Akıl,nefis,kalp ,ruhtan her birinin ikişer manası vardır.Akıl;insanda bulunan ve algıladıklarını onunla algılayıp idrak ettiği bir gücün adıdır.Ayrıca, dünya ve ahiret işlerinde bedene hizmet eden ,insanın hakikatı olan rabbani bir latife,ilahi bir güzelliğin de adıdır.İnsanın bu hakikatı alim,arif ve akıllı olmak ve yine cahil,noksan ve gafil olmak gibi vasıflardır.Nefis de böyledir.İnsanda bulunan , kötü huyları içinde toplayan ve şehvetleri çağıran ,heva ve felaketlere sebeb olan bir sıfata isim olduğu gibi bilinen latifenin adıdır.Nitekim fazilet ehli bazı kişilerin şu şiirde söyledikleri gibi:
Ey bedene hizmet eden; ne kadarda onun hizmetine koşuyorsun.
İçinde zarar ve hüsran olan yerden rüzgar istiyorsun!
Nefsine dikkat et, onun erdemlerini ikmal et.
Çünkü sen bedeninle değil nefsinle insan bulunuyorsun
Kalb de diğerleri gibi , insanın vücudunda bulunan bir et parçasıdır.Ayrıca insandaki latifelerden birine de kalp denir.
Ruh latif cinsin adı olduğu gibi , zikredilen rabbani latifenin de adıdır.
İşte bu dört kelimenin her biri, aslında konuşan , başkasına muhatap olabilen, sevap kazanan, cezalandırılabilen insan nefsi için kullanılabilir.Nefse tabi olmakla da onun bir kafesi durumundaki cesede sevap ve azap verilir.Bu durumda meydana gelen farklı kullanımlar itibaridir.Mesela nefis , bir şeyin nefsi ve zatı olması itibarıyla nefis adını alır.Kalbe bir şeyden diğer bir şeye inkılap edip değişime uğraması itibarıyla de kalpdenir.Kendisine uygun olan şeyle rahatlaması ve ondan zevk alması itibarıyla ruhtur.Bunların diğer manalarına göre olan değişim ise hakikidir.
Bu açıklamadan sonra nefis, ya heva ve hevesine tabi olur, bu takdirde nefsi emmare olur.Organlarına aşırı bir şekilde kötülük etmelerini emrettiği için bu vasfı alır.Bundan dolayıdır ki nefsin zikri “La ilahe illallah” tevhid kelimesidir.Veya Allah Teala ona insaf;yani yaptığı kusurlarından pişmanlık duyma ve kaçırmış olduğu önemli fırsatları telafi etme anlayışı verir de , yapmış olduğu kötülüklerden dolayı kendi kendini levmedip kötülediğinden , tenkit edip ayıpladığından dolayı “levvame” vasfını alır.Bundan dolayı bu dairenin zikri “Allah” ismidir.Hak yönüne inkılab ettiği , döndüğü için bu daireye kalb dairesi denir.
Nefis ayrıca Hak’ta itminan ve huzur bulup taatte karar kılar, ibadetten zevk ve lezzet alır:Allah sevgisiyle O’ nun emri altında bulunmaktan itminan ve huzur bulduğundan “mutmainne” olur.Bu daireye “Ruh”dairesi denir.Allah’a ibadet, kullukta ve zikrinde rahat ettiği ve O’na şükür etmekten zevk ve lezzet aldığı için bu adı alır.Bu dairesinin zikri de “Hüve” dir.
Müptedi durumuna nispetle tevhid kelimesi , ateşiyle nefis aynasını cilalar, ortaya çıkarıp gösterir.Bu sebeble de saliki kalp dairesine ulaştırır.Allah kelimesi ise nuru ile kalbi aydınlatır.bu sebeble onu ruh dairesine ulaştırır.Hüve kelimesi ruhu parlatır da Allah’ın dilediklerini sır dairesine ulaştırır.Sır, meşayihin hakikat için tercih edip seçtikleri lafızdır.O hakikat ki şeriatın hülasası olan tarikatın semeresidir.Tarikat her müminin itirazsız kabul etmesi gereken bir kavramdır.Tarikat ya Resulullah(sav)’in Allah Teala’dan naklederek bildirdiği şu sözünden alınmıştır:”Benimle kulum arasında bir sır vardır o sırra mukarreb hiçbir melek ve hiçbir Mürsel nebi vakıf değildir.”Veya insanların çoğuna gizli olduğundan şeriatın levazımı ve gereklerinden değildir.Buna göre tarikat , Allah’ın dilediğine bağışladığı bir lütuftur.Allah son derece büyük lütuf ve ikram sahibidir.Allah her yarattığı şeyde müşahede edilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder