Denildi ki bir gün Davud (a.s) memleketindeki durumunu sormak üzere dışarı çıktı.Cebrail (a.s) bir insan suretinde onu karşıladı. Hz. Davud onu tanıyamadı.Ona :"Davud'un memleketindeki durumunu nasıl görüyorsun ? "DİYE SORDU.Cibril (a.s): Davud güzel adamdır.Keşke bir hasleti de olmasaydı".Dedi. Davud (a.s):"O nedir ?"diye sordu. Hz.Cibril:"Duydum ki o, beytül malden(hazineden)aldığı maaş ile geçiniyormuş.Oysa kişinin elinin emeği ile geçinmesi kadar güzel bir şey yoktur"dedi.Bunun üzerine Davud (a.s)geriye döndü ve Allah'dan rızkını ellerinin emeği ile kazandığından vermesini diledi.İşte bundan sonra demir yumuşatıldı.Böylelikle o demirden zırh yapıp satmaya ve ondan kazandığını yemeye başladı.
Beytül malden alimlerin,seyyidlerin ve benzerlerinin hakkı olduğu fıkhen sabittir.Şeriat ve hakikat ehline göre kişinin hazine malından (hak ettiğini)alıp yemesi haram değildir.Ancak Davud(a.s)'ın kıssasından da işaret olunduğu üzere takva ehline göre efdal olan onu terk etmektir.Belli yönlerden vakıfları ve benzerlerini sen ona kıyas et.Çünkü günümüzde bu malları şüpheden uzak kalmaz.Bununla birlikte bilinen bir rızka güvenmek tam tevekküle manidir.Hatta bu sebeble hak ehlinden pek çoğu, vakfedilmiş malın kârını yemezler.
Hafız demiştir ki:
Medresenin fakihi dün sarhoştu ve bir fetva verdi
Şarap haramdır lakin vakıf malı yemekten yeğdir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder