytan sizin açık bir düşmanınızdır”  ayetindeki Helal ve temizden maksad hesabı sorulmayacak şeylerdir.Bu da kişinin hayatını sürdürmesi için zaruri olan şeylerdir.Efendimiz SAV buyurmuştur:” Şüphesiz Allah teala ademoğlu için gerekli olan şeyleri vermiştir.Bunlar avret yerlerini örtecek elbise, açlığını giderecek ekmek, ve kuşun yuvası gibi barınacağı evdir” Ya Resulallah!Tuz hakkında ne buyurursunuz?” diye sorulunca Efendimiz SAV”Tuz da hesabı sorulacak olanlardandır” buyurmuştur(Tirmizi,Zühd 55)

 

ŞEYTAN NİÇİN YARATILMIŞTIR?

 

ŞEYTAN NİÇİN YARATILMIŞTIR?

Allah Teala şeytanı, kötü insanları iyi insanlardan ayırmak için yaratmıştır.İyi insanların kendilerine uyup doğru yolu bulmaları için peygamberleri, kötülerin kendisine tabi olup cehenneme gitmeleri için de şeytanı görevlendirmiş ve böylece iki gurup arasındaki farkı ortaya koymak istemiştir.

Şeytan daima cehenneme ve ayrılığa çağırırOnun ticaret eşyası dünyadır.Bunu kafirlere sunup karşılığının ne olduğu sorulunca, dini terketmek olduğunu söyler.Onlar da dinlerini vererek bunu satın alırlar.

Dünyaya bağlılıklarını koparmış zahidler, şeytanın bu teklif  ine bek itibar etmez, ondan yüz çevirirler .Dünyaya rağbet gösteren ancak dinlerini de bırakmak istemeyen kimselere ise şeytan:” Bize ondan bir tadımlık ver de , ne olduğuna bakalım” derler Şeytan , bu isteğinin karşılığı olarak rehin isteyince onlar gözlerini ve kulaklarını ona rehin verirler.Bu sebebledir ki dünyayı sevenler onunla ilgili haber ve hadiseleri dinlemeyi ve onun zihet ve güzelliklerini görmeyi severler.Çünkü onların kulakları ve gözleri şeytanın yanınde rehin olarak durmaktadır.Gözç ve kulak rehin olunca, dünyayı terk etmiş zahidlerin sözlerine kulak asmazlar.

 

MUHABBET

 


 

KULUN MUHABBETİ, ALLAH’IN MUHABBETİ

 Muhabbet kelimesi , buğday ve arpa tanasei gibi tane ve tohum manasına gelen “habb” kökünden alınmıştırKalb için kullanılınca “ kalbin meyli” manasını taşır.ÇCünkü kalb sürekli bir arzu ve meyil içindedir.Kulun Allah’a olan muhabbeti, emirlerini tutmak ve nehiylerinden kaçınmak suretiyle devamlı O’ na taat içinde olmayı istemesidir.Allah’ın kula olan muhabbeti ise ona ikramda bulunmayı , onu taatında kullanmayı ve onu kötülüklerden korumayı iirade buyurmasıdır

 

DUA

 


ÖNEMLİ BİR DUA(YALVARIŞ)

İmran b.Husayn şöyle rivayette bulunmuştur.Resulullah SAV babam Husayn’a “ Kaç tane ilaha kulluk ediyorsun?” diye sorunca babam:”Altısı yerde ve bir gökte olmak üzere yedi ilaha tapıyorum.” Dedi.Peygamberimiz:”Azabından korkarak ve faydasını umarak hangisine ibadret ediyorsun ?” diye sordu. O da “ Göktekine” şeklinde cevap vğerince “Sana gökteki ilah yeter” buyurarak onu tevhid inancına çağırdı sonra.”Ey Husayn! Eğer Müslüman olursan sana fgaydalı iki söz öğreteceğim” dedi.Husayn Müslüman oldu ve “Ya Resulallah , bana o iki sözü öğret” diye talepte bulundu.Bunun üzerine Efendimiz SAV ona:

(ALLAHÜMME ELHİMNİ RÜŞDİ VE EIZNİ MİN ŞERRİ NEFSİ)

”Allah’ım ! Bana doğruyu ilham et ve beni nefsimin şerrinden koru,de” buyurdu.

 



RÜZGAR

 


 

 

RÜZGAR

 

İbna Abbas şöyle demiştir:”Allah’ın ordularının en büyüğü rüzgar ve sudur.Rüzgar nefisleri rahatlatması sebebiyle “rih” diye isimlendirilmiştir.

Rüzgar ya bir hastayı iyileştirmek  veya bir iyiyi hasta hasta yapmak için eser.

 


HU İSMİ ŞERİFİ

 

HU İSMİ ŞERİF       İ

Mesnevi-i şerifde denmiştir:

“ İsm-i “Hu” olmadan nefsin hevasından kim kurtulabilhir?

Ey O’nun adıyla “Hu” ismi yle kani ve mutmain olan !

 Sen, hakikat olmayan hiçbir ad gördün mü?

”Gül”; “gaf” ve “lam” harfleri ile söylemekle gül olur mu?

 Sen “Hu ismini söylerken yürü git de müsemmayı ara!

 O müsemma ne yukarıdadır, ne de aşağıda su içindedir.

 Eğer harf ve isimden geçip alem-i uluhiyete ermek dilersen,

 Nefsini görmekten , benlik duygusundan temizlenmelisin.

 Demir gibi demirliği ateşle renksiz eyle , demirlikten çıok ateş ol. Riyazet sayesinde kalb aynasını paslardan temizlemeye bak.

 Benliğini  benlik vasıflarından saf ve temiz hale getir ki

Alem-i hüviyet gibi vasıfsız ol ki kendi zatını görebilesin. Peygamberlere has olan ilmi gönlünün derinliklerinde bulasın.

İlm-i ledün, kitapsız, yardımcısızve ustasız öğrenilir.

 Bu ilmin kaynağı Makam-ı Hu’dur ve ordan vasıtasız alınır.

 Çünkü bu ilim kadın berberinin verdiği renk gibi suni değildir. 

Esma binti Yezid şöyle der:” Ben Resulullah'ın şöyle buyurduğunu işittim.”Şu iki ayette  Allah teala’nın “ismi azam” ı zikredilmektedir.Bunlardan birisi :”İLAHINIZ BİR TEK İLAHTIR.o’NDAN BAŞKA İLAH YOKTUR.O RAHMANDIR”(Bakara 163) ayeti ile “HAY VE KAYYUM OLAN ALLAH Kİ, ONDAN BAŞKA TANRI YOKTUR(Bakara 165)AYETİDİR.

 

 


BİR KAVME BELANN GELMESİ,

  

BİR KAVME BELANIN GELMESİ

 Hiçbir kavim , kendi yaptığı zulümle helak olmamıştır.olmayacaktır da.Kavimleri helak eden yöneticilerin zulmüdür.

Hz.Üftade şöyle der: Müridleri irşad ve terbiye etme hususunda da durum böyledir.Taliblerin fesad ve sapıklığı, mürşidlerinin fesadından kaynaklanır.Mürşid sırat-ı müstakim üzre oldukça Allah talibi sapıklıktan korur.Zira bir kavme belanın gelmesi, reislerinin bozulduğundandır.

Hikaye olunduğuna göre ;Havva validemiz, yasak ağaçtan ilk olarak yalnız başına yiyince herhangibir şey olmadı.Fakat Adem (a.s) ın ondan yemesi üzerine ikisi birlikte cennetten çıkarıldılar.Nefislerine ve başkalarına zulmeden riyaset ehline ve baş olma sevdalılarına yazıklar olsunÇünkü onlar Allah’dan ve O’nun rahmetinden uzak kalacak ve cehennem ateşine atılacaklardır.

 

LANETLEŞMEK

 LANETLEŞMEK 

İki kişi karşılıklı lanette bulununca(lian) lanet aralarından kalkar  ve ikisinden hangisi bunu hak ederse ona gider.

Kıyamet günü kafirler, birbirlerine lanet eder.Allah Teala’da onlara lanet eder.Sonra melekler , sonra da insanlar lanet ederler.Zalim kimse , zalimlere lanet eder.Kendisi zalim olduğu halde zalimlere lanet eden ktişi , kendisine lanet etmiş olur.


7 Nisan 2025 Pazartesi

GERÇEK KULLUĞA ERİŞMEK

 GERÇEK KULLUĞA ERİŞMEK İÇİN

Sehl b. Abdullah Tusteri şöyle demiştir:” Kişi şu dört şeye sabretmediği sürece gerçek kulluğa erişmiş sayılmaz.Açlık, çıplaklık, fakirlik ve alçak gönüllülük”

Ebul Abbas şöyle der:” Kulun dört vakti vardır.Bunların beşincisi yoktur.”Taat, nimet, masiyet ve bela” Her vaktin kulluktan bir hissesi vardır.Allah’ın koyduğu kanunlar icabı senin bu hakkı yerine getirmen gerekir.Kimin vakti taat, nimet içinde ise onun yapması gereken şükürdür.Bu da kalbde Allah ile olan sevgidir.Kimde bela ve masiyet vaktinde ise onunda başına gelen belaya rıza göstermesi ve masiyete karşı direnip sabretmesi gerekir.En yüksek derecelere ve gayelerin gayesine ulaşabilmek için vakitleri gözetmek ve onlara kulluktan nasibini vermek lazımdır.


GAZZALİ'NİN HZ.MUSA'YA CEVABI,

 

İMAM GAZALİ’NİN HZ.MUSA’YA CEVABI

İmam Şazeli hazretleri bir kitabında şu vakıasını anlatır:”Bir gün mescid-i Aksa’da yatıp uyudum.Rüyamda mescidin dışında bir taht kurulduğunu  ve oraya guruplar halinde pek çok kimsenin girdiğini gördüm.Bunların kim olduklarını sordum.Bunların nebiler ve Resuller topluluğu olduğunu Hüseyin hallac7ın terk ettiği bir edep sebebiyle düştüğü durumdan kurtulması için Peygamberimiz Hz.Muhammed (a.s) ‘e şefaat talebiyle geldikleri söylendi.Tahta baktım, Resulullah üzerinde oturmakta idi.İbrahim, Musa, İsa Nuh a.s  da dahil olmak üzere diğer bütün peygamberler yerde oturmakta idiler.Onlara bakmaya ve konuşmalarını dinlemeye başladım.Musa a.s , Peygamberimize :” Ümmetimin alimleri İsrailoğullarının peygamberi gibidir” buyurmuşsunuz.Bana onlardan birini gösterebilirmisiniz? Dedi. Peygamberimizi (a.s), İmam GAzzali’ye işaret buyurdular.Hz.Musa, Gazzaliye bir soru sordu. O, soruyu on şekilde cevap verdi.Musa (a.s) :” Sorunun cevaba uygun olması gerekir.Ben tek soru sordum sen on cevap verdin” şeklinde itirazda bulununca İmam Gazzali;” Aynı itiraz sizin içinde geçerlidir.Çünkü Allah Teala size “ Elindeki nedir ey Musa”(Taha 17) diye sorunca, “Bu benim asamdır” demekle yetinmeyip onun daha pek çok vasfını saydınız” diyerek bu itiraza karşılık verdi.

Ben bu sırada İibrahim, Musa ve İsa gibi peygamberler yerde otururken taht üzerine oturtulmuş bulunan Hz.Muhammed (sav) in kadr ü kıymetinin , şan ve şerefinin ne kadar büyük olduğunu düşünüyordum.Tam o sırada birisi ayağıyla beni dürttü.Uyandım ve mescidin kayyımını karşımda duruyor gördüm.Sonra gözümden kayboldu.O adanı şu ana kadar bir daha görmedim.

 

SINANMALAR

 SINANMALAR

 “Andolsun ki sizi biraz korku ve açlık; mallardan, canlardan, ürünlerden biraz azaltma(fakirlik)ile deneriz.(Ey peygamber) Sabredenleri müjdele!”(Bakara 155)  ayet açıkça haber vermektedir.Belalar, mihenk taşı gibi , bilmediğimiz bir şeyi öğrenmek için değil , hangimizin itaatkar ve hangimizin asi olduğunu bize göstermek içindir. Müminlerin kendilerini hazırlayıp şartlandırmaları ve başlarına gelince de kolaylıkla sabretmeleri için Allah Teala “deneme” mahiyetinde bu gibi hadiselerin vumu bulacağını bize önceden haber vermiştir.Çünkü aniden meydana gelen beklenmedik duruma sabır, vukubulacağı bilinene sabretmekten daha zordur.

İmam Şafi hazretlerinin şöyle dediği naklolunur:” Ayette geçen korku, Allah korkusu; açlık, ramazan orucu ; mallardan noksanlık, zekat ve sadakalar; nefislerden noksanlık , hastalıklar ve ürünlerden noksanlık ise çocukların ölmesidir.

Marifet ehlinden biri şöyle demiştir:”Gayb aleminin istekleri mal, nefis, yakın akraba, kalb ve ruhula alakalı olur.Ona mal ile karşılık veren , kurtuluşa erer.Nefsini yok eden yüksek derecelere ulaşır.Yakın akrabası ölüp sabreden , ölenlerin yerine daha çok yakın akraba bulur.Ruhunu bu yolda , Allaha veren ise kesintisiz bir vuslata kavuşur.”

İNNALİLLAH

  

İNNA LİLLAH VE İNNA İLEYHİ RACİUN

 Bir beLa geldiği vakit mümin bu ayeti kerimeyi tekrar eder.(Bakara 156) Bu sözü tekrar etmenin çok faideleri  vardır.

1-    Bu sözü söylemekle meşGul olmak o anda insanın ağzından uygunsuz bir takım sözlerin çıkmasını engeller.

2-    2- Belaya uğrayan kimsenin kalbi teselli bulur ve üzüntüsü azalır.

3- Şeytanın o kişi uygunsuz söz söyletme arzusu kesilir

4- Bu sözü duyanlar ; aynı şeyi tekrar ederek ona uyarlar

5- Diliyle bu sözü söyleyenin kalbine güzel düşünceler ve Allah’ın kaza ve kaderine teslimiyet arzusu gelir.Bir hadiste bildirildiğine göre:” Beelaya uğrayan kişi ; “Biz Allah’a aidiz ve O’na döneceğiz .Ya Rabbi bu musibet sebebiyle bana ecir ver ve bana aldığından daha hayırlısını bağışla .” derse , Allah onu mükafatlandırır ve ona daha hayırlı şeyler verir.”

Said b.Cübeyr şöyle demiştir” Musibete uğrayan hiçbir kimseye , bu ümmete verilen “ Biz Allah’a aidiz ve O’na döneceğiz “sözü verilmemiştir.Eğer daha öönce birisine bu söz verilecek olsaydı, muhakkak o Yakup (a.s) olurdu,Çünhkü O, Yusuf’u kaybedince “ Ey Yusuf hakkındaki üzüntüm, gel senin zamanındı”(Yusuf 84) dedi.

KEŞKE KELİMESİ

 KEŞKE KELİMESİ

İbni Mesud r.a şöyle demiştir:” Gökyüzünden yere bırakılmam , Allah7ın yaptığı bir işe “ Keşke böyle olmasaydı” dememden daha hayırlı gelir.” Hz.Ali r.a şöyle demiştir.” Bir musibet gelince bundan dolayı elini dizine vuran kimsenin sevabı yok olmuştur.”

Bela, kalb tasfiyesine sebeb teşkil eder.

 

Hz. Hasan r.a şöyle demiştir:” Dedem Resulullah’ın şöyle dediğini duydum:” Ey oğlum kanaatkar olursan iinsanların en zenginlerinden, farzları edaya dikkat  edersen halkın en abidlerinden olursun.Ey oğlum, cennette “Belva” denilen bir ağaç vardır . Kıyamet günü musibete uğrayanlara verilir.O musibet ehli için ne defter açılır, ne de mizan kurulur.Ecir ve sevap , başlarına yağmur gibi yağar.Sonra da şu ayeti okudu:”Yalnız sabredenlere, mükafatları hesapsız ödenecektir”(Zümer 10)

 

HAYRET VADİSİ

Hz.Üftade buyurur:”Mertebeleri geçmenin mahalli, kendisine “ hayret vadisi” denilen bir mertebedir..Burada salik matbubunu tanır; fakat ona ulaşamaz.Hayret ve hasretle bu vadide dolaşır durur ve  bu hararetle benliğini yakmaya çalışır.Salikin şaşkınlık içinde kalması ne dönmeye, ne de gitmeye güç yetirememesi sebebiyle buraya “hayret vadisi” denilmiştir.Efenhdimiz SAV in “Ya Rabbi hayretimi artır duası işte bu mertebeye işarettir.Bu mertebeye ulaşmak çoğu kimse için kolay olmaz.Bunu geçmek için ancak kamil bir mürşidin irşadı ile mümkündür.

HAC,VAKFE,ŞEFAAT,SÜFYAN-I SERVİ

 KABEYİ ZİYARET EDEN VE ARAFATTA VAKFE YAPAN KİMSE YAKIN AKRAMASINDAN YETMİŞ KİŞİYE ŞEFAAT EDER

Süfyan-ı Sevri anlatır:Bir sene hacca gittim.Hac menasiklerini yerine getirirken Arafat’ta “ Artık bundan sonra bir daha hacca gelmem” diye içimden geçirdim.Sonra orada bulunan kalabalığa göz gezdirdim.İçlerinden bir ihtiyar asasına dayanmış bana uzun uzun bakıyordu.Yanına yaklaşıp selam verdim.Selamımı aldı ve bana:”Ey Süfyan! Az önce niyet ettiğin şeyden vazgeç" dey”nce ben hayretimi gizlemeyerek “Süphanallah! Sen benim niyetimi nereden bildin?” dedim .O: “Bunu bana Rabbim ilham etti”. Allah7a yemin ederim ki , tam otuzbeş kez haccettim.Otuzbeşinci haccımı yaparken Arafat’ta işte şu noktada durmuş Allah7ın bize olan şu rahmetine bakıyor ve acaba Allah Teala benim ve şu insanların haccını kabul edecek mi? Diye düşünüyordum.Güneş batıncaya kadar bu halde bekledim.Güneş battı.Hacılar Arafat’tan Müzdelifeye doğru akın edip gittiler ve yanımda hiç kimse kalmadı.Gece karanlığı çöktü, ben de uyudum.Şöyle rüya gördüm.

Kıyamet kopmuş insanlar mahşer yerinde toplanmış , amel defterleri dağıtılmış , mizanlar kurulmuş ,sırat köprüsü yerine yerleştirilmiş ,cennetin vecehennemin kapıları açılmış.Cehennem dile gelmiş:”Allah’ım! Bütün hacıları ateşximden ve soğuğumdan koru “ diye dua ediyordu.Ona şxöyle denildi.:”Sen başkalarının kurtulmasını iste.Çünkü zaten hacılar çölün susuzluğunu  ve Arafat’ın sıcağını tatmaları nedeniyle susuzluk ve hararetinden korunmuşlar ve şefaata hak kazanmışlardır.Zira onlar, sırf benim rızamı kazanmak için , canlarıyla ve malylarıyla bu yola koyulmuşlardır”

İhtiyar şöyle devam etti:” Sonra uyandım.Abdest alıp iki rekat namaz kılarak uyuyunca aynı rüyayı tekrar gördümve uykumda acaba bu rüya rahmani midir? Yoksa şeytani midird? Diye içimden geçirdim.” Bana :”Bu rüya Allah’dan dırElini uzat” denilince elimi uzattım ve içine bir mektup kondu.Mektupta şu söz yazılı idi:”Kabe’yi ziyaret eden ve Arafatta vakfe yapan kimse , yakın akrabasından yetmiş kişiye şefaat eder”

fyan diyor ki:İhtiyar bu mektubu bana gösterdive aynı şeğyin yazıldığını ben deokudum.Sonra ihtiyar:”O günden bu güne kadar her yıl hacca gittimve yaptığım haccın sayısı yetmiş üçe ulaştı”diyerek sözünü tamamladı.

 

KALB VE NEFİSLE ALAKALI MENASIKLAR

 

KALB VE NEFİSLE ALAKALI MENASİKLER

Teviilatü Kaşaniyye de şöyle denmiştir:Kur’an da geçen Safa dan maksad kalb, Merve den maksat Nefistir.Kalb  ve nefis Allah’ın dininin işyaretlerindendir..Bu dinin kalble  ilgili menasiki yakin, tevekkül, rıza, ve ihlas; nefisle ilgili olanları ise sabır, şükür,zikir ve fikirdir.Külli ve zati bir yok oluşla ; vahdet-i zati makamına ulaşıp İlahi huzura giren cemal ve celal nurlarında feğnaya ermek suretiyle müşahede makamına ulaşan  kimsenin iimkan bulduktan sonra kendisine bağışlanan hakkani varlıkla , kalb ve nefis arasında gidip gelmesi hususunda bir günah yoktur.Seyrü sülukunu ikmal edip baka billah derecesine ulaşan kimse , kalmb makamında tekmil,talim, irşad ve halka şefkat bakımından ; nefs makamında ise güzel ahlak, iyilik, takva ve zayıf ve miskinlere yardım ve gayret tahsili açısından hayır işlerse şüphesiz Allah bunun, karşılığını fazlasıyla verir

3 Nisan 2025 Perşembe

PEEYGAMBER AĞZINDAN DUYMAK

 Sahabe-i Kiram hazretlerinin Efendimizden duyup sahıh senetlerle bize gelen sözleri,fiillerine hadis demekteyiz.Peki bir insan rüyasında Efendimizi görse, bir keşif hali yaşayıp onunla konuşsa ve onun mübarek ağızlarından çıkan bir kelamı duysa ,bu kelamın hükmü ne olur?

Şüphesiz bu hali yaşamış olan için bu husus hadis olur.Ancak, yaşayan içindir.Keşif sahipleri arasında bu hadis kabul edilir.Çünkü keşif ehli ise bizzat Resulullah'ın mübarek ağzından duyarak alırlar. Hadis alimleri senet ile naklederler.Senedi yoksa kabul etmezler.Ancak senedin olmaması bu hadisin ademi sübutulazım gelmez; belki sahihkeşifle  varit olması esahdır.Çünkü kaşifte vehim ve hayal olmaz.Bazı muteber kitaplarda denmiştir ki:

"Davud aleyhisselam şöyle söyledi:"Ya Rabbi mahlukatı niçin yarattın?".Cevap geldi:"Ben gizli bir hazine idim, bilinmeyimurad ettim"Bu kelamın aslı ehadis-i kudsiyye-i Davudiyeden alınmıştır.(İsmail Hakkı bursevi'nin kenzi mahfi adıyla telif etmiş olduğu eserden alınmıştır)