İYİLİĞİ EMRETMEK-ZALİME KARŞI HAKKI
SÖYLİYEBİLMEK
Namaz, oruç vs. ibadetler kul ile Allah
arasındadır. Rabbim dilerse hesabını sorar, dilerse “Ey kulum seni affettim”
der. Ama iyiliği emretmek ve iyilerden olmak, kötülüğe karşı durup kötüleşmemek
bizim “İnsan” makamına çıkmamızın ilk basamağıdır. Namaz kılmak, ibadet etmek
tek başına iyi insan olmaya yetmez.
Hz. Hüseyin iyiliği emretme uğrunda şehit
oldu.
Hz. Hüseyin canla başla, hatta hayatını da
hiçe sayarak gördüğü kötülükleri düzeltmek için şehit oldu.
Hz. Musa’ya da “Sen haklısın ey Musa,
ama rızkımızı Firavun veriyor” dememişler miydi. Bunu diyenler menfaatleri
elden gider diye korkuyorlardı, rahatları bozulur diye korkuyorlardı,
oturdukları koltukları sallanır diye korkuyorlardı. Halbuki rahatları da
bozuldu, keyifleri de kaçtı. Zira zulme rıza zulümdü. Zalime her meyledene ateş
dokunacaktı. Ateş onlara da dokundu.
Hz. Hüseyin haksızlık karşısında susmadığı
için, dilsiz şeytan olmadığı için şehit oldu.
Hakkı hak bilip, Hakka tabi olmak, batılı
batıl bilipte batıldan, şerden, haksızlıktan, zulümden, adaletsizlikten
kaçınmak, “Hak bildiğinden korkuyorum, çekiniyorum” diyenlerin harcı olmasa
gerek. Bu olsa olsa hakkı hak bilip
âyette dediği gibi “Benim âyetlerimi az bir dünya menfaati uğruna satmayın“
manasının bir tecellisi olarak hak ve hakikati az bir dünya menfaati uğruna
satmaktır.
Hz. Hüseyin
Rabbimin âyetlerini az bir dünya menfaati uğruna satmadığı için şehit
oldu.
Hz. Hüseyin “Bir hayat için yalana tenezzül
etmediği” için şehit oldu.
Hz. Hüseyin zulme, zalime meyletmediği için
şehit oldu.
Hz. Hüseyin’e; “Küfe’ye gitme.
Küfe’liler sana ihanet eder, seni yarı yolda bırakır” dediklerinde Hz. Hüseyin’ de “Ben kimseye güvenip de yola
çıkmıyorum, büyük bir zulüm, büyük bir adaletsizlik var. Eğer ben bu yola
çıkmasam korkarım ki benden sonra kimse adaletsizliğe, zulme, haksızlığa
başkaldırmaz. Adaletsizlikle savaşmaz.“ dedi.
Hz. Hüseyin hak, hukuk, adalet uğrunda şehit
oldu.
Her zamanın Musaları ve Firavunları,
Hüseyinleri de Yezitleri, iyileri ve kötüleri olmuştur ve olacaktır. Ve
Hüseyinler, Musalar, iyiler her daim rahmetle anılırken lânetler Yezid’e ve
Yezit misallere, kötülere olacaktır.
Önemli olan bizlerin kimin tarafında yer
aldığımızdır. Zira “Kişi sevdiği ile beraberdir.” Hadisi sırrınca yarın
mahşerde Hz. Hüseyin ile de haşrolmak var Yezit ile de.
Nemrut, Hz. İbrahim’i ateşe atmak için
odun toplatırken makam, mevki bekleyen, menfaati olan şehrin ileri gelenleri, Nemrut’a yalâkalık
yapmak için, yandaş olduklarını belli etmek için Nemrut’un önünden geçerek
büyük büyük odunları taşıma yarışına girmişlerdi. Diğer tarafta da karınca
ağzında bir damlacık su ile Hz. İbrahim’in ateşini söndürmeye gitmekteydi.
Birinin derdi Nemrut beni görsün, diğerinin derdi Allah beni bilsin.
Bizlerin de derdi hak, hakikat, hukuk,
adalet ise haksızlık karşısında susan dilsiz şeytan olmamalıyız.
Yok menfaatimize dokunur, doğruyu
söylersem, haksızlık karşısında durursam bende zarar görürüm, “Seni ben
biliyorum, sen masumsun, ama korkuyorum kardeşim” diyorsan o zaman sende
Hüseynî değilsin, Hüseyin’den olamazsın kardeşim. Zarara kendi rızası ile
gidene merhamet edilmez. İlla ki ateş sana da dokunacaktır.
Unutmamak gerektir ki ahirzamanın
Kerbelâ’sında Yezit olmaktansa Hüseyin olmak, zalim değil mazlûm olmak evlâdır.
Haksız, hukuksuz, adaletsiz zulme uğrayan her kim varsa bilsin ki o
Hüseyin’dendir, Hüseyin ondandır.
Kerbelâ ve bütün zulme uğrayanlar için
çok güzel bir teselli.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder