5 Temmuz 2022 Salı

ŞEYHLİK HUSUSUNDA ABDÜLHAKİM ARVASİ

 1930 YILINDA mENEMEN OLAYI ZHURA GELİR, dİNE OLDUĞU KADAR AKIL VE MANTIĞA DA AYKIRI BUOLAY BAHANESİYLE BİR ÇOK DİN ALİMİ arasında Abdülhakim Arvasi hazretleride tutuklanır.Necib Fazıl7ın ifadesiyle 2ne tarikat, ne siyaset, dış dünyaya sızan hiçbir faaliyetelri olmadığı halde yakaladılar ve oralara sürdüler.binbir çile içinde dimdik, tevekkülle ilahi iradeyi bekledi ve Divan-ı Harb huzurunda , olanca müdafaasını şu harikulade cümelye sığdırdı:
"Ben şeyh değilim ve o yüce mertebeye layık olmaktan uzağım;yok, eğer şeyhlik, devrimizde gördüklerimin hali demekse, ona da tenezzül etmekten münezzehim"

Abdülhakim Arvasi hazretleri, sonraki zamanlarda sıkıyönetim kararıyla yirmidört kişiyle birlikte izmir'e sürülür.Sonra Ankara7ya gelmesine izin verilir.1943 yılında Ankara'da bir akramasının evine iner.Hastalanıp kısa sürede alemi cemale göçer.Geride kalanlar Cenazeyi nereye defin edecekleri hususunda tereddüt yaşarlar.cenazenin bulunduğu ahşap evin kapısı çalınır ve ak sakallı bir ihtiyar şöyle der:"Ankara civarında Bağlum isimli bir köy vardır, orada Nakşi şeyhlerinden bir zat mefdundur.En uygun yer orasıdır,Oraya götürünüz!".der çıkıp giden bu ihtiyarı , arkasından koşarlarsa da bulamazlar.Ve Seyyid Abdülhakim Arvasi hazretleri Bağlum'un mütevazi mezarlığının bir köşesine "namsız, ilansız ve işaretsiz" bir şekilde defnedilir

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder