Hazret-i Ömer (ö. 23/644) radıyallâhu anh şehâdetle muhtazır oldukda (son nefese
geldiğinde) Âişe Ana’ya (r.a.) (ö. 58/678) âdem gönderdi ki:
“Rasûl-ü Ekrem Hazretleri ve Ebû Bekir (ö. 13/634) ile bir hücrede olmak mûrad
ederim (Peygamberimizin -s.a.v.- yanına defnedilmek istiyorum). Ümmü’l-Mü’minîn
(Hazret-i Âişe -r.a.- annemiz) rızâ verirse (kabûl ederse, râzı olursa) devlet ve saadet
Ömer’e (olur). Ve illâ envâ-i hasret ve nedâmet bula (yok, râzı olmazsa Hazret-i Ömer’e -
r.a.- bu, pişmanlık ve hasret olur. O zaman beni) Bakî’a (Kabristanına) defnedin” demiş
idi. Hazret-i Âişe radıyallâhu anhâya ahvâli arz edilince ağlayıp:
“Ol makâmı kendi nefsim için murâd ederim. Çünkü halîfe-i Rasûl murâd
edinmişler, onlara i’sâr ettim”
Pes Ravza-i Mutahhara’da Hazret-i Ebû Bekir’in kıbeli (ön) tarafında mübârek
başı Hazret-i Ebû Bekir’in sadr-ı şerîfine muhâzî (göğsü hizasında) defn olmuştur. On yıl
altı ay hilâfet sürüp hicretin 23 ünde Zilhicce’nin aşr-ı evâhirinde (son on gününde) 63
yaşında iken eşher rivâyette civâr-ı Hakk’a rihlet ettiler (en meşhur rivâyete göre, 63
yaşında vefât etmiştir). Radıyallâhu anh.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder