Gavsi Baykara, Yenikapı Mevlevîhanesi'nin son şeyhi
Abclülbaki Baykara'nm büyük oğlu. Ortadan biraz uzunca,keskin bakışlarını
alaycı bir gülümsemeyle derinleştiren, insanlarla
hissettirmeden dalga geçen bir adamdı. Ana dili Arapça, baba dili Farsça da
tekke dili Türkçe. 'Olur mu öyleşey?' demeyin. Bu şeyhzade kısmının eğitimi
bambaşka oluyor. Annesiyle konuşması gerektiğinde Arapça söylemek zorunda. Kadıncağız, (O da bilmem hangi tekke şeyhinin
kızı)oğluna Türkçe bilmezi oynuyor. 'Annemin Türkçe bildiğiniSultanî'ye
(Galatasaray Lisesi) başladığım zaman öğrendim'derdi hoca. Babasıysa Türkçe ve
Arapça sorulara cevap bile vermiyor. İlle de Farsça olacak. Şeyhzadelerin,
iptidai dediğimiz ilkokul tahsili tekkede. İşte
Türkçeyi de orada kullanı yor. Maarifin cebrî
derslerine ilaveten, Yunanca da öğrenmesi lazım.
Heybeliada'dan bir daskalos tutmuşlar. Adamcağızher Allah'ın günü Heybeli'den
kalkıp taa YenikapıMevlevîhaııesi'ne gitmek zorunda. Kolay mı, meşîhatle Patrikhane arasında şifahi anlaşma var. Bu böylece bir yıl kadar devam etmiş, daskalos İslamiyeti seçip kapağı
tekkeyeatmca Rumlar yaygarayı basmışlar. 'Verin pâreliyelim!' diyecekler akılları sıra. Şeyh Efendi de 'Buyrun alın' demiş.
Sonra da, 'Sıkıysa!' lafına da benzer bir şeyler
söylemiş. Ortalık sütliman. Yaa... Osmanlı tarih boyunca kimbilir kaç
Yani'yiKani yapıvermiş. Hem de yaşma başına bakmadan.On yaşma girince aynı
anlaşmaya müsteniden Haham başı da tekkeye bir Raben
göndermiş. Raben doktoral seviyesi olan haham demek
ama Yahudiler bütün hahamlarına'Rabbeynu' derler. Baş harfinin özel isimlerde
olduğu gibi büyük harfle yazılması imla kuralı. Şeyhzade kısmı rüştiye sırasına
gelinceye kadar beş dili çatır çatır konuşacak da,rüştiyede de Latinceden gayrı
Frenk dillerinden birini, terci-han Fransızcayı öğrenecek. (Melami-Neyzen Doğan ÖZEKE anlatımı)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder