Din
“israfı” yasaklıyor.
Ancak tüketim kültürünün değerleri
içinde doğup AVM’lerde büyüyen youtube kuşağı yılda 150 milyardan fazla parayı
sebze, ekmek ve kıyafet olarak çöpe atıyor.
Din
“gıybet” yapmayın diyor.
Ancak toplum her gün, magazin adı
altında saatlerce ipe sapa gelmez dedikodu programları izliyor.
Din
“tevazu”yu öneriyor…
Ancak insanlar gösteriş yapmak için,
fark edilmek için, özel olduğunu ispat edebilmek için günde 4 saatini sosyal
medyada geçiriyor.
Din,
erkek ve kadınların “gözlerini haramdan sakınmalarını” emrediyor. Tecavüzün,
teşhirin, çıplak bedenlerin fink attığı dizileri izleme konusunda ülkemiz dünya
şampiyonluğunu kimselere bırakmıyor.
Din,
müminlerin bir özelliğinin de “yararsız işlerden, boş sözlerden yüz çevirmek”
olduğunu söylüyor.
Ancak toplumumuz hem televizyon izleme süresi hem de sosyal medyada online olma
seviyesiyle boş işlerde rekora koşuyor.
Din,
müminler için “Yeryüzünde alçak gönüllü olarak yürürler.” diyor.
En sıradan kentlerimizin kaldırımları bile
“Miss World 2018” yarışmasındaymış gibi yürüyen eşhastan geçilmiyor.
Din,
“Müslüman’ım” diyen herkese “İnsanlara marufu/iyiliği emredip
münkerden/kötülükten alıkoymak” misyonu yüklüyor.
Bir takım insanlar bunu yapanları linç etmekle
kalmıyor; “münkeri/kötülüğü emredip, maruftan/iyilikten alıkoyan” şarkıcısını,
yapımcısını, komedyenini, yazarını “idol” kabul ediyor.
Din,
yapacağınız işlerde “Alimlere danışın!” diyor.
Ancak toplumun önemli bir kesimi
alimleri şeytan taşlar gibi taşlamayı milli bir spor haline getiriyor.
Din,
düzeltmeye, değiştirmeye gücünüzün yetmediği çirkinliklere teslim olmayın, hiç
değilse kalben “buğz” edin, yani nefret
edin, öfke duyun, protesto edin diyor.
Ancak insanlar Aşk-ı Memnu’lara, Yolla
yolla kaderim yollalara, Survivorlara ne protestosu, reyting rekorları
kırdırıyor.
Din
“yalan söylemeyin, adaletten ayrılmayın, emanete hıyanet etmeyin, sözünüzü
tutun” diyor.
Ancak toplumda borçlar ödenmiyor, vaatler
gerçekleşmiyor, emanetler ehline verilmiyor, adalet bir türlü gerçekleşmiyor
hasılı kimse kimseye güvenmiyor.
Din
“Kafirlere karşı sert, birbirinize karşı merhametli olun.” diyor.
Gel gör ki toplum çok uzun zamandan beri
kafire hayranlık ve sempati, Müslüman’a da doğrudan antipati duyuyor.
Din
“Yetim hakkı yemeyin, ölçü ve tartıda hile yapmayın.” diyor.
Toplumun bir kesimi sahip olmaya taptığı
için kimin malı ya da hakkı olduğuna bakmadan Moğol atlıları gibi talan ederek,
çalarak “dünyalığını” çıkarıyor.
Din
“Müminler yalnızca Allah’a dayanıp güvenirler.” diyor.
Ancak insanların bir kısmı
diplomalarına, takımlarına, atalarına, liderlerine, cemaatlerine, partilerine,
statülerine, kredi kartı limitlerine, servetlerine güveniyorlar.
Din
“kumarı ve faizi” alenen yasaklıyor.
Ancak ülkemiz dünya üzerinde bankaların
en yüksek kar yaptığı, en çok büyüdüğü nadir yerlerden biri olurken Nimet
Abla’nın önündeki piyango kuyrukları Star Wars’un gişe kuyruklarını
kıskandırıyor.
Din
kadınlara “örtünmeyi” emrediyor.
Ekranlardan, reklamlardan, afişlerden,
AVM’lerden aksi yönde kuvvetli bir
propaganda yapılıyor ve nihayet toplum örtünmemeyi modern olmakla eşit kabul
ediyor.
NEDEN?
Çünkü kapitalizmin kuvözünde büyümüş
modern insan kurmaca kanaatlerden, yapay zevklerden, hastalıklı bencillikten,
dizginlenemez hazcılıktan oluşan popüler kültürü, hubel gibi bir put, bir tür
din olarak kabul ediyor.
İnternet ekranından kafanızı kaldırın ve
otobüste, işyerinizde, sokakta, evinizde insanların haline bir göz gezdirin
lütfen…
Kimin kararı, yönlendirmesi veya teşviği
insanların etek boylarını, dar paçalarını, mezuniyet kıyafetlerini, konuşma
tarzlarını, anne baba ilişkilerini, mesleklerini, beden ölçülerini,
dinledikleri müzikleri, izledikleri filmleri, okudukları kitapları, mezun
oldukları fakülteleri, seçtikleri eşleri evet eşleri, belirledi?
Dinin telkini mi?
Aklın ilkeleri mi?
Modern toplumda insanlar hangi ilkelere
göre hareket edip eğer hala yapabiliyorlarsa, düşünüyorlar?
Din sizi gereksiz tüketimden uzak
tutmaya çalışırken popüler kültür sadece tükettirmekle kalmıyor ne zaman ve ne
oranda tüketmeniz gerektiğine de karar veriyor.
Bitmeyen deizm-ateizm tartışmalarından
Müslümanlara aslan payı çıkarmaya çalışanlar bu tabloya iyi baksınlar…
Çükü bu tablo yalnızca dindarları değil,
bu toplumda “Müslüman’ım” diyen herkesi ilgilendiriyor.
Popüler kültür bütün cesametiyle bizi
istila etmişken çevrenizdeki insanların deist olmamaları onları inanç anlamında
daha güvende yapmıyor ki!
Ortada böyle bir tablo varken insanların
“Söylendiği gibi değil, aslında deistlerin oranı çok az!” diye homurdanmaları
tam bir saçmalık, tam bir körlük…
Yahu dinin adalet, tevazu, vefa, söze
sadakat, cihat, gıybet, örtünme ve yukarıda saydığımız gibi açık taleplerini
umursamayan, böyle talepler yokmuş gibi yaşayan insanların deistler olduğunu mu
düşünüyorsunuz?
Aksine muhafazakarlar, İslamcılar,
dindarlar… Laik de olsa, “dedem hacı” diyenlerden de olsa bütün bu insanlar
Müslümanlar…
Zaten mesele de bu!.DİNDAR(YANİ=dini-dar),yahut DİN'i DİNar.(Para)
Modern toplum Müslümanlığının cari dünya
sistemiyle, hedonist değerlerle, popüler kültürle çelişen hiçbir yanının
olmaması, kalmaması…
Popüler kültür modern toplumun yeni
dini…
İliklerimize dek popüler kültür
değerleriyle doygunken dindar olmayı ve dindar kalmayı beklemek beyhude bir
hayal…
Yalancı, müsrif, hırsız, terbiyesiz,
kibirli bir modern tipin dindarlığından söz etmek hiç inandırıcı değil!
Deizm’den, ateizmden fazlası var eksiği
yok bir anti din olan popüler kültür, toplumu genci yaşlısıyla çepeçevre
kuşatmış durumda.
Tehlikenin gücünü görmek isteyenler
oraya buraya değil, toplumun önünde bir heyula gibi dikilen popüler kültür
putuna baksınlar…
Bu putun nüfuzundan ne dindarların ne de
laiklerin kurtulamadığını bir zahmet herkes görsün artık…
Bu yüzden lokal boyutlardaki deizm
tartışmalarını bırakalım…
Yanı başımızdaki asıl büyük düşmana,
istila edilmedik yer bırakmayan popüler kültüre bakalım…
Bu sonuca yıldırım hızıyla son 15 yılda ulaşıldı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder