14 Mayıs 2020 Perşembe

KÖLE VE CARİYE

İslamiyetin doğuşu esnasında kucağında bulduğu toplumsal bir vakıadır. Bu toplumsal vakıa birden bire yasağa tabi kılınmamıştır. Kaynağı daraltılarak devam etmesinin önlemi alınmıştır. Daha önceleri harpte galip olanlar, mağlupları köle olarak alırlardı. Hür bir insan kendi çocuğunu köle diye satabilirdi. İslam köleliğin kaynağını kurutmak amaçlı olarak:
1-) Ancak harp nedeniyle esir alınanlar köle olabilirdi.
2-) Harp nedeniyle esir alınanların içinde sadece gayrimüslimler köle olabilirdi. Gayrimüslim hidayeti tercih ederse köle olamazdı.
3-) İbadetlere ilişkin işlenen kusurlarda, telafi anlamında yemin  ve kefaret için köle azad edilmesi hüküm altına getirilmiştir.
Köle ibadet hürriyeti bakımından hür insandan farksızdır. Mal sahibi olmadığı için hac ve zekat ibadetinden muaftır. Fıtr sadakasını efendisi öder. Tesettür hususunda kadın kölelerin daha fazla müsamahası vardır.Sahibinin izni olmadıkça evlenemez amma boşanma hususunda tam selahiyetlidir.
İslam bazı ahvalde hürriyeti imana tercih etmiştir. Örneği sokağa atılmış bir çocuk bulunsa ve iki kişi bu çocuk nedeniyle babalık iddia etse; kadı bunu dava ile halletmek zorundadır. İddia sahiplerinden birisi Müslüman ancak köle,diğeri Hristiyan ama hür olsa kadı mahkeme yapmaksızın çocuğu Hristiyan'a verir. Çünkü, Müslümana verdiğinde çocuk köle olarak kalacak, Hristiyan vermesi halinde çocuk hür olacaktır. Ceza hukukunda köleye verilecek ceza hür kimseye nazaran yarı nispettedir. Kur'an iyilik yapılacak kimseler konusunda ana-baba ve yakın akrabalardan sonra köleyi zikretmiştir. Köleye yapılmış haksız fiil hür adama yapılmış gibi kabul edilir. Onlara "Kölem" demeyiniz "oğlum", "kızım" deyiniz emri Cenabı Peygamber'in emridir.
(daha fazla malumat edinmek isteyenler DİA "köle" maddesine bakabilir.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder