Söylemleri din
adına olanlarda bu hastalık kalplerine başlangıçta şu düşünce olarak gider:”Sen dürüst
birisisin.Dürüst insanlar bir kenara çekilirse ortalık art niyetli insanlara kalır
bu nedenle siyasette talep sahibi olmak gereklidir.Bu nedenle bir Müslüman meydanı
boş bırakmamalıdır.” .Bu nedenle bir çalışma içine girer.Kendi faziletinden
bahsederek,bu işte liyakatin esas olması gerektiğini söyleyerek nefsini ileri
iter.Bir makama kavuşur.Bu makam aslında bir mekri ilahidir(Allah’ın
tuzağı).Kendisini tebrikeden,gördüğünde “Sayın”hitaplarına başlayan ve makam
sahibini öven insanlar hoş gözükmeye başlar. Makamın aracı ve lojmanı ise büyük
şehirler için daha çok cazibedir.Hele,kamamın temsil gideri nam altında
müstakil bir bütçesi mevcutsa bu bütçenin bitirilmesinde hiçbir beis
görmez.Çünkü yirmi dört saat çalışmaktadır.kendi rahatından ferağat
etmiştir.Milletin menfeaatını kollamaktadır.Makamın verdiği yetkilerin
boyutları oranında maddi ve kadrosal yapılanma içerisine girmeyi elzem
görür.Çünkü kendisi “Allah davasının yolcusudur.Müslüman kuvvetli olmalıdır.Bu
nedenle Devletle iş yapan kimseler karlarından ferağat yapmalıdırlar.Bu birikimler
bir yerlerde toplanmalı maddi güç olmalıdır.Bu güç yarın seçim harcamalarının
kaynağı olacaktır.Yani halktan alınan yine halka dönecektir.Tüm bu duygular kamuflaja
girmiş düşmanların duygularıdır.Nefsin hevasına batmış adına din alimi denen
güruhtan bu hususta fetva almakta kolaydır.En büyük fetva “Ameller niyetlere
göredir”hadisi-i şerifidir.Bilinmelidir ki Cenab-ı Resulullah’ın,raşit halifelerin
ve Evliyaullah’ın günlük hayatı kıyamete kadar gelen her mümine bir örnek
olupOnlar dünyayı “Leş” olarak telakki etmişlerdir.Dünya emvali ile olan
münasebetleri daima ölçülü olmuştur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder