İNSANIN KENDİ KADERİ ÜZERİNDEKİ ROLÜNÜ ANLAMASI ZORDUR.
Bunun için aşağıdaki soruların cevabını Kur'an ilmi açısından çok sağlıklı bulmak zorundayız.
1-İnsan aklı sayesinde hayat macerasına bir istikamet verebilir mi?Verebilirse bunun sırrı nedir?
2-İnsanın kaderi bütün hayat öyküsü tüm detaylarıyla önceden tayin olmuş mudur?Tayin olmuşsa:
a-Hayatın Cenab-ı Hakk'a kulluk açısından anlamı nedir?
b-Kulun suçta mesuliyeti nereden gelmektedir?
c-Bu yazgı değişebilir mi?
3-Tüm insanlara verilen irade ile gönüllerimizdeki duygusallık açısından kaderimize tutacağımız bir ışık var mıdır?
Yani insan hayatının en azından duaları, büyük sözleri, kıskançlıkları kaderine nasıl yansır?
Birinci soruyu cevaplandıralım:
İnsanın aklı sayesinde hayat macerasını kendi yarattığını sanması nefsin çok özel bir rahatsızlığıdır.Hemen herkeste az çok vardır.Hiç değilse zaman zaman "Onu şöyle yapsaydım, o olay tamamen bozulurdu"kavliyle çıkardığımız fetvaların hepimiz çok açık şahidiyiz.
Hayattaki olaylar yalnız bizim irademize tabi olmadığı gibi , topluca toplum kaderinde herhangi bir davranışın başarılı olacağını önceden kestirmek mümkün değildir.Gerek devlet adamlarında,askerlerde dahi bilim adamlarında nice üstün zekalı dahiler vardır ki başarı grafiği sıfırdır.Aksine bu üç guruptan zeka yeteneği aklı ve bilgisi olmadığı halde zirveye gelenler büyük çoğunluktadır.Dünya tarihinde şahısların hayat öykülerini tetkik edildiği takdirde aklın kader üzerinde ciddi bir rolünün olmadığını kolayca farkederiz. Bu nedenle "Allah'ın takdiri" demeyi bilmeyenler şans faktörüne sığınırlar.
Aklın insana verilen en büyük nimet olduğu kesindir.Ancak bu nimet herkese kendi kaderini çizsin diye verilmiş değildir.Akıl yaşarken Rabbına karşı yapması gereken saygı ve sevgiyi bulması hayır ve şerri tefrik etmesi için verilmiştir.
Kaderin akıldan öte bir ilahi yaptırım olduğunu bilmedikçe inancımızı sağlıklı muhafaza edemeyiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder