8 Aralık 2025 Pazartesi

İNSANI KAMİLLER

 Araf suresi 181 ayeti "Yarattıklarımızdan , daima hakka ileten ve adaleti hak ile yerine getiren bir millet bulunur".

Efendimizde buyurmuştur ki Hz.İsa'nın yeryüzüne inmesine kadar ümmetimden hük üzere olan bir topluluk bulunacaktır.

Her asırda mahlukat içerisinde Allah'ı en iyi tanıyan kimse , Allah'ın halifesidir.O kimse, o asrın en kamil insanıdır.Efendimiz SAV sanki "Yeryüzünde insanı kamil bulunduğu sürece kıyamet kopmaz" buyurmuştur.İnsanı kamil kıyametin kopmasını engelleyen manevi bir direk olduğuna işaret etmektir.En son insanı kamil dünyadan göçünce gök yarılır, güneş katlanıp dürülür,yıldızlar kararıp dökülür, amellerin yazılı olduğu defterler açılır,dağlar yürütülür, yeryüzü sarsılır ve kıyamet kopar.

"Kırklar"la alakalı denilmiştir ki bu kimseler hiçbir şeye sevmezler, hiçbir şeyi lanetlemezler, Emirleri altında bulunanlara eziyet ve tahkirde bulunmazlar..Kendilerinden üstün olanlara da hased etmezler.Onlar insanların en doğrusu, en yumuşak sözlüsü ve en cömertleridir.

ESMAÜL HÜSNA

 Esmaül hüsna Hak teala'nın güzel isimleridir.ALLAH ismi ,özel isim olup HakTeala'nın zatının ismidir.Diğer isimleri sıfat isimleridir.."Diğer isimler "Allah ismine izafe edilmiştir.

7 Aralık 2025 Pazar

EFLATUN

 25 Asır önce Atinada yaşayan Eflatun(platon) için Efendimiz SAV in " O nebi idi .Kavmi bilmedi" buyurmuştur.Eflatunun hocası Sokrat ise Atina sokaklarında " Kendini bil, kendini" bil diyerek dolaşırmış.

DİN ANLAYIŞI

Kemalatını tamamlayanlar  din anlayışını ikiye ayırırlar: biri Kültürel din yani şeriatla bize atalarımız tarafından öğretilen ve dayatılan Din. Diğeri de Hakikatı arayan kişilerde oluşan Kadim Din.Bunun için de Rum suresi 30. ayet vurgulanır; " O halde Hanif olarak yüzünü o tek dine yönelt, O Allah fıtratı ki Allah insanı o fıtratta yaratmıştır.Allah'ın fıtratında (yani yaratılışında) bir değişmeolmaz.Ne var ki insanların çoğu bunu bilmezler. Devamında Efendimiz SAV in Mekke yi fethi esnasında " Bedeviler inandık dediler, de ki siz inanmadınız f    akat müslüman olduk(teslim olduk) deyin.İiman henüz kalplerinize yerleşmemiştir.".

Hakikatın temeli burda yatar.Eğer iman bizim göğsümüze yerleşirse  bedenimizde bir sükunet yani sekinet hali hasıl olur.ve kalbimiz "Mutmain" olur.Aksi takdirde iman ettik desek bile " Bu iman bizde tahakkuk etmez" 

6 Aralık 2025 Cumartesi

MANEVİ DÜNYADA ÖLÜM GÜNÜ KUTLANIR

 Dünyada doğum günü kutlamalrı bir gelenektir.Manevi dünyanın geleneğinde ise veliyyullah doğum günü kutlamaz, ölüm günü kutlamkasını ister.Nedeni ise , onların ölüm günleri maneviyat tarihinde Cenab-ı Hakk'ın deryasına karışmanın tescil edildiği bir gün olduğu için bir bayramdır.Hz.Mevlana bu günhe Şeb-i Arus, düğün gecem demiştir.Evliyanın doğum günü kutlaması olmaz,çünkü ezelidirler,C.Hakkın varlığının zuhurudurlar."Hayy'dan gelen Hu ya gider" .Gideceğin yer "HU" dur.Eğer bunu bilirsen İİNSAN olursun.aksi halde hayvan olarak ölürsün, daha açıkçası telef olursun. 

5 Aralık 2025 Cuma

RUH VE MURAD-I İLAHİ(ALLAH'IN İSTEĞİ)

 Ruh asliyet itibarı ile pak ve temizdir.Fakat bu bedende oluşundan dolayı asliyetindeki paklığı ve temizliği kaybetmiştir.Murad-ı İlahi denilen Hak Teala'nın isteği insanın kendisine emanet edilen bu ruhu aslı gibi pak edere, y(Allah'a) götürmesi ve O'na ulaştırmasıdır.Emanete hiyanet etmeden, yani kaybetmeden veya kirletmeden Hak Teala ya vermek için ruhu beden binitininne Sahib kılmanın şartını ortaya koymaktır.

Nefesler sayısınca hakk'a giden yol var derler.Kıyamette kurtuluşun gösteroiği yol sorulduğunda bazıları Allah'a ulaşmak ancak Hakk'a bağlanmak, cçemiyet içinde yaşayarak halka hizmet etmekle  tevazu ve aşkla gerçekleştirildiği ifade edilir.

4 Aralık 2025 Perşembe

NASİHAT VE DEYİMLER/MAHMUT DİPŞAR EFENDİ'DEN

 Melami mürşidi Mahmut Dipşar efendinin kullandığı nasihat ve deyimler:

"Bedenimiz bizim rahmimizdir.Oradan doğabilirsen ölümsüzsün"

EhliMelamet iman üzeredir,çünkü özgür düşünür,

Kabahat yapanın günahı affolunur da kabahat görenin günahı affolmaz.

Ben beden değilim" idrakinden sonra insanlık başlıyor,

Alette "Her nefis ölümü tadacaktır" buyuruluyor.(Ankebut suresi 57)"Her ruh" denmiyor".Önemli olan içsel mürşidi bulmandır.

Bilgelik yürekten gelir, zekadan değil.

Sizin ellerinizle yaptığınız dan başka bir şey ahirette yoktur8Şura 30)

Dikkat! Söylediklerimizden sorumluyuz.Hatta düşüncemizden de.

Allah'ın işine karışmayıp, Allah'a karışınca Allah'ın işisenden zuhur eder çünkü an-ı daimdesin

Allah CC haddi aşanları sevmez.

Bir insan hakkında hüküm sonunda, musalla taşında verilir.Nasıl bilirsiniz?

Kim Allah ile oturmak isterse  ehli tasavvufla otursun.

Merhamet affeder.Affet! Adalet üzre gitme, af üzre git.

Müslümanın sözü yemin değildir, mümininki yemindir.

3 Aralık 2025 Çarşamba

DUANIN GİZLİ SIRLARINDAN

Duanın gizli sırlarından biri de şudur:Dua edeceğin isimlerin (esmai hüsnadaki) başındaki elif ve lam harflerini almaksızın asıl harflyerini alırsın.Mesela "El kebir, El Müteal" isimlerini "Kebir, Müteal" olarak alırsın .Büyük ebced hesabına göre kaç ettiğine bakarsın.Sessiz bir yerde , halvet ehlince muteber sayılan şartlara riayet ederek belirli bir sayıda zikredersin.Sayıyı fazla veya eksik yapmazsın.Derhal duana icabet edilir.Bu Allah Teala'nın izniyle kibrit-i ahmerdir(çok değerli ve tesirlidir).İstenilen sayıdan daha çok zikretmek israf,dana azı ise ihlaldir.Allah'ın isimleri zikredilirken belirlenen sayı anahtarın dişleri gibidir.Çünkü bu sayı , artırılırsa veya eksiltilirse asla icabet kapısı açılmaz. 

HAYVAN SAHİBİNİ TANIR

 İnsanla birlikte yaşayan, insan tarafından beslenmiş hayvanlar sahiplerini tanır ve onları tanıyıp itaat ederler.Araf suresi 179 ayeti :Andolsun , biz cinler ve insanlardan bir çoğunu cehennem için yaratmışızdır.Onların kalbleri vardır, onlarla kavramazlar; gözleri vardır, onlarla görmezler; kulakları vardır, onlarla işitmezler.İşte onlar hayvanlar gibidir; hatta daha da şaşkındırlar. İşte asil gafiller onlardır"

Allah'ın yarattığı şeylere ibret nazarı ile bakmayan gözleri Hak Teala görmeyen diye belirtmiştir.Ayet ve öğütleri , düşünmek ve anlamak üzere dinlemeyen kulakları,"işitmezler" diye belirtmiştir.Kalb, göz ve kulak hayvanda da olmasına rağmen hayvan bütün his ve güçlerini, geçimveya yiyip içmeye yönlendirmelerine rağmen ibretsiz,idraksiz insanları hayvanlardan daha aşağı bir konumda vasfetmiştir.

Hayvanların Hakkı tanıma  ve hakkı talep için istidatları yoktur.İinsanda ise bu istidat vardır.Ancak dünya süsüne meyletme  ve nefse tabi olma suretiyle Hakk ı tanıma(marifet) O'na talep etmekle ilgili fıtrdi istidatlarını zayi ederler.İstidatlarını zayi ettikleri için hayvandan daha aşağı olurlar.

CEHENNEM

 Cehennem ,Hak Teala'nın ahiretti hapishanesidir.Dibinin çok uzak ve derin olması sebebiyle bu ismi almıştır.Cehennemin içinde pek kızgın ateşler ve dondurucu soğuklarvardır.Derinliği yüzyetmişbeş yımmık mesafedir.

Cinlerden ve insanlardan , Allah'ın ilmine göre küfürde ısrar edecekleri kesinleşmiş bir çok kimse buraya atılacak ve burada ceza görecektir.Allah'ın kendi hür iradesi ile küfür üzere ısrar edeceğini bildiği kimse , kesinlikle cehennem ehlinden olacaktır.

Cinler , lyatif cisimlerdir.Çeşitli şekillere girebilir.Ağır ve zor işleri yapmaya güçleri yeter.

2 Aralık 2025 Salı

HEVAYA UYMAK

 Heva, nefsin dünyaya,dünya ziynetlerine yönelmesi ve onlara sahip olması isteğidir.Baur oğlu Belam haberi Kur'anın A'raf suresinde anlatılmıştır."Kendisine ayetlerimizden verdiğimiz" şeklinde buyrulan ifadede bu şahsın, manevi makamlara sahip olduğunu gösterir.Ancak bu makamının verdiği yetkiyi hevası yönünde kullandığı için bu manevi hal elbisesi üzerinden soyulmuştur.Hak Teala, peyamberleri bile hevaya uymaktan sakındırmıştır."Ey Davud, biz seni yeryüzünde hükümdar yaptık.İnsanlar arasında adaletle hükmet, hevana uyma, sonra seni Allah'ın yolundan saptırır)(Sad 26)

Ariflerden birisi demiştir ki, Peygamberlerden biri Allah Teala'ya Bel'amın durumunu  ve kendisine ayet ve kerametler verildikten sonra huzurdan kovulmasının sebebini sordu.Allah Teala şöyle cevap verdi:" Verdiklerine karşılık bir gün bile bana şükretmediEğer bana bir kez dahi şükretmiş olsa idi , verdiğim ayetleri ondan soyup almazdım"

BİR KERAMET

 Hatay Hassa söğüt beldesinde yaşamış olan Şeyh Mahmut Apak hazretlerinin bir kerametini dervişlerinden Recep Gök anlattı:"Bir tarihte bir minübüsle birlikte türbeler ziyaretine çıkmıştık.Ramazan ayı idi.Afyon konya arasında yol kenarında bir camide namaz ve iftar için mola verdik.bir camiye girdik.Yanımız da getirdiğiniz nevalelerden cami içine bir sofra kurduk.Birazdan imam geldi bizim halimizi gördü ve bundan hoşnut olmadığnı ifade eden bir tavırla cami içinde yemek yenmez diyerek çıkıştı.Şıh efendi buna alındı.Konya ya doğru yola çıktık.Şıh efendi celalli bir şekilde Konya'da kalacak bir yer lütfedilmediği takdirde bir daha Konya'ya yönünü dönmeyeceğini belirten bir kelam etti.Hava yağmurlu Konya şehrine girdik.gece vakti.Yol kenarında bekleyen bir adama "gece kalacak bir yer var mı?" diye sormak için yaklaştık.derdimizi anlattık.adama "Beni takip eden dedi.Şehir içinde bulunan 100  yıllık bir dergaha bizi götürdü.orada gece istirahat ettik.Pencereleri kalın duvarlı olmakla pencere içindeki boşluğa bazılarımızın yattığını hatırlıyorum" dedi.Evliya'nın naz makamında söylediği isteği lütufla kabul görmüş,adama gecenin bir vakti yağmur altında bizleri beklemekte idi.

1 Aralık 2025 Pazartesi

İNSAN HAYATININ SEKİZ DEVRESİ

Birincisi insan olarak yaratılmadan önceki ruhi hayat 

İinsan olarak dünyaya gelmeden önce ruh olarak yaşantımız vardır.Bu ruh yüce Rabbimize iman etmiş, buna da kendimizi yahit tutmuşuzdur.Dünya hayatımızda bu devreyi unuttuğumuz için , saadetimizin sırrı olan bu olayı Hak teala yüce Kur'an da bize hatırlatmaktadır.Bize düşen sözümüzde durup Allah7a iman ve kullak etmektir.Araf suresi 172-173 ayetleri:

"Kıyamet günü sorguya çekildiğinizde " Rabbimiz  Sana iman etmekten  ve kulluk görevimizden gafildik" dersiniz diye Ademoğullarının ruhlarına seslendik ve onları kendilerine şahit tutarak " ben sizin Rabbiniz değil miyim? dedik.Onlar da "Evet rabbimizsin dediler.Hem de "Rabbimiz bizden önce gelen atalarımız , sana şirk koşarak putlara ve putlaştırdıkları şeylere taptılar, bize kötü örnek oldular.Biz de onlara uyduk , peşinden gittik. Onların yaptıkları kötülüklerden dolayı biz mi cezalandırıyorsun? " dersiniz diye , ruhlar aleminde Rabbimize iman ettiğinize , sizi kendinize şahit kıldık"

Ruh aleminde iman etitğimiz için doğarken Müslüman olarak doğuyoruz.Ne yazık ki büyürken çevremizin etkisi ile yanlış yollara sapıyoruz.

"Doğan her çocuk mümin ve müslüman olarak doğar.Sonra anası, babası ve çevresi onu Yahudi, Hırıstiyan ya da Mecusi kılar"(Hadis-i şerif)

Bu doğuştan imanlıoldukalrı için , büluğ çağına ermeden önce ölenler, imanlı olarak ölüyor,cennetlik oluyorlar.Yanlış inançlarından çevresindekilmer onu yetiştirenler mesul oluyorlar

Anne karnında geçen 9 aylık devre

C enin rahimde gelişir yüz yirmi güne kadar canlı fakat ruhsuzdur.Canlı olduğu için diridir ve organlırı çalışır.120 günlük iken Hak Teala'nın emri ile melek, cenine ruhunu getirir.Ruh gelince cenin kendi isteğiyle hareket eder.Ana bunun farkında olur  ve ilk hareket gününü kaydederse , doğum tarihini bilmiş olur.Zira ilk hareket gününden beş ay üç gün sonra çocuk doğar.Hamile kalan ana adayının hareket ve düşünceleri , cismi ve ruhi davranışları karnındaki çocuğu etkiler.Çocuğun güzel ve yakışıklı doğması için annenin hep güzel şeylere bakması, her şeyin güzel tarafına bakması , surat asmamalı, hep gülümsemelidir.

Çocukluk devresi:Bu süre 12-15 yaşına kadardır.Bu yaşta çocuğa ilk yanlışları bilerek yahut bilmeyerek annesi ve yakınları öğretir.Dile, dene sağlık ve aile kuralları örf ve milli adetler buçağda öğretilir.

Gençlik çağı

Öömür boyu hayatına yön veren ilimleri ve sanatları öğrenmek , üretmeye başlama yada hazırlanma, askerlik,evlilik buçağda gerçekleşirBu devrede arkadaşları çok önemlidir.aslında gençlik ahirete hazırlık çağıdır.

Olgunuluk çağı

Yaşımız ne olursa olsun , öğrenici olduğumuz sürece genç; atılımcı ve cesur olduğumuz sürece olgunluk çağımız devam eder.yaşımız kaç olursa olsun

İhtiyarlık çağı

Gençlik ve olgunluk çağında ihtiyarlığımıza hazırlık yapmış isek sağlığımızı korayabilmek şartıyla aile şirketimizin karına bu çaağda kavuşuruz.Manevi yönden en verimli çağ ihtiyarlık çağıdır.

Öldükten sonra kıyamete kadar süren berzah hayatı

Bu devrede bedensiz ruh olarak yaşarız.

Sonsuza dek devam eden ahiret hayatı


Efendiimz SAV ruhlar alemi için buyurmuştur:"İnsanların ruhalrı , dünyaya gelmeden önce eğitilmiş askerler gibidir.Allah7ın emri ile aralarında bir kaynaşma oldu.O sırada bazı ruhlar birbirine yaklaştı, kimileri de birbirinden ayrıldı uzaklaştı.Birbirine yaklaşan ruhplar bu dünyada buluşur, tanışır, kaynaşırlar.Ruh aleminde birbirinden uzaklaşanlar ise yakınları da olsa anlaşamaz, uyuşamaz, ayrılırlar"

İSLAMIN ŞARTI BEŞ DEĞİLDİR

 "İslamın şartı beş"tir lafı eksiktir.İislamın temeli beştir.İslam bir muazzam binadır.bu bina sadece temelden , beş direkten midir? hayır o binanın duvarı,penceresi,çerçevesi ..nerede? Bütün binanın tamamı islamdır. 

EZHEDÜ'NNAS

 "EZHEDÜ'NNAS Fİ'L-ALİMİ VE CİRANUHU"

Manası: İlim hususunda, alimden en az istifade eden, ailesi ve komşularıdır" 

Bu hadis-i şerif Allah dostlarının hayatlarında da yaşanır.Ailesi ve yakınları onu kıymete almazlar.

SOBA VE İNSAN

 İnsan herkese faydalı olmalıdır.Soba gibi herkesi ısıtmalı, rahatlatmalıdır.Ancak sobanın yanmayanı makbul değildir.Marifet sobaya benzemek değil , soba gibi ısıtmaktır.Bazı insanlar soba kıyafetinde olduğu için halkı aldatırlar.Ancak yaklaştıkca ısıtmadıklarını görürüz.

30 Kasım 2025 Pazar

Mimar M. Sami Kirazoğlu'ndan göz yaşartan Mekke ve Medine hatıraları

ZİKİR NAMAZMIDIR?

 Kur'an da "zikrediniz" buyuruluyor. Ancak tarikat ehli hariç, müfessirler buradaki zikri "namaz kılınız" şeklinde açıklıyorlar.Halbuki Kur'anın bazı yerlerinde hem namaz kılmak hem de zikretmek emri yan yana bulunuyor.Bunların her ikisinin namaz kılmak şeklinde açıklanamayacağı aşikardır.Ülkemizdeki diyanet teşkilatının ekseriyeti tasavvufa karşı olduklarından , onların yazmış olduğu tefsir ve ilmihallerde bunun gibi mevzuya temas edilmez.Hiçbir ilmihal kitabında zikir ile alakalı bir mevzuyu bulamazsınız.Tarikatlar Kur'an daki zikir emriniyerine getirirler.Bir kısmı cehri, bir kısmı hafi şekilde.

Bu iş bir yere müntesip olmadan yapılamazmı denilebilir.Bir hoca demiştir ki "Hayyalessela" denilebilir ama Hayyalel-tarika" denemez demiştir.Bu hususta herkes kendi ihtiyarında serbesttir.Ancak şu da bir hakikattır nasılki medrese ilminde hoca gerekli ise maneviyat dünyasında da hoca gereklidir.

"Allah ile kul arasına girmemeli" deniyor.Peki, işte kur7an ortada; herkes ona bakıp farzı vacibi anlıyabiliyor mu? İlim öğrenmek herkese farz, Kurandaki yasak ve emirler herkes için , ama buna rağmen herkes onu anlıyamıyor..

Evliyaullahtan bir zat ilim öğrenirken Suriyede bulunduğu bir zamanda,bir medrese hocanının talebenin elinde bsulunan "Rabıta ile alakalı" kitabı görünce talebesine "Biz seninle aaynı zamanda tarikat arkadaşıyız" diyerek hadi seni filan yerdeki şeyhimizin sohbetine götüreyim dedi.Gittikleri yerde büyük bir kalabalık içlerinde hocasının hocaları olan zevattan 20 kişi, diküstü çökmeş sohbeti bekliyorlar.Sohbet bittikten sonra hocam sordum:Şeyhimiz alim mi?" der.Hocası :"İlimde biz onun hocasıyız.Tarikatta o bizim hocamız"

RABITA KİME YAPILMALIDIR.


Gerçek rabıta Peygamber efendimize yapılmalıdır.Çünkü o,günahsızdar,hata yaptığında hemen ilahi vahiy onu ikaz eder.Mürşidler onun varisidir.Efendimiz SAV tüm insanlığa büyük örnek, mürşitlerse hitap ettiği insanlara küçük örnektir.Rabıta ile ulaşılmak istenen şey Resulullah7ın huzurunda olduğunu idraktir.Onun ruhaniyeti isminin anıldığı yere tecelli eder.O haldeo herşeyimizi görüyor daima bizimle beraber el ele..İnsan yalnız iken yaptıklarını utandıklarının huzurunda yapamaz.Meseleyi bilen bir şahsın huzurunda üçüncü şahıslarabu hususta yalan söyleyemez.Erbabı varken müşteriye kusurlu malını methedemez.Zira yanındaki işin erbabı durumunu bilmektedir.İnsan kendini ister Allah7ın huzurunda isterse Resulullah7ın huzurunda olduğunu düşünsün  bu kötü fiiilleri yapamaz.Mademki yanımızda her şeyi bilen, her şeyi gören, işiten biri var, ne yalan söyleyebilir, ne harama bakabilir, ne de kalp kırabilir. 

DERS ALMADAN SOHBET

Manevi dünyada ilerlemek için babnın himmeti, oğlun da gayreti lazımdır.Derns almadan sohbete iştirak etmek şuna benzer.Çocuk , misafir olarak sınıfta bulunuyor.fakat okula kaydını yaptırmadığı için üst sınıfa geçemiyor.Buna mukabil ders aldığı halde vazifesini ihmal edenler de okuldan atılmaz ama boyuna sınıfta kalır, bir üst basamağa geçemez.

TARİKATLARIN VAZİFELERİNDEN:ZİKİR

 zikir hakkında üç ayet:

Fezkur rabbeke fi nefsike"(Allah'ı sessizce kalpten zikret)

bu zikir en kolay zikirdir.Hiçbir iş ve meşguliyet buna mani olamaz. Bir başka ayette :"Onları , iş güç ve meşgaleleri , Allah7ın zikrinden alıkoymaz" buyruluyor.Halbuki insan başka birisiyle konuşurken nasıl lisanen zikredebilir? Demek ki buradaki mevzubahis zikir , bu kalbi zikirdir.İnsan; işinde gücünde alışverişinde iken bütün bu işlere nazır olan Allah7ı hatırlarsa , işte bu bir zikirdir.Ve bunu hatırlamak insanı bütün menhiyattan korur.Ne karşısındakine yalan söyleyebilirnede onu haksız bile olsa -kırabilir.Bir komutan, ere bir emir verse  ve bu arada emri yerine getirip getirmediğini kontrol etse , o er yerinde durabilir mi? iş gücü her ise bırakır , emri yerinegeterimeye koşar.Komutan askere "yürü" dersonra bir dikenlik yahut çamurlukta"Yat" der, herkes yatar."Burası dikenli, çamurlu ben yatmam" diyen asker olabilir mi? İşte Hak Teala'nın emirlerine deböyle ittiba gerekir.

Bu iki ayeti tamamlayan üçüncü bir yaet vardır:"Üç kişi olduğunuzda dördüncünüz, dört kişi olduğunuzda beşinciniz Allah'tır.Bundan az veya çok kaç kişi olursanız olun bir fazlanız Allah'tır.(Mücadele 7).ayet-i kerimesidir.Demek ki insan her işte ,her vakitte bunu hissetmelidir..Allah, bir başka ayette bizi sabah akşam  yahni sabahtan akşama kadar zikredavetediyor.Demek ki bu bir emirdir.Biz bir an zikirden hali kalırsak o an için bu emre muhalefet etmiş olmaktayız.

İnsan ya zikirdedir ya değildir.Zikirde iken Allah iledir.bunun haricinde ise karanlıktadır.Zira ya gündüz vardır ya gece.Güneş varsa gündüzdürn, yoksa gecedir.Bunun arası olmaz.Allah ile olmayan şeytan iledir.Allah teala, kendisini unutanlara şeytanı musallat kıldığnı haber veriyor.


"


29 Kasım 2025 Cumartesi

YILANI ÖLDÜRMEK

 "EĞERÇİ ÖLDÜRMEK CAİZDİR YILANI/ EĞER AŞIK İSEN İNCİTME CANI"demişlerdir. 

Hak Teala'nın bize muamelesi bizim halka karşı olan muamelemize göre tecelli eder.Biz insanlara karşı hoşgörülü, alçak gönüllü olursak , kusurları görmezden gelirsek, Allah da bizim kusurlarımızıaffeder ve örter.

Bir Allah adamı, iişçilerinden şikayet edip , sözlerini tam olarak yerine getirmiyorlar diyen ve yakınan bir iş adamına demiştir ki:" Onlar, senin emrinde çalışan nihayet birer işçidirler.Sen ise Allah7ın emri altında bulunan bir kulsun.Silmediğin emirleri bir yana bırak, Allah7ın emirlerinden kaçta kaçını yerine getirebiliyorsun?" demiştir.

Biz emrimiz altındakilerden bir hata gördüğümüzde hemen cezalandırmaya, işten atmaya , rızkını kesmeye niyet ederiz.Halbuki allah, nice günahlarımız var ki cezasını hemen vermiyor, sabrediyor..Biz ona isyan ederken O bizi doyuruyor rızkımızı veriyor.Kendi düşmanlarını bile doyuran  ve isyanlarına sabreden Allah'dan daha cömert , daha sabırlı kim vardır? Mademki O, kendi kullarınaı yumuuşak ve affedicidir, bizde öyle olmalıyız.

LAĞV(BOŞ SÖZ)/GÜNÜMÜZDEKİ İSRAFIN EN YAYGINI

 Kur'an övülen kişilerden bahsederken "Ellezinehüm anillağvi muğridun"(Müminun suresi 3) buyruluyor.Yani Yararsız şeylerden el çekenlher felaha erdi" deniliyor.

Furkan suresinin 72. nci ayetinde "Ve iza merrü billağvi merru kirama",yani "LYüzumsuz bir şeyle karşılaştıklarında oradan geçip giderler"deniyor.Günümüzden israfın en yaygın olanı boş söz söylemektir.Günümüzde kahvelerde insanlar sabahtan akşama kadar konuşurlar ama hiç kimseye faydası olmaz.Efendimiz buyurmuştur:" Benim bakışım ibret, düşüncem tefekkür,konuşmam zikirdir" diyor. Şimdi insan nereye gitse boş yer yok, bir şxey görecek.Gördüğü şey ona Allah7ı hatırlatırsa ibret. Mutlaka düşünecek; düşüneceği şey tefekkür olursa ibadet..İşte zikri daim dedikleri bu.insan kimi düşünürse onun hali kendisinde tecelli eder.Namaza konsatre olmak için Allah'ı hatırlamaya kendimizi alıştırmalıyız.        

TEKLİF EDİLEN EMANET

 Ahzab suresi 72 nci ayetinde "İnna eradna'l emanete.."ayetini; "Biz emaneti göklere ve yerlere teklif ettik, onlar kaçındı.insan kbul etti.O zalim ve cahildir"diye terceme edilen ayeti bu tercemesinde yerine oturmayan bir durum var.Bir kerre her şey Allah7ın teklif ettiği şyeye ister istemez boyun eğer.Sadece insan isyan eder.Burada insan hem teklifi kabul ediyor, hem de bu sebeble suçlanıyor.Halbumi "hamele" nin bir anlamı da"ihanet etmek".Bu anlamıyla "Her şey Allah7ın teklifine ihanet etmekten çekindi , sadece insan bundan çekinmedi" manası çıkar.Ebussud Efendinin tefsirinde bu şekilde yazılmıştır.

28 Kasım 2025 Cuma

ALLAH'A GİDEN YOLLAR

 Hikaye edilir ki Beyazid-i Bistami, Hz.Peygamber SAV in nasıl kestiğini bilemediği için bir müddet karpuz yememiştir.Şems-i Tebrizi ise Bistami'nin karpuz hikayesi nedeniyle perdeli(mahcub) s bulunduğunu söylemiştir.ÜFtade hazretleri ise " Her halde şems-i Tebrizi , zühdünün fazlalığının Bistami yi perdeli kıldığını söylemek istemişytir.

Halbuki hakikatte hem Beylazid hem Şems tam anlamıyla kamildirler.Şu kadar var ki Biustami riyazet yoluyla, Şems ise marifet yoluyla Hakk'a vasıl olmuşlardır.Allah'a giden yollar ise pek çoktur.Fakat riyazat yolu daha sağlam ve güvenlidir.Zühdü galip olan kimseye bir müddet maneviyat yolu açılmayabilir.Fakat açıldığında da varacağı yere bir defada varır.

İşte bu sebeblerledir ki , şeriat ve tarikatta kemal noktasına ulaştığı için hallac, kendini zaptedememiş ve bilinen uslup ile işin hakikatını ifgade etmek durumunda kalmıştır.

Allah Teala'nın inayeti , insanı önce kabule, sonra zühd ve riylazata , daha sonra aşk ve hale, en sonunda da hakikat alemine götürür.. 

YAHUDİ NİÇİN SOL YANINA SECDE EDER?

 "bİR ZAMANLAR DAĞI  iSRAİLOĞULLARININ ÜZERİNE GÖLGE GİBİ KALDIRDIK DA ÜSTLERİNE DÜŞECEK SANDILAR"

Hz.Musa tur dağına gidip Tevratın hükümlerine getirip israiloğullarına okuyunca onlar bu zor mükellefiyetleri işittiler ve ona göre hareket etmekten kaçındılar.Bunun üzerine Hak teala emretti, dağ kökünden sökülüp İsrailoğullarının tepesine dikildi.Öyle ki onların konakladıkları yerin tamamı üzerini kapladı ve üzerinde dağın olmadığı kimsze kalmadı.İsrailoğullarının konakladıkları yerin yüz ölçümü 35 km.2  idi.Onlara " İçerisinde bulunan hükümlerle birlikte Tevrat'ı kabul ederseniz ne ala! Yoksa dağ üzerinize kaldırılacaktır" denildi.

Dağın başlarına dikildiğini görünce hepsi sol yanı üzre secdeye kapandı, sağ gözleri ile üzerlerine düşmesinden korkarak dağa bakıyordu.Bu sebeble bütün yahudiler sadece sol yanları üzere secde ederler ve "Bu , bizden azabı kaldıran secde şeklidir" derler.İsrail oğulları bu mükellefiyeti zorla kabul etmiştir.Bu zorla kabul nedeniyle , yahudiler ilk fırsatta onu tahrif etmeye başlamışlardır.

YAHUDİLER DÜNYANIN HER YERİNDE MEVCUTTUR

 Hak Teala hazretleri A'raf suresi 168 ayetinde buyurmuştur:"Onları('yahudileri) gurup gurup yeryüzüne dağıttık" Yeryüzünün her bir bölgesinde onlara rastlamak mümkündür.Hakkı kabul etmeyip ondan yüz çevirdikleri için kendilerine bu ceza verilmiş, böylece tekrar bir araya gelip güç ve kuvvet sahibi olmaları engellenmiştir.

Bugün İsrail devleti güçlü gibi gözükmekte ise de bu Hak teala'nın bir imtihanıdır.Yaühudinin para gücüne tamah edip onları fikrenve kalben destekleyenler bu davranışlarından dolayı Hak Teala tarafından belaya uğratılacaktır.Çünkü yahudi değersiz olan dünya malına tamah edip insanlar arasında hakemlik yaparken rüşvet alıyorlar ve dünya malı karşılığında Allah7ın kelamını tahrif ediyorlardı.

Rabbani mevhibeleri ve ruhani keşifleri dünyevi menfeatlar elde etmeype vesile kılmak , nefislerin özelliklerindendir.Nefisler onları , mal ve şeref elde etmek , lezzet ve şehvetlerini tatmin etmek için kullanırlar.Sonra da :" Biz nasıl olsa bağışlanacağız." Çünkü biz , bu gibi hata ve kusurların bağışlanacağı bir makama ulaştık" derler

HASF(YERE BATMA)

 Enes b.Malik'ten rivayet edilmiştir.Resulullah SAV Efendimiz " Ümmetin içerisinde hasf(yere batma) olayıvuku bulacak mı?" sorusuna "Evet" diye cevap vermiş. "Bu ne zaman olacak yaResulallah?" denilince de " İpek giydikleri, zinayı mübah gördükleri, çokca şarap içtikleri, örtü ve tartıda hileye kaçtıkları , ud, tanbur gibi çalgı aletleri  ve kadın şarkıcılar edindikleri , def çaldıkları ve Harem'de avlanmayı helal saydıkları zaman" buyurmuştur.  

CUMA GÜNÜ

Rivayet edilir ki yahudilerde bizde olduğu gibi Cuma gününü kutsal saymakla emrolundular.Fakat onlar Cumayı terk edip cumartesi gününü tercih ettiler."Cumartesi günü , ancak onda ayrılığa düşenlere (farz) kılındı"(Nahl 16/24) ayetinde kastedilen de budur.Onlar bu günle imtihan olundular.Bugünde onlara balık avlamak haram kılındı.Ayrıca bu güne hürmet etmeleri emredildi.

27 Kasım 2025 Perşembe

UUYARMAK,KÖTÜLÜKTEN MEN ETMEK BİR VAZİFEDİR

İisilamda uyaarmak, kötülükten men etmek bir mü'mine vazifedir.Bunu yapmadığı takdirde o toplumun başına gelen bela ve ceza, uyarmayan kimselere de gelir.Uyarma,tebliğ etme ve men peygamberlere bir vazifedir.Bunu yapmayan vazifesini yapmamış olur.Araf suresinin 165 ayetinde:"Onlar kendilerine yapılan uyarıları unutunca , biz de kötülükten men edenleri kurtardık.zulmedenleri de yapmakta oldukları kötülüklerden ötürü şiddetli bir azap ile yakaladık"

Bu ayet,cumartesi günü balık avlama yasağına muhalefet eden sahil kasabası halkı olan yahudilerden Eyle halkı hakkındadır.Hak Teala bu beldenin davranışlarını ve azaplarını Efendimiz SAV e haber vermiştir.Yaşanmış bir hadiseyi Medine'deki yahudilerin alimleri bilmekte idi.Sebt günü denile ncumartesi günü av yasağı mevcut iken balıklar sürüler halinde o gün sahile gelmekte idi.Bu durum aslında onların imtihanı idi.Avlanmak isteyen yahut hile ile avlananlara,o halkın salihleri bunu yapmamalarını ikaz olarak emrediyorlardı.ancak halkın bir kısmı bu yasağı hile ile deldiler.Balıkların giriş çıkış yoluna cumartesi günü ağ ile barikat kurdular ve balıklar çıkamadı.Ertesi gün bu balıkları avlayarak güya cumartesi avlanmadıklarını göstermekte idiler.

Bu tip sözde emre uyma ama aslında emre muhalefet davranışlarını men eden bir topluluk vardı.Haktela kötülükten men edenleri kurtarmış diğerlerinin üzerine elim bir azap indirmiştir 

23 Kasım 2025 Pazar

İBNİ ARABİNİN ESEFİ

 Şeyhül Ekber muhyiddin ibni arabi hazretleri şöyle demiştir:" Birisi hariç Cenab-ı Peygamberden sadır olan tüm sünnetleri yerine getirdim.Yapamadığım sünnet şu idi:Resulullah SAV kızıHz.Fatıma'yı Hz.İle evlendirdi.Onunh evinde tekellüfsüz gecelerdi.Benim kız çocuğum olmadığı için bu sünneti işleyemedim"

ALLAH'TAN KORKMANIN ALAMETİ

 Allah'tan korkmanın alameti, dünyayı ve halkı terk etmek, nefis ve şeytan ile savaşmaktır.Demişlerdir ki : Korku içinde bulunman, merhamet olunmandan iyidir.Çünkü önce kötülüklerden temizlenmek, daha sonra iyiliklerle bezenmek gelir.

TEVBENİN ÇEŞİTLERİ

 Tevbe iki çeşittir.Zahiri tevbe veBatıni tevbe. Tevbe, "dönmek" demektir.

Zahiri tevbe , şeriatın emirlerine muhalefetten ibaret olan zahiri günahları terk etmek azaları emredilen taatlarda kullanmaktır.

Batıni tevbenin ise kısımları vardır:

KALBİN TEVBESİ, batıni günahlardandır ki zikirden gafil olmaktan iibarettir.Bu zikir vasfını kazandığında , dil sussa dahi kalbi susmaz.

NEVSİN TEVBESİ, dünya alakalarından kesilip , az ile yetinmek ve iffetli olmaktır.

AKLIN TEVBESİ, ayetlerin batınlarını ve Allah'ın yarattıkların durumlarını tefekkür etmektir.

RUHUN TEVBESİ, ilahi marifetlerle süslenmektir.Sırrın tevbesi ise dünya ve ukbadan yüz çevirdikten sonra Ulu Hazret'e yönelmektir.

AYNI TİYATRONUN TEKRARLANMASI

 Bir tiyatro eseri , oyuncular taraından sahnenelince ve bu gösteriye halk sürekli teveccüh edince,aynı seneryo yezlerce kez tekarlanır.Hatta oyuncuları yaşlanmış olsa dahi yerine yeni oyuncular gelir ama seneryo aynıdır.

Tarihin tekerrürüdür dediciğimiz şeyler geçmiş insanların yaşamlarından dolayı başlarına gelen ceza ve belaların bu gün yeniden yaşanmasıdır.Halbuki o insanlar geçmiştir,ancak gelecekte olacağa ,yeni insanların aynı hataları tekrar ederek aynı akibete düçar olmaları bundandır.

Çünkü ceza ve belaya uğramalarının kaynağında nefis denen kötülük üretme merkezi vardır.Nefsi emmare canavarının yedi başından türeyen kötü ahlaklar canlanarak toplum içinde yaşandığı vakit Hak Teala'nın ezel kanunları devreye girerer ve önceki ümmetlerin başına gelen akibetler bugün de yaşanır.Kur'anın ifade buyurduğu eski aktörler bugünde sahnededir.Firavun kimdir? Haman Kimdir?Ebu Cehil kimdir?Baur oğlu Belam kimdir? Karun kimdir? Bunların bugünde karşılığı vardır.Bu nedenle Kur'an ve içindekiler her an yaşanmaktadır.Eskiden Mısır topraklarında FGiiravun baş iken bugün İsrail devletinde karşımıza Netenyahu olarak çıkmaktadır.Mısırdaki isirailoğullarının erkek çocuklarını öldürürken bugün Gazzede, çocuklar katledilmektedir.

Ancak Yegane güç ve kuvvet sahibi Allah teala, Musa'sını mucizeleri ile birlikte elbet gönderecektir.Ne zaman?...Adına müslüman denilen ülkelerin prenslerinin , krallarının ,katillerinin sığındıkları Amerika tarafından aşağılandıkları ve alaşağı edilmelerinden sonra . 

22 Kasım 2025 Cumartesi

HAVATIRI DEF ETMEK

 Zikir esnasında kalbe gelen havatırları(dünyevi işleri) def etmek için en tesirli şeyihn Tevhid olduğunu belirterek tevhidi telkin etmiştir.

MELEKLERİN TESBİHATI

SUBBUHUN KUDDUSÜN RABBÜL İZZETİ EBEDEN LA YEMUT"

(O her türlü eksiklikten münezzeh ve çok uzaktır.İzzet sahibi olan Rab ebediyyen ölmez)

DÜNYA İLE MEŞGUL OLMA DÜŞÜNCESİ

Hac suresi 52 ayetinde Hak Teala buyurmuştur::"Senden önce hiçbir rasul ve nebi göndermemiştik ki o, (bir şey) arzu ettiği zaman , şeytan onun arzusu içerisine mutlaka (onu dünya ile meşgul edecek bir düşünce) atmış olmasın.

DÖRTLEME:DÖRT İHLAS BİR FATİHA

 Necib Sultanım "Dört ihlas bir Fatiha" diye buyurduğu için zikre başlanacağı zaman "Dört ihlas bir Fatiha" deriz .

Niçin "Dört" diye insanın aklına gelir.Dörtleme(terbi') sırrı, külli hakikatlarda geçerlidir.Mesela arşı Azam dört köşelidir.Kainatın yaratılışında mevcut olan ana unsurlar dört tanedir.Kabenin dört rüknü(köşesi) vardır.Musa peygamberin Allah ile sözleştiği süre (dördün on katı olan) kırk gecedir.Adem a.s ın yaratılışı ile ona ruh üflenmesi arasında geç en süre ahiret cumalarından dört cumadır.Şekillerin tesir bakımından en mükemmeli ; birler,onlar, yüzler ve binler basamağında dörtlü surettir.Nitekim Resulullah efendimiz SAV " Ashabın en hayırlısı dörttür.Seriyyelerin en hayırlısı da dörtyüz askerden oluşandır" buyurarak bu gerçeğe işaret etmiştir.

Dört büyük melek,dört mevsim, akla gelen dörtlemelerdendir. 

20 Kasım 2025 Perşembe

ŞUM TUTMAK(UĞURSUZ SAYMAK)

 Efendimiz SAV  "Bir şei uğursuz sayma şiirktir" buyurmuştur.

Abdullah b.Abbas demiştir ki: Bir kimse evinden çıkar, sonra bir şeyi uğursuz saydığı için evine geri dönerse müşrik veya asi  olarak dönmüş olur".

Karganın gaklamasını , bazı insanlar uğursuzluk saymış olup bu şirktir.

Uğursuz sayma sadece uğursuz sayana zarar verir.

Efendinmiz SAV Her kulun kalbine bazen bir şeyi uğursuz sayma hissi girer.Kişi bunu hissettiği zaman şöyle desin:"ALLAHÜMM LA TAYRE İLLA TAYRUKE VELA HAYRA İLLA HAYRUKE VELA İLAHE GAYRUKE VELA HAVLE VELA KUVVETE İLLA BİLLAH MA ŞAALLAHÜ KANE LA YE'Tİ BİLHASENEKE İLLALLAHÜ VELA YEZHEBÜ BİSSEYYİETİ İLLALLAHÜ VE EŞHEDÜ ENNELLAHE ALA KÜLLİ ŞEYİN KADİR

Allah'ım senin uğursuz kılman dışında bir uğursuzluk yoktur.Senden başka hiçbir ilah yoktur.Güç ve Kuvvet sadece Allah'a aittir.Ancak Allah'ın dilediği olur.İyilikleri veren de Allah, kötülükleri gideren de Allah'dır.Allah'ın her şeye kadir olduğuna şahitlik ederim" 

Efendimiz şöyle buyurmuştur:"Uğursuzluk kadında, atta ve evdedir."

Kadının uğursuzluğu ahlakının kötülüğü ve mihrinin fazlalığıdır. Çocuk doğrmamasından da olduğu söylenmiştir.Atın uğursuzluğu, uysal olmayışında  veya kendisi ile gazaya çıkılmamasındandır.Evin uğursuzluğu ise dar oluşunda veya aşırı sıcak(yahut) soğuk oluşundadır.


SİHİR İLMİ

 Hak Teala bu ilmi kendi yaratmıştır.Ancak insanlar için fitne olsun diye. Bu ilim mülk edinmek ve riyaset arzusuna vesile olmaktadır.Bu nedenle Hz.Musa ilk mucizesini Firavun'a gösterdiği vakit Firavun bu mucizeyi kavminin eşrafı ile istişare ettiğinde "sizi yurudnuzdan çıkartmak ve idareyi israiloğullarının eline vermek istiyor" demiştir.

Sihir lügatte acaip işler ortaya koymak için başvurulan ince hileler manasına gelir.Bu kelimenin asıl manası bir şeyin gizli olmasıdır..Karanlığı kişiyi gizlediği için gecenin sonuna "seher" denilmesi de buradandır.

18 Kasım 2025 Salı

NAFİLELERDE HAFIZAYI GELİŞTİRME USULÜ

 Hazret-i Ali efendimiz ,Resulullah'a gelerek:"Ya Resulallah sizin yanınıza geliyorum hadisi şerifi öğreniyorum sonra unutuyorum.Ayeti öğreniyorum sonra unutuyorum.Unutmamak için ne yapmalıyım? deyince Efendimiz ona bir namaz tarif ediyor.Bu nafilelerde hafızayı geliştirme namazdır.Usulü şöyledir:Cuma gecesi teheccüd vaktinde kalkar dört rekat namaz kılarsın.Birinci rekatta Fatiha ve Yasin suresini okursun.ikinci rekatta Fatiha ve Duhan suresi okursun.Üçüncü rekatta fatiha ve Secde suresini okursun.Dördüncü rekatta Fatiha ve Mülk suresini okursun.Bu şekilde 7 cuma gecesi aynı  şekilde namaz kılarsın" buyurmuş.Deneyenler bu usulden fayda görmüşlerdir.

UNUTKANLIK VE SEBEBLERİ

 Birisi Büyükçınar hoca'ya sormuş:"Hocam , isimleri çok unutuyorum.Bunun belli bir sebebi var mı?

İinsan kendisini çok iiihmal ediyor.İsraf denince akla yemek israfı gelir.Halbuki kendini ihmal daha büyük bir israftır.İinsan hangi kabiliyetini kullanmazsa, o kabiliyet önce azalır sonra hiç kullanamaz olur.Beynimizinde bir çok kabiliyetleri vardır.Bunlardan bir tanesi Zakire kabiliyeti.İnsan muntazam olarak bir şey ezberlemezse  ezber kabiliyetini kaybeder.Ezberlemek için çok kansantra olmak gerekir.Günümüzde beyni yoran çok şey vardır.Beyni iki şey yorar:1-Ses. 2- Kötü koku

Gürültü beynimizi dolduruyor.Gözümüz kulağımız ne alırsa onu beyne taşır ve beyni doldurur.Bir şey hatırlamaya çalıştığımızda bu çok zor olur.Bir çukura her şey doldurulunca bulmak istediğin bir şeyi bulmak için çukurdakileri kaldırmak gerekir..Bir şeyi öğrenmek için beyni boşaltmak gerekir.

AHMET MUHTAR BUYUKCINAR Radiyallahü anh

TEFRİKAYA BULAŞMAMAK GEREKİR

 Büyükçınar hoca merhum nakletmiştir:"Mısır'da kaldığmız yurdun bir talebe cemiyeti başkanı vardı.Hem idareci, hem de bilgili bir insandı.Mısırlılar dinen yetiştikelri için başkalarını beğenmezler.Bir gün cameyi gitmiştim.Orada bulunanbir kaç türk , beni imam tayin ettiler .Namaza durduğumuz sırada başka bir gurup geldi  ve onlar ayrı bir imam tayin ederek namaza başladı.Bu gurubu teşkil eden arkadaşlar yurttaki arap arkadaşlar idi.Onlar benim türk olduğumu bildikleri için bana uymamışlardı.Biz bu şekilde namaz kılarken , yukarıda bahsedilen başkan  bir kaç kişiyle geldi.Fakat ne bize ne onlara uymadıoturup selam vermemizi bekledi.Farzı bitirdikten sonra selam verdim.Yurt başkanı bana ve yanımdaki öbür imama hitabern" Hanginiz evvela namaza durdunuz?" diye sordu.Benim önce imamlığa başladığımı öğrenince , öbür guruba dönerek niçin bana uymadıklarını sordu.Onlar da " O bir türk'tür.onu uyulmaz" dedi.Bu cevap , başkanı çok kızdırdı.Ağır sözlerle karşıyı azarlamaya başladı.Bilgisi de fevkalade olduğu için boş konuşmuyor, sözlerine deliller getirmeyi ihmal etmiyordu..Hakikaten cemaat içinde ayrılığa nifaka sebeb olmamak için imam kim olursa olsun ona uymak gerekir.Nitekim Resulullah imam münafıkta olsa uyulmasını söylemiştir.zira imamın hata ve günahı kendisinedir.(Ahmet Muhtar Büyükçınar sohbeti)

VAHİY İKİ KISIMDIR

Vahiy iki kısımdır:

1.Kur'an 2.Resulün hareketleri

"vE MA YENTIKU ANİ'L HEVA İN HÜVE İLLA VAHYUN YUHA"(Necm 3-4)

Hangileri vahiy hangileri değil? Dünya ile ilgili olanları vahiy değil.Nitekim Efendimiz buyurmuştur:"Siz dünya işlerini benden daha iyi bilirsiniz"

Bunu söyleme sebebi şudur:Bir sahabi , hurma aşılamayı soruyor.Peeygamber de bu karşılığı veriyor. Hendek savaşında Selman-ı Farisi , Resulullah'ın fikrini dinliyor ve sonra soruyor:"Bu vahiy mi yoksa sizin fikriniz mi?" Cevap:Benim fikrim..bunun üzerine Selman kendi fikrini söylüyor ve hendek kazılıyor.  

İBADET UBUDİYETTİR

 Zariyat suresi 56 ayetinde "Ve halaktül inse ve l-cinne ille li-ya-'budun" ayeti li ya'rifun şeklinde tercüme edilmiştir.Tefsirlerin çoğunda bu ayet "Ancak bana ibadet için yarattım" şeklinde anlaşılmıştır.

Li yarifun derse Bektaşi haklı çıkar.O da "Ben Allah'ı tanıyorum, seviyorum" diyor.Ama amel etmiyor.Li ya'budun "Ancak bana ibadet için yarattım" şeklinde anlarsak yirmidört saat başını ibadette nkalrıramaz.

Bu kelimeyi ibadet değil ubudiyet şeklinde tefsir etmek gerekir.Ubudiyet kullu k demektir,İbadet de ubudiyetin içine girer, Allah' ın yarattığı her şey de..Mesela askerde yat emri verilir ve asker çamura bile yatar..Bu da askerliğin gereği..Sadece talim değil, esas olan itaat.Allah da her şeyde bizden itaat bekler.İtaatın içine Resule itaat ta girer.Çünkü Resule itaati Allah emretmiştir." De ki Allah'ı seviyorsanız , bana itaat edin"(Ali imran 31) .Demek ki Resule itaat, Allah'a itaattır. Sünneti inkar dini kökten götürürNamaz Kur'an da 92 yerde geçer.Ancak tarifi yok.Tarifini Hz.Cebrail Efendimiz SAV e öğretmiş, biz Peeygamber'den öğrenmekteyiz.

KALB BOŞTU ,O GELDİ YERLEŞTİ

 Bir beyit ;"Benim kalbim bomboş duruyordu.O'nun sevgisi gelince kalbimi boş buldu yerleşti" 

Allah7ın sevgisi de ancak boş kalbe, masivadan temizlenmiş kalbe yerleşir..Dolu olan kaba ne kadar su dökersen dök, taşar gider.O kaba onu sokamazsın.Ancak içinhdekini dökersen , ondan sonra elindeki orada bir yer bulabilir.

Sür çıkar ağyarı dilden ta tecelli ede hak/ Padişah konmaz saraya hane mamur olmadan"(Şemseddin Sivasi hazretleri)

( Gönülden Allah'tan gayrısını çıkar ki Hak tecelli etsin.(çünkü) hane mamlur olmadan padişah saraya girmez)

Bir ayette "Allah'ın yüceltilmesine  ve içinhde adının anılmasına izin verdiği evlerde hiçbir ticaretin  ve hiçbir alışverişin kendilerini, Allah'ı anmaktan , namazı kılmaktan, zekatı vermekten alıkoymadığı bir takım adamlar, buralarda sabah akşam O'nu tesbih ederler. Onlar , kalplerin ve gözlerin dikilip kalacağı bir günden korkarlar(nUR SURESİ 36-37 AYETELRİ).

Ayet ticaretle uğraşmazlar, çoluk çocuğa karışmazlar demiyor da bunlar, onları zikirlerinden alıkoymaz buyuruluyor.Marifet bir dağa çekilip huzuru bulmak değil, önemli olan aynı huzuru kalabalıklar içerisinde; ticaretle meşgul olurken de bulabilmektir.Yaptığmız tesbihattan feyiz alabilmemiz için kalbin hiç olmazsa bir köşesi boş olması lazım ki hareket edebilsin.Allah zikretsin.Allah her yerdedir .Dolu olan kalbe girmez, boş gördüğü kalbe yerleşir.Tıpki hava gibi,Nitekim bir haidsi kutsi de " Yerler ve gökler beni alamaz; ancak ben müminin kalbine sığarım.

HER ŞEY ALLAH'I NASIL ZİKREDER

 Bir ayette her şeyin Allah'a zikrettiği belirtiliyor. Bu zikir ne şekilde olur? Bazıları ayetten , her şeyin bizim duyamayacağımız bir lisanla tesbihatta bulunduğu manasını çıkarıyor.Bize kalırsa bu zikir hatırlatmak manasındadır. Kainattaki her şey O' nu hatırlatır.Çünkü eşya cümleten O' nun eseridir.Psikolojide tedai denen bir hadise vardır.Mesela biz şu eşyanın filanca, öbür eşyanın falanca ustanın eseri olduğunu biliyorsak , o eşyaları görür görmez ustalarını hatırlarız. Süleymaniye camisini gören hemen Mimar sinan'ı hatırlar.Demek ki eser sahibini zikrediyor, hatırlatıyor.Hasıl ki her firma ürettiği mala patentini yapıştırıyorsa , Allah'ın mahluku olan her şey de O'ndan bir iz , bir iişaret taşır.Bu yüzden mevcudata sadece bir eşya gözü ile bakmamalı, onunla birlikte Halık'ını da hatırlamalıyız.. O zaman çevremizde her şey bize bir perde değil , O'nu hatırlatan bir ayet olur.Nasıl ki pek çok çeşitten mal üreten bir firmanın , bütün mamulleri üzerinde damgası bulunuyor ve mal bize o firmayı hatırlatıyor ; işte kainattaki sonsuz eşya da kendi başlarına farklı, O nun eseri olmak bakımından aynıdırlar.Bu suretle insan, kesret içinde vahdeti bulmuş  yahut fark etmiş olur.İinsandaki bu kademeli geçiş ; mahluktan Halık'a, masnudan Sani'ye ve eserden Müessir'e varmak suretiyle son bulur.

Her şey neden güzel?

İnsan bu şekilde düşününce , her şeyin güzel olduğunu fark eder.Mademki her şey O' nun eseridir ve O kötü yahut abes bir şey yaratmaz; o halde her şxey güzeldir.Bu durumu fark eden , daima gğüzelliklerle çevrili olarak yaşar ve mutlu olur.(Ahmet Muhtar Büyükçınar sohbeti-Nakleden Prof Dr.Cihan Okuyucu)

17 Kasım 2025 Pazartesi

DEVLET REİSLERİNİN LAKABLARI

 "Firavun" , Amalika kabilesinden Mısır ülykesinin başına geçen her hükümdara verilen lakaptır.Nitekim "Kisra" İran hükümdarlarının, "Kayser" Rum meliklerinin, "Hakan "Çin meliklerinin, "Tübba'" Yemen hükümdarlarının, "Kayl" Arap meliklerinin, "Necaşi" Habeşistan hükümdarlarının, "Halife" Bağdat hükümdarlarının ve "Sultan" Selçuklu sülalesinden olan hükümdarların lakabıdır. 

HAZRET-İ MUSA'YA VERİLEN DOKUZ MUCİZE

 Hz.Musa'ya ayrı ayrı dokuz mucizeverilmiştir.Bunlar; Asa, beyaz el, kıtlık yılları, ürünlerin azalması, tufan, çekirge,kımıl(haşerat), kurbağalar ve kandır.

15 Kasım 2025 Cumartesi

EMANETLER

Efendimiz SAV bir hadisinde buyurmuştur.Namaz emanettir, abdest emanettir,tartı emanettir,ölçü emanettir..Ölçü ve tartıya dikkat edin.Siz, geçmiş ümmetlerin helakına sebeb olan bir işi üstlendiniz." 

LUT PEYGAMBER İBRAHİM PEYGAMBERİN YEĞENİDİR

 Lut a.s, Hz.İibrahim a.s 'ın kardeşinin oğludur.Yani Hz.İbrahim, onun amcasıdır.Hz.Lut aslen Irak'ın Babil bölgesindendir.Amcası İbrahim a.s ile Şam'a hicret etmiştir.Oradan Ürüdn'e geçti .Allah Teala onu Humus bölgesindeki Sodom halıkan peygamber olarak gönderdi.

EN BEDBAHT KİMSELER

Efendimiz SAV,Hz.Ali r.a sordu:

"-Ey Ali, geçmiş ümmetin en bedbahtı olanı kimdir, bilirmisin?"diye sordu.HZ.Ali efendimiz:"Allah ve Resulü daha iyi bilir" diye cevap verdi.Peygamberimiz sav:

"-"Salih a.s 'ın devesini boğazlayanlardır" buyurdu.Sonra:

"Sonrakilerin en bedbahtı kimdir? buyurdu.Hz.Ali yine "Allah ve Resulü daha iyi bilir" dedi .Efendimiz SAV:" Senin katilin" buyurdu

SALİH PEYGAMBERİN DEVESİ

Salih peygamber yaşlanıncaya kadar kavmini davet etti.pek az zaif insanlardan ona iman eden oldu.Kavmin galebesi olan azgınlar ondan bir mucize istediler.Bu umcize gerçekleşirse iman edeceklerine söz verdiler.Kavmin ileri geleni Cünda b.Amr söz alıp el-Katibe denilen dağın yanındaki büyük ve tek kayaya işaret ederek Salih peygambere "Şu gördüğün kayadan  bize, bildiğimiz devleer gibi büyük vücutlu , kemik ve adaleleri sağlam, Acem ve arap devesi melezine benzer, öözürlerden salim ve on aylık gebe bir deve çıkar.Bunu yapabilirsen seni tasdik edip davetine uuyacağız" dedi.Salih peygamber iki rekat namaz kıldı ve rabbine dua etti.Bunun üzerine kaya , yavrusunu doğuuran deve gibi sancılanıp kıpırdamaya başladı.Sonra yarılıp çatlayarak içinde Semud kavminin istediği gibi kusursuz , güzel ve on aylık gebe bir deve çıoktı.Onlar da devenin çıkışını izlediler.Sonra deve büyüklükte kendisi kadar olan bir yavru doğurdu.Deve yavrusu ile birlikte ağaçlardan otlmayarak sulardan içerek Semud diyarında yaşamaya başladı.ona dokunulmasını, zarar verilmesini , kötülük edilmesini Salih Peygamber yasakladı.
Bu ayetin işari manası şöyledir:Avam için mucize kayadan devenin çıkmasıdır.Havas için mucize kalb taşından , sır devesinin çıkmasıdır.Bu deve marifetullah emanetini taşır ve kalıp(beden) beldesinin kuvvet ve hislerine ilahi varidat sütü verir.Bu deveyi bırakın Allah'ın arzından yesin, yani kuds bahçesinde otlasın ve ünsiyet pınarlarından içsin.Ona, şeriata muhalefet  ve tarikata karşı çıkmak kötülükleri ile dokunmayınız.Yoksa sizi , hakikate ulaşmaktan kesilip uzak kalmanın elem ve azabı yakalar.

99 PEYGAMBER KABRİ

 Denildiğine göre Rükn-i Yemani, Makam-ı İbrahim ve Zemzem kuyusu arasında doksan dokuz peygamber kabri vardır.Hud, Şuayp, Salih,ve Hz.İsmail a.s 'ın kabri bu bölgededir.Buraya hicret etmelerinin sebebi , küfür ve masiyet ehli kimselerin bulundukları o yerlere Allah'ın gazabının inmiş olmasıve oraların hayrının kalmamasıdır.Allah Teala'nın celalinden tam manasıyla korkmak ise bu gibi hayırsız yerlerden , emniyet yurdu olan Mekke'ye göç etmeyi gerektirmiştir.Nitekim Allah Teala "O'na giren, güvene erer"(Al-i İmran 97) buyurmuştur.

14 Kasım 2025 Cuma

DUA ADABI

 A'raf suresinin 55 ayeti:"Rabbinize yalvara yakara ve gizlice dua edin.Bilesiniz ki O, haddi aşanları sevmez."

Allah'a korkarak ve (rahmetini) umarak dua edin.

Amellerinizin eksikliğinden ötürü  ve müstehak olmadığınız  için duanızın reddolunmasından "korkarak ve " rahmetinin fazlalığı sebebiyle lütuf  ve ihsanının gereği olarak O'nun icabetini ve duanızı kabul etmesini" umarak O'na dua edin

Hz.Ömer efendimizden rivayet edilmiştir:" Resulullah SAV  dua etmek üzere iki elini kaldırdığı zaman , duanın sonunda onları yüzünü sürmedikçe geri çekmezdi".

Elleri yüze sürmek , bir teberrük ve bedenle ruhu bir araya getiren hakikate dönüşe tenbihtir.

Bir hacetini gidermesi için Allah'a dua eden kişinin , ellerinisemaya açması sünnettir.Sıkıntısı olan kimse dua ederken avuç içlerini yüzünün karşısına gelecek şekilde dirseklerini kaldırmalıdır.Birine beddua eden kimse de avuç içlerini aşağı çevirmeli , ellerinin üst tarafını semaya doğru tutmalıdır.Dua esnasında elleri elbisenin dışına çıkarmak da sünnettir.

Efendimiz SAV in duası:" Allah'ım , senden cenneti ve ona yaklaştıracak söz ve ameli istiyorum.Cehennemden ve ona yaklaştıracak söz ve amelden de sana sığınıyorum".

Sehl Tusteri der ki:" Kul kendisine helal olan bir hususta dua ettiği vakit Allah Teala'ya fakrını , ihtiyacını arz etmez ki Allah Teala meleklerine: " Eğer kulum kelamıma dayanabilseydi, "Lebbeyk(buyur kulum) diye duasına icabet ederdim."buyurmuş olmasın

Avamın duası söz ile, zahidlerin duası fiil ile  ve ariflerin duası nın hal ile olduğu söylenmiştir.

RABB(TERBİYE EDEN)

 Rabb, "terbiye" kökünden  terbiye eden, mürebbi demektir.Terbiye bir şeyi tedrici olarak kemale ulaştırmak manasınadır.Allah Teala zahiri teşkil eden nefisleri nimet ile, batını oluşturan kalbleri rahmet ile, abidlerin nefislerini şeriat ile , aşıkların kalblerini de tarikat adabıyla ve muhiblerin sırrını hakikat nurları ile terbiye eder.Rabb, Allah'ın ismi azamıdır.Bu sebebledir ki Allah Teala'nın bütün isimlerini tersine çevirdiğin zaman manaları bozulduğu halde Rabb isminin manası bozulmaz.Rabb kelimesi tersten okununca "Berr" olur.O& da Allah Teala'nın isimlerindendir.Hızır a.s ın söylediği nakledilen şu söz de bu hususa işaret eder: İsm-i a'zam her peygamberin , velinin  ve Allah düşmanının kendisiyle Allah7a dua ettiği isimdir."  

13 Kasım 2025 Perşembe

DOĞRU "UMUT" NEDİR?

 İmam Gazzali der ki:" Bir kimse buğday eker, çalışır, hasad edip harman yerine yığar ve sonra da:" Bundan yüz ölçek buğday çıkmasını umuyorum" derse bu, onun bir umudu olur.Başka biri ise tarlaya buğday ekmez , bir gün bile çalışmaz, gider uyur ve senesini boş geçirir harman zamanı geldiği zaman  "Bu yıl yüz ölçek buğdayım olacağını umuyornum" derse işte bu da aslı olmayan boş bir temennidir.Aynı şekilde bir kul da Allah Teala ibadet eder , Allah'a isyandan uzak durmaya çalışır ve Allah Teala'nın benim şu azıcık amelimi kabul edip eksiğimi tamamlamasını, sevabını çoğaltmasını   ve hatalı yönlerini affetmesini ümit ederim" derse bu umut olur.Fakat böyle yapmaz , taatleri terk edip masiyetleri işler Allah'ın gazap ve rızasına ,vad ve vaidine aldırış etmez , sonra da kalkıp " Ben cenneti ve ateşten kurtulmayı umuyorum " derse bu gerçekleşmesi mümkün olmayan boş bir temenniden öteye geçmez.

Efendimiz SAV buyurmuştur:"Akıllı olan , nefsini alçaltıp ölümden sonrası için amel işleyen kimsedir.Facir ise nefsinin hevasına tabiolup sonra da Allah'dan boş isteklerde bulunan kimsedir" 

GAM ÜÇ TÜRLÜDÜR

 Büyüklerden birisi şöyle demiştir.Gam üç türlüdür:

1. Yapılan taat ve ibadetin kabul olunmama endişesi

2. İrtikab edilen masiyetin bağışlanmama endişesi

3. Elde edilen ma'rifetin geri alınma endişesi

KEMALAT EHLİNİN İMTİHANLARI

 Kemalat ehlinin gönlüne doğan nefsani havatır, dünyalık, makam, başkalarının nazarında makbul olma ve halkla meşguliyet ile imtihan olmaktır.Bunlardan maksat , uzletin, tecridin ve halvetlerde Allah ile ünsiyetin kıymetini bilmeleridir.Hakkıyla şükrü eda etmeleri ve nimeti görmeleridir.

Resulullah efendimiz SAV 'in tevazularındandır: Abhabıyla beraber , onlardan biriymiş gibi oturur, hatta yabancı biri sorup öğreninceye kadar O'nun kim olduğunu bilemezdi.Biri kendilerini çağırdığı zaman "buyur" diye karşyılık verirdi.

Efehdimiz buyurmuştur:" Her şeyin bir anahtarı vardır.Cennetin anahtarı  ise miskinleri ve sabır ehli fakirleri sevmektir.Kıyamet günü onlar Allah'ın yaranlarıdır"

Mesnevi'de fakirlere hüsnü zan  hakkında denilir ki;

Yoksullar tamahkar  ve kötü huylu iseler de 

Sen yine gönül sahibini onların içinde ara.

Denizin dibinde inciler , taşlarla beraber bulunur.

Övülecek şeyler ayıplar ve kusurlar arasında olur.

Efendimizin duasıdır:" Allah'ım beni miskin olarak yaşat,miskin olarak öldürve beni miskinler zümresiyle haşret"

Hakiki miskin , Allah Teala'dan başka hiçbir şeyi olmayan kimsedir.Onlar ehlullahdır ve A'raf ashabıdır.

12 Kasım 2025 Çarşamba

KIRKLARDAN ALİ ŞİR HOCA BİR ANI

 

 Hatay Dörtyolda yaşayan Ali Şir Hocanın torunu Av.İsmail Başar anlattı.Mehmet Tatar isimli ocaklı mahallesinde yaşayan birisi yaşadığı bir durumu anlattı.Bir kıza aşık olmuş.Birisi demişki Kırklardan Ali Şir hoca'ya var derdini anlat, o sana bir çare gösterir" deyince Hoca'ya gitmeye niyet ettim ve bu niyetimi bir arkadaşıma anlattım.Gençlik arkadaşım birisine beraber hocaya gidelim dedi.Arkadaşımda bana" Tamam seninle gelirim.Ancak benimde sevdiğim bir kız var, onhu kaçıracaeğım, sende bana o hususta yardım edeceksin" dedi.Ben de kabullendim.Beraber Ali Şir Hoca'nın yanına vardık.ziiyaretinde insanlar var dertlerini anlatıp gidiyorlar.Sıra bize geldi,Huzuruna çıktık.Arkadaşım önce elini öptü hazret ona hitaben"Karaoğlan, kız kaçırmak için yaşın küçük değil mi?" deyince ikimiz dona kaldık.Bana döndü ve "Davul dengi dengine , sen o kızdan vazgeç" dedi.

Gerçekten de ben ve arkadaşım kafamızdaki bu işten vazgeçtik içimize bir soğuma geldi.

A'RAF EHLİ

 A'raf, cennet ve cehennem arasındaki perdenin üst kısımlarıdır..İkisinin arasına çekilmiş bir surdur.Araf halkı, cenentlik ve cehennemlik olanları yüzlerinden tanır.Mizan denen terazinin iki kefesi denktir.Bu sebeble remem sahibi Hak Teala'nın bir lütfunu ummaktadırlar."La İlahe illallah" kelimesinin , sahibine bir tesir ve imdadı olacağını bekliloryardı.Araftakiler, Allah teala haklarında hüküm verene kadar orada kalırlar.Sonra hak teala onları rahmetiyle cennete sokarBunlar cennete girenlerin en sonuncularıdır.Cennet ehlinin miskinleri ismi verilir.

ALLAH TEALA MUSA'YA VAHYETTİ:

 Zünun Mısri der ki; Allah, Musa (a.s) 'a vahyetti ki:" Ey Musa, ağaçların yapraklarından yiyip derelerin suyundan içen , geceye ulaşınca da bana asi olanlardan uzaklaşıp benimle başbaşa kalmak üzere bir mağaraya çekilen kuş gibi ol.

Ey Musa, hiçbir iddiacıya amelini tamamlatmamaya, benden başkasını umanların  emellerini kesmeye , benden başkasına güvenenleri helak etmeye, benden başkası ile ünsiyet edenlerin yalnızlıklarını uzatmaya ve benden başkasını sevenlerden yüz çevirmeye zatım üzerine yemin ettim.

Ey Musa benim öyle kullarım var ki , bana münacaat edip yakarırlar sa onlara kulak veririm. Bana nida ederlerse onlhara yönelirim.Bana doğru yönelirlerse onlara yaklaşırım.Bana yaklaşırlarsa ben onlara daha çok yaklaşırım.Bana yalvarırlarsa başkalarına karşı ben onlara yeterim.Beni dost tutarlarsa onlara dost olurum.Bana karşı samimi davranırlarsa ben de onlara samimi olurum.Benim rızam için amel işlerlerse ben de onları mükafatlandırırım.Ben onların işlerini çekip çeviren, kalblerini idare eden  ve durumlarını üstlenenim.Onların kalbleri için zikrim dışında bir rahatlık yaratmadım.İşte bu kimselerin hastalıkları şifadır.Kalblerinn üzerinde bir ışık vardır.Onlar ancak benimle ünsiyet ederler.Gönülleri sadece benim yanımda rahata eder ve ancak bende karar kılarlar.

9 Kasım 2025 Pazar

KÖTÜLÜKLER

 Kötülükler Kur'an da EL FEVAHİŞE diye isimlendirilmiiştir ki , kulun rabbine giden yolunu kesen ve onu seyrü süluktan alıkoyan her şeydir.

AVAMIN açık kötülüğü , yasaklanan şeyleri işlemelri , gizli kötülüğü ise nehy olundukları fiilleri gönüllerinden geçirmeleridir.

HAVAS'ın açık kötülüğü , zerre kadarn da olsa içinde nefislerinin payı bulunan işleri yapmak, gizli kötülükleri ise bir lahza bile olsa sevgiliden uzak kalmaktır.

EN SEÇİLMİŞ OLANLARIN(EHASS) kötülüğü edeplerden birini terk etmek ve herhangibir sebebe bel bağlamaktır.Gizli kötülükleri ise dünya ve ahirete ait bir nesneye meyletmeleri ve Allah'tan başka bir varlığa iltifat göstermeleridir.

Allah'a şirk koşmaktan maksat şeriat tarafından ruhsat ve cevaz verilmediği halde Allah'dan başkasından yardım talebinde bulunmaktır.

İSRAF TARİFLERİ

"Yiyiniz içiniz israf etmeyiniz"(A'raf 31).Büyüklerden birisi: "İisraf, kişinin iştahını çektiği her şeyi memesidir.

Şeyhülislam Abdullah Ensari  şöyle der:" Dünyanın tamamını lokma yapıp bir dervişin ağzına koysan, isiraf olmaz.İsraf, Hakk'ın rızası dışında harcamaktır.

Tevilatün Necmiye denilen tefsirde şöyle denilmiştir:"İsraf iki çeşittir.İfrat ve tefrit.Zaruri ihtiyaçtan fazla , şeriatın hilafına olan , tabiat, şehvet, gaflet, terk-i edep veya oburca yenen her şey ifrata girer.

Tefrit ise zaruri ihtiyaç miktarından aşağısını yemektir.Kulluk hakkını yerine getirmek için gerekli olan kuvvet ve takati bulamayacak kadar yemeyi kısmaktır.Rübubiyet hakkını eda etmek için , az yiyerek nefsi helak etmektir.Böylece ya nefsin hakkı zayi olur, ya da nefsani hazlar uğruna rububiyet hukuku zayi olur."israf etmeyin " cümlesinin manası nefsani hazlarınız için bizim hakkımızı da sizin hakkınızı da zayi etmeyin" demektir.

ÜFTADE HAZRETLERİNİN GÖRÜŞÜ

 Peygamber SAV,iftar etmeksizin peşpeşe tuttuğu oruç olurdu ki sahabe efendilerimize  bu usulü yasaklamıştır.Çünkü ,hiç yiyip içmeden oruç tutmak sahabenin bedenine zarar verecekti.Kendisi için :Ben Rabbimin katında gecelerim.O beni yedirir ve içirir" buyurmuştur.

Üftade hazretleri bu husus iç in şunu söylemiştir:" Resulullah SAV sadece zayıf ümmetine örnek olsun  için dünya taamı yemişlerdir.Yoksa hakikatta peygamberimizin yemeye ve içmeye ihtiyacı yoktu.Mübarek karınlarına taş bağlamalı ise açlık sebebiyle değil, bilakis kemali letafetinden dolayı melekut alemine uçup yükselmemek içindi.İirşad alemi olan dünyada kalmak, böylece irşad ve tebliğ görevini devam ettirmek maksadıyal karınlarına taş bağlarlar idi.Yani Resulullah SAV  , alemin hadisliğine bakardı. fakat beka tecellileri ile nimetlenirdi.

SANMAK,ZANNETMEK

 Sadece zannetmek ve  sanmak , dinin sıhhati açısından yeterli değildir.Bilakis dinin sahih olması için kesinlik ve yakin şarttır.Allah Teala, kafirleri kendilerini hidayete erdirilmiş kimseler olarak sanmaları sebebiyle kınamıştır.

Batılı taklid, şüphe, riya , dünya sevgisi ve yaratılmışların muhabbeti , kınanmıştır ve bunlar kişiye fayda sağlamazlar.

ELBİSELER

 Araf suresinin 26 ncı ayeti iki elbiseden bahseder. Biri Beden elbisesi.Diğeri takva elbesesi.Örtünecek giysiye elbise denir.Çirkin yerlerimizi (edep yerlerimizi) örtecek elbise ile ,Hak teala'nın9 yarattığı pamuk,keten,hayvanların yününden yapılır.Hak Teala'nın gökden yağdırdığı yağmur bunları topraktan bitirir , yünleri olan hayvanlar bu yağmurla hayatta kalıp elbisenin oluşumuna hayat verirler.


Takva elbiseye benzetilmiştir.Çünkü o da sahibini elbise gibi örter  ve dışarıdan gelecek zararlı etkilerden korur.İnsanın her azasından sadır olan kötülükleri, zahir ve batın yönünden örten elbise vardır.ŞERİAT ELBİSESİ, şeri hükümlerle zahirde olan kötü fiillerin çirkinliklerini örter.Yerilmiş nefsani ve hayvani sıfatların çirkinliği , batında tarikat adabı ile örtülür.

TAKVA İSE KALBİN,RUHUN, SIRRIN VE hAFİ'NHİN ELBİSESİDİR.

Kalbin elbisesi , sıdk ile Mevla'yı talep etmektir.Bu , kişinin dünyaya tamah etmesini önler.

Ruhun takva elbisesi , Hak Teala'yı gönülden sevmektir.Bununla Hak'dan başkasına (masiva) bağlanmanın çirkinlikleri gizlenir.

Sırrın elbisesi , Allah'a ulaşma yollarını müşahede etmektir.Onunla Allah'dan başkalarını(masiva) görme çirkinliği örtülür.

Hafinin elbisesi ise Hakk7ın hüviyeti ile baki olmaktır.Bu da , yaratılanın hüviyetinin çirkinliklerini örter

8 Kasım 2025 Cumartesi

ŞEYTANIN İNSANA YAKLAŞACAĞI DÖRT CİHET

 A'raf suresinin 17 ayetinde şeytanın insana dört cihette nyaklaşacağı belirtdilmiştir."...onlara önlerinden, arkalarından, sağalrından , sollarından sokulacağım ve sen, onların çoğunu şükredenlerden bulmayacaksın" dedi.

Ayette ifade edilen bu cihetlerin hakikatı ise:

".. önlerinden" yani ahiret yönünden onlara sbokulacağım.Onları ahiret hakkında şüpheye düşürteceğim.Yine hasedle onlara yaklaşacağım.Onlara zamanındaki büyürklere , alimlere ve şeyhlere hased etmeyi süslü göstereceğim.Böylece onların hallerine, fiillerine  ve sözlerine dil uzatacaklar.

"arkalarından" Yani dünya cihetinden yanlarına sokulup onları dünyaya rağbet ettireceğim.Yine onlara , asabiyet (ırkçılık, soy sopla övüne) ile yaklaşacağım ki ashaba kirama, tabiine, önceden yaşamış meşayiha dil uuzatsınlar, onları ayıplasınlar ve onlara buğzetsinler.

"Sağlarından" yani onlara, yapmış oldukalrı iyilikler bakımından  yaklaşacağım.Onları ucub( yaptığını beğenip onunla övünme) ve riiyaya düşüreceğim.Yine müridlere iinbisat(genişleme, ferahlama) hali cihetinden sokularak meşayih ile beraberliklerinde sui edebe , hürmet ve tazimi terketmeye , çok konuuşamya ve mizaha teşvik edeceğim.Böylece onların meşajih nazarında makbul olma mertebesinden düşüreceğim.

"sollarından onlara sokulacağım" yani onlara günahları tarafından yakmlaşıp günahları kendilerine süslü göstereceğim.Yine muhalefet cihetinden yaklaşıp onlara meşayihin emir  ve yasaklarına riayet etmemeyi emredeceğim.Bööylece onları reddedilme raddesine getireceğim.Onları velayet gayretinin kuvveti ve kabulden sonra red  ile helak edeceğim.

Bu dört cihet düşmanın hücum ettiği cihetler olup alt ve üst zikredilmemiştir. 

KİŞİYE YAKIŞMAYAN HASLETLER

 Ebu Cafer bağdadi der ki:" Şu altı haslet altı kişiye yakışmaz: Tamahkarlık alimlere, acele karar vermek yöneticilere, cimrilik zenginlere, kibirlenmek fakirlere, sefihlik yaşlılara,kovuculuk etmekte soylu kişilere yakışmaz"

KİBRİN FAZLALIĞI "ESTAĞFİRULLAH " DEDİRTİR

 Kadılardan birisi ,Ebu Yezid-i Bestami hazretlerine gelerek " Senin bildiktlerini biz de biliyoruz.Ancak bildiklerimiz kalbimize tesir etmiyor." dedi. Beyazıd dona :" Yanına bir miktar ceviz al, onları bir torbaya doldurup boynuna as, sonra bu şekilde şehri dolaşmaya çık.Dolaşırken şöyle bağıracaksın:

"- Kim bana bir tokat atarsa , ona bir ceviz vereceğim" Cevizler bitinceye kadar buna devam et.Eğer bu dediklerimi yaparsan , bildiklerinin tesirini kalbinde duyarsın" diye cevap verid.

Bu sözleri işitince kadı: " Estağfirullah" dedi.

Bunun üzerine Beyazid: " Bak şimdi günaha girdin, ben sana nefsin büyüklenmesinden kurtulmanın yollarını anlatıyorum, sen ise kibrinin fazlalığında n" estağfirullah" diyerek söylediklerimi hafife alıyorsun" dedi. 

7 Kasım 2025 Cuma

MİZAN,TERAZİLER

 Kıyamet günü startı haktır.Kimin "tartıları " ağır gelirse onlar kurtuluşa erenlerdir. ayette (A'raf 8) MEVAZİN (tartılar) kelimesi kullanılmıştır."tartı" ölçmektir.Ölçülen amellerdir.Tartılan şeylerin     farklı olması ve ölçülerin de bir çok çeşitleri olması bakımından MEVAZİN kelimesi kullanılmıştır.Her kul için bütün davranışlarına göre ayrı ayrı adaletli teraziler konulur.Bedeninin vasıflarını ölçmek için bir terazi,  ruhunun sıfatlarını ölçmek için bir terazi , sırrının hallerini ölçmek için bir terazi, hafisinin ahlakını ölçmek için başka bir terazi vardır.Hafi , rabbani ahlakın feyzini kabul etme kabiliyeti olan ruhani bir latifedir.Bu yüzdendir ki Efendimiz SAV "Mizana, güzel ahlaktan daha ağır bir şey konulmamıştır" buyurmuştur.Esas itibarı ile güzel ahlak yaratılmışların sıfatı değildir.Bilakis o alemlerin Rabb' inin ahlakıdır.Kullar ise o ahlakla ahlaklanmakla emrolunmuşlardır.

Kıyamet günü Allah katındaki terazi hakdan yana , doğrudan tarafa olanlar için ve iyi ameller hakkındadır.Batıl ve batıldan yana olanlar için ölçü ve tartı yoktur."Kıyamet günü onlar için bir terazi kurmayız"(Kehf 105) .

İbni arabi'ye göre Kıyamet günü mizanda tartılack olan ameller yalnızca şu yedi azadan sadır olan amellerdir.Göz, kulak,dil, el, mide , avret mahalli ve ayakların yaptığı amellerdir.Manevi ameller ise duyu organlarına dair teraziye girmiz onlar için ayrı terazi vardır. 

BELANIN GELME ZAMANI

 Hak teala,geçmiş kavimleri helak ederken gece vakti ile gündüz vaktindeki istirahat zamanlarını belirtmiştir.Araf suresi 4 ncü ayeti:"..Azabımız onlara geceleyin yahut gündüz istirahat ederlerken geldi".

Bu iki vaktin tahsisi dinlenme ve istirahat zamanıolması, azap tasavvuru ve beklentisi olmaması sebebiyledir.Gözlenmeyen bir nemit nasıl daha güzel ve tatlı olursa , beklenmeyen bela/sıkıntı da daha zor ve daha güç olur

5 Kasım 2025 Çarşamba

DİN KARŞILIĞINDA DÜNYAYI KAZANANLAR

 Efendimiz SAV buyurmuştur:"Ahir zamanda öööyle insanlar ortaya çıkar ki onlar, din karşılığında dünyayı kazanırlar.Yani dini verip dünyayı alırlar.Bu sayede koyun derisinden yumuşak giysiler edinirler.Onların dilleri şekerden daha tatlıdır.Kalpleri ise kurtların kalpleri gibidir.Allah Teala şöyle buyurur:"Bunlar beni aldattıklarını mı zannediyor.yokrsa bana karşı çıkmaya  cüret mi gösteriyorlar.Zatıma yemin olsun ki onlara öyle bir bela gönderirim ki en halim  olanlar bile şaşırıp kalır"

KURBANIN KARŞILIĞI

 Efendimiz SAV kurbanını kestikten sonar şöyle buyurdu:" Bunun kılları ve yünü , benim kıllarımın cehennemden kurtuluşu için bir fidyedir.Derisi derimin; kanı, kanımın; eti, etimin;kemikleri, kemiklerimin; damarları , damarlarımın cehennemden kurtuluşu için fidyedir.

Sababe sorar:Ya resulullah! Bu sadece sana mı mahsustur? Efendimiz:" Hayır, bunlar bana mahsus değildir.bilakis kıyamete kadar gelecek olan bütün ümmetime şamildir.Bu haberi bana Cibril, Rabb'mden getirmiştir" 

SEVAP MERTEBELERİ

 Sayıların dört mertebesi(basamağı) vardır.Birler, onlar, yüzler v e binler.Bir, birler basamağında aynıyla birdir.Onlar basamağında on, yüzler basamağında yüz, binler basamağında bindir.Aynı şekilde insanın dört mertebesi vardır.Nefs, kalp, ruh ve sır.Nefis mertebesinde yapılan nefisten sadır olan bir amel aynıyla karşılığında bire bir olur.Nitekim " Kötülüğün cezası, yine onun gibi bir kötülüktür"(Şura 40) Çünhkü nefgis birler mertebesindedir.Kalp mertebesindeki amelin karşılığı ise bire ondur.Çünkü kalp onlar mertebesindedir.Ruh mertemesindeki amellerin karşılığı bire yüzdür,Çünkü ruh yüzler mertebesindedir.Sır mertebesindeki amellerin ecri ise bire binden başlayarak katlanarak sırrın temizliğine ve niyletin hasil olmasına göre nihayetsiz sevaba kadar gider.Çünkü sır, binler mertemesindedir.

İYİLİK NİÇİN ON KAT SEVAPLADIR

 Hak Teala getirilen iyiliğe on kat sevap vereceğini vaad etmiştir.(enam 160).ayrıca 100 kat yahut 700 kat da ifade edilmiştir.İyiliiklere kat kat sevap verilmesinin hikmeti, kıyamet günü haklarını almak üzere hasımlarının tazyiki ile bunaldığı vakit kulun igflas etmemesi , eli boş kalmaması içindir.

İnsan bir iyilik getirmeden önce Hak teala ona zaten on lütuf yapmıştır.Bu lütuflar;

1- Yoktan var etmesi

2- İyilik yapmaya kabiliyetli olarak en güzel şekilde  yaratmak suretiyle ona istidad vermesi

3- Terbiye etmesi

4- Rızık vermesi 

5- Peygamberler göndermesi

6- Kitaplar indirmesi

7- İyilikleri ve kötülükleri bildirmesi

8- İyilikleri işlemeye muvaffak kılması

9- İyilik yaparken ihlası nasib etmesi

10- Kulun iyiliklerini kabul etmesi

RAFİZİLER KİMDİR?

 Rafiziler , HZ.Ebu Bekir Sıddik, Hz.ömer ül Farukdan uzak olduğunu söylemediği için Hz.Ali'nin oğlu  Hz.Hüseyin'in torunu Zeyd'i terk edenlerdir.Daha sonra bu lakab , haddi aşanlara ve sahabeye küfgretmeyi caiz görenlere verilen genel bir ad olmuştur.

FIRKALARA AYRILMAK

 Efendimiz SAV  , bir hadis-i şerifde buyurmuştur:

"Yahudiler yetmişbir fırkaya ayrıldılar.Onlardan bir tanesi hariç , diğerlerinin tamamı cehennemdedir. Hırıstiyanlar da yetmiş iki fırkaya ayrıldılar.Onlardan bir fırka hariç diğerlerinin tamamı cehennemdedir.Ümmeitim ise yetmiş üç fırkaya ayrılackatır.Bunlardan biri hariç , diğerleri cehennemdedir"

HPadisi şerifde yahudi ve hırıstiyanlardan birer fırkanın cehennemde olmaktan istisna edilmesi, onların neshedilmesinden önceki zamanlara göredir.Neshedildikten sonra bütün fırkalar cehennemdedir.

DEĞİŞMEYEN 10 HUSUS

 Hiç bir ilahi kitabda nesholunmayan, bütün hayırları kendisinde toplayan on hasleti En'am suresinin üç ayeti (151,152,153 9 AÇIKLAMIŞTIR.Bunlar dokunulmaz esaslardır.Ümmetlerin ve asırların değişmesi ile değişmemiştir.Bu hususlar sırası ile şunlardır:

1- O'na(Allah'a) hiçbir şeyi ortak koşmayın.

2- Ana Babaya iyilik edin

3-/ Fakirlik sebebiyle çocukları öldürmeyin

4-Zina yapmayın

5- Haksız yere Allah'ın yasakladığı cana kıymayın

6- Ergenlik çağına gelinceye kadar yetimin malını en güzel bir şekilde koruyun

7- Ölçek ile satılın tüm mallarda ÖLÇÜYÜ, tartı ile satılan mallarda ise TARTIYI tam adaletli yapın

8- Bir hususta hükmederken  yahut şahitlik ederken söz söylediğiniz zaman akrabanız da olsa adaletli olun.

9- Allah'a verdiğiniz sözü tutun

10- Allah'ın razı olduğu ve tabi olmanızı tavsiye ettiği dininden (İslamdan)ayrılmayın 

4 Kasım 2025 Salı

HAZRETİ SÜLEYMAN

 Hz.Süleyman Peygamber, cinnilere peygamber olarak gönderilmemiştir.Bilakis , onlara tam olarak hakim olmuş, zabt ve idare etmiştir.Efendimiz SAV in hem cinlere hem insanlara peygamber olarak gönderildiği hususunda icma vardır.

BİR TOPLUMUN HAYRI

 İbni Abbas'dan rivayet edilen bir hadise göre " Allah bir toplumun hayrını murad ederse, içlerinden en hayırlı olanları onlara yönetici kılar. Eğer bir toplum için de şer murad ederse içlerinden şerli olanları onlara yönetici kılar"

Başka bir hadiste buyrulmuştur:" Zalim, yeryüzünde Allah'ın adaletidir.Onunla intikamını alır.Sonra da ondan intikamını alır"

İlahi kitaplarda varid olmuştur:" Ben meliklerin meliki olan Allah'ın. Meliklerin kalpleri benim elimdedir.Bana itaat eden topluma o melikleri rahmet kılarım.İsyan edenlere de onları bela ederim.Bu sebeble meliklerin halleri sizin kalplerinizi meşgul etmesin .Fakat siz bana tevbe edin , onları size şefkatli kılayım".

Başka mir merfu hadiste :" Aziz ve celil olan Allah buyurur: Buğzettiğimden buğzettiğim başka biriyle intikam alırım.Sonra her ikisini de cehenneme koyarım".

Zebur'da şöyle denrilmektedir:" Ben münafıkla münafıktan intikam alırım.Sonra da tüm münafıklardan intikam alırım."

Zulüm rabbani feyzi kabul eden ruhani istidadı mutlak olarak ifsad eder.Bu nedenle doğru sözün zalime faydası dokunmaz.Zulmün en çok görüldüğü kişiler , kudret ve galebe ellerinde olduğu için idarecilerdir.

Bir hadisi şerifde buyrulmuştur:" İnsanların namazı terk etmeleri şehvetlerinin peşine düşmeleri , devlet reislerinin hain ve yardımcılarının da fasık olması kıyamet alametlerindendir"  

Bu hadisi duyan Selman-ı Farisi öne atıldı:" Babam , anam sana feda olsun bunlar olacak mı? Efendimiz SAV buyurdular:" Evet ya Selman, olacak. O zaman müminin kalbi , tuzun suda eridiği gibi eriyecek.Onu değiştirmeye güçleri de yetmeyecektir.". Selman  "Bu da olacak mı ya Resulallah" dedi. Efendimiz : " Evet ya selman, o gün insanların en zayıfı mümin olacak , onların arkasında korkarak yürüyecek.Eğer hakikatı söylese onu yerler, susacak olsa kahrından ölür"  

3 Kasım 2025 Pazartesi

VELAYET ALLAH VERGİSİDİR

 Yemen Şeyhlerinden biri hakkında şöyle bir rivayet vardır: O, bir gün yanında bir talebesi olduğu halde Zebid'den Ehvaz diye bilinen sahile doğru yola çıktı.Yolda büyük mısır kamışları olan bir yerin yanından geçerken talebesine :" Şu kamışlardan yanına al" dedi.Mürid , denileni yaptı.Kendi kendine hayret edip:"Bunları şeyh ne yapacak" dedi.

Şeyhi de ona bir şey söylemedi.Nihayet Sinaküm denilen kölelerin bulunduğu bir yere vardılar.Onlar leş yerler, içki içerler ve namaz nedir bilmezlerdi.Onların yanına vardıklarında içiyorlar, oynuyorlar, eğeleniyorlar, çalgı çalıp şarkı söylüyorlardı.Şeyh müride: "Davul çalan şu uzun boylu ihtiyar adamı buraya getir" dedi.Mürid onu şeyhin kendisini çağırdığını söyleyince hemen boynundaki davulu çıkarttı ve şeyhin yanına geldi.Şeyhin önünde durunca şeyh müridine ona kamışlarla vurmasını söyledi.Mürid, haddi tamamlayıncaya kadar adama vurdu.Sonra şeyh adama döndü ve :

" Düş önümüze haydi gidiyoruz" dedi.Oradan deniz kenarına kadar yürüdüler.Şeyh ona elbiselerini yıkamasını ve gusletmesini emretti.Gusul ve abdestin nasıl alınacağını öğretti.Adam guslettikten sonra ona namazı nasıl kılacağını öğretti.Ardından şeyh öne geçip onlara imam oldu.Birlikte öğle namazını kıldılar.Namazı eda ettikten sonra şeyh seccadesini alıp suyun üstüne serdi.Adamla :"Yürü" dedi.Adam secccadenin üzerine ayakları ile bastı ve suyun üzerinde gözden kayboluncaya kadar yürüyüp gitti.Bunu gören mürid şeyhe dönerek :" Vay benim başıma gelenler, yazık bana.Şu kadar sene seninle beraberim.Benim elime böyle bir şey geçmedi.Bu adam, bir saatte bu makama ve bu büyük kerametlere erdi" dedi.Bunun üzerine şeyh ağlayarak şöyle dedi:" Ah evladım,benim elimde bir şey yok.bunu yaptıran Allah Teala dır. Bana falan abdal vefat etti.Onun makamına falanı geçir " denildiBen de hizmetçilerin yaptığı gibi bana söylenileni yaptım.Ben de bu makama ulaşmak isterdim" dedi.

Hafız Şirazi der ki:

İyi akıbete ermek ne rintlikte, ne zahitliktedir.

İşi Allah'ın inayetine bırakmak en iyisidir.

2 Kasım 2025 Pazar

ALLAH'IN ELÇİLERİ

 Beden dünyasında Allah'ın elçileri kalp, sır ve ruhtur.Çünkü onlar Hakk7ın esrarının ve ilhamının indiği yerlerdir."Allah elçiliğini nereye(kime) vereceğini daha iyi bilir" ayetinden Onu sadece kalbe, ruha , sırra ve Allah7ın zikri ile mutmain olan nefse verir.Neticede o nefgis  "Rabbine dön"Fecr 27 ilahi hitabına hak kazanır

"GÜNAHKARLARI LİDERLER YAPTIK"

 eN'AM 123 AYETİNİN HÜKMÜDÜR."Böylece biz , her kasabada, oralarda bozgunculuk yapmaları için , günahkarlarını liderler yaptık. Onlar yalnız kendilerini aldatırlar, ama farkında olmazlar"

İdarecinin günahkar olması, idare onlarda olduğu için her türlü hile, haksızlık, baskı ve halk arasında batılı yaymaya başkalarından daha muktedir olduğu içindir.Kureyşin önde gelenleri ve mücrimleri, her yolun başına dört nöbetçi bırakırlar , bu nöbetçiler insanları Hz.Peygamber SAV e inanmaktan men ederler ve yoldan geçenlere şöyle seslenirlerdi:"Zinhar şu adamdan sakının.Çünkü o kahindir, sihirbazdır ve yalancıdır.

Hak Teala o beldenin fasıklarını orada hile yapmaları için uluları kullanmıştır.

MEERHAMETİ ALLAH LUTFEDER

 İinsandaki merhamet duuygusu, Hak teala'nın kişiye bir lütfudur.Kitap okumakla,tesbih çekmekle merhamet sahibi olunmaz, Hak teala'nın memnun edilmesiyle lutfedilir.

“Sen onlara sırf Allah’ın lütfettiği merhamet sayesinde yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı kalpli olsaydın, hiç şüphesiz etrafından dağılır giderlerdi. Onları affet, onların bağışlanmasını dile, iş hakkında onlara danış, karar verince de Allah’a güven, doğrusu Allah kendisine güvenenleri sever.” (Ali İmran, 159)

HAYAT VE ÖLÜM MUKAYESESİ

 Hakikat erbabı şöyle demiştir: Ölüm, nefsin arzularına uymakla; hayat ise Hakk7ın muhabbeti ile gerçekleşir.Yine ölüm bilgisizlikle ; hayat ise marifet iledir. Marifet hayatı ile beşeri hayat arasında fark vardır: Avam, beşeri hayat ile diridirler fakat beden kalıbının ölü gğibidirler.Mecazi varlığın karanlıklarından çıkması imkansızdır.Havas ise marifet hayatı ile diridir.Beşeri hayat, marifet hayatının aksine "Her can ölümü tadacaktır"(Ankebut 57) ayeti mucibince zeval bulur.Marifet hayatı ise "Ona hoş bir hayat yaşatırız"(Nahl 97) ile "Mümin iki cihanda diridir" hadisinde belirtildiği üzere son bulmaz.

Hafız şirazi şöyle demiştir:

Gönlü aşkla diri olan asla ölmez; biz de aşığız Şu halde alem defterinde ebediliğimiz kayıtlıdır.

BESMELENİN HİKMETLERİ

 Boğazlanacak bir hayvanı kesmeden önce besmele çekmek  gerekir aksi halde o hayvan leş hükmündedir.Boğazlanma esnasında Allah adının anılmasının vacib kılınması, can verme anının çok şiddetli olmasındandır..Allah Tealanın ismini zikretmek ise herşeyden daha tatlıdır.Bu sebeble boğazlanan hayvan üzerine "bismillah" demekle emrolunduk ki boğazlanan hayvan ölüm anında onu işitsin de Allah isminin bereketiyle , can vermenin acısı şiddetlenmesin.Bu nedenle Efendimiz SAV "Ölmek üzere olanlarınıza "La ilahe illallah" demelerini telkin ediniz.Bu can verme anındaki acıları kolaylaştırır.

Necip Kamil Hüdayi Hz. Ks.

NECİP KAMİL HÜDAİ HAZRETLERİ 2


 Necib Sultan anlatmıştı ,Ramazan bizden memnun mu?Yahut biz Ramazandan memnun muyuz?Bunu bir zata sormuşlar şöyle yorum yapmış:Ramazan bizden memnun ki her sene bize kavuşmak için on gün önce geliyor.Biz ramazandan memnun değiliz.Zira otuz gün bitince hemen ramazan bitti diye  üç gün bayram yapıyoruz(Bloğun 2017 yazılarından)

NECİP KAMİL HÜDAİ HAZRETLERİ

 
Mevlevi Kutbul İirşadı Necib Kamil Hüdai hazretlerinin 2021 yılında kaydedilmiş ses  ve görüntüsü.

 

BESMELENİN HÜKÜMLERİ

 Yemek yenirken besmele çekmek gereklidir.aksi durumda şeytan o yemeği mübah sayar.yemeğin zulmeti  ve şehveti zikrin nuru ile def edilmiş olur.Bir sofrada bir çekse bile bu o safradaki tüm kişiler için çekilmiş besmele sayılır.Yemeğe deva mederken besmele çekilmediği anlaşılırsa hemen o anda "bismillahi evveelu ve ahirahu" denilirse hata telafi edilmiş olur.

Ancak abdeste başlarken besmele çekilmemişse, sonradan hatıra gelse bile bu abdestin başlangıcında söylenmesi gereken sünnet olan besmelenin yerine geçmez.Çünkü abdestin tamamı bir tek ameldir.Yemek lokmalarının herbirisi bir ameldir.

Yiyilip içilen , giyilen veya herhangibir suretle kendisinden faydalanılan bir şeye besmele ile başlanmaz ise , şeytanın onda tasarrufu olur., sahibi ile birlikte onu kullanır.ya da aynı kaldığı halde kullanır. 

AÇIK GÜNAH/KAPALI GÜNAH

 eN'AM SURESİ 120 AYETİNDE "Günahın açığını da gizlisini de bırakın.Çünkü günah işleyenler , yaptıklarının cezasınımutlaka çekeceklerdir". buyrulmuştur.

Hak Teala, insanı beden bakımından zahiren, ve ruhani kalbi bakımından da batınen yarattığı  gibi günahın da bir açığını(zahir), birde gizlisini(batın) yaratmıştır.Açık günah tabiata uygun ve şeri hükümlere muhalif tüm fiil ve sözlerdir.Gizli günah ise nefsin yaratılışında var olan her hayvani , yırtıcı ve şeytani ahlaktır.

Günah işleyenler bunun karşılığını acil olarak veya daha sona çekeceklerdir.

Acil olan ceza şöyledir: Tabiatla ilgili her fiil ve sözün zulmeti vardır ki kalp aynası onunla paslanır.Kalbi ruhani ahlakın mizacı bozulur ve nefsani zulmani ahlakın mizacı kuvvetlenir.Onunla heva ve hevesler ağır basar, dünya ve şehvetlerin meyli artar.Hevaya uygun olarak bu hasletlerden her biri ortaya çıkınca kalbin pası ve kasveti katmerlenir.İşte böylece o kimse Allah'dan perdelenir.Allah Teala şöyle buyurmuştur:"Hayır, onların işleyip kazandıkları şeyler kalplerinin üzerine pas olmuştur."(Mutaffifin 83/14)

C ezaların daha sonraya tehir edilmesi ise şöyledir:Bu maniler ve perdeler, Kulu Allah'dan ayırır.Perdelenmiş olarak devamlı ve ebedi cehennem azabında muazzeb olur." Hayır, doğrusu o gün onlar Rab'lerinden perdelenmişlerdir"(Mutaffifin 15)


AİDİYETLER

 İnsanlar üç kısımdır.Dünya Ehli, Ukba Ehli,Mevla Ehli..

Maksatları dünya olanlar Dünya Ehlidir. maksatları Ukba(ahiret) olan Ukba ehline nisbetle Dünya ehli heva ehlidir.Ukba ehli , Mevla ehline göre heva ehli sayılır.

Allah Ahniret ehline dünyayı haram kılmış.Dünya ehline de ahireti haram kılmıştır.Bunların her ikisi de Ehlullaha haram kılınmıştır.Ancak dünyada açlığını giderecek kadar yiyen ve avretini örtecek kadar giyen , dünya ehlinden değildir.

Tabiata göre değil şeri şerif hükmünce yemek yemek ve onu Allah'a zikrederek eritmek imanın alametlerindendir.Hz.Peygamber "Yemeğinizi Allah'ı zikrederek eritiniz" buyurmuştur. 

1 Kasım 2025 Cumartesi

FETVALAR EFENDİMİZ(sav ) 'E ARZ EDİLİR

 Ali el-Belhi'ye kızı :" boğaza gelen kusmuğun hükmünü sordu.O da:"Abdesti iade etmek gerekir"diye cevap verdi.Rüyasında  Resulullah SAV i gördü:"Efendimiz kendisine " Hayır ya Ali, senin dediğin gibi deil.Ancak ağız dolusu kusmak abdestin iadesini gerektirir" suyurdular. Ali el-Belhi  der ki:" Böylece fetvaların Resulullah (SAV) 'e arz olunmakta olduğunu anladım.Bundan sonra fetva vermeyi nefsime yasakladım.'

İNSAN ŞEYTANLARIN DEVREYE GİRMESİ

 Cinlerden olan bir şeytandan insanlardan olan şeytan daha tehlikelidir.Çünkü cinlerden olan şeytan'dan Allah'a sığınılırsa o kaçar.İnsan şeytanları ise göz göre göre insanı günaha sürükler.Cin şeytanı aciz kalırsa , insanlardan olan azgın bir kimseye gider ve mümini fitineye düşürmesi için onu teşvik eder.

İinsanın cinden olan takipçisi müslüman olursa , kişi onun şerrinden kurtulur.Cinlerden mümin olan bir gurup vardır.Bütün insanların ilminden istifade ederler ve onları severler. 

PEYGAMBERDEN MUCİZE, MÜRŞİTTEN KERAMET BEKLEMEK

 En'am suresi 109 ayetinde "mucize gğösterirse peygambere inanacaklarını söyleyen ve bu hususta kuvvetli yemin eden müşrikler hakkındadır.Çünkü Her şeyi bilen hak Teala, en kuvvetli mucizeyi görse dahi inanmayacaklharını söylemektedir.

Aynı şekilde peygamber yerine bir melek gelmesini isteyen, ölülerle konuşmak isteyenlerin Allah dilemedikçe İnanmayacaklarını Hak Teala söylemektedir.

Tarikatlarda, mürşit dünyayı değiştiğinden yerine aday olmak isteyenlerden "bize bir keramet göstersin de kendisine tabi olalım" diyenlerin hali çok farklı değil.

Ezeli rahmetin yardım etmediği kimselera apaçık delillerin bir faydası olmayacaktır. 

Mucize ne kadar büyük olursa olsun Allah dilemedikçe insanları imana mecbur etmez.Çünkü kıyametin kopmasından daha büyük bir mucize yoktur.Bu mucizeyi gören kimselerle alakalı Hak teala " Eğer onlar geri döndürülseydi, yine ylasaklandıkları işlere geri dönerlerdi) Enam 28.

İşin özü şudur:Allah dilerse iinsanın seciyyesini değiştirir.Bunun olmaması istidadın bozukluğundandır.Bu sebeble, delalet ehli kahır ve celalin elinde kalmıştır.

Peygamberden sadır olan mucizeler ve velilerden sadır olan kerametler istidatlı kimseler için kabule ve imana vesiledir.İstidadı bozuk olanlar da inkar içinde olurlar.

Hak yolunda bu istidad ve gönül inşirahı Allah Teala'dan gelen bir nurdur ki onu istediği kulun kalbine atar.


HZ.HIZIR'I TANIYANLAR

 Hatay Dörtyol'da yaşayan Hacı bekir Uzun abimiz nakletti.Gaziantepli Abdi süphan Baba ile Dörtyolda yaşamış  kırklardan Fırıncı mehmet ağa hazretleri birlikte Dörtyol merkez cami karşısındaki seçer otelinin altındaki manifatura dükkanında otururken Abdi Süphan baba , sokaktan geçmekte olan birisini işaret ederek Fırıncı mehmet Ağa'ya sormuş:"Bu geçen kişi kim?". Fırıncı mehmet Ağa geçen adamın arkasından bakmış ve cevap vermiş "Hızır  aleyhisselam".Bu cevap üzerine Abdi Süphan baba başını sallayarak "Doğru" demiş.

BAHRİ BABA HAZRETLERİ


Bahri Baba'nın kapri Haruniye mezarlığındadır.

31 Ekim 2025 Cuma

BAHRİ BABA

İbrahim Ethem anlattı: 

Bir gün 6 veya 7 kisi Bahri Babamın evinde zikire gitmistik evinin alt katında oturuyorduk. Cay içerken sohbet ediliyordu. Bi abi Bahri babama ."ya baba her yerimizi sinek ısırdı bakıyorum senin üzerine bi tane sinek bile konmadı,  sinekleri sen mi üzerimize saldın der gibi latife de bulundu. Bahri babam "ben onlara karışmam onlarda bana karışmaz dedi." Mahlukatı hoş eylemek gerektiğini yıllar sonra anladım

BAHRİ BABA

 İbrahim Ethem mardeşimiz anlattı:Yine bir gün Bahri Babamın ziyaretine evine gitmiştik.ziyaret bittikten sonra beni yolcu ederken. Evin girişinde lavabo vardı. Lavabonun önünü gösterek "birgün abdest almak icin burada bulunduğum sırada lavaboya girmeden lavabonun önünde ruhum bedenden ayrıldı. Bedenim yere yığıldı. Yerde yatan kendimi seyrettim.kendim kendi  gözüme çok çirkin göründü. Bedene geri dönmek istemedim. Ama bir süre sonra tekrar bedenime döndüm. Bu hali daha önce bir kere daha yaşamıştım " dedi ve bizi uğurlayana kadar kapıdan ayrılmadı.

HER ÜMMETE KENDİ İŞLERİ CAZİP GÖSTERİLMİŞTİR.

 Bu Hak Teala'nın bir mekridir(hilesidir).En'am suresi 108 ayetinde belirtilmiştir:"Allah'dan başkasına tapanlara ( ve putlarına) sövmeyin; sonra onlarda bilmeyerek Allah'a söverler.Böylece biz her ümmete kendi işlerini cazip gösterdik..."

Burada ümmet tabiri, aynı şeye inanan insan topluluğudur.Bu bir siyasette parti olabileceği gibi,inanç ve amel noktasıyla bir araya gelmiş insanlar olabilir.Çünkü, her insana inandığı lider, tabi olduğu amel yönü cazip gösterildiğinden herkes kendini en doğrusu ve hakikat yolcusu sanır.Dolayısıyla insanların inandıklarına sövme, karşılık vermek suretiyle hakkı bırakıp batıla dalarlar.

Bu ayet, bir taatin eğer bir günaha sebeb oluyorsa , terk edilmesinin vacibliğine delildir.Çünkü şerre sebeb olan şeyde şerdir.Putlara sövmek ve onları kötülemek esas taatlerdendir.Ne var ki büyük bir günaha sebeb olduğu için Allah Teala onu yasaklamıştır. 

TULİ EMEL BESLEMEK ŞEYTANDANDIR

 Hikaye edildiğine göre abidlerden biri Allah Teala'dan şeytanı kendisine göstermesini istiyordu.Ona Allah'dan afiyet  iste denilhdiyse de o dediğinden dönmedi.Bunun üzerine Allah ona şaytanı gösterdi.Abid şeytanı görünce ona vurmaya davrandı. Şeytan: " Eğer sen yüz yıl yaşayacak olmasaydın seni öldürür, cezalandırırdım" dedi.Abid şetanın bu sözüne aldanarak  kendi kendine ' Nasıl olsa ömrüm uzun, istediğimi yapar sonra tevbe ederim.' dedi. Sonra yoldan çıkarak , ibadeti terk etti ve helak oldu.

LATİF SIFATININ VASFINDAN KULA DÜŞEN PAY

 Hak teala'nın el-Latif ismi şerifinden kula düşen pay , Allah Teala'nın kullarına yumuşak  davranmak, onları yumuşaklıkla Allah7a davet etmek, onları kabalıkla değil rıfakla ahiret saadetine ulaştırmak ve bunları yaparken de taassub ve düşmanlık göstermemektir.Bu konuda latif olmanın en güzel şekli , inisanları beğenilecek tavır , hareket, yaşayış ve salih amellerle hakkı kabule cezbetmektir.Şüphesiz böyle yapmak süslü sözlerden daha tesirlidir.

İbni Arabi hazretler şöyle demiştir::Rasulullah SAV " Benden gördüğünüz şekilde namaz kılınız" buyurmuş "Benim söylediğim gibi namaz kılın " dememiştir.

29 Ekim 2025 Çarşamba

DOĞACAK ÇOCUĞUN GÜZEL OLMASI İÇİN

 aYVA'NIN FAZİLETİ  HAKKINDA BİR RİVAYET VARDIR:pEYGAMBERLERDEN BİRİ ÜMMETİNİN ÇOCUKLHARININ ÇİRKİNLİĞİNDEN aLLAH'A ŞİKAYETTE BULUNDU.aLLAH DA ONA " oNLARA EMRET Kİ KADINLARINA HAMİLELİKLERİNİN ÜÇÜNCÜ VE DÖRDÜNCÜ AYLARINDA AYVA YEDİRSİNLER" DİYE VAHYETTİ.çÜNKÜ CENİN O ZAMAN ŞEKİL ALIR VE AYVA ÇOCUĞU BU DEVREDE GÜZELLEŞTİRİR.

İLAHİ RUH SADECE BEŞERE ÜFÜRÜLMÜŞTÜR

 Kur©ân©da da hadîslerde de Cenâb-ı Hakk©ın herhangi bir başka mahlûka daha Rûh©undan üfürmüş oldu una dair hiçbir bilgi yok. Ayrıca dikkat edilmesi gereken bir husûs da şudur ki Cenâb-ı Hakk, beşere Rûh©undan üfürür üfürmez bütün meleklerin beşere secde etmelerini yâni beşerin içine Allah tarafından bırakılmış olan bu lâhî Emânet'e kar ı tıpkı Allah'a gösterilmekte olan üstün saygı gibi bir saygı gösterilmesini emretmektedir.

 İnsana üfürülen şey AllAh©ın Rûh'u yâni Rûhullah imiş ,ki insanı Eşrefü-l Mahlûkat yâni yaratılmışların en şereflisi ve Allah'ın Arzdaki Halîfesi kılan da bu emânetmiş. bunun idrâkinde olmak, bu idrâki her daim zinde tutmak insana, kim bilir, ne büyük sorumluluklar yüklemektedir!

VEHİM AĞACI

 Cenâb-ı Hakk'ın Âdem ile Havvâ'nın meyvesinden yemelerini yasaklamı olduğu ağacın da Vehim Ağacı olduğu rivâyet edilmiştir. Cennet'te Cenâb-ı Rabbü-l Âlemiyn'in huzurunda huzur ve vahdet içinde olan Âdem ve Havvâ bu aacın meyvesinden tadar tatmaz Rabb'lerini unutmular ve kendi bedenlerinin idrâkine vararak kendilerine bir "varlık" izâfe etmeğe başlamışlardır.

vehmin nefis mertebelerinde daha çok Nefs-i Emmâre ile Nefs-i Levvâme'de yoğun yaşandığını ve bu mertebelerin de sâliki en çok uğraştıran mertebeler olduğunu bilmek gerekir. 

 Nefs-i Emmâre, beeri: tecessüsün, dedikoduculuğun, gıybetin, iftirâcılığın, yalancılığın, aptallığın, dönekliğin, hıyânetin, hiylekârlığın, münâfıklığın, korkaklığın, vurdumduymazlığın, sorumsuzluğun, adâletsizliğin, îmansızlığın, küfrün, bâtıla meyl etme tutkusunun, cimriliğin, tamahın, hırsızlığın, isrâfın, kendini beenmiliin, cehâletin, kibrin, kînin, muhabbetsizliğin, kabalığın, iddetin, gadrin, mahvetme içgüdüsünün, hırsın, her türlü ehvetin, kendisine putlar ihdâs etmenin ve benzeri nâkısaların dürtü ve emirlerine mutî kılan nefis mertebesidir. 

Nefs-i Emmâre'nin hevâ ve hevesi ile bütün dürtü ve emirleri beeri Allah'ın emirlerine muhâlif hareket etmeğe yöneltir; bu bakımdan da şeytan'ın hiyle ve desîselerinin yansıdığı bir yerdir. Nefs-i Emmâre Allah'ın emirlerini ve şerîat'ın kurallarını örter, beşerin idrâk ve basarının bunlara nüfûzunu önler. Bu bakımdan da kâfir sıfatına lâyıktır.

Müridinin himmeti ve Allh'ın da lûtfuyla mürîd, Nefs-i Emmâre'ye karı cihâdında muzaffer olursa nefsin ikinci kademesi ya da ikinci vechi veyâhut da ikinci tavrı denilen: Nefs-i Levvâme (kendini kınayan nefis) ile karı karıya gelir. Bu mertebede kendine zikir olarak telkin edilen sm-i Celâl'in Nefs-i Levvâme'yi yontup tâdil etmee balamasının reaksiyonu olarak Nefs-i Levvâme de bütün hiyle ve desîselerini ortaya döker. Bunlar mürîdde: l) vehim, 2) vesvese, 3) hayâl gücü ve 4) tereddüd olarak ortaya çıkar, aklına da kalbine de hükmetmeğe başlarlar. 

Nefs-i Levvâme Allah'ın emirleri, şerîat'ın kuralları ve Mürid'in nutuk ve emirleri husûsunda mürîdin idrâkini bulandırır; bu konuda fehâmet ve temyizinde zaaf ve tereddüdler uyandırır. Bu bakımdan da münâfık sıfatına lâyıktır.  

Ayrıca, mürîd Nefs-i Levvâme'nin etkisi altında Mürid'inin mertebesinden ve ilminden üphe duymaa, bazen ihvândan da soğumağa balar. Mürid'ini ziyâret, ona nefsine ağır gelen bir angarya olur. Mürid'inin nutuklarını haklamakta en azından isteksiz davranır. Kendisinin de mürid olmasının hayâllerini kurar; Efendisi ile kendisini birçok yönden kıyâs etmeğe kalkıır. Sonra bütün bu düşüncelerin Mürid'i tarafından mutlakğ bilindiği vesvesesiyle bunlardan utanç ve pişmanlık duyar; nefsini kınamağa ve hattâ kendine ezâ cefâ çektirmeğe balar. Pimanlığı onu tövbelere, tövbelerden rucû'a ve yeni tövbelere sürükler. Her seferinde nefsinin kötülüğünü idrâk ile onu kınar durur ama çok geçmeden nefsin oyunlarına kendisini gene kaptırır. Sonuç olarak, tıbbî yönden müâhede edildiğinde, kompleksli ve paranoid bir hâlet sergiler. 

bu nâkıs hâli atlatmanın bir yolu vardır. 1) Mürid'ine her nâkıs hâlini arz etmesiyle, 2) Mürid'inin de mürîdin bu ahvâlinin tahlîlini yapıp onu, nefsin bu ve bu kabil oyunlarını müdrîk kılmasıyla ve bunlara karı sohbet ve nazarıyla tahkîm etmesiyle, 3) Mürid'ine olan râbıta'sını sağlam tutmasıyla, 4) Mürid'inin nutuklarını ne olursa olsun haklamasıyla, ve 5) Mürid'inin telkin etmi olduğu dersi aksatmadan ve usûlüne uygun bir biçimde icrâ etmesiyle selâmete erişir.


 

ŞERİAT /TARİKAT İKİLEMESİ

 Allh'ın rızâsını, yâni honutluunu, kazanmaa çalımak her müslümana farzdır. te, erîat bu rızâyı kazanmanın kurallarını oluturur. Onun içindir ki akıl melekesiyle donanmı her müslüman erîata tâbidir. Tarîkat ise: 1) insanın nefsi ve rûhu hakkında derin bir bilgi edinmesinin, 2) Allh hakkında erîat'ın saladıından çok daha geni ve derin bir bilgi sâhibi olmanın, 3) Hazret-i Muhammed (s.a.)'in güzeller güzeli ahlâkıyla ahlâklanmanın, ve nihâyet 4) bedenin ölümünün vuku bulmasından önce Allh'a kavumanın ipuçlarını salar, yolunu çizer. erîatın farz olmasına karılık, insan tarîkat karısında muhayyerdir; bu konuda ancak tâlib olabilir. Fakat bu da yetmez. Kendisini dervi olarak kabûl edecek olan Mürid-i Kâmil'in, tâlibin: 1) tarîkatın realitesini hazmetmek, 2) hakîkatini fehmetmek, 3) zorluklarına tahammül etmek husûslarında fıtraten yetenekli olduunu da tesbit etmesi gereklidir. Aksi hâlde, bütün çabaların sonucunda ortaya bir baka nsân-ı Kâmil deil fakat vehim ve hayâli gulyabânîlemi bir yarı-dervi çıkar. Yarı-dervilerin zararı ve banazlıı ise, ne yazık ki, yarı-aydınlarınkinin kat kat üstündedir 


NEFS,BEDEN RUH ÜÇLEMESİ

 . Cenâb-ı Hakk insana: 1) beden, 2) nefs, ve 3) Rûh'u lûtfetmitir. insan öldüğünde topraktan olan beden toprağa dönmekte, nefs Dünyâ hayatında işlediği sevapların ve günâhların bilânçosuna göre hakkında işlem yapılmak üzere Rûz-i Cezâ'yı beklemek üzere Berzah Âlemi'ne rücû etmekte ve insanı Erefü-l Mahlûkat ve bilkuvve Hakk'ın Arz'daki halîfesi kılan o ilâhî Emânet yâni Rûhullah da Hz Azrâil aracılığıyla Sâhibi'ne rücû etmektedir. 


27 Ekim 2025 Pazartesi

NURCULUK TARİKAT DEĞİLDİR

 - Nurculuk, aslında çileke bir Nakşî dervişi olan, ama hiç kimseye şeyhlik taslamamı, kimseyi de tarîkat mürîdi olarak kabûl etmemi olan Said-i Nursî'nin te'lif etmiş olduu Nûr Risâleleri'nde sergilemiş olduu "âlem görüşü"nü benimsemeye çalıan kimselerin tavrıdır. Bu bir tarîkat deil, tarîkat-dıı bir tavırdır. Çünkü: 1) Said-i Nursî bir tarîkat şeyhi deidir, 2) Nurcular'ın tekkeleri yoktur, 3) Nurcular'ın hurda-i tarîki yâni ritüelleri de yoktur, 4) Nurcuların Hz Peygamber'e dayanan bir tarîkat eceresi de yoktur; Nurculuğun balangıcı Hz Peygamber ile değil Said-i Nursî iledir; 5) Nurcuların fiktif bile olsa özel bir kıyâfetleri, tâcları ve (sancak, post, tâber, tu, kekül, makm, taht, âsitâne vesâire kabilinden) tarîkatlarına mahsûs dier levâzımları da yoktur. "Nurcular" denilen zümre şer'î sorumluluklarını yerine getirmeğe çalışan, bu âlemde Cenâb-ı Hakk'ın ef'al ve sıfatlarının tecellîlerini müâhede edip de ibret almayı amaçlayan kimselerden olumaktadır. Ve bu vasıflardan ayrılmadıkları, nefislerine malûb olmadıkları, kendi düünce ve yaşayış tarzlarını başkalarına icbâr etmee kalkımadıkları sürece hörmete ve îtimâda lâyık kimselerdir

ES SABUR İSMİ ŞERİFİ

 - Es Sabûr Cenâb-ı Hakk'ın Zât'ına lâyık gördüğü Güzel isimler'den biridir; ve: 1) sabrı yaratmı olan, 2) her tecellînin sonunu sabırla bekleyen, 3) kullarına sabrı baheden anlamındadır. "Muhakkak ki Allah sabredenlerle beraberdir" 25 ve "And olsun ki Allah sabredenleri sever" 26 âyetleri sabır sâhibi olanların Allah'ın indindeki mertebelerinin azametine iâret etmektedir. Asr sûresinde ise "inananlar, iyi ilerde bulunanlar, biribirlerine hakkı tavsiye edenler ve biribirlerine sabrı tavsiye edenlerden baka herkesin hüsrânda olduğu" bildirilmektedir. Cenâb-ı Peygamber Efendimiz: "El hayru fi mâ vak'a" yâni: "Vuku bulanda hayır vardır" ve gene "Bir işin sonunu sabırla beklemek ibâdettir" demitir. O hâlde vuku bulanın hayrının tecellî etmesini sabırla ve îmanla beklemek mahzâ edeb ve ibâdet olmaktadır. Böyle bir fırsat, ele geçtiğinde, asla hebâ edilmemelidir

ÜÇ HUY

 "Üç huy vardır ki onlar kimde bulunursa o, Allh'ın sevgili has kullarından olur. Bu üç huy: 1) Kader'in hükmüne râzî olmak, 2) Allh'ın haram kıldıı eylere karı sabretmek, 3) (sâdece) azîz ve celîl olan Allh'ın zâtı için öfkelenmek", ve ikincisi de: "unlar îmanın zayıflıındandır: 1) Allh'ı kızdırmak bahâsına insanları râzî etmen, 2) Allh'ın verdii rızıktan dolayı insanları övmen, 3) Allh'ın sana vermedii rızıktan dolayı insanları kötülemen. Bir kimse ne kadar iddetle isterse istesin, Allh'ın nasîb etmedii eyi sana getiremez. Hiç kimsenin honutsuzluu da Allh'ın sana verdiini geri alamaz. Allh, hikmetiyle ve büyüklüüyle, huzur ve ferahı: 1) Kader'e rızâ'ya, ve 2) kuvvetli îmana; kaygı ve üzüntüyü de: A) üpheye, ve B) kaderine itiraz etme'ye yerletirmitir" 

Kazâ'nın zâhirine bakıp da iin aslında bir sebeb-sonuç ilikisinin mevcûd olduunu vehmetmek vahim bir hatâdır. Cenâb-ı Hakk, Ezel'de, Zât'ını bir sebebsonuç ilikisiyle kayıt altına almaksızın Kader'i tâyin etmitir. Kader'de, yalnızca, Cenâbı Hakk'ın (hikmeti sâdece ve sâdece Zâtı'na mâlûm olan) Hükmü vardır. Bu Hüküm ise: 1) "sebeb-sonuç ilikisi"nden baımsızdır; ve 2) bu ilikinin, insanın nefsinin kendi hayâlinde tahrîk ettii vehmî zuhûruna da takaddüm eder. Beerin Akl-ı Meâ'ının kendisine telkîn ettii sebeb-sonuç ilikisi Kader'in halkedilmesinin temelinde yoktur. Bu iliki ancak, Kazâ'nın zuhurunda, olayların zaman içinde bir silsile tekil etmesinin mâkûlemizde (gene de Ezel'deki Kader hükmüne uygun olarak) ihdâs ettii bir vehimden ibârettir. 

Hiç bir iin Kader hükmünün dıında vuku bulmadıı ve kimsenin Kader'in hükmünü deitiremeyecei idrâki dâimâ zinde tutulmalıdır. Bu îtibârla, bâzı hareket ve davranıların "uurlu" ya da "uursuz" olduu vehmine, yâni nefsin insana, açık ya da kapalı bir biçimde, telkin ettii "Kader'in hükmünü deitirebilecei vehmi"ne kapılmamak gerekir. Bu kabil bir inanç bir tür irk-i hafî'den baka bir ey deildir. nsan bir takım hareket ve davranılarla ya da mezarlardan, meczûblardan, falcılardan ve cincilerden meded umarak Kader'i deitiremez. Baına ne gelecekse gelecektir. Dolayısıyla insan Kader'in hükmüne sabırla teslim olmasını bilmelidir.

GERÇEK MÜRŞİT VE SAHTELYERİNİ BİLMEK

 , bu yolun urusu (yâni ekiyâsı) boldur. Bir Mürid'in yanında bir müddet kalıp da mânevî eitimini tamamlamadan nefsinin hevâ ve hevesine uyarak kendisini Mürid ilân etmi de etrafına adam toplamaya balamı bir kimsenin mürîdlerine verebilecei mânevî ve maddî ziyân çok büyük ve çok trajik boyuttadır. Bu itibarla tâlibleri uyarma noktasında u kıstasları tesbit edebiliriz:

1) "Kemâl sâhibi bir Mürid-i Mânevî ne kendisini bu sıfatla ilân eder ve ne de kimseyi kendisine dâvet eder."

 2) “Kemâl sâhibi bir Mürid-i Mânevî kendi propagandasını yapmaz ve yaptırtmaz. Halk kendisine kapılansın diye dâîler (dâvetçiler) çıkartmaz”.

3) "Kemâl sâhibi bir Mürid-i Mânevî kendisine kerâmetler ve mûcizeler izâfe etmez ve ettirmez".

4) "Kemâl sâhibi bir Mürid-i Mânevî kendisini gaybdan ya da gelecekten haber veren bir kâhin derekesine düürmez". Onun temel megalesi tâlibleri Kur'ân ve Sünnet'in âdâbına aykırı olmayan bir biçimde eitip tekâmül ettirtmektir. 

5) "Kemâl sâhibi bir Mürid-i Mânevî verdii eitimde merhametli ve rikkatli bir mürebbidir”. Mürîdlerin fehâmetlerinin, idrâklerinin ve temyizlerinin seviyelerine göre konuur. Onları fuzûlî üphelere, endielere ve vesveselere sevketmez. Aksine O'nun tedrîs sisteminin balıca hedefi, tâlibleri vehim ve hayâlin hükümranlıından âzâd etmektir.

6) "Kemâl sâhibi bir Mürid-i Mânevî mürîdlerini mânen sömürmez”. Kendi cezbesini mürîdlerine yüklemez. Aksine onlardaki eytânî cezbeyi izâle eder, rahmânî cezbelerini de onlara hazmettirir. nsân O'nun huzûrundan ferahlamı olarak çıkar.

 7) "Kemâl sâhibi bir Mürid-i Mânevî mürîdlerini maddeten de sömürmez". Mürîdlerini kendisine mal, mülk ve para bakımından hizmet etmekle mükellef kimseler olarak telâkki etmez; onlara bu yönde telmihlerde, ya da talebde bulunmaz. Aksine, kemâl sâhibi bir Mürid-i Mânevî kendisinin mürîdlerine hizmetle mükellef olduu uurunu dâima zinde tutan bir zâttır. 

8) "Kemâl sâhibi bir Mürid-i Mânevî mürîdleri arasında merhamet, adâlet ve ihsân ile muamele ederek topluluun vahdetini muhafaza eder". Onun eitiminde ve sohbetlerinde dedikodu, gıybet ve siyasete yer olmadıı gibi mürîdlerini bu gibi nâkısalardan uzak tutmak için de himmetini esirgemez. Onun balıca hedefi, mürîdlerini Allh yolunda en kolay ve en hızlı bir biçimde tekâmül ettirip ilerletmek ve olabildiince Cenâb-ı Peygamber'in ahlâk-ı hamîdesiyle bezemektir.

 9) "Kemâl sâhibi bir Mürid-i Mânevî bu zorlu yolda mürîdlerini hıfzeder". Eer mürîdlerden biri bu yükün altından kalkamıyor da kendisinden ayrılmak istiyorsa onu merhamet ve efkatle, haklarını da helâl ederek balılıından âzâd eder. Hakkında hayırlı dualarda bulunur.Tutup da lânetler savurmaz; onun gelecei hakkında, kendi eitim halkasından ayrıldıı için, felâket tellâllıı yapmaya tenezzül etmez. Kemâl sâhibi bir Mânevî Mürid mürîdlerini lânet ve beddua terörüyle sindirmeye yeltenmez; aksine onların kalbinde muhabbet ve merhamete dayalı bir adâlet ve ihsân ile hükümrân olur.

10) "Kemâl sâhibi bir Mürid-i Mânevî mürîdlerini nefislerinin kaldıramıyacaı zikir ve sair nâfile ibâdetlerle, riyâzâtla yüklemez". Yüklediklerini de bir kuyumcu tartısı hassasiyetiyle ve nefislerinin tahammül sınırını göz önünde tutup dozunu iyi ayarlayarak yükler. Gâye nefsin ezilmesi deil müslüman olmasıdır.

11) "Kemâl sâhibi bir Mürid-i Mânevî nezdinde, taklîden icra edilen hurde-i tarîk'in (yâni tarîkatlarda terifat ve merasimlerin ayrıntıları ile ilgili bilgilerin) lm-i Ledün yanında bir kıymet-i harbiyesi yoktur". Yâni böyle bir Mürid mürîdlerinin lm-i Ledün'le ünsiyetlerini arttıracak sohbetler yapmayı, onları fuzûlen megûl edecek atafatlı tarîkat merasimleriyle megûl etmee tercih eder.

12) "Kemâl sâhibi bir Mürid-i Mânevî mürîdlerini cemiyetten tecrid etmez". Onlara kibirlerini kabartacak ekilde ayrıcalıklı bir durumları olduu uurunu deil, kazandıkları bilgilerle ancak beeriyetin hizmetinde ve kibirsiz birer rahmet odaı oldukları şuurunu telkîn eder.

13) "Kemâl sâhibi bir Mürid-i Mânevî baka biri tarafından teberrüken verilmi bir eyhlik cazetnamesini kabûl etmedii gibi kendi eitiminden geçmemi kimselere de bu gibi belgeler daıtmaz". Bu gibi al gülüm-ver gülüm tarzındaki muamelâtın kendi mürebbiliinin ciddiyetiyle badamayan bir hubb-i riyâset ve gizli kibr’e dayanmakta olduunun uuruna sâhiptir. Benim u anda verebileceim kıstaslar bunlar. Dah