7 Nisan 2025 Pazartesi

GERÇEK KULLUĞA ERİŞMEK

 GERÇEK KULLUĞA ERİŞMEK İÇİN

Sehl b. Abdullah Tusteri şöyle demiştir:” Kişi şu dört şeye sabretmediği sürece gerçek kulluğa erişmiş sayılmaz.Açlık, çıplaklık, fakirlik ve alçak gönüllülük”

Ebul Abbas şöyle der:” Kulun dört vakti vardır.Bunların beşincisi yoktur.”Taat, nimet, masiyet ve bela” Her vaktin kulluktan bir hissesi vardır.Allah’ın koyduğu kanunlar icabı senin bu hakkı yerine getirmen gerekir.Kimin vakti taat, nimet içinde ise onun yapması gereken şükürdür.Bu da kalbde Allah ile olan sevgidir.Kimde bela ve masiyet vaktinde ise onunda başına gelen belaya rıza göstermesi ve masiyete karşı direnip sabretmesi gerekir.En yüksek derecelere ve gayelerin gayesine ulaşabilmek için vakitleri gözetmek ve onlara kulluktan nasibini vermek lazımdır.


GAZZALİ'NİN HZ.MUSA'YA CEVABI,

 

İMAM GAZALİ’NİN HZ.MUSA’YA CEVABI

İmam Şazeli hazretleri bir kitabında şu vakıasını anlatır:”Bir gün mescid-i Aksa’da yatıp uyudum.Rüyamda mescidin dışında bir taht kurulduğunu  ve oraya guruplar halinde pek çok kimsenin girdiğini gördüm.Bunların kim olduklarını sordum.Bunların nebiler ve Resuller topluluğu olduğunu Hüseyin hallac7ın terk ettiği bir edep sebebiyle düştüğü durumdan kurtulması için Peygamberimiz Hz.Muhammed (a.s) ‘e şefaat talebiyle geldikleri söylendi.Tahta baktım, Resulullah üzerinde oturmakta idi.İbrahim, Musa, İsa Nuh a.s  da dahil olmak üzere diğer bütün peygamberler yerde oturmakta idiler.Onlara bakmaya ve konuşmalarını dinlemeye başladım.Musa a.s , Peygamberimize :” Ümmetimin alimleri İsrailoğullarının peygamberi gibidir” buyurmuşsunuz.Bana onlardan birini gösterebilirmisiniz? Dedi. Peygamberimizi (a.s), İmam GAzzali’ye işaret buyurdular.Hz.Musa, Gazzaliye bir soru sordu. O, soruyu on şekilde cevap verdi.Musa (a.s) :” Sorunun cevaba uygun olması gerekir.Ben tek soru sordum sen on cevap verdin” şeklinde itirazda bulununca İmam Gazzali;” Aynı itiraz sizin içinde geçerlidir.Çünkü Allah Teala size “ Elindeki nedir ey Musa”(Taha 17) diye sorunca, “Bu benim asamdır” demekle yetinmeyip onun daha pek çok vasfını saydınız” diyerek bu itiraza karşılık verdi.

Ben bu sırada İibrahim, Musa ve İsa gibi peygamberler yerde otururken taht üzerine oturtulmuş bulunan Hz.Muhammed (sav) in kadr ü kıymetinin , şan ve şerefinin ne kadar büyük olduğunu düşünüyordum.Tam o sırada birisi ayağıyla beni dürttü.Uyandım ve mescidin kayyımını karşımda duruyor gördüm.Sonra gözümden kayboldu.O adanı şu ana kadar bir daha görmedim.

 

SINANMALAR

 SINANMALAR

 “Andolsun ki sizi biraz korku ve açlık; mallardan, canlardan, ürünlerden biraz azaltma(fakirlik)ile deneriz.(Ey peygamber) Sabredenleri müjdele!”(Bakara 155)  ayet açıkça haber vermektedir.Belalar, mihenk taşı gibi , bilmediğimiz bir şeyi öğrenmek için değil , hangimizin itaatkar ve hangimizin asi olduğunu bize göstermek içindir. Müminlerin kendilerini hazırlayıp şartlandırmaları ve başlarına gelince de kolaylıkla sabretmeleri için Allah Teala “deneme” mahiyetinde bu gibi hadiselerin vumu bulacağını bize önceden haber vermiştir.Çünkü aniden meydana gelen beklenmedik duruma sabır, vukubulacağı bilinene sabretmekten daha zordur.

İmam Şafi hazretlerinin şöyle dediği naklolunur:” Ayette geçen korku, Allah korkusu; açlık, ramazan orucu ; mallardan noksanlık, zekat ve sadakalar; nefislerden noksanlık , hastalıklar ve ürünlerden noksanlık ise çocukların ölmesidir.

Marifet ehlinden biri şöyle demiştir:”Gayb aleminin istekleri mal, nefis, yakın akraba, kalb ve ruhula alakalı olur.Ona mal ile karşılık veren , kurtuluşa erer.Nefsini yok eden yüksek derecelere ulaşır.Yakın akrabası ölüp sabreden , ölenlerin yerine daha çok yakın akraba bulur.Ruhunu bu yolda , Allaha veren ise kesintisiz bir vuslata kavuşur.”

İNNALİLLAH

  

İNNA LİLLAH VE İNNA İLEYHİ RACİUN

 Bir beLa geldiği vakit mümin bu ayeti kerimeyi tekrar eder.(Bakara 156) Bu sözü tekrar etmenin çok faideleri  vardır.

1-    Bu sözü söylemekle meşGul olmak o anda insanın ağzından uygunsuz bir takım sözlerin çıkmasını engeller.

2-    2- Belaya uğrayan kimsenin kalbi teselli bulur ve üzüntüsü azalır.

3- Şeytanın o kişi uygunsuz söz söyletme arzusu kesilir

4- Bu sözü duyanlar ; aynı şeyi tekrar ederek ona uyarlar

5- Diliyle bu sözü söyleyenin kalbine güzel düşünceler ve Allah’ın kaza ve kaderine teslimiyet arzusu gelir.Bir hadiste bildirildiğine göre:” Beelaya uğrayan kişi ; “Biz Allah’a aidiz ve O’na döneceğiz .Ya Rabbi bu musibet sebebiyle bana ecir ver ve bana aldığından daha hayırlısını bağışla .” derse , Allah onu mükafatlandırır ve ona daha hayırlı şeyler verir.”

Said b.Cübeyr şöyle demiştir” Musibete uğrayan hiçbir kimseye , bu ümmete verilen “ Biz Allah’a aidiz ve O’na döneceğiz “sözü verilmemiştir.Eğer daha öönce birisine bu söz verilecek olsaydı, muhakkak o Yakup (a.s) olurdu,Çünhkü O, Yusuf’u kaybedince “ Ey Yusuf hakkındaki üzüntüm, gel senin zamanındı”(Yusuf 84) dedi.

KEŞKE KELİMESİ

 KEŞKE KELİMESİ

İbni Mesud r.a şöyle demiştir:” Gökyüzünden yere bırakılmam , Allah7ın yaptığı bir işe “ Keşke böyle olmasaydı” dememden daha hayırlı gelir.” Hz.Ali r.a şöyle demiştir.” Bir musibet gelince bundan dolayı elini dizine vuran kimsenin sevabı yok olmuştur.”

Bela, kalb tasfiyesine sebeb teşkil eder.

 

Hz. Hasan r.a şöyle demiştir:” Dedem Resulullah’ın şöyle dediğini duydum:” Ey oğlum kanaatkar olursan iinsanların en zenginlerinden, farzları edaya dikkat  edersen halkın en abidlerinden olursun.Ey oğlum, cennette “Belva” denilen bir ağaç vardır . Kıyamet günü musibete uğrayanlara verilir.O musibet ehli için ne defter açılır, ne de mizan kurulur.Ecir ve sevap , başlarına yağmur gibi yağar.Sonra da şu ayeti okudu:”Yalnız sabredenlere, mükafatları hesapsız ödenecektir”(Zümer 10)

 

HAYRET VADİSİ

Hz.Üftade buyurur:”Mertebeleri geçmenin mahalli, kendisine “ hayret vadisi” denilen bir mertebedir..Burada salik matbubunu tanır; fakat ona ulaşamaz.Hayret ve hasretle bu vadide dolaşır durur ve  bu hararetle benliğini yakmaya çalışır.Salikin şaşkınlık içinde kalması ne dönmeye, ne de gitmeye güç yetirememesi sebebiyle buraya “hayret vadisi” denilmiştir.Efenhdimiz SAV in “Ya Rabbi hayretimi artır duası işte bu mertebeye işarettir.Bu mertebeye ulaşmak çoğu kimse için kolay olmaz.Bunu geçmek için ancak kamil bir mürşidin irşadı ile mümkündür.

HAC,VAKFE,ŞEFAAT,SÜFYAN-I SERVİ

 KABEYİ ZİYARET EDEN VE ARAFATTA VAKFE YAPAN KİMSE YAKIN AKRAMASINDAN YETMİŞ KİŞİYE ŞEFAAT EDER

Süfyan-ı Sevri anlatır:Bir sene hacca gittim.Hac menasiklerini yerine getirirken Arafat’ta “ Artık bundan sonra bir daha hacca gelmem” diye içimden geçirdim.Sonra orada bulunan kalabalığa göz gezdirdim.İçlerinden bir ihtiyar asasına dayanmış bana uzun uzun bakıyordu.Yanına yaklaşıp selam verdim.Selamımı aldı ve bana:”Ey Süfyan! Az önce niyet ettiğin şeyden vazgeç" dey”nce ben hayretimi gizlemeyerek “Süphanallah! Sen benim niyetimi nereden bildin?” dedim .O: “Bunu bana Rabbim ilham etti”. Allah7a yemin ederim ki , tam otuzbeş kez haccettim.Otuzbeşinci haccımı yaparken Arafat’ta işte şu noktada durmuş Allah7ın bize olan şu rahmetine bakıyor ve acaba Allah Teala benim ve şu insanların haccını kabul edecek mi? Diye düşünüyordum.Güneş batıncaya kadar bu halde bekledim.Güneş battı.Hacılar Arafat’tan Müzdelifeye doğru akın edip gittiler ve yanımda hiç kimse kalmadı.Gece karanlığı çöktü, ben de uyudum.Şöyle rüya gördüm.

Kıyamet kopmuş insanlar mahşer yerinde toplanmış , amel defterleri dağıtılmış , mizanlar kurulmuş ,sırat köprüsü yerine yerleştirilmiş ,cennetin vecehennemin kapıları açılmış.Cehennem dile gelmiş:”Allah’ım! Bütün hacıları ateşximden ve soğuğumdan koru “ diye dua ediyordu.Ona şxöyle denildi.:”Sen başkalarının kurtulmasını iste.Çünkü zaten hacılar çölün susuzluğunu  ve Arafat’ın sıcağını tatmaları nedeniyle susuzluk ve hararetinden korunmuşlar ve şefaata hak kazanmışlardır.Zira onlar, sırf benim rızamı kazanmak için , canlarıyla ve malylarıyla bu yola koyulmuşlardır”

İhtiyar şöyle devam etti:” Sonra uyandım.Abdest alıp iki rekat namaz kılarak uyuyunca aynı rüyayı tekrar gördümve uykumda acaba bu rüya rahmani midir? Yoksa şeytani midird? Diye içimden geçirdim.” Bana :”Bu rüya Allah’dan dırElini uzat” denilince elimi uzattım ve içine bir mektup kondu.Mektupta şu söz yazılı idi:”Kabe’yi ziyaret eden ve Arafatta vakfe yapan kimse , yakın akrabasından yetmiş kişiye şefaat eder”

fyan diyor ki:İhtiyar bu mektubu bana gösterdive aynı şeğyin yazıldığını ben deokudum.Sonra ihtiyar:”O günden bu güne kadar her yıl hacca gittimve yaptığım haccın sayısı yetmiş üçe ulaştı”diyerek sözünü tamamladı.

 

KALB VE NEFİSLE ALAKALI MENASIKLAR

 

KALB VE NEFİSLE ALAKALI MENASİKLER

Teviilatü Kaşaniyye de şöyle denmiştir:Kur’an da geçen Safa dan maksad kalb, Merve den maksat Nefistir.Kalb  ve nefis Allah’ın dininin işyaretlerindendir..Bu dinin kalble  ilgili menasiki yakin, tevekkül, rıza, ve ihlas; nefisle ilgili olanları ise sabır, şükür,zikir ve fikirdir.Külli ve zati bir yok oluşla ; vahdet-i zati makamına ulaşıp İlahi huzura giren cemal ve celal nurlarında feğnaya ermek suretiyle müşahede makamına ulaşan  kimsenin iimkan bulduktan sonra kendisine bağışlanan hakkani varlıkla , kalb ve nefis arasında gidip gelmesi hususunda bir günah yoktur.Seyrü sülukunu ikmal edip baka billah derecesine ulaşan kimse , kalmb makamında tekmil,talim, irşad ve halka şefkat bakımından ; nefs makamında ise güzel ahlak, iyilik, takva ve zayıf ve miskinlere yardım ve gayret tahsili açısından hayır işlerse şüphesiz Allah bunun, karşılığını fazlasıyla verir

3 Nisan 2025 Perşembe

PEEYGAMBER AĞZINDAN DUYMAK

 Sahabe-i Kiram hazretlerinin Efendimizden duyup sahıh senetlerle bize gelen sözleri,fiillerine hadis demekteyiz.Peki bir insan rüyasında Efendimizi görse, bir keşif hali yaşayıp onunla konuşsa ve onun mübarek ağızlarından çıkan bir kelamı duysa ,bu kelamın hükmü ne olur?

Şüphesiz bu hali yaşamış olan için bu husus hadis olur.Ancak, yaşayan içindir.Keşif sahipleri arasında bu hadis kabul edilir.Çünkü keşif ehli ise bizzat Resulullah'ın mübarek ağzından duyarak alırlar. Hadis alimleri senet ile naklederler.Senedi yoksa kabul etmezler.Ancak senedin olmaması bu hadisin ademi sübutulazım gelmez; belki sahihkeşifle  varit olması esahdır.Çünkü kaşifte vehim ve hayal olmaz.Bazı muteber kitaplarda denmiştir ki:

"Davud aleyhisselam şöyle söyledi:"Ya Rabbi mahlukatı niçin yarattın?".Cevap geldi:"Ben gizli bir hazine idim, bilinmeyimurad ettim"Bu kelamın aslı ehadis-i kudsiyye-i Davudiyeden alınmıştır.(İsmail Hakkı bursevi'nin kenzi mahfi adıyla telif etmiş olduğu eserden alınmıştır)  

2 Nisan 2025 Çarşamba

TASAVVUFUN GAYESİ

İnsan iki hakikatten müteşekkildir:Ceset ve ruh.Ruh için az bilgi verilmiştir.Cesedin de topraktan halkedildiği ve hakk'ın "ol" emriyle husule geldiği malumdur.

Latif olan Ruh, kesif olan bedene gsince .anasırın(su hava-toprak-ateş) ruh üzerinde yaptığı tesirler, ruhun safveti asliyesine halel getirdiğinden ve insanın kemali ancak ruhun safvetini muhafaza ile mümkün olacağından, ruhun, cismin üzerine galibiyetini temin için alınan tedbirler , tasavvufun gayesini teşkil etmiştir. Nefsi dine ram etmek, dini nefs için vicdan kılmak, nefsi dinin hükmü altına sokmak, salih ameller ve güzel ahlakla süslemek tasavvufun zuhur maksadıdır.

İHLAS NEDİR?

 

İHLAS NEDİR?

İhlas ameli şirk ve gösterişten(riya) temizlemektir.Daha doğrusu ameli kulların mülahazasından arındırmaktır.

Cüneyd-i Bağdadi buyurmuştur:” İhlas kulla Allah arasında bir sırdır.Melek bilmez ki yazsın, şeytan bilmez ki onu bozsun; heva ve kötü arzu ylokturki ona kavuşsun” demiştir.

Fuudayl bin İyaz buyurur ki;” İnsanlar görecek diye ameli terk etmek riyadır.İnsanlar  görsün diye amel etmek ise şirktir.İhlas’a sarıl ki ikisinden de kurtulasın”

Bir fıkıh kitabında denmiştir ki:” Birisi Allah Teala’ya halis bir niyetle namaza durup tekbir alsa, sonra kalbine riya girse namazını tekbirdeki halis niyetle eda etmiş olur.O kişi insanlardan ayrı kalınca namaz kılmıyorsa, o zaman riya olur.Ya da cemaatla namaz kılarken namazına özen gösteriyor, yalnız kılarken özen göstermiyorsa o takdirde yalnız namazın sevabını alır; ameli ihsan derecesine eremez”.

 

HZ.MUSA'YA EVAP

 

İMAM GAZALİ’NİN HZ.MUSA’YA CEVABI

İmam Şazeli hazretleri bir kitabında şu vakıasını anlatır:”Bir gün mescid-i Aksa’da yatıp uyudum.Rüyamda mescidin dışında bir taht kurulduğunu  ve oraya guruplar halinde pek çok kimsenin girdiğini gördüm.Bunların kim olduklarını sordum.Bunların nebiler ve Resuller topluluğu olduğunu Hüseyin hallac7ın terk ettiği bir edep sebebiyle düştüğü durumdan kurtulması için Peygamberimiz Hz.Muhammed (a.s) ‘e şefaat talebiyle geldikleri söylendi.Tahta baktım, Resulullah üzerinde oturmakta idi.İbrahim, Musa, İsa Nuh a.s  da dahil olmak üzere diğer bütün peygamberler yerde oturmakta idiler.Onlara bakmaya ve konuşmalarını dinlemeye başladım.Musa a.s , Peygamberimize :” Ümmetimin alimleri İsrailoğullarının peygamberi gibidir” buyurmuşsunuz.Bana onlardan birini gösterebilirmisiniz? Dedi. Peygamberimizi (a.s), İmam GAzzali’ye işaret buyurdular.Hz.Musa, Gazzaliye bir soru sordu. O, soruyu on şekilde cevap verdi.Musa (a.s) :” Sorunun cevaba uygun olması gerekir.Ben tek soru sordum sen on cevap verdin” şeklinde itirazda bulununca İmam Gazzali;” Aynı itiraz sizin içinde geçerlidir.Çünkü Allah Teala size “ Elindeki nedir ey Musa”(Taha 17) diye sorunca, “Bu benim asamdır” demekle yetinmeyip onun daha pek çok vasfını saydınız” diyerek bu itiraza karşılık verdi.

Ben bu sırada İibrahim, Musa ve İsa gibi peygamberler yerde otururken taht üzerine oturtulmuş bulunan Hz.Muhammed (sav) in kadr ü kıymetinin , şan ve şerefinin ne kadar büyük olduğunu düşünüyordum.Tam o sırada birisi ayağıyla beni dürttü.Uyandım ve mescidin kayyımını karşımda duruyor gördüm.Sonra gözümden kayboldu.O adanı şu ana kadar bir daha görmedim.

LOKMAN HAKİM'İN VASİYETİ

 LOKMAN HAKİM’İN OĞLUNA VASİYETİNDEN

 “Oğlum! Allah’ı zikreden bir topluluk görünce onlara katıl.Alim isen ilmin yararlı hale gelir.Cahil isen sen onlardan bilgi alırsın.Umulur ki allah, onlara rahmetini indirir; sen de bundan istifade edersin.Allah’ı zikretmeyen bir topluluk görünce onlarla oturma! Çünkü bu sebeble alim isen ilmin sana fayda vermemiş olur.Cahil isen onlar senin ancak cehaletin'i  veya günahını artırır. Korkulur ki , sen de onlarla beraber Allah'ın gazabına uğrarsın.”

 

NAMAZ VE SABIR

 NAMAZ VE SABIR

Bakara suresi 153 ayetinde buyrulmuştur:”Ey iman edenler” Sabır ve Namaz ile Allah’dan yardım isteyin.Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir”

Resululah efendimiz bir şxey kendisine ağır geldiğinde hemen namaza durur  ve bu ayeti kerimeyi okuyarak Hak Teala’dan yardım dilerdi.

Ayette sabır ve namazın birlikte zikredilmesi , sabrın batıni, namazın da zahiri amellerin en zoru olması sebebiyledir..Yasaklardan sakınmak , emirleri yapmaktan öncedir.Çünkü süslenmeden önce temizlenmek gerekir.Önce terk sonra fiil.;yşani öönce sabır sonra namaz.

Yakınmadan ve ızdırabını belli etmeden meşakkat ve zorluklara katlanmak demek olan sabır , bütün iyiliklere vesiledir.Çünkü tevbenin ilk şartı , günahtan kaçınmaya sabırdır.Müridliğin ilk şartı sabır ve Allah’dan başkasını terk etmeyi dilemektir.Bu nedenle Efendimiz SAEV buyurmuştur:” İman bakımından sabır cesede göre baş konumundadır” Yine efendeimiz bsuyurmuştur:”Sabır hayrın tümüdür”

NEFSİ TERBİYE İÇİN

 

GERÇEK KULLUĞA ERİŞMEK İÇİN

Sehl b. Abdullah Tusteri şöyle demiştir:” Kişi şu dört şeye sabretmediği sürece gerçek kulluğa erişmiş sayılmaz.Açlık, çıplaklık, fakirlik ve alçak gönüllülük”

Ebul Abbas şöyle der:” Kulun dört vakti vardır.Bunların beşincisi yoktur.”Taat, nimet, masiyet ve bela” Her vaktin kulluktan bir hissesi vardır.Allah’ın koyduğu kanunlar icabı senin bu hakkı yerine getirmen gerekir.Kimin vakti taat, nimet içinde ise onun yapması gereken şükürdür.Bu da kalbde Allah ile olan sevgidir.Kimde bela ve masiyet vaktinde ise onunda başına gelen belaya rıza göstermesi ve masiyete karşı direnip sabretmesi gerekir.En yüksek derecelere ve gayelerin gayesine ulaşabilmek için vakitleri gözetmek ve onlara kulluktan nasibini vermek lazımdır.

 

İHLAS NEDİR?

İhlas ameli şirk ve gösterişten(riya) temizlemektir.Daha doğrusu ameli kulların mülahazasından arındırmaktır.

Cüneyd-i Bağdadi buyurmuştur:” İhlas kulla Allah arasında bir sırdır.Melek bilmez ki yazsın, şeytan bilmez ki onu bozsun; heva ve kötü arzu ylokturki ona kavuşsun” demiştir.

Fuudayl bin İyaz buyurur ki;” İnsanlar görecek diye ameli terk etmek riyadır.İnsanlar  görsün diye amel etmek ise şirktir.İhlas’a sarıl ki ikisinden de kurtulasın”

Bir fıkıh kitabında denmiştir ki:” Birisi Allah Teala’ya halis bir niyetle namaza durup tekbir alsa, sonra kalbine riya girse namazını tekbirdeki halis niyetle eda etmiş olur.O kişi insanlardan ayrı kalınca namaz kılmıyorsa, o zaman riya olur.Ya da cemaatla namaz kılarken namazına özen gösteriyor, yalnız kılarken özen göstermiyorsa o takdirde yalnız namazın sevabını alır; ameli ihsan derecesine eremez”.

 

HER DİNİN HAK OLUŞU,BATIL OLUŞU

Her dinin hak oluşu , dinin kaynağı ile alakalıdır.Batıl oluşu ise, insanların nefislerinin uydurdukları şeyler sebebiyledir.

 

İMAM GAZALİ’NİN HZ.MUSA’YA CEVABI

İmam Şazeli hazretleri bir kitabında şu vakıasını anlatır:”Bir gün mescid-i Aksa’da yatıp uyudum.Rüyamda mescidin dışında bir taht kurulduğunu  ve oraya guruplar halinde pek çok kimsenin girdiğini gördüm.Bunların kim olduklarını sordum.Bunların nebiler ve Resuller topluluğu olduğunu Hüseyin hallac7ın terk ettiği bir edep sebebiyle düştüğü durumdan kurtulması için Peygamberimiz Hz.Muhammed (a.s) ‘e şefaat talebiyle geldikleri söylendi.Tahta baktım, Resulullah üzerinde oturmakta idi.İbrahim, Musa, İsa Nuh a.s  da dahil olmak üzere diğer bütün peygamberler yerde oturmakta idiler.Onlara bakmaya ve konuşmalarını dinlemeye başladım.Musa a.s , Peygamberimize :” Ümmetimin alimleri İsrailoğullarının peygamberi gibidir” buyurmuşsunuz.Bana onlardan birini gösterebilirmisiniz? Dedi. Peygamberimizi (a.s), İmam GAzzali’ye işaret buyurdular.Hz.Musa, Gazzaliye bir soru sordu. O, soruyu on şekilde cevap verdi.Musa (a.s) :” Sorunun cevaba uygun olması gerekir.Ben tek soru sordum sen on cevap verdin” şeklinde itirazda bulununca İmam Gazzali;” Aynı itiraz sizin içinde geçerlidir.Çünkü Allah Teala size “ Elindeki nedir ey Musa”(Taha 17) diye sorunca, “Bu benim asamdır” demekle yetinmeyip onun daha pek çok vasfını saydınız” diyerek bu itiraza karşılık verdi.

Ben bu sırada İibrahim, Musa ve İsa gibi peygamberler yerde otururken taht üzerine oturtulmuş bulunan Hz.Muhammed (sav) in kadr ü kıymetinin , şan ve şerefinin ne kadar büyük olduğunu düşünüyordum.Tam o sırada birisi ayağıyla beni dürttü.Uyandım ve mescidin kayyımını karşımda duruyor gördüm.Sonra gözümden kayboldu.O adanı şu ana kadar bir daha görmedim.

 

NEFSİ TERBİYE İÇİN

Nefsi terbiye etmek için mal ve evlat sevgisinden kaçınmak gerekir.Çünkü bunlar fitne vesilesi ve nefse yardımcıdırlar.Nefs, mal ve evladın çokluğu sebebiyle kibre kapılır.Nefs malı sever, terketmek istemez.bilakis biriktirip kibrini artırmak peşinde koşar.Nefsini ve tabiatını ıslah etmeyen talib, matlubuna ulaşamaz.Hac ibadetinde buna işaret vardır.Çünkü Beyt-i Harama varmak isteyen kişi , ona kavuşmak uğrunda rahatını terk eder ve malını harcar.Sureta Kabe’ye doğru yönelmek , iyani emre uuymak ve debe riayet içindir.Bütün kayıtlardan kurtularak Rab ve Mabud olan Allahp7a yönelen kişiye :” Her nereye dönerseniz Allah'ın yüzü(zatı) oradadır”Bakara 115) ayetinin manası tecelli ederve zahirin de mazharın da sırrı çözülür.

 

İBADET

 

İBADET

Abid, Allah Teala’nın rızasını kazanmada , O’na bir köle gibi bütün benliği ile ibadet eder.İbadet, ubudiyetten; ubudiyet de ubudetten daha aşağı seviyededir.Çünkü , ubudiyet ruh ile ubudet ise ruh ve nefs ile yapılan kulluktur.Ruhu vererek yapılan kulluk, nefsi vererek yapılandan daha üstündür.

 

SIBGATULLAH(ALLAH7IN BOYASI)

 

SIBGATULLAH (ALLAH'IN BOYASI)

Bakara suresinin 138 ayetinde geçen “Allah’ın boyası” tabiriyle Allah’ın insanları yarattığı fıtrat kastedilmiştir.Kulun iemanı ve diğer ibadet çeşitlerini kabule uygun ve temiz yaratılışı elbisenin boyasına benzetilmiştir.Allah kullarını imanla boyar ve onunla onlara balaşmış olabilecek inkarın kirlerini ve şirkin pisliklerini temizler.

Zebur da şöyle buyrulmaktadır:” Bana cennet ümidi ve cehennem korkusu ile iibadet edenlerden daha zalim kim olabilir? Şayet cennet ve cehennemi yaratmamış olsa idim ibadete müstehak olmayacakmıydım?!

 

ÜMMETİMDEN GÖRDÜĞÜM ACAİPLİKLER

 ÜMMETİMDE GÖRDÜĞÜM ACAİPLİKLER

 

Efendimiz SAV in uzunca bir hadisinde buyrulmuştur:

Dün gece çok hayret edilecek şeyler gördüm.Ümmetimden,  ölüm meleği Azrailin ruhunu almak üzere geldiği bir kişiyi gördüm.Hemen anne babasına yaptığı iyilik geldi ve onu uzaklaştırdı.

Yine ümmetimden kabir azabının sıkıştırmış olduğu bir kişiyi gördüm: Abdesti geldi  ve onu o azaptan kurtardı.

Ümmetimden bir adamı şeytanların kuşattığını gördüm.Allah zikri geldi ve aralarından onu kurtardı.

Ümmetimden bir kişiyi azap meleklerinin kuşattığını gördüm.Namazı geldi ve onların elinden onu kurtardı.

Ümmetimden susuzluktan bitkin düşmaş birini gördüm.Su almak için havuza her gelişinde engel olunuyordu.Orucu geldi ve kanıncaya kadar ona su verdi.

Peygamberler halka halka olmuş, ümmetimden bir kişiyi de onların arasına girmek isterken gördüm.Her yaklaşmak istediğinde halkadan kovuldu.Nihayet cünüplük dolayısıyla yıkanması geldi, elinden tuttu ve benim yanıma oturttu.

Ümmetimden, önü karanlık, arkası karanlık solu karanlık sağı karanlık üstü ve altı karanlık bir kişiyi gördüm.Bu zifiri karanlık içinde ne yapacağını şaşırmıştı.Hac ve umresi gelip onu karanlıktan çıkardılar  ve nura kavuşturdular.

Ümmetimden müminlerle konuştuğu halde müminlerin kendisiyle konuşmadığı bir kişi gördüm.Birden yaptığı akraba ziyaretleri gelip
Ey müminler topluluğu ,Onunla konuşun , onunla konuşun “dedi

Ümmetimden bir adamı yakıcı ateşle karşı karşıya kalmış , kıvılcımlardan korunmak için elini yüzüne tutarken gördüm.Hemen verdiği sadaka geldi, yüzüne bir perde , başına da gölge oldu.

Ümmetimden her tarafını zebanilerin çevirdiği bir kişi gördüm.Hemen yaptığı bir emri bsil maruf , nehyi anil münker fiili geldi ve onu onların elinden kurtarıp rahmet meleklerine teslim etti.

Ümmetimden dizleri üzerinde yürüyen , kendisi ile Allah arasında bir perde olan  bir kişiyi gördüm.Güzel ahlakı geldi , onun elinden tuttu ve Allah7ın huzuruna götürdü.

Ümmetimden kitabı sol tarafına uzatılmış bir kişi gördüm.Birden kendinde olan Allah korkusu gelip kitabını aldı ve sağ tarafına koydu.

Ümmetimden tartısı az gelmiş bir kişi gördüm.Hemen ölmeden önce yapmış olduğu nafile ibadetleri gelip tartıyı ağırlaştırdılar.,

Ümmetimden bir kişi cehennem kenarında dururken gördüm.birden Allah korkusu gelip onu bu durumdan kurtardı ve o cennete girdi.

Ümmetimden cehenneme girmiş bir kişi gördüm.Hemen Allah korkusuyla ağlayarak dökülen gözyaşları gelip onu ateşten çıkardı.

Ümmetimden bir kişiyi sırat üzerinde ayak üstü solucan gibi sallanırken gördüm.Hemen Allah’a olan hüznü zannı yetişti, titremesi dindi ve sıratı da geçti.

Ümmetimden bir kişi bazen sıratta yüz üstü sürünür , bazen de oturarak emekler  ve bazen de bir yere takılıp kalır halde gördüm.Hemen bana getirdiği salavat gelip elinden tuttu, ayağa kaldırdı ve o da böylece sıratı geçmiş oldu.

Ümmetimden cennetin kapılarına ulaştığı halde kapıların yüzüne kapalı olduğu bir adam gördüm.Hemen şehadet kelimesi geldi , kapıları açtı ve onu içeri girdirdi”(Münavi III 21-25) 

 


NEBEVİ VERASET

NEBEVİ VERASET

Peygamberimiz (SAV ) aç olarak yatar , tok olarak uyanırdı.Bizler ise aç olarak yatıp rüyamızda bir şeyler yesek bile , uyandığımızda karnımızın doymadığını, yine aç olduğumuzu görürüz.Aramızdaki fark budurd.Fakat peygamber varisi olan bir veli,rüyasında yiyip içtiğini görüp uyandığında doyduğunu hissederse bu durum rüyanın nübüvvetten bir cüz olarak veli kullarına miras kalması sebebiyledir.Bu tarzda yiyip içen , bununla doyan ve yediği yemeğin kokusu üzerinde olduğu halde sabahlayan bir çok veli vardır.Bu hal, nebevi verasetten başka bir şey değildir.Efehdimiz buyurmuştur:” Ben Rabbimin yanında gecelerim.O beni yedirir içirir” 

GELİP GEÇENLER


GELİP GEÇENLER

Bakara 134 ayetinde “Onlar bir ümmetti, gelip geçti.Onların kazandıkları kendilerinin sizin kazandıklarınız sizindir.Siz onların yaptıklarından sorguya çekilmezsiniz” Bir diğer ayette:” De ki: Bizim işlediğimiz günahtan size bir sorumluluk gelmez. Sizin de işlediklerinizden bize sorulmaz”(Sebe 25)

 Bu ayet Hz.İbrahim ve soyundan gelen peygamberler içindir.

Günümüze uygularsak,Mustafa kemal’in yaptıklarını, tek parti iktidarı olan CHP nin yaptıklarını bugün malzeme konusu yapmak anlamsızdır.Çünkü herkes kendi hesabını rabbine kendisi verecektir.

 


PUUTLARA TAPMAK

 

PUTLARA TAPMAK

Bu gün taş,mermer yahut başka malzemelerden yapılan bir puta tapmak şeklinde bir tapıma yoktur.Uzak doğuda bulunan Buda heykelleri ise o heykel nezdinde hatırlanan Buda isimli şahsiyettir.Tıpkı Kur’an da anılan Lat uzza,yeğuis,yeuk ve Nesr isimli şahsiyetlerki sonraki gelen nesiller bu şahsiyetlere manevi bir güç izafe ederek onları tanrı edinmişlerdi.

Hz.İbrahim “ Rabbım , beni ve oğullarımı putlara tapmaktan uzaklaştır”(İbrahim 35) diye dua etmişti.

Bu gün putu ne olarak anlamak gerekir? Bu duadaki putlara tapmak, Allah’dan başka şeylere hizmet etmek şeklinde tefsir edilmiştir. Nitekim Mesnev-i şerifte denmiştir:

“Dünya nedir? Dünya Hakk’dan gafil olmaktır.Yoksa ne kumaş , ne para, ne evlad ve nede kadındır.”

 

1 Nisan 2025 Salı

TASAVVUF YOLU NEDEN DOĞMUŞTUR:

 Tasavvuf yolu neden doğmuştur?

Tasavvuf ruhi ve vicdani duyuşun mahsulüdür.Bin yıldır, yani Türk7ün İslamiyeti kabulunden itibaren kurulmuş olan Müslüman-Türk devletlerinde ve türkan gayri islam memleketlerinden hemen her şehirde cami ile beraberbir tekkenin, bir vaziyenin kuruluşuna şahit oluyoruz.

O halde bu zaruret neden doğmuştur? Bu, imanla eş bir Hakk sevgisidir.Şöyle bir cümle ile maksadı ifade edebiliriz: Şerita bir fetva, tarikat ise bir takva yoludur ve hiçbir zaman birbirinden ayrı şeyler değildir.Temel inançları bir, gayeleri aynıdır.

tasavvufun tarihi seyrini tetkik edince görürüz ki , zaman zaman ilmiye sınıfı ile tarikat mensupları arasında münakaşa ve mücadele zuhur etmiş  ve ikisinin ayrı olduğu zehabı na kapılarak ulema ile meşayihin arası açılmak ve münaferet husule getirilmek istenmiştir.ihtilafın iç yüzü incelenecek olursa , hakikat meydana çıkar ve işin müsamahasızlıktan ileri  geldiği anlaşılır. 

Bazı tarikatların kendisine mahsus zikir ve ayinleri vardır.Bunları toptan red ve inkar , birinci ihtilaf sebebi olmuştur.Halbuki imanı Ehli sünnet mezhebine uygun kıbelsi bir olan  ve Müslümanım diyen bir zümrnin Hakkı zikir ve tevhid hususunda içinden gelen şevk ve heyacanla , bazı efal ve harekatı iltizam etmesi, kırıcı bir tenkit yapmak için kafi sebeb değildir.

Dinin en büyük düsturu, Efendimiz SAV in amellerin temeli sayılan  hadis-i şerifi" Ameller niyetlere bağlıdır, herkes niyetinden mesuldür" mealindedir ki , efali mükellefin ancak bu suretle sıhhat ve kemalini bulur.Binanaleyh şekle taalluk eden ve heyacan mahsulü olan kıyam ve devir zikirleri erbabı insafca hoş görülmek lazımdır."Bu ahval sünenete muhaliftir" ve benzeri sözler, sünnetin mahiyeti tetkik edilmeden sathi bir nazarın ifadesidirİşi tamik eden ulemamız, yerinde senetleri göstermiştir.İmam Şafi hazretleri bu zevatın başında gelir.

Her müslüman kardeştir ve kardeşlerin arasını ıslah ile memurdur.Bu ıslah her halükarda yumuşak sözlerle  ve iyi telkinlerle yapılmak lazımdır.Yoksakatı, sert ve hodkam ifadelerle zındıklığa , küfre nisbet ederek  insafsız  ve hç deilmi olmayan yolları seçmek , ilim adamlarına yakışmaz.

Bir de tefrikaya ve itneye sebeb olmak en büyük vebaldir.Abesle uğraşmaktan, kahvede oturup oyun seyretmekten veya afaki sohbetten , bir toplulukta iki hak söz dinlemek elbette evladır ve bir ameli salihtir.

Güzel bir ses ve saz işitine "Her şey Hakkı tesbih eder" (isra 44)mealindeki ayeti düşünen, ikir mertebesine yükselmiş olur, hevesatı nefsaniyeyi düşünenler ise o derekede kalır.

Vaiz ve hatiplerin temkinli olmaları gerekir.Cemaatin içinde bir çok tarikat mensubu bulunacağını düşünerek  temkinli olmaları, herhangibir gücenikliğe ve tefrikayasebeb olmamaları vazifelerinin gereğidir.Onların bi-taraf birer otorite olmaları iktiza eder.Çok ve etraflı okuyup , ehli kıbleyi birbrine düşürmenin vebalinden sakınmalıdırlar. 


31 Mart 2025 Pazartesi

İÇİNDEN ADALETİ ÇIKARTIRSAN

 MS 400’lü yıllarda yaşamış teolog Augustinus’un dediği gibi; “İçinden adaleti çıkarırsan devlet bir çeteden başka nedir ki.” Üstelik bu çete legal görünümlü olur.Seçimle işbaşına geldiğini iddia eder.Halbuki siyaset sahnesi ,nefsin at koşturduğu bir sahadır.Yeşerme imkanı bulmayan içsel duyugular seçim kazanılıp iktidar olununca süratle filiz verir ve ağaçlaşmaya başlar.Bunun için kuvvetler ayrılığı bir emniyet sübabıdır.


ÖNCE AKRABANI UYAR EMRİ

 

ÖNCE AKRABINI UUYAR EMRİ

“Önce en yakın akrabanı uyar”(Şuura 214) ayeti nazil olunca Efendimiz SAV derhal akrabalarını toplamış ve onlara şöyle hitap etmiştir:

“ Ey Kab b.Lübey oğulları! Kendinizi ateşten kurtarınız.Ey Mürre b. Kab oğulları! Kendinizi ateşten kurtarınız.Ey Abdüşşems oğulları ! Kendinizi ateşten kurtarınız.Ey Abdülmuttalip oğulları,kendinizi ateşten kurtarınız.Ey Fatıma ! Kendini ateşten kurtar.Allah katında sizin için hiçbirşey yapamam” demiştir(Müslüm iman 348)

ALDANMA ŞEKLİ,

 

BİR ALDANMA ŞEKLİ

Hasan Basri hazretleri şöyle demiştir:”Bazı kişiler vardır ki boş kuruntular onları avutmuş , hiçbir iyiliği olmadan da dünyadan göçüp gitmişlerdir”. “Rabbimin bana iyi muamele edeceğini zannederim” diyen kişi yalan söylemiştir.Şayet iyi muamele bekliyorsa iyi amel işlemeli idi.Ardından da “İşte, Rabbinizi böyle sanmanız sizi mahvetti ve ziyana uğrayanlardan oldunuz”(Fussilet 23)ayetini okudu.

 

ÜÇ İNSAN GURUBU

 

ÜÇ İNSAN GURUBU 

Allah Teala’nın hikmetlerinin gereği olarak, alemde üç tip insan bulunur: Faziletli kimseler, orta halli kimseler ve rezil (aşağılık kimseler)

Faziletliler, külli bir yönelişle kendilerini Allah’a adayan Allah dostlarıdır.

Orta yolda olanlar, ahiret ehlidirler.Bunlar sevaba ulaşmak ümidiyle yasaklanan şeylerden kaçınırlar ve itaata devam ederler.

Reziller ise dünya ehlidirler.Onlar sadece dünya hayatını bilirlerve ahiret hayatından gafildirler.Bütün gayretleri dünyayı imar ve ona ulaştıracak sebebleri hazırlamak içindir.

Dünyayı imar üç şeyle olur: 1- Tarım ve ağaç işleri ile uğraşmak

2- Savunma ve savaşla meşgul olmak.

3- Ticaret

Kim bu üç şeye dalar , ölümü, dirilmeyi ve hesabı unuturve sadece dünyayı imar için gayret sarfederse , bunlarla inceden inceye uğraşır, üzerinde imal-i fikr ederse cehaletin, hamakatın derinliklerine dalmıştır.Bu sebeble “Ahmaklar olmasa dünya harab olmuştu” denmiştir.Nitekim Mesnevi de denmiştir:Bu cihan az bir zaman içinde viran olurdu.Eğer insanların hırs ve tama duyguları zail olsaydı.Ey can , dünyanın direği gaflettir. Dünya için akıllılık afet sebebidir.Akıllılık ve uyanıklık Lamekan tarafından gelir.Mekansızlık alemi galebe çalınca dünya deni olur.Akıllılık güneş gibidir; hırs da buz gibi.Akıllılık su gibidir,bu alemde kir ve pas gibi.

 

KABEYİ İLK KİM İİNŞA ETMİŞTİR

 

KABE’Yİ İLK DEFA KİM İNŞA ETMİŞTİR.

Bir görüşe göre Kabeyi ilk inşa eden meleklerdir.Zira Allah Teala :Ben yüryüzünde bir halife yaratacağım.” Dediğinde melekler :” Biz seni teşbih ve takdis ediyorken orada kan dökecek ve fesad çıkartacak birini mi yaratacaksın?” demişlerdir.Onların bu itirazına Allah Teala gazab edince tüm melekler O’nun arşına sığındılar  ve arşın etrafını Rablerinin rızasını isteyerek , yedi kez tavaf ettiler.Neticede Allah onlardan razı oldu ve şöyle buyurdu:”Benim için yeryüzünde bir “beyt” inşa edin ki, Ademoğlundan kendisine gazaplandığım kimseler ona sığınsınlar  ve sizin arşı tavaf edişiniz gibi, onun etrafında tavaf etsinler, ben de onlardan razı olayım.” Bu emri ilahi üzerine melekler bu Beyt’i yani Kabe’yi inşa ettiler.Bir başka görüşe göre Kabe’yi ilk inşa eden Hz.ademdir.

Kabe’nin on defa inşa edildiği söylenir Bunlar sırasıyla Melekler , Hz.Adem, Hz.adem’inr oğullarının, Hz.İbrahim’in ,Amalika’nın, Cürhüm’ ün , Kusayy b.Kilab’ın, Kureyş’in , Abdullah b.Zübeyr’in ve Haccac b.Yusuf’un inşaaları gelir.Yalnız Haccac’ın inşaası Kabe’nin tamamının değil , bir duvarının inşaasıdır.

 

HZ İBRAHİM'İN ÇOCUKLARI

  

HAZRET-İ İBRAHİMİN ÇOCUKLARI

Hz.İbrahim’in dört oğlu olmuştur.Bunlar İsmail, İshak,Medin ve Medayin’ dir.Bazılarına göre sekiz çocuğu olmuştur..Annesi Kıpti Hacer olan İsmail, annesi Sare olan İshak,ve sarenin vefatından sonra evlendiği Kantura binti Yaktan el-Kenaniye’den olma altı oğlu ki isimleri Medyen, Medayin, Zemran,Yakşan, Yaşbak ve Nuh’dur.

Hz.İbrahim’in İshak’tan torunu olan Hz.Yakub’dan oniki oğlu olmuştur.Bunlar; Rumeyl, Şem’un, Lavi, Yehuda, Yestsohur,Zebulun, Zevana, Neftuna, Kuza,Oşir, Bünyamin ve Yusuf’dur.Yakub a.s ‘a “Ya’kub” diye isimlendirilmesinin sebebi şudur:Kardeşi İys ile ikizdirler.İys annesinin karnından öönce çıktı.Yakub da arkasından geldi.Arkasından geldiği için ona “arkadan gelen” manasına “Ya’kub” adını verdiler.

Hamilelik süresi bitip doğum süreci başlayınca Yakub önce çıkması gerekti.Ancak diğer ikizi İys, “eğer bana yol verip önce çıkmaz isem annemin karnını parçalarım” deyince Yakub, kardeşine yol verdi.!İys” ilk çıkan anlamındadır..İys kaba ve katı yürekli birisi olarak yaşadı ve avcılıkla uğraştı.Yakub a.s yumuşak ve merhametli idi.Çiftcilik ve hayvancılıkla uğraştı.İkisinin de aynı gün vefat ettiği ve aynı kabre gömüldüğü söylenir.Yakub a.s 147 sene yaşamış Mısır’da vefat ettiği, ve vasiyeti üzerine mukaddes topraklara götürülüp babası İshak’ın yanına defnedildiği söylenmiştir.

 

KABE'NİN RABBİ

 

KABENİN BİNASINI ZİYARETLE KABE’NİN RABBİNİ ZİYARET FARKLIDIR.

Kabe’nin binasını ziyaret eden kimsze ile , maksudu Kabe’nin Rabbi olan kimse arasında fark vardır.Rivayet edilir ki Allah’ın veli kullarından biri hacca niyet etmiştir.Bu zatın bir de oğlu vardır.Oğlu babasına nereye gideceğini sorunca babası:”Beytullah’a gideceğini söyledi. Çocuk Kabe’yi gören , Kabe’nin rabbini de görür zannetti ve babasına Niçin beni de yanında götürmüyorsun? Dedi.Babası :”Sen henüz küçüksün” deyince çocuk ağlayıp sızlanmaya başladı.Nihayet babası razı oldu.ve onu da yanında götürdü Mikat’a varınca , birlikte ihram giyip telbiyelerle harem bölgesine ulaştılar.Çocuk Mescid-i Harama girdi ve Kabeyi görür görmez düştü öldü.Babası dehşete düştü.Oğlum ciğerparem nerdesin? Sana ne oldu? Diye ağlamaya başlayınca bir nida geldi:”Sen Beyt’i istemiştin, onu buldun.Oğlun ise Beyt’in rabbini istedive O’nu buldu”Çocuğun cenazesi kaldırıldı.Bu arada hatiften gelen bir ses şöyle diyordu:”O ne bir mekandadır,ne arzdadır,ne de cennettedir.O melik-i muktedir olan Allah katındaki sıdk makamındadır.


HELAKA DERECE DERECE YAKLAŞMAK

 

HELAKA DERECE DERECE YAKLAŞMAK 

Hak Teala’nın mekr-i ilahisidir.Araf suresi 182 ayetinde buyrulur:”Ayetlerimizi yalan sayanları bilmeyecekleri noktalardan derece derece, yavaş yavaş helaka yaklaştırırız”. Sehl b.Abdullah Tusteri hazretleri bu ayetin manası hakkında şöyle demiştir:”Onlara nimetleri artırarak mühlet verir, şükrü de unuttururuz.Nimete meyledip de, nimeti verenden uzaklaştıkları an cezalandırılırlar” Bu ayet

Ülkeyi yaklaşık çeyrek asırdır yönetenlere bir uyarıdır.Çevrelerinin ülke imkanlarını ihale ederek zengin edildiği bu günün ortamında , süper zenginler üretilmektedir.Bu hal bir sarhoşluktur.Dünyevi ve uhrevi hesabı unutmaktır.

 

TAİF

 

TAİF”İN İSMİ

Hz.İbrahim peygamber, karısı Hacer7i ve çocuğu İsmail'i Hak teala’nın emri gereği Mekke’de bırakınca  şöyle söylemişti:” Ey rabbim burayı emin bir şehir yap.Halkından Allah’a  ve ahiret gününe inananları çeşitli meyvelerle besle..”(Bakara 126).Bunun üzerine Hak teala Cebrail'e emrederek Filistin beldesinde meyvesi bol olan bir köyü Mekke’ye nakletmesini  emretti.Cebrail, o köye gelip kökünden söktü ve getirdi.Kabe’nin etrafında yedi kez tavaf ettirdikten sonra Mekke’ye üç konaklık mesafede bir yere bıraktı.Burası Taif dir.Adını Cebrail’in kendisini tavaf ettirmesinden almıştır.Mekke’nin meyvesinin çoğu buradan gelmektedir.Dünyanın çeşitli yerlerinden meyve Mekke’ye gelir aynı anda yaz, güz ve kış ve ilk bahar meyvelerini aynı anda bulmak mümkündür.  

 

KABE

 

KABE’YE BAKMAK İBADETTİR

Efendimiz buyurmuştur:” Allah Teala, Kabe üzerine her gün 120 rahmet indirir.Bunun, altmışı tavaf edenler için, kırkı namaz kılanlar için ve yirmisi de Kabe’yi seyredenler içindir”

 

İSMAİL KELİMESİ,

 

İSMAİL KELİMESİ

Hz.İbrahim a.s Hak Teala’ya yalvarıp kendisine bir erkek evlat vermesini ister.ve dua ve tazarru’da bulunurken “İsma’ ya iyl” (işit ey iyi” diyordu. “İyl” İbranicede Allah demekti. Hak teala bir evlat ihsan edince onun adını  “İsmaiyl” koydu. 

 

SÜNNET OLMAK

  

SÜNNET (HITAN) OLMAK

Uulemanın çoğunluğu çocukların sünnet edilemsini müekked sünnet olarak kabul etmişlerdir.İbrahim peygamber hariç diğer bütün peygamberler , bir üstünlük nişanesi olarak sünnetli ve göbekleri kesilmiş olarak doğdular.Hz.İbrahim 120 veya 80 yaşında ardından gelenlerin “ sünnet olmayı” dini bir adet kabul etmeleri için kendini sünnet etmiştir

 

30 Mart 2025 Pazar

PEYGAMBERİMİZİN SAÇLARI

 Efendimiz SAV saçlarını ortadan ayırarak tarar idi.Hercuma günü namaza gitmeden evvel bıyıklarını dudakları meydana çıkacak şekilde kısaltır idi.Hadis-i Şerifte:Bıyıkyarı kısaltın, saçları uzatın” buyrulmuştur.Meleklerin teşbihlerinden birisi:” Sakal ile erkekleri, saç ile kadınları süsleyen Allah’ı teşbih ederiz” dir.


HZ.İBRAHİM ŞERİATINDA FARZ OLAN ON ŞEY

 

HAZRET-İ İBRAHİM ŞERİATINDA FARZ OLAN ON ŞEY  

Bazı hususlar Hz.İbrahim peygamber şeriatında farz iken bizde sünnet olan on özellik mevcuttur.bunlar; Mazmaza(ağzı su ile çalkalamak), istinşak (burnu iyice yıkamak), saçları ortadanr ayırmak,, bıyıkları kısaltmak,ve misvak.Riğer beş husus ise ; Sünnet olmak , etek ve koltuk altı kıllırını temizlemek, tırnakları kesmek, büyük ve küçük abdestten sonra su ile istinca(necasetten temizlenme).

 


ÖLEN ÇOCUKLARIN KEFİLLERİ

 

ÖLEN KÜÇÜK ÇOCUKLARIN KEFİLLERİ 

İbrahim kelİmesi’nin “Eb” ve “Rahim” kelimelerinden oluşan  Süryanice bir kelime olduğu söylenmiştir.Çocuklara olan merhametinden dolayı İbrahim Peygambere böyle denmiştir.Zira Hz.İbrahim ve eşi Sare kıyamete kadar müminlerin ölen çocuklarının kefilleridir.

 

28 Mart 2025 Cuma

BİDAT EHLİNE HOŞ NAZARLA BAKMAK

 

Rivayet olunur ki İbnü’l Mübarek , bir gün rüyada görüldü.Kendisine:” Rabbin sana nasıl muamele etti?” diye soruldu.O da “ Bir gün bir bidatçıya hoşgörüyle baktığım için , beni azarladı ve beni otuz sene bekletti.Bana , “ Dinde benim düşmanıma düşmanlık etmedin, “ buyurdu.şeklinde cevap verdi.Bu hatırlatmadan sonra zalimlerle düşüp-kakmanın akıbetinin nice olacağını var sen hesap et! Din ve mezheplerde ayrılığın çoğaldığı ve halkın bozulduğu bir dönemde , Resulullah’ın sünnetine sarılan kişyiye yüz şehit sevabı verilir.Nitemim hadiste “ Bir dönem gelip, sünnetim eskiyecek , bidatler yeşerecek; o günde sünnetime sarılan kişi garib ve yalnız kalacak , insanların bidatlarına tabi olanlar ise elli veya daha çok arkadaş bulacaklardır” buyrulmuştur. Sohbet ve arkadaşlığın gerçekten insan üzerinde büyük bir tesiri vardır.

Hafız Şirazi şöyle der:Meclisin piri vaizin ilk sözü şudur: Seninle aynı değerleri paylaşmayanlarla dost olma”

 

DİNLERİNE UYMADIKÇA,


Hak teala Bakara suresi 120 ayetinde buyurur”Dinlerine uymadıkça Yahudiler de hırıstiyanlar da asla senden razı olmayacaklardır. De ki: Doğru yol, ancak Allah’ın yoludur.Sana gelen ilimden sonra onların arzularına uyacak olursan, andolsun ki , Allah’dan sana ne bir dost ne de bir yardımcı vardır”.

Bu hal kıyamete kadar geçerli olacağından Devletimizi idare edenlerin Yahudi ve Hırıstiyanla ilişkilerinde daima bu kuralı göz önünde tutmalıdır.

 

KIBLENİN DEĞİŞMESİ

 

Efendimiz SAV,Beni seleme mescidinde öğle namazında iken ilk iki rekatı kıldıktan sonra ayağa kalktığında Kıble’nin değişme ayeti nüzul etmiş ve efenidmiiz , namazını bozmadan yönünü, çok arzuladığı Babası İbrahim A.s ın kıblesi olan Mekke cihetindeki Kabe’ye döndürmüştür.Bu harekette iman etmiş sahabe için bir imtihandı.Bakara suresi 143 ncü ayet bu durumu açıkça belirtmektedir.Efendimize inananlar içinde dinden irtidat edecekler için bir imtihan olduğu ifade bsuyrulmuştur.

 

 

BURSA ULU CAMİ

 

Üftade hazretleri şöyle demiştir:Kabe-i Mükerreme, Medineyi Münevvere ve Kudus ü şeriften sonra Bursadaki Cami Kebir(Ulu cami) ‘den daha şerefli bir yer yoktur.BU CAMİ, Nuh peygambere iman etmiş yaşlı bir kadının evinin yeriydi.Kadın gemiye erişememiş , Allah da onu bu evde tufandan korumuştu.Bunun böyle olduğu keşf yoluyla bazı ehlullaha zahir olmuştur.Bu camide ilim ve ibadetle meşgul edeni de Allah gaflet tufanından korur.”

 

ALTI ŞEY MÜRÜVVETTENDİR

   

Hz.Ali efendimiz buyurmuştur:” Altı şey mürüvvettendir.Bunların üçü hazarda , üç de seferdedir.Hazarda olanlar ; Allah7ın kitabını okumak, mescitleri imar etmek ve Allah için dostlar edinmektir.Seferde olanlar ise , azığı paylaşmak, güzel ahlak ve günaha girmeksizin şakalaşmaktır”.

Minarelerin yükseltilmesi, mescitlerin tezyin edilmesi ve Allah7ın zikrinden alıkonulması kıyamet alametlerinden sayılmıştır.

 

DOĞRU YOLDA OLAN KİM?

 

Bakara suresinin 113 ayetinde ifade buyrulduğu üzere Yahudi ve hırıstiyanlardan her biri diğerini sapıklıkla suçlamaktalar.Hak teala ihtilafa düştükleri hususta kıyamette hükmünü verecektir.Bu durum sadece delalet fırkaları için mi geçerli yoksa, sufiler, şeyhler, alimler arasınad da carimidir?.Çünkü her gurup bir diğerini hata içinde olduğunu belirtmektedir.Bunlar arasındaki ihtilafta da Hak teala kıyamette hükmünü verecektir.Dünya menfeatı için ehli kalb ve ehli irşad olduğunu iddia eden kişilerde bu ayetin içinde bahsedilenlerdendir.


İMAN BEŞ KALESİ OLAN BELDE GİBİDİR

 

Bu kalelerden birincisi altın, ikincisi gümüş , üçüncüsü demir ,dördüncüsü tunç beşincisi kerpiçtendir.Eğer belde halkı , kerpiçten kale içerisinde ittifak halinde olursa düşman onlara erişemez.Fakat birlik ve beraberliği bırakıp ittifakı bozarlarsa , düşman önce birinci,sonra sırasıyla ikinci üçüncü dördünrce  kaleleri yıkıp mahveder.Aynen bunun gibi imanında beş kalesi vardır.Bunlar sırasıyla, yakin, ihlas, farzları ifa,sünnetelri eda  ve edeptir.Kişi edebe riayet ettiği sürece şeytan kendisine erişemez.Fakat edebi terk ettiğinde şeytan önce sünnetlere, sonra sırasıyla farzlara , ihlasa ve yakine taarruz ederek bunları yok etmeye çalışır.Bu sebeble insanın abdest, namaz,  alış-veriş  ve sohbet gibi tüm hallerinde edebe riayet etmesi gerekmektedir.

 

LÜZUMSUZ SORULAR

 

Cenab-ı Peygamberimize sorulacak lüzumsuz sorular Allah tarafından yasaklanmıştır.Yahudiler, Hz.Musa’ya lüzumsuz sorular sormuşlardı:!Bize bir ilah yap”, “Bize Allah’ı açıkça göster” gibi.Peygamber efendimize olan güvenin tam olması  için bu tür lüzumsuz sorunun sorulmaması tavsiye edilmiştir.Peygambere olan güven bir kenara bırakılıp nefsin isteği olan sorular sorulursa iman, küfr ile değiştirilmiş olur.Keza, kişiler Allah, peygamber ve raşid halifeler hususunda edebe riayet etmez ise küfre yönelirler.

 

NESHİN HİKMETİ

  

Neshin hikmetine gelince; nasıl ki bsedenin hastalıkları ile uğraşan doktor, mizaçların ve zamanın farklhılığına göre ilaçları ve gıdaları değiştiriyorsa , nefislerin ıslah ve tedavisi ile uğraşan nebiler  de nefs için bir nevi ilaç menzilesinde olan ahlaki ve dini hükümleri , Şari’in emriyle değiştirmektedir.Nefislerin gıdalaarı  ve ilaçları şeri ameller ve güzel ahlaktır.Suri maslahatların değişmesine göre o hükümleri değiştirir..Bir ilaç beden için bir dönem deva olabildiği gibi , bir süre sonra hastalık getirebilir.Aynı şekilde bazı ameller de bir dönem için iyi  ve yararlı olabildikleri  halde, zamanla insan için zararlı ve ifsad edici olabilir.Mürşid ile müridin durumunu buna kıyas et.Zira terbiye , meşreblerin durumları göz önünde bulundurularak seyri süluka girmeye bağlıdır.Bunu ise , ancak bu yolda nasibi olan, bu işin ehli gerçek mürşidler uygulayabilir.

Mesnevi de denmiştir ki;

“Neshetmeyiz” ayetinin işareti “unutturmayız” demektir.

/ Ey gafil hemen arkasında n” daha hayırlısını getiririz” gelmiştir./ Hakk’ın hükmünü kaldırıp neshettiği her Şeriat ki,

/O’nun yerine ondan daha güzelini göndermiştir.

/Bu olaylar aleminin kumandanı ancak O ‘ dur.

/Bu alemler mülkünün malik ve mlüdebbiri de O’ dur.

Dikmeyi bilen, söküp yırtmayı bilmez mi?

Satan sattığı her şeyin yerien daha iyisini almaz mı?

 

NESHEDİLEN AYETİN KUR’AN DA OKUNMAYA DEVAM EDİLMESİ

  

Kur’an da neshedile nayetin hükmüyle amel edilmez.Bu gibi durumda neshin anlamı , son inen ayetle önceki ayetteki hükmün artık sona erdiğinin belirtilmesidir.Ayetin hükmünün kaldırıldığı halde tilavetinin baki kalmasının hikmeti ise, okunması ile sevap elde edilmesidir.Çünkü Kur’an , hükümlerini öğremnmek için okunup amel etmek için okunduğu gibi  Allah kelamı olması hasebiyle , sevap kazanmak maksadıyla da okunur. 

Kuran ayetlerinin neshi ile alakalı üç durum söz konusudur.

1-    Lafzının neshedilip hükmünün baki kalması

2-    2-Ayetin lafzının baki kalıp, hükmünün neshedilmesi

3-    3-Ayetin hem tilavetinin , hemde hükmünün nesholunması

Kurtubi şöyle demiştir:Cumhur ülemaya göre nesh emirler ve nehiyler için söz konusudur.Emir ve nehiy özelliği taşımaksızın . Allah’ın Kur’an da haber verdiği olayların nesh ihtimali yoktur


KÖTÜYE KENDİ KÖTÜLÜĞÜ KAFİDİR.

 Hikmet ehli bir adam kralın huzurunda edeple durur  şöyle derdi:” İyilik edene iyiliğinin karşılığı olarak sen iyilik et.Kötüye ise kötülük olarak kendi kötülüğü kafidir” Kralın adamlarından biri bu adamın kralın yanındaki mevkiine hemde bu sözüne hased etti.Bir gün krala’bu adamın karal hakkında “ağzı kötü kokuyor” lafını ettiğini söyledi.Kral “buna nasıl inanabilirim?” dedi.Hasedci adam “İsterseniz hemen onu çağırayım size yaklaştığında elini ağzına nasıl götürecek bakın” dedi.

Sonra adamı aldı evine götürdü ve ona sarımsaklı bir yemek ikram etti.Sonra kralın huzuruna götürdü.Kral adama yanıma biraz yaklaşırmısın deyince adam ağzındaki sarımsak kokusu krali rahatsız etmesin diye eliyle ağzını kapattı.Kral bu harekete kızdı ancak bir kağıt kalem alarak valilerinden birisine bir emir yazdı.Mekmtupta bu mektubu getiren adamın derisi yüzülerek öldürülmesini ve derisinin içine saman doldurularak kendisine gönderilmesini istedi. Hikmet ehli adama bu mektubu filan valiye götürmesini istedi.adam her şeyden habersiz bu mektubu alarak yola çıktı.

Kralın bir adeti vardı iyilik yapılmasını istediği adama mektubu bizzat yazardı.Hasedci adam kralın bmu davranışını bildiği için hikemt ehli adama bu mektubun kendisine verilmesini istedi ve nihayetinde adam mektubu o hasetçiye verdi.Hasedci mükafat alırım düşüncesi ile bu mektubu söz konusu valiye sundu.Vali mektubu okudu.Padrişahın emrini hasetçiye söyleyince hasedci “ bu mektupta kastedilen kimse ben değilim filan padişaha bir daha sorun” dediysede  de vali gelen mektubun padişahın el yazısı olduğunu söyleyip teyit etmeni nedebe aykırı olacağını belirterek emri yerine getirmek için adamın boynunu vurdu.Derisin yüzüp içine saman doldurdu.ve krala gönderdi.

Birkaç gün sonra kral hikmet ehlini huzurunda görünce şaşırdı .Mektubu ne yaptığnı sordu.Hikmet ehli mektubu filan kimsenin rica minnet kendinden aldığını söyledi.Padişah: mektubu veridğin kişi ye sen benim ağzımın koktuğunu söylemişsin deyince adam:Hayır.böyle söylemedim dedi.Kral:Peki benim huzuruma geldiğinde niçin ağzını kapattın deyince Hikmet ehli:O adımn kendisine evine götürüp sarımsaklı yemek ikram ettiğini, padişahın yanına yaklaşırken ağzımdaki sarımask kokusunun kralı rahatsız etmemesi için ağzını kapattığınnı söyledi.Kral peki o halde yerine dön.Köte kötülük olarak kendi yeter” dedi.

Şair demiştir ki:”İyilik yapan karşılığında iyilik bulur, Kişi iyi veya kötü ne yaparsa , onunla karşılaşır”

 

HASED SAHİBİNİN RABBİ İLE ÇEKİŞTİĞİ BEŞ HUSUS

 Birincisi başkalarına verilen nimetlere kızar.

İkincisi, Rabbinin taksiminden hoşlanmaz.”keşke şöyle olsaydı”der.

Üçüncüsü, Allah’ın dilediğine verdiğini bildiği halde o cimrilik yapar.

Dördüncüsü, Allah7ın doostlarına yardımcı olmaz, onu ndesteksiz kalmasını ister

Beşincisi Allah düşmanı iblise yardımcı olur

 

Hased, düşmanından çok kişinin kendine zarar verir.Hasedciye uykuda yahut uyanık  bir halde iken durumu münkeşif olsa(gösterilse), kendisini şu halde görürdü: Sanki elindeki taşı düşmanın gözüne atmaya çalışırken taş kendi gözünü çıkaran  ve tekrar öfkelenip bir taş daha attığında  ikinci gözünü kör eden adam.Öfkesi arttıkça taş atmaya devam ediyor.Her defasında zararı da artıyor.gözlerinden sonra kafasıda yarılıyor.Kıskandığı düşmanı ise sapasağlam.Bütün düşmanlar şaşkın haldeki hasedcinin çevresined sevinçle kıs kıs gülerek seyrediyorlar.Hasedcinin bu hali , şeytanın maskarası olmaktan başka bir şey değildir.

 

ALLAH RAHMETİ DİLEDİĞİNE VERİR

 Bakara suresinin 105 nci ayetinde geçer.Ayet “ (Ey Müminler) Ehl-i kitaptan kafirler ve putperestler de Rabbinizden size bir hayr indirilmesini istemezler.Halbuki Allah rahmetini dilediğine verir .Allah büyük lütuf sahibidir.”.

Ayetteki Rahmet; nübüvvet, vahiy,hikmet ve yardım demektir.Allah rahmetini sadece dilediğine verir.Zira iradesine göre istediğine tahsis eder.O hak başkasına geçmez.Başkasının onda hakkı olmadığı gibi, herhangibirine vermek Allah için bir vazife de değildir.

Allah’ın muhlis kulları iki türlüdür:

1-    Hakk’ın kendi hizmeti için seçtiği abid ve zahidler;amel ve evrad sahibi kişiler.

2-Hakkın muhabbeti için seçtiği muuhabbed ve meveddet ehli kimseler.

 

22 Mart 2025 Cumartesi

VUSLAT ÇEŞİTLERİ

 VUSLAT ÇEŞİTLERİ

Alimlerin vuslatı, ilimleri ve içtihatları derecesinde, Kamillerin vuslatı ise, keşif ve müşahadeleri ölçüsündedir.

 

 

KİŞİNİN ALLAH KATINDAKİ DEĞERİ

 

KİŞİNİN ALLAH KATINDAKİ DEĞERİ

Kim Allah katındaki değerini öğrenmek istiyorsa , O’nun seni getirdiği mevkie bakman yeterlidir.Çünkü ameller işaret, haller keramet; kerametler  delil ve ilimlerde vesiledir.Şöyle bir rivayet vardır:”Kimi, Allah katındaki derecesini bilmek sevindirecekse, kalbinde Allah’ın yerinin ne olduğuna baksın.Çünkü ne zaman ki kul , Allah7ı kalbinde anarsa , Allah da oraya iner.

 

 

 

ZARARLI İLİM,NEFİS

 NEFİS NİÇİN YARATILMIŞTIR

Nefis , ilim amel ve iman için yaratılmıştır.

 ZARARLI İLMİN İŞARETİ

İçerisinde tehlikeler bulunan, aklına kötü şeyler getiren nefislerin meyledeceği ve insan fıtratının kayabileceği her ilmi, doğru da olsa bırakmak gerekir.Allah’ın , elçisine indirdiği ilmi ilahiye sarılıp Hz.Resule, halifelerine, ashabına , tabiine, müçtehid imamların yoluna uymak gereklidir.Böyle yapılırsa, zanlardan , şüphelerden , evhamlardan, hidayet ve hakikat nurundan uzaklaştırabilecek batıl davalardan emin olursun.

Alimlerden birisi demiştir ki; Kötü bir adamın ilmen ilerlemesi , suyun, Ebu cehil karpuzunun kökünde ilerlemesine benzer. Çünhktü bitki suya ne kadar kanarsa onun acılığı o denli çoğalır..Dünyalık ve şeref elde etmek için ilim öğrenmek , yakut kaşıkla insan tersi almaya benzer.Bu durumda araç ne kadar şerefli, amaç ne kadar değersiz?

 

YILDIZ İLMİNİN ÖĞRENİLMESİ

 

YILDIZ İLMİNİN ÖĞRENİLMESİ

İlmi Nücumun(yıldız ilminin) öğrenilmesi , kıble tayini  ve güneşin doğup batması gibi hususlar haricinde haramdır.Bir hads-i şerifde “ Kim ilmi nücumdan bir şey öğrenirse , sihirden bir ilim öğrenmiş gibi olur”(Ebu D7avud, Tıb 22)

 

SİHİR

 

SİHİR ÜZERİNE  

Sihrin kalbler üzerinde sevgi,  düşmanlık ve kötü düşüncelerin serpilmesi gibi konularda tesirinin oludğu inkar edilemez.Hatta kişi ile kalbi arasına girer.Bu da acı vermek ve hastalığa uğratmak iledir.Sihir; eğitim gerektiren bir takım özel işlerle uğraşan , kötü yapılı insanlardan zahir olan olağan üstü şeyler ortaya koymaktır.Eğitimle elde edildiği için mucize ve keramete benzemez.Sihirbazlar bildikleri ve yaptıkları sihirlerle Allah7ın izni olmadan kimseye zarar veremezler.Burada Allah7ın emri söz konusu değildir.Çünkü Allah küfrü, kötülük yapmayı ve zarar vermeyi emretmez.Kullarına sihrin tesiri vermesi de sihirbazın yaptığı büyünün tesirin meydana getirmekle olur.Allah denemek için o sihirbazın sihrinin tesirini bazan yaratır, bazan da yaratmaz.Çünkü her şey Allah7ın dilemesi ile olur.

Sihre en çok itibar eden, kadınlardır.Özellikle de hayz halinde iken buna çok itibar ederler.Kötü ruhların etkisi genellikle edilgen tabiatlılarda görülür.Eğer insan nefsi kadınlar ve çocuklar gibi, bir riyazata sahip değilse  veya ahlakı bozuksa kendi zararına olan şeyi bile ister.Ondan lezzet alır, hatta ona aklını, dinini, ahlakını, bedenini ve malını kaybedecek kadar aşık olur.Şeytan habistir.Eğer tılsım, muskayapan, sihir kitapları yazan bir kimse , şeytanlara küfgr ve şirk gibi , onların hoşuna giden şeylerle yaklaşırsa  şeytanlar için birer rüşvet gibi olur.Onların bazı arzularını gerçekleştirirlerNasıl ki insanlar , bir kimseyi öldürmek veya bir kötülük yapmak için ya da kendilerini bir kötülükten korumak için parayla adam tutuyorsa şeytan da rüşvet sebebiyle bazı maksatlarını gerçekleştirmede insana yardımcı olur.İşte bu yüzdendir ki sihirbazlar, pek çok iişlerinde Allah'ın kelamını pislik ve kan ile yazarlar.Konuşan ve konuşamayan canlıları kurban ederek duman tüttürerek, namazı ve orucu terk ederek , kan dökmeyi mübah sayarak mahremleri evlendirerek , Kuran7ı pislikler içine atarak ve bunlar gibi Allah7ın razı olmadığı pek çok işi yaparak şeytanlara yaklaşırlar.Bunun karşılıındaı şeytanlar onlara istediklerinin hepsini veya bir kısmını gerçekleştirmek hususunda yardımcı olurlar.