Cisimlerin
idaresi ruhlara verilmiştir.Mürekkep varlıkla basit varlık arasında zati-sabit
farklılık bulunduğu için ruhlarla cisimler arasında irtibat imkansızdır. Onun için aralarında münasebet ve irtibat yoktur.İrtibat olmayınca da tesir
,etme,etkileme,yardım etme ve yardım isteme söz konusu değildir. İşte bu yüzden
Allah Teala bu iki alemden her biri diğeri ile irtibat kurabilsin diye misal
alemini ruhlar alemi ile cisimler alemini bir araya getiren bir berzah
yarattı.Böylece tesir etme ve tesirlenme,yardım etme ve yardım isteme
gerçekleşir,yardım ve idare imkanı hasıl olur.
İşte
insan ruhunun , idare edip, ilim ve amel bakımından kapsadığı cismi ile ilişkisi
de bu şekildedir.Çünkü insanın ruhu ile bedeni arasında farklılık olduğu sabittir.Onun için Allah Teala insanın
hayvani nefsini ,bedeniyle ruhu arasında bir berzah olarak yaratmıştır.Bu
şundan dolayıdır.
İnsanın
hayvani nefsi,akledilebilir(makul)bir kuvve olması açısından bedenden ayrı,
ruha uygun düşen karmaşık bir varlıktır.Öte yandan bedenin çeşitli bölgelerine
yayılmıştır.Onun üzerinde çeşitli tasarruflarda bulunur.Biyolojik kalbin sol
tarafındaki boşlukta yer alan ruhlar ile taşınan çok sayıda kuvveye bizzat
şamildir.İşte bu sebeble unsurlardan oluşan karışıma (yani bedene)uygun bir
varlık olmaktadır.Böylece hem etkilenme
hemde tesir etme hasıl olmakta ve
yardım meydana gelmektedir.
İnsanın
hayal gücünün kuvveti mutlak misal alemine nisbet şöyledir ki kanalın nehire
nisbetine benzer.kanalın nehir tarafındaki kısmı ,nehire bitişik olduğu gibi
insanın hayal alemi de üst tarafı itibarıyla misal alemine bitişiktir.
Misal
alemi de mutlak ve makayyed olmak üzere iki kısımdır.Mutlak olanı her şeyi
kuşatan Arşın kapsadığı dünyevi ve uhrevi bütün eserlerdir.Mukayyed olanı da
iki türlüdür.Bir türü uyku ile mukayyeddir.ötekisi ise sufilerin meşhur
vakıalarında olduğu gibi uykuyla sınırlı olmayıp hissin kaybolmasına ve bir müddet gitmesine bağlıdır.
Bazıları
da şöyle demiştir:Allah Teala , hikmetli misaller getiren bir meleği rüya
işleri ile görevlendirmiştir.Ademoğlunun levhi mahfuzda bulunan kıssalarına
muttali kılmıştır.Melek oradan istinsah eder ve her bir kıssa için bir misal
getirir.İnsanlar işlerini basiret üzre yürütsün diye uyurlarken
müjde,azarlama,veya korkutma maksadıyla melek hikmet üzere bu şeyleri onlara
temsili gösterir.
Levhi
mahfuz suretlerin göründüğü bir aynaya benzer.Bir aynanın karşısına bir ayna
daha konulup aradaki perde kaldırılsa bu aynanın sureti de öbüründe görülür.
Kalb
ise ilimlerin resimlerini kabul eden bir aynadır.Kalbin şehevi arzular ve
hislerinin muktezası olan şeylerle uğraşması, kalb ile kalbin melekut aleminin
bir parçası olan levhi mütala etmesinin
arasına salınmış bir perde gibidir.Şayet rahmet rüzgarı eserse bu perdeyi
oynatıp kaldırır.Böylece kalb aynasında melekut aleminden şimşek gibi bir
görüntü zuhur eder.Bu görüntü bazen devamlı
ve sabit olabilir.
İnsan
uyanık olduğu sürece –Allah tarafından desteklenmiş olanlar hariç-hislerin
şehadet aleminden toplayıp getirdiği şeylerle meşguldür.Hisler uyku esnasında
donuklaşır.Kalbde meşgalelerinden ve hayalden kurtulur.Cevheri itibarıyla saf
hale gelir ve perde ortadan kalkar.işte
o zaman kalpte sıfatları nisbetinde Levh’den bazı görüntüler ortaya çıkar.Şu
kadar var ki uyku,hayalin bir şeyler yapmasına
ve hareket etmesine mani olmaz.
Kalbde
Levh’den gelen bir görüntü ortaya çıkar çıkmaz hayal hemen onu alır, çok yakın
bir misalle anlatır.Böylece tahayyülat hafızada diğerlerine göre daha fazla yer
eder.İnsan uykudan uyandığı zaman sadece bir hayal hatırlar.Bu sebeble rüya
görenler,bu hayalin hangi manayı aksettirdiğini firasetleri sayesinde bakıp
görmeleri için rüya tabircilerine ihtiyaç duyarlar.Bu sırdan dolayıdır ki rüya
gören kimsenin bunu başkalarının iyiliğini düşünen bir alime anlatması
sünnettir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder