16 Haziran 2016 Perşembe

İSLAM VE DEBDEBE

Dünya meataına aldırış etmeme,nefsin istediği zevkleri şeriat çerçevesinde karşılma,varlıktan soyunma üzerine bina edilmiş bir hayat tarzı olması gereken İslam toplumunda varlıkla imtihan edilme zamanlarında sınıf geçenler pek azdır.Su ne kadar derin olursa olsun,bindiğimiz kayığın içinde olmadığı sürece o suyun bize zararı olmayacağı fiziksel gerçeğini Hz.Pir efendimiz ifade buyurmuşlardı.Dışımızdaki taş bize zarar vermezde içimizde olursa(böbrek taşı,safra taşı)bu bize elem ve acı verdiği de bir gerçektir.Şüphesiz taş binaların içimizde olmasından murat ve maksat,dünya meatına olan sevgi ve muhabbetimizdir.Yaratılışımızda Cenab-ı Hakk,bu çekim gücünü nefsimize kotlarken şüphesiz dünyanın imarı,hayatın devamını düşünmüştür ve bu çekimin kontrolü hususunda da şeri kuralları vaz etmiştir.Şüphesiz hayatın devamı için altın,gümüş,mesken,binek,ziraat v.s olmak gereklidir.Çünkü,gökten fiziksel bir sofra gönderilmesi uygulması bizim inancımızda yoktur.Sebebler tahtında çalışmak ve gayret vardır."En güzel amel işlemek"vazifesi vardır.Gökten fiziksel sofra inmesi hadisesi ümmetin avamına yoktur.Yüce şahsiyetlere manevi olarak vardır.Kerametler arkasına gizlenerek yüce şahsiyetler için fiziksel olarak mevcut olsa bile bu hüküm umuma yönelik değildir.Efendimize tabi olanlar başlangıçta toplumun fakir ve   aciz insanları idi.İslamın büyümesinden ve devletin zenginleşmesinden sonra bile günlük hayatlarındaki fakir yaşama isteği asla terkedilmemiştir.Hiç bir Peygamber,sahabe,Evliya efendilerimiz saltanat şeklinde zengin bir hayatı tercih etmemişlerdir(imkanları olsa dahi).Şaşaalı ve debdebeli yaşama, İslamın şiarı değildir.Debdebe ve şaşaanın olduğu toplumların islamiyetten bahsetmesinin altında din elbisesinin ticareti vardır.

Mevlana Vakfı  İSKENDERUN

Av.Şemsettin KESER
semsettin.keser@hotmail.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder