3 Mart 2017 Cuma

RUH VE CİSİM MÜNASEBETLERİ

Cisimlerin idaresi ruhlara verilmiştir.Mürekkep varlıkla basit varlık arasında zati-sabit farklılık bulunduğu için ruhlarla cisimler arasında irtibat imkansızdır. Onun  için aralarında münasebet ve irtibat yoktur.İrtibat olmayınca da tesir ,etme,etkileme,yardım etme ve yardım isteme söz konusu değildir. İşte bu yüzden Allah Teala bu iki alemden her biri diğeri ile irtibat kurabilsin diye misal alemini ruhlar alemi ile cisimler alemini bir araya getiren bir berzah yarattı.Böylece tesir etme ve tesirlenme,yardım etme ve yardım isteme gerçekleşir,yardım ve idare imkanı hasıl olur.
İşte insan ruhunun , idare edip, ilim ve amel bakımından kapsadığı cismi ile ilişkisi de bu şekildedir.Çünkü insanın ruhu ile bedeni arasında farklılık  olduğu sabittir.Onun için Allah Teala insanın hayvani nefsini ,bedeniyle ruhu arasında bir berzah olarak yaratmıştır.Bu şundan dolayıdır.
İnsanın hayvani nefsi,akledilebilir(makul)bir kuvve olması açısından bedenden ayrı, ruha uygun düşen karmaşık bir varlıktır.Öte yandan bedenin çeşitli bölgelerine yayılmıştır.Onun üzerinde çeşitli tasarruflarda bulunur.Biyolojik kalbin sol tarafındaki boşlukta yer alan ruhlar ile taşınan çok sayıda kuvveye bizzat şamildir.İşte bu sebeble unsurlardan oluşan karışıma (yani bedene)uygun bir varlık olmaktadır.Böylece hem etkilenme  hemde tesir etme hasıl olmakta  ve yardım meydana gelmektedir.
İnsanın hayal gücünün kuvveti mutlak misal alemine nisbet şöyledir ki kanalın nehire nisbetine benzer.kanalın nehir tarafındaki kısmı ,nehire bitişik olduğu gibi insanın hayal alemi de üst tarafı itibarıyla misal alemine bitişiktir.
Misal alemi de mutlak ve makayyed olmak üzere iki kısımdır.Mutlak olanı her şeyi kuşatan Arşın kapsadığı dünyevi ve uhrevi bütün eserlerdir.Mukayyed olanı da iki türlüdür.Bir türü uyku ile mukayyeddir.ötekisi ise sufilerin meşhur vakıalarında olduğu gibi uykuyla sınırlı olmayıp hissin kaybolmasına  ve bir müddet gitmesine bağlıdır.
Bazıları da şöyle demiştir:Allah Teala , hikmetli misaller getiren bir meleği rüya işleri ile görevlendirmiştir.Ademoğlunun levhi mahfuzda bulunan kıssalarına muttali kılmıştır.Melek oradan istinsah eder ve her bir kıssa için bir misal getirir.İnsanlar işlerini basiret üzre yürütsün diye uyurlarken müjde,azarlama,veya korkutma maksadıyla melek hikmet üzere bu şeyleri onlara temsili gösterir.
Levhi mahfuz suretlerin göründüğü bir aynaya benzer.Bir aynanın karşısına bir ayna daha konulup aradaki perde kaldırılsa bu aynanın sureti de öbüründe görülür.
Kalb ise ilimlerin resimlerini kabul eden bir aynadır.Kalbin şehevi arzular ve hislerinin muktezası olan şeylerle uğraşması, kalb ile kalbin melekut aleminin bir  parçası olan levhi mütala etmesinin arasına salınmış bir perde gibidir.Şayet rahmet rüzgarı eserse bu perdeyi oynatıp kaldırır.Böylece kalb aynasında melekut aleminden şimşek gibi bir görüntü zuhur eder.Bu görüntü bazen devamlı  ve sabit olabilir.
İnsan uyanık olduğu sürece –Allah tarafından desteklenmiş olanlar hariç-hislerin şehadet aleminden toplayıp getirdiği şeylerle meşguldür.Hisler uyku esnasında donuklaşır.Kalbde meşgalelerinden ve hayalden kurtulur.Cevheri itibarıyla saf hale gelir  ve perde ortadan kalkar.işte o zaman kalpte sıfatları nisbetinde Levh’den bazı görüntüler ortaya çıkar.Şu kadar var ki uyku,hayalin bir şeyler yapmasına  ve hareket etmesine mani olmaz.
Kalbde Levh’den gelen bir görüntü ortaya çıkar çıkmaz hayal hemen onu alır, çok yakın bir misalle anlatır.Böylece tahayyülat hafızada diğerlerine göre daha fazla yer eder.İnsan uykudan uyandığı zaman sadece bir hayal hatırlar.Bu sebeble rüya görenler,bu hayalin hangi manayı aksettirdiğini firasetleri sayesinde bakıp görmeleri için rüya tabircilerine ihtiyaç duyarlar.Bu sırdan dolayıdır ki rüya gören kimsenin bunu başkalarının iyiliğini düşünen bir alime anlatması sünnettir.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder