6 Aralık 2020 Pazar

VAHDET-İ VÜCUD

(Vahdet-i Vücûd)a gelince: Bu, öyle bir sözdür ki bunu, herkes kendi hâline ve bilgisine göre anlar. Bu yola yeni başlayanla, Allah’ta fâni olanın anlayışı bir değildir. (Vahdet-i Vücûd) sözü Muhyiddîni Arabî’den miras gibi bir şey… Bu sözü her duyan, Muhyiddîn gibi mi anlıyor? Muhyiddîn (İki dünya benim avucumdadır) diyor. Bunu biz diyebilir miyiz, anlayabilir miyiz? O sözü söylerken, alan da Muhyiddîn, satan da Muhyiddîn; Tanrı da kendi, kul da kendi. Bakın (Vahdet-i Vücûd)un mânâsı ne kadar değişti… – Peki amma, hem (Ben gizli bir hazîne idim. Bilinmek istedim; onun için bu âlemi yarattım) diyor, hem de kendisini bildirmiyor. Daha nasıl bildirsin…(Bilinmek için âlemi yarattım) diyor. Yani (Beni arayan kimse, bu âleme baksın; beni ancak orada bulabilir) diyor. Fakat “Âleme bakmak” taşa toprağa bakmak demek değildir. Âlemden maksat İnsan’dır; çünkü (Eşref-i mahlûkat) odur. Bu sözdeki “âlem” kelimesinin mânâsını anlayabilmek için, Muhammed’in, bu sözü söylerken bulunduğu âlemi bilmek ve o âlemin içinde bulunmak; daha doğrusu Hz. Muhammed’in varlığına bitişmek lâzımdır. Bir şairin sözünü, kendisi gibi olmadıkça, hatta kendisi olmadıkça anlamak mümkün değildir. “Âlem” sözü, kelime ve mânâ bakımından bile muhtelif suretlerde kullanılır. Size “ ne âlemdesiniz?” deseler, kelimenin mânâsı derhal değişir. Acaba Peygamberimiz bu sözü söylerken ne âlemdeydi?.. O’nun hâline yetişmeli ki bu sözü anlayabilmeli.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder