6 Ekim 2017 Cuma

BUGÜN HAZRETİ HÜSEYİN OLABİLMEK


İYİLİĞİ EMRETMEK-ZALİME KARŞI HAKKI SÖYLİYEBİLMEK

Namaz, oruç vs. ibadetler kul ile Allah arasındadır. Rabbim dilerse hesabını sorar, dilerse “Ey kulum seni affettim” der. Ama iyiliği emretmek ve iyilerden olmak, kötülüğe karşı durup kötüleşmemek bizim “İnsan” makamına çıkmamızın ilk basamağıdır. Namaz kılmak, ibadet etmek tek başına iyi insan olmaya yetmez.

 Hz. Hüseyin iyiliği emretme uğrunda şehit oldu.

 Hz. Hüseyin canla başla, hatta hayatını da hiçe sayarak gördüğü kötülükleri düzeltmek için şehit oldu.

Hz. Musa’ya da “Sen haklısın ey Musa, ama rızkımızı Firavun veriyor” dememişler miydi. Bunu diyenler menfaatleri elden gider diye korkuyorlardı, rahatları bozulur diye korkuyorlardı, oturdukları koltukları sallanır diye korkuyorlardı. Halbuki rahatları da bozuldu, keyifleri de kaçtı. Zira zulme rıza zulümdü. Zalime her meyledene ateş dokunacaktı. Ateş onlara da dokundu.

 Hz. Hüseyin haksızlık karşısında susmadığı için, dilsiz şeytan olmadığı için şehit oldu.

Hakkı hak bilip, Hakka tabi olmak, batılı batıl bilipte batıldan, şerden, haksızlıktan, zulümden, adaletsizlikten kaçınmak, “Hak bildiğinden korkuyorum, çekiniyorum” diyenlerin harcı olmasa gerek. Bu olsa olsa hakkı hak bilip  âyette dediği gibi “Benim âyetlerimi az bir dünya menfaati uğruna satmayın“ manasının bir tecellisi olarak hak ve hakikati az bir dünya menfaati uğruna satmaktır.

 Hz. Hüseyin  Rabbimin âyetlerini az bir dünya menfaati uğruna satmadığı için şehit oldu.

 Hz. Hüseyin “Bir hayat için yalana tenezzül etmediği” için şehit oldu.

 Hz. Hüseyin zulme, zalime meyletmediği için şehit oldu.

Hz. Hüseyin’e; “Küfe’ye gitme. Küfe’liler sana ihanet eder, seni yarı yolda bırakır” dediklerinde  Hz. Hüseyin’ de “Ben kimseye güvenip de yola çıkmıyorum, büyük bir zulüm, büyük bir adaletsizlik var. Eğer ben bu yola çıkmasam korkarım ki benden sonra kimse adaletsizliğe, zulme, haksızlığa başkaldırmaz. Adaletsizlikle savaşmaz.“ dedi.

 Hz. Hüseyin hak, hukuk, adalet uğrunda şehit oldu.

Her zamanın Musaları ve Firavunları, Hüseyinleri de Yezitleri, iyileri ve kötüleri olmuştur ve olacaktır. Ve Hüseyinler, Musalar, iyiler her daim rahmetle anılırken lânetler Yezid’e ve Yezit misallere, kötülere olacaktır.

 Önemli olan bizlerin kimin tarafında yer aldığımızdır. Zira “Kişi sevdiği ile beraberdir.” Hadisi sırrınca yarın mahşerde Hz. Hüseyin ile de haşrolmak var Yezit ile de. 

Nemrut, Hz. İbrahim’i ateşe atmak için odun toplatırken makam, mevki bekleyen, menfaati olan  şehrin ileri gelenleri, Nemrut’a yalâkalık yapmak için, yandaş olduklarını belli etmek için Nemrut’un önünden geçerek büyük büyük odunları taşıma yarışına girmişlerdi. Diğer tarafta da karınca ağzında bir damlacık su ile Hz. İbrahim’in ateşini söndürmeye gitmekteydi. Birinin derdi Nemrut beni görsün, diğerinin derdi Allah beni bilsin.

Bizlerin de derdi hak, hakikat, hukuk, adalet ise haksızlık karşısında susan dilsiz şeytan olmamalıyız.

Yok menfaatimize dokunur, doğruyu söylersem, haksızlık karşısında durursam bende zarar görürüm, “Seni ben biliyorum, sen masumsun, ama korkuyorum kardeşim” diyorsan o zaman sende Hüseynî değilsin, Hüseyin’den olamazsın kardeşim. Zarara kendi rızası ile gidene merhamet edilmez. İlla ki ateş sana da dokunacaktır.

Unutmamak gerektir ki ahirzamanın Kerbelâ’sında Yezit olmaktansa Hüseyin olmak, zalim değil mazlûm olmak evlâdır. Haksız, hukuksuz, adaletsiz zulme uğrayan her kim varsa bilsin ki o Hüseyin’dendir, Hüseyin ondandır.

Kerbelâ ve bütün zulme uğrayanlar için çok güzel bir teselli.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder