Konya'nın yetiştirdiği büyük alimlerden,Ali Ulvi kurucu'nun dedesi, Hacıveyiszade mustafa efendinin babası Hacı Veyis Efendi'nin imamlık yaptığı caminin halıları 1932 Ramazanında çalınır.Camiye gelen Veyis efendi bakar ki camide ne kadar kilim, halı varsa çalmışlar hiçbir şey bırakmamışlar.Cemaat gelince durumu onlara anlatır.Birkaç kişi yakınlarda bulunan Köprübaşı Karakolunagiderler,hadiseyi anlatırlar .Karakoldaki polisler gelenleri azarlar"Siz zaten böylesiniz.Camiye bakmazsınız.." diye dindar insanları azarlayıp aşağılarlar.Camiyi kapatıp mühürlerler.Haca veyis efendi evine gelir on gün kapanır.Efendimizden rivayet olunan şu duayı okumaya başlar:"ya camien nasi yevme la raybefihi icmani ala dalleti.." (eY BÜTÜN İNSANLARI , ŞÜPHESİZ MAHŞERDE BİR ARAYA TOPLAYACAK OLAN ALLAH! yA rABBİ! bENİ KAYBIMLA BİRLEŞTİR.KAYBETTİĞİM ŞEYİ BANA BULDUR.MELEKLERİNE BULDUR ALLAH'IM" mealindeki bu duayı okurdu.Kadir gecesinden bir gece eveeldi.Mahalle halkı toplandı dediler ki:"Hocam caminin açılmasına izin aldık.Evlerden seccade , sergi getirip serelim.Hiç olmazsa Kadir gecesi namaz kılalım, sohbetinizi dinleyelim, Bayrama kadar da edvam edelim".Veyis efendi teklifi kabul etti ve o gece sahuru yaptıktan sonra camiye gitti.Camiye yaklaşınca bir baktı ki caminin önünde bir dağ var.Halıları kilimleri aynen getirip, caminin önüne yığmışlar.Cenabı hakk sattırmamış.Satamamışlar , atamamışlar, bir yere koyamamışlar.Allah kalplerinenasıl birhis verdi ise ,getirip caminin önüne bırakmışlar.Üstelik görülme, yakalanma tehlikesini de göze alıp , o kadar halıyı geri taşıyıp getirmişler.Birde hoca gelinceye kadar başında beklemişler.Caminin önünde Üçler mezarlığı denen bir yer var zifiri karanlık.Hoca yaklaşırken bir kaç kişi mezarlığa atlayıp kaçmış.Hocadan önce birisi gelip çalmassn diye..
KABETÜ'L-UŞŞAK BAŞED İN MEKAM
HER Kİ,NA-KES AMED İNCA ŞOD TEMAM.........
Bu makam Aşıkların Kabe'si oldu. Noksan gelen tamamlanır.
ALLAH İÇÜN ALLAH İLE ALLAH'A GİDERSİN
ALLAH'TAN ALLAH İLE ALLAH'A GELİRSİN
21 Aralık 2024 Cumartesi
HACI VEYİS EFENDİ
Konya'nın yetiştirdiği büyük alim ve mücahitlerdin birisi.Yetiştiğirdiği evlatları İbrahim Efendi ve Hacıveyiszade olarak ünlenecek Mustafa Efendi.İbrahim Efendi'nin üoğlu Ali Ulvi kurucu hazretleridir.İbrahim Efendi 1930 yıllarda başlayan dini eğitime düşman bir zihniyetin baskıları sonucu dini yaşayabilmek ve çocuklarının dini tahsilini devam ettirebilmek için 1939 yılında Medineye hicret etmiştir.Mediye muhacir olarak yerleşen bu ailenin Hac ve Umre ziyareti için gelenlerle ilgilenmeleri devam etmiştir.Hac Yahut Umreye gelen Konyada Hacı Veyis efendi'den yetişmiş İpekli Cemil hoca isimli bir şahsı misafir etmişler.İpekli hocaonlara bir rüyasını anlatmış:
"Bazı rüyalar vardır.Ömür boyu insana tesir eder.Bu sene Mina'da bir rüya gördüm.Minada ikinci gece idi.Bayramın ikinci akşamı.O gece rüyamda kıyamet kopmuş, mahşer meydanı bütün azametiyle celal ve dehşeti ile tecelli etmiş Bin ayak bir ayak üstünde..Çekilen ızdıraba feryada ,figana payan oyk.Tarif edilmez bir sıkıntı içindeyim.Bütün insarda öyle.tanıdığım kimse yok.İnsanlar yığılmış.Ciheti malum olmayan bir yerden , bir ses geldi:"Ahir zaman peygamberi Muhammed Mustafanın havz-ı kevserine gidin"
Millet susuzluktan yanıyor.Bu nida gelince o kalabalıktan bir gurup kendiliğinden ayrıldı.Sanki gizli bir el onları seçiyorgibi..Diğerleri orta yerde, telaş ve heyacan ve ızdırap içinde kaldı. Ayrılanlar kendiliğinden bir kafile oldular.Muazzam bir kervan halinde yola çıktık.
Ufukta engin bir deniz görünüyor.Bu denizin mavi gümüş renginde ki ufku , avizeler, kıristal lambalar, yıldızlar yanıyor gibi pırıltılar saçıyor.Deniz billur gibi parlak şeffaf..Meğer Peygamber efendimizin havzı o imiş.Ben de o kafilenin içindeyim.Fakat nasıl yanaşacağım, nasıl içeceğim telaş içindeyim.Yaklaştım, baktım:Peygamber efendimiz gelnlere taslarla su veriyor. Nasıl ulaştırıyor, bu kadar suyu, bütün insanlara! ütün insanlar su içiyor.Melekler de yardım ediyorlar.Kalabalık içinde sıramı bekliyorum.Bana da sıra gelecek..O sırada Hacı Veyis efendi geliverdi..Peygamberi Zişan , tası bıraktı, avucuyla suyu verdi Hacı Veyisefendiye. Uyandım , uzun zaman kendime gelemedim."
hACI vEYİS EFENDİ kONYA dOLAV MAHALLESİNDE BULUNUN ULUCAMİ'DEELLİ YILA YAKIN BİR ZAMAN ÜCRETSİZ İMAMLIK ETMİŞTİR.
BİR ÇUVAL PATLICAN
BİR ÇUVAL PATLICAN
Hacıveyiszade Mustafa Efendi, yeğeni ile sebze pazarında gezerken meydanın orta yerinde elinde şemsiyesi, bir ihtiyar, bahçesinden topladığı patlıcanları küçük bir çuvala koymuş, çuvalın ağzını açmış müşteri beklemekte idi.Hazret adama selam vererek "Kaça babam" dedi."Şu kadara" dedi.Amcam pazarlık etmedi patlıcanları hazretin sepetine döktü.Yeğeni Sepeti eve götürdü.Evde yengem söylendi"Allah'ın kulu, kaç gün pişireceğiz bunları? Burada daha bir çuval patlıcan var!"
Bunu akşam Hazretin yüzüne söyleyince Hacıveyiszade şöyle demiş:Saıcı koskoca bir ihtiypar.Hangi köyden geldi, bahçesi nerdeydi kimbilir? Ekti, dikti, suladı,toparladı pazara yayan geldi... Hanım, pişireceğin kadarını pişir, pişiremiyeceğini komşulara dağıtıver.O anda o adamın , malını satıp, kurtulup, çuvalını silkeleyip, şemsiyesini alıp bir gidişi var evine..Onun oturduğu yerden kalkıp , ferahlayıp , çuvalını katlayıp kolunun altına alıp gitmesinden aldığım zevk, pişireceğin patlıcandan kıymetli geldi bana..Komşulara veriver, komşular yesinler.O müslümanın gönlünü aldık ya , patlıcn yemeğinden de ,kebabından da zevklidir..
YEMEKLERİN DİLİ
YEMEKLERİN DİLİ
Konyanın yetiştirdiği büyük mücahitlerden Hacı Veyiszade Mustafa efendi hazretleri anlatır.1930 lu yıllarda Konya' da müslüman dünyasının her tarafından gelmiş muhacirler olduğu gibi,VAn isyanı nedeniyle Konya'ya sürgün gelmiş kimseler vardı.Hattabunların arasında Ehlibeyte ait kişiler vardı.Zenginler davet edince , o fakirleri de çağırırlardı.Hacı Veyiszade Mustafa efendi, o muhacirlere ayrı ayrı iltifat eder ,gönüllerini alırdı.Bunların içlerinde Derviş Hüseyin isimli bir gariban vardı.Güzel yemekleri sever ,kalan yemekleri tabakları güzelce sünnetlerdi.Yemeğe başxlamadan önce Mustafa efendi ona sorardı:
"Derviş Hüseyin, bu nimetlerin dilini ben bilmiyorum.Sen anlıyorsun bunların dilinden.Ne diyor bu nimetler? Söyle de bunlar da dinlesin"
Derviş Hüseyin sözü alır:"Hoam, bu nimetler diyorlar ki: Allah'ım bizler ne bahtiyar nimetleriz ki, aşlarken bismillah deyip, doyduktan sonra elhamdülillah diye şükreden kullarının midesine gidiyoruz.; bizi bunlar yiyor.Allah muhafaza! Ya bizler , meyhanede meze olsaydık, halimiz nice olurdu? Besmelesiz insanlarn kursağına girse idik...Nebahtiyarız ki başlarken bismillah , doyuncaelhamdülillah diyen kullarının vücuduna katıldık diyorlar efendim...." Bunun üzerine Hacıveyiszade Mustafa Efendi "Ey ihvanı din. Haydi öyle ise aşk u şevk ile yiyelim de kemali afiyetle , elhamdülillah veş şükrü lillah "diyelim demiştir.
İNSANLIĞI SELAMETE ULAŞTIRACAK SURE
İNSANLIĞI SELAMETE ERİŞTERECEK SUREC
İmam Şafii hazretlerine atfedieln bir kelam vardır."Eğer kuran-ı Kerim , yalnız "Vel asri" suresinden ibaret olsaydı, yine yeterli olurdu, insanlığı mesud etmek için kafi gelirdi".Bunu okuyan ehlullahdan bir zat "İmam şafii, ayeti kerime olarak bu sureyi bulmuş; acaba hadis-i şeriflerin arasından hangisini seçerdi" diye düşünmüş ve şu hadis-i şerifde karar kılmıştır.Eğer hakikaten müminler ,yaput insanlar bu hadise uyarak dünyada ve ahirette mesud ve muazzez olurlar.Çünkü bu hadisin başında "Rabbim bana dokuz ahlakla ahlaklanmamı emrediyor; ey ümmetim bende size emrediyorum" girizgahı vardır.
EMERANİ RABBİ dile başlayan bu hadisi şerif:
HAŞYETULLAH
(Gerek vahdette gerek kesrette,Allah'dan korkacaksın.Gerek yalnız başına kaldığında ve gerek halk arasında kalabalık içinde bulunurken Allah'dan korkacaksın.Allah'ın her yerde, her an,zaman ve mekanda hazır ve nazır olduğunu unutmamak.
VE KELİMETUL-ADLİ
(Gerek sükun,ferah ve huzur anlarında ve gerekse öfke ve gazap hallerinde, daima adaletle davranacak, hakkı söyleyeceksin)
VEL KASD FİL FAKR VEL GINA
(Gerek zengin ,gerek fakir, bolluk ve darlık halinde iktisaddan ayrılmayacaksın.İsraf yok)
TA'FU AMMEN ZALEMEK (Zulmedeni affedeceksin.
VE TASİLU MEN KATA'A (Gelmeyene gideceksin)
VE TU'Tİ MEN HARAMEK (Vermeyene vereceksin)
VE EN YEKUNE NUTKUKE ZİKRAN ( Konuşman zikir olacak)
VE SUMTUKE FİKRAN (Susman tefekkür olacak)
VE NAZRATUKE İBRATEN (Bakışın ibret almak için olacak)
Bu hasletlerin dört, beş,altıncısına bilhassa dikkat edilmelidir."Zulmedeni affet; gelmeyene git ,vermeyene ver.." Bu üç düstur Hz.Aliefendimizin kılıncının üzerinde yazılı imiş. Peygamber efendimiz "Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildi" buyurunca Sahabe efendilerimiz "Ma hiye mekarimül ahlak Ya Resulallah ?" (Mekarimül ahlak nedir Ya Resulallah deyince Efendimiz SAV bu üç kaideyi söylemiştir:(Zulmedeni affet,Gelmeyene git,Vermeyene ver.
15 Aralık 2024 Pazar
14 Aralık 2024 Cumartesi
ESAD ERBİLİ HZRETLERİ
Esad Erili hazretlerinin kasidesinden:
Tecalla-yı cemalinden habibim nevbahar ateş
Gül ateş bülbül ateş sünbül ateş hak ü har ateş
Ne mümkün bunca ateşle şehid-i aşkı gasletmek
Cesed ateş kefen ateş hem ab-ı hoş-güvar ateş
TÜRKÇE EZAN
Ezan 1932 temmuz ayından itibaren Türkçe okunmaya mecbur edilmişti.Türkçe okunan ezan şu keilde çevrilmişti:
" TANRI ULUDUR;TANRI ULUDUR;ŞÜPHESİZ BİLİRİM BİLDİRİRİM, TANRIDAN BAŞKA YOKTUR TAPACAK...ŞÜPHESİZ BİLİRİM BİLDİRİRİM,TANRI'NIN ELÇİSİDİR MUHAMED...HAYDİN NAMAZA , HAYDİN NAMAZA; HAYDİN FELAHA , HAYDİN FELAHA ; TANRI ULUDUR, TANRI ULUDUR; TANRIDAN BAŞKA YOKTUR TAPACAK
DOKTOR MÜNİR DRMAN HAZRETLERİNDEN
Aziz müslümanlar!
Tebliğ edilen emirleri, hatasız, eksiksiz yapmaya gayret edin. Kendinizde bulunan esmaları harekete geçirin. Kendinizi ilahi esmalarla süsleyin. İçinizi Resulüllah ile doldurun. Allah'da erimeye gayret edin. O zaman ne kadar kıymetli mahluk olduğunuzu anlarsınız. Kıymetinizi bilin. Vakit kaybetmeyin.
Tövbe kapıları açıktır. Vakit yoktur deme. Secdeye kapan. Bütün güzelliklerini ortaya çıkarmaya gayret et. Bu sözleri bu diyarda Allah'ın nimeti bil. Durma. Yalnız şunu unutma. Helal bellidir. Haram da bellidir. Bu ikisinin arasında insanların bilmediği çok şüpheli şeyler vardır.
Hele bu zamanda, bu zihniyet içinde, bu şüpheli şeyler milyonlarcadır. Helale haram karışmıştır. Bunu ayırmak, ayıklamak, imkan hudutlarının sonlarındadır. Bir lokma helal rızık alabilmek, tırnakla kilometrelerce tünel açmaktan daha güçtür.
Dedelerimiz zamanındaki şehirlerde, köylerde bugün bereket kalmamıştır. Büyük şehirlerde yemek artıkları helalara gidiyor. Bu büyük bir küfranı nimettir. Lağımlar utanıyor insanların yaptığı bu mülevves harekete. Şeytan yapacağını yapmıştır. Beşeriyette artık herkesin şeytanı kendisi olmuştur. Buna çare yoktur. Ölüp dirilmedikten sonra.
O da şüphelidir. Zira cehennem azabı müthiştir. Orada insan ne ölür, ne yaşar. Ne yapalım diye düşünmeye hacet yoktur. Şehirlerden uzaklaş. Bir kulübeye bile olsa dahi razı ol. Çekil hemen…
Biraz düşünürsen sözlerimizin doğruluğunu anlarsın. Deliler bile idrak etseler, tekrar, bir derece daha çıldırırlar bu sözlerden.
Bugün din, ahlak, terbiye, ailevi duygular hepsi uçup gitmiştir. Yerine dinsizlik, ahlaksızlık, sosyal doktrinler, iktisadi, sosyal sapık bilgi ve adetler girmiştir.
İktisadi buhran, hükümet buhranı, bilmem geçim buhranı, pahalılık buhranı. Bunlar yerden çıkmadı. Havadan gelmedi. İnsanlar yaptı bunları. Hem cesede, hem ruha büyük hakaret yapılmış insanlarla dolu cemiyet.
Sodom Gamora'ların hüküm sürdüğü bir kitle haline gelmiş. Kavmi Lut, adeta modern cihazlarla, süslerle, terakki vasıtalarıyla küfürde daha çok tekamül ederek yeniden dünyaya gelmiştir. Kavmi Lutun bir bağsü Bedel Mevtisidir bu gün…
Profesörlerin, hükümet adamlarının, milletlerin çare aradığı buhrana çare bulunamaz, bulunamayacaktır da. Çünkü bu çare bir yerde gizli değildir. Bir yerden gelmeyecektir. Çare kendimizdedir. Teker teker kendimizi doğru yola götürmemiz lazımdır.
Bir ağacın yaprakları kışa yakın sararır, dökülür. Beşeriyette bu haldedir.
Allah’ın kurduğu tabiat kanunları vardır. Bunlar ahir zaman icaplarıdır. Önüne geçilemez.
Yakında bir çok milletler dünya yüzünden silinecektir. Bu gün perşembe, 7.11.1974 tarihidir. Salgın hastalıklar, açlık, susuzluk, afetler ve yek diğerine saldırmalar çoğalacaktır. Birçok milletlerde ihtilal çıkacak ve çok insan telef olacaktır. Bu uzak değildir. Dünyada artık sükun denilen şey kalmayacaktır.
Söylediklerimiz Resulü Ekrem'in hadislerinden müstahreçtir. Az konuştuk. Daha çok şeyler vardır. Ortaya çıkması yakındır ancak söyleyemem. Aklı muavezeninizi kaybeder, derin bir ümitsizlik içine düşer, huzurunuz kalkar, perişan olursunuz. Zaten huzursuzsunuz.
Onun için size tavsiye ederim; sakin, kalabalık olmayan yerlere hemen çekilin. Haramdan kaçın. Namazınızı ihmal etmeyin. Sabahları leş gibi uyumayın. Vakit kaybetmeyin. Zaman az. Tövbe edin. Dua edin. Allah'a sığının. Resulün ruhaniyetinden yardım talep ediniz.
Daima abdestli bulunun. Bu son lakırdıya çok dikkat edin. Aman! Sakın ihmal etmeyin!..
Az yiyin, az uyuyun, çok gülmeyin, fazla ağlayın.
Başka başka, çeşit çeşit haletlerde görünmeyin. Her ne pahasına olursa olsun. Bu haller münafıklık halleridir. Münafıklık, şüpheden doğar. İnsan bilmeden münafık olur gider.
Bu lakırtıları dünyadaki kulaklar artık kimseden işitmeyecektir. Çünkü işitecek kulak artık kalmadı. Şükrediniz halinize. Allah'a sığının.
Selâm olsun bizden size!..
Dr. Münir Derman (k.s)
Yazılmamış Sırların İlki
Yazılacak Sırların Sonu kitabından alıntı.
13 Aralık 2024 Cuma
Beyinciğin Sağlam mı? İşte Öğrenmenin Yolu! Beyin Tümörü İçin Bu Belirti...
https://www.facebook.com/nur.cihan.963
***
11 Aralık 2024 Çarşamba
HACI BEKİR UZUN
Hatay Dörtyol'da yaşayan Hacı Bekir uzun şu vakıasını anlattı.Mana aleminde ben, Necib sultanım ve Nakşi Şeyhi Ziya efendi hazretleri,Ziraat bahçesinin kapısında ,teftiş için bahçeye gelen Ladikli Hacı Ahmet efendiyi bekliyoruz.Mübarek kapıdan dışarı çıktı bize doğru geldi ve Necib Sultanla sarılarak birbirlerini öptüler.Yürümeye devam ettiler ancak ne bana nede Ziya efendiye bakmadılar.Yürüyerek gider iken sağ tarafta bir tarlanın haymesi üstünde necib Sultan uzanmış yatmakta.Ziya efendi bana elini uzatarak elinin içini öpmesini istedi.Bende el içi öpmenin manasını bilmeyerek elini öptüm.Necib Sultanım bana kızdı niçin elinin öptüm diye.Ben binbir özür getirip ayaklarını öperek gönlünü almaya çalıştım.Sonra yolun solunda dinlenme tesisi gibi bir yerde Ladikli Ahmet efendi ve bir takım dervişler oturmaktalar.Ben yere diz çöktüm ve hale girdim.Ancak hertarafı görmekteydim.önümü arkamı sağımı solumu.Etraf çok küçük bembeyaz kumcuk şeklinde çakılla dola idi.o kadar düz idi ki ne dağ var ve ne deniz.Bir müddet sonra secdeden kalkarken "!Şebekeyi Resulullah" dedim.Ladikli Ahmet Ağa'nın yanında bir zat var idi.ben secdeden kalkerken o "Dünyaya secdeli gelmiş" dedi.Yaptığım secdeden dolayı alnım parçalanmış kan akmakta idi..Zikir bittikten sonra LadikliHacı Ahmet Efendi elini uzattı ve avucunun içini öptürdü.