6 Aralık 2020 Pazar

SİZ ALLAH'I GÖRÜYOR MUSUNUZ?

– Siz Allah’ı görüyor musunuz? – Her an. – Cemâlini mi? – Cemâlini de, zâtını da. Siz de görüyorsunuz amma tanıyamıyorsunuz. – Cemâlini görmeğe insanlar tahammül edemezlermiş. – Evet, bizim gözümüz görmez. Göremeyişimizin sebebi, Allah’ı gökte arayışımızdır. Dua ederken elimizi göğe kaldırırız; sanki Allah gökteymiş gibi. Arîf insanlar, halk diliyle “Allah göğde.” demişler; onun için habire yukarı bakıyoruz. Evet, doğru söylemişler. Ne demişler? “Allah göğde.” Demişler değil mi? Tamam; Allah göğde, göğde amma sözü anlamak lâzım. Biz sözün mânâsını anlamadığımız için dua ederken elimizi göğe kaldırıyoruz. Halbuki gökte ne var… Oradaki yıldızlar, aylar, güneşler bizim hizmetçimizdir. Allah’ı yere indirmeli, yere. Yoksa bulamayız. – Biz de sizin gibi onu görüp, sesini de duyabilir miyiz? – Elbette. Aynen böyle görüp duyabilirsiniz. – Bunun için ne yapmak lâzım? – Ben gözümü Allah’a verdim, öyle gördüm. Siz de böyle yapacaksınız. Bu iş “tefekkür” yolu ile olur. Bakınız tefekkür yoluyla göz Allah’a nasıl verilir: Soruyorum size: Gözünüz sizin midir? – Evet. – Öyleyse, sizin olan bu göze emrediniz, elimdeki şu mavi sigara tablasını kırmızı görsün. – Göremez. – Şu halde bu göz sizin değilmiş? – Evet. – Mâdem ki bizim değilmiş, öyleyse bir sahibi var. Gelin bizim olmayan bu gözü sahibine, yani Allah’a teslim edelim, o kullansın. Gözümüzü Allah’a teslim edince bütün vücudumuzu ve bütün varlığımızı da ona terk ve teslim etmek icabeder. Zira vücudumuzun hiçbir zerresine hâkim değiliz ve onların mahiyetini bilmiyoruz. Demek ki onlar da bizim değildir. Îsâ Allah’ın oğlu diyorlar. Allah’ın oğlu olmadık kim var ki… Mâdem ki hiçbir uzvum benim değil, hepsi de Allah’ınmış; öyleyse ben de Allah’ın oğlu sayılırım. Fakat Allah’ın oğlu, yani Îsâ olabilmek için bir Meryem’den doğmak lâzımdır. Derler ki, dört kişi ana karnında konuşmuştur: Şeddat bir, Firavn iki, İsâ üç, Muhammed dört. Şeddat ile Firavn, analarını fenalığa ve felâkete, Îsâ ile Muhammed ise necat ve saadete sevk etmek üzere ana karnında konuşmuşlardır. İşte biz de (Vücud veya beden Meryem’inin) karnındayız. Ahlâkımız bizi ya Şeddat gibi delâlete yahut da Muhammed gibi hidâyete sevk edecektir. Bu ana karnından Şeddat olarak değil, Muhammed olarak doğmalıyız. İşte ben, hiçbir şeyin bana ait olmadığını anlayarak, bütün varlığımı ve dolayısıyla gözümü Allah’a teslim edip de Rabbimi öyle gördüm. Siz de gözünüzü Allah’a teslim edin. Allah, niyet edenin yardımcısı; Rab, yani mürebbî de arayanın hizmetçisidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder