Necib Sultanım anlatmıştı. Dörtyol'da ikindi namazını PTT yanındaki camide kılmaya gittim. Cemaatin farz namaza durmasına çok az zaman kalmıştı. Caminin sağ tarafına sünneti kılmak için gittim. Ben sünneti bitirmeden cemaat farz namaza başlamıştı. Selam verdiğimde ayağımın dibinde bir para cüzdanının olduğunu fark ettim. Halının altına doğru gizleyip namaza durdum. Farz namazdan sonra cüzdanı alıp cebime koydum. Tesbih esnasında cemaatin bir kısmı çıkıp gitmişti. Müezzine yaklaşıp, çıkan insanlara "Para cüzdanı düşürüp düşürmediğini ilan et, sahibi çıkarsa bana gönder"diye tenbih ettim. Müezzin, cüzdanı bana teslim et dedi. Ben kabul etmedim, çünkü müezzin Çarşıdaki diğer büyük camide cemaat ile geçinemediği için müftü tarafından yeri değiştirilmişti. Bizim müezzin ile konuşmamıza Seyyid Hasan İnce'de şahit oldu o da müezzinin isteğine itiraz etti. Cami'den çıktıktan sonra Ben Seyyid Hasan İnce'ye bu cüzdan sahibi çıkana kadar sende kalsın dediysem de mübarek kabul etmedi.
Aradan istisnasız dört ay geçti. Paraya çok ihtiyacım olmasına rağmen(oğlum Sinan'ın ayağı kırılmış, Eğirdirde kemik hastahanesinde yatmakta idi) cüzdanın içindeki paraya bakmadım bile. Dört ay sonra ilçenin zenginlerinden birisi gelip parasını istedi. Meğer o gün Banka'dan gübre parasını çekmiş, acele camiye gelmiş ve cüzdanını düşürmüş. Söylediği büyük para miktarı üzerine cüzdanın içindeki parayı saydık, tam miktar çıkmıştı. Cüzdanı teslim ettim. Bu zengin adam o kadar hayretler içinde idi ki her gördüğü kimseye bu olayı anlatmış.
O ihtiyaç zamanında bu cüzdana el sürmedim amma Hak Teala bir başka şekilde bu ihtiyacımı giderdi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder