Oruç ilk olarak Ademoğullarının üçüncü meliki olan Melik
Tahmures zamanında,fakirler sebebiyle , zenginler üzerine farz kılınmıştır.Bu
melik zamanında bir kıtlık oldu. Allah Teala zenginlere ,gündüzleri oruç tutup
güneş battıktan sonra da sadece bir vakit yemek yemelerini ve gündüz
yiyecekleri şeyleri de , kendi rızası için, fakirlere vermelerini emretti. Oruç,cismaniyetin daracık hudutlarından kurtularak göklerin
melkutuna girmek için bir fırsattır.Buna, ikinci kez doğuş
denilmektedir.Nitekim İsa (a.s), “İki kez doğmayan göklerin melekutuna
giremez”sözüyle bu manaya işaret etmiştir.Bundan daha öte oruç mücahedesi,
Allah’a kavuşma ve onu müşahede etme vesilesidir.İşte “Oruç benim içindir , onun karşılığını ben veririm” hadis-i kutsisi
bunu ifade etmektedir.Allah Teala Hz.İsa’ya :”Aç kal beni görürsün”buyurarak , kendisini görme saadetine ermeyi
aç kalma şartına bağlamıştır.
Sa’di şöyle demiştir:
Bedenlerini
besleyenler , uyanık olamazlar
Midesi dolu olanlar
hikmetten yana boş olur.
Kendisini , sadece orucu bozacak şeylerden uzak tutan
kimsenin orucunun nihayeti , akşam vaktinin girmesidir.Fakat kendisini ağyardan
sakınan kimsenin orucunun nihayeti ise Hakk’ı müşahede etmektir.
Dilin orucu:Yalandan,gıybetten ve kötü sözden uzak durmak,
Gözün orucu;şüpheli şeylere bakmaktan,bakarken gaflet içinde
olmaktan sakınmak,
Kulağın orucu;yasaklanmış
ve boş şeyleri dinlemeyi terk etmek
Kalbin orucu;Dünya ve onun ziynetlerine olan sevgiyi kalbten
atmak,
Nefsin orucu;temenni,hırs ve şehvetlerden vazgeçmek,
Ruhun orucu;ahiret nimetlerine ve lezzetlerine karşı
bağlılığın kopartılması,
Sırrın orucu;Allah’dan başka bir varlık tanıyıp görmeye
elveda etmesidir
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder