31 Ağustos 2025 Pazar

SİZ KENDİNİZE BAKIN EMRİNİ YANLIŞ ANLAYANLAR

 "Ey iman edenler! siz kendinize bakın.Siz doğru yolda olduğunuz takdirde sapan kimse size zarar veremez"(Maide 105)

Bu ayetten insanın kendi nefsiyle meşgul olması emredilmiştir.Bir anlamda farz olan emirdir.Nefsinizi ıslah etmeye ve onu Allah'ın gazabına ve ahiret azabına düşürecek hallerden muhafaza etmek gereklidir.Sapık kimselerin zararı size ulaşmaz.

Bu ayet emri bil maruf, nehyi anil münkeri terketmeye ruhsat değildir.Çünkü hidayete ermenin şartlarından biri , münker olan bir şeyi gücü nisbetinde reddedip hoş görmemektir.EĞer bir körün kuyuya gğittiğini görecek olur da Sessiz kalırsan, günah işlemiş olursun.Hz.Ebubekir efendimiz bir hutbesinde insanlara şöyle  buyurmuştur:" Ey insanlar , siz bu ayeti okuyorsunuz  fakat yanlış anlayıp esas maksadının ne olduğunu bilmiyorsunuz.Ben ise Resulullah SAV in şöyle buyurduğunu işittim :" Eğer insanlar, bir kötülüğü görürde onu düzeltmezlerse Allah onları toptan cezalandırır. Bu nedenle iyiliği emredin , kötülükten nehyedin ve bu ayeti yanlış anlayıp aldanmayın.Sonra içinizden bazıları kalkıp "Ben kendime bakarım (başkaları bana neme lazım) demesin .Vallahi ya iyiliği emredip kötülükten sakındırırsınız,ya da Allah başınıza en şerlilerinizi musallat eder.Onlarda size acı ve eziyeti tuttırır.O zaman en hayırlılarınız bile dua etse duaları kabul olunmaz"

Eğer bir adama "Neden iyiliği emretmiyorsun?" diye sorulduğunda "Bana ne" veya bir adama " Filana emri bil maruf yap " denilse de o: O bana ne yapmış ki benim onunla işim olmaz," dese kişinin küfreğ girmiş olmasından korkulur.

30 Ağustos 2025 Cumartesi

Derman Arardım Derdime - Tedbîrini Terk Eyle

 Dermân arardım derdime derdim bana dermân imiş,

Bürhân sorardım aslıma aslım bana bürhân imiş.

 

Sağ u solum gözler idim dost yüzünü görsem deyü,

Ben taşrada arar idim ol cân içinde cân imiş.

 

Öyle sanırdım ayriyem dost gayrıdır ben gayriyem,

Benden görüp işiteni bildim ki ol cânân imiş.

 

Savm u sâlât u hac ile sanma biter zâhid işin,

İnsân‐ı Kâmil olmaya lâzım olan irfân imiş

 

Kande gelir yolun senin ya kande varır menzilin,

Nerden gelip gittiğini anlamayan hayvân imiş.

 

Mürşid gerektir bildire Hakk’ı sana Hakk’al‐yakîn,

Mürşidi olmayanların bildikleri gümân imiş.

 

Her mürşide dil verme kim yolun sarpa uğratır,

Mürşidi Kâmil olanın gâyet yolu âsân imiş

 

Anla hemen bir söz durur yokuş değildir düz durur,

Âlem kamû bir yüz dürür gören anı hayrân imiş.

 

İşit Niyâzî’nin sözün bir nesne örtmez Hakk yüzün,

Hakk’dan ayân bir nesne yok gözsüzlere pinhân imiş

Gönül Nuri Cemalinden ( Mehmet Emin Ay)

DİN İLE ÇIKAR SAĞLAMAK

 

 

DİNDEN ÇIKAR SAĞLAMAK HADİSESİ

İnanma , Hak Teala’nın insan olarak yarattığı bizlerde bir zarurettir.İnanma,iman tüm fiillerimizin ve sözlerimizin kaynağını teşkil eder.Dindar olanlar dini umdelere saygı gösterir.Ancak, münafık tabir edilen içinden iman etmediği halde dışından söz ile iman etmiş süsü verenler, geçerli akçe olan din konusunda dünyevi maddiyata dini alet ederler.

Örneklerinden birisi “Seyyidlik” müessesesidir.Ehlibeyt’ten olmak masumiyet değildir.Nefis her insanda vardır.Masumiyet Peygamberlerdedir.Hak Teala’nın hıfzı ise Velilerde, salih kullardadır.Ancak, değerli olanın yanında mutlaka sahtesi de olur kuralı gereğince Seyyidlik ididası arkasında inançlı insanları sömürme , maddiyatlarına el atma,o kimseleri aldatma ihtimali de yaygındır.Seyyid olduğunu iddia eden bir kimsenin gerçekten olup olmadığını bilmek mümkün olmaz.Çünkü Emevi ve Abbasi zulmü nedeniyle Ehlibeyt’e mensup olanlar tüm dünyaya yayılmıştır.Her millette mevcuttur.İdidada bulunan kişiye “İspat et” denemez.çünkü , geçmişte Mısır’da para karşılığı şecere, soy sop  levhalarının yazılıp kişilere para karşılığı verildiği sabittir.Bu durumda inanan insan ne yapmalıdır?;

Para ile, dünyevi meta ile kadın ile olan ilişkilerine bakmak gerekir.çünkü ehlibeyt zekat, sadaka alamaz.Hediye alabilir.ancak hediyelerin değeri karşılığıda önemlidir.Hediye sınırını aşan bir parasal değer içinden farklı saikle verilip adına “hediye” denilerek ehlibeyt le alakalı yasağın etrafı dolanabilir.

Ehlibeyt’emensup olan bu hususu aleni söylemez.İlim, takva, tevazu,zühd,maişeti için çalışma, kimseye yük olmama hususiyetleri kendinde bulunmalıdır.

Osmanlı Devleti bu hususu Nakibül Eşraflık denilen devlet idaresi içindeki bir kurum vasıtasıyla sadece ülkedeki seyyidlerin işleriyle ilgilenen bir merkez olarak halletmişti.

YASAK OLANLAR/LEDÜN İLMİ

 Allah Tela iman  ehline, ledünni ilimleri  ve eşyanın hakikatlarını sorarak öğrenmeyi yasaklamıştır.Çünkü bunlar kal ilimlerinden değil hal ilimlerindendir.Hak Teala buyurmuştur:"Ey İman edenler! Açıklandığında hoşunuza gitmeyecek şeyleri sormayın.Eğer Kur'an indirilirken onları sorarsanız size açıklanır.Allah onları affetmiştir.Allah çok bağışlayıcıdır,halimdir"(Maide101)


Hakikatlara söz ile yapılan açıklamalarla ulaşılamaz.Heva, vehim ve hayalin afetleri ile karmakarışık olan akıl şüpheler içine düşer  ve sonuçta felsefeciler gibi şüphe bataklıklarında helak olunur.Akılların idrakte zorlandığı konularda doğru yol ararken şeytan devreye girer ve ayakları kaydırır.Bu tür insanlar ilahi ilimlere dair yazdıkları kitaplarda pek çoklarınıda helaka sürüklerler.Bazıları akaid ilmine de bu işte bulaşarak itikadi konulardada delalet düşüp başkalarını da delalete düşürürler.

Hakikatlarailişkin ilimler sözlü olarak öğrenilemez. Allah Teala peygamberlerine bu ilmi hal olarak aktarmıştır."Böylece biz İbrahim'e göklerin ve yerin melekutunu , büyük ve muhteşem varlıklarını , göesteriyorduk"(Enam 75)

Ashab-ı Kiramın Hz.Peeygamber ile olan münasebeti de farklı değildi.Resululah onlara kur7anı söz ile ; hikmeti ise sohbet ve nefislerinin ve ahlakın kirlerinden tezkiye yoluyla , hal ile öğretiyordu.Allah Teala onun hakkında :"Müminlere kendi içlerinden , onlara Allah7ın ayetlerini okuyan, kendilerini temizleyen ve kendilerine Kitap ve hikmeti öğreten bir peygamber gönderdi"(Ali imran 164)."Müteşabihatın tevilini sadece Allah ve ilimde ileri gidenler bilirler"(Ali imran 7) 

lEDÜN İLMİ ANCAK HAL İLE ELDE EDİLEBİLECEĞİNDEN BU DA ÜSTAD  İLE SOHBET VE BERABERLİK LE, ONA TABİ VE TESLİM OLMAKLA VE İTİRAZ ETMEMEKLE MÜMKÜN OLABİLİR.

Kehf suresinde zikredilen Hz.musa ve Hz.Hızır arkadaşlığı bunun örneğidir.Hz.Musa bu ilmi öğrenmek istediğini Hz.Hızırdan talep etmiş ancak Hz.Hızır:" "Sen benim ile beraber bulunmaya , bana tabi olup itiraz etmemeye "sabredemezsin" " demiştir.Yihe Hz.Hızır "O halde eğer bana tabi olursan , sana o konuda bilgi verinceye kadar hiçbir şey hakkında bana soru sorma"demiştir (Kehf 66-67)

Bu ayet işaret etmektedir ki , ledünni ilmin öğrenilmesi , beraber olma (sohbet) tabi olma ve teslim olma yoluyla hal ile mümkün olur, söz ve sual ile değil.Hz.Musa üçüncü kez dayanamayıp yapılana itiraz edince Hz.Hızır "Bu seninle benim aramızın ayrılmasıdır"Kehf 77)  buyurmuştur.

29 Ağustos 2025 Cuma

TAVSİYE

 

HAZRETİ MEVLENA’NIN TAVSİYESİ

Hz.Mevlana , vefatına yakın bir zamanda yaptığı tavsiyelirin bir kısmı şudur:

Size yalnız başına iken de , insanlar arasında iken de Allah’dan sakınıp takva sahibi olmayı , az yemeyi, az uyumayı az konuşmayı masiyet ve günahları terk etmeyi , devamlı olarak şehvetleri terk etmeyi , insanlardan gelen eza ve cefaya sabretmeyi, serseri takımı ile düşüp kalkmayı terkmetmeyi, salih ve üstün ahlaklı insanlarla beraber olmayı tavsiye ederim.İnsanların en hayırlısı , insanlara faydalı olandır.Sözlerin en hayırlısı, az ve öz olanıdır.

MASİYYET

 

MASİYYET

Hz.Mevlana hazretlerine “Tasavvuf ehli masiyyet işler mi?” diye sormuşlar.Cevap olarak şöyle dedi.”Hayır , ancak tam acıkmadan yemek yemek müstesna.Bu onlar için zehir ve hastalık demektir.”

 

ZİLHİCCENİN İLK ON GÜNÜ

ZİLHİCCENİN İLK ON GÜNÜNÜN FAZİLETİ HAKKINDA

Zilhicce ayının ilk on günü için Efendimiz SAV buyurmuştur:”  kim bu günlerde , bir fakire sadaka verirse, sanki Allah'ın nebilerine ve resullerin'e sadaka vermiş gibi olur.Kim bu günlerde bir hastayı ziyaret ederse evliyaullahı ve büdelayı hasta iken ziyaret etmiş gibi olur.Kim birisinin cenazesini kaldırırsa(teşyi) Bedir harbi şehitlerinin cenazesini kaldırmış gibi olur.Kim bir mümini giyşindirirse Allah Teala ona cennet elbiselerinden giydirir.Kim bir yetime iihsanda bulunursa Allah onu kıyamet gününde arşının altında gölgelendirir.Her kim de bir ilim meclisinde bulunursa Sanki Allah7ın nebi ve resulleriyle oturmuş gibi olur.”

 

 

 

25 Ağustos 2025 Pazartesi

AKIL VE HEVA

 İçkiye ardapça da "HPamr" denilmesi , aklı örtüp kaplaması sebebiyledir.Akıl ise mahlukatın ilklerinden ruhani ve ulvi bir nurdur.Yaratılış icabı , Melekler gibi Rabbi'ne itaat , boyun eğmen ve mütevazi olmak aklın yaratılışında vardır.aklın zıddı ise hevadır ki son yaratılanlardan zulmani, nefsani ve süflidir.Şeytan gibi tabiatında serkeşlik , itiraz etme, yüz çevirme  ve Rabbi'ne kulluk konusunda kibirlenme vardır.

İçki aklın nurunu örtüp kaplayınca , akıl mağlub duruma düşerek hakikatı ve onun yolunu bulamaz olur.Sonra hevanın zulmeti galib duruma geçer ve nefis "Nefsi emmare"(Kötülüğü ziyadesiyle emreder) hale gelerek hevadan da yardım alıp , yine süfli heva ile nefsani arzularının  ve aşağılık hayvani lezzetlerinin peşine düşer.Böylelikle şeytan nefse karşı zafer kazanmış olarak , Rabbi'nin emirlerine isyan tuzaklarının hepsin düşürür ve helaka sürükler.Bu yüzden Efendimiz SAV "İçki kötülüklerin anasıdır" buyurmuştur.

24 Ağustos 2025 Pazar

İFTAR DUYGUSUNU YAŞAMAK

 Ali Çelikbaş hocam anlattı.Almanyada çalıştığım okulun yazışmalarını yapan bir bayan vardı.Günde iki saat gelir yazışmaları yapar gider idi.bu bayanın emeklilik günü geldiği için okulda bulunan farklı milletelere mahsus öğretmenler emekliliğini kutlamak için onu davet ettiler.Türkler çoğunluk olduğu için bizde bir kutlama günü yapalım dedik.Talebimizi ilettik.Bayan bize "filan zamanda ramazan ayı girmekte.o ay içinde bir gün sizinle birlikte iftar yapalım" dedi.O gün geldi.Oruçlu bir günde kutlama toplantısının yapıldığı yerde hazırlıklar yapıldı.İftarlıklar hazırlandı.ancak iftar saatinden önceTürk olan öğretmenlerden üç beş tanesi oruç tutmadıkları  için yahut dine karşı mesafeleri olduğundan dolayı iftar saatıni bekelemeden bira şişelerini açarak yemeğe başladılar.Bayan onlara baktı ve bana dönerek :"Sayın Çelikbaş, iftarın ruhunu yaşamak için bugün ben oruç tuttum" dedi.Meslektaşlarımdan o kadar utandım ki! 

EKSİK ÖDENEN MAAŞ

 Ali Çelikbaş hocamız anlattı.Almanya'da Türk öğrencilerinin bulunduğu sınıfta öğretmen olarak çalışırken, çalışma yapan öğretmenlerden birisi bana "Sen niçin maaşını 40 Mark eksik alıyorsun?" deyince bu hususu araştırmak hiç aklıma gelmemişti.Arkadaşla birlikte bulunduğumuz yeredki maaş iylerini düzenleyen birime(mal müdürlüğü) gittik.Yetersiz almancamızla durumu izaha çalıştık.Muhatabımız konuyu anladı.Benim özlük dosyamı getirip inceledi ve bana "Sen müracaat formundaki din hanesini işaretlememişsin.Bu nedenle maaşın düşük dedi ve bizi makamında oturturken bir yere telefon etti.eksiklik ikmal edildi ve geçmiş alacaklarımla birlikte hesabıma yattığını belirttiler.

HIRISTO'NN HİKAYESİ

 Ali Çelikbaş hocamız anlattı.Çalıştığmız okulda diğer ülkelerden gelmiş öğretmenler de mevcuttu.bunlardan birisi Hırısto isimli bir öğretmendi.teneffüste karşılıştığmızda Almanca olarak "Hırısto nasılsın" dedim.Bana türkce cevap olarak "Eşşek gibiyim" cevabını verince çok şaşırdım.Bana dönerek şunu anlattı:Biz Samsun'un Ladik ilçesinden Yunanistan'a göç etmişiz.Balkan savaşı akabindeMübadele esnasında da türkiyeye göç etmemişiz.Babam yahut dedem evimizde kesinlikle Yunanca,yahut grekçe,rumca konuşulmamasını,Türkçeyi muhafaza etmemizi bize tembih etmişti.Ben Grekçeyi okulda öğrendim"

Hırıstoyu bir kaç y sonra devlet geri çağırdı.okuldan ayrıldı.Sebebini soruşturduğumuzda, bulunduğmuuz şehirde faaliyet gösteren Ortodoks kilisesi kiliseyi üç defa gelmediğimizi rapor etmiş ve devlet kendisini geri çağırmış. 

ALİ ÇELİKBAŞ

 Ali Çelikbaş hocmız anılarına devam etti."Türk öğrencilerin devam etitği okulda din ve ahlak dersini ilk okul ikinci sınıf öğrencisine vermekteyim.Ders esnasında abdest almayı uygulamalı olarak çocuklara öğretmek üzere sanıfa "Abdest almayı bilen var mı?2 diye syledim.Bir erkek çocuğu cin gibi, ben biliyorum dedi.Sınıfta soğuk su-sıcak su lavabosu var.Çocuk ayaklarını çıkarttı.yerler halifleks.Başladı abdest almaya.O esnada kapı açıldı ve içeriye okul müdürü girdi.Tam beş dakika çocuğu seyretti.Ben içimden eyvah dedim.Din kültürünü teorik olarak anlatmam gerekirken pratik olarak göstermem nedeniyle acaba müdür beni şikayet edecek mi? diye içimden geçirdim.Müdür beni teneffüs esnasında odasına çağırdı.Çekinerek gittim.Bana dedi ki  Sayın çelikbaş.Çocuklar beden eğitimi için salona gidiyorlar, koşuyorlar,terliyorlar.lütfen onlara "Boy abdesti almayı" öğretirmisiniz.

Hırıstiyan birisinin bu teklifine çok şaşırdım.Hırıstiyan olsa da bir çocuğun dininin  kurallarını layıkıyla öğretilmesi hususundaki hassasiyetini, müsamahasını takdir ettim 

ALİ ÇELİKBAŞ

 Adana İmam Hatip okulunda (1968-76) lise sınıfında iken Edebiyat hocamız idi.Afyon ,Çal ilçesinde yaşamaktadır.45 yıl sonra diyaloğ temin ettik.Bizden sonra Milli Eğitim vasıtasıyla Almanya'da çalışma hayatı olmuş, o anlara ilişkin hatıralarını anlattı.Orada Türk öğrencilerinin devam ettiği ilk okul seviyesinde bir kurumda çalışırken başından geçenleri paylaştı.İbretlik hikayeler idi.Türkiyede hükümet değişmiş, Türkiyede çalışırken vukubulan bir takım hadiseler nedeniyle savunmasını ister mahiyette bir yazı Münih Konsolosluğuna gelmiş ve savuunması istenmekte.Muhtemelende bir takım bahaneler üretilip çalışması iptal edilecek.Bu durum kendisini oldukça etkilemiş.Okulun müdürü seviyesinde altı yedi lisan bilen bir idareci, Hocamızdaki telaşı farketmiş olacak.Sebebini sordu.Hoca:Durumu arz etti. Müdür, Ali hocamızı tanıdığı için "Savunma vermeye gitmeyeceksin!" dedi.Bana dedi ki; Biz Türkiye'den öğretmenlik yapmak üzere liyakatlı, sorunsuz kimseler istedik ikili muabakat neticesinde sizler geldiniz.Siz gönderildikten sonra ,bahane üretilerek geri iadeniz istenemez.Almanya bir Devlettir.Türkiye sizi geri çağırsa bile biz buna müsade etmeyiz.Buradan emekli olana kadar çalışmanızı biz temin ederiz" dedi ve derhal Konsolosluğu aradı.Telfona çıkan kişinin Almancası olmadığı için orada çalışan bir almanın tercümanlığı ile ağzına gelen lafları söyledi ve telefonu yüzlerine kapattı.

Ben savunma vermeye gitmedim."Berlinde hakimler var" lafı ile aynı değerde olan "Almanya bir Devlettir" sözünü hiç unutmadım.    

YÜCELCİLER

 

YÜCELCİLER".. hiç duydunuz mu bilmem..

Biz Rumeli'den çekildikten sonra Balkanlarda kalan soydaşlarımız kurdu "Yücelciler teşkilatının..

Merkezi Üsküp idi.. Hepsi Tahsilli Münevver kişilerdi.. Başlarında Müderris Şuayb Aziz Efendi vardı ve yapısı  millî ve muhafazakâr idi.. O zaman Makedonya Kominist Tito'nun başında olduğu Yugoslavya hudutlar içerisinde idi

Bunlar Makedonya'da örgütlenmeyi tamamladıktan sonra Türkiye gelip İnönü’ye, "biz sizden para ve silah istemiyoruz bize uluslararası arenada siyasi destek verin dediler". "İnönü tamam isimleriniz bırakın gidin" diyor. Bırakıp gidiyor Yücelciler, İnönü isimleri doğru Tito ya gönderiyor...

Akıbet 15.08.1947 tarihinde, Tito rejimi  Yücelciler teşkilatının lideri rahmetli Şuayip Aziz efendiyi Üsküp’te tutukladı

(Rahmetli Ezher mezunu.)

Ardındanda tüm arkadaşları da tutuklandı..

1948 yılında 4 idam ile yüze yakın Türk ileri geleni hüküm giymiş çok ağır işkenceler görmüşler.. Bu vesileyle başta Aziz efendi olmak üzere tüm Yücelciler mensuplarını ve şehitlerini rahmet ve minnetle anıyorum. Ruhları şad olsun.

Tabi Tito bu kadarlada kalmadı Türk ileri gelenleri ve Türk halkı, toplumun tüm alanlarında hedef alarak 300 bin Türkü sürgüne sevk etti.  Yaaa bu işkence ve sürgüne uğrayanlar Bakıyey-i Devlet dediğimiz Makedonya'daki soydaş Müslüman kardeşlerimiz... Aynı Boraltan köprüsünde Staline teslim edilip kurşuna dizdirilen 146 Azeri kardeşimiz gibi.. Ben bu olaylara  pek inanasım gelmiyordu Olmaz öyle şey diyordum içimden.. Baktım İnönü Vakfı doğruluyor sayfasında ama işte dönemin siyasi şartları falan diyor.. Boraltan Köprüsü'nde söylenen bir sözler var ki yenilir yutulur cinsten değil

Boraltan bir köprü,

Aşar geçer aras’ı,

Yuğsan aras suyuyla,

Çıkmaz yüzün karası.

......

Bu imiş meğer istirahat

Yordum kadere kısmete.

Uyusun şimdi rahat rahat .

Deyin öldüğümü İsmete..

İsmet İnönü'yü Dışişleri Bakanlığı na vekalet eden Nurullah Esat Sumer ikna etti denir.

Birde "Mavi Alay"  olayı var..

Daha neler neler var da kalem yazmak istemiyor..

Bu ölümsüz mücadelelerinin ülkemizde bu kadar az biliniyor olması, edebiyat ve beyaz perdede neredeyse hiç yer bulamaması gerçekten çok üzücü...

Son söz..iki şeyi şaşarım; Tunceli'lerin siyasi tercihleriyle Eskişehirlilerin siyasi tercihine..

Bu konuda birçok kitapta yazılmış olabilir ama Benim tavsiyem bu kitabı bulursanız alın derim

Yücelciler

İnsan Yayınları arasında çıkmıştı

Yazar Mehmet Talip Ardıcı

BAKKAL AMCA BİR DİN VER BANA/CENGİZ NUMANOĞLU

 

Bakkal amca, bir din ver, bana şöyle yüz gram;

İçinde hem komedi, hem de birazcık dram.

Öyle bir din olsun ki; bizi fazla sıkmasın,

Her yerde 'ahlâk' diye, karşımıza çıkmasın...

 

Ramazan'da otuz gün, vücut girsin bakıma,

Ama bayram gelince, karışmasın rakıma(!)

Bırakalım insanlar, her tür haltı yesinler,

''Ne yani.. Biz müslüman değil miyiz? '' desinler..

 

Bir din ver ki; içinde, birazcık kahve falı,

Ve üstünde bir kaşık, sosyetik mevlid balı,

Arasında bir dilim, Kaşar Yaşar olmalı,

Böylece kalplerimiz, hidâyetle (!) dolmalı...

 

Bir de şu kurbanlıklar, sorun çıkardı biraz,

Neden dersen bütçemiz, bu sene hepten ayaz.

Eğer fetvâ verirse, şu senin 'Süper Beyaz',

Belki biz de keseriz, ya bir tavuk, ya bir kaz...

 

Bakkal amca bir din ver; zorda 'Allah' diyelim,

Açılınca kapılar, 'Haydi Yallah' diyelim.

Âlimler ehli cümbüş, fetvâlarda varyasyon,

Biraz Budist felsefe, biraz reenkarnasyon...

 

Bir din ki; insanları, hayallere daldırsın,

Tüm cinsel yasakları, yürürlükten kaldırsın.

Eroslar, Afroditler, sokaklarda çıldırsın,

Ve bu çılgın tanrılar, şeytanları yıldırsın...

 

Açılsın sahillerde, beş yıldızlı mâbedler,

Diskolarda, ruflarda, yapılsın ibadetler...

Bir din ver ki; her akşam, sofraları kuralım,

Kadehleri duayla, birbirine vuralım...

 

Ahlak mahlak üstüne, biraz kafa yoralım(!)

Memleketin şu hali, ne olacak soralım.

İlerleyen saatte, dansöz çıksın masaya,

Allah rızası(!) için, pamuk eller kasaya...

 

Ne kadar yardımsever, olduğumuz görülsün,

Ellerimiz dansöze, merhametle sürülsün.

Cinsiyetler arası, ortak pazar kurulsun,

Böylece irticaya, büyük darbe vurulsun...

 

* * *

 

Bakkal amca, bir din ver; açık olsun tâvize,

Rahatlatsın bizleri, tatlı baksın fâize.

Madem ki fâiz dedik, hazır girdik damardan,

Bir din ver ki; bizleri, men etmesin kumardan...

 

Piyangolar, totolar, birer hayır kurumu,

Bazı yobaz kafalar, görsünler bu durumu,

Gece gündüz borsada, hayal kursun alıklar,

Yesinler küçükleri, bazı büyük balıklar...

 

Bir din ver ki; bıraksın, şu rüşvetin peşini,

Âmir, memur, sekreter, herkes bilsin işini.

Bu bilimsel metodla, çözersek biz bu işi,

Korkarım kalmayacak, zekât verecek kişi...

 

Lûgatlerden silinsin, artık şeref, şahsiyet,

Dalgalı kura geçsin, edep, hayâ, haysiyet.

Körler ile sağırlar, koltukları kapsınlar,

Ellerinde yağdanlık, birbirine tapsınlar...

 

Bakkal amca, bir din ver; kaşlarını çatmasın,

Kubbesi, minaresi, aman derim batmasın,

Temizlensin camiler, tabut mabut kalmasın,

Bundan sonra Azrail, kapımızı çalmasın(!) ...

 

Dostlarım! Sanmayın ki; taş devrinden gelirim,

Bakkaldan din istenmez, bunu ben de bilirim.

İstedim ki; bu şaka, sizi biraz güldürsün,

Güldürürken, biraz da, gerçeği düşündürsün...

 

(1997)

 

Cengiz Numanoğlu

ZÜHD İÇİN HANGİSİ ÖNEMLİ

 Fduayl b.İyaz'a Zühde için güzel elbise , et ve hurma tatlısı gibi güzel şeyleri terk etmenin hükmü soruldu.Ben tatlıyı yemem diyen adana " Keşke hem yeseydin  hem de Allah'dan korksaydın.Çünkü Allah Teala helal ve temiz şeyleri kerih görmez.Sen asıl annene babana iyilik yapmaya, sılayı rahime riayete, komşuna iyilik etmeye, bütün müslümanlara merhametli olmaya , kinini yutmaya , sana zulmedeni affetmeye , sana kötülük yapana iyilik etmeye, belalara karşı sabırlı ve tahammüllü olmaya bak.Bu gibi hükümler zühd için hurma tatlısını terketmekten daha önemlidir.

Ancak, riyazatın insan tabiatını ıslah etmede çcok büyük tesiri vardır.Mürşidi Kamil, yeni müridine mizacına uygun olarak itidal üzere eti, yağı, cinsi münasebeti ve diğer bazı şeyleri terk etmesini emreder.Süluk konusunda bu riyazet çok önemli bir iştir.Zahir ehlinin riyazatı terk etmek hususunda delili yoktur.

DİNDE AŞIRI GİTMEK

 Efendimiz yasaklamıştır. Efendimiz belirtmiştir:"Çünkü eski ümmetlerin helakının nedeni dinde aşırı gitmeleridir.Onlar aşırı gittikçe Allah yüklerin ağırlaştırmıştır.Şimdi kilise ve havraya çekilenler onların kalıntılarıdır."

Sahabeden Osman b.Maz'un Efendimiz SAV e gelerek "Ya rasulallah ! içimden iğdiş olmak(hadım olmak) isteği geliyor.Bana izin ver de iğdiş olayım..Bunun üzerine Efendimiz SAV :" Hayır ya osman! bunu yapma. Ümmetimin orucu , iğdiş hükmündedir(şehveti kırar)" buyurdu.

Yine Osman b.Maz'un ; "Ya resulallah ! içimden dağbaşlarına çekilip , dünyadan el etek çekesim geliyor" dedi. Allah Resulü de:" Ey Osman bunu da yapma. Çünkü ümmetimin , ibadet için dünyadan el etek çekmesi mescitlerde oturup namazı beklemesidir" buyurdu. 

Osman b. Muz'un devamla:" Ya Resulallah içimden bütün malımı ve mülkümü bağışlayasım geliyor" deyince Allah Desulü  " Hayır bunu da yapma . Onhları ihtiyacın oldukça kendin ve çoluk çocuğun için harca. Böyle yaparsan iffetini korumuş olursun.Hem miskinlere , fakirlere ve yetimlere tasaddukta bulunursun.Bu şekilde davranman senin için daha hayırlıdır." buyurdu.

Osman b.Maz'un :" Ya  Resulallah içimden karımı boşamak geçiyor" deyince Allah Resulü " Onu da yapma ey Osman .Çünkü ümmetimin hicreti , Allah7ın yasakladığı şeylerden uzaklaşmak ; ben hayatta iken bana hicret, vefatımdan sonra kabirmi ziyaret şeklindeki hicret ve vefat edip te ardından bir, iki, üç, dört hanım bırakmak şeklinde olan hicretlerdir" buyurdu.

Osman b. Maz'un :" Ya Resulallah , bana onu boşamayı yasakladın , içimden onunla beraber yatmamak  geçiyor" deyince Resulullah (SAV): " Ey osman, bir müslüman hanımıyal veya cariyesiyle münasebette bulunur ve bu ilişkinedn çocuk olmazsa , o kişiye cennette bir hizmetçi verilir.Şayet bu ilişkiden çocuk olurda bu çocuk kendinden önce ölürse kıyamette kendisine xefaatçı olur.Şayet bu çocuk kendinden sonra ölürse kıyamet günü kendisi için bir nur olur" buyurdu.

Osman b. Maz'un :" Ya Resulallah , güzel koku da sürünmek istemiyorum" deyince Resulullah SAV:" Ey Osman Cebrail bana gün aşırı ve cuma günleri koku sürünmemi emretti.Bende bunu hiç terk etmiyorum.Sen de benim sünnetimden ayrılma.Çünkü kim benim sünnetimden yüz çevirirse ve tevbe etmeden ölürse kıyamet günü melekler o kişinin yüzünü benim havzımdan çevirirler" buyurdu. 

Mesnevi de şöyle geçer:" Kendine gel de kendini hadım etme, papaz olma.Çünkü, temiz durmak şehvetin zıddıdır.Olmayınca heva ve hevesten çekinin denmez, mümkün değildir.Çünkü ölülere gazilik taslanmaz ya."Yiyin" emri şehvet için bir tuzaktır."İsraf etmeyin" emri ise temizliktir.Sabretme ezasına uğramadıkça Karşılığında bir mükafat elde edemezsin.Ne hoştur o şart ve o mükafat.O gönüller açan , canlara can katan mükafat.

NİMETLERDEN İSTİFADE DE SINIR NEDİR?

 Hak Teala'nın helal kıldığı nimetlerde sınır israf etmemektir. Aksi durumda helal haram olmuş olur. İman yasaklanan şeyleri terk etmeyi , sınırlanan çizgiyi tecavüz etmemeyi gerektirir.

Rızkı güzel yollardan aramak bir emirdir.

17 Ağustos 2025 Pazar

İNSAN-I KAMİL

 Hakk7ın halifeliğine layık olan insanı kamil , hakkın kahır ve lütuf sıfatlarının mazharıdır.Onların kabulü , Hakkın da kabulü, onların reddi Hakk'ın da reddi, lanetleri Hakk'ın laneti, duaları Hakk'ın rahmeti demektir.Onlar kime lanet ederse Hak ona lanet etmiştir.Onlar kime dua ederse Allah ona rahmet etmiştir.Hak Teala peygamberine hitaben şöyle buyurmuştur:"Onlar için dua et.Çünkü senin duan onlara huzur verir"(Tevbe 103)

İsrailoğulları Davud ve İsa (a.s) 'ın dilleriiyle lanetlenmişlerdir.Onların lisanları lanetin mazharı olmuştur.Fakat hakikatte lanet Allah'dandır.Nitekim Alla hTeala "Cumartesi ehlini lanetlediğimiz gibi"(nisa 47) buyurmuştur.Onlar Davud (as) ın lanetlediği kimselerdir.Davud'un diliyle yapılmış olsa bile burada lanetin Allah'dan olduğu tasrih edilmiştir.

Mesnevi de şöyle geçer:

Kur'an gerçi peygamber'in dudağından çıkar ama, Kim "Allah söylemedi" derse dinden çıkar 

HAZRET-İ BEYAZID BESTAMİNİN ŞATHİYELERİ

 "kendimi tesbih ederim , şanım ne kadar yücedir"sözü  muhtemelen o kudsiyet sıfatından kendi nasibinin kemalini görünce "sübhani" , yani kendimi tesbih ederim , dedi.Yine muhtemelen bütün mahlukatın durumuna nisbetle kendi durumunun çok büyük olduğunu görünce  de " Şanım, ne yücedir" dedi.

O bu sözleri söylerken  kendi kudsiyet ve şanının diğer mahlukata göre derece ve büyüklüğünü ifade ediyor.Yoksa , kendisini, Yüce Rabb'in kudsiyet ve azametiyle kıyas etmiyor.

KİTAPLARI TERK ETMEK

 Hırıstiyanlar hok yoluna akıl ile girmek ve peygamberlerin hallerine akıl penceresinden bakmak istediler.Fakat şüpheler vadilerinde ve helak çöllerinde kaybolup gittiler.Çünkü Hak Teala insan aklıyla idrak edilmekten yücedir.Onlar İsa (a.s) ın yaratılışını akıllarıyla değerlendirmeye kalkınca, akılları babasız bir insan olamayacağına, onun Allah'ın oğlu olması gerektiğine hükmetti.Onun çamurdan  kuş yaratmasını, anadan doğma körleri ve alaca hastalarını iyileştirmelerini, ölüleri diriltmesini, insanlara evlerinde ne yediklerini ve ne sakladıklarınıhaber vermesini delil saydılar.Onlarda göre bunlar Allah'ın sıfatlarıdır..Mesih Allah'ın oğlu olmasaydı bunları yapması mümkün olmazdı.Çocuk babmasının sırrı olduğu için o bu işleri başarabiliyordu.

Muhammed ümmetinin peygambere tkabi olmasının gereği olarak ilahi cezbe ile Hak yoluna girmişlerdir.Cezbenin yönlendirmesiyle bu yola girdikleri için vusul ve vuuslat delilleri onlardan başkaca delil getirme külfeti ni kaldırmıştır.Nitekim Şibli'nin hali buna örnektir.O, Hakk'a vasıl olduktan sonra kitaplarını su ile yıkamış ve bunu yaparken de kitaplara şöyle demiştir:" Siz ne güzel delilsiniz.Fakat ben maksada vasıl olduktan sonra artık delil ile uğraşmam imkansızdır".

Mesnevide şöyle buyrulmuştur:

" Göklerin damına çıktıktan sonra , Merdiven araman anlamsızdır.Parlak ayna saf ve cilalı bir halde iken onu cilalamağa kalkışmak cahilliktir.Padişah tarafından kabul edilip huzura oturdukumtan sonra mektup ve elçi araştırmak çirkin bir şeydir."

İnsan Diğer varlıklar arasında Hakk'ın emanetini yüklenen tek varlıktır.Hakk'ın emaneti ise , canibinden peygamberler vasıtasıyla akıp gelen uluhiyyet feyzinin nurudur.Peygamberler ise bu kemali kabul etme hususunda en güzel surette yaratılmıştır.

Gönülleri lahut alemine ait hakikatlere makes olanlar , İsa (a.s) 'ın gönlünü masivadan temizlemek için yaptığı tezkiyeden sonra yaratıcılık  ve canlandırıcılık feyzine nail olduğunu bilirler.Bu sebeble o, çamurdan bir kuş sureti yapar ona üfler ve Allah'ın izniyle kuş oluverirdi.Yine kendi izni ile değil Allah7ın izni ile körleri ve alacaları iyileştirirdi.Bu fiiller görünürde Hz.İsa'nın filleri idi, fakat yaratma sıfatının asıl kaynağı hazret-i uluhiyettir.

Bir mercek şeklinde bir cam parçasının güneşin ışınlarını toplayıp altındaki cismi yakmasına benzer.Görünürde yakma fiilinin kaynağı mercektir.Hakikatta ise yakma sıfatının kaynağı güneştir.Fakat mercekte geçen güneşin bu hususiyeti gösterme ve ızhar etme özelliği vardır.Mercekte güneşin sıfatları görünür., fakat güneş merceğin iç ine hulul etmemiştir.

Mucize gösterme hususunda peygamberlerin durumuyla , keramet gösterme hususunda büyük velilerin durumu da aynıdır.Yalnız bir fark vardır.Peygamberler bu makamın asıl sahipleridir.Veliler ise bu yolda onların tabileridir.

16 Ağustos 2025 Cumartesi

DANYAL PEYGAMBER

 Hz.Ömer zamanında Danya(a.s) ın yüzüğü bulunmuştu.Yüzüğün üzerinde aralarında bir insan bulunan iki aslan resmi vardı.Aslanlar , aralarındaki insanı yalıyorlardı.Bunun sebebi şu idi:

Buhtunnnasır Kudüs'ü işgal edip tüm çocukları toplamış  ve toplu olarak katletmişti.Bir çocuk olan Danyal'ı da annesi , belki kurtulur umudu ile bir ormana bırakmıştı.Allah da ona bir erkek ve bir dişi aslan musahhar kıldı.Erkek aslan onu korur, dişisi emzirir, ikisi beraber onu yalar idi.İşte Danyal (a.s) büyüyünce nail olduğu bu nimeti sürekli hatırlamak için yüzüğüne bahsedilen resmi kazımıştı.


DİNin özüne ulaşmak

 Din hem zahiri, hem batıni hükümlerden oluşur.Yani zahiri amellerle süslemek, iç dünyayı(batını) da hal ile donatmak dinin özüdür.Bu öze ulaşmak da ancak şu iki mukaddimeyi yapmak  ve şu dört neticeyi elde etmekle mümkündür.

Mukaddimeler , ilahi cezbe ve şeyhin terbiyesidir.

Neticeler ise şunlardır:

1- Dünya ve dünyaya ait her şeyden yüz çevirmek.

2- Sıdk ile Hakk7a yönelmektir.Bu ikisi ilahi cezbenin neticeleridir.

3- Nefsi kötü ahlaktan arındırmak.

4- Kalbi ilahi ahlak ile süslemek.Bu ikisi de nübüvvet kuvvetinin yardımlarıyla şeyh terbiyesinin neticeleridir.

KAYSERİ VALİSİ

Seyyid Burhanettin hazretlerinin türbesinde geçen bir hadise.Ahmet isimli birisi . Abdest alınan şadırvanda otururken önünden Kayseri valisi geçiyor. Seyyit Burhannettin hazretlerini ziyaret ettikten sonra önünden geçerken göz göz geliyorlar. Hayırdır diye vali soruyor. Birşey yok anlarsın manasında uğurluyor. 1 hafta sonra Vali koşa koşa geliyor sen bana ne yaptın diye. Ahmet abi de ben sana ne yapabilirim, ne yaptıysan kendi kendine yaptın. Gittin makamı Seyyit Burhannettin hazretlerinden istedin. Makam ondan mı istenir diye azarlamış. Bu arada vali bir hafta boyunca her gece vali rüyasında yeşil bir cübbe giyiyor, giyer giymez cübbe ile beraber kendi de yanıyor ve sönüyor yanıyor ve sönüyor. Ahmet abi valiye demişki git Allah'a tövbe et ve ondan makamı iste. Vali gidiyor dediklerini yapıyor ve rahata eriyor. Sonrasında her cumalar gelip cuma namazını beraber kalıyorlar(Nakleden Murat Akıllı)


11 Ağustos 2025 Pazartesi

HAZRETİ SÜLEYMAN VE KARINCA HİKAYESİ

 Dünya ve ahiretin şeref  ve devletini cem eden Hz.Süleyman, azametli ordu ve erkanıyla birlikte karınca vadisinden geçerken bir karıncanın kavmine(karıncalara) "  Yuvalarınıza giriniz  ki Süleyman ve askeri sizleri bilmeyerek tepeleyip kırmasınlar" dediğin işitti ve bu söze güldü.Ordu vadiye ininci bu karıncayı nuzuruna getirmesini bir cinni'ye emretti.Hayli aradılar, derin bir delikte buldular Hz.Süleymanı'ın emrini tebliğ ettiler .Karınca biraz durdu.Emri tebliğ edenler"niçin duruyorsun_?" diye azarladıklarında yuvasına girerek , belini iki yerden bağlamış , eteklerini beline sokmuş  ve ağzına da bir çekirge budu almış olduğu halde çıktı.İtiaat ve inkiyadına halel getirmemek üzere acele ile Süleyman7ın karargahına koştu.Askerin çokluğunu ve ordunun heybetini görünce  Allah'ın azamet ve imdadına hayretler içinde kaldı.Ve hediyyesini bir toprak keseğinin  veya bir ağacın üzerine koydu.

Süleyman peygamber: Bu getirdiğin nedir?" diye sordu.Karınca "Hediyyemdir.Küç üklerin büyüklere hediyyesiz gelmesi caiz değildir.Hediyyeler de hediye edenlerin miktarınca olur" diyerek kabulünü diledi.ve Hz.Süleyman ile karınca arasında şu konuşmalar geçti:

Süleyman: Bizim buna ihtkiyacımız yoktur.

Karınca: İhtiyacnız olmadığı malum . Fakat hhizmetinizde bir sürü serçeler de vardır, onlar yerler.Müluka getirilen hediyyeler onların şanına layık olursa ne ala , olmazsa maiyyetindekilere ayrılır.

S: Senden bir şey soraıcağım.Cevap ver.

K: Buyrunuz sorunuz.

S: Karıncalara niçin "Süleyman ve askerleri sizi tepeler ve çiğner ,kırar, yuvalarınıza giriniz" diye bizden tahzir (sakındırdın)ettin?. Sen benim Babamın kim olduğunu bilmiyormusun?

K:Evet biliyorum.Sen Allah7ın nebisi, emini  ve Davud peygamberin oğlusun, sizden cevr ve zulüm olmaz

S:Öyle ise niçin kavmini bizden sakındırdın?

K: iki cevabım vardır.birisi 

" la yehdimenneküm sülemanü  ve cünhdühü ve hüm la yeş'urun(Neml 18) (Süleyman ve ordusu farkında olmaksızın sizi ezmesin) dedim.Mutlaka kırar çiğner demedim, bilmeyerek çiğnemesinler dedim.

S:İkincisi nedir?

K: Bunu ızhar etmekten teeddüp eder, utanırım

S:Söyle, hak söz acı da olsa irşad eder. Faydalanırız

K: Biz karıncalar bu boş ve ıssız vadide ot kökleri, kırıntılarını yiyerek yaşarız ve bunu en iyi maişet ve refah olduğunu zan ile , hemd ve şükür ederek halimizden memnun geçinirken , sizin müstakim kametinizi(doğru boylarınızı) ve güzel yüzlerinizi , birbirinizle ağızdan konuşmanızı, süslü elbiseler, kıyemtli binekler , müzeyyen eğerler , yaldızlı parlak üzengilerinizi , keskin kılıçlarınızı ve leziz yemeklerinizi görürlerse gözleri kalır  ve bizlerde hiç bir şey değilmişiz , böyle olacağımıza kaşki hiç yaratılmasaydık diye hal ve hayatlarından meyus olmalarından korktuğum için bunları görmesinler diye yuvalarına çekilmelerini hayırlı buldum.

S:-karıncanın bu sözlerine taaccüble- Bu güzel ve nasihatamiz sözlere devam et

K: Ya Nebiyyallah , sen ne ile bu ins ve cinnü zabt edip hükmün altına aldın

S: Çok kıymetli cevherden yapılmış mührünü göstererek bununla alıyorum

K: Bu mühür kaç dirhem, ne kadardır?

S:Bir iki dirhem

K: Bundaki işareti biliyormusun?

S: Sen söyle bakalım ne imiş ?

K: Baştan başa hüküm ve zabteddiğin dünya dahi bu mühürdeki taş gibidir.Bir sineğin kanadına müsavi olamaz, buna mağrur olma

S: Nasihatine devam et

K:Tahtını taşıyan nedir?

S: Rüzgar taşır.Öğleye kadar bir ay,öğleden akşama kadar da bir aylık yol alır.

K: Bu tahtı ali'den daha ekrem ve azam olan bedeni latifiniz, vücudu şerifinizde bunun gibidir.Onu da ruh gezdirir.Cisim toprakta kalır.Ruh Allah'a rücu eder.

Süleyman karıncadan bu sözü işidince bayılıp düştü.Kendine geldiği vakit:" Süphanallah ya Rabbi , senin halkında asla batıl yoktur" diye tevbe etti ve karıncaya "Biz sana misafir olacağız" dedi.karınca " Merhaba hoş geldiniz" diyerek kavminin içine gitti  ve zahire(yiyecek) cem etmelerini emritti.Karıncalar tepeler gi.i arpa yığdılar.

S: Bunları nereden aldınız

K: Müluku maziyyenin(geçmiş hükümdarların) hayvan yemlerinin artıklarıdır

S: Bu hale ve karıncanın bu işaretine hayret ve taacüble- Senin askerin mi benim askerim mi çoktur?

K: Ye nebiyyellah benim askerime nisbetle senin askerin kara öküzün alnındaki ak kadardır

dedi ve bir sınıf askerine yuvalarından çıkmalarını emretti.Vadi karınca ile doldu.Taşların ağaçların üzerini karınclaar kapladı.Yer, karıncadan görünmez oldu.

xS: Daha varmı? hepsi çıktı mı?

K: Bu yetmiş sınıftan birisidir, daha atmış dokuz sınıf yuvalarından çıkmamıştır dedi.Süleyman :"Süphanallah! Ya Rabbi senin cünudunu(askerlerini) ancak yine Sen bilirsin" diyerek hayret ve taaccübler içinde kaldı

Bu hikayeden şu faydaları anlamaktayız:

1-) Karınca hakir bir hayvan iken , uidaresi altındaki kavminin yuvalarına girmelerini emrederek Süleymanın askerlerinin çiğneyip kendilerini kırmasından koruduğu gibi, bir kavmin, bir milletin idaerisni üzerine almış büyüğün , reisininde o kavmin işlerinde faydalı olanlharı yaptırıp, zararlı olanlarından tahzir etmek ve onları korumakla mükellef olacağı,

2-)Hediyeleşmenin muhabbeti artıracağı,Mücadile suresi 12 ayette belirtildiği gibi "Ey müminler ,Resulullah'dan gizli bir sual ve ricanız olduğunda -eğer varsa- daha evvel fukaraya sadaka veriniz ki, bu sizin için hayırlı ve günahlardan temizleyicidir mealindeki  kavl-i kerimi üzere hediyye takdiminin lüzumu.

3- Büyüklerin huzurunda edebe riayet  ve kusuruna özür dilemek vacib olduğu 

4-)Süleyman peygamberin o azametine rağmen hakir ve deni bir karınca ile konuşmaktan ve sözlerini dinlemekten kibirlenmemesi,

5-)Hz.Süleyman babası ve dedesi peeygamber,ilim hikmet menbaı,Allah tarafından vahiy ile teyid buyrulmuş iken bir kaıncadan bazı meseleleri sorup öğrenmek  ve nasihatlarını ziyade kılmasını dilemesi .

6-Allah7ın mahlukatı ne kadar küçük , kara yüzlü , dilsiz ve hakir de olsa onu küçümsemenin , ona hakaretle bakmanın caiz olamayacağıdır.


10 Ağustos 2025 Pazar

ZALİMİN ZULMÜNDEN KURTULMAK İÇİN

 Bir zalim, Şemseddin Sivasi hazretlerinin ihvanından birisine musallat olmuş ve ona suç isnat etmişti.Bundan çok kederlenen derviş hazretin ruhaniyyetinden istimdad eyledi.Rüşasında hazreti bir katır üzerine binmiş vaziyette kendisine doğru geldiğin gördü.Atın üzengisin öperek "Efendim , beni bir zalim suçsuz yere yakaladı, senden imdad ve rica ediyorum" deyince hazret:Avn ve imdat Allah'dan dır, sen gamlanma işin olur" diyerek "YA AZİZÜL MENİUL EL GALİBÜ ALA EMRİHİ FELA YU'ADÜLEHU ŞEY ÜN" (Ey Aziz ve  Meni' ve işinde galib olan , hiçbir şey kendisine denk olmayan Allah) kelimeleri ile meşggul ol" buyurdular.Uyandım.Bu kelimeler daima hatırımda idi.Bin kerre okudum.Cenab-ı Hakk beni kolaylıkla o zalimin elinden halas etti"

MÜBAREK ZATLARIN TÜRBELERİNDE BULUNMAK

 İmam Azam hazretlerinin öğrencilerinden birisin "Bir meselede müşkülata düşersek İmam'ın kabirne gideriz, bier saat kadar orada kalırız, bizi talim ve iirşad eder, mesele biiznillah bize feth olur" sözünü duyan birisi ,karısının sara hastalığının tedavisinden aciz kalmış.Kadın bir gece rüyasında İmam hazretlerni görür ve kadına:" İki tane balmumu al kabrime gel.sabaha kadar dur, inşaallah şifayab olursun" demiş.Kadın rüyasını kocasını söylemiş.İki tane balmumu almışlar hazretin türbesine gitmişler ve sabaha kadar kalmışlar.Kadın bu iilletten biiznillah kurtulmuş. 

EVLİYANIN KALBİNE YANSIYANLAR

 Şemseddin Sivasi hazretlerinin tefsir sohbetlerine devm eden birisi meşguliyetten dolayı Ta Sin mim suresinin tefsir vaazını kaçırmıştı.Çok müteessir olmuştu.Gelip mecliste beklemeye başladı.Vaaz günü geldi, hazret kürsüye çıktı  konuşxmaya başlamazdan evvel  (kalblerdekini keşf ile ) buyurdular ki;" Bazı ihvan içinde geçen vaazdaki tefsiri tekrar etme arzusu, heeyacanı vardır.bunun için yine o dersten başlayacağım" diyerek Şuara suresinin başıdaki Ta Sin Mim  kavli keriminin tefsirini çok tatlı bir eda ile en güzel misallerle tekrar buyurdu.Bu, keşif makulesindendir.Kalb aynasını tasfiye edip mücella kıla nzevatın karşısına gelen kimselerin kalblerinden geçenlergaybi bir şekilde hazretin kalbine akseder ve bu zevatın kalblerinde zuhur eder.

ALLAH'IN DEVAM EDEN KANUNLARI

 Maide suresi 5 nci ayette "Ey Rasul! Rabbinden sana indirileni tebilğ et.Eğer bunu yapmazsan O' nun elçiliğini yapmamış olursun.Allah seni insanlardan korur.Doğrusu Allah, kafirler topluluğuna rehberlik  etmez." buyrulmuştur.

Allah' ın dinini tebliğ için gönderilen rasul ve nebilerini yalanlayan , kabul etmeyen; velileri inkar eden ve kendilerini Allah Teala'ya ulaştırmaları için onların velayetlerin sarılmayan bir topluluğu Allah Teala kendi Hazretine ulaştırmaması sünnetullah, yani Allah'ın kanunudur. 

Yine  Fetih suresinin 23 nci ayetinde " Allah'ın öteden beri devam edegelen kanunu budur.Allah'ın kanununda asla bir değişiklik bulamazsın" buyrulmuştur.

Ayette işaret edildiği üzre ,Hak Teala emirlerine bağlanları diğer mahlukatın şerlerinden korur.

KÖTÜ SIFATLAR/İYİ SIFATLAR

 Sıfatı zemime denen kötü sıfatlar çok ise de başlıcaları:Küfür den sonra kibir, ücub(kendini beğenme), hased, şehvet, heva (kötü arzular) , hırs, tama', tul-i emel(zenginlik ve dünya kuruntusu), gazab, buhul(malı saklamak), şeka ve emsali gibidir.

Sıfat-ı hamide denen iyi sıfatlar ise tevazu'(alçak gönüllülük) , ihlas(temiz kalblilik), sahilik(cömertlik), şehveti kökünden atmak, kasr-ı emel( dünya malı kuruntusunu ve arzularını bırakmak), kanaat, hilim, (yumuşak tabiatlılık), rıza (Hakk'ın emir ve kaderine razı ve hoşnud olmak) gibi sıfatlardır.

9 Ağustos 2025 Cumartesi

RÜYA TBİR ETTİRMEKLE ALAKALI TAVSİYELER

 "RÜYA KUŞUN GAGASINDADIR, NASIL TABİR EDİLİRSE ÖYLE ZUHUR EDER"  sözü mühimdir nasıl tabir edilirse, hayra yorulursa hayır, şerre yorulursa şer vaki olur.

"SALİH RÜYA GEÇ DEOLSA ZUHUR EDER". Kuvvetli rivayete göre Hz.Yusuf'un rüyası seksen sene sonra zuhur etmiştir.

"SALİH RÜYA MÜBEŞŞŞİRATTANDIR(MÜJDEDİR)

YİRMİ SENE SONRA TECELLİ EDEN RÜYA-ŞEMSEDDİN SİVASİ HAZRETELRİ

 Şemseddin Sivasi hazretleri küçük çocukken bir rüya görmüştü.menkıbesini şöyle anlatır:" Vaktaki Kuran-ı Kerimi pederimin yanında okuyup hatm ettim.beni Tokatda tahsilde bulunan biraderlerim Hacı halife ve Muharrem efendilerin yanına gönderdiler.Orada Kur'anı Kerimi tecvid ile kıraate ve Arapca ilimlerini tahsile başladım.Bir gün garip bir rüya gördüm .Tokat da Köstekci Çade namında  ehli tarikten ve rüya tabirinde çok mahir, İbni Sirin'in sırrına mazhar olmuş bir zat vardı.Çarşıda at çulu dokurdu.Bu işi kendisine kubbe ittihaz etmiş , halini bununla perdelemişti.Sabah erkenden bu zata gittim.Benim gibi rüya görenler etrafında toplanmıştı.Bekledim sıram gelince yanına vardım ve " Dün gece rüyamda gayet geniş bir sahrada çok parlak bir nur içinde oturuyor imişim.Her tarafdan genç , ihtiyar insanlar bana teveccüh edip geliyorlar  ve yanıma gelincede etrafıma halka olup beni Kabe gibi tavaf ediyorlar" dedim.Sözümü bitirince elindeki işi bıraktı ve bana "Nerdelisin, adın medir? Baban kimdir?nerede bulunuyorsun?" ve "Bir şeyhe yetiştin mi?" diye sordu.adımı ve kimin oğlu olduğumu ve halen biraderlerimin yanında tahsilde bulunduğumu söyledim. " Tebrik ederim.Allah mübarek etsin.Eğer beni vefatımdan sonra hayır duadan unutmazsan rüyanı tabir ederim" dedi."İnşaallah unutmam " dedim.O da:" Ömrün uzun, ihvan ve dostların çok olur.Cenab-ı Hakk sana çok büyük hayır, ilim  ve salah verecektir.Te'lif ve tasnif erbabından, hadis ve tefsirde mahir , beyan ve tabirde emsal ve akranına faik olursun.Halk nasihat meclisine koşar , mescidin etrafına toplanırlar.Duan makbul, nefesin mübarek olur" dedi ve dua etti.Allah rahmet etsin , takribi yirmi seneden sonra merhumun dediği zuhur etti!

HİMMETE MAZHAR OLANLAR

 Hazret-i Mevlana buyurmuşlar:" Anki zi-tebriz dip yek nazar-ı şems-i din, ta'ne zened ber çile, sohre koned ber dihe .( Tebri'den din güneşinin (Şemsi Tebrizinin) tek bir bakışına eren kimse, kırklığı(çileyi) kınar, onluğu(desteyi) de alaya alır) 

Allah'ın velilerinin himmet nazarları , nefesleri ve rızaları"İksiri azam ve kibriti ahmerdir" (bakırı altın edecek kadar tesirli ve kırmızı yakuttan daha kıymetlidir.Asla bunlardan gafil olmamalı ve şüphe etmemelidir.Zira Allah Kerim diritaat ve inkıyad ile emir ve rızasına her veçhile kail olup uyarak Allah ile kaim, Allah'da seyr eden ve Allah ile söyleyen kullarına her şeyi ikram eder.Bunun aksi de -Allah esirgesin- Hakkın gazabını ve hışmını mucib olur .Üstadlara, ülema, abid, zahid ve saliklere , büdela ve evtad'a eza eden kimselerin dünya ve ahiret belalarına uğramalarından korkulur- eğer bela inmeden tevbe etti ise.  Zira ashabı cemal tahammül eder amma celmalerbabı tehir etmezler.Kılıçları pek keskin , okları çok işlek ve tesirlidir.

YÖNETİCİLERİN ZULMÜ BEREKETE MANİ OLUR

 Şöyle rivayet olunur.Sultan Mahmut Sebuktekin  binr hasad mevsiminde ava çıkar.Rastladığı 2gayet büyük bir göl yatafında kesif ormanlar gibi yetişmiş saz ve kamışları halkın , bölük bölük gelerek bacsız, haracsız , kesip götürdüklerini görür.Bunlardan hazineni ihtiyaclarını karşılamak üzere resim almaya  ve şimdiye kadar bunu düşünap şapmadıkları için de ashabı divan ve ümerasını tekdir ve tevbih etmeye niyet eder.Akşam olunca o civarda bulunan ihtiyar fakir bir kadının kulubesine gider, selam verip " Misafir kabul edermisiniz?" derler.Fakir kadın:" Misafiri severim amma sizin elbiselerinize uuygun şiltem, size göre yemeğim, şerabınıza layık temiz kabım yoktur" der.Sultan: Böyle olsun, zararı yoktur.Bizlerde ana babamızın evinde bizin yediğiniz yemeği yiyoruz" deyince  kadın:"Öyle ise hoş geldiniz , buyurunuz" der.kabul eder.O sırada ocakta kaynamakta olan bir çömleğin içinde ne olduğunu sooran Sultana, kadın "Çocuklarımın fukara çorbasıdır" der.Sultan Mahmud "Biz de bundan yeriz" demesi üzerine kadın çok memnun olur, içi açılır ve "Bir ineğim var şimdi gelir .Onu sağar ,temiz ve lezzetli sütünden size ikram ederim " der.İnek gelir, kadın sağmaya başlar .Bakraç yarı dolunca sütün tükenip kesildiğini gören kadın;"Süphanallah"! diye hayret ve taaccüb eder.Sebebini sorarlar:" Her gün bu bakraç dolardı.Bugün misafirlerim için daha fazla olmasını temenni ederdim, bielakis bakracın ancak yarısı oldu" diye teessür gösterir.Sultan içinden sıkılarak bu noksanlığın neden ileri geldiğini anlamak ister.Kadın:" Büyüklerimizden, ülemadan işittim ki padişahlar ve ümera fukaraya zulüm ve cevre niyet ederlerse bu kötü niyetlerinin eseri , nebatad, mezruat, meyva ve hayvan mahsullerinden bereketi götürür derlerdi.Her halde böyle bir sebebden olmalıdır" deyince , Sultan Mahmud , kadının zeki ve dirayetine hayran olup reayanın ahvalini düşünerek yaptığı kötü niyete nedamet ve derhal tövbe ve istiğfar ile içinden kendi kendisine hitaben " Geçmiş padişahlar adalet ettiler, Cenab-ı Hakdan sevap ve mükafat aldı gittiler.Sana layıkmıdır ki omuzlarında günah ve vebal ile ölesin" diye niyetinden vazgeçerve kadına: Ana ineğini tekrar sağ bakalım, ola ki Cenab-ı Hakk bereket halkeder" der.Kadın parmaklarının yorulduğunu , ağrıdığını,artık süt çıkmayacağını söyler se de Sultanın ısrarı ile tekrar sağmaya başlar.Bu defa lüleden akar gibi süt gelir, bakracı dolar da artar da.Bu hali gören kadın:"Elhamdü lillah.Melik cevir ve zulümden vazgeçti" der.Sultan Mahmud da bu ihtiyar kadın bize hikmet taamı ve marifet şarabı ile ziyafet verdi ve bizi ahiret ateşinden kurtardı diyerek Allaha hamd  ve şükür eder.

Bu hikayede Hakka yüzün çeviren kullar için büyük tenbih ve ibret vardır.

8 Ağustos 2025 Cuma

EVLİYAYI ANLAMAK ZORDUR

 Evliya efendilerimizin istisnasız hepsinin hayatı çileli geçmiştir.Çünkü Evliyayı anlamak zordur.Evliya hoca değildir.evliya Allah'a yakın , mana ehli, keramet sahibi olandır.Evliya bütün sıkıntılara göğüs geren , her sıkıntıda Hakk7a daha çok yakın olan, kolay kolay anlaşılamayan , anlaşılamadıkları için yargılanan sırlı zatlardır."Her kişi şeyh olabilir ,fakat evliya olamaz".Evliyalarda Peygamberler gibi HakTeala'nın seçtiği kimselerdir.

TASAVVUF TARİHİNDEKİ ÜÇ ŞEMS

 Tarih sırasına konulursa Birinci Şems, Hz.Mevlana'nın ateşini yakmaya gelen Şems-i Tebrizi hazretleridir.İkinci Şems, Hacı Bayram Veli hazretlerine yanmaya gelen Akşemseddin hazretleridiri.Üçüncü Şems ise Abdülmecid-i Şirvani hazretlerinin "yakmaya " geldiği ve ehli Beyt yolunda "yanmaya" giden alemi aydınlatan Ahmet Şemseddin-i Sivasi hazretleridir.Kara Şems lakabıyla şöhret kazanmıştır.1570 yılında zİLE'DE DÜNYAYA TEŞRİF ETMİŞTİR.bABASI eBUL bERAKAT HAZRETLERİ hORASAN DAN GELEREK zİLEYE YERLEŞEN EHLİ BEYTTENDİR.

İMAM RABBANİ 30.MEKTUP

 İKİ ŞEYDE GEVŞEKLİK OLMAZ


Bismillahirrahmanirrahîm

Allah'a hamd, peygamberlerine selâm olsun.

Mevlânâ Hacı Muhammed tarîkat virdinde iki aydan beri bir gevşekliğin baş gösterdiğini, bundan önceki mânevî zevk ve tadın kaybolduğunu ifade etmiş.

Ey Muhabbet ehli kardeşim! İki şeyde gevşeklik olmadıkça üzülecek bir durum yoktur. Birisi; Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) izinden gitmek, diğeri de şeyhe karşı muhabbet ve samimiyet beslemektir. Bu ikisi varken binlerce karanlık çökse, bunun korkulacak bir zararı yoktur. Fakat bu iki şeyden birinde herhangi bir noksanlık olsa ki bundan Allah Teâlâ'ya sığınırız işte bu, kişi huzur ve cemiyyet halinde olsa dahi, mânevî haraplık üstüne haraplıktır. Zira (şeyhine karşı sevgi ve samimiyeti olmayanın huzur hali) bir istidrâc ve sonu da kötü bir akıbettir. Salik Allah Teâlâ'ya yalvarıp yakararak bu iki hususta kararlı ve devamlı olmayı istemelidir. Çünkü bu ikisi, işin aslı ve kurtuluş sermayesidir.

Size, ihvânımıza ve özellikle de eski yâren Mevlânâ Abdulgafur Semerkandî'ye selâm ederiz...”


| İmam-ı Rabbani 

30. Mektup

5 Ağustos 2025 Salı

ALLAH'IN DOSTLARI NASIL AYIRDEDİLİR

 Abdullah es Salimi'ye  " Allah dostları, diğer kullarından nasıl ayırt edilir?' diye soruldu.O da " Tatlı dil, güzel ahlak, güler yüz, cömertlik, az itiraz, özürleri kabul ve bütün mahlukata kemal üzere şefkat ile' dedi.

EZANIN FAZİLETLERİ

 Ezanın faziletleri çoktur: Yolcunun ardından ezan okunsa , yolcu seferden dönene kadar emniyette olur.Yeni doğan çocuuğun bir kulağına ezan , diğer kulağına da kamet okunursa "ümmüs sıbyan denilen hastalıktan emin olur.ÇCocuk bu hastalığa yakalandıktan sonra da okumak da böyledir.Yangın, sel, soğuk gibi afetlerde ya da herhangibir şeyden korkulduğunda ezan okumak insanı bu korkulardan emin kılar.

PERDELERİN AŞILMASI

 Saliklerden bir kısmı engelleri ve perdeleri ancak yetmişyılda geçebilir.Bir kısmı bunu yirmi senede başarabilir.Bir kısmı bir senede bu neticeleri elde edebilir.Bir kısmı bir ayda, hatta bazıları bir haftada  ya da bir saatte aşabilir.Özel bir inayete ve tevfika mazhar olanlar bir lahzada aşabilir.Firavunun sihirbazları Hz:musa'nın mucizesini görünce onu çok kısa bir sürede kabul ettiler, bir saatte  hatta daha az bir zamanda arifi billah oldular.

4 Ağustos 2025 Pazartesi

YAHUDİLERİ VE HIRISTİYANLARI DOST EDİNMEMEK

 Bu emir müslümanlara olup "Yahudileri ve hırıstiyanları dost edinmeyin" şeklin açıkca emredilmiştir.Maide suresini n51 nci ayetinde bildirilmiştir.İinsan kendi nefsine de düşmanlık etmelidir.İnsan vücudundaki nefis, şeytan ve şer kuvvetler yahudi ve hırıstiyanlar gibidir.Allah Teala onlara düşman olduğu  ve onlara düşman olmayı emrettiği  için onlardan uzak durmak ve dost olmamak gerekir.

Mesnevi-i şerifde denmiştir:

Firavun'da olan yok mu? O, sende de var.Fakat senin ejderhan kuyuya hapsedilmiş.Lanetli nefgis seni ne de harab etmiş.Bu arkadaşın da seni hikayelerle uzaklara atmakta.Senin ateşine, Firavunu'un ateşine atılan odun atılmamakta.Fırsatını bulsan, senin ateşin de onunki gibi yalımlanır.

3 Ağustos 2025 Pazar

Sezai Karakoç - Ey Sevgili

'Ben Anadoluyum' Şiiri bu kadar mükemmel okunur...

DEĞERLİ ÜÇ ŞEY

 Cenab-ı Peygamber buyurmuştur:" Üç şey vardır ki kim kıyamet gününde imanlı olduğu halde bunlarla gelirse cennetin istediği kapısından girer ve istediği kadar huri ile evlenir: Katilini affetmek, her farz namazın ardından onbir ihlas suresi okumak, ve gizli(belgesiz) bir borcu ödemek.

HARAM KAZANÇ

 Haram kazanç örnekleri için şunlar sayılmıştır:Şarap,domuz, ölü hayvan karşılığında alınan ücret, dişi hayvanı çektirmek için erkek hayvan sahibinin , ölüye ağlayan kadının, şarkıcı kadının, büyücünün aldığı ücret ile aracılık eden kimseye verilen hediye , fahişenin kazancı, kahinin kehaneti karşılığında aldığı ücret ve benzerleridir.

BELEDİYELERDEKİ RÜŞVET HADİSESİ

 Belediyelerde yürütülen rüşvet soruşturması sadece muhalefet belediyelerin demi? İktidar belediyelerinde yok mu?

İslamda hırsızlıkta el kesme cezasında şerefli insanlarla sıradan bir insan arasında fark yoktur.Hz.Aişe annemizden rivayet edilen bir hadiste:" Mahzumoğulları kabilesinden bir kadın hırsızlık etti.Resulullah SAV onun elinin kesilmesini emretti.Üsame b.Zeyd o kadının bağışlanması için aracı oldu.Peygamber SAV Üsameyi severdi.Ama bu talebi reddetti ve şöyle buyurdu:

"Ey Üsame ! Allah7ın koyduğu cezalardan birisi için mi aracı oluyorsun? Sizden öncekiler aralarından şerefli birisi hırsızlık yaptığı zaman onu cezalandırmadıkları, güçsüz birisi hırsızlık yaptığı zaman onu cezalandırdıkları için helak oldular.Allah'a yemin olsun ki Muhammed7in kızı Fatıma bile hırsızlık yapmış olsaydı elbette onun elini keserdim."

Ankara Büyükşehir Belediyesi bağırıyor:" Yüz tane yolsuzluk dosyası hazırlayıp işlem yapılsın diye gönderdik ama hepsi sümen altı edildi.işlem yapılmadı.Liderlik yahut iktidar Hak Teala'nın bir insana sunduğu görünüşte lütuf olarak gözüken ama aslında fitme(imtihan) olan bir haldir.Suç işleyen yakınlarının korunmasıda en büyük imtihanlardandır.

Hiçbir şey daim değildir.Mülk Allah'ın dır,Allah'ın mülküne ihanet edenlerin hem bu dünryada hesabı hemde ahirette hesabı vardır.   

MANEVİYAT DÜNYASINDAKİ BÜYÜK TEHLİKE

 Manevi sahada bulunupta, maddi dünyaya meyledenlerin akibeti hem bu dnyada hem öbür tarafda fecidir.Hz.Musa zamanında yaşamış Baur oğlu Belam manevi olarak öyle bir makamda idi ki göğe baktığında arşı görürdü.Ne zaman ki o, dünyaya  ve dünya ehline bir defa meyledipte Allah'ın dostlarına bir kez hürmette bulunmadı Allah ilmini alıp onu kovulmuş köpek durumuna getirdi.

Ey Allah dostları! Şüphesiz sizin reddiniz Hakk'ın reddi ve kabulünüz Hakk'ın kabulüdür. Şüphesiz velayetten merdud olanlar yardımdan yoksun bırakılmış kimselerdir.

KABİL'İN ÇOCUKLARI

 Kabil'in çocukları , saz,davul,zuurna,ud ve tanburdan oluşan eğelence aletleri edindiler.Oyun, şarap içme, ateşe tapınma,zina  ve fuhşiyata daldılar.Tarih kitaplarında Kabil Yemen civarına gidince çocukları orada çoğalıp türediler.Adem AS ın diğer çocukları ile savaşmaya başladılar.Aralarındaki harp ahir zamana kadar devam ede gelmiştir.

Dünyadan bulanıklık ve keder kalkmaz.Ancak ehlullahın kalblerinden kalkar.Su ve ateşin asla kalkmadığı gibi.Ancak İbrahim AS gibi bazılarından ateşin yakma özelliği kalkar.Hz.Musa da olduğu gibi suyun boğma özelliği kalkar.Dünya bu şekilde devam eder.

Hafız şirazi der ki:

Bu çemenlikte dikensiz gülü kimse dermedi, evet

Mustafa'nın lambası . Ebu Leheb'in kıvılcımıyla yanmaktadır.

Kederden şikayet etme, çünkü talep yolunda 

Zahmet çekmeyen kimse rahata ermedi.

SALI GÜNÜ

 Sahabeden Enes RA şööyle dediği rivayet edilmiştir:" Nebi SAV e Salı gününden soruldu. "O, Kan günüdür.O günde Havva hayz görmüştür.Yine o günde Adem 'in oğlu kardeşini öldürmüştür.."

İKİ GÜNAHI YÜKLENMEK

EFendimiz SAV buyurmuştur:"Birbirine küfredenlerin söylediklerinin günahı, mazlum olan haddi aşmadıkca başlayanadır. Yani ilk başlayan hem kendi sövdüğünün günahını hem de karşısındakinin  de sövmesine sebeb olduğu için onun günahını yüklenir..

ÖLÜME BOYUN EĞMEK CAİZ MİDİR?

 Hz.adem'in çocuklarından Kabil(kötü olan), kardeşi Habil'i(iyi olan) öldürmek istedi.Çünkü iki hadiseden dolayı kin ve hased'i var idi.Kin sahibi olduğu hadise;Hz.adem şeriatında var olan kendi ikizi ile evlenememek  .Hased sahibi olduğu hadise; Kurbanının kabul edilmemesi hadisesi..Bu iki nedenden dolayı Habil'ie öldürmek istedi.Habil, güç ve kuvvet itibarı ile kardeşi kabil'den daha üstündü.Ancak bu niyet içinde olan kardeşine şunu söyledi:" Andolsun ki sen, öldürmekr için bana elini uzatsan (bile) ben sana , öldürmek için el uzatacak değilim.Ben , alhemlerin Rabbi olan Allah'dan korkarım.Ben istiyorum ki , sen, hem benim günahımı hnem de kendi günahını yüklenip cehennemliklerden olasın;zalimlerin cezası budur"(Maide 29)

Beğavi şöyle demiştir:"G Hz.Osman'ın yaptıağı gibi öldürülmek istenen kişinin , ecrini umarak buna boyun eğip teslim olması şeriatta caizdir.

Denildiğine göre Habil, Kabil'den daha kuvvetli idi ama öldürmekten sakınıp Allah'dan korktuğu için ona teslim oldu.Çünkü nefsini müdafa için öldürmek , o zaman mübah değildi.

TAKVANIN HAKİKATI

 Takva, Peeygamber efendimizin "Takva işte .burdadır" diyerek kalbini gösterdoiği üzere kalbin sıfatlarındanddır.Takvanın hakikatı; amel eden insanın yaptığı taatlarda nefsinin kusur işlemesinden korkması, bu taatları Allah7ın rızasını talep dışında bir maksatla yapmaktan ve bu taatlarda Allah'dan başkasını ortak kılmaktan sakınmasıdır.

2 Ağustos 2025 Cumartesi

UNUTMA

 Sahabeden İbni Mesud r.a :"! Bazen kişi günahı sebebiyle bazı bilgileri unutur" demiş ve Maide suresi 13 ayetini okumuştur.Yine irvayete göre Allah teala , Ümeyye b.Ebi Salt7ın ilmini değiştirmiştir.O, şairlerin en ileri gelenlerinden idi.Uyurken ona bir kuş gelip gagasını ağzına soktu.O uyandığı zaman bütün ilmini unutmuştu.

NAMAZDAKİ İŞARETLER

 Hakk'a yakınlık makamından olan namazda döjrt figür vardır.Kıyam(ayakta durma),rüku(eğelme),secde ve teşehhüd(oturma) hali.Cesedler alemi(insan, hayvan,bitki ve cansızlar) birer perdedir.her perdeye galip olan vasıflar vardır.Cansız varlıkların hususiyeti teşehhüddür.Bitkilerin özelliği secdedir.Hayvanların özelliği rükudur.İnsanın özelliği ise kıyamdır.

Kıyam , senin insani vasıfların perdelerinden kurtulmana işaret eder.Bu perdelerin en büyüğü kibirdir.Kibirde ateşin özelliğindendir.Rüku, hayvani vasıfların peredelerinden kurtulmaan iişaret eder.O vasıfların en büyüğü şehvettir.Şehvette hevanın özelliklerindendir.Secde, senin nebati huyların perdelerinden kurtulmana işaret eder..O vasıfların en büyüğü bir şeyi elde etme ve artırmaya olan hırstır.Bu da suyun özelliklerindendir.Teşennüd, seni cansız varlıkların huylarının perdelerinden kurtulamna işaret eder ki o perdelerin en büyüğü donukluktur.Bu da toprağın özelliklerindendir.İnsanlık sıfatlarının geri kalanlarıda bu dört sıfattan neşet eder.Sen bu derekelerden ve perdelerden kurtulup da dört yolla Alemlerin Rabbinin civarına ve kurbiyetine döndüğün zaman Peygamber(SAIV) in "Allah'ı görüyormuşcasına ibadet et" hadisinin buyurduğu namazını Allah'a münacaat ve müşahede ile kılmış olursun.

ÜMMETİN EMİNLERİ

 Efendimiz buyurmuştur:" Ümmet içinde Hz.İbrahim ahlakı üzere kırk kişi, Hz.İsa ahlakı üzre yedi kişi ve benim ahlakım üzere bir kişi olur".Onlar makam ve derecelerindeki mertebeye göre  bu ümmetin eminleridir.Efendimiz devamla şöyle buyurmuştur:" Onlar sebebiyle rızıklanır, yağmura kavuşursunuzve yine onlar sebebiyle Allah belayı sizden uzaklaştırır."

Ebui Osman el-Mağrıbi şöyle demiştir:" Büdela(abdal) kırk, ümena(eminler) yedi  ve imamların halifeleri üç tanedir.Kutub ise birdir.Kutub diğerlerinin tamamını tanır ve kontrol eder,fakat kimse onu tanımaz ve kontrol etmez.O, imamların halifeleri olan üç evliyanında imamıdır.O, onları tanır , fakat onlar onu tanımazlar.Üç halifge , yedi kişiden oluşan ümenayşı(eminleri) tanır, fakat o yediler üçleri tanımazlar.Yediler, kırk kişi olan büdelayı tanırlar, fakat büdela onları tanımazlar.Kırklar ümmetin diğer velilerini tanırlar, fakat evliyadan hiçbiri onları tanımazlar.Kırklardan biri eksilince yerine velilerden biri getirilir.Yedilerden biri eksilince kırklardan biri getirilir.Üçlerden biri eksilince yedilerden biri getirilir.Mahlukatın kıvamı kendisi ile olan  zve tek olan kutub vefat ettiğinde onun yerine üçlerden biri getirilir.

İbni Arabi hazretleri şöyle demiştir:" Kutub merkezi, sağdaki imam ruhlar alameni, soldaki imam ise cisimler alemini muhafaza eder.Evtad-ı erbaa, doğu ,batı,güney ve kuzeyi manen korurlar.Abdal-ı Seba , dünyanın alt ve üst bölgelerini manen korurlar.

İsmail hakkı bursevi hazretleri , şeyhi Atpazari Osman Fazlı hazretlerinden duyduğunu nakleder:Kutub vefat ettiği zaman onun halefi sağ taraftakifertlerden değil soldakilerden olur.Bu, imam cemaata döndüğünde sol tarafının sağ, sağ tarafının da sol olmasından kaynaklanmaktadır.

Sol taraftakiler celal ve fena ehlidir.Sağdakiler ise cemal ve beka ehlidir.

LİDER SEÇİLME İŞİ

Bir topluma lider tayin işi Hak Teala'ya aittir.Ancak bu sözü yanlış anlamamak gerekir.Çünkü Bir toplumun idaresi için Lider olması kuralını Hak Teala koymuştur ki bu bir lütufdur.Çünkü toplum düzenini temin için Liderliğin varlığı elzemdir.
Maide suresi 12 nci ayetinde Hak Tela İsrailoğullarına on iki başkan gönderdiğini ve onlardan şu sözü aldığnı belirtmiştir:"Eğer namazı dosdoğru kılar, zekatı verir, peygamberime inanır, onları destekler ve Allah'a güzel borç verirseniz (ihtiyacı olanlara Allah rızası için faizsiz borç verirseniz) andolsun ki sizin günahlarınızı örterimve sizi zemininden ırmaklar akan cennete sokarım"
Rivayet olunduğuna göre Efendimiz (SAV) de Akabe beyatı gecesinde ensardan on iki temsilci seçmiştir.
Başkanın faydası şudur: Bir topluluk , kendilerinin başkanı olduğunu bilirse istikamet üzere hareket etmeye daha yakın olurlar. 
Liderlik sistemi Hak Teala'nın toplumsal sistemi olsada tehlike dolu bir makamdır.Efendimiz buyurmuşturB"Liderlik haktır.İnsanların mutlaka liderleri bulunmalıdır.Ama liderler cehennemdedir." 
Efendimizin "liderler cehennemdedir" sözünden maksad onların çoğunun orada olacağıdır.Çünkü onların içinde zulüm ve kötülükten kaçınanlar sevaba nail olur.Genelde iş bunun aksine olduğu için çoğunluğa bakılarak değerlendirilmiştir.
Ayette bahsedilen "Allah'a güzellikle borç verme" borcun güzel olması , infakın malın en iyisinin ve değerlisinin arzu ve ihlasla verilmesine , içerisine riya ve şöhret karıştırılmamasına , başa kakma ve eziyet etme ile bulandırılmamış olmasına bağlıdır

1 Ağustos 2025 Cuma

 YUNUS EMRE ŞİİRLERİNDE TAPDUK EMRE 

 Vardugumuz illere şol safâ gönüllere Baba Tapduk ma‘nîsin saçduk el-hamdüli'llâh 

 *** Tapdug'un tapusında kul olduk kapusında Yûnus miskîn çigidük bişdük el-hamdüli'llâh 

 *** ‘Işk sultânı Tapduk durur Yûnus gedâ bu kapuda Gedâlara lutf eylemek hem kâ'idedür sultâna 

 *** Miskîn Yûnus var dek otur yüzüni Hazret'e götür Tapduklayın bir er getür hîç cihâna gelmez ola 

 *** Yine esridi Yûnus Tapduk yüzin görelden Meger anun gönlinden bir cur'a şerbet içdi 

 *** Yûnus sen Tapduk'a kılgıl du‘âlar ‘Âşıklar meydânı ‘Arş'dan uludur 

 *** Yûnus Emrem iş bu sözi cân içinde söyledi Söyleyen bî-çâre Yûnus Tapduk Emrem sırrıdur

 *** Sorun Tapduklu Yûnus'a bu dünyeden ne anladı Bu dünyenün karârı yok sen neyimiş ben neyimiş *** Saga sola bakmadın hoş söyler Tapduk Yûnus Ol gerçege ‘âşıklar küllî sagdur sol degül 

 *** Yûnus bir toganıdı kondı Tapduk kolına Ava şikâre geldi bu yuva kuşı degül 

 *** Tapduk diyem cümle dile inanmışam degme kula Yûnus dahı hod kim ola bu sözleri diyen benem *** Tapduk eydür bu Yûnus'a bu ‘ışk Hakk'a irse gerek Kamulardan ol yücedür ben ana niçe ireyin